Ülkeye yaşattıkları felaketi önemsiz göstermeye çabalıyorlar…

Hâlâ yalan, hâlâ dümen, hâlâ aldatmaca!..

Sanki otomatiğe bağlanmış yalan, aldatma ve ihanet makinesi bunlar…

Neymiş?

Korona, varacağı en tepe noktaya varmış ve artık düşüşe geçmiş. Günlük vaka sayıları düşme eğilimine girmiş, can kayıpları da aynı şekildeymiş, yani düşüşe geçmiş…

Bu durumlar da gösteriyormuş ki salgın kontrol altına alınmakla kalınmamış, geriletilmeye, etkisizleştirilmeye başlamış.

Hatta Kaçak Saray’da mukim Başpatron; “İnşallah Ramazan sonunda iki bayramı birlikte yaşayacağız”, diyerek bir ömür de biçti Koronaya… Yani Ramazan sonunda her şey normale dönecekmiş salgın mecrasında…

Namuslu bilim insanlarımızın görüş ve tespitleri ise bunun tam tersidir. Namuslular felaket konusunda “daha işin başlangıcında olduğumuzu”, Tayyipgiller’in yaptıkları açıklamaların gerçeği tersyüz ederek halkı kandırmayı amaçladığını dile getirmektedirler.

Ve sağlıklı bir kriz yönetimi için halkın gerçekleri bilmesinin çok önemli ve yararlı olduğunu söylüyorlar.

Bu namuslu bilim insanlarımızdan Prof. Dr. Sencer İmer, konuya ilişkin şunları söylüyor:

 ***

Değerli arkadaşlar,

Vakaların tırmanma hızı devam ediyor.  Vakaların ikiye katlanma hızı bugün 21,8 güne düşmüş görünüyor , ama bir gün önce 14 gündü. Böyle bir düşüş işin tabiatına aykırı. Ama Sağlık Bakanlığı’nın sabunlanmış sayıları ile dahi 150.000 vakaya 5 Mayıs’ta ulaşmış oluyoruz.

Türkiye’nin yarısının enfekte olması bugünkü veriler ile 27 Eylül’e gitmiş görünüyor, halbuki bu değer bir gün önce 22 Ağustos’tu. Yani bütün sayı oynamalarına rağmen salgının yayılma hızını istedikleri değere, bir yıl geriye atmayı beceremediler. Vaka/test oranını bir günde % 11.7’den % 8,2’ye düşürdüler. Bu mümkün değil. İşin akışına aykırı. Yani az test ve sonuç getirmeyen testler yapmışlar. Bütün mesele az vaka çıkarmak ve 100.000 vakayı göstermek yerine 98.000’de kalmak. Zira CB plato yapıyor dediği için ona uygun vaka sayısı üretmek gerekiyor.

Bu tam bir rezalet!

Artır test sayısını ve doğru kişilere test yap o zaman seni görelim. Ama bütün buna rağmen İtalya’nın 3 hafta önceki durumundayız, vaka sayıları itibariyle. Çin’i, İran’ı geçtik, yakında Almanya ve İngiltere’yi geçebiliriz. Hangi plato?..

Vaka tırmanması hızla sürüyor.

Ölüm oranı % 2,3 görünüyor ancak maalesef gerçek ölüm sayıları değil bunlar. Muhtemelen  bunun en az iki katı olduğunu tahmin ediyorum: ölenler, farklı kategorilerde gösteriliyor. Bugün itibariyle mezarlıklardan ve TÜİK’ten ölüm sayılarının verilmesi yasaklanmış. Bu Ankara Üniversitesi Halk Sağlığı ABD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Saltık’ın tespiti. DSÖ de Türkiye’yi bu yanlışları düzeltmesi konusunda uyarmış.

Türkiye maalesef totaliter ülkelerde görülen tavırlar ile bu salgını yönetmeye çalışıyor, daha doğrusu yönetemiyor. Çok yazık!

Böyle 2 veya 4 günlük karantinalarla sonuç çıkmaz, en az bir ay ciddi karantina gerekiyor. İtalya, İspanya olmaya doğru gidiyoruz, hatta belki İstanbul, Kocaeli, İzmir, Ankara, Konya gibi şehirlerde durum daha da kötü! Bu yüzden şehir bazında sayıları vermiyorlar.

Şeffaf ve açık olmak şart; bu panik yaratmaz. Tersine bilinçli bir kriz yönetimi için şart!

Türkiye daha işin başında; plato vs. gibi boş yaklaşımları bırakalım. Kendi kendimizi kandırmayalım!

22 Nisan 2020

Prof. Dr. Sencer İMER (http://ahmetsaltik.net/2020/04/23/prof-dr-sencer-imerden-koronavirus-salgini-hakkinda-uyarilar/)

 ***

Gördüğümüz gibi acı gerçeği olanca açıklığıyla ortaya koyuyor bilim insanı…

Tayyipgiller halk ve bilim düşmanlıklarından dolayı, öngörüsüzlüklerinden dolayı, hainliklerinden dolayı göz göre göre geliyorum diyen Korona afetine karşı hemen hiçbir önlem almamışlardır. Bilim insanlarının uyarı ve önerilerini de dinlemediler, bilim düşmanlıklarından ve Ortaçağcı zihniyete sahip oluşlarından dolayı.

Şimdi de Türkiye’yi bile isteye içine attıkları felaketin boyutlarını ve saldırganlığını küçük, bu süreçte yaptıklarını ise büyük bir şeymiş gibi göstermeye çabalayarak yine halkı kandırmaya uğraşıyorlar.

Bunlar böylesi büyük salgınları yönetecek çapa asla sahip değillerdir. Türkiye’nin şanssızlığı, bu felaketle böylesi bir iktidarın boyunduruğu altındayken karşılaşmış olmasıdır.

Tayyipgiller’in bildiği ve mahirane bir şekilde uyguladığı tek şey; Kamu Malı hırsızlığı, din alıp satmak yani insanlarımızı “Allah’la Aldatmak” ve vatan satıcılığı, Amerikan işbirlikçiliğidir. ABD taşeronluğudur. BOP Eşbaşkanlığıdır.

Saygıdeğer Arkadaşlar;

Yapmamız gereken, kendi yaramızı kendimizin sarmasıdır. Bu da bilimin sesine, öneri ve buyruklarına kulak vermek, ona uygun davranmaktır.

Unutmayalım ki bu kara günler geçecektir. Korona da geçecektir, Tayyipgiller’in bu vurgun, soygun, zulüm ve ihanet iktidarı da…

Umutla, kararlılıkla mücadeleye devam…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

2 Mayıs 2020

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı