Tayyipgiller’in birlikten, beraberlikten, haktan hukuktan, demokrasiden anladıkları budur işte!

Kılıçdaroğlu’na Çubuk’ta yapılan bu linç girişimi, bir kez daha en kör gözlere bile batarcasına göstermiştir ki; bu AKP’giller normal, yasal, meşru bir siyasi parti ve hareket değildir.

Bunlar, ABD yapımı IŞİD gibi, El Kaide gibi, El Nusra gibi, Hüseyin Velioğlu Hizbullah’ı gibi Ortaçağcı ve de aynı zamanda çıkar amaçlı bir suç örgütüdür, bir çetedir.

Bunlar, daha önce de belirttiğimiz gibi, hak hukuk, yasa masa, adalet madalet tanımazlar. Vicdani ve insani bir his taşımazlar. Suriye’de askerlerimizi yakanlarla, Boğaz Köprüsü üstünde 15 Temmuz’da vatan evladı askerlerimizi, Hava Harp Okulu Öğrencilerini boğarak ve başlarını keserek katledenlerle aynı ruhiyata, aynı ideolojik anlayışa ve aynı acımasızlığa, zalimliğe sahiptir.

Düşünün; Ana Muhalefet Partisi lideri şehit cenazesine katılmak istiyor ve orada AKP’giller’in kurduğu bir tuzağa düşerek linç edilmek isteniyor.

Sözde güvenlik güçleri onu bir eve kaçırıp kapatarak linçten kurtarıyor.

Canavarlaştırılmış güruh evin etrafında sloganlar, hakaretler ve tehditler savurmaya devam ediyor.

Sonra ne mi oluyor?

Kraliçe’nin Gülü’nün ve Bilderbergci Fehmi Koru’nun gençlik yıllarındaki kankisi, bugünün ise Savunma Bakanı Hulusi Akar oraya geliyor ve linççi gruba aynen şöyle hitap ediyor:

“Değerli arkadaşlarım, mesajınızı verdiniz, tepkinizi gösterdiniz. Şimdi şehidimizin evine giderek taziyemizi yapalım.”

İşte AKP’giller’le bu güruhun ilişkisi budur…

Yani bu güruh, AKP’giller’in “Değerli Arkadaşları”dır…

Zaten saldırganın AKP üyeliği, bu organik birlikteliği apaçık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Kılıçdaroğlu ev korumasındayken, arabasına saldırılıyor, taşlarla, tekmelerle. Ve bir kadın; “Yakın o evi!”, diye haykırıyor. Tıpkı bir zamanlar Sivas’ta 34 canımızı yaktıkları gibi. IŞİD’in askerlerimizi yaktığı gibi, Hizbullah’ın katliamlarını yapanlar gibi…

Dedik ya ruhiyat ve zihniyet bire bir aynıdır, diye…

Şehidin babası ne diyor?

Aynen şunu:

“Biz Kemal’in gelmesinden üzüntü duyduk.”

Dikkat ederseniz, Kaçak Saraylı Tayyip’in üslubu, Ana Muhalefet Partisi Liderinden Kemal diye söz etmek.

Birkaç akrabası da aynı şeyi söylüyor.

Yani arkadaşlar; köyün yüzde 90’ı Tayyipgiller’le bire bir aynı anlayışa sahip…

Kılıçdaroğlu’nu saldırganların elinden kurtarıp, kaçırıp soktukları evin sahibi bile; “Buraya onu getirmeyin!”, diyerek saldırganlarla aynı kafa yapısında olduğunu o an dile getirmiş oluyor.

Kaçak Saray’ın Arka Bahçeli’si ne diyor?

“Yüzde 9 oy aldığın yerde ne işin vardı?..”

“Sen ne yaptın da o köylüler sana bunu yaptı?”

Yani açıkça saldırgandan yana ve mağduru suçlayan bir tavır sergiliyor. “O köyün insanları serttir.”, filan diyerek de saldırganları okşamaktan geri durmuyor.

AKP’giller’in bazı bakanları, gördüğümüz gibi, yalandan; “Tabiî bu durum kabul edilemez”, şeklinde açıklamalarda bulunup geçmiş olsun, diyorlar, Kılıçdaroğlu’na.

Hani bir zamanlar Musul Konsolosluğunu işgal eden IŞİD’liler için Davudun Oğlu Ahmet ne demişti?

“Heyecanlı gençler.”

İşte bunlarınki de o babda söylemlerdir…

Saygıdeğer arkadaşlar;

Bu hainane ve alçakça linç girişimi bir kez daha göstermiştir ki Kaçak Saraylı Tayyip ve avanesi toplumu dincilik ve mezhepçilik gibi geri bir zeminde karpuz gibi ortasından ikiye bölmüşler ve birbirlerine karşı hasımlaştırmışlardır.

Bunların birlik, dirlik söylemleri aslında El Kaide’nin, IŞİD’in birlik söylemleri neyse, aynen odur. Kendilerinin dışındakiler ya imha edilecekler yahut da ülkeyi terk edecekler, kalanların tamamı da bunlardan olacak.

Böylece birliği gerçekleştirmiş olacak bunlar…

Zaten bu anlayışlarını Aczmendi Şeyhi, cinsel sapık Müslüm Gündüz aynen şöyle itiraf etmişti:

“Kemalistler bizi iyi biz onları iyi tanırız. Ya biz gideceğiz bu memleketten ya da onlar gidecek. Biz varken Kemalistler burada rahat edemez.” (https://odatv.com/muslum-gunduz-ya-kemalistler-gidecek-ya-biz-04071803.html)

İşte bu ihanet söylemi, başta Tayyipgiller gelmek üzere tüm Ortaçağcıların ortak, stratejik hedefini ortaya koymaktadır.

Saldırgan ve küfürbaz İçişleri Bakanı ne demişti kısa süre önce?

“Valilere talimat verdim; CHP İl başkanlarını bundan sonra şehit cenazelerinde protokole kabul etmeyin’ diye. Bu kadar basit.” (https://www.yenicaggazetesi.com.tr/soylu-chplileri-sehit-cenazelerine-almayin-diye-talimat-verdim-6649v.htm)

Tayyip’in bu bakanı aynı zamanda tâ 2 sene öncesinden şöyle saldırmıştı Kılıçdaroğlu’na:

“İspat etmezse şerefsiz ve alçaktır… FETÖ’cülere beraber işbirliğinin bedelini ödeyecektir… Bir çirkefle karşı karşıyayız… Cumhurbaşkanının veya yakınlarının paralarının olduğunu ispat etmezse, biz onun boğazına ne takacağız o görecek, hangi çıngırakları takacağız… Bir düzenbaz söz konusudur… Bu adam edepsiz siyaset yapıyor… Türkiye böyle bir sahtekar görmemiştir…”(http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/1147953/Soylu_nun_Kilicdaroglu_na__Serefsiz__alcak__duzenbaz__sozleri_ifade_ozgurlugu.html)

Tayyip’in bir diğer bakanı, halk düşmanı Özal’ın kendisi gibi halk düşmanı ve Amerikancı bakanlarından Ekrem Pakdemirli’nin oğlu, babasının yolundaki Bekir Pakdemirli de bu son yerel seçimler sürecinde; “Bu adilere dersini sandıkta verecek misiniz?”, diyerek hakaret yağdırmıştı muhalefet cephesine.

Ve Kaçak Saraylı Tayyip’le onun Arka Bahçeli’si, Süper NATO’nun, Kontrgerilla’nın siyasi plandaki partisi MHP’nin başında bulunan bu Amerikancı halk düşmanı siyasetçi, geçen seçimler süreci boyunca nasıl saldırmıştı, Meclisteki burjuva muhalefet cephesine?

“Zillet İttifakı”, diyerek…

Yani adamlar her gün onlarca kez “zillet ittifakı = aşağılıkların, alçakların ittifakı” diyerek küfürler savurmuştu Anamuhalefet Partisinin önderliğindeki ittifakı oluşturanlara.

Böylece de onları Şeytanlaştırmışlar, taraftarlarının gözünde düşmanlaştırmışlardı.

İşte bu sebepten, bu tür haince ve alçakça saldırıların baş müsebbibleri şunlardır:

1- Tayyipgiller’in de dahil olduğu, FETÖ’nün ve bilumum Ortaçağcı Tarikatların dahil olduğu karşıdevrimci Muaviye-Yezid Dincilerinin yetiştiricisi ABD-AB Emperyalistleridir.

Hatırlanacağı gibi bu Ortaçağcı halk düşmanı güruh, ABD’nin ve CIA’nın “Yeşil Kuşak Projesi”nin zehirli ürünleridir.

2- Tabiî Tayyipgiller ya da AKP’giller ve Kaçak Saray’ın Arka Bahçeli’si ve onun Kontrgerillacı partisi MHP’dir.

3- Tayyipgiller’i 2008’e kadar, 6 yıl boyunca açıktan destekleyen Uğur Dündar gibi, Nuray Mert gibi burjuva Kemalist ve Amerikancı liberal yazarçizerlerdir.

