Türkiye’nin en kahpe düşmanına “dost ve müttefik” diyen Amerikan uşağı satılmışlar

Saygıdeğer Arkadaşlar!

1967 Ekim’inde Devrimci Kavgaya ilk adım attığımız günden bu yana ömrümüz, Che’nin deyişiyle “İnsan Soyunun Başdüşmanı” ABD Emperyalist Çakalına-Hayduduna ve onun hain, alçak, şerefsiz yerli işbirlikçilerine karşı mücadeleyle geçti.

Sayısız işkencelerden geçirildik, bıyıklarımız yolundu demet demet, haya torbalarımız tekmelendi, sapık, insanlıktan çıkartılmış işkenceci cellatlar tarafından.

İdamlarla yargılanıp, tepemizde yağlı urganlar sallandırıldı, yaylım ateşlerine tutulduk. Yanı başımızda vurulup düşen yoldaşlarımız oldu…

Ama bunların hiçbirisi bizde korkuya, tereddüde, yılgınlığa yol açmadı. Tam tersine; hırsımızın, atılganlığımızın, öfkemizin ve kararlılığımızın artmasına sebep oldu.

“Bunun yediği dayağı eşek yeseydi ölürdü. Fakat bu hiç akıllanmadı. Manyak çünkü”, şeklinde “iltifatlarına” muhatap olduk. Gururumuzu okşadı, cellatların karşımızda düştükleri bu çaresizlik, yenilmişlik itirafı.

Bakın, yine kendimizden söz etmeye başladık. Yaşlanmışız çünkü. Malum; yaşlılar hep bir ayaklarını geçmişlerinde tutarlar. Geçmiş günlerin özlemi içindedirler çünkü…

Namuslu, Yiğit Ozanımız Âşık Mahsuni Şerif, bu Emperyalist Amerika için “İt gibi pusuya yatar”, der. Çocukluğundan beri hayatı hayvanlarla ve tabiî köpeklerle de iç içe geçmiş birisi olarak ben, Ozanımızın burada “köpeklere” haksızlık ettiği kanaatindeyim.

Köpekler sadakat timsali hayvanlardır. Sevdikleri için kendilerini ölüme atarlar duraksamadan…

Sonra, köpekler harbi, mert hayvanlardır. Yiğitçe olur dostlukları da, düşmanlıkları da…

ABD ise puşttur; aldatır, ikili oynayıcıdır. Ve asla onun dostları olmaz, yalnızca emperyalist çıkarları olur. Hiçbir ahlâki, vicdani, insani değer taşımaz. Acımasızdır, zalimdir, canavardır.

Bu ABD Hayduduna, onun Emperyalist çıkarlarına dünyada en büyük yardımda bulunan Parababalarının emrindeki iktidarlar elinde tutsak edilmiş bulunan Türkiye oldu; dünyanın öbür ucundaki topraklarda 1950’lerin başındaki Kore Savaşı’nda 1350 evladını kurban vererek.

Bu savaştaki Kunuri Muharebesi’nde, Amerikan 8’inci Ordusu’nu, Çin Halk Cumhuriyeti Kızıl Ordusu’yla Kim İl Sung Yoldaş’ın önderliğindeki Kore Halk Cumhuriyeti Kızıl Ordusu el ele vererek kuşatmaya almıştır. Ve saldırgan emperyalist ABD 8’inci Ordusu’nu yok etmek ya da teslim almak üzeredir. Yani on binlerce askerden oluşan emperyalist ordu yok olmanın eşiğindedir.

İşte bu aşamada ABD’li komutanlar, 4.500 askerden oluşan Türk Tugayı’nı Kızıl Orduların önüne sürerler, tampon oluştursun diye.

Kurban olarak öne sürülen Türk Ordusu, büyük kayıplar vererek Kızıl Orduları duraklatır. Bu arada da -kazanılan bu zaman zarfında da- ABD Ordusu kuşatmada bir gedik açıp oradan kurtulmuştur imha edilmekten.

Bu tarihsel gerçeği, ABD’nin 8’inci Ordu Komutanı General Walker şu şekilde netçe belirtir:

“Türk Tugayı kahramanlık sembolüdür. Düşman çok üstün bir kuvvetle karşımızda belirdiği ve onun önünden çekilmek zorunda kaldığımız zaman Türkleri muharebeye soktum. Eğer elimin altında Türk birliği mevcut olmasaydı bugün bütün Amerikan kıtaları imha edilmiş bulunacaklardı.”

Amerikancı Bayar-Menderes Çetesi’nin Türk Ordusunu sürüklediği bu ihanet serüveninde 884 can kaybı vermiştir Türk Askeri…

14 Mayıs 1950 Seçimlerinde iktidara gelen C. Bayar-A. Menderes Amerikancı Hükümeti, efendisine yaranmak için yasaları bile hiçe sayarak, Meclise hiç danışmadan, bir emirle Türk Tugayı’nı Kore’ye göndermiştir. Hem de ABD’li komutanların emrinde savaştırmak üzere… Böylesine halk düşmanı bir iktidardı, 1950’de iş başına gelen ilk Amerikancı iktidar.

Tabiî bu tek bir örnektir. 1950’den bu yana sayısız hizmetlerde bulunmuştur Türkiye, ABD’ye… Çünkü o tarihten itibaren hep Amerikancı iktidarlar yönetmiştir Türkiye’yi. Dolayısıyla da Amerika yönetmiştir…

27 Mayıs 1960 Politik Devrimi’ni takip eden birkaç yıllık bir süre bu kapsam içine girmeyebilir. 1974’lerdeki ilk Bülent Ecevit Hükümeti de girmeyebilir. Bu da kısa sürmüştür.

Türkiye’nin dört bir tarafının, her biri birer Ortaçağ Din Derebeyliği olan tarikatlarla, onlara bağlı cemaatlerle, Kur’an Kurslarıyla, İmam Hatip Okullarıyla, İlahiyat Fakülteleriyle donatılması ve bunlar eliyle de insanlarımızın, gencecik evlatlarımızın Muaviye-Yezid Dini’nin, IŞİD, El Kaide, El Nusra, Taliban vb. dinlerinin dogmalarıyla, hurafeleriyle zihin hasarına uğratılması; doğa ve toplum olaylarını göremez, algılayamaz, anlayamaz, kavrayamaz hale düşürülerek bir anlamda meczuplaştırılması, hep ABD eliyle gerçekleştirilmiştir.

Eğitimimiz, sanatımız, kültürümüz, ordumuz, siyasilerimiz de ABD yönetimine devredilmiştir. Ona teslim edilmiştir.

Özetçe Arkadaşlar; 1950’lerden beri Türkiye’yi Türkiye yönetmemektedir, ABD Çakalları yönetmektedir…

Türkiye’nin başına getirilmiş en büyük siyasi felaket olan Tayyipgiller İktidarları bile ABD tarafından imal edilmiştir…

Tabiî 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 Faşist Darbeleri de ABD emrindeki Kontrgerilla-Süper NATO-Gladyo tarafından tezgâhlanmıştır.

İşte Türkiye’yi tek kurşun atmadan Modern Finans-Kapitalistler ve onların ortağı Antika Tefeci-Bezirgânların ihanetleri, vatan satıcılıkları, kanunsuzlukları sayesinde ele geçirmiştir, ABD Emperyalistleri…

Ve şimdi de Türkiye’yi 1915’te Ermeni Soykırımı yapmakla suçluyor bu Emperyalist Haydut. Onun faşist bunak Başkanı Joe Biden dün açıkladı bu aşağılık suçlamalarını.

Düşünün; İnsan Soyunun Başdüşmanı, katliamcı, talancı, komplocu haydut, bizi “soykırımcılıkla” suçluyor…

O ve ortakları, müttefikleri olan AB Emperyalist Yağmacıları da Türkiye’ye aynı suçlamayı yöneltiyorlar…

Bu alçaklar sadece son otuz yılda, sadece Ortadoğu’da 10 milyon masum Müslüman Halkın canına kıymışlardır.

ABD ve AB Emperyalist Haydutları, 1950’den bu yana yani son yetmiş yılda, dünyanın dört bir tarafında yaptıkları talan savaşlarıyla, işgallerle, katliamlarla, tezgâhladıkları faşist darbelerle ve hayâsız sömürü ve yağmalarıyla, ülkelerin ekonomice gelişmesine izin vermeyerek, ülke halklarını açlık, yoksulluk, işsizlik, doktorsuzluk, ilaçsızlık cehennemine düşürerek ve acımasız kukla, hain diktatörlerin ellerine teslim ederek; Birinci ve İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşlarında cephelerde ve cephe gerilerinde ölen insanların toplamından daha fazlasının hayatını kaybetmesine sebep olmuşlardır. Bu devletlerin yöneticilerinin, Hitler ve avanesi Nazi Şeflerinden tek farkları çizmesiz ve üniformasız oluşlarıyla, çok daha kaypak, ikiyüzlü, sinsi ve kalleş oluşlarıdır.

Katliamcılıkta ve acımasızlıkta ise herhangi bir farkları yoktur. Arkalarındaki egemen zümreyse zaten aynıdır: Tekelci Finans-Kapitalizmdir-Modern Finans-Kapitalistler Zümresidir.

Bu sömürgen zümre ve bu zümrenin her türden temsilcileri, sömürü, vurgun, soygun ve yörüngelerine soktukları ülkelerin halklarını köleleştirmekten başka hiçbir şey düşünmezler. Yani bir anlamada insan olmaktan çıkmış, canavara dönüşmüşlerdir.

Bu alçak, insanlık düşmanları da Arkadaşlar; eninde sonunda Nürnberg benzeri bir mahkemenin huzuruna çıkarılıp işledikleri binbir suçun hesabını vereceklerdir.

ABD Başkanı Joe Biden faşistinin yaptığı bu akıl, mantık ve gerçek dışı, bilim dışı hayâsızca saldırı karşısında, Meclisteki Amerikancı Beşli Çete ne dedi?

