Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı’yı bedence aramızdan ayrılışının 52’nci yıldönümünde mezarı başında andık

 Kızıl Savaş Bayrağı Hikmet Kıvılcımlı Ölümsüzdür!

Bugün Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı’nın bedence aramızdan ayrılışının 52. yıldönümü.

Bugün bir kez daha Usta’mızın huzurunda düşünce kızları ve oğulları olarak yerimizi aldık. Usta’mızın mücadelesini, düşüncelerini ve ideolojisini büyüterek, yıldan yıla taşıyarak bu yılda Usta’mıza  bir kez daha söz verdik; Demokratik Halk İktidarını kurup, sosyalizmle taçlandırıncaya kadar mücadelemiz devam edecek.

Bir kez daha haykırdık “Kahrolsun ABD-AB Emperyalizmi”.

Bir kez daha haykırdık “Katil ABD Ortadoğu’dan Filistin’den Defol”

Bir kez daha Antiemperyalist, Antişovenist, Antifeodal mücadelemizi, 1971’de bedence aramızdan ayrılan Usta’mızdan devralarak parti saflarımızda milim taviz vermeden sürdüreceğimizi söyledik.

İşte bugün Usta’mızın mezarı başında bu inanç ve kararlılığımızla bir araya geldik. Anma eylemimize Türkiye İşçi Sınıfına sayısız İşgal-Grev-Direnişler armağan eden Nakliyat-İş Sendikamızın üyesi işçiler ve Parababaları tarafından hakları gasp edilen ve sarı sendikacıların ihanetine uğrayarak sahipsiz bırakılan ama Nakliyat-İş sendikamızın sahiplenmesiyle verilen mücadeleler sonucunda zafer kazanarak gasp edilen haklarını alan Uzel Makine, Neo Trend Direnişçileri ile Uyum Makro ve Real direnişçileri, Fillo Kargo, Fedex, Tüvtürk, Demtrans ve Ambar işçileri de bizlerle beraber Usta’mızın mezarı başında coşkulu sloganlarıyla yerlerini aldılar.

Yürüyüş korteji oluşturarak coşkulu sloganlarla geldiğimiz Usta’mızın mezarı başında açılış konuşmasını Sancaktepe İlçe Yöneticimiz Evrim Bin yoldaşımız yaptı. Yoldaşımız konuşmasında Usta’mızın hayatından bölümler aktararak Usta’mızın sarsılmaz inancını, karalılığını ve mücadelesini anlattı.

Ardından ana konuşmayı yapmak üzere İlhami Erdem yoldaşımıza sözü verdi. İlhami Yoldaş da konuşmasında Usta’mızın ideolojisini bilmeden, anlamadan Usta’mızın mücadelesine sahip çıkılamayacağını ifade ederek Usta’mızı layıkıyla anmanın O’nu anlamaktan  geçtiğini dile getirdi.

İlhami yoldaşın konuşmasının ardından Partimizin Genel Başkan Yardımcısı Dr. Mustafa Şahbaz yoldaşımız söz aldı. Yoldaşımız son birkaç gündür Siyonist İsrail ile Filistin arasında yaşanan olaylara değinerek Usta’mızın teorisi ışığında Filistin meselesinin petrol meselesi olduğunun, İsrail’in de orta doğu petrollerinin bekçi köpekliği yapması için  emperyalistler tarafından Arap Halklarının bağrına saplanan bir hançer olduğunu vurgulayarak, bugün bu çerçevede yaşanan olaylara nasıl bakılması gerektiğini anlattı.

Genel Başkan Yardımcımız Dr. Mustafa Şahbaz yoldaşımızın konuşmasının ardından Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı’nın öğrencisi, Türkiye İşçi Sınıfının önderi, Yapı İşçileri Sendikası Genel Başkanı yiğit İsmet Demir Yoldaşı mezarı başında andık. İsmet Demir’in mezarı başında ki konuşmayı ise İşçi Örgütleri Komitesi üyesi Aybars Yalçınkaya yoldaşımız yaptı. Yoldaşımız konuşmasında İsmet Demir’in işçi sınıfına olan inancının, O’nu tüm maddi kazançlardan arındırarak tamamen işçi sınıfının mücadelesine adanmış bir hayata dönüştüğünü belirterek bugün İsmet Demir’in verdiği yiğit, kararlı, inançlı mücadelenin Nakliyat-İş Sendikası tarafından verildiğini ve Nakliyat-İş’inde ülkemizde işkolu ayrımı yapmaksızın hak gaspına uğrayan tüm işçilere sahip çıktığını ve gerçek devrimci sınıf sendikacılığı yaptığını ifade etti.

Yapılan anma konuşmalarının ardından tekrar kortej oluşturarak mezarlıktan dışarı çıktık. Anma eylemlerimiz sırasında sık sık; “Kıvılcımlı Yaşıyor, HKP Savaşıyor”, “Kıvılcımlı Usta Ölümsüzdür”“Kahrolsun AB-D Emperyalizmi”, “Katil AB-D Ortadoğu’dan Defol”, “Filistin Halkı Yalnız Değildir”, “Kahrolsun Emperyalizm, Yaşasın İkinci Kurtuluş Savaşımız”, “Yaşasın Halkların Kardeşliği”, “Kızıl Savaş Bayrağı Hikmet Kıvılcımlı”, “Yeni Sevr’e Karşı Yaşasın İkinci Kurtuluş Savaşı’mız” , “İşgal Grev Direniş, Yaşasın Kurtuluş Partimiz” “Gün Gelecek Devran Dönecek AKP Halka Hesap Verecek” “İşgal! Grev! Direniş! Yaşasın Nakliyat-İş!” sloganlarını haykırdık.

Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı’nın ve öğrencisi İsmet Demir Yoldaş’ın mezarları başında yapılan coşkulu konuşmaların tam metinlerini, konuşmaların yapılış sırasına göre aynen yayımlıyoruz:

***

Açılış konuşmasını yapan Evrim Bin yoldaşımızın konuşması;

Değerli Yoldaşlar;

Bugün burada, “Ben insanın hayvan yerine konulmasına isyan ettiğim için Sosyalistim” diyen ve ömrünü insanlığın Kurtuluş Davasına adamış, Türkiye Devrimi’nin Teorik ve Pratik Önderi Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı’yı bedence aramızdan ayrılışının 52. yıldönümünde anmak için toplandık.

Öncelikle hepinizi başta Türkiye Devrimi’nin Önderi Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı olmak üzere tüm devrim şehitlerimiz nezdinde bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum.

Yoldaşlar;

Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı, kendini İnsanlığın Kurtuluşu Davasına adamış, bu uğurda cezalara, işkencelere katlanmış, ömrünün 22,5 yılını zindanlarda geçirmiş, zindanları kızıl birer birer üniversiteye çevirerek sayısız eser üretmiş kızıl bir savaş bayrağıdır.

Kısaca Ustamızın hayatından bahsedecek olursak; Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı daha 17 yaşında iken Yörük Ali Efe Çetesinde, Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mıza katılmış buradaki başarıları ile Köyceğiz Kuvayimilliye Komutanı olmuş, elde silah işgalcilere ve emperyalizme karşı savaşmıştır.

“Tarafsızlık bizim harcımız değil. İşçi çocuğuyuz. Olduk olası: başta işçi sınıfımızdan yana düşünüp davranmayı öğrendik. İnsanoğlunun ancak ve yalnız İşçi Sınıfı yanından gerçek insan olacağına inanıyoruz.” diyerek sosyalizm mücadelesine atılmıştır.

Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı, 1921 yılında gerçek TKP’nin en genç kurucuları arasında yer almış ve TKP 2. Kongresi’nde Merkez Komitesi’ne seçilmiştir.

Marksizmin ve Leninizmin en büyük geliştiricilerinden biridir Kıvılcımlı Usta. Türkiye Devrimi’nin önüne 100’lerce teorik eser bırakmıştır. Tarih Devrim Sosyalizm eseri ile Antika Tarihi aydınlatarak dünya ve Türkiye halklarının yolunu aydınlanmış. Bilimsel Sosyalizme teorik katkısından dolayı Kıvılcımlı Usta, Marks, Engels ve Lenin’den sonra Bilimsel Sosyalizmin ustalarından biri olmuştur.

Ömrünün sonuna kadar mücadeleyi bir an olsun bırakmamış. Her koşulda sosyalizm yolunda savaşmıştır.

Değerli Yoldaşlar;

Burada, Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı’nın annesi Münire Kıvılcımlı’dan kısaca bahsetmemiz gerekir. Münire Anne, cesaret ve inancın birleşmesiyle, Anadolu kadınının Parababaları düzeninin sömürüsünden kurtuluş için nasıl mücadele ettiğinin en güzel örneklerinden biri. Kendisini insanlığın kurtuluş davasına adayan oğlunun her zaman yanında dava yoldaşı olmuş, zamanla Türkiye Komünist Partisi’nin en iyi militanlarından biri haline gelmiştir. Devrimci Bir Ana olan Münire anneyi saygıyla anıyoruz.

Bizler, Usta’mızın Teorik ve Pratik mirası ve Usta’mızın öğrencisi olan, Genel Başkanımız, gerçek insan, gerçek devrimci Nurullah Efe Ankut’un tuttuğu projeksiyon sayesinde mücadelemize kararlılıkla devam ediyoruz.

Usta’mızın bizlere bıraktığı mirası, İşçi Sınıfının mücadelesinde, direnişlerde, Kurtuluş Partililerin olduğu her alanda sürdürüyoruz ve sürdürmeye devam edeceğiz. Her sözüne başta İşçi Sınıfımız gelmek üzere diye başlayan Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı’nın öğrencileri İşçi Sınıfı mücadelesini her daim devam ettiriyor.

İşte buna örnek olarak; Ali Rıza Küçükosmanoğlu önderliğindeki Nakliyat-İş Sendikası öncülüğünde mücadele eden direnişçi işçiler aramızda. Demtrans, Fedex, Mc Paketleme, Ambarlar, Tüvtürk, Fillo, PTT, İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı işçileri Real Market, Makro-Uyum, Uzel, İşçileri aramızda!

Selam olsun direnen İşçi Sınıfımıza, selam olsun insanlık tarihinin en onurlu ve şerefli mücadelesini veren devrimci sendikacı önderlerine!

***

Ana konuşmayı yapan İlhami Erdem yoldaşımızın konuşması;

Saygıdeğer Yoldaşlar;

Türkiye Devrimi’nin Önderi, Marksizm-Leninizme yaptığı katkılarla Ustalık mertebesine ulaşmış, ömrünün 22,5 yılını Parababaları devletinin yarı derebeyi zindanlarında geçirmiş olan Usta’mızın bedence aramızdan ayrılmasının üzerinden tam 52 yıl geçti.

Usta’mız en iyi nasıl anlatılır Yoldaşlar?

Bunun yanıtını, Usta’mız’la omuz omuza mücadele etmiş, onun teorik ve pratik mücadelesini geliştirerek sürdürmüş, kaydı hayat şartıyla kendisini devrim mücadelesine vakfetmiş olan Genel Başkan’ımız Sayın Nurullah Efe Ankut’tan dinleyelim. Genel Başkan’ımız şu ifadeleri kullanmıştı, düzenlediğimiz bir salon anmasında:

“Kimmiş yoldaşlar, Kıvılcımlı?

“Kendini devrim alevinin kalbine atan, orada yanan ve kaybolan ama gerçek devrimciliğin ne olduğunu sadece o anlayan gerçek devrimciymiş!”

Evet, her şeyin bir sahtesi, bir gerçeği vardır, bildiğimiz gibi. Kıvılcımlı Usta da teorisiyle ve pratiğiyle tam anlamıyla bir Gerçek Devrimciydi.

Kıvılcımlı Usta’nın bedence aramızdan ayrılmasının üzerinden geçen yarım asırlık zaman diliminde, onun mücadele bayrağını sadece Gerçek Proletarya Sosyalistleri, Halkın Kurtuluş Partililer dalgalandırıyor. Onun teorik ve pratik mücadele mirasının üzerine titreyenler yalnızca Kurtuluş Partililerdir.

Bir de Kıvılcımlı şarlatanları, Kıvılcımlı kalpazanları var, değil mi Yoldaşlar?

Bunlar tıpkı Marks Usta’nın devrimci ruhunu anlamayan sahte Marksistlerin Marks’ı azizleştirmeleri gibi, tıpkı Mustafa Kemal’in Antiemperyalist ve Tam Bağımsızlıkçı ruhunu anlamayan Burjuva Atatürkçülerin Mustafa Kemal’i azizleştirmeleri gibi; Kıvılcımlı Usta’yı azizleştirirler.

