Sorosçu Kemal’in Masasına topladığı, kendisi gibi Amerikan devşirmesi Ortaçağcı halk düşmanlarıyla yaptığı ahlâksız rüşvet pazarlığı

Şu Sorosdaroğlu Hacı Kemal’in, Tayyip’in kapı önüne koyduğu, ölüsü kokmuş Ortaçağcılarla yaptığı aşağılık rüşvet pazarlığına bakın bir ya…

Ne diyor, ABD Emperyalist Haydudu tarafından CHP’nin başına çöktürülerek Mustafa Kemal’lerin, İnönü’lerin kurduğu partiyi zıddına dönüştüren ve “Yeni CHP” haline getiren sahtekâr Sorosçu Hacı Kemal?

Diyor ki bu Ortaçağcı insan sefaletlerine:

“Ben sizi ‘Altılı Masa’ adını vereceğim bir masa etrafında toplayayım, sizinle sarmaş dolaş olup kaynaşalım. Sonra da siz beni Cumhurbaşkanı adayımız, diye öne sürün. Ben de size Başkan Yardımcılıkları, Bakanlıklar ve her birinize 6’şar, toplamda 24 milletvekili vereyim.”

Yani bu Sorosçu insan sefaleti, bu karanlık, Kuvayimilliye, Mustafa Kemal, İnönü ve Laik Cumhuriyet düşmanı, bu ahlâk yoksunu, bu siyasi miadını doldurup çöplüğe atılmış olan Ortaçağcıları yeniden diriltip Meclise sokma derdinde.

Yani bu Kemal, Altılı Masa’sındaki dört bileşenine CHP kontenjanından 6’şardan 24 milletvekili verecek…

Bu sefaletin derdi, kendisinin Tayyip’in koltuğuna oturabilmesidir. Türkiye Cumhuriyeti, Laiklik, Vatan, Halk zerre miktarda olsun umurunda değil.

Bakın, arkadaşlar; Tayyip’i kesince devirecek olan aday yani Ekrem İmamoğlu herkesin gözünün önünde duruyor. Tüm kamuoyu yoklamalarında Tayyip’e en az 3-5 puan fark atıyor bu adam.

Bunu niye göstermiyorsun aday olarak, Sorosdaroğlu?

Ama dediğimiz gibi, senin derdin sadece kendin; koltuk kapmak, makam, ün, poz sahibi olmak…

Ülen fare kadar varlık değeri taşımayan seni, ABD Emperyalist Çakalı tuttu, 2008’den 2010 yılına kadar uğraşarak CHP’nin başına çöktürdü. Hayal dahi edemeyeceğin bir mevkiye getirdi.

Bu yetmedi mi de ille de Cumhurbaşkanı olayım, diyorsun?

Yetmedi değil mi?..

Senin gibi, çocukluk ve gençlik yıllarında ezilmiş, horlanmış, itilmiş kakılmış, aşağılanmış ve tavşan kadar da yüreğe sahip olmadığı için ömrü korkular içinde geçmiş kişileri, senin örneğinde olduğu gibi karanlık, hayın, büyük güçler alıp o güne dek hiç düşünemedikleri makamlara getirdiler miydi, eline büyük güç ve yetki verdiler miydi, bu kişiler anında dönüşüme uğrayıp o ana kadarki kişiliklerinin tam tersi bir kişiliğe bürünüyorlar ve “Narsisistik Kişilik Bozukluğu” denen mental rahatsızlığa tutuluyorlar. Tipik örnekleri Tayyip, sen, Bahçeli ve Masan etrafındaki Ortaçağcı meczuplardır.

Ne demişti, kafayı Ortaçağcılıkla yakmış Davidson Ahmet, Tayyip’in Akit TV’sinde, damardan Tayyipçi Ali İhsan Karahasanoğlu karşısında?

Aynen şunu:

“Hayatım CHP zihniyetiyle mücadele etmekle geçti.”[1]

Hayatı, Mustafa Kemal’e “Kefere Kemal” diye saldırmakla geçmiş, parti yönetimine getirdiğin Mehmet Bekaroğlu nam vatan ve halk düşmanı Ortaçağcı nasıl bir tweet attı bugün?

“73 yıl önce rahmetli Menderes tek parti faşizmine karşı Yeter söz milletindir demişti. Tarih tekerrürdür. Biz de 73 yıl sonra iki partinin kurmakta olduğu faşizme karşı ‘Yeter söz milletindir’ diyoruz. AKP-MHP faşizmi bu sloganı kime karşı kullanacak, birbirlerine mi?”

Bekaroğlu’nun “rahmetle” andığı Amerikan uşağı, halk düşmanı, toprak ağası yani kalınlaşmış, derebeyleşmiş Tefeci-Bezirgân Adnan Menderes’in siyasi hayatını bakın nasıl anlatıyor, Aydın Adnan Menderes Üniversitesinin resmi internet sitesi:

“Siyasi Hayatı

“Menderes’in ilk siyasal yaşam mücadelesi ilginçtir ki aile içinde başlamıştır. Adnan Menderes politikaya atılma konusunda, bir taraftan çiftlik işlerinden dolayı çekince duyarken, bir taraftan da eşi Berin Hanım, Menderes’in politikaya atılması hususuna isteksiz yaklaşmıştır.

“1946’da Demokrat Parti Kuruldu

“Adnan Menderes, 1930 yılında kısa süreli de olsa Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın bir kolunu organize etti. Partinin kendini feshetmesinden sonra ise Cumhuriyet Halk Partisi’ne geçti ve 1931 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi’nden Aydın milletvekili olarak seçildi. 1945 senesine kadar, TBMM’de komisyon raportörlüğü yaptı. O yıl Saracoğlu Hükümeti’nin gündeme getirdiği Toprak Kanunu tasarısını şiddetle tenkit ederek, komisyondan istifa etti. Partide yaptıkları muhalefetten dolayı, 12 Haziran 1945’te, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü ile birlikte, CHP Disiplin Kurulu tarafından ihraç edildiler. Bu hareketler, Demokrat Parti’nin 7 Ocak 1946’da kurulmasına sebep oldu.”[2]

Demek ki neymiş, arkadaşlar?

Menderes 1930 yılından itibaren CHP’li, 1931’den itibaren de CHP’de milletvekili ve raportör yani yöneticilerinden biriymiş.

Niye muhalefet etmiş CHP’ye de o muhalefetinden dolayı atılmış?

Toprak reformuna karşı muhalefet etmiş. Yani CHP’nin toprak reformu yaparak çiftçimizi topraklandırma girişimine dayanamamış, “şiddetle” muhalefet etmiş yani isyan derecesinde karşı çıkmış CHP yönetimine.

Kiminle birlikte?

Kendisi gibi Amerikan devşirmesi halk düşmanlarıyla birlikte…

Celal Bayar deseniz; zaten tâ Osmanlı döneminde bile ülkeyi haraca kesen Alman Deutsche Bank’ın görevlisi, çalışanı, memuru. Ve o da Menderes gibi ensesi kalınlardan…

Onun siyasi hayatı nerede geçmiş o güne kadar?

Manisa Celal Bayar Üniversitesinin resmi internet sitesinden okuyalım:

“(…)

“1921’de İktisat Bakanlığı’na getirildi. Lozan Barış Konferansı’na müşavir göreviyle katıldı. 1923 seçimlerinden sonra İkinci Büyük Millet Meclisi’ne İzmir Milletvekili olarak girdi. 1924’te Türkiye İş Bankası’nı kurma görevini üstlendi. 1937’de Atatürk tarafından Türkiye Cumhuriyeti’nin 14. Başbakanı olarak tayin edildi ve ilk kabinesini kurdu.

“CHP’de arkadaşları ile 1945’de Dörtlü Takrir’i verinceye kadar görev aldı ve bu tarihte Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan ile birlikte Demokrat Parti’yi kurdu ve başkanlığına getirildi. 14 Mayıs 1950 genel seçimlerinde genel başkanı bulunduğu Demokrat Partinin iktidarı büyük çoğunlukla kazanması ile 22 Mayıs 1950’de toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi Bayar’ı Cumhurbaşkanlığına seçti.”[3]

Açıkça görüldüğü gibi, arkadaşlar; Bayar’ın da siyasi hayatı 1945’e kadar CHP içinde yöneticilikle, bakanlıkla, başbakanlıkla geçiyor. Bu da Menderes gibi Parababalarından olduğu için İnönü ve ekibinin yapmak istediği toprak reformuna karşı çıkıyor. Fakat Menderes’ten farkı, bunun Modern Parababası olması yani Finans-Kapitalistlerin temsilcisi olmasıdır. 1924’te Türkiye’nin ilk Finans-Kapital örgütü olan İş Bankası’nı kurmakla görevlendiriliyor.

Demek ki arkadaşlar; Bayar-Menderes liderliğindeki Demokrat Parti, Modern Parababaları olan Finans-Kapitalistlerle Antika Parababaları olan Tefeci-Bezirgânların ittifakından oluşan ve onların çıkarlarını savunan bir partidir.

Bunların “Yeter, söz milletindir!”, diyen afişi de tam bir sahtekârlık örneğidir. Bir kere sen o güne kadar milletin sözünün geçmediğini iddia ettiğin partinin içinde, yönetiminde ve en tepesinde bulunmuşsun.

Kime diyorsun “Yeter!” diye?

Kendi kendine mi?

Bu sloganın içerdiği ikinci namussuzluksa şudur:

“Söz milletin” kandırmacası altında, aslında sen; “Bağımsızlık yeter! Söz bundan sonra Antika ve Modern Parababalarıyla Amerika’nın olsun”, diyorsun. Nitekim 14 Mayıs 1950’de kurulan DP iktidarıyla da yapılan aynen budur.

Bu iktidarın Başbakanı olan Menderes, atayacağı bakanları bile Amerika’nın Ankara Büyükelçiliği aracılığıyla Amerikan Dışişlerine, dolayısıyla Washington’a soran ve ancak oradan onay aldıktan sonra atama yapabilen sıfır numara bir Amerikan uşağıdır. Ve 1950 ile 1960 arasında Ordudan Polise, Emniyete, Milli Eğitime, devletin neredeyse bütün kurumlarına CIA ajanlarını yerleştiren iktidardır bu halk düşmanı, vatan millet düşmanı DP iktidarı. Tabiî bu arada sanatı da özellikle sinemayı da denetimlerine aldı bu ajanlar. Amerika’nın emperyalist kültürünün de saldırısına uğradı Türkiye. Devlet kurumlarını CIA’nın ve diğer Amerikan İstihbarat örgütlerinin ele geçirişine, 2012 yılındaki Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı’yı Anma Toplantısında şöyle değinmiştik:

***

Dünyanın başhaydut devleti ABD’dir, bildiğimiz gibi. Bu konuda bir paragraf okumak istiyorum, bunun iç yüzünü anlatan. Yılmaz Dikbaş’ın “Atatürkçüler Yenildi” adlı kitabından. 27 Mayıs’a biz Politik Devrim diyoruz. Çünkü sosyalizmi özgür bıraktı. Ve biz, bizim kuşak hep 27 Mayıs’ın ürünüyüz. Kontrgerilla’nın özel örgütü MHP’nin kurucu başkanı Alpaslan Türkeş de 27 Mayıs’çılar içinde biliyorsunuz. O da katılmıştı.

Bir Dinleyici: 27 Mayıs bildirisini okudu.

Nurullah Ankut Yoldaş: O okudu. Radyoda o okudu 27 Mayıs sabahı. Türkeş bildiğimiz gibi dünyada ABD’nin Kontrgerilla eğitiminden geçirdiği ilk üç kişiden biridir.

Bir Dinleyici: Dört kişiden…

Nurullah Ankut Yoldaş: Dört kişiden biri. 1944 yılında İsmet İnönü ırkçılık, Turancılık yargılamasından dolayı bunu ordudan atıyor. Hapse giriyor, ordudan atıldığı gibi. Ama 1945 sonrası ABD’de Kontrgerillayla bağlantı kurduğu için ABD’nin baskısıyla İnönü yeniden orduya almak zorunda kalıyor. Yani tâ o zamandan CIA’yla iç içe geçmiş bir faşist Türkeş. 27 Mayısçılar da daha sonra bunu içlerinden atıyorlar, bildiğimiz gibi.

“27 Mayıs 1960 askeri darbesinin (yazar darbe, diyor, tabiî bizce devrim, politik devrim. – N. Ankut.) güçlü albayı Alpaslan Türkeş, bakın neler anlatıyor: (Hulusi Turgut, “Türkeş’in Anıları-Şahinler Dansı”, sayfa 202-204’ten aktarıyor)

“27 Mayıs’tan sonra bakanlıkları dolaşmaya başladım. İçişleri Bakanlığı’na gittiğimde, orada, ayrı bir odada, bir ayrı büroda Amerikalıları gördüm. Bizim yetkililere (yani İçişleri yetkililerine – N. Ankut)

“Nedir bu? diye sorduğumda şu cevabı aldım:

“Biz komünizmle mücadele için Amerika ile işbirliği yapıyoruz. Buradaki Amerikalılar da onlarla bizim aramızdaki işbirliğinin koordinasyonunu yapıyorlar.” (Yılmaz Dikbaş, Atatürkçüler Yenildi, s. 35-36)

Yani CIA’yla, Pentagon’la, Washington’la koordinasyonu sağlıyorlar, diyor, İçişleri Bakanlığındakiler.

Kime karşı?

Sovyetler’e, Sosyalist Kamp’a, tabiî içerdeki komünistlere de karşı. Usta’mızı falan Harbiye zindanlarına atıp 2 yıl gün ışığı göstermeden tutan aynı ekip, arkadaşlar.

“Ama işi biraz daha inceleyince gördüm ki, İçişleri Bakanlığına dışarıdan (çok önemli arkadaşlar – N. Ankut) gelen şifre, telgraflar ile bakanlıktan dışarı çıkan tüm evraklar oradan geçiyor. Yani onlar, bunları görüyorlar, kontrol ediyorlar.” (agy)

Yani İçişleri Bakanlığı tümüyle bunların denetiminde, gözetiminde.

Ne zaman?

Daha 50’li yıllarda. Bundan 60 küsur sene önce.

“Bunu öğrenen Alpaslan Türkeş, Amerikalıların odadan çıkarılmasını ister.”

Tabiî niye ister?

Onlar oradaysa kendisinin sıradan basit bir memur olmanın ötesinde bir işlevi kalmaz. Tabiî bu da kendince inisiyatif koymak istiyor. Tamam, Amerikalılarla işbirliği halinde içerde komünistlere, sosyalistlere karşı mücadele edelim ama bizim de bir inisiyatifimiz olsun istiyor.

“Amerikan Yardım Binası’na gitmelerini orada çalışmalarını söyler.”

Bu Amerikan Yardım Binası, AID değil mi, arkadaşlar, kısaltılmışı?

Açılımını yazmıştım kitaplarımızda var da şu anda aklıma gelmiyor arkadaşlar. Amerikan Yardım Teşkilatı olacak.

“Amerikan Yardım Binası’na gitmelerini orada çalışmalarını söyler.

“Bundan sonrasını Türkeş anlatıyor:

“Ben bu talimatı verdikten sonra, CIA’nın Ankara’daki Başkanı olan zat, bana geldi. Çankaya’da oturuyordu. Hatta bir iki defa birlikte yemek yemiştik. Oradaki Amerikalıların kalmasını rica etti. Ben ısrar ettim. Sonra dedim ki,

“Biz sizinle dostuz. Amerika’yla dostluğumuzu sürdürmek kararındayız. Komünizmle mücadelede sizinle işbirliği yapacağız.

“Fakat onlar orada kalmamalı.

“Derken, Amerikan Büyükelçisi geldi. Aynı talebi ileri sürdü. Israr ediyorlar, üzülüyorlardı. Ona da aynı şeyi söyledim. Bununla da yetinmeyip ardından daha sonra bir de mektup yazdı Amerikan Büyükelçisi. Orası zaten küçük bir odadır, önemli değildir. Orada kalmalarına müsaade edin diyorlardı.

“Bu arada, ABD’nin Ankara Büyükelçiliği Birinci Sekreteri William H. Doyle, 25 Temmuz 1960 tarihinde Başbakanlık Müsteşarı Albay Alpaslan Türkeş’e bir mektup gönderir ve İçişleri Bakanlığı’ndaki büronun CIA Ofisi olduğunu açıklar.”

Sıradan Amerikalıların değil, CIA’nın Ofisi, diyor.

Peki, bu olay nasıl sonuçlandı, İçişleri Bakanlığı’ndaki Amerikalıların CIA bürosu ile ilgili sonradan bir soruşturma yapıldı mı?

“İşte Türkeş’in cevabı:

“Hayır, olmadı.”(agy, s. 35-36)[4]

***

Bayar-Menderes-DP İktidarı, işte budur, arkadaşlar…

Şimdi Tayyipgiller AKP’si de Sorosçu Kemal ve avanesinin Yeni CHP’si de rahmetli şairimiz Hayaloğlu’nun deyişiyle; “Nereden baksan tutarsızlık, nereden baksan ahmakça” ve hatta namussuzca olan bu afişe sarılıyorlar…

İşte Türkiye’nin bugün getirilmiş olduğu hazin durumun çok net göstergelerinden biri de budur, arkadaşlar.

Sorosçu Kemal’in Altılı Masa’sının bir diğer Amerikan devşirmesi, damardan Amerikan uşağı olan Bilderbergci, Davosçu Ali Bebecan ne demişti 25 gün kadar önce, arkadaşlar?

Devrim Kanunlarını kaldıralım, tarikat ve cemaatlere yasal meşruiyet kazandıralım…

Halka verebilecekleri hiçbir olumlu şey olmayan bu halk düşmanı satılmışlar, koro halinde dinciliğe sarılıyorlar, Ortaçağcılığa sarılıyorlar, Laiklik ve Kuvayimilliye düşmanlığına sarılıyorlar. Çünkü bu ahlâksız sefaletlerin hepsinin de devşiricisi ve efendisi olan ABD Emperyalist Çakalı bunlara diyor ki; Kuvayimilliye’nin de, Mustafa Kemal’in de, İnönü’nün de, Laik Cumhuriyet’in de izini tozunu silin. Size Ilımlı, Liberal İslam lazım bundan sonra… Bunlar da aynen onu yapıyor.

Sorosçu Kemal ne demişti birkaç gün önce?

Geçmişteki Eski CHP’yle şu anki AKP bire bir aynıdır. Biz o CHP’den kurtulduk, özgürleştik. Demokrat olduk…

CHP yönetimine kendisi gibi Amerikan devşirmelerini, Amerikan ajanlarını, sınangılı kaşar Kuvayimilliye, Mustafa Kemal, İnönü ve Türkiye düşmanlarını dolduran bu insan sefaleti de çok namussuzca bir siyaset yapıyor aslında.

Ülen tüm milletvekili adaylarını, yanına aldığın iki kişiyle birlikte sen belirliyorsun. Ne parti organlarının ne yönetimin ne delegelerin hiçbir söz ve yetkisini kabul etmiyorsun.

Hangi demokrasiden, özgürlükten söz ediyorsun?..

Ve hangi yürekle edebiliyorsun bu lafları?..

