Tayyipgiller’le, FETÖ’yle, İsmailağa, Menzil ve Cüppeli-Cüppesiz Meczuplarla din alıp satma yarışına giren İbiş Soytarı…

Bu “Yol Düşkünü” İbiş’e, insan sefaletine, bu AKP’yle HDP kırması Amerikan devşirmesine, sollukla ve sosyal demokratlıkla zerre ilgisi olmayan bu sefil kişiye CHP içinde hiç “Yeter be! Dur artık. Yetmedi mi yaptığın gericilikler!”, diyecek kimse kalmadı mı yahu…

Tüm CHP kadroları sadece makama, koltuğa, adaylığa filan mı odaklandı?

Onların da mı başka hiçbir şey umurlarında olmuyor artık?

Bu ne böyle ya…

10 yıl önce CNN Türk’te aynen şu zırvalamada bulunuyordu:

“CNN Türk Ankara Temsilcisi Hande Fırat’ın sorularını cevaplandıran CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “yargıda cemaat yapılanması var” iddialarının hatırlatılması üzerine net konuştu: “Yargı içinde şöyle böyle kadrolaşma vardır demeyi doğru bulmuyorum.” (Zaman Gazetesi, 26 Ocak 2012)

FETÖ yargıyı ele geçirerek tüm namuslu, Kuvayimilliyeci, Mustafa Kemal ve İnönü geleneğine sahip, antiemperyalist tutum belirlemeye çabalayan askerlerimizi, bilim insanlarımızı, aydınlarımızı, gazetecilerimizi İblisçe bir düzenbazlıkla kumpasa düşürüp Silivri Zindanı’na tıkmış; bu TESEV’ci, Sorosçu Hacı Kemal (eski TOBB Başkanı ve AKP Milletvekili Ali Coşkun’la birlikte Umre’ye de gitmiştir bu Yol Düşkünü İbiş, dolayısıyla da Ümre Hacısıdır da), “Yargı içinde FETÖ’cü yok”, diyor…

Zaten 2011 yılında katıldığı TRT 1’deki “Seçim Özel” adlı programda da aynen şunu ifade ediyor:

“Kılıçdaroğlu, “Ergenekon adında bir silahlı örgüt var mıdır, yok mudur?” sorusunu ise “Efendim daha yargıçlar karar vermedi. Ben nasıl vereyim?” şeklinde cevapladı.” (https://t24.com.tr/haber/kilicdaroglu-ergenekon-siyasi-bir-davadir-ankara-aa,149217)

Hangi yargıçlar karar verecek arkadaşlar, “Ergenekon” adlı bir örgütün olup olmadığına?

Tabiî ki o sözüm ona davalara bakan FETÖ’nün yargıçları…

Yine hatırlanacaktır arkadaşlar; 2010 yılında Almanya’da Alman Derin Devletinin önde gelen örgütlerinden olan Friedrich Ebert Vakfı’nı ziyaret eden Kılıçdaroğlu, sonrasında Alman Gazetecilere yaptığı açıklamada aynen şöyle demişti:

“Anayasa Mahkemesi’nin AKP konusunda verdiği bir karar var, laiklikle ilgili. Ben bugün için laikliğin tehlikede olduğunu düşünmüyorum. Eğer tehlikede dersek bunun altını doldurmak lazım, askıda kalır, gerekçelendiremem. Din alanında özgürlükleri daha da genişletmek gerektiği de görülüyor.” (https://www.hurriyet.com.tr/gundem/bugun-icin-laiklik-tehlikede-diyemem-15837090)

Yahu Anayasa Mahkemesi karar vermiş; “Laikliğe karşı eylemlerin odağı haline gelmiştir AKP”, diye ve o parti 10 yıldır Türkiye’de iktidardadır. O ABD yapımı mafyatik bir suç örgütünden başka bir şey olmayan partinin başkanı defalarca “Ben şeriatçıyım” diye höykürmüştür meydanlarda ekranlarda. “Hem Laik Hem Müslüman olunmaz. Ya Laik olacaksınız ya Müslüman. Bu ikisi bir arada oldu mu ters mıknatıslanma yapar. Ben Müslümanım”, diye nutuklar atmıştır. Ve hızla Laik Cumhuriyet’in altını oyma çalışmalarını sürdürmektedirler bunlar. TESEV’ci, Sorosçu İbiş Hacı Kemal; “Ben Türkiye’de Laiklik tehlikededir, diyemem”, beyanında bulunuyor.

