Taşıdığı sıfatlar da attığı imzalar da bütünüyle geçersizdir, yok hükmündedir, çünkü diploması yoktur…

Attığı bütün imzalar, kurduğu bütün hükümetler, verdiği bütün ihaleler, yaptığı bütün anlaşmalar boştur, geçersizdir, yok hükmündedir…

Çünkü diploması yoktur. O bir Çıkar Amaçlı Suç Örgütü Lideridir… 

Bak, Hafız;

Hiç boş hayallere kapılma. Senin 1981’den bu yana, tabiî askerlik şubesine başvururken attığın da dahil olmak üzere kamuya yönelik attığın bütün imzalar yok hükmündedir, boş hükmündedir, çöp hükmündedir… Çünkü hepsi sahtedir. “Resmi Evrakta Sahtecilik” ve “Nitelikli Dolandırıcılık” Suçları işleyerek imal ettiğin kalp-sahte belgelerdir.

Askerliğini o sahte belgeye dayanarak kantin subayı olarak yaptın ya; işte orada da Türk Silahlı Kuvvetlerini kandırdın. Aslında er statüsünde yeniden askerlik yapman mecburidir. Paralı da yaparım, diyemezsin. Çünkü Paralı Askerliği de, taşıdığın sahte kimlikle sen çıkardın. O bakımdan Paralı Askerlik Kanunu da geçersizdir, boştur, yoktur.

Belediye Başkanlığın döneminde yaptığın bütün işlemler de, verdiğin bütün ihaleler de geçersizdir. Çünkü Belediye Başkanlığı kimliğin de bir sahtekârlık üzerine oturtulmuştur, temeli gayrimeşrudur. Dolayısıyla kullandığın o kimlik de gayrimeşrudur.

Tabiî o süreçte yaptığın bütün kanunsuzluklardan, aldığın bütün rüşvetlerden, komisyonlardan dolayı da yeniden yargılanacaksın ve hak ettiğin cezaya çarptırılacaksın. O dönem seni o kanunsuzluklarından kurtaran, sonradan Yargıtay Başkanlığına kadar taşıyıp yükseltip sivrilttiğin, Danıştay Başkanın Zerrin Güngör’le birlikte Çay Toplayıcılarından olan İsmail Rüştü Cirit de yargılanacak. Görevini kötüye kullandığından, kanunsuzluk yaptığından ve işlediğin suçlara ortaklık etmiş olduğundan dolayı.

Başbakan ve Cumhurbaşkanı sıfatını taşıdığın dönemlerde attığın bütün imzalar da doğal olarak, otomatikman boş düşmüştür, geçersizdir… Yani kurduğun sözde hükümetler de atadığın sözde bakanlar da; hepsi kanunsuzdur, geçersizdir, yok hükmündedir…

Bugüne gelirsek; elbette ki CB sıfatıyla attığın imzalar, çıkardığın KHK’ler, hepsi boştur ve birer çöpten ibarettir.

Kamu mallarını yağmalamak için trilyonlarca doları iç edebilmek için, yandaş müteahhitlerine, şirketlerine, beşli, yedili çetelerine verdiğin sözde ihaleler de tabiî ki kanunsuzdur, geçersizdir, yok hükmündedir. O ihaleleri alan, seninle kamu malı yağmalamakta suç ortaklığı eden o vurguncu Parababaları da seninle birlikte, avanenle birlikte yargılanacaktır, bu ihaleler vesilesiyle yağmaladıkları tüm kamu malları ellerinden alınacaktır.

Buradan açıkça senden kamu ihalesi almaya kalkan, seninle akçeli işbirliklerine giren tüm vurguncu yerli-yabancı Parababalarına uyarıda bulunuyoruz:

Bu yolla edindiğiniz tüm servetler kamuya iade edilecektir. Ve sizler kamu malı hırsızlığı yaptığınız için yargılanıp cezalandırılacaksınız. Çünkü şu anda Türkiye Cumhuriyeti, bu Çıkar Amaçlı Suç Örgütü tarafından, Tayyip’in çete lideri olarak rol aldığı bu suç örgütü tarafından ele geçirilip enkaza döndürülmüştür. Onun yerine, yine Tayyip’in liderliğinde, Kaçak Saray merkez üssü olmak üzere gayrimeşru, yasadışı, Ortaçağcı, Amerikan işbirlikçisi ve piyonu, Siyonist İsrail yandaşı bir gayrimeşru Çete Devleti geçirilmiştir. Daha açığı, bu Çete Devleti, Amerikan Emperyalist Haydutları tarafından Türkiye’nin tepesine çöktürülmüştür.

Bu suç örgütüyle iş yapan, parasal, siyasal ya da kültürel anlamda iş yapan herkes ve her kurum, ister yerli ister yabancı olsun bunun suçuna bulaşmıştır, bununla suç ortaklığına girmiştir.

İşte bu sebeple bu suç örgütünün yaptığı bütün işlemler yok hükmünde olacaktır, dolayısıyla da Türkiye’de, tüm alanlarda 2002’den bu yana bunların yaptığı her değişiklik, her yıkım, getirilen her kural, her hüküm olmamışa döndürülecektir.

Bu suç örgütü asla Türkiye Cumhuriyeti Devletini temsil etmiyor. Tam tersine; o devlete düşman, 20 yıllık süreç içinde o devleti dirhem dirhem aşındırarak tahrip eden, çökerten ve bir enkaza çeviren mücrimler topluluğudur, hırsızlar topluluğudur, hainler güruhudur.

Şu anki Yargı, Türkiye Cumhuriyeti adına yargılamada bulunmuyor. Tam tersine; Kaçak Saray’ın emrinde, onun bir operasyon silahı olarak işlev yapıyor ve onun düşmanlarını cezalandırıyor. Şu anki Mülkiye, Türkiye Cumhuriyeti Devletini oluşturan Mülkiye değil. Kaçak Saray Ortaçağcı Faşist Din Devleti’ni oluşturan Mülkiyedir.

Devletin en sıkı örgütlü kurumu Ordu olduğu için 20 yıldan bu yana saldırmalarına rağmen henüz Türk Ordusu’nu Suudi Arabistan ya da Taliban Ordusu durumuna getirememişlerdir. FETÖ’yle birlikte el ele vererek Türk Ordusu’na İblis’in bile aklına gelmeyecek yol, yöntem ve iftiralarla kumpaslar kurmuşlar, onu kurt dalamış keçi sürüsüne döndürmüşlerdir. Ama bütün bunlara rağmen onun geleneğini tümüyle ortadan kaldırıp onu bir din devleti ordusu haline sokamamışlardır.

Eğitimi de aynı şekilde saldırı altında bulundurmalarına rağmen eğitim kurumlarını henüz Peşaver Medreselerine çevirememişlerdir, birer tarikat kurumu haline getirememişlerdir. Kendilerinin de ihsas ettiği gibi, bu karanlık işleri 2023 sonrasına ertelemişlerdir. Hani kendileri de diyor ya; “Bugüne kadar yaptıklarımızın tamamı bundan sonrakiler için hazırlıktı. Asıl programımızı 2023’ten sonra uygulamaya başlayacağız.”

Bu mücrimler topluluğu, bu Çıkar Amaçlı Suç Örgütü, en büyük düşman olarak Türk Milletini bellemiştir. Bunlar, devşiricileri, yapımcıları, iktidara taşıyıcıları ve orada tutucuları olan ABD Emperyalist Haydutları, İngiltere Emperyalist Haydudu ve Siyonist İsrail tarafından Türkiye Cumhuriyeti’ni, Vatanını BOP çerçevesinde parçalamakla görevlendirilmişlerdir.

Yine Ortadoğu’da da BOP Haritası’nın hayata geçirilmesi için bütün imkanlarıyla ABD’li efendilerine ve Siyonist İsrail’e hizmet edeceklerine dair söz vermişlerdir ve 20 yıldan bu yana o sözlerine sadakatle bağlı olarak görev yapmaktadırlar.

Bu hainler şu anda en çok hangi Ortadoğu ülkesiyle uğraşmaktadırlar?

En önemli Müslüman ülke olarak kimi karşılarına almışlardır?

Suriye Arap Cumhuriyeti’ni ve onun BAAS Rejimini ve lideri Beşşar Esad’ı…

Niye?

Çünkü efendileri olan ABD Emperyalist Çakalı onlara böyle emretmiştir. ABD’nin uzun yıllar Dışişleri Bakanlığını yapan ve ABD tarihindeki ilk kadın başkan adayı olan Hillary Clinton aynen şunu demiştir:

“İsrail’in, İran’ın güçlenmekte olan nükleer kapasitesiyle başa çıkmasına yardım etmenin en iyi yolu, Beşşar Esad’ı devirmeleri için Suriye Halkına yardım etmektir.

“Suriye’ye geri dönelim. İran’ın İsrail’in güvenliğini tehdit etmesini mümkün kılan şey İran ve Suriye’deki Beşşar Esad arasındaki stratejik ilişkidir. Bu, doğrudan bir saldırı yoluyla olmayabilir. Böyle bir şey İran ve İsrail arasında son 30 yıllık düşmanlık döneminde hiç gerçekleşmemiştir. Ancak Lübnan’daki Hizbullah gibi İran tarafından Suriye aracılığıyla güçlendirilen, silahlandırılan ve eğitilen güçler tarafından gerçekleştirilebilir. Esad rejiminin sona ermesi bu tehlikeli ittifakı da bitirecektir. İsrail yönetimi Esad’ın devrilmesinin neden kendi çıkarlarına olduğunu şimdi daha iyi anlıyor.

“Esad’ı devirmek sadece İsrail’in güvenliği için çok iyi olmayacaktır, aynı zamanda İsrail’in nükleer tekelini kaybetme konusunda gösterdiği anlaşılabilir korkuyu da hafifletecektir. Ayrıca, İsrail ve Birleşik Devletler, bir askeri harekâtı garantiye alacak boyutta tehlikeli olan İran programı üzerinde ortak bir görüş geliştirebilirler. Şimdi, İsrailli liderleri -gerekirse Washington’un itirazlarının da ötesinde- sürpriz bir saldırı yapma niyetine iten şey, İran’ın Suriye’yle stratejik müttefikliği ve İran’ın nükleer zenginleştirme programıdır. Esad’ın gidişiyle ve İran’ın bölgedeki güçleriyle İsrail’i tehdit edememesiyle birlikte; Birleşik Devletler ve İsrail, İran’ın programının kabul edilebilir eşiği geçmesinin bir kırmızı çizgi olduğu noktasında uzlaşabilirler. Kısacası, Beyaz Saray, Suriye’de doğru şeyi yaparak İsrail’in İran konusunda duyduğu kaygıyı hafifletebilir.

“Suriye’deki isyan şu anda 1 yıldan fazla süredir devam ediyor. Ne muhalefet geri çekiliyor, ne de rejim dışarıdan gelecek bir diplomatik çözümü kabul edecek. Suriyeli Diktatör Esad’ın fikrini, sadece kendi hayatının ve ailesinin tehlikeye gireceği bir güç kullanımı ya da tehdidi değiştirecektir.” (http://www.globalresearch.ca/hillary-clinton-destroy-syria-for-israel-the-best-way-to-help-israel/5515741)

İşte Emperyalist Haydudun en üst düzeydeki sözcüsünün bu itirafı, Tayyipgiller adlı mafyatik örgütün Türkiye’ye değil, ABD, İngiltere ve İsrail’e çalıştığının açık ve kesin kanıtı niteliğindedir.

Türk ve Türkiye düşmanı Tayyip’in “Katil” dediği İsrail’le, “Şerefsiz” dediği Birleşik Arap Emirlikleri’yle ve yine “Katil” dediği Suudilerle, onlara elçiler gönderip yalvar yakar olarak barışmasına rağmen Suriye’ye ve meşru lideri Beşşar Esad’a olan düşmanlığından asla vazgeçmemesinin, daha doğrusu vazgeçememesinin sebebi işte efendilerinin kendisine verdikleri bu yöndeki emirdir, görevdir.

Hep söyleyegeldiğimiz gibi o ve avanesi, 1500 yıllık İslam Tarihinde Ümmete en büyük zarar verendir. Türkiye Cumhuriyeti’ninse en ağulu düşmanları arasındadır…

Sözü uzatmayalım; bu hainler güruhu artık 20 yıldır izlemekte oldukları ihanet yolunun sonuna geldi.

Ne yaparlarsa yapsınlar, nereye çıkarlarsa çıksınlar Kaçak Saray’ları tepelerine yıkılacak ve mafyatik saltanatları çökecek. Alayı, hırsız, talancı müteahhitleriyle birlikte, ilçe ve il yöneticileri, belediye yöneticileri ile birlikte tüm avaneleri, işledikleri binbir suçun hesabını verecekler. Asla kaçışları, kurtuluşları olmayacak.

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

19 Mayıs 2022

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

Print Friendly, PDF & Email