Ülkemizin Sessiz İşgalinin ABD Devşirmesi Suçluları…

Saygıdeğer arkadaşlar;

İstanbul’da Yenikapı’yla Aksaray arasındaki kaldırımlardan geçeniniz vardır muhakkak ki…

Geçen kardeşlerimizin de tanık olduğu gibi, bu güzergâhta yani İstanbul’un bu en merkezi, en bilinen güzergâhlarından birinde, saygıdeğer, merhum şairimiz Attila İlhan’ın “Sisler Bulvarı” şiirine de ilham verip konu ettiği güzergâhında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının oranı, bakın, “yarı yarıyadır” demiyorum; ortalama olarak üçte bire ve hatta dörtte bir düşmüştür.

Aksaray’dan Unkapanı’na doğru yürürseniz bu oran yüzde 50’ye doğru çıkar. Yok, Aksaray’dan Beyazıt yönüne sapıp ilerlerseniz, Sultanahmet’e kadar yine yüzde 50 civarında seyreder.

Yani dememiz odur ki arkadaşlar; bu tepeden tırnağa ihanete, yolsuzluğa, hırsızlığa batmış olan iktidar, en gözde şehirlerimizi de işte böyle “Sessiz İşgal”e uğratmış bulunmaktadır.

Bu Kaçak Saray’da mukim mücrim, bu Hırsızlar ve Hainler Başı, Türk olmadığını adı gibi biliyor. Hayır, ırkçı filan değiliz. Türk olup olmaması da bizim için fazla bir önem taşımıyor. Fakat 20 senelik gözlemlerimiz sonucu şu kanaate kesince vardık ki; bu Psikotik Mücrim, bu Toksik Kişilik, Türk’e düşman…

İşte bu, asıl önemli olan durumdur ve bütün felaketler de buradan kaynaklanmaktadır…

Ha, tabiî sadece kendisi değil. Mafyatik, çıkar amaçlı suç çetesini oluşturduğu bütün elemanlar da üç aşağı beş yukarı kendisiyle aynı kategoridedir.

İşte daha birkaç gün önce bunun Grup Başkanvekili ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal’ın sergilemiş olduğu Cumhuriyet, Kuvayimilliye ve Mustafa Kemal düşmanlığı rastlantısal bir durum değildir. Tayyip de aynı kafadadır. İşte kanıtı:

***

Videonun tapesi

En büyük sıkıntılardan birini de maalesef dilde yaşadık. Bizim son derece zengin, bilim yapmaya, bilim üretmeye son derece müsait bir dilimiz varken, bir gece yattık, sabah kalktık, baktık, o dil yok…

İşte şu anda yabancı dillerle ya da yabancı kelime ve kavramlarla bilim öğrenen ve öğreten bir ülke derecesine geldik. Binlerce kelime ve kavram unutturuldu, sözlüklerden çıkarıldı. Kelime ve kavram üretmeye son derece elverişli olan dil yapısı adeta törpülendi. İşte şu anda Türkçenin mevcut kelime hazinesiyle Felsefe yapamazsınız. Ya Osmanlıca kelime ve kavramlara başvuracaksınız ya da İngilizce, Almanca, Fransızca kelime ve kavramlara başvuracaksınız.

Değerli hocalarım, değerli arkadaşlar; bu sorunların hepsini aşmak zorundayız. (https://www.youtube.com/watch?v=ptLJKQCDZDE&ab_channel=T%C3%BCrkiyeGazetesi)

***

Daha önce de defalarca belirttiğimiz gibi; bunların alayı Kuvayimilliye, Mustafa Kemal ve Laik Cumhuriyet düşmanıdır. Hepimizin sanırız hatırındadır, Tayyip’in, onun Diyanet İşleri Başkanının, “Hocam” diye hitap ettiği Fesli Deli Kadir’inin, “Abi” diye hitap ettiği eski Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ının Kuvayimilliye’ye, Mustafa Kemal’e, İnönü’ye ve Laik Cumhuriyet’e dönük hakaretleri. Yine daha önce de yazdığımız gibi, bunlara 3 yaşından itibaren adlarıyla birlikte bu düşmanlıkları da öğretiyorlar.

Ve bunlardaki bu azgın düşmanlık asla bitip tükenmez. Daha kısa süre önce Akit TV’ye çıkan, Tayyip’in eski akıldanesi, Bakanı, Başbakanı ve Parti Başkanı Davidson Ahmet ne demişti?