Ne tepki verdi?

Hiç…

Beşli Çete’den dördü sadece bir iki kuru gürültü çıkardı…

Kimisi “şiddetle kınadı”, kimisi de şiddetsiz kınadı. “Dostluğa, müttefikliğe sığmaz” diyenler de oldu.

Beşli Çete’nin diğer bileşeni olan Amerikancı Burjuva Kürt Hareketinin tutumu daha pervasız oldu. O da ABD Başkanı faşist bunak Joe Biden’ın sözlerini aynen tekrarlayarak “Soykırım” dedi, 1915 Olaylarına. Ve her zaman yaptığı gibi ABD’li efendisinin yanındaki yerini sadakatle korudu.

Bu Amerikan yapımı satılmış burjuva siyasetçileri ABD’nin İngiltere, İsrail ve Kanada’dan başka dostu ve müttefiki olduğunu bilmiyor mu?

Biliyor, biliyor da onu söyleyemiyorlar… Çünkü kendileri de Amerikan yapımıdır. Onların her birini devşirip TBMM’ye dolduran da, siyasi partilerinin başına, yönetimine oturtan da ABD’dir…

Bu kahredici gerçeği adları gibi bildikleri için işte böyle boş boş konuşuyorlar… Konuşmuş olmak için konuşuyorlar yani…

Hiç ağızlarını açmasalar da olmayacak tabiî… Bu nedenle böyle gak guk ederek, kendilerini adam sanan, bel bağlayan saf, bilinçsiz kitlelerin gözlerine kül serpmiş oluyorlar. ABD’li efendileri de bilir uşaklarının vaziyetini. O nedenle de hiç kızmaz bunlara, beni kınadılar filan diye…

Bunların hiçbiri ABD’nin istemediği bir söz ve davranışta bulunmaz böyle durumlarda. Bunların tamamının kıblesi Washington’dur. Kâbe’si ise White House’tur. Türkiye’yi ABD ve AB Çakallarının önünde böyle felç edilmiş hale getiren, düşüren bu acı gerçekliğimizdir… Bu ihanet yarışı içinde olanları, uşaklık yarışı içinde olanları, bilinçsiz halkımız ne yazık ki adam bellemektedir. Onlara umut bağlamaktadır… Ne diyelim; kader utansın. Bu ihanet günlerini de aşacağız… Emperyalistler, işbirlikçiler, geldikleri gibi gidecekler…

Ve biz ne diyoruz Arkadaşlar, tâ 1960’lı yıllardan beri?

“Yanki Go Home!”, “Hoşt Amerika, Puşt Amerika!” “Katil ABD, Ortadoğu’dan Defol!”

Denizler ne diyordu?

“Bizim düşmanlarımız Amerikan Emperyalistleri ve yerli işbirlikçileridir!”

Saygıdeğer Arkadaşlar;

Vatansever, yiğit iki Ozanımızın sözleriyle bitirelim sözlerimizi:

***

AMERİKA KATİL!

Defol git benim yurdumdan

Amerika katil katil

Yıllardır bizi bitirdin

Amerika katil katil

Su diye yutturur buzu

Katil düştük kuzu kuzu

Dünyanın en namussuzu

Amerika katil katil

Devleti devlete çatar

İt gibi pusuda yatar

Kan döktürür silah satar

Amerika katil katil

Japonya’yı yiyen velet

Dünyadaki tek nedamet

İkiyüzlü kahpe millet

Amerika katil katil

İnsanlıkta ırk sarısı

Küstü dünyanın yarısı

Vietnam’ın pis karısı

Amerika katil katil

Bunca milletlere yazık

Sömürülmüş bağrı ezik

Seni seven kanıbozuk

Amerika katil katil

Mahsuni der Türk Milleti

Çıksın gitsin elin iti

Demedim mi bunlar kötü

Amerika katil katil

                                                                    Âşık Mahzuni Şerif

 

ENİNDE SONUNDA

Sen ey Amerika, benim tepeme

Sanma ki hep böyle dikileceksin

Bugün değil ise, yarın mutlaka

Defolup yerine çekileceksin

Benim adım proleter dört bucak

Bir gün ayak seslerimi duyacak

Ve benim önümde duramayacak

Boynunun üstüne yıkılacaksın

Sen de farkındasın elbet varımın

Hesabını soracağım kârımın

Kırk dört numaralı ayaklarımın

Nasırı dibine gömüleceksin

Mavi gökte bayrağım var, kızıl kan

Kitaba, silaha sarıldığım an

Avrupa’dan, Afrika’dan, Asya’dan

Bil ki tâ kökünden söküleceksin

Sana kesin söylüyorum bana bak

Öyle bir gün gelecek ki alnı ak

İnsanlar içine çıkamayacak

Yüzüne lanetle bakılacaksın.

Yalanların, zulmün, gücün bitecek

Uşakların koyup seni gidecek

Ardından sen seni mahkûm edecek

Halkalı ipime takılacaksın.

                                                                Âşık İhsani

***

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

26 Nisan 2021

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

Print Friendly, PDF & Email