Aslında Tayyip’le bire bir benzeşen kendinsin despotlukta, antidemokratlıkta ve Narsisistik Kişilik Bozukluğunda.

İşin en hazin tarafı nedir, biliyor musunuz arkadaşlar?

Bu Sorosçu Kemal denen sinsi, kalleş, sahtekâr; Kuvayimilliye, Mustafa Kemal ve Laik Cumhuriyet düşmanlığını, hep söyleyegeldiğimiz üzere, bir günah çocuğu gibi karnında taşıyor. Uygun yer ve zamanı kollayarak da zaman zaman kusuyor, işte yukarıda görüldüğü gibi. Altılı Masa adı altında etrafına topladığı satılmış Ortaçağcıların da tamamı aynen kendisi gibidir.

Bunlardan halkımıza da vatanımıza da zerre miktarda olsun bir fayda gelmez…

Gerçek böylesine meydanda olmasına rağmen CHP kadrolarından bir tek kişi çıkıp da bu Sorosçu’ya; “Ne yapıyorsun ülen!”, diyemiyor. Çünkü alayı makam, koltuk, tatlı maaş ve tatlı emeklilik derdine düşmüş. Başka hiçbir şey umurlarında olmaz hale gelmiş.

Türkiye’de tersine bir seleksiyon var, arkadaşlar. Siyasette yukarıya doğru çıkıldıkça insani kalite düşüyor, azalıyor, tükeniyor. En tepedeyse sıfırlanıyor…

Bunların kendine uygun medyaları da var, bildiğimiz gibi. “Mangır”a bağladıkları, muhalifi oynayan gazete, TV yöneticileri ve patronları, aydınları, yazarçizerleri de var. Onlar da bu Sorosçu ve Altılı Masa’sının ihanetlerine övgüler düzüp şakşak çekiyorlar. E, onlara verilen görev de bu. Kimse kimseye boşuna “mangır” vermez…

Sonuç olarak; yine bir biz kaldık, arkadaşlar; Mustafa Suphi ve Onbeşler’in, Şefik Hüsnü’lerin, Kıvılcımlı’ların, Denizler’in, Mahirler’in ve bütün devrim şehitlerimizin izlediği yoldan bir milim sapmaksızın halkımızın kurtuluş davasını sürdüren.

Ve yine bir biz kaldık; Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın, Kuvayimilliye şehitlerimizin, Mustafa Kemal’lerin, İnönü’lerin antiemperyalist, tam bağımsızlıkçı geleneğini sürdüren. Onların hatırasına sadakatle bağlı kalan…

Ve hep söyleyegeldiğimiz gibi, 1919’da başlayan ve 1922’de zaferle sonuçlanan siyasi kurtuluşumuzu sosyal kurtuluşla tamamlayacağız, bütünleyeceğiz, taçlandıracağız. Devrimci Demokratik Halk İktidarını kuracağız en sonunda…

Şimdilik ortalıkta her türden ve boydan Amerikan uşakları, satılmışlar, insan sefaletleri cirit atıyor olabilirler. Olsunlar bakalım. Efendileri olan ABD-AB Emperyalist Haydutlarıyla birlikte defolup gidecek bunlar. Adları da Tarihin hainler defterinde yerini alacak.

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

28 Ocak 2023

Nurullah Efe Ankut
HKP Genel Başkanı

  

[1] https://halktv.com.tr/gundem/davutoglu-hayatim-chp-zihniyetiyle-mucadele-etmekle-gecti-425617h.

[2] https://www.adu.edu.tr/tr/adnan-menderes-kimdir.

[3] https://www.mcbu.edu.tr/Sayfa/Adimiz_Devlet_Adami_Celal_Bayar.

[4] Nurullah Ankut, Lenin Sonrasının Marksizmi Leninizmi Işığında Dünya ve Türkiye, Derleniş Yayınları, Mayıs 2014, s. 194-196.

Print Friendly, PDF & Email