“Benim ömrüm CHP zihniyetiyle mücadeleyle geçti…”

Evet arkadaşlar, özetçe bunların tamamı “Keşke Yunan Galip Gelseydi”, diyenlerden oluşmuştur.

İşte bu karakterlerinden dolayı 2002’den bu yana yani işbaşına geldiği günden bu yana Türkiye’nin Kuvayimilliye’nin zaferi sonrasında kurulan bütün fabrikalarını, bütün kamu kurumlarını hiç elleri titremeden satıp geçmiştir bunlar. Paraya çeviremedikleri kurumlarınsa (Türk Hava Kurumu, Et Balık Kurumu gibi) kapısına kilit vurup çürümeye terk etmişlerdir. Ve 20 yıldan bu yana bir tek üretim tesisi yapıp çalıştırmamıştır bunlar.

Kendilerinden önceki yani 1923’ten 2002’ye kadarki 79 yılda üretime yatırılan sermayenin 6 katını toplamış olmalarına rağmen, bunlar Türkiye’nin şehirlerini, sahillerini, dağını taşını betonla kaplamaktan başka hiçbir iş yapmamışlardır. Üretime yönelik bir dirhem bile ürün ortaya koyan kuruluş, fabrika, bağ, bahçe, tarla yapmamışlardır, ortaya koymamışlardır.

Bu konuda CHP’nin yolsuzluklar konusunda uzman olan eski milletvekili Aykut Erdoğdu, aynen şu tespitte bulunmuştur:

“CHP İstanbul Milletvekili ve KİT Komisyonu üyesi Aykut Erdoğdu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1923’den AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılına kadar olan dönemde görev alan hükümetlerin 79 yılda toplam 779 milyar [dolar] harcama yaptığını belirterek, “Bu hükümetler ülkeyi yüzlerce fabrika, liman, havaalanı, baraj, kara ve demiryollarıyla ülkeyi donatırken, AKP 18 yılda bu harcamanın 6 katına yakın, yani, 4 trilyon 340 milyar dolar para toplamasına rağmen sadece borç yaptı” dedi.

“Erdoğdu, Strateji ve Bütçe Başkanlığı Genel Devlet Toplam Gelir ve Harcamaları ve Orta Vadeli Programda yer alan TL bazlı verilere dayanarak yaptığı açıklamada, şunları söyledi: “Bu verilerin o yılın ortalama dolar kuruna bölünerek elde edilen dolar bazlı rakamlarına göre, 2020 gerçekleşme tahmini de dahil edildiğinde, 2003-2020 dönemini kapsayan 18 yıllık dönemde, AKP vatandaştan, 708 milyar doları dolaysız, 1 trilyon 531 milyar doları KDV, ÖTV gibi en adaletsiz vergi türü olan dolaylı, 78 milyar doları servet vergileri olmak üzere 2 trilyon 317 milyar dolar vergi topladı. Bunlara 248 milyar dolar vergi dışı normal gelir, 678 milyar dolar faiz, kâr, rant geliri gibi faktör geliri, 1 trilyon 33 milyar dolarlık sosyal fon geliri ve 64 milyar dolarlık özelleştirme geliriyle birlikte devletin toplam geliri 4 trilyon 340 milyar doları buldu. Kendisinden önceki Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin yaptığı toplam harcamanın neredeyse 6 katı gelir elde eden AKP, bu parayı harcadı ve yine de yetiştiremeyerek 237 milyar dolar açık verdi.” (https://www.evrensel.net/haber/418141/chpli-erdogdu-akp-79-yilda-yapilan-harcamanin-6-katini-18-yilda-harcadi)

Aykut Erdoğdu’nun tespitine göre bu 4 trilyon 340 milyar doları buharlaştırıp, yağmalayıp bir bölümünü de betona gömen Tayyipgiller Kaçak Saray İktidarı bununla da yetinmemiş. Türkiye’yi 237 milyar dolar da borç batağına sokmuş. Tabiî bu felaket rakamları 2 yıl öncesine aittir. 2 yıldan bu yana da aynı felaket katlanarak ve boyutlanarak sürüp gelmiştir.

İşte bugün gelinen noktada insanlarımızın açlık, sefalet, yokluk, kıtlık, işsizlik ve pahalılık cehenneminde kıvranıyor olması, hep bu ihanet politikalarının sonucudur.