Özetçe arkadaşlar; bu sefalet kesinkes sol, sosyal demokrat filan değildir. Bu, koltuk, ün, poz düşkünü, ne oldum delisi bir İbiştir. Tıpkı Tayyip gibi oturduğu koltuğu kaybetmemek ya da daha yüksekteki bir koltuğa efendisi olan ABD tarafından zıplatılabilmesi için onların her dediğini yapmaya hazır ve nazır bir haindir. Etrafına da hep kendi gibi Amerikan uşağı, koltuk düşkünü onursuzları toplamıştır.

Hatırlanacaktır yine; bu sefalet; “Biz devr-i sabık yaratmayacağız”, açıklamasında da bulunmuştu, 2015 ve 2021 yıllarında. 2015’te şöyle demişti:

“(CHP iktidarında hesaplaşma olacak mı? sorusu üzerine): İşi gücü bırakıyorsunuz, intikam duygusuyla devr-i sabık yaratıyorsunuz. Hayır, kesinlikle olmaz.” (https://www.milliyet.com.tr/siyaset/devr-i-sabik-yaratmayacagiz-2140078)

2021’de de dedikleri şudur:

“CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP milletvekili Aykut Erdoğdu’nun, ‘İktidarı TRT canlı yayınında yargılayacağız’ sözlerini değerlendirirken, ‘Böyle, ‘devri sabık yaratacağız, çıkaracağız mahkemeye’, bunlar doğru değil. Bu anlayış, darbeler döneminde olan bir anlayıştır. Bu defteri tümüyle kapatmamız lazım, böyle bir şey olmaz’ dedi.” (https://www.hurriyet.com.tr/gundem/devri-sabik-defterini-kapatmaliyiz-41807583)

Görüldüğü gibi, arkadaşlar; yolsuzlukları araştırma uzmanı olan Aykut Erdoğdu, “AKP’giller” adlı çıkar amaçlı mafyatik suç örgütünün işlediği binbir akçeli suçu görüyor ve biliyor. Ve çok haklı olarak da bunların hesabının sorulması gerekir, diyor.

Kılıçdaroğlu ise; Böyle şey olur mu, o işler darbe dönemlerinde olur, diyor.

Yani AKP’giller’in bütün akçeli, akçesiz suçları yanlarında kalsın, diyor.

Ya, bunun derdi sadece oturduğu koltukta kalabilmek ya da daha üst bir koltuğa sıçrayabilmek. Yoksa başka bir şey bunun umurunda değil. Vatan ve Halk sevgisi de yok bunda.

Şundan da eminiz arkadaşlar; bu Sorosdaroğlu Kemal Efendi, Tayyipgiller kadar, PKK ve HDP kadar Kuvayimilliye, Mustafa Kemal, İnönü ve Laik Cumhuriyet düşmanıdır…

Bakmayın, bazı hainane kanaatlerini bir günah çocuğu gibi karnında taşımaktadır henüz. Fırsat bulup konuşabilse, Mustafa Kemal ve İnönü’yü pek çok alanda soykırımcılıkla da suçlar bu…

Kraliçe’nin Gül’ü gibi sinsidir bu. Fırsat kollar, uygun zamanın gelmesini bekler…

Dünkü yaptığı alçaklığa bakın ya…

Ne diyor?

“Çok açık yaralar var ve bu yaralar bizi hep geçmişe tutsak ediyor. (…) Bu yaralardan biri de başörtü mevzusu. Burada bizim de yanlışlarımız oldu geçmişte. Ama değişmeyi öğrenmeyi bildik. Şimdi bir sonraki aşamaya geçme zamanı. Bu meseleyi toplum olarak aşma, geride bırakma zamanı.” (https://bit.ly/3V26HCf)

Ulan ahlâksız herif!

Başörtüsü yasağı diye bir şey mi bıraktı Tayyip Türkiye’de?

“Türbanlı bacılarımız”, bırakalım üniversiteleri, ilkokullara bile indiler. Polise, Orduya, Yargıya, Meclise bile girdiler.

Onların önünde hangi yasak kaldı da sen onu kaldıracaksın?

Utanmadan arlanmadan bir de “Bizim de yanlışlarımız oldu”, diyerek Mustafa Kemal’lerin, İnönü’lerin Gerçek CHP’sine saldırıyor düzenbaz.

