Tüm Türkiye’yi ve devlet kurumlarını yandaş arpalığına çevirdiler

Ey Kur’an ve Hz. Muhammed düşmanı, Kaçak Saray’da mukim Potomyalı Rüstem!

Ey CIA devşirmesi ABD işbirlikçisi!

Ey Washington’un emri üzerine Ege’de 18 Ada’mızı Yunanistan’a bağışlayan Vatan Satıcı Hain!

Ey “İnsanları Allah’la Aldatan Büyük Aldatıcı!”

Bütün kamu kurumlarını yandaş arpalığına çevirdiniz ülen!

Kamu bankalarından bakanlıkların her birimine kadar.

Yargı organlarından polis-bekçi teşkilatına kadar.

Eğitim kurumlarından Diyanet İşlerine kadar.

TRT’den el koyduğunuz özel televizyonlara kadar.

Dağlarımızdan ovalarımızdan madenlerimize kadar.

Şehirlerimizdeki, kasabalarımızdaki parklardan, meydanlardan boş arsalara kadar.

Ordunun olan “Tank-Palet Fabrikası”ndan diğer silah fabrikalarına kadar.

Kızılay’dan Spor Federasyonlarına kadar.

Hepsinin ama hepsinin içini boşaltıp sonra da kendi yandaşlarına yeyim ettirdin ya da yandaşlarınla doldurdun.

Tayyipgiller Faşist Din Devleti kuruyorsunuz, yıktığınız Laik Cumhuriyet’in yerine.

Kuvayimilliye’ye de, onun önderlerine yani Mustafa Kemal ve İnönü’ye de iflah olmaz düşmanlığınız bundan.

Oysa sizin olumlu anlamda hiçbir kaliteniz, uzmanlığınız, bilgi ve beceriniz yok.

Sizin insanın midesini bulandıran üç temel karakteristiğiniz var. Ve de zaten bunlar sayesinde iktidara getirildiniz efendiniz ABD, İngiltere ve Siyonist İsrail tarafından.

Ne mi bu özellikleriniz?

Şunlar:

1- Sınırsız bir ihanet potansiyeli, ABD uşaklığı, vatan satıcılık, halk düşmanlığı.

2- İblis’in bile aklının almayacağı binbir hile, yol ve yönteme yapılan Kamu Malı Hırsızlığı.

3- Din alıp satarak insanları aldatmak. Yani Kur’an’ın deyişiyle “İnsanları Allah’la Aldatmak.”

Yılan gibisiniz ülen; öyle sureti haktan görünürsünüz ki bilinçsiz, cahil, aç insanlarımız sizi Gerçek Müslüman sanır.

Sözü uzatmayalım, birkaç gün önce medyada çıkan şu habere bir bakalım:

“Türkiye Atletizm Federasyonu’nu (TAF) da voleybol federasyonu gibi iktidar partisinin arka bahçesine dönüşmüş. TAF’ın yönetim kurulunda eski ve aktif bakanların kardeşleri cirit atıyor. Eski İçişleri Bakanlarından bir diğeri Efkan Ala’nın kardeşi Atıf Ala, TAF’ın yönetim kurulunda. Atıf Ala aynı zamanda Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı görevini de üstleniyor. Kurulda yer alan bir diğer kardeş ise Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun kardeşi Hasan Çavuşoğlu. Alanyaspor’un da başkanlığını üstlenen Hasan Çavuşoğlu sporun içinde fazlasıyla yer alıyor.

“TOKİ’DEN MALİYE BAKANLIĞINA…

“Kardeşlerin yanı sıra Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) Sosyal Hizmetler Daire Başkanı Adil Çalışkan, TAF’ın yönetim kurulunda. Kurulda yer alan ilginç isimler bununla da sınırlı değil. Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Kaynakları Başkanı İsmail Kargulu, Maliye Bakanlığı Müşaviri İsmail İlhan Hatipoğlu ve AKP Gölbaşı Gençlik Kolları’nda yer alan Ali Bican Türk, Atletizm Federasyonu’nu yöneten kurulun üyeleri. Kurulda yer alabilmek için birinci öncelik AKP’ye yakın olmak.

“Özerk olması gereken federasyonların iktidar partisine yakınlığı sporla siyasetin ne kadar iç içe geçtiğinin bir başka kanıtı.” (https://odatv4.com/spor-federasyonlari-akpnin-akraba-ciftlikleri-oldu-12082015.html)

Kızılay’ı da aynen bu şekilde doldurmuştunuz, değil mi? Şimdi de bunu görelim:

***

Kızılay’da yönetim kurulunun dudak uçuklatan maaşlarının ardından dikkat çeken bir bilgi daha ortaya çıktı. Kurumda, yönetim kurulunun tamamına yakınının AKP’li isimlerle akrabalık bağının olduğu ortaya çıktı.

Deniz Feneri Derneği davasında “güveni kötüye kullanma” suçlamasıyla 2013 yılında iki yıl altı ay hapis cezası ile 25 bin TL para cezası alan Kızılay Genel Müdürü İbrahim Altan ile yönetim kurulu üyelerinin tamamına yakınının AKP’lilerle akrabalık bağı olduğu ortaya çıktı. Yönetim Kurulu üyelerinden bazılarının akrabalık ilişkilerinin yanısıra Recep Tayyip Erdoğan’ın çocuklarının vakıflarının üyesi ya da yöneticisi olduğu da belirlendi.

Birgün gazetesinin haberine göre, 2017 yılında Kızılay Yönetim Kurulu tarafından Genel Müdür olarak atanan ve 31 bin 500 TL maaş aldığı belirlenen İbrahim Altan, Cumhurbaşkanlığı Sosyal Politikalar Kurulu Üyesi ve AKP Yalova Milletvekili Ahmet Büyükgümüş’ün kayınpederi. Altan’ın kızı Reyyan Beyza Büyükgümüş ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’la birlikte Türkiye Gençlik STK’ları Platformu’nda yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı.

EŞİ DAİRE BAŞKANI

Kızılay şirketlerinden maaş aldığı iddia edilen Yönetim Kurulu Başkanı Kerem Kınık’ın eşi Hatice Kınık’ın da Sağlık Bakanlığı’nda daire başkanı olduğu ortaya çıktı. Yenilenen 23 Haziran İstanbul seçimleri için sosyal medya hesabından AKP’nin İBB adayı Binali Yıldırım’a desteğini açıklayarak oy isteyen Kınık’ın 2012 yılında FETÖ lideri Fetullah Gülen’i Pensilvanya’da ziyaretini sosyal medya hesabından paylaştığı da öğrenildi. Kınık, AKP’den İstanbul 10’uncu dönem İl Genel Meclisi üyeliği ve İBB Sağlık Komisyonu Başkanı olarak görev yaptı.

TOPBAŞ’IN DANIŞMANI

Kızılay’ın Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Başkan Yardımcısı olan İsmail Hakkı Turunç’un geçtiğimiz yıllarda AKP’li Fatih Belediyesi’nde Belediye Başkan Yardımcılığı yaptığı öğrenildi. Turunç, görevinden istifa ettirilen AKP’li eski İBB Başkanı Kadir Topbaş’ın danışmanlığını da yaptı.

Kızılay Yönetim Kurulu üyesi ve ikinci Genel Başkan Yardımcısı olan Naci Yorulmaz da 2014-2018 tarihleri arasında Başbakan Müşaviri olarak görev yaptı. Yorulmaz, Başkanlık sistemine geçilmesiyle İçişleri Bakanlığı’nda Müşavir olarak görevlendirildi.

ESKİ BAŞKANIN KARDEŞİ

AKP’li Ümraniye Belediyesi’nin bir önceki başkanı Hasan Can’ın kardeşi Hüseyin Can Kızılay’da Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Sekreter olarak görev yapıyor. Can, Kızılay Ümraniye Şube Başkanlığı da yaptı. Kızılay Genel Sekreter Yardımcısı Murat Ellialtı da AKP’den meclis üyeliği yaptı. Ellialtı, 2004-2009 yılları arasında Beykoz ilçesinden AKP İstanbul İl Genel Meclisi üyeliğine seçildi.