Üretimin kökünü kurutup, tüm kamu mallarını satıp hem de yok fiyatına satıp, nakde çevirip hırsızlayan Tayyipgiller, halkımızın kanını kurutmuşlardır. Bu ihanet iktidarını, bu Hırsızlar İmparatorluğunu 20 yıldan bu yana nasıl sürdürüp gelmektedirler, diye soracak olursak; daha önce de söylediğimiz gibi bunun iki sebebi vardır:

Bir; bunlar Amerikan Emperyalist Haydutlarının kucağında oynamaktadır ve her işleriyle de o Emperyalistin çıkarlarına hizmet etmektedir.

İkinci sebepse; bunlar cahil, bilinçsiz halkımızı “Allah’la aldatan” Büyük Aldatıcılardır. Durmadan din alıp satarlar, zavallı bilinçsiz insanlarımızı tuzaklarına düşürüp avlarlar.

Hatırlanacağı gibi Tayyipgiller, ihanette sınır tanımamaktadırlar. Ege’de 20 Ada ve 2 Kayalığımızı da ABD ve AB Emperyalist Devletlerinin buyruğu üzerine Yunanistan’a satıp geçmişlerdir.

Ve buna ilaveten de Türkiye’yi Suriye bataklığına sokmuşlar, 600’ü aşkın vatan evladının yok yere hayatını kaybetmesine sebep olmuşlardır bu yolla. Türkiye’yi de 250 milyar dolar ziyana uğratmışlardır, yine bu Suriye bataklığına Türkiye’yi sokmakla.

İhanetleri ne yazık ki bunlarla bile sınırlı kalmamıştır Tayyipgiller Despotik İktidarının. 9-10 milyona yakını Suriyeli olmak üzere, Afganistanlı, Pakistanlı, Iraklı, İranlı ve Afrikalılardan oluşan 3-4 milyon kaçkınla birlikte toplam 13 milyon kaçkını başta İstanbul gelmek üzere, sonra da Güneydoğu şehirlerimiz gelmek üzere ve sonrasında da Konya gibi şehirlerimiz olmak üzere doldurmuşlardır Türkiye’nin dört bir tarafına. Ve yukarıda da belirttiğimiz gibi, “Sessiz İşgal”e uğratmışlardır vatanımızı, ülkemizi.

Birkaç ay öncenin haberiydi:

Fatih’te bir yabancı, çocuk yaştaki iki evladımızı kaçırmak istiyor. Hasbelkader felaketin farkına varılıp kurtarılıyor çocuklar. Ve çocuklardan birinin babaannesi yüreği ağzında feryat ediyor; “Doğup büyüdüğümüz mahallemizde yabancı çok fazla, kendimizden korkuyoruz”, diye. İşte acılı babaannenin feryadı:

***

Video oynatıcı

00:00
01:23

Videonun Tapesi

Evle dedesinin dükkânının arası 3-4 metre. Dedesine gitmek istedi, tamam oğlum, dedim ve gitti. Dedesi ona dondurma almış, elleri kirlenince de “Dede” demiş, “ellerimi yıkayabilir miyim?” demiş, dedesi de izin vermiş. Ellerini yıkıyor çocuk. Orada yıkarken [kaçırma girişiminde bulunan yabancı uyruklu] sırtına almış. Yanındaki arkadaşının da elinden tutmuş, kız arkadaşının. Sonra çırpınmaya başlamış torunum. Etraftakiler de babası diye kimse müdahale etmemiş. “İmdat beni kaçırıyorlar, bizi kaçırıyorlar”, deyince, oradan geçen, sağ olsun, bir kurye çocuğumuz işin farkına varıyor. Kaskını çıkarıp bir tane yapıştırıyor, kaçmak isterken.

Sonra işte mahalleli koşuyor, linç etmek istiyorlar. Polis almış götürmüş, bildiğimiz bu. Valla ne konuşuyor ne gülüyor, o konu hakkında hiçbir şey söylemiyor. Berbat, berbat…

Artık kendimizden korkar olduk. Çünkü kapımın önü. Hani desen ki bir sokak ileride veyahut başka bir yerde desen, ama değil. Maalesef mahallemizde yabancı çok fazla ve biz bundan çok şikâyetçiyiz. (https://www.dailymotion.com/video/x8cvtuk)

***

Ve Konya’da 8 yaşımızdan 30 yaşımıza kadar yaşadığımız Gemalmaz Mahallesi Sefine Sokağımızdaki durum: Sokağımızda şu an TC vatandaşı olarak bir tek kiracı kalmış. Bütünüyle Suriyeliler tarafından işgal edilmiş sokağımız. Ve babamın toprak evinin yani bizim yaşadığımız evin ve arkasında bulunan, en büyük bacımın oturmakta olduğu evin bütün eşyaları Suriyeli bir hırsız tarafından çalınmış. LPG tüplerine varıncaya kadar, ocağına varıncaya kadar, hatta çaydanlıklarına, çay bardaklarına, çay kaşık ve altlıklarına varıncaya kadar boşaltılmış evlerimiz. Ve işin acı tarafı, rahmetli anacığımın mütevazı gelinlik sandığı da boşaltılmış. Hatıralarımız da çalınıp götürülüp gitmiş, arkadaşlar. Hırsız da belli. Diğer Suriyelilerin hepsi biliyor. Ama yapılan hiçbir işlem yok…

Ülkemize, halkımıza ve vatanımıza bunca ihaneti yaşatan bu Patolojik Narsisist ve Kriminal Psikopat Kaçak Saraylı Tayyip nam Hafız ve avanesi, açıkça, çok net ve kesin olarak vatana ve halka ihanet suçu işlemiş bulunmaktadırlar. Türk’e düşman bunlar. Kürt’e de düşman. Çünkü Kuvayimilliye’yi ve Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızı bu iki kardeş halk el ele vererek zafere ulaştırdı, Mustafa Kemal, İnönü ve diğer Kuvayimilliye Komutanlarımızın önderliğinde. İşte bu sebeple de atalarına ihanet etmez bu halklar.

Ama Tayyipgiller neyin peşinde?

Amerika’nın kendilerine bir hilafet kuruvermesinin peşinde. Ortaçağcı, Faşist bir Din Devleti kuruvermesinin peşinde.

İşte bu sebeple doldurmaktadır Tayyip, İslam Dünyasından ve Afrika’dan ne kadar din meczubu kaçkın varsa Türkiye’ye. Düşünüyor ki aklınca; bu gelen kaçkınlar benim sayemde, bizim sayemizde geldiklerini bilirler. O yüzden de bize sadakatte istikrarlı olurlar. Bunları ben icabında TC vatandaşlığına geçirip seçmen de yaparım. Böylece de yerli meczuplarla birlikte yeniden bir seçim oyununu daha kendi açımdan galibiyetle sonuçlandırırım. Sonrasında da yapacağımız Anayasa değişiklikleriyle zaten Din Devletine kesince geçmiş oluruz. Bu zaten Amerika’nın ve Avrupa Birliği’nin de istediği bir şeydir. Böylece de ölünceye kadar saltanatımızı sürdürürüz. Kimse de bizim çalıp iç ettiğimiz trilyonlarca dolarlık kamu malının hesabını bizden soramaz.

İşte onların hainane düşünceleri, planları budur, arkadaşlar…

Bu “Sessiz İşgal”e bakıp keyif içinde karınlarını ve enselerini kaşımaktadır bu hainler güruhu.

Kaçak Saray’ın bir yan kuruluşu, hukuk bürosu ve operasyon silahı haline getirdiği Yargı da Tayyipgiller’in bu binbir ihanetine karşı kılını kıpırdatmamaktadır. Tam tersine; onların bu binbir suçundan birkaçını bile dile getiren bir namuslu aydının, yazarın, çizerin, siyasinin tepesine ise anında inmektedir balyoz gibi. Yani Yargı artık hainlerin, hırsızların, yolsuzların, vatan satıcıların ve halk düşmanlarının koruyucu zırhı haline dönüşmüş bulunmaktadır.

Fakat bu böyle gitmez. Bu hesap burada kapanmaz. Tayyipgiller hainane amaçlarına asla ulaşamayacaklardır. Tıpkı Birinci Kuvayimilliye’de olduğu gibi İkincisinde de kesinkes hezimete uğrayacaklardır. Ama büyük fedakârlıklarda bulunulacak, büyük acılar çekilecek, büyük kayıplar verilecektir.

Bütün bunlara rağmen, arkadaşlar; Hukukçu Yoldaşlarımız, ülkemize yönelik Tayyipgiller’in yaptırtmış olduğu bu hainane “Sessiz İşgal” karşı bir suç duyurusunda daha bulunabilir, diye düşünüyoruz, en azından Tarihe not düşmek babında, onların suçlarını kayıt altına almış olmak bakımından.

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

2 Kasım 2022

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı