YSK dan Partimize engel

PARTİMİZİN 2011 GENEL SEÇİMLERİNE KATILMASI

HUKUK KURALLARI AYAKLAR ALTINA ALINARAK ENGELLENİYOR

Halkın Kurtuluş Partisi, kurulduğu 2005 15-16 Haziran’ından beri AB-D Emperyalistleri ve Yerli Satılmışlara Karşı etkin, kararlı, cesurca bir mücadele yürütüyor. Bu devrimci mücadelemizin bir yanı İşçi Sınıfımızın yiğit öncüleriyle gerçekleştirdiğimiz, adını burada zikredemeyeceğimiz çoklukta İşgal-Grev-Direnişe; bir yanı ulaşım ve barınma sorunları sebebiyle mücadele eden, yıkımlara karşı yoldaşlarımız öncülüğünde direnen yoksul emekçi mahallelerine; bir yanı üniversitelerin Şeriatçıların ve Faşistlerin egemenliğine girmesine karşı Demokratik-Laik-Anadilde Eğitim veren

üniversiteler için mücadele yürüten Gençliğimize; bir yanı doğa katliamlarına karşı mücadele eden emekçi Köylülüğe; bir yanı ise AB-D Emperyalistleri ve Tayyipgiller’in “Ilımlı İslam”, “Yeni Sevr” gömleklerini ülkemize giydirme planına ve bu planlara direnenlerin Ergenekon maskeli saldırılarla yıldırılmak istenmesine karşı Laik, Demokratik, Gerçekten Bağımsız Türkiye için mücadele eden Yurtsever Aydınlarımıza; bir yanı Kürt kardeşlerimizle ve “Halkların Kardeşliği” şiarıyla sürdürdüğümüz diğer Enternasyonalist dayanışma alanlarına dayanmaktadır.

Kısacası, ülkemiz ve dünya ezilen-üreten emekçi halklarının sorunları, Partimizin kavga gündemidir, mücadele alanıdır.

Haziran ayında yapılacak genel seçimlere de bu bilinçle katılmak, siyasi program ve hedeflerimizi halkımıza anlatmak istemiştik. Burada, alınacak oyun nicel hesabından ziyade, seçim propagandası vesilesiyle, Türkiye orijinalitesi içinde onlarca kez sınanmış, ülkemizin ayakları yere basan biricik Devrimci Teorisini ve bu teorinin ışığında güncel sorunların Pratik Çözümlerini kitlelere ulaştırmaktı amacımız.

Hızla örgütlenerek Siyasi Partiler ve Seçim Yasasının seçimlere girmek için aradığı tüm koşulları yerine getirmiştik. Devlet olanaklarından ve burjuva partilerine sunulan açık-gizli maddi-manevi olanakların hiçbirinden faydalanmadan… Tam aksine, emniyet birimlerince akıl almaz engeller çıkarılmıştı örgütlenmelerimizin geçersiz kılınması için. Buna rağmen, Yoldaşlarımızın, Parti Dostlarının ve Kurtuluş Partili Hukukçuların özel çabasıyla, mevcut Büyükşehir teşkilatlarımızın yanı sıra, 41 il ve yeter sayıda ilçelerinde, hatta beldelerinde Parti Teşkilatlarımızı kurduk.

Parababaları ve emirlerindekiler, şaşırmış olacaklar bu kadar kısa sürede seçimlere girebilecek örgütlenmeleri tamamlamamıza ki, seçimlere girmekten nasıl alıkoruz diye, kırk dereden kırk su çıkardılar önümüze.

Bu kez, Yargıtay Başsavcılığının kimi görevlileri devreye sokuldu. Kanunlarda bulunmayan koşullar yaratılarak, örgütlenmelerimiz tescil edilmedi. Bu aşamada hukuka ve partiler mevzuatına uygun davranan, hakları daraltıcı değil, genişletici biçimde yorumlayan Yargıtay üyelerini tenzih ederiz. Ancak baskın çıkan görüş, artık her alanda olduğu gibi Tayyipgiller’in özgürlükleri ortadan kaldıran görüşü oldu ve sudan bahanelerle örgütlenmelerimiz tescil edilmeyerek yok sayıldı.

Verilen hukuk mücadelesi ve yoğun uğraşlar sonucunda, açtığımız idari dava ile Yargıtay Savcılığının örgütlenmelerimizi yok sayan işlemine karşı “Yürütmeyi Durdurma” kararı alabildik. Yargı’nın büyük bölümü Tayyipgiller’in eline de geçse, hep söylediğimiz gibi, İlmiye Sınıfımızın namuslu yargıç üyeleri tükenmemişti, tükenemezdi.

Bu defa mevzuat gereğince Yüksek Seçim Kuruluna başvuruldu. Ancak, Usta’mız Hikmet KIVILCIMLI’ya hayatı boyunca uygulanan susuş kumkuması, biz öğrencilerini de pas geçmiyordu.