Kızılay’ın diğer yönetim kurulu üyesi olan Fatma Meriç Yılmaz’ın da AKP’li eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın çalışma ekibinden olduğu ve Akdağ’ın bakanlığı döneminde Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı olduğu öğrenildi. Yılmaz’ın Menzil Cemaati’ne yakın olduğu da iddia edildi. Yönetim Kurulu Üyesi Ercan Tan’ın ise FETÖ bağlantılı olduğu gerekçesiyle kapatılan Merter Sanayici ve İş Adamları Derneği’nin (MESİAD) yöneticilerinden olduğu ortaya çıktı.

Yönetim Kurulu Üyesi Cengiz Koç, geçmişte AKP’den Muş Belediye Başkan aday adayı oldu. Yönetim Kurulu Üyesi Yasir Yılmaz da aynı zamanda Çevre Şehircilik Bakanlığı’na bağlı Emlak Konut GYO AŞ Uygulama Daire Başkanlığını sürdürüyor. AKP’li eski Milletvekili Halil İbrahim Yılmaz’ın oğlu olan Yasir Yılmaz’ın Kütahya Belediye Başkan Aday Adayı olduğu da bildirildi.

AKP’LİLER BİRBİRİNİ DENETLİYOR

Denetim Kurulu Üyesi Sema Kopuz Yetiş’in, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın Başkan Yardımcısı olduğu Kadın ve Demokrasi Vakfı’nın (KADEM) üyesi olduğu bildirildi. Yetiş’in AKP 24’üncü dönem Adıyaman Milletvekili Muhammed Murtaza Yetiş’in de eşi olduğu öğrenildi. (https://www.yenicaggazetesi.com.tr/kizilay-yonetimi-akpli-isimlerle-akraba-cikti-247712h.htm)

***

Kaçak Saray’ın İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un eşi Fatmanur Altun’u da sırf ek bir maaş daha alsın diye Türk Hava Yolları Yönetim Kuruluna atamıştınız. Aslında bu kadın Marmara Üniversitesinde hoca. Hatırlanacağı gibi Fahrettin Altun da biri İletişim Başkanlığından, diğeri Borsa İstanbul Yönetim Kurulu üyeliğinden olmak üzere çift maaş alıyordu.

Üniversite yönetimlerini de aile şirketlerinin yönetim kurullarına dönüştürmüşsünüz.

Elinizdeki belediyeleri de…

Pelvan Hamza’yı sahte diplomalarla donatıp Vakıfbank’ın yönetim kuruluna atamıştınız geçen aylarda. Böylelikle de Hamza, dördüncü maaşına da bağlanmış oluyordu. Yani devletten her ay dört maaş almış oluyordu.

Ve sen Tayyip; yakın ve uzak akrabalarından arpalığa yerleştirip dolar milyarderi yapmadığın tek kişi kaldı mı?

Ne diyordu AKP kurucularından ve AKP’nin programının en önde gelen yazarı olan Ekonomi Profesörü Abdüllatif Şener?

“Tayyip Erdoğan ailesinin şu anki mal varlığı üç yüz milyar doları bulur.”

Şuraya bakın ya! Üç yüz milyar dolar… Adam, Suudi Krallığı’yla ya da Brunei Sultanlığı’yla yarış halinde servet yığmada.

Bu ne gözü doymazlık be?..

Bu ne dünyaya tapınma, daha doğrusu Para Tanrısı’na tapınma heveskârlığı?..

Alkol ve madde bağımlıları gibi her geçen gün bağımlılıklarını ve kullandıkları zehirlerin miktarını arttırıyorlar.

Bunların bağımlılığı da dünyaya tapınmaktır. Tüm dünyayı yalayıp yutsalar yine iştahları kesilmez bunların…

Hep deriz ya, bunların gözünü ancak toprak doyurur, diye…

Saygıdeğer arkadaşlar;

Ya Hz. Muhammed’in nesi kaldı mal mülk anlamında geriye?

“Bir hırkasıyla bir kırbası (su kabı).”

Başka?

Başka hiçbir şeyi yok. Hiçbir şey bırakmamış ailesine…

Ve can yoldaşı Hz. Ebubekir’e der ki vefatından önce; “Peygamberlerin mirası olmaz.”

Ve de Kur’an ne der, Yoldaşlar?

Şunu:

“Allah, size emanetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah işiten, görendir.” (Nisa Suresi, 58’inci Ayet, Süleyman Ateş çevirisi)

Süleyman Ateş, bu ayetin mealinin altına şu açıklamayı yazar:

“Mekkeli müşriklerden Osman İbn Talha Kâbe’nin anahtarlarını taşırdı. Bu adam kapıyı kilitleyip Hz. Muhammed’in Kâbe’ye girmesine engel oldu. Peygamber olduğunu bilseydim onun girmesine engel olmazdım, dedi. Hz. Ali onun elinden anahtarları alıp kapıyı açtı. Hz. Peygamber (s.a.v) içeri girip çıktıktan sonra amcası Abbas anahtarların kendisine verilmesini istedi. Allah’ın Resul’ü anahtarların yine eski sahibine verilmesini emretti. Onun bu emri neticede İbn Talha’nın Müslüman olmasına sebep oldu.”

Gördünüz mü ülen Allah’sız kitapsızlar, ne diyor Kur’an?

Kâbe gibi Müslüman dünyanın en kutsal mekânının bile anahtarının bir müşrike verilmesini emrediyor.

Neden?

Çünkü emanetin ehli odur. Osman İbn Talha’nın dört kuşaktır ailesi o işi yapıyor. Kâbe’nin bakımı, onarımı, temizliği, tertip ve düzeni işini o aile yapıyor. İşin uzmanı, ehli onlar.

Düşünün; Hz. Muhammed, amcası Abbas gibi bir Müslümana vermiyor anahtarı, sen o işten anlamazsın diye. Bir müşrike veriyor…

Kur’an emrini ve Peygamber sünnetini hiçe sayıyorsunuz, düzenbazlar, riyakârlar…

Çağdaş Damat Ferit’i getirip ekonominin başına geçiriyorsun. Hem de FETÖ okullarında yetiştirilmesine rağmen. Damat olduğu için…

Bu adam ekonomiden ne anlar, hırsız?

Ama olsun, bizim derdimiz Türkiye’nin ekonomisi değil ki zaten, Kamu Malı hırsızlaması. Bu işten de AKP’giller’imizin tüm kodaman tayfası gibi bu da iyi anlar, diyorsun değil mi?

Bak, Hz. Muhammed bir hadisinde ne buyuruyor:

“Emanet zayi edildiğinde kıyametin kopmasını bekleyin!”

Sahabi soruyor; “Ya Resulallah, emanetin zayi edilmesi nasıl olur?”

Hz. Muhammed cevaplıyor:

“Görev ehlinden başkasına verildiği zaman kıyametin kopmasını bekleyin.” (Buhari)

Gördünüz mü İslam’a verdiğiniz zararı ülen?

Bir de şaşırıyorsunuz, İmam Hatip öğrencileri bile Deist oluyor, Ateist oluyor diye…

Size bakan hangi insan, sizin her şeyinizden, tabiî dininizle birlikte iğrenmez mürtetler? Din bunlarınkiyse, ben bu dinden değilim der…

Din, tabiî Kur’an’da ortaya konan ve Hz. Muhammed’in yaşayışıyla örneklik ettiği din;

Yalan söylemeyeceksin, der.

Sizlerse yalan makinesi gibisiniz… Yiyip içtiğiniz yalan…

İftira atmayacaksın, der Kur’an ve Hz. Muhammed.

Sizlerse iftira üretim merkezi gibisiniz…

“Kabataş’ta türbanlı bacımıza, deri pantolonlu, bellerinden yukarısı çıplak, başları bandanalı Geziciler saldırdı”, değil mi?

“Çocuk arabasını devirdiler, türbanını çekip aldılar, yerlerde yuvarladılar, bir de üzerine işediler”, değil mi? “Bunun görüntüleri var, Cumaya kadar yayınlayacaksınız”, değil mi?