Bu güruhun bir bölümü Usta’mızı sadece bir teorisyen, bir tarihçi, bir yazar, bir kütüphane çelebisi olarak gösterirler. Usta’mızın teorisini çarpıtarak aşırırlar, kendilerine mal ederler. Bu şarlatanlar Kıvılcımlı Usta’nın daha 17 yaşındayken elde silah Kuvayimilliye’ye katılmasıyla başlayan ve son nefesini verinceye kadar devam eden; sayısız işkencelerle, mahkûmiyetlerle dolu pratik mücadele yönünü görmezden gelirler. Çünkü korkaktırlar; Kıvılcımlı Usta’nın ve Parti kadrolarımızın sahip olduğu Cesaret Vatanına sahip değillerdir. Kıvılcımlı Usta’nın yaptığı gibi sosyal kavgaya boylu boyunca dalacak yürek yoktur onlarda.

Bu güruhun bir bölümü ise kendi dönekliklerini, halk düşmanlıklarını gizlemek için Kıvılcımlı Usta’yı bir peçe olarak kullanırlar. ABD-AB Emperyalist Haydutlarının kucağında solculuk, devrimcilik, sosyalistlik, komünistlik oynayan bu insan sefaletleri, Türk ve Kürt Halklarına yönelik ihanetlerini meşrulaştırmak için Usta’mızı kullanma haysiyetsizliğini sergilemekten geri durmazlar.

İşte bu güruhun Hikmet Kıvılcımlı’ya sahip çıkma, Hikmet Kıvılcımlı’yı anma hakkı yoktur!

ABD-AB Emperyalist Haydutlarıyla, onların kanlı terör örgütü NATO’yla iş tutuyorsanız, İnsan Soyunun Başdüşmanı ABD Haydudu sizi “umut kaynağı”, “demokrasi güçleri” ilan ediyorsa; Kıvılcımlı’yı anma hakkını otomatikman kaybedersiniz!

Ülkemizin en hassas ve en önemli siyasi sorunu olan Kürt Meselesi’nin Amerikancı çözümünü savunuyorsanız; Kıvılcımlı’yı anma hakkını otomatikman kaybedersiniz!

İngiliz Savaş Propoganda Bürosu’nda, Foreign Office’te, Wellington House’da tezgâhlanan Ermeni Soykırımı Emperyalist Yalanını savunuyorsanız, Kuvayimilliyeci Atalarımızı soykırımcılıkla, katliamcılıkla suçluyorsanız; Kıvılcımlı’yı anma hakkını otomatikman kaybedersiniz!

Kıvılcımlı’nın tarihsel kökenleriyle birlikte apaçık biçimde ortaya koyduğu Jöntürk Geleneğine, bu geleneğe dayanan Devrimci Ordu Gençliğimize savaş açmışsanız, Türk Ordusu’nun belini kırmak için Ortaçağcı Siyasal İslamcıların taşeronluğunu yapmışsanız, daha düne kadar onlarla kol kola Laik Cumhuriyet düşmanlığı yapmışsanız; Kıvılcımlı’yı anma hakkını otomatikman kaybetmişsiniz demektir!

Değerli Yoldaşlar;

Kıvılcımlı’dan devraldığı pratik ve teorik mirası daha da geliştirerek Türkiye’ye ilişkin tüm güncel olayları Gerçek Bilimin ışığında aydınlatan Genel Başkan’ımız Nurullah Efe Ankut’un net bir şekilde ortaya koyduğu gibi, bugün Türkiye’yi yok etmekle görevli üç hain güç vardır.

Bunlardan birincisi, İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndan sonra dünyanın jandarmalığını İngiliz Emperyalizminden devralmış olan ABD Emperyalist Haydut Devletidir. Ülkemizi yok etmek isteyen bir başka yabancı güç, ABD Emperyalist Haydudunun Avrupa’daki müttefikleri olan Avrupa Birliği Emperyalist Haydut Devletleridir.

Ülkemizi yok etmekle görevlendirilmiş üçüncü hain güç ise ABD Emperyalist Haydutları tarafından devşirilmiş, projelendirilmiş, partileştirilmiş ve iktidara getirilmiş olan, efendilerine yaptığı hizmetler karşılığında 21 yıldır iktidarda tutulan AKP’giller adlı Ortaçağcı çıkar amaçlı suç örgütüdür. Bu suç örgütü, ABD Emperyalistlerinin Türkiye’yi BOP cehennemine ve Ortaçağ karanlığına sürüklemek için ürettiği politikaları hayata geçirmekle görevlendirilmiştir.

ABD Emperyalistleri tarafından iktidar koltuğuna oturtuldukları andan itibaren vatan topraklarını parsel parsel satmıştır bu halk düşmanı iktidar. Ege’de bize ait olduğu uluslararası antlaşmalarla sabit olan 20 Adamızı ve 2 Kayalığımızı efendilerinin emri üzerine, 2004’te Yunanistan’ın egemenliğine terk etmişlerdir. Yani alenen vatana ihanet suçu işlemişlerdir. Yunanistan bu işgalini bugün de sürdürmektedir. Ege Adalarımızın işgaline karşı mücadele eden tek siyasi hareket bizim hareketimizdir. Halkın Kurtuluş Partisi bu açık işgal karşısında defalarca eylem yapmış, ulusal ve uluslararası planda hukuki adımlar atmıştır.

AKP’giller adlı bu çıkar amaçlı suç örgütünün güncel ihanetlerinden biri de adına “Sığınmacı” dedikleri milyonlarca Ortaçağcının bir hançer misali vatan topraklarımıza saplanmış olmasıdır. Başta Suriye, Afganistan, Pakistan gibi ülkeler olmak üzere dünyanın dört bir tarafından 13 ila 15 milyon Ortaçağcı, ABD’nin BOP’una askerlik etmek üzere ülkemize doldurulmuş; şehirlerimiz, kasabalarımız, köylerimiz bu vatansızlara bile isteye işgal ettirilmiştir. Partimiz, tıpkı Ege Adalarımızın işgaline karşı olduğu gibi “Sığınmacı” işgaline karşı da en net ve en kararlı mücadeleyi yürütmektedir.

İnsan düşmanı, halk düşmanı AKP’giller’in bu yıl içinde imza attığı ihanetlerden biri de 6 Şubat’ta meydana gelen depremin öncesinde ve sonrasında gereken önlemleri almayarak insanlarımızı göz göre göre ölüme sürüklemiş olmalarıdır. Bu halk düşmanı iktidar deprem sonrasında askerin, arama kurtarma konusunda uzman maden işçilerimizin ve profesyonel ekiplerin deprem bölgelerine girmelerini engellemiş, rahatlıkla kurtarılabilecek insanlarımızın soğuktan ve susuzluktan yaşamlarını yitirmelerine yol açmıştır. Partimiz, deprem felaketinin ilk anından itibaren bölgelere intikal etmiş, depremzedelerimizin yaralarını sarmaya çalışmış ve bir doğa olayı olan depremi topyekûn bir felakete dönüştüren bütün sorumlular hakkında gerekli hukuki adımları atmıştır.

AKP’giller aynı zamanda insanlarımızı kuru ekmeğe muhtaç hale getirmişlerdir. Bugün ülkemizde tam anlamıyla bir ekonomik felaket yaşanmakta, devasa boyuttaki hayat pahalılığı ve zamlar insanlarımızın üzerine bir karabasan gibi çökmektedir.

Değerli Yoldaşlar;

İşte bu halk düşmanı, Amerikan uşağı AKP’giller iktidarının zulmünden bunalan insanlarımız çareyi CHP’de aramaktadır. Ancak Genel Başkan’ımız Nurullah Efe Ankut’un defalarca belirttiği gibi bugünkü CHP’nin, Mustafa Kemal’lerin, İnönü’lerin Gerçek CHP’siyle hiçbir ilgisi kalmamıştır. Gerçek CHP, artık Yeni CHP’ye, sınırları emperyalistler tarafından çizilmiş “Üretilmiş Muhalefete” dönüşmüştür. Yeni CHP’nin başındaki TESEV’ci ve Sorosçu Kılıçdaroğlu da tıpkı AKP’giller’in Reisi gibi ABD Emperyalist Haydudu tarafından devşirilmiştir. Kaçak Saray’ın Sultanını Türkiye’nin tepesine çöktüren güç, TESEV’ci, Sorosçu Kemal’i de CHP’nin başına çöktürmüştür. Bildiğimiz gibi TESEV’ci, Sorosçu Kemal, 14 Mayıs ve 28 Mayıs Seçimlerinde kazanamayacağını adı gibi bildiği halde kazanacak adayı bloke etmiş, kendi adaylığını dayatarak AKP’giller’e bir seçim daha armağan etmiştir.

Değerli Yoldaşlar;

Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın zaferi üzerine inşa edilen Laik Cumhuriyet’imizin 100’üncü yıldönümünü kutlamaya hazırlandığımız bugünlerde, ülkemizin, halkımızın hali pürmelali ne yazık ki böyledir. Halkımız, iktidarıyla muhalefetiyle Amerikan Emperyalizminin uşakları tarafından her cepheden kuşatılmıştır. AKP’giller, her biri birer din derebeyliği olan cemaatler ve tarikatlarla birlikte Laik Cumhuriyet’i tarumar ederek Ortaçağcı Faşist Din Devleti’ni inşa etme yolunda her geçen gün daha da pervasızlaşarak ilerlemektedir.

İşte bu şartlar altında Halkın Kurtuluş Partisi, Emperyalizm Cephesinin tüm bileşenlerine karşı Antiemperyalizm Cephesinin tek temsilcisi olarak kararlıca savaşmakta, mücadele etmektedir. Siyasi anlamda ABD ve AB Emperyalist Haydutlarına ve en sağından en sol gözükenine kadar yerli hain işbirlikçilere karşı en net mücadeleyi, Genel Başkan’ımız Nurullah Efe Ankut önderliğinde Partimiz yürütmektedir. İşçi Sınıfı Cephesinde ise, Ali Rıza Küçükosmanoğlu önderliğindeki DİSK/Nakliyat-İş Sendikası dışında Devrimci Sınıf Sendikacılığı, Gerçek İşçi Sınıfı Sendikacılığı yapan başka bir sendika yoktur. Nakliyat-İş Sendikası dün olduğu gibi bugün de Parababalarının, Patronların korkulu rüyası olmaya devam etmektedir.

Kısacası halk düşmanı ABD uşaklarının elinde inim inim inleyen halkımız için tek kurtuluş, Partimizin mücadelesinin başarıya ulaşmasıdır. Çünkü Türkiye’nin tek gerçek muhalefet partisi Halkın Kurtuluş Partisi’dir ve Amerikan uşağı satılmışlar bu gerçekliği çok iyi bilmektedirler.

İşte bu yüzden Genel Başkan’ımız Nurullah Efe Ankut’un neredeyse her sözüne, her yazısına davalar açılmaktadır. Bu yüzden AKP’giller’in hukuk bürosuna dönüşmüş, esir alınmış mahkemeler Genel Başkan’ımıza toplamda 42 yılı aşkın hapis cezası vermiştir.

İşte bu yüzden Partimizin sesi kesilmeye çalışılmaktadır. Bizim sesimizin AKP’giller’in düzen medyasında, Havuz Medyasında çıkmaması eşyanın tabiatı gereğidir. Ancak namuslu şairimiz Ahmed Arif’in dizelerinde belirttiği gibi “dört yanımız puşt zulasıdır.” Bize dost görünen, yine Ahmed Arif’in dediği gibi “dost yüzlü, dost gülücüklü” sözüm ona muhalif medya da bize ambargo uygulamaktadır. Çünkü onların da Kâbesi Washington’dur, AB Emperyalist Devletleridir.

Ancak şartlar ne olursa olsun Usta’mızdan devraldığımız ve bir an olsun yere düşürmediğimiz mücadele bayrağını en yükseklerde, tereddütsüzce ve korkusuzca taşımaya devam edeceğiz. Hiçbir güç Kurtuluş Partilileri korkutamaz, insanlığın en yüce davası için savaşmaktan alıkoyamaz!

Ne diyordu, komünist inancını toprağa dek taşıyan, insan geldiği bu dünyadan insan olarak ayrılmayı başaran yiğit şairimiz Arif Damar?

Bilirsin, bir kere korku düşerse adamın içine,

bir kere koparsa sevdiklerinden,

mümkünü yok, gitti gider.

Söner gözlerinde güzelim ışık;

kararır, çirkinleşir yüzü

önceleri utanır belki

sonra vız gelir

umurunda olmaz dünya.

Usta’mıza sözümüzdür:

Cesaret Vatanını kuşanan Kurtuluş Partililerin gözlerindeki ışık hiçbir zaman sönmeyecektir. ABD-AB Emperyalistlerine ve yerli hainlere karşı verdiğimiz mücadeleyi, İkinci Kurtuluş Savaşı’mızı eninde sonunda başarıya ulaştırıp Devrimci Demokratik Halk İktidarını kurarak Tam Bağımsız Türkiye’yi inşa edeceğiz. Ve eninde sonunda bu ülkenin burçlarına Sosyalizmin yüce bayrağını dikeceğiz.

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

***

Genel Başkan Yardımcımız ve Başkanlık Kurulu Üyemiz Dr. Mustafa Şahbaz’ın konuşması;

Yoldaşlar;

Hepimiz biliyoruz ki şu anda dünyayı sarsan en önemli olay, tabiî ki Türkiye açısından da, bizim açımızdan da en önemli olay, Filistin olaylarıdır. Yani Filistinli Hamas’ın “baskın” bir atılımla İsrail’e müdahalesi ve İsrail’in buna karşı verdiği tepki. “Tepki” demek çok zayıf kalıyor; giriştiği katliamlar demek gerekiyor.

Ve bu katliamlar, hepimizin bildiği gibi, yeni bir şey değil. Yani bu katliamları tâ 1948’de kurulduğundan bugüne hiç kesintisiz biçimde sürdürüyor İsrail. Buna karşı tepki, tıpkı eskiden olduğu gibi dünyanın Sol, Sosyalist, Komünist Hareketlerinden gelmiştir.

Filistin’de ilk kurulan ve Filistin’in kurtuluşu için mücadele eden örgütler, Sosyalist örgütlerdir. George Habaş liderliğindeki “Halk Kurtuluş Cephesi” ve Nayif Havatme liderliğindeki “Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi”dir. Bu cephedeki insanlar mücadele verirken Filistin’de, Türkiye’de Filistin mücadelesini Sol gördüğü için, bugünkü sağcı geçinen bütün hareketler, tam tersine, İsrail taraftarıydı, Amerika taraftarıydı.

Bugün ikiyüzlüce çıkmışlar, neymiş efendim; işte Filistin’le dayanışma mitingi yapacaklarmış.

Külliyen yalan! Hepsi Amerikancı, hepsi İsrailci…

Göz önüne getirelim:

AKP’yi kim kurdu, iktidara kim taşıdı?

Biraz önce İlhami Yoldaş anlattı. İsrail, İngiltere ve Amerika birlikte kurdurdu ve iktidara taşıdı.

Şartlarından biri neydi?

İsrail’in güvenliğini sağlamak.

Şimdi AKP iktidarı farklı bir davranış koyabilir mi?

Nitekim ne yaptı Tayyip, tepki olarak?

“İtidalli davranmaya” davet etti. Baktı ki taban kaynıyor, bu sefer yeni bir laf üretti; “ABD gemilerinin Gazze Şeridi’nin karşısında işi ne?” Bu aynı lafı zaten Libya için de söylemişti. “Libya’da NATO’nun işi ne?” demişti. Sonra da Libya’ya müdahale eden NATO gücünün karargâhını İzmir’de kurdu.  Böyle bir adam yönetiyor ne yazık ki ülkemizi. Sadece halkımıza değil dünyadaki bütün demokratik hareketlere, bütün halk hareketlerine düşman.

Gelirken bir slogan attık, çok yerinde bir slogan. “Filistin Halkı yalnız değildir!” dedik. Elbette bizler açısından hiçbir zaman yalnız değil, her zaman gönlümüz Filistin Halkından yana. Ama ne yazık ki Filistin Halkı çok yalnız. Çok yalnız…

İşte gidiyor adam Gazze’ye, çoluk çocuk demeden yani taş üstünde taş bırakmıyor, omuz üstünde baş bırakmıyor; hiçbir tepki yok. Bütün emperyalistler arkasındalar İsrail’in. Yetmiyor, işte savaş gemilerini gönderiyorlar. Her türlü mühimmatı gönderiyorlar, her türlü yardımı yapmaya hazırız, diyorlar. Böylesine yalnız bırakılmış, böylesine zavallı duruma düşürülmüş bir halk var karşımızda.

Geçmişte, dediğim gibi, Filistin Meselesi demek Sol meselesiydi. Tüm dünyada Sol sahip çıkardı. Şimdi de öyle. İşte bizleriz yani sahip çıkanlar. Ama koca Arap Dünyasında, Arap Denizinde ne yazık ki hiçbir Arap devleti samimi şekilde Filistin Davası’na sahip çıkmaz. Türkiye de çıkmıyor, gördüğümüz gibi.

Niçin çıkmaz?

Çünkü hepsi Amerika’nın koltuğu altında iktidar olan insanlar. Krallar, kralcıklar; hepsi Amerika “Seni istemiyorum”, dediği anda yok olabileceklerini biliyorlar. O yüzden ne Amerika’nın ne İsrail’in sözünden çıkamazlar.

Şimdi konuyu Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı’ya bağlamak istiyorum. İzninizle ve biraz da sabrınızı zorlayarak, çok kısa birkaç pasaj okumak istiyorum.

Biliyorsunuz, ABD Genelkurmay Başkanı bir açıklama yaptı bu yakınlarda. Dedi ki:

“Ortadoğu’nun birçok açıdan ABD için önemli bir bölge olduğunu belirten Milley, ‘Bu bölgeyle yakın bir dostluğumuz ve ortaklığımız var. Buranın istikrarlı olduğundan emin olmak istiyoruz.”’

İstikrarlı olduğundan emin olmak istiyor.

“Bölge, tüm dünya için petrol ve enerji kaynakları açısından ana kaynak.”

Cümlesi bu. “Ana kaynak, burayı terk edemeyiz.”

Peki, burayı terk etmezsin de burayı elinde nasıl tutarsın?

Arap Dünyasının bağrına soktuğu İsrail sayesinde. İsrail hançeri, kaması sayesinde tutuyor. 1948’den beri, emperyalistler tarafından kurulduğundan beri, İsrail’in görevi bu. Durup dinlenmek bilmeksizin Filistin Halkına zulmediyor, sürekli topraklarını genişletmeye çalışıyor. Zaten Siyonist ideolojisi de bunu emrediyor. “Arz-ı Mev’ud yani Vaad Edilmiş Topraklar”ı ele geçirmek istiyor.

Vaat edilmiş topraklar nedir, Tevrat’a göre?

Nil’den başlayıp Fırat’a kadar uzanan bir coğrafya. Yani ülkemizin de bir kısmını içine alan bir coğrafyayı kendilerine vaat edilmiş toprak olarak görüyorlar ve bunu sağlamaya uğraşıyorlar.

Bakın, Usta’mızın 1971’de yayımlanan Sosyalist Gazetesi’nde bir dizi yazısı yayımlandı. Yazının ana başlığı; Filistin: Kaynayan Petrol Kazanı. Oradan pasajlar okuyarak Usta’nın bugünü o günden nasıl gördüğünü, olayları nasıl tahlil ettiğini göze batırmak istiyorum. Usta’ya niçin “Usta” dediğimizin, Hikmet Kıvılcımlı’yı niçin “Usta” kabul ettiğimizin de aynı zamanda bir belgesi bu.

Bakın, ne diyor:

“Dünya her zamankinden çok ve aşırıca ‘Bir Tek Dünya’dır.”

Bunu 1971’de söylüyor. Aradan geçen zamanı göz önüne getirin. Dünya giderek daha da “Bir Tek Dünya” haline geldi.

“En belirsiz noktasında bir sivilce, Dünyanın büyük hastalığına bağlıdır…” 

Yani dünyanın herhangi bir yerinde, ufak bir yerinde herhangi bir “sivilce” diyebileceğimiz bir olay bile emperyalizme bağlıdır.

‘“Filistin’ meselesi o sivilcelerden kançıbanı  olanı, Yakındoğu’yu yangına verenidir.”

Yani Filistin olayı bu kadar önemlidir. Nitekim işte günümüzde de aynı önemiyle ortaya çıkmıştır.

“Türkiye Yakındoğu’dan bir parçadır.”

Biliyoruz; Türkiye’nin konumu, coğrafi konumu elbette Yakındoğu’dan bir parça.

“Aslına bakılırsa Yakındoğu demek: Türkiye  demektir. Dünkü Türkiye (Osmanlı İmparatorluğu –M. Şahbaz) bugünkü Yakındoğu dedikleri şeydir. Bugünkü Yakındoğu, dünkü Türkiye Tespihinin ipini koparmış taneleridir. Tarihçe durum budur.”

Yani biz istesek de istemesek de Ortadoğu olaylarından mutlaka etkileniriz. Çünkü Ortadoğu denilen coğrafya, Osmanlı’nın yıkılmasıyla, emperyalistlerin Osmanlı’yı yıkmasıyla ortaya çıkmış, cetvelle sınırları çizilmiş devletlerden oluşuyor. Usta bunu, bir tespihin ipinin kopmasıyla tanelerinin dağılmasına benzetiyor, çok yerinde bir benzetmeyle.

“Ekonomice Yakındoğu:(Şimdi tam püf noktası – M. Şahbaz) Petrol demektir. İran’dan Cezayir’e, Fas’a dek uzanan dünkü Türkiye toprakları altında, kim derdi ki yeryüzünün damarlarında dolaşacak eşsiz kan: Petrol yatıyormuş…”

Yani bu, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra özellikle ortaya çıkan bir gerçek, bu coğrafyanın petrol bakımından çok zengin olduğudur. O yüzden emperyalizm bütün gücüyle pençesini buraya atıyor, bu bölgeye atıyor.

“Düne dek Türkiye, Batı-Kapitalizminin Uzak Ana Sömürgeler yolu üzerinde bir köprü-engeldi. Emperyalizm, Türkiye’yi, (Yani Osmanlı’yı demek istiyor – M. Ş.) muazzam Arap dünyasından koparıp, şimdiki Cumhuriyet yol kıyısına iteleyip dondurdu… Bir de bakıldı ki, Türkiye’nin atıldığı yerler petrol hazinesidir.”

Yine vurucu bir devam:

Emperyalizm bir yerde hazine gördü mü, onu aşırıp metropoluna taşıyamazsa, “Böl ve Güt”prensibi ile hazinenin yerini yangın yerine çevirir.”

Yani aynen bugünü anlatıyor. Petrol mademki var orada, o petrolü sömürmek için orayı yangın yerine çevirmekten hiçbir şekilde kaçınmaz emperyalizm. Çocuklar ölüyormuş, kadınlar ölüyormuş, siviller ölüyormuş; hiç umurunda bile olmaz. O, insan haklarını sadece kendi çıkarlarına hizmet ettiği sürece dilinden düşürmez. Yoksa gerçek anlamda hiçbir zaman insan haklarını tanımaz, emperyalizm.

“Emperyalizm Uzakdoğu’da ağzının payını aldı. Çin Kızıl Ejderha oldu. Emperyalizm nereye el atsa (Kore’de, Vietnam’da) başı belaya giriyor. Koca Hindistan’ı kasap çengelindeki et gibi kıydı. Pakistan parçasını bir çeşit Yakındoğulaştırdı. Latin Amerika ve Zenci Afrika için için tutuşurken, Emperyalizm var gücünü (NATO’sunu ve 6. Filo’sunu) Yakındoğu’ya verdi.”

Aynen bugünkü gibi, arkadaşlar. İşte 6. Filo Filistin kıyılarına geliyor, Gazze kıyılarına geliyor.

Ne yapmaya?

Gül atmaya değil… Bombalamaya, imha etmeye, yok etmeye, İsrail’e destek vermeye geliyor.

“Çünkü kapitalizmin can damarı, kan damarı, petrol damarı Yakındoğu’dadır. Bu can damarının böğrüne Emperyalizm tuttu, hiç yoktan İsrail kamasını soktu.”

Bu cümle de çok önemli bir cümle. İsrail diye bir devlet 1948 yılına kadar yok. 1948 yılında bizzat emperyalistler tarafından kuruluyor, Amerika ve İngiltere tarafından kuruluyor.

“Ne vardı bu Filistin’de?”

Yani bu kamayı niçin soktu, ne vardı?

“1,5 milyonluk zavallı vatansız Yahudiyi getirip o nalla mıhın arasına sokmanın ve her gün ölümle göz göze getirmenin alemi var mıydı?”

Dünyanın dört bir tarafından Yahudiler toplanıp getirilerek yapay bir devlet yaratıldı.

“(…) var mıydı?

“Vardı. O ‘alem’ Petroldür.”

Petrol için yaptı, diyor Usta.

“Yahudilik ne?

“Bir din.

“Bu dindekilerin ortak bir dilleri bile yoktu.”

Çünkü dünyanın dört bir tarafına dağıldıkları için dilleri de bambaşkalaşmış durumdaydı.

“Yahudilik bir millet değil, olsa olsa bir Ümmet. İçine yetmiş yedi buçuk millet karışmış, İslamlar, yahut Hristiyanlar, yahut Budacılar ayrı bir yurt istiyorlar mı?”

Yani öbür dinlerin ümmetlerin bir devlet istemezken Yahudiler için bu yapay devlet niçin yaratıldı?

“NATO’lar, yurtları belli onlarca milletin sınırlarını eritirken…”

Çok yakın örnek, biliyoruz, Yugoslavya’yı yedi parçaya böldüler mesela.

“(…) o bir avuç Yahudi züğürdü, müzeden bir ‘İbranice’ dil çıkararak ayrı bir devlet kurmayı nereden aklına getirdi?..”

Yani İbranice denen dil de aslında unutulmuş, kadim, ölü bir dilken onu yeniden diriltiyor emperyalizm. Böylece dili de oluyor, Yahudi Devletinin.

“(…) nereden aklına getirdi?

“Petrol”den”, getiriyor aklına.

“Filistin’de petrol mü var? Hayır. Olsa ne çıkar? Filistin: (Burası da önemli, arkadaşlar – M. Ş.) Finans-Kapitalin petrol Kuyuları ülkesi değil, petrol Boruları ülkesidir. Yakındoğu’nun en büyük petrol kaynaklarında üretilen cevher akaryakıt,   düne dek başlıca 4 uzun petrol borusu ile Akdeniz’e akardı. O Boru Hatlarından 3’ü doğrudan doğruya Filistin topraklarına emanet edilmiştir.”

Yani Filistin’in de önemi buradan geliyor. Petrol çıkmıyor ama petrolün Batı’ya ulaşması, Batı’da kullanılabilmesi için Filistin’den geçmesi gerekiyor.   Filistin’den boru hatlarıyla geçmesi gerekiyor. Önemi de buradan geliyor, Yahudi Devletinin oraya kurulmasının sebebi de bu zaten.

“Filistin’e sokulan Yahudi, bütün Arap dünyasında alerji yarattı.”

Şimdi Arap Dünyasının içine getiriyorsunuz, bir Yahudi Devleti kuruyorsunuz, o da habire Filistin Halkına zulmediyor. Tabiî bu Arap Halkında bir tepkiye neden oluyor. Kaçınılmazca tabiî.

“Yahudinin arkasında bütün Dünya Finans-Kapitali çok başlı bir ejderha. Arap dünyası ‘Maşrikten-Mağribe’ (yani Doğudan Batıya – M. Ş.) dek ufalanmış sayısız gövdeler ve başlarla paramparça.

Aynen bugünkü gibi, değil mi arkadaşlar? 22 tane Arap ülkesi var, hiçbiri biriyle geçinemiyor.

“Dördü İsrail önünde birbiriyle karşı karşıya: Lübnan Suriye’den kuşkulu, Ürdün Mısır’dan…

“Bu dört İsrail’le sınırdaş Arap Devleti dışındaki Arap Devletleri de önce kendi içlerinde bölük pörçük. Arap Halkları, kendileri ezildikleri için ezilen Filistin Arabından yana. Arap Devletleri, güttükleri Arap Halklarını taşırtmamak için sözde Filistin hareketine yardım ediyor. (Sözde yardım ediyor, dikkat edelim arkadaşlar – M. Ş.) Ama bu yardımı yaparken en başta Petrol Şirketlerinin sözünden dışarıya çıkamıyor.

Aynen bugünkü durum. Hatırlayalım: Trump ne demişti Suudi Arabistan’a?

“Ben desteğimi çektiğim anda bir hafta bile iktidarda kalamazsınız”, demişti. Hemen Suudi Arabistan’daki çatlak sesleri kesmişti. Böylesine uşaklaşmış, Amerika’nın emrine girmiş yöneticiler tarafından yönetiliyor bu devletler.

O bakımdan Filistin Davası’na sahip çıkıyor gibi görünmeleri, Filistin Halkını destekliyormuş gibi görünmeleri, tamamen kendi halklarını uyutmak için yaptıkları bir manevradır. Tıpkı bizim Tayyip’in yaptığı gibi. Şimdi diyor ki; “Gemilerin ne işi var orada?”

Gerçek bir tepki midir bu?

İsrail’in yaptığı saldırıya karşı gerçek bir tepki midir?

Bir de şöyle bir durum var: Eskiden Sosyalistler mücadele verirdi Filistin’de. Zaman içinde, özellikle Sosyalist Kamp’ın yıkılmasıyla birlikte Hamas gibi gerici, Ortaçağcı bir hareket ne yazık ki Filistin Halkını derdest etmiş durumda, yönetimi ele geçirmiş durumda. Onlar da dinci oldukları için Siyonistlerden pek de bir farkları yok. Bir hareket koyuyorlar, çoluk çocuk öldürüyorlar. Bunu da servis ediyorlar ki dünya halkları nefret etsin diye.

O bakımdan karşımızdaki hareket, iki tane Ortaçağcı gücün birbiriyle çarpışması. Ama biri devlet; İsrail gibi dünyanın en güçlü devletlerinden birisi. Elinde nükleer silah bile var.

Ve çok üzüldüğüm bir haber izledim. Bir kadın milletvekili, İsrail milletvekili; “Atom bombası atalım”, diyor. “Nükleer bomba atalım Gazze’ye”, diyor. Yani bir kadın olarak, belki bir anne, bilmiyorum… Yani kadın olması ayrıca insanı üzüyor. Yoksa her insan elbette bunu söylememeli ama… “Nükleer bomba atalım, herkes ölsün” diyor. Çoluk çocuk, yeni doğmuş, doğmamış, annesinin karnındaki bebek; hepsi ölsün, kurtulalım”, diyor bu Filistinlilerden. Bu kadar gözü dönmüş bir ideolojinin sahibi bunlar.

Şunu da göremiyor: Yahu İsrail küçücük bir yer. Oraya attığın nükleer bomba seni de öldürür; onu bile düşünemiyor. Böylesine bağnaz, böylesine gözü dönmüş durumda.

Yani ezcümle şunu söylemek istiyorum ki sanıyorum arkadaşlarımız Kurtuluş Yolu Gazetesi’nde yayımlayacaklardır, Usta’mızın “Filistin: Kaynayan Petrol Kazanı” yazısını okuyunca, ben sadece birkaç tane paragraf aktardım; çok aydınlanacağız. Günümüzü daha iyi kavrayacağız. Yani 1971’den 2023’e bizim yolumuzu bir kez daha aydınlattığını göreceğiz.

İşte o yüzden Hikmet Kıvılcımlı, Usta’dır. Hikmet Kıvılcımlı’yı biz o yüzden Usta belliyoruz. Yoksa kendi deyimiyle “kara kaşı, kara gözü için” değil…

Teşekkürler.

***

Aybars Yalçınkaya yoldaşımızın konuşması;

İsmet Demir Ölümsüzdür!

Başeğmez bir devrim savaşçısı, Türkiye Devriminin Önderi Hikmet Kıvılcımlı’nın öğrencilerinden İsmet Demir’i mezarı başında anıyoruz bugün bir kez daha.

O’nu İşçi Sınıfı mücadelesinde yaşatmaya devam edeceğimizin  inancıyla  sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Sadece bir sendikacı değil. Gerçek bir devrimci, gerçek bir halk önderiydi. 30 yaşında iken “30 yıl sürece içimde bir his beni, bir boşluk olduğunu ve bunun doldurulması gerektiğini dürttü durdu” der. Kendine  “yeni bir yol” çizme gereği duyar. Ve çizer. “ … maddi manevi ne varsa silkip attım. Yeni bir dünyaya başladım” diyerek Devrimciliğe karar verir. O’nun deyimiyle kendisini işsizliğin pençesine atar. Ona kadarki arkadaşlarından ve çevresinden uzaklaşır. Ve iyi bir maaşla çalıştığı devlet memurluğundan ayrılır. Bu kararını şöyle açıklar:

“Bütün bunlar bir anda verilen karar değil, öğrendiğim düşünce sonunda vardığım karar idi. Bu kararda beni zorlayan bir olay vardı. O da evli olmam. 4 çocuk vardı. Bu işe de onları yok sayarak harekete geçmem gerekiyordu. Ve öyle de yaptım. Bu hususta beni çok suçlayan olacaktır. Fakat ben kendimi, bir ailenin değil, toplumun ferdi olarak kabul ettiğimden, bundan sonra yapacağım mücadeleyi de bireylere değil topluma hediye etmek amacında idim. Ve öyle de yaptım.” der.

Ve  54 yaşında gırtlak kanserinden yaşamını kaybedinceye kadar sürecek yaşantısında İsmet Demir, Türkiye Devrimi’nin önderi Hikmet Kıvılcımlı Usta’mızın yiğit, fedakâr, inançlı öğrencisi olarak, İşçi Sınıfının Mücadele Tarihine sayısız şanlı direnişler, grevler armağan eder.

İsmet Demir işçi sınıfının yanı sıra o dönem 1968 gençlik hareketinin önderleri ile de tanışır. Deniz Gezmiş’in de kurucusu olduğu Devrimci Öğrenci Birliği DÖB’e sendika binasını açar, sendikanın olanaklarını sunar. Devrimci Gençliğin işçilerle ortak mücadelesinin gelişmesine, işçilerin devrimcileşmesine, öğrenci gençliğin de işçileşmesine önemli katkıları olur.

Tüm yaşamını İşçi Sınıfının Kurtuluş Mücadelesine adayan “Yalınayak” İsmet Demir 26 yaşında patronların kiralık katilleri tarafından şehit edilen Necmettin Giritlioğlu’na Yapı İşçileri Sendikasının Genel Başkanlığını bırakacak kadar alçak gönüllüydü.

İşçi Sınıfının yiğit, mütevazi devrimci sendikal mücadele önderi İsmet Demir, Sendikacılığı, profesyonel bir meslek olarak değil, İşçi Sınıfının ücretli kölelikten kurtuluş mücadelesi olarak görmüştür. İsmet Demir aynı zamanda sarı-gangster Amerikancı sendikacılığa karşı mücadelenin adıdır.

Bugün İsmet Demir’i anıyorsak, bu onun işçi sınıfı içerisinde vermiş olduğu yiğit, militan, özverili mücadelesinin bir sonucudur.

Bu nedenle, İsmet Demir Türkiye Devriminin önderi  Hikmet Kıvılcımlı Usta’nın  öğrencisi olmanın hakkını vermiş bir insandır.

Gerçek devrimci bir insandır.

İsmet Demir öncülüğündeki Yapı İşçileri Sendikasının mücadele bayrağı… Gerçek  Sınıf Sendikacılığı bayrağı bugün Ali Rıza Küçükosmanoğlu öncülüğünde Nakliyat-İş Sendikasında dalgalanmaktadır.

Nakliyat-İş Devletin ve sarı sendikacıların ele ele vererek iş kolu barajı altında bırakılmaya çalışılmasına karşın olağanüstü bir mücadele ile binlerce işçiyi sendikaya üye yaparak barajları ortadan kaldırdı. Yetkiyi bileğinin hakkıyla yeniden aldı. Ve şuanda toplu iş sözleşmeleri yapıyor.

Nakliyat-İş sendikası bir taraftan kendi iş kolunda ki işyerlerini örgütleyip direnişler yaparken, diğer taraftan da Tez Koop-İş, Sosyal-İş, Türk Metal gibi sarı gangaster sendikacıların ortada bıraktığı işçilere sahip çıkarak direnişler, işgallerle işçilerin haklarını Parababalarından söke söke alıyor.  Ayrıca hakları için mücadele eden, direnen, grevde olan işçilere sınıf ve devrimci sendikacılığın gereği olan dayanışmayı gösteriyor.

Zaferle ve kazanımlarla sonuçlanan, Real Market, Uyum/Makro, Neo Trend Tekstil, Uzel direnişleri bunlardan birkaçıdır. Evrim yoldaşımızın da belirttiği gibi Real, Uzel, ve Neo Trend Tekstil direnişinin öncü İşçileri de aramızdalar bugün.

Hem Parabalarına hem sarı sendikacılığa karşı en amansız mücadeleyi veren sendikadır Nakliyat-iş. Bugün Gerçek Devrimci Sınıf Sendikacılığının tek örneğidir yürütmüş olduğu mücadelesiyle.

Çünkü onlar da…

Başta Genel Başkan ve birlikte çalıştığı arkadaşları… Ömrünü İnsanlığın Kurtuluş Davasına, sosyalizme adamış Usta’mız Hikmet Kıvıcımlı’nın öğrencileridir. Kendilerini İsmet Demir ağabeyin yaptığı gibi “topluma hediye etmiş”lerdir. Kendilerini Halkın Kurtuluş Davasına adamışlardır hiç bir çıkar gözetmeden.

İşte bu nedenden, iş kolu ayrımı gözetmeksizin, nerede bir  haksızlığa uğrayan işçi- işçiler oldu mu Nakliyat-İş orada oluyor.

İşte bu nedenden onlarca direniş onlarca grev, hak kazanımlarını İşçi sınıfı mücadelesine armağan ediyor. İşçi Sınıfımızın hak kayıplarına karşı ve yeni kazanımları için yılmadan, bıkmadan, usanmadan ve yorulmadan mücadelesine devam ediyor. İşçi Sınıfının gerçek kurtuluşu için katkı sunuyor.

İşte bu nedenden İsmet Demir’in öncülüğündeki Gerçek Devrimci Sınıf Sendikacılığı bayrağını Nakliyat-İş taşıyor.

İsmet Demir Ölümsüzdür!

11.10.2023

Kurtuluş Partililer

Print Friendly, PDF & Email