Ve vicdan, ve insan ve de Köpek Toplatıcı, Dil Koparıcı…

Köpek Toplatıcı, Dil Koparıcı ve muhaliflerine “cinsi cibilliyeti bozuk”, “köpekler”, “anırsanız da anırmasanız da” gibi ağza alınmayacak küfürler savurucu Kaçak Saraylı Hafız’ın son saldırılarından biz de payımızı alıyoruz…

Bunca küfürbaz olmasına rağmen, kendisine gık diyeni ya gece baskınlarıyla yaka paça gözaltına aldırıyor (Sedef Kabaş örneğinde olduğu gibi) ya da açtırdığı zincirleme davalarla yıldırmaya, sindirmeye çalışıyor.

Mesela son 40 gün içinde bize de sekiz dava açtırdı, TCK 299’dan. Yani “Şahsı”na hakaret ettiğimiz suçlamasıyla. Olsun…

Fakat bu hafız, zulmünü insanlar ve doğayla sınırlı tutmadı, bildiğimiz-tanık olduğumuz gibi. Garip, çaresiz, korunmasız, arkasız, sahipsiz Sokak Köpeklerine de yöneltti.

Taşa betona kesmiş, merhamet yoksunu insanlarla dolu sokaklarda, korku dolu bakışlarla dolaşıp birkaç lokmalık bir şeyler bulup hayatta kalabilmek ve nesillerini sürdürebilmek derdindeki zavallı, kadersiz Sokak Köpeklerine yöneltti zulmünü. “Toplayın şunları” dedi… Valileri ve belediyeleri hemen harekete geçtiler. Zaten alesta beklemektedirler, Hafız’dan gelecek buyrukları… Onlar da bilmektedirler ki bu emirler karşısında ne kadar hızlı davranırlarsa o kadar çok “aferin” alırlar, göze girerler, böylece de hem mevkilerini korumuş olurlar hem de yukarılara doğru yükseliş imkanı sağlamış olurlar…

Binlerce, belki de on binlerce masum Can hayattan koparıldı bu saldırıyla…

İşte tam da bu günlerde, çeyrek hatta onda bir vicdanlı bir koftiden hayvansever panikleyip, o güne dek besleyip büyüttüğü, tertemiz tuttuğu ve kısırlaştırıp erkek olmasına karşın pembe küpeyle küpelendirdiği, pırıl pırıl tüylere sahip bir canı getirip bizim sokağa atmış. Atıp gitmiş…

“Burada kafayı kedi köpekle bozmuş, manyak iki ihtiyar var, nasıl olsa buna da bakarlar”, diye düşünerek…

Böyleleri hiç düşünmezler ki bu ihtiyarlar zaten mahallenin bütün kedi ve köpeklerine bakıyorlar. İşin maddi külfeti bir yana, bu canları doyurmak için onca çaba gerekir, gıda temini için bile büyük yorgunluk gerekir. Bu adamlara daha fazla yük bindirmek vicdana sığar mı, diye… Atarlar Can’ı ve hızla, arkalarına bakmadan uzaklaşırlar oradan. Neyse, geçelim…

Atılan Can orta boy, on beş kilo kadar. Bizim eski Canlar kırkar kilodan az değil. Baktık ki bizim eski beş Can, hemen alan savunmasına geçmişler… Yani küçük Can’ı hemen yara bere içinde bırakıp kaçma imkânı bulabilirse kaçıracaklar. Ve ihtimaldir ki önemli yaralar açacaklar garibin bedeninde… Bunu anlayan garip feryat edip ağlıyor… Yürek parçalayıcı şekilde…

Hemen koşup kurtardık Sultan’la birlikte. Hayvan nasıl da koşup sığındı bize… Hele önce apartman merdivenine alıp kurtaralım şu saldırganların elinden, dedik. Aldık içeri. Ferahladı hayvan. Fakat orada duramazdı. Çünkü binadaki bizim dışımızda kalan herkes (üç daire efradı) zalimlikte -uçan kuş, yürüyen hayvan ve yeşil ağaca karşı- birbirleriyle yarış halindeler…

Eve alalım, dedik. Aldım kucağıma, çıkardık bizim daireye. (Hep en üst katlarda oturdum bugüne dek, onca sorunu olmasına karşın… Nasıl olsa sonunda iki metreküplük bir çukura gireceğiz, hiç değilse hayatta kaldığımız sürece gökyüzüne, kuşlara, güneşe, aya ve yıldızlara yakın olalım diye… Malûm ya, Memento Mori…)

  

 (Evin yeni, mecburi sakini. Adı da “Ateş” oldu…)

Evde yaşayan Garip ve Sarıkız ilkin tepki gösterdiler. Özellikle Sarıkız, bıraksak yaralayacak küçük yeni Can’ı. Sarıkız zaten balkonda yaşar… Garip’le de bir süre hırlaştıktan sonra anlaştılar. Tabiî Garip’in liderliğinin kabulü şartıyla… Şimdi araları çok iyi. Oynaşıp hoplaşırlar. Fakat yeni Can kedilere karşı adaletsiz… Onların mama kaplarındaki et parçalarını gezerek toplayıveriyor… Karşı çıkan kediciği de sert yaparak kaçırıyor…

Velhasıl bizim evin Can yükü biraz daha artmış oldu böylece. Zaten ağırdı yük, şimdi daha da arttı…

Elden ne gelir?..

Ne kadar çok vicdana sahip olursanız hayatta, o kadar çok zahmet çekersiniz. O kadar çok acı çekersiniz.

Ve ne kadar vicdan ve merhametten yoksun olursanız, o kadar az yük taşırsınız ve o kadar rahat edersiniz… Fakat bu rahatlık ve duyarsızlık sadece bir robot duyarsızlığı olur…

Yani insan olarak, Gerçek İnsan olarak yaşamazsınız hayatı…

Ne diyelim; hepsi de bir tercihtir, bir seçimdir nihayetinde…

Zaten bizi Sosyalist yapan da insanların, hayvanların acı çekmesine ve doğanın katledilmesine karşı isyanımız değil midir?..

Öyle bir dünya, yani acıların yaşanmadığı, katliamların olmadığı ve doğanın gözümüz gibi korunduğu bir dünya kurulacak muhakkak…

Doğa, hayvan ve insan bir bütünün parçaları aslında. Bunu bilince çıkarıp o dünyayı da kuracağız bir gün…

Zulmün, sömürünün, Toplumsal kaynaklı acıların yaşanmadığı bir dünya…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

25 Ocak 2022

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

Print Friendly, PDF & Email