YSK Üyeleri görevi ihmal suçu işliyor!

Bilindiği gibi Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerine adaylık başvurusunda ibraz ettiği belgeler arasında bulunan diploma örneğinin bulunmaması, bunun yerine bir düplikat sunulduğu, sunulan düplikatın ise ASLI İBRAZ EDİLMEDEN, dolayısıyla Noter tarafından aslı görülmeden bir nüshasının onaylandığı anlaşılmış, bunun üzerine onay işlemini diploma aslını görmeden yapan notere Türkiye Noterler Birliği’nce ceza verildiği ortaya çıkmıştı.

Parti avukatlarımız, bir anayasal meslek kuruluşu olan Türkiye Noterler Birliği’nin adı geçen kararı çerçevesinde ve bu kararı da sunarak YSK’ya yaptıkları başvuruda, Tayyip Erdoğan’ın halen Cumhurbaşkanı adayı olabilmek için anayasada düzenlenen dört yıllık üniversite mezunu olma şartını yerine getiremediği ve bu TAM KANUNSUZLUK hali sebebiyle Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı mazbatasının iptal edilmesi gerektiği yönünde, YSK’nın henüz almış olduğu EMSAL kararlar çerçevesinde başvuruda bulunmuştu.

YSK Başkanlığı 24 Haziran 2019 tarihinde tebellüğ ettiğimiz kararında, partimizin 2018 yılı Cumhurbaşkanlığı seçimleri esnasında aynı yönde yaptığı başvuruyu reddetmiş olmalarını gerekçe göstererek, ve yasanın “YSK’nın verdiği kararlar kesindir” lafzına atıf yaparak “DAHA ÖNCE VERDİĞİMİZ KARARLARI YENİDEN ELE ALMAMIZA OLANAK YOKTUR” gerekçesiyle yeni başvurumuzu diploma sorununa hiç değinmeden reddettiği anlaşılmıştır.

TANE TANE ve En Sade Biçimde ANLATALIM:

1- “Yetkide Paralellik” İlkesi gereğince, bir yasal kurulun, kendi kararını gözden geçirmesi, yeniden incelemesi her zaman mümkündür. YSK’nın buna dair onlarca karar örneği vardır.

YSK, bir hukuk garabeti yarattığı son İstanbul yerel seçimlerine dair verdiği kararla YÜZDE YÜZ ÇELİŞEREK, aynı konuda bazı seçim bölgeleri için sandık kurulu başkan ya da üyelerinin kamu görevlisi olmamaları sebebiyle yapılan itirazları reddedebilmiştir. Dolayısıyla YSK için tek bir hukuksal karar yoktur. İktidarın pozisyonuna göre şekillenen,birbiriyle çelişen pek çok karar vardır.

Yine de mevzuata da değinmek gerekmektedir.

Anayasanın 79. Maddesine göre “seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları,şikayet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim tutanaklarını ve Cumhurbaşkanlığı seçim tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Kurulunundur.”

Keza 298 sayılı yasanın “Yüksek Seçim Kurulunun İşlem ve Eylemlerine Karşı Şikayet” başlıklı 131. Maddesi uyarınca da “bu kanunda başka bir merciye şikayet veya başvurma yolu gösterilmemiş ve fakat alt kurulların görevleri sınırlarını aşmış olan veya bu mahiyette bulunan, kanuna aykırı hareketlerden dolayı 110’uncu maddede gösterilenler tarafından, yazılı olarak, doğrudan doğruya, Yüksek Seçim Kuruluna şikayet olunabilir.” Dolayısıyla, madem YSK önceki kararına atıf yapmıştır, daha önce adaylık sürecinde yaptığımız itiraz üzerine verilen karara karşı bu kere yeni delil ve tam kanunsuzluk halinin ortaya çıkmasıyla yaptığımız yeni şikayeti inceleyecek olan 131. Madde uyarınca kimdir?

YSK’dır!

2- Yasanın “kesin karar” hükmü dışında, örneğin “mühürsüz oy pusulası” ve “mühürsüz oy zarfı”nın kesin geçersiz olduğuna dair de emredici hükmü vardır. Buna rağmen İktidar partisi temsilcisinin bir dilekçesiyle bu açık ve “emredici hüküm” dediğimiz yasal kuralın dışına çıkan mutlak yasa dışı bir kararla, ülkenin siyasal/hukuksal rejiminin değişmesine imkan veren bir referandum sonucu açıklayan da aynı YSK’dır.

3- YSK kararında atıf yapılan 298 sayılı kanunun İtiraz başlığını düzenleyen 112. Maddesinde “İtirazlarda, delillerin hangi resmi makamlarda bulunduğunun bildirilmesi delil yerine geçer ve bu delili seçim kurulu temin eder.” düzenlemesi mevcuttur. Biz önceki itiraz başvurumuzda gerek Marmara Üniversitesinde, gerekse noterde bu belgenin bulunup bulunmadığının sorulmasını istemiştik ve sunulan fotokopilerdeki gözle fark edilebilen sahtecilikler sebebiyle savcılığa suç duyurusunda bulunulmasını istemiştik YSK’dan. Bunları yapmış mıydı YSK?

Hayır!

Bu seferki başvurumuzda Türkiye Noterler Birliği’nin kararını sunmamıza rağmen Türkiye Noterler Birliği’nden ilgili dosyayı ve diğer evrakları istedi mi YSK?

Hayır!

Kendisine yapılan cumhurbaşkanlığı adaylık başvurusunda, başvuruyla birlikte sunulan ve adaylık koşullarından olan diploma aslını görmeyen YSK’nın, sunulan noter onaylı örneğinin de Noter tarafından aslı görülmeden yapıldığı ortaya çıkınca, Anayasanın 79. Maddesi uyarınca bu yeni şikayeti/itirazı incelemeye açıkça yetkili Anayasal organ olmasına rağmen, bu incelemesinde –anayasa yolsuzluk inceleme yetki ve görevi de verdiğinden – Ceza Muhakemesi hukukunu resen uygulaması gerekmez mi?

Bu durumda, bir başka Anayasal Kamu Kurumu olan Türkiye Noterler Birliğinin ihdas ettiği idari işlem açıkça bir yeni delil değil midir?

Bu nedenle Ceza Muhakemesi Kanununun 172. Maddesi uyarınca yeniden bir soruşturma yürütülmesi gerekmez mi?

Bu kişi Tayyip Erdoğan ise, YSK bütün bu sorulara “Hayır” cevabı vermektedir. YSK, “padişahımıza karşı hukuk, kanun, anayasa, haşâ”, demektedir adeta.

Aynı sandık kurulunun gözetiminde kullanılan ve aynı zarftan çıkan dört oyun; sandık kurulu “usulsüzlüğü” sebebiyle ve buna rağmen yalnızca birini geçersiz sayan, diğerlerini geçerli kabul eden YSK’nın hukuk algısına daha fazla hukuksal açıklamaya gerek görmüyoruz.

Çok açık ki, bu majestelerinin YSK’sıdır.

Ancak bizlerin Hak, Hukuk, Adalet mücadelesine, majestelerinin emriyle mani olunamaz. Halkımız, bunca hukuksuzluğa, haksızlığa dur demeyi öğrenmektedir. Bu nedenle hukuksuzlukta direnenlerin, “direnenlerin hukuku”yla karşılaşma günü yakındır…

24.06.2019

Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi

Print Friendly, PDF & Email