Sizin Fıtratınızda Kadın Düşmanlığı; Bizim Fıtratımızda Yaşam ve Mücadele Var!
Bugün, 8 Mart…
1857’de eşit işe eşit ücret, insanca bir yaşam ve 8 saatlik işgünü talebiyle canları pahasına mücadele ederken ABD’li Parababaları tarafından diri diri yakılarak katledilen 129 kadın tekstil işçisinin kanıyla kazanılmış gün…
Bugün Dünya Emekçi Kadınlar Günü…
2015 8 Mart’ına; tüm dünyada ve özellikle Ortadoğu’da Emperyalistlerin yarattıkları krizlerin, Halklar arasına sokulan düşmanlıkların ve bunlar karşısında gelişen mücadelelerin hâkim olduğu bir atmosferde giriyoruz. Tüm bunlarla bağlantılı şekilde Türkiye’de de AB-D Emperyalistlerine göbekten bağlı Tayyipgiller İktidarı, yarattıkları işsizlik-pahalılık-zam-zulüm cehenneminde Halkımıza kan kusturuyor.
Devrimcilere, Demokratlara, Yurtseverlere ve Halklarımıza yönelik her türlü anti-demokratik uygulamaları, baskı ve şiddeti, gözaltı ve tutuklamaları, katliamları, yolsuzluğu, talanı 12 yıldır kol kola yürüten ve hiçbir çelişkisi bulunmayan Tayyipgiller ve İblis Feto’nun cemaati şimdilerde ganimet paylaşım kavgasına tutuşmuş durumdalar. Ama bu Ortaçağcı güruhun çelişki yaşamadıkları, üzerinde hem fikir oldukları konuların başında gelmektedir kadın düşmanlığı.
Ortaçağcı Gericilik Kadınları Köleleştiriyor!
Öyle ki; kadının adına dahi tahammül edilemediğinden Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın adı değiştirildi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı oldu. Tayyipgiller döneminde planlanan ve hayata geçirilen sosyal politikalara bakıldığında bunun basit bir isim değişikliği olmadığı da ortada.
İktidara geldiklerinden bu yana yaptıklarını ve söylediklerini bir hatırlayalım; Çıkardığı yasalarla en mahremlerine kadar girme cesaretini gösteren Tayyipgiller iktidarı, kürtaj yasağı, tecavüzcüsüyle evlenme, 3 çocuk isteği gibi akla mantığa sığmayan tasarılarıyla, Ortaçağcı gerici düzenlerini bu kez de kadın bedeni üzerinden hayata geçirmeye çalıştılar.
Yine hükümetin içerisinde yer alan bazı isimlerin yaptığı akıl almaz açıklamalarından bir kaçını sıralayacak olursak;“Kadına şiddet abartılıyor”, “Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum”, “Kürtajı cinayet olarak görüyorum” (R.Tayyip Erdoğan)
“Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek” (Maliye Bak. Mehmet Şimşek)
“Biz kadınların asli görevi kocalarımızı mutlu etmektir”, “ Çok eşlilik yasal olsun” (Bel. Aile Danışmanı Sibel Üresin)
12 yıllık iktidarları boyunca kadınlarla ilgili tüm açıklamalarında cinsiyetçi bir dil kullanan Tayyipgillerin son söylemlerinden biri de Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “Kadın iffetli olacak, herkesin içinde kahkaha atmayacak” sözleri oldu.
Yine aynı zihniyet ürünü Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nurettin Yıldız “6 yaşında bir kız çocuğu 25 yaşında erkek çocuğu ile evlenebilir.10 yaşında,7 yaşında, 6 yaşında nikaha engel bir durum yoktur” dedi.
Furkan Vakfı Kurucusu Alparslan Kuytul “Annen de olsa, diz kapağının üstü tahrik eder. İslam gerçeği konuşuyor.” sözlerini sarf etti.
Sadece bu söylemleriyle de kalmadılar. Tayyipgiller iktidarları süresince kadına yönelik şiddetle mücadele edemediği gibi istatistiklere göre kadına yönelik şiddette % 1400 artış olduğu görülüyor.
ÖzgeCAN’ımızı alanlar Canımızdan Can kopardılar!
Bunun son örneği insanın öfkeden tir tir titremesine neden olan; insan suretli yaratıkların; önce tecavüz edip,
sonra bıçaklayıp öldürerek delil kalmaması için ellerini kestikleri ve daha sonra da yakarak katledip bir derenin kenarına attıkları, hayatının baharındaki güzeller güzeli Özgecan Aslan… Bu 4. Tür yaratıkların cezası bizce İdamdır. Nitekim Parti programımızda da “Irz suçu dışında idam cezası olmayacak” şeklinde yazmaktadır.
Türkiye’de ortalama her gün 5 kadın eşleri, sevgilileri ya da tanıdıkları erkekler tarafından öldürülüyor, tecavüze uğruyor; boşanmak isteyen kadınlarsa şiddetten en fazla mağdur olanlar olarak karşımıza çıkıyor. Devletten koruma talep eden kadınların kaldığı sığınma evleri açılış törenlerinde teşhir edilirken koruma talebiyle polise veya savcılığa başvuran kadınların % 73’ü, sığınma evlerinde olan kadınların % 27’si cinayete kurban gidiyor. Tayyipgiller ise geliştirdiği söylemlerle kadın cinayetlerini adeta teşvik ederken, çözüm için önerdiği yöntemlerle de kadınlarla dalga geçiyor.
Ülkemizde kadınların daha düşük statüde yaşamlarını sürdürmelerini pekiştiren düzenlemeler nedeniyle 1980’de % 48 olan kadın istihdamı % 26’lara gerilemiştir.
DİSK-AR (Devimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü)’ın 20 Ocak 2015 raporuna göre:
-Kadınlar için işsizlik gerçeği daha ağır biçimde yaşandı,
-Resmi işsizlik oranı % 13,3 olan kadınlar için geniş tanımlı işsizlik oranı % 25,2 seviyesinde gerçekleşti,
-Kadınlarda işsizlik Şubat 2014 den bu yana 252 bin kişi arttı,
-Kadın işsizlerin % 37’si yükseköğretim,% 62’si lise ve üzeri eğitim düzeyine sahip.
Kadın istihdamı adı altında çıkarılan bu tasarı kadını dört duvar arasında kalmaya teşvik ediyor. Ancak Kadın istihdamı yasa tasarısını “kadınlara kreş yardımı”, “ doğum izinlerinde artış”, “ annelere kısmi çalışma-tam maaş” diyerek göz boyamaya çalışıyorlar.
*Çalışan kadın 4 ay olan normal doğum iznini kullandıktan sonra, 1.çocukta 2 ay, 2.çocukta 4 ay, 3.çocukta 6 ay yarı zamanlı olarak çalışıp tam maaş alabilecek. Anne eğer isterse çocuğu 5,5 yaşına gelene kadar kısmi süreli çalışma hakkına sahip olacak.
* Her anneye devlet doğum hediyesi olarak 1.çocukta 300, 2.çocukta 400, 3.çocukta 600 TL. verecek.
Bu tasarıda kısaca kadınlara “üçer beşer çocuk doğurun, doğurduğunuz çocuklara siz bakın, kalan zamanda da sermayeye ucuz iş gücü olun” deniyor.
Bu tasarı biz kadınlara değil, bizi her yönden sömüren kapitalist düzenin patronlarına müjdedir.
Kadınlar, Bizim Kadınlarımız Uyanın, Gün Mücadele Günüdür!
Kadınlarımızın yaşadıkları tüm bu zulümler bir kader değildir. Kadın sorunu bir düzen sorunudur. Bu düzenin ortadan kalkması kadınıyla erkeğiyle bir bütün olarak verilecek sınıf savaşıyla mümkündür. Feminizm gibi kadının mücadelesini sınıfsal düzlemden uzaklaştıran, kadın ve erkeği ayrıştıran bir burjuva ideolojisi, kadın meselesi için bir çözüm değildir. Aksine bu akım, sorununu çözmek yerine daha da derinleştirmekte, kadını kurtuluşa götürecek olan gerçek mücadeleyi yani sınıfsal mücadeleyi gölgelemekte, insanlarımızın zihnini bulandırmaktadır.
Kadının kurtuluşu ne onu ezen, meta durumuna düşüren Kapitalizmde, ne onu Ortaçağ karanlığına götüren Şeriatta, ne de sapkın bir akım olan Feminizmdedir.
Bugünün Türkiye’sinde kadın meselesinin çözümü açıktır: Antiemperyalist-Antifeodal- Antişovenist İkinci Kurtuluş Savaş’ımızın zafer kazanmasıyla kuracağımız Demokratik Halk İktidarımız sorunun çözümünde ilk adım olacaktır. Oradan ulaşacağımız Sosyalist düzen yarımız olan kadını hak ettiği yere ulaştıracak, sınıfsal sömürüyle birlikte cinsel sömürüyü de ortadan kaldıracaktır. Buda ancak daha önce de belirttiğimiz gibi kadın ve erkeğin omuz omuza yürüteceği mücadeleyle mümkün olacaktır.
Ustamız Hikmet Kıvılcımlı’nın Kadın Sosyal Sınıfımız eserinde belirttiği gibi “Yarımız olan kadınlar bütün yasak edilmiş güçler gibi, yeraltında, gizli, sağır, derinden derine işleyen bir güçtür.” Bu nedenle bizler İnsanlığı eşit-özgür-sınıfsız-sömürüsüz bir dünyaya kavuşturmak için; kavganın en ön safında yerimizi almalıyız. İşçiysek, kamu çalışanıysak sendikalarda; öğrenciysek okul kulüplerinde, derneklerinde; ev hanımıysak mahalle derneklerinde; köylüysek kooperatiflerde örgütlenmeliyiz diyerek, tüm emekçi kadınları ve emekçi halklarımızı Halkın Kurtuluş Partisi saflarında örgütlenmeye ve mücadele etmeye çağırıyoruz! 08.03.2015
KADIN ERKEK EL ELE, DEVRİMCİ MÜCADELEYE!
KADININ KURTULUŞU İŞÇİ SINIFININ KURTULUŞUNDAN BAĞIMSIZ DEĞİLDİR!
Kurtuluş Partili Kadınlar