Yine “Geziciler Dolmabahçe Camii’nde bira içtiler, ahlâka uymayan işler yaptılar”, değil mi?

Ülen İblis bile sizin yanınızda ağzı süt kokan bebe kalır be!

Allah’tan korkmaz kuldan utanmazlar, Karagöz Oyunu’ndaki Çıfıt bile sizin yanınızda melaike kalır be!.. O çıfıt ki Hayal Perdesi’nde hem vurur hem de; “Ne vuruyorsun be!”, diye karşısındakini suçlar… Ama o bile böylesi kallavi yalanları uydurmaz. İftiralar atmaz. Azıcık da olsa hayâ eder…

Hz. Muhammed Dini; “Çalmayacaksın”, der.

Sizlerse bu mesleğin profesyonelisiniz. Hem de hemen hepiniz. Üstelik de durup dinlenmeden Kamu Malı hırsızlarsınız…

Kur’an, Faiz-Rıba haramdır, der.

Siz durmadan faiz yersiniz.

Hz. Muhammed, savaşta Müslümanlara karşı kâfirle işbirliği yapanların boyunları vurulmalıdır, yerlerinden sürülmelidirler, der.

Siz bu hainane işi gönüllüce ve büyük bir heveskârlıkla yaparsınız. Türkiye dostu Muammer Kaddafi’nin şehit edilmesinde Batılı Haçlı Emperyalistleriyle suç ortaklığına girişirsiniz…

Aynı katliamı yine Türkiye dostu Beşşar Esad’a da uygulamak istersiniz.

Ve özetçe; Ortadoğu’da on milyon Müslümanın katlinde ve Müslüman ülkelerin cehenneme çevrilmesinde yine onlara taşeronluk ediyorsunuz.

“Ben BOP Eşbaşkanıyım” ne demek ülen? Utanmaz arlanmazlar…

Bir de Müslümanmış bunlar. Ne Müslümanı olacaksınız siz? Siz ancak ABD ve AB Emperyalist Çakallarının piyonusunuz, uşağısınız…

Derdiniz ne ülen, Beşşar Esad’la?

Hangi stratejik hedefin peşindesiniz?

BOP’un değil mi?

Efendin ABD Çakalının BOP’unun hayata geçirilmesinin derdindesiniz… Utanın arlanın, diyeceğiz de sizler bu meziyetleri çoktan terk etmişsiniz…

İS 994’te Nişabur’un bir köyünde doğan Şafi Mezhebi’nin ünlü uleması Beyheki bakın ne diyor:

“Allah yolunda savaş, bütün günahların affına sebeptir. Fakat emanete hıyanetin affına sebep olmaz. Allah yolunda öldürülen kimse, kıyamette emaneti ödemeyince cehenneme atılır.”

Siz 18 senedir hiç ara vermeksizin emanete hıyanet ediyorsunuz. Eğer inanıyorsanız, bilin ki öbür tarafta yeriniz yüzde yüz kesinlikte cehennem olacaktır.

Vatan toprakları satmak dahil, ülkemizin yeraltı yerüstü servetlerinin hemen tamamı dahil, fabrikalarımızı, Ordunun Tank-Palet Fabrikası’na varıncaya kadar yabancılara sattınız ülen!

Elli milyon dolar bulamadım yalanına sığınarak, 20 milyar dolar değere sahip Tank-Palet Fabrikası’nı peşkeş çektin değil mi kankan Katar Şeyhi’ne? Ne fırıldaksınız be!

On milyonlarca insanımızın boşuna midesi bulanmıyor suretinizi görünce, sesinizi duyunca…

Hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak kesinlikte dinden çıktığınızı gösteren iki Kur’an buyruğu daha aktaralım:

“Ey iman edenler, adaleti uygulamaya azimli olun! Ana-baba veya akrabanız aleyhine de olsa, zengin veya fakir fark etmeksizin Allâh için şahitlik edin; zira Allâh hakkı, ikisinin de önündedir! O hâlde adaleti sağlamada geçersiz kabullerinize tâbi olmayın! Eğer gerçeği çarpıtırsanız, muhakkak Allâh yaptıklarınızın yaratanı olarak Habiyr’dir.” (Nisa Suresi, 135’inci Ayet, Ahmed Hulûsi Meali)

“Ey iman edenler… Allâh için dosdoğru durun, âdil şahitler olun… Bir topluluğa olan nefretiniz sizi adaletsizliğe sevketmesin! Âdil olun, bu anlayış korunmaya daha yakındır… Allâh’tan korunun! Muhakkak ki Allâh tüm fiillerinizi (onların yaratanı olarak) Habiyr’dir.” (Maide Suresi, 8’inci Ayet, Ahmed Hulûsi Meali)

Apaçık görüldüğü gibi Kur’an ve Hz. Muhammed adaletten asla ayrılmayın, diyor. Adaletli davranmanız, dürüst olmanız ana babanızın aleyhine bile olsa, siz yine adil olun. Allah’ın emrettiği yolu tutun, ondan ayrılmayın, onu bırakmayın, diyor…

Sizinse hakla, adaletle, meşruiyetle, dürüstlükle hiç işiniz olmamıştır ve olmaz da…

Bir defa ruhunuzu satmışsınız Büyük Şeytan’a yani ABD Emperyalist Hayduduna ve Siyonist İsrail’e…

Ne karşılığında?

Sayıya, hesaba gelmez çokluktaki küplerinizi doldurma karşılığında, Kaçak Saray’lar, köşkler, villalar, teknolojinin son sözü olan uçaklar, zırhlı arabalar karşılığında, iktidar koltuğuna oturtulma ve orada tutulma karşılığında.

Sizin düzelmeniz, masumiyete dönmeniz asla mümkün değildir artık. Siz öbür dünyanızı çoktan kaybetmişsiniz…

Bu dünyanızı, sarayınızı, saltanatınızı da kaybedeceksiniz. Eninde sonunda bağımsız ve tarafsız, emri sadece yasalardan ve vicdanından alan mahkemeler karşısına çıkarılacaksınız.

Hem de bugünkü TCK kapsamı içinde yargılanıp hak ettiğiniz cezalara çarptırılacaksınız… Kaçışınız, kurtuluşunuz yok bundan…

Bakın, günbegün yuvarlanmaktasınız bayır aşağı. Sizi ne Ayasofya kurtarabilir bu trajik sondan ne de Şam’daki Emevi Camii.

Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi akademisyenlerinden Dr. İlhan Akbulut“İslam Hukukunda Suçlar ve Cezalar” adlı çalışmasında şöyle yazar, konumuz üzerine:

“Adalet, davranışta ve hükümde doğru olmak, hakka göre hüküm vermek, eşit olmak anlamlarına gelir. Adalet Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde genellikle ‘düzen, denge, denklik, eşitlik, tarafsızlık’ gibi anlamlarda kullanılmıştır. Kur’an-ı Kerim’e göre adaletin ölçüsü yahut dayanağı hakkaniyettir. Adalet genellikle verilen ile hak edilen arasındaki dengeyi ifade eder. Hükümlerde adalet düşüncesi hâkimdir. Adalet mülkün temelidir.”

“Allah adaleti, iyiliği emreder.” Bütün muameleler adalet prensibine göre ayarlanır. Hakkı, hak sahibine vermek gerekir. Haksızlık zulümdür. Zulüm en büyük günahtır. Kur’an-ı Kerim’de adalet kelimesi 20, zulüm kelimesi de 299 yerde geçer.” (Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 52, Sayı: 1, 2008, s. 177.)

Ey Muaviye-Yezid Dincileri, CIA-Pentagon-Washington piyonları!

Sizin hiç hakla, adaletle bir kerecik olsun işiniz oldu mu?

Hakkın, adaletin düşmanısınız. Zulümkârsınız. Yani zalimlersiniz…

Hiç unutmayın ki Kur’an ve Hz. Muhammed İslamı’nın da en büyük düşmanı zalimlerdir!..

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

15 Ağustos 2020

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı