Şeriat; toplumu 1400 yıl öncesinin Ortaçağ’ına götürür ve oraya sabitler…

Türkiye, 15 gündür 6 yaşındaki kız çocuklarının evlendirilmesi rezaletini konuşuyor, bildiğimiz gibi. Konuya doğrudan girelim, hiç lafı dolandırmadan…

Bunun İslam’da yeri var mıdır?

Evet. Ne acıdır ki vardır, arkadaşlar. Hem de teorisiyle, pratiğiyle yani yaşanmışlıklarıyla…

İşte bu konuya ilişkin bugün de İlahiyatçı Arif Tekin’in görüşlerini, tespitlerini-saptamalarını aktaracağız. Daha önce de belirttiğimiz gibi, Arif Tekin, Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde doğmuş, çocuk yaşta çevredeki Medreselere kaydolmuş ve 15 yıl boyunca orada eğitim alıp Klasik Arapçayı, Kur’an’da gramer hatası bulacak denli yetkinliğe ulaşarak öğrenmiştir. Sonrasında da İmam Hatip Lisesini bitirmiş, devamında İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun olmuştur.

Evet, arkadaşlar; Arif Tekin’in konuya ilişkin anlatımı aynen şöyledir:

***

c) İslam Liderinden Çarpıcı Örnekler:

1) İslam Lideri Emekleyerek Yürüyen