Nasıl yapılmalıydı da Halkın Kurtuluş Partisi’nin seçimlere girmesi engellenmeliydi?

Aranan bahane, yasaya aykırı bir bahane de olsa bulunmuştu: Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu’nun “oy verme gününden en az 6 ay evvel gerekli teşkilatların kurulmuş olması” koşulunu yerine getirmediğimiz savıyla, seçimlere giremeyeceğimiz söylendi YSK tarafından.

Oysa, Örgütlenme çalışmalarını tamamlamak için yasaların aradığı altı ay koşulunu hesaplamak için önceki seçim tarihini ölçü almak gerekecekti. Zira, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nun “SEÇİM DÖNEMİ, SEÇİMİN BAŞLANGICI VE SEÇİM GÜNÜ” başlıklı 6. maddesi’nde “Türkiye Büyük Millet Meclisinin seçimleri dört yılda bir yapılır. BİR ÖNCEKİ SEÇİMİN YAPILDIĞI TARİHTEN İTİBAREN DÖRT YILIN DOLMASINDAN ÖNCEKİ SON PAZAR GÜNÜ OY VERİLİRdenilmek suretiyle genel seçimlerde oy verme günü açıkça belirtilmiştir.

Buna göre, olağan koşullarda, bir önceki genel seçimler 22 Temmuz 2007 Pazar günü yapıldığından, yasaya göre oy verme tarihi de 22 Temmuz 2007 tarihinden dört yıl sonraki son Pazar olan 17 Temmuz 2011 olacaktır.

Dolayısıyla, seçimlere katılacak partinin oy verme gününden en az altı ay önce örgütlenmelerini tamamlama koşulu, bu tarih esas alınarak hesaplanmalıdır. Partimiz de bu yasal hükümleri baz alarak 27.12.2010 tarihi itibariyle yeter sayıda örgütlenmesini tamamlamıştır.

Ne var ki YSK, bu açık yasal hükme rağmen, yeter sayıda teşkilatlanma için son günü bir önceki seçim tarihine göre değil, mevcut seçim tarihi olan 12 Haziran gününe göre hesaplıyordu. Ayrıca, Seçim Kanununun 110. ve devamı maddeleri uyarınca YSK’nin re’sen verdiği kararlara itiraz yolu kapalıydı.

Bu hesaplama, açıkça yasal yetkinin kötüye kullanılmasıdır. Her ne kadar anılan işlemin düzeltilmesini talep etmişsek de, YSK tarafından verilen cevapta, Kurulun kararlarının kesin olduğu gerekçesiyle, karar düzeltme talebimiz de reddedilmiştir. Oysa, Kurulun verdiği kararları düzeltmiş olduğu emsal uygulamaları vardır. Bize göre, esas açısından olduğu kadar, şekli açıdan da kararın düzeltilmesi mümkündü.

Son olarak da, şu an YSK’nın önünde olan ve haksızlığa uğrayan BDP destekli bağımsız adaylar hakkında verdiği kararı yeniden incelemeye aldığı, hatta bazı evrakların getirilmesi halinde kararların değiştirebileceğini açıkladığı kamuoyunca görülmüştür.

Elbette, haksızlığın giderilmesi yolunda verilen kararın değiştirilebilmesi gerekir ve yerindedir. Ancak partimizin bu haktan mahrum bırakılarak, söz konusu Halkın Kurtuluşu Partisi olduğunda YSK’nın “kararın kesinliği” gerekçesine sığınması çifte standarttır, hak gaspıdır.

YSK’nın partimize yönelik bu yaklaşımı, kararın hukuki değil, siyasi saikle alındığını kanıtlamıştır. Partimizin güvendiği emekçi halk dışında ABD ya da AB Emperyalistleri tarafından desteklenmiyor olması, bu çifte standartı haklı mı kılmaktadır? Yüksek Seçim Kurulu böyle mi düşünmektedir?  Bunu kabul etmemiz mümkün değildir.

Ancak korkunun ecele faydası olmayacaktır. Halkın Kurtuluş Partisi bu seçimlere değilse de, bir dahaki seçimlere kesinlikle girecektir. Her türlü meşru yolla mücadelesini sürdürecek ve davasını eninde sonunda milyonlarla buluşturacaktır. Bu kitleselleşme gerçekleştiğinde ise, bugünkü satılmış Arap şeyhleri-kralları-diktatörlerinin kâğıttan kale misali yıkılışları gibi, birkaç gün içinde deviriverecektir Emperyalizmin her türden uşağını. Ve güneş billurluğundaki Devrimci Programı’nı, Demokratik Halk İktidarı Programı’nı uygulayacak, halklarımızın çektiği acılara kesince son verecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. 21.04.2011

 

HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ

GENEL MERKEZİ