4- Amerikancı Satılmışlar Medyasının tüm yazarçizerleri ve Amerikancı, bilim adamı maskesi taşıyan akademisyenlerdir.

5- Korkularından, makamlarından ve koltuklarından olmamak için; “Viran olası hanede evlad-ı iyal var” siperine yatarak Tayyipgiller’in 17 yıl boyunca yapıp ettiği onlarca kamu malı hırsızlığına, yolsuzluğuna, ihanete ve vatan satıcılığına, özetçe bilumum kanunsuzluklarına göz yuman, onları görmezlikten gelen, görevlerinin sorumluluğunu yerine getirmekten aciz hukukçulardır, savcılar ve yargıçlardır.

Hep söyleyegeldiğimiz gibi, Tayyip diplomasız olduğu için onun Cumhurbaşkanlığı iddiası da hukuk karşısında, kanun karşısında boştur, yok hükmündedir. Ama bunu bizim dışımızda sadece Ergun Poyraz öne sürebilmektedir.

6- Bizim 2002’den bu yana Tayyipgiller’in çıkar amaçlı, Ortaçağcı kriminal bir örgüt olduğunu bütün nesnel kanıtlarıyla ortaya koymamıza rağmen hâlâ onlardan; “Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, Sayın Bakan”, diye söz ederek onlara doğrudan arka çıkan, destek atan sözde namuslu aydınlar, yazarçizerler ve siyasetçilerdir.

7- Ve bunlara ilaveten, Eylül 2010 tarihinde Almanya’da bir gazetecinin; “Laikliğin bir tehdit altında olduğunu düşünüyor musunuz?”, sorusuna: “Bugün için laiklik tehlikededir, diyemem. Bunun altını doldurmak lazım, askıda kalır, gerekçelendiremem.”, cevabını veren Sorosdaroğlu Kemal Efendi’nin bizzat kendisidir.

Yine aynı Kemal Efendi, 15 Temmuz sonrasında Tayyip’in deyişiyle onun Kaçak Sarayına “tıpış tıpış” giderek onun meşrulaştırılmasına katkılarını sunmuştu.

Yine Kılıçdaroğlu, 16 Nisan Anayasa Referandumu’nda Tayyipgiller’in 2 buçuk milyon mühürsüz zarflar içindeki sahte oyunu geçerli sayan YSK’nin kanunsuzluğuna ses çıkaramayarak göz yummuş ve hatta bu kanunsuzluğa karşı mücadele etmek isteyen CHP kitlesini de; “Aman sokağa çıkmayın. AKP’nin eli sopalı adamları sokakları tutmuş durumda.”, diyerek pasifize etmişti. Böylece de Tayyipgiller’in bu Tam Kanunsuzluğunu sineye çekmiş ve onun kitlelerce kabulünde en etkin rolü oynamıştı.

Yani Kılıçdaroğlu da Yeni CHP’nin Şefi olduğundan dolayı, Amerikancı, TESEV’ci ve Sorosçu olduğundan dolayı ve bir proje ürünü olduğundan dolayı AKP’giller’in gayrihukuki, gayrikanunî, dolayısıyla da gayrimeşru diktatörlüklerini bugüne dek onaylayagelmiştir, kabul edegelmiştir.

Bu sebeple de kendisine karşı linç girişiminde bulunan kanun dışı çete güçlerinin varlıklarını ve diktatörlüklerini sürdürmesinde onlara katkı sunmuştur. Dolayısıyla da, kurbanı olduğu ya da mağduru olduğu bu alçakça olayın failleri arasında kendisi de yer almıştır, bir anlamda.

Yani demek istiyoruz ki, CHP gerçek CHP olsaydı, Anayasaya, hukuka, kanunlara ve Laik Cumhuriyet’e namusluca, kararlıca ve cesaretle sahip çıkabilseydi, Tayyipgiller zaten iktidarlarını sürdüremeyecek ve çoktan tekerlenip gitmiş olacaklardı.

Özetçe arkadaşlar; ülkemizi içine düşürdükleri bu karanlık günlerden, bu zulüm ve ihanet günlerinden, bu talan ve yıkım günlerinden ancak biz Gerçek Devrimciler kurtarabiliriz.

Başta AKP’giller gelmek üzere de Meclisteki bu Amerikancı Halk Düşmanı Beşli Çete’den işlemiş bulunduklar suçların hesabını ancak biz sorabiliriz…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

22 Nisan 2019

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

Print Friendly, PDF & Email