Yeni yılın ilk gününde, İzmir’de sefalet ücretini, zamları ve hayat pahalılığını protesto ettik

HKP İzmir İl Örgütü ve İPSD İzmir Şubesi olarak, yeni yılın ilk gününde işsizliği, pahalılığı ve zamları protesto eylemi yaptık. 1 Ocak Pazar günü saat 16.00’da Partimizin Karşıyaka İlçe Örgütü önünde toplanarak sloganlarla yürüyüşe geçtik. Halkın yoğun ilgisi ve alkışları eşliğinde devam eden yürüyüşümüz, eylem yapacağımız Karşıyaka Çarşı girişinde son buldu.

Eylemimize burada, İPSD İzmir Şube Yöneticisi Gürcan Dalıcı Yoldaş’ın canlandırdığı; işsizliği, pahalılığı ve Asgari Ücret Ortaoyununu hicveden “Aş Değil Taş Yiyin Sofrası” adlı, ilgi ile izlenen bir gösteriyle başladık.

Gösterinin ardından İPSD İzmir Şube Başkanımız Nesibe Gençer ve Partimiz Genel Sekreter Yardımcısı ve İzmir İl Başkanımız Av. Tacettin Çolak birer konuşma yaptılar.

İPSD İzmir Şube Başkanımız Nesibe Gençer konuşmasında şunları söyledi:

***

Yeni yıl güzelliklerle yeni umutlarla gelsin diye beklerken, daha Ocak ayına başlamadan yeni yılın zamları geldi. Hayata dair yeni umutlarımızın, hayallerimizin, gelecek güzel günlere ilişkin beklentilerimizin, hayat pahalılığı, gıda fiyatlarındaki artışlar, yetersiz ve sağlıksız beslenme, iğneden ipliğe yapılan zamlar ne yazık ki filizlenip yeşermesini engelliyor. AKP’giller’in uyguladığı ekonomik politikalar, ekonomik krizin daha da katmerlenmesine sebep oluyor. Çocuklarımız yetersiz ve sağlıksız beslenmeden kaynaklı sıkıntılar yaşıyor. Halkımız temel gıda fiyatlarındaki artışa yetişemez durumda. Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar hayat pahalılığı arttı. Halkımız işçisiyle, köylüsüyle, emeklisi ve ev kadınıyla işsizlik ve pahalılık cehenneminde kıvranıyor. Asgari ücret, açlık sınırının altında kaldı. 2023 yılı için asgari ücret 8.506 TL olarak açıklandı. Oysa 4 kişilik bir ailenin sadece dengeli beslenmesi için yapması gereken aylık harcama tutarı yani açlık sınırı 9 bin 59 TL, yoksulluk sınırı ise 26.124 TL. Bu rakamlar gösteriyor ki 2023 yılında da halkımız açlık ve yoksulluğu iliklerine kadar yaşayacak. Türkiye’de 14,8 milyon kişi yetersiz besleniyor, yeterli ve güvenli gıdaya erişemiyoruz. Eğitim sendikaları, akademisyenler, AKP’giller’e çocukların okullarda aç kaldıkları uyarısını yapıyor. En az 2 öğün yemeğin ücretsiz verilmesi gerektiği vurgulanıyor. Ancak kendi servetlerine servet katan, Kaçak Saray’da 1165 odaya sığamayan iktidar, tüm bunlara kulaklarını tıkamış durumda. Burada dile getirdiklerimiz en temel insan haklarıdır. İnsan onuruna yaraşır, yoksunluk hissi çekmeden, halkımızın ve yarınımız olan çocuklarımızın sağlıklı bir şekilde yaşamaları sağlanmalıdır. Bunun yolu ucuz devlet olmaktan geçer. Ucuz devlet sosyal ve ekonomik koşulları iyileştiren, insanların mutluluğunu hedefleyen devlettir.

Ancak varlık sebebi, Parababalarının sömürü ve soygun düzeninin devamına hizmet etmek olan iktidar ve onun bürokratları, üç beş yerden ballı maaşlar alırken emekçi halkımıza açlık sınırının altında bir yaşam dayatıyor. Oysa geçen yıldan bu yana temel tüketim ihtiyaçlarımıza yüzde 300’ün üzerinde zam yapıldı. Yani başka bir deyimle alım gücümüz yüzde 300 düştü.

Artık bıçak kemiğe dayandı. Açlık sınırının altında bir yaşamı hak etmiyoruz. Yoksulluk kaderimiz değil, kaderimiz olamaz. Ülkemizin yeraltı ve yerüstü zenginlikleri gerçek anlamda adil bir şekilde dağıtılırsa, yani yerli-yabancı Parababalarına, yandaşlara peşkeş çekilmezse o zaman refah içinde yaşayabiliriz. Bunun için de Parababalarının sömürü ve soygun düzenine son verip Halkın İktidarını kurmak gerekir. Bu vurgunlar ve soygunlar düzenine son verecek olan halkın örgütlü gücüdür. Unutmayalım ki Örgütsüz Halk Köle Halktır, Örgütlü Halk Yenilmez. Hür, güçlü, mutlu bir Türkiye için örgütlü mücadeleye.

***

Daha sonra söz alan Partimiz Genel Sekreter Yardımcısı ve İzmir İl Başkanımız Tacettin Çolak da konuşmasında şu ifadelere yer verdi;

***

Sevgi ve Saygıdeğer İzmir Halkı;

Burada neredeyse haftada bir ülkemizin, özellikle emekçi halkımızı derinden ilgilendiren sorunlarına dikkat çekiyoruz. İzmir’in işgalinin yıldönümünde de Batılı Emperyalistleri ve onların uşaklarını lanetliyoruz. 9 Eylül Zaferimizi kutlamak için buraya geliyoruz, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı sahipleniyoruz, 19 Mayıs’ı sahipleniyoruz. Maalesef emekçi halkımız hâlâ korku iklimini yırtabilmiş değil. Bugün bu kazıklar sana, bana, hepimize Parababalarının iktidarı tarafından, bir avuç sermayedar tarafından her yıl, her ay gönderilen kazıklardır. Bu kazıklar, halkımıza işsizlik olarak yönlendirilen kazıklardır, pahalılık olarak her gün canevimizde yaşadığımız kazıklardır. Çocuklarımız okula giderken ceplerine harçlık koyamadığımız günlerde yaşadığımız kazıklardır. Ama maalesef halkımız bu korku iklimini kırmadığı sürece, korkuya teslim olduğu sürece daha çok kazık yiyeceğiz. Televizyondaki bu siyasilerin konuşmalarını beyninizden süzerek algılayın. Açıkça dalga geçiyorlar 85 milyonla. Aklıyla alay ediyorlar insanlarımızın. Asgari Ücret sözde yüzde 54,60 oranında artırıldı. Oran olarak baktığımızda büyük bir artış değil mi? Yani bu iktidar koltuğunun en tepesinde oturan vatandaş ne diyor? “Allah’ın izniyle rahatlatacak bir zam yaptık”, diyor. Yanına aldığın sarı sendikacılar ve patronlarla insanların aklıyla dalga geçiyorsun. Sarı sendikacılar hükümetle pazarlık yapıyorlar “aman ha 8 bin liranın üzerine çıkmayın”, diye. Neden? Çünkü sarı sendikacıların yıllardır imzaladıkları toplu sözleşmelerle alınan ücretler asgari ücretin altında kalacak da ondan. Onun için de hükümete beni kurtar, diyor.

Bir koli yumurta 90 lira olmuş, memleket tarım ülkesi, artık samanı bile ithal ediyoruz. Savaş halindeki Ukrayna’dan tahıl aldık diye, tahıl gemilerini geçirdik diye sahte kahramanlık yapıyor. İşte sembolik olarak arkadaşlarımızın sebze, meyve ve temel gıda ürünlerini betimledikleri bu pahalılık ortamı da kendini gösteriyor. Artık pazardan alışveriş yapmak için, pazar filemizi doldurmak için neredeyse bir haftalık çalışmamızın karşılığını harcamak zorundayız. Kiralar almış başını gidiyor. Ondan sonra kalkıyorlar bu ülke uçuyor, diyorlar. Nereye uçuyoruz? Uçuruma doğru. İşte bunu görmemiz lazım. Bunların sahte kahramanlıklarıyla bir yere varılamaz. EYT’lilere sözde emeklik hakkı tanıdılar. Ona da sınır getirerek, 8 Eylül 1999 tarihinden öncesine bu hakkı tanıdılar. Bir zamanlar ne diyordu? “Ben iktidarda kaldığım sürece, bunu kimse yaptıramaz”, diyordu. Peki, şimdi niye yapıyorsun? Çünkü seçim sath-ı mailine girildi, oy avcılığı peşindesin. Peki, o insanlara verilecek emekli maaşı ne kadar olacak, hatta mevcut emeklilerin maaşı ne kadar?..

Asgari ücretin 8 bin beş yüz değil 18 bin beş yüze çıkartılmasının da bir anlamı yok. Çünkü hayat pahalı olmadığı sürece ücretlerin rakamsal artmasına gerek yok zaten.

Değerli İzmir Halkı;

Bunlar memleketi uluslararası arenada da yalnızlaştırdılar. Maceraya attılar. Hatta komşumuz ülkelerin egemenliklerine saldırdılar. Onun karşılığında şu an bizler, yani 85 milyon insanımız, neredeyse 13 milyon yabancının da geçimini sağlıyoruz. Yani bizlerden alınan vergilerle o insanların ülkemizdeki sosyal haklardan Türk insanından fazla yararlanmasını sağlıyorlar. Dolayısıyla hastanede sen sıraya girip, katkı payı ödeyerek, ilaç parası ödeyerek muayene olurken onlar hiç sıraya girmeden, herhangi bir ücret ve katkı payı ödemeden faydalanıyor.

Değerli Halkımız;

Bu sömürü ve soygun düzeninin katlanarak yürütülmesinin bir sorumlusu da ülkemizdeki sarı-gangster sendika düzenidir. Bunu da görmezden gelmeyelim. Buradan emekçi kardeşlerimiz geçiyor. O sarı-gangster sendikacıların yüzünü iyi görmemiz lazım. Çünkü onlar İşçi Sınıfı içerisinde patronların ajanı konumundadır. Memur sendikaları içerisindeki sarıları da tanımamız lazım. Bir torba yasa getirdiler. Memur sendikalarında yüzde 2 barajı getirmek istiyorlar. Dolayısıyla bu barajı geçen sendikalara avantadan para verecek devlet. Niye diğerlerine vermiyor, niye ayrım yapıyor? Çünkü toplu sözleşme masasında onları daha rahat satın alacak. İşçi sendikalarında da böyle. yüzde 10 barajlarını yüzde 1’e çektiler, ama Nakliyat-İş Sendikası gibi devrimci sendikacıların, İşçi Sınıfının hak ve çıkarlarını gözünü kırpmadan her koşulda savunan sendikaların önünü kesmek için işkollarını şişirdiler, işkollarını birleştirdiler. Dolayısıyla da sarı sendikacıların İşçi Sınıfı içinde de önünü açmaya çalıştılar.

Partimiz özelikle varoşlarda yaşayan, kenar mahallelerde yaşayan, işgücünü satarak hayatını devam ettiren kardeşlerimizin acısını çok iyi biliyor. Geçim sıkıntısından kaynaklanan dağılan yuvaları biliyoruz.

Bunlar aynı zamanda insanlarımızın temiz din duygularını kullanıyorlar. İnsanlarımızı Allah’la aldatıyorlar. Kadınlarımızı toplum dışına itebilmek için, o yılan yuvası tarikatlarda, cemaatlerde yaptıkları tacizleri, tecavüzleri, alçaklıkları mantıkileştiriyorlar. Sözde İslam’a mal ediyorlar. Halkımızın bunların kendisini Allah’la kandırmasına müsaade etmemesi gerekir. İranlı kadınlar o Molla Rejimini sarsıyor. Laiklik özlemiyle canını veriyor, kanını akıtıyor. Maalesef bizim ülkemizdeki bazı meczuplar, meczup kadınlar o düzeni özlüyorlar. Yani bir erkeğin dört karısından biri olmayı özlüyorlar, mahkemede iki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliğine eşit olduğu hukuk düzenini özlüyorlar. Mirasta kendilerine pay verilmemesini özlüyorlar. Cariye olup pazarlarda satılmayı, nikâhsız başka erkeklerin koynuna girmeyi özlüyorlar. Bu insanlık mı? 21’inci yüzyılda, 1400 yıl öncesinin Arap kültürünün, hatta Mekke değil, Medine İslam’ının derebeyi kültürünü savunmak insanlık mı?

O zaman hak verilmez alınır, ağlamayan bebeğe meme verilmez, der halkımız. Bu AKP’giller’in şırınga ettiği “bu dünya yalandır, gerçek yaşam öbür dünyadadır. Bu dünyadaki açlık, sefalet, işsizlik, pahalılık, zam, zulüm, işkence öbür dünyada sana ödül olarak dönecek”, diye bu manda tezeğinden iri yalanlarla seni kandırıp, sana bu dünyada cehennemi yaşatanlar, kendileri bu dünyada cenneti yaşıyorlar. Çünkü onlar öbür dünyaya inanmıyor. Onlar öbür dünyaya inansalar kul hakkı yemezler, yalan söylemezler, halkına zulmetmezler. Hani bunlar yeri gelince Hz. Ömer adaletinden bahsederler ya. Ne yapıyormuş Hz. Ömer? Devlet işini yaparken devletin mumunu, özel işini yaparken de kendi mumunu kullanırmış. Bunlar ne yapıyor? Diyanet İşleri Başkanı Mercedes arabalarla geziyor. Camilerde, Hz. Muhammed’in deyimiyle “Dırar Mescitleri”nde militan yetiştiriyorlar.

Halkın Kurtuluş Partisi gibi bir partiye omuz vermediğin sürece, devletin ucuzluğunu, ticaretin bilinçli yapılması gerektiğini, hele hele işsizlik karşısında devlet başkanından muhtarlara kadar, işsize iş bulana kadar tazminat ödemeyi programına koymuş bir partiye omuz vermediğin sürece daha çok ızdırap çekeceksin. İşte onun için biz önümüze çıkartılan binbir engeli aştık. 2015 yılında girdiğimiz seçimlerden sonra keyfi, kanunsuz engelleri de aştık. 2023 seçimlerinde oy pusulasında yerimizi alacağız. İşte Halkın Kurtuluş Partisi’ne oy verirsen destek olursan, bu acıların tercümanı partiye oy vermiş olacaksın, kendine oy vermiş olacaksın.

***

Halkımızın yoğun ilgi gösterdiği eylemimizi,  “İşsizliğe Pahalılığa Zamma Zulme Son”, “Zam Zam Zam Ucuzluk Ne Zaman”, “AKP İşsizlik Pahalılık Zam Zulüm Demektir”, “Örgütsüz Halk Köle Halktır, Örgütlü Halk Yenilmez”, “Laiklik Özgürlüktür”, “Şeriat Ortaçağdır”, “İşçilerin Birliği Sermayeyi Yenecek”, “Kahrolsun Sarı Sendikacılık”, “Halkız Haklıyız Yeneceğiz” sloganlarını atarak sonlandırdık.

01 Ocak 2023

İzmir’den Kurtuluş Partililer

Print Friendly, PDF & Email