Tayyipgiller’in yeni yargısız infaz aracı: biber gazı

 

Tayyipgiller’in yeni yargısız infaz aracı: biber gazı

 

Yalova’da polis bir kafede iki grup arasında çıkan kavgaya gaz sıkarak müdahale etmiş, bu sırada kavgayı ayırmaya çalışan Çayan BİRBEN’e, astım hastası olduğunu belirtmesine rağmen gaz sıkmaya devam etmiştir. Çayan BİRBEN bunun sonucunda kalbi durarak hastaneye kaldırılmış, yapılan tüm müdahalelilere rağmen yaşamını kaybetmiştir.

Biber gazı kullanımı nedeniyle yaşananlar ilk değil… 1 Mayıs 2007’de İbrahim Sevindik’in atılan gaz sonucunda kalbi durmuş ve hayatını kaybetmişti. 31 Mayıs 2011 Hopa’da Metin Lokumcu yine kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmiş, ölüm nedeninin gaz kullanımı olduğu yapılan incelemelerde de ortaya çıkmıştı. Yine, 21 Mart 2012 İstanbul Newrozu’nda solunum hastalığı olan Hacı Zengin de yoğun gaz kullanımı nedeniyle hayatını kaybetmiştir.

Biber gazının solunum sistemi başta olmak üzere insan sağlığına kalıcı zararlarına ilişkin pek çok bilimsel çalışma yapılmış, bu konuda Türk Tabipler Birliği ve Sağlık Emekçileri Sendikası defalarca uyarılarda bulunmuş, bunun olası sonuçlarını kamuoyu ile paylaşmıştır. 

Son günlerde deABD ile bazı AB ülkelerinin polis teşkilatlarında da kullanılan demir cop olarak bilinen ”Portatif Coplar”ın Türkiye’de de kullanılması gündemde.

Gerek biber gazı gerekse demir copların kullanımı insan haklarına aykırı. Fakat egemenlerde hiçbir insani değer olmadığı için biber gazıymış demir copmuş hiç önemli değil.

 

Tayyipgiller neden bu kadar azgınlaştı, saldırganlaştı?

Bir yanda başını AB-D Emperyalistlerinin çektiği uluslararası emperyalistler dünyamızı kan ve gözyaşına boğarken onların yerli ortakları ve işbirlikçileri olan Tayyipgiller de aynı zulmü halkımıza karşı uyguluyorlar.

İşsizlik ve pahalılık cehenneminde kavrulan halkımızın önemli bir bölümünü CIA İslamı ile meczuplaştırıyorlar, onları tepkisiz, ruhsuz ve insanlıktan çıkmış canlılar haline getiriyorlar. Bu soygun ve sömürü düzenine tepki gösteren, isyan eden emekçi halkımızı birbirine karşı kışkırtarak aradan sıyrılmak istiyorlar. Sağlıkçıları, doktorları, sonra öğretmenleri, hak arayan işçileri, doğasına-suyuna sahip çıkan köylüleri birbirine karşı kışkırtıyor, bu kışkırtmalar sonucu son günlerde sağlık emekçilerine, eğitim emekçilerine yönelik saldırılar artmaktadır. Bu saldırılara maruz kalan emekçilerden bir kısmı yaralanıyor ve bir kısmı da öldürülüyor.

İşçilere yönelik hak gasplarına son örnek, hava işkolunda grevin yasaklanmasıdır. Bilindiği gibi 12 Eylül Faşist Darbesi’nin anayasası olan 1982 Anayasasında bile bu işkolunda grev yasağı yer almazken, Tayyipgiller grev yasağı koyarak işçi ve halk düşmanı yüzlerini bir kez daha ortaya koyuyorlar.

Bir gecede milletvekillerine kıyak emeklilik veya astronomik zamlar yapan, 2B vb. yasalarla ormanlar ve kamu arazilerini talan ederek küplerini dolduran Tayyipgiller, memur ve memur emeklilerine 4+4 veya 3+3 gibi komik zamlar yapıyorlar. Bu sefalet ücretine tepki gösteren kamu emekçilerinin en duyarlı ve bilinçli kesimi olan öğretmenlerimizi aşağılıyor, hor görüyor, “haftada 15 saat çalışıyorlar” diye yalan söyleyerek, kara halk yığınlarınıonlara karşı kışkırtıyorlar. Yine “Sağlıkta Dönüşüm” adı altında sağlığı paralı hale getirerek metalaşmasını sağlayan Tayyipgiller, olağanüstü zor koşullarda ve düşük ücretlerle sağlık hizmeti veren sağlık emekçilerine saldırıyor.

İçeride halkımızı 7 bin yıllık Sümer Tefeci-Bezirgânlarından devraldıkları sömürü-soygun ve kandırma yöntemlerini kullanarak baskı altına alırken, dışarıda AB-D Emperyalistlerinin maşalığına soyunmaktadırlar. Önce Libya’nın NATO tarafından parçalanması ve Libya lideri Kaddafi’nin alçakça katledilmesinde görev aldılar. Buradaki görevlerini çok iyi yapmış olmalılar ki emperyalistler şimdi komşumuz Suriye Halkının üzerine saldırtmak istiyorlar Tayyipgiller’i. Ne var ki Libya’da tufaya gelen Rusya ve Çin’in diş göstermesiyle AB-D Emperyalistleri işi ağırdan alırken, bunlar bodoslama dalmak istiyor. Suriye Halkının kanına girmek istiyoruz diye can atıyorlar.

Tayyipgiller Halkımızı sağmal sürü yerine koyarak en ufak bir insani tepkiye insanlık dışı yöntemlerle saldırıyorlar. Siyasi olarak da Birinci Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’ndan önceki Damat Ferit’lerin, Ali Kemal’lerin ihanet yolundan devam ediyorlar.

Biber gazı ile katledilen Çayan Birben’in ailesine ve yakınlarına başsağlığı diliyor, bu insanlık dışı yöntemlerle halkımıza saldıranların sonlarının tarihteki zulümkarların sonu ile benzer olacağından kuşkumuz olmadığını bir kez daha haykırıyoruz. 01.06.2012

 

Halkın Kurtuluş Partisi

Genel Merkezi

Print Friendly, PDF & Email