Sivas Katliamı’nın, Sorumlusu AB-D Emperyalistleri ve Yerli Satılmışlardır!

İzmir’de Sivas Katliamı Anması
Sivas’ın Hesabı Sorulacak!

2 Temmuz 1993’te  Pir Sultan’ı Anma Şenlikleri’ne katılmak için Sivas’ta bulunan 35 aydının Şeriatçılar tarafından yakılarak katledilmesinin 24’üncü yılında İzmir Karşıyaka’da bir basın açıklaması gerçekleştirdik.

Sivas Katliamı anısına yakılan türküler ve “Sivas’ın Hesabı Sorulacak”, “Sivas’ın Işığı Sönmeyecek”, “Gün Gelecek Devran Dönecek Katiller Halka Hesap Verecek” sloganları eşliğinde başlayan eylemde HKP Genel Sekreter Yardımcısı ve İzmir İl Başkanı Av. Tacettin Çolak bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

Açıklamasında dönemin ABD uşağı devlet yetkililerinin katliamı engellemek için hiçbir şey yapmadıklarını söyleyen Çolak, Sivas Katliamını AB-D Emperyalistlerinin işbirlikçiliğini yapan siyasi iktidar ve şeriatçı-faşist örgütlerin el birliğiyle gerçekleştirdiklerini belirtti. Katliamın 1950’lerde Yeşil Kuşak Projesi adı altında başlayan ve günümüzde Büyük Ortadoğu Projesi olarak bilinen karanlık sürecin bir parçası olduğunu vurgulayan Çolak, aradan geçen 24 yılda da emperyalistlerin ve uşaklarının daha hızlı adımlarla hedeflerine doğru ilerlediklerini söyledi.

Av. Tacettin Çolak açıklamasını “Bizler Katliamdan sonra “Çok şükür” diyen Çiller’leri de, Katliamın yargılaması zaman aşımına uğratıldığında “Hayırlısı olsun” diyen Tayyipgiller’i de asla unutmayacağız. 35 aydınımızın acısı hâlâ kor gibi yüreğimizi yakmaktadır. Bu nedenle bu Katliamı yapan ve yaptıran tüm eli kanlı güçler halk önünde hesap verene kadar mücadele etmeye kararlıyız.” diyerek noktaladı.

Karşıyaka halkının yoğun ilgiyle karşıladığı eylem sloganlar ve alkışlar eşliğinde sonlandırıldı. 2 Temmuz 2017

HKP İzmir İl Örgütü

Okunan Açıklama:

Sivas Katliamı’nın, Sorumlusu AB-D Emperyalistleri ve Yerli Satılmışlardır!
Sivas Katliamı’nı, Unutmadık, Unutmayacağız!

Bundan 24 yıl önce, 2 Temmuz 1993’te, Sivas’ta, Ortaçağcı Şeriat özlemcileri, 35 ilerici aydınımızı yakarak katletti. Halk ozanı Pir Sultan’ı Anma Şenliklerine katılmak üzere Sivas’ta bulunan aydınlar, Madımak Oteli’nde 8 saat boyunca kuşatıldıktan sonra yakılarak katledilmişlerdi.

Otelin içinde aydınlar can verirken bu insanlık dışı, canavarca eylemi gerçekleştiren Şeriatçılar, Ortaçağ özlemlerini “Şeriat isteriz”, “Sivas laiklere mezar olacak” şeklinde haykırıyorlardı. Katledenlerin zafer çığlıkları, diri diri yanan insanların çığlıklarını bastırıyordu.

Bu 8 saat boyunca katliamın engellenmesi için Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü de dahil olmak üzere birçok üst düzey devlet yetkilisi telefonla aranmış ve insanların kurtarılması talep edilmişti. Oysa o zamanın AB-D’ci devlet yöneticileri, esir edilmiş masum aydınları ve gençleri korumak yerine, katliamcı Ortaçağcı güruhu savunmakla meşguldüler. Dönemin Cumhurbaşkanı S. Demirel  “halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyiniz” diyerek şeriatçı katiller sürüsünü koruyor ve ilgilileri uyarıyordu.  Böylelikle devletin bilinçli taraflılığı ve hatta yol göstericiliği ile bu Katliam gerçekleştirilmiş oldu.

Aynı zamanda ABD vatandaşı da olan Başbakan Çiller’in katliamdan sonra, 3 Temmuz günü sarf ettiği sözler hâlâ zihinlerimizdedir:

“Çok şükür, otel dışındaki halkımız bu yangından zarar görmemiştir!.. Halktan kimsenin burnu kanamamıştır ve ölenler de çıkan yangından boğularak ölmüşlerdir. Olayı bu kadar büyütmek yanlış, bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi” demişti, sınangılı emperyalist uşağı.

Gördüğümüz gibi Sivas Katliamı’nı,  AB-D Emperyalistlerinin işbirlikçiliğini yapan siyasi iktidar ve şeriatçı-faşist örgütler birlikte gerçekleştirmişlerdir. Yobazlar sürüsü insanlara saldırırken, en küçük hak arama hareketine müdahale eden kolluk güçleri de olayları katliamla sonuçlanıncaya kadar seyretmekle yetinmiştir. Daha sonrasında da katliamın baş sorumluları yakalanıp yargılanmadığı gibi dava da zaman aşımına uğratılmıştır.

 

Peki neden yapılmıştır 2 Temmuz Sivas Katliamı?

2 Temmuz, ilmek ilmek örülen bir karanlık örtünün en önemli parçalarından biridir, tıpkı Çorum, Maraş ve Gazi Mahallesi Katliamları gibi. Bu karanlık örtü bugün ülkemizin ve tüm Ortadoğu’nun üzerindedir. Bu karanlık örtü, milyonlarca insanı katletmiştir, hem ülkemizde hem de Ortadoğu’da. Bu örtünün terzisi AB-D Emperyalizmidir. Terzinin ülkemizdeki yamakları ise başımıza musallat olmuş iktidardaki gerici, Ortaçağcı Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfı ve yerli Finans-Kapitalistlerdir. Bu örtünün adı 1950’lerle birlikte “Yeşil Kuşak Projesi”, bugün ise “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)”tur.

Birkaç yüz kişiden oluşan bir avuç Parababasının kendi maddi-ekonomik çıkarları için dünyayı kan gölüne çevirmesi olan emperyalizm, gözünü diktiği ülkelerde emeline ulaşmak için, Lenin Usta’nın deyimiyle, “Geri, ölü ve Ortaçağ kalıntısı ne varsa hepsini desteklemektedir.”

Bu nedenle AB-D Emperyalizmi, 1950 yılından sonra ülkemizdeki en gerici sınıf olan Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının gelişmesini, örgütlenmesini sağlamış ve bugün onu iktidarda tutmaktadır. Bu nedenle laiklik, bilim, dahası insanlık ölsün diye Sivas’ı, Çorum’u, Maraş’ı ve daha nice katliamları yaptırmıştır işbirlikçilerine, ortaklarına. Şeriat adı verilen Ortaçağcı düzen karanlık düzen gelsin diye…

Ne yazık ki son 24 yılda emperyalizm ve onların desteklediği gerici sınıf ve güçler bugün daha da hızlı adımlarla hedeflerine ulaşmak üzeredirler. Ortadoğu, BOP çerçevesinde hızla şekillendirilirken, ülkemiz de yeni bir Yugoslavya olma yolundadır. Emperyalistlerin ülkemize biçtiği rol “parçalanma” ve faşist bir din devletine doğru sürükleniştir. Bu, 1919’da yırtılıp atılan Sevr Haritasının yeniden önümüze konulmasıdır.  Son 15 yıllık sürede Tayyipgiller’in, Pensilvanyalı İmam’la el ele vererek ülkeyi yerle bir edip enkaza çevirmesi, orduyu, yargıyı, eğitimi ve en önemlisi laikliği yok etmesi bundandır. Bugün Emperyalizm, işbirlikçileri eliyle ahlâkı,  vicdanı ve hatta din ve imanı da mahvederek kendisine göre bir inanç ve insan karakteri oluşturmuştur. Afyonlanmış kitleler artık CIA İslamı’nın-Dininin, düşünmeyi, muhakemeyi bilmeyen müritleri haline getirilmişlerdir.

Bu nedenle en başından dediğimizi bir kez daha söylemek gerekirse; madem bu katliamların, acıların sorumlusu emperyalizm ve onun yerli uşaklarıdır, o halde emperyalizme ve onun satılmış yerli ortaklarına karşı durmak insanlığımızın ilk görevidir. Savunmamız gereken şey; tam bağımsız ve tam laik bir ülkedir. Ortaçağ gericiliğine, yerli-yabancı Parababalarına ya tam karşı durulacak, savaşılacak ya da ölümlerden ölüm beğenilecektir. Sivas’ta ölen 35 aydınımızın da, diğer katledilen insanlarımızın da hesabı ancak bu şekilde sorulabilir.

Bizler Katliamdan sonra “Çok şükür” diyen Çiller’leri de, Katliamın yargılaması zaman aşımına uğratıldığında “Hayırlısı olsun” diyen Tayyipgiller’i de asla unutmayacağız. 35 aydınımızın acısı hâlâ kor gibi yüreğimizi yakmaktadır. Bu nedenle bu Katliamı yapan ve yaptıran tüm eli kanlı güçler halk önünde hesap verene kadar mücadele etmeye kararlıyız.

Bugün gerici, asalak ve insanlık düşmanı güçler kazanmış gibi görünse de, son olarak Gezi İsyanı’mızda yakaladığımız heyecan ve cesaretle ve bu kez  örgütlü gücümüzle, er ya da geç bu geriye gidişi durduracağız. Buna inancımız tamdır!

 

Şeriat Ortaçağdır!

Şeriata Karşı Ya Birleşmek! Ya Ölüm!

Kahrolsun AB-D Emperyalizmi!

2 Temmuz 2017

Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi

Print Friendly, PDF & Email