Ülen senin o CHP’yle ne ilgin var?

Sen demedin mi “Biz 30’ların, 40’ların CHP’si değiliz”, diye?

Sen Amerikan yapımı, tersyüz edilmiş bir Sahte CHP’sin. Utanmaz herif…

Aklınca dincilik yaparak, din alıp satarak insanlarımızı Allah’la Aldatıp sen de oy devşireceksin öyle mi, tıpkı Tayyipgiller gibi ve benzerleri gibi.

Ülen onların hayatı dincilik yapmakla geçmiş. Din alıp satmakla geçmiş. Senin din tüccarlığına kim inanır?

Geçmişte “Ekmek için Ekmeleddin”i sürdün piyasaya. Kim ilgi gösterdi?

Tayyip’in karşısında hezimete uğramadı mı çıkardığın Ortaçağcı, Laiklik, Kuvayimilliye ve Mustafa Kemal düşmanı?

Fiyaskoyla sonuçlanmış iğrenç oyununu yeniden sahneye koymak istiyorsun, Sorosçu Kemal… İnsanda azıcık akıl fikir olur yahu…

Aynı şeyi yaparak farklı sonuç bekliyorsun ha?

Kaldı ki sen, ömründe bir rekât olsun namaz kılmamış, bir tek gün olsun oruç tutmamış adamsın. Senin dinci oynamana kim itibar eder, bre Yol Düşkünü sefalet!

Tayyip karşına çıksa, dese ki; “Türban yetmez. Çarşaflı-cilbablı, burkalı bacılarımızın da aynı hakları kullanması lazım. Sarıklı, şalvarlı, cüppeli kardeşlerimizin de aynı hakkı kullanması lazım. Onların önüne niye engel çıkarıyoruz; hadi bakalım hep birlikte bunları da kaldıralım”, dese ne yapacaksın?

Tamam, onları da serbest bırakalım. Onlar da doluşsunlar kamunun her yerine, diyeceksin, değil mi?

Zaten pek çok Ortaçağcı, türbanlılar için “dandik tesettürlüler” diyor. Ve İslami tesettür-örtünme için kara çarşafı öneriyor.

Bre zavallı düzenbaz!

Şu anda saldırıya uğrayan, yaşam tarzlarını büyük bir cesaret ve kararlılıkla ortaya koyan, bu sebeple de mağduriyet yaşayanlar laik kadınlarımız ve kızlarımızdır. Halil Konakcı’sından Cüppeli Ahmet’ine, Abdurrahman Dilipak’ından Bülent Arınç’ına, İsmailağa’sından Menzil’ine varıncaya kadar yüzlerce Ortaçağcı meczup, tarikat şeyhi, mensubu ve din adamı görünümündeki yaratıklarla sözde siyasetçiler, dinci yazarçizerler; durup dinlenmeden kadınlarımızı cinsel nesne, dişil “et” olarak değerlendiren aşağılık anlayışlarından kaynaklı iğrenç, pis, rezil nitelemelerle saldırmaktadırlar onlara.

Sen Türkiye’nin içine düşürüldüğü bu korkunç karanlığı görmezden geldiğin gibi, o karanlığın daha da koyulaştırılması için, ömürlerini Ortaçağcı din tüccarlığıyla geçirmiş ABD ve İngiliz devşirmesi, aynı zamanda da ajanı Muaviye-Yezid Dincileriyle din alıp satma yarışına giriyorsun, çapsız herif!

Halkımız geçim derdinde. İşsizlikten, pahalılıktan kırılıyor. Babalar akşam eve eli boş dönmekten hicap duyuyor. Hiç değilse çocuklar uyusun da öyle geleyim. Onların yüzüne hiç değilse bakmamış olurum, diyor. Analar okula gönderdikleri çocuklarının ceplerine beş kuruş harçlık koyamamış olmalarından dolayı artlarından gözyaşı döküyor. Bazı insanlarımız konteynırlardan çürümüş, ezik, atık gıdalar bulup-toplayıp karnını doyurabilmek için oradaki çöpleri altüst ediyor. Enflasyon yüzde 180’i geçmiş. Dolar desen çıldırmış vaziyette; 19-20 liraları zorluyor. Sen namuslu bir muhalefet olmuş olsan bu konuları gündeme getirip bunlara dair çözüm yollarını anlatırsın, şehir şehir, miting miting.

Ama sende namus ve onur olmadığı için başka havadasın. FETÖ’yle, Tayyipgiller’le ve sayıları yüzleri bulan cemaatlerle, Türkiye’yi Ortaçağ’ın karanlıklarına götürme derdindesin. Bu işte öne çıkar-ön alır, en iyi Ortaçağcı benim görünümü sergilersem halkı daha kandırır, daha çok oyunu alabilirim derdindesin.

Yazık be. Yazıklar olsun sana ve seninle aynı kafada olan sadık avanene…

Yaptığın bu aşağılık işlerde gücünü de zerre miktarda olsun kendinden almıyorsun ha… Efendin ABD’den, onun casus örgütlerinden, FETÖ’den, MI6’ten, Mossad’dan alıyorsun. İşte o yüzden kümes içinde tavuklara şişinen horozlar gibi CHP içindeki koltuk düşkünü CHP’lilere esip gürlüyorsun; “Benimle misiniz, değil misiniz?”, filan diye.

Şu lafa bakın ya; ikide bir Osmanlı bandosundaki kös davulun tokmağı gibi “ben, ben” deyip duruyor bu soytarı…

Biz Gerçek Devrimciler, “Bir insan ‘ben, ben’ demeye başladı mı, onun hakkında endişeleniriz. İşte bu arkadaşta bir durum var”, deriz. “Bu arkadaşımız kariyerizm illetine yakalanmış”, deriz. Marksist-Leninist Partilerin tüzüğüne göreyse kariyerizme düşmek, partiden atılmayı gerektiren bir eğilimdir…

Burada bir kez daha şu gerçeği de belirtmiş olalım, arkadaşlar:

Başörtüsünün, türbanın, bonenin İslam Dini’ne göre hiçbir kutsallığı yoktur. Bunu bizzat Hz. Ömer’in kendisi de net biçimde ifade etmektedir. Başörtüsü, sadece bir kadının köle-cariye olmayıp hür bir kadın olduğunu belirten simgedir. Bu konunun ayrıntısını “İslam’da Örtünme”yi konu alan bir başka makalemizde anlatırız.

Burada şu kadarını belirtelim ki son 50 yıldır Türkiye’de kadınlarımızın başına dolanan türban, tıpkısının aynısıyla bir Rahibe kıyafetidir. İşte görsel kanıtı. Audrey Hepburn, Rahibe rolünde:

Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi; tesettür konusuna bazı konuşma ve yazılarımızda girmiştik. Fakat ileride daha ayrıntılı şekilde bir kez daha girebiliriz.

Son 50 yıldır kadınlarımızın başının bu şekilde bohçaya sokulması, ABD Emperyalist Çakalı tarafından Türkiye’de kısmen de olsa Laik Cumhuriyet’in tümüyle yıkılarak ülkemizin Ortaçağ’ın karanlıklarına yuvarlanmasının öngörüldüğü namussuzca stratejinin bir parçasıydı. Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı da işaret eder ya: Yerli-yabancı Parababaları, bu alçak sömürücüler sürüsü, ne zaman yeni bir gerici amaç peşinde koşmaya başlasalar, hemen ilk akla gelen kadını kullanmak olur. Kadınlar üzerinden İblisçe planlar yapar, onları uygulamaya geçirirler. Ve zavallı saf, masum kadınlarımızı, kızlarımızı, kendi hainane amaçları doğrultusunda bir operasyon unsuru olarak kullanırlar. Neyse, arkadaşlar…

Daha önce de defalarca belirttiğimiz gibi, Türkiye’nin başbelası, Meclis’teki bu Amerikancı Beşli Çete’dir.

Ne diyordu CIA Şefi Nelson Ledsky?

“Biz Meclisin her yerindeyiz.”

Maalesef öyle, arkadaşlar…

O emperyalist alçaklar Meclisin her yerinde ve kendimizin seçtiğini sandığımız Amerikan devşirmelerini aslında onlar seçiyor ve istedikleri gibi de kullanıyorlar.

İşte mücadelemiz bunlara karşı da sürmektedir.

Ne diyordu Denizler ve Mahirler?

“Bizim düşmanlarımız Amerikan Emperyalistleri ve onların Türkiye’deki yerli işbirlikçileridir.”

Evet, esas düşman budur, arkadaşlar, yenilmesi gereken. Ve yenilecekler de…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

4 Ekim 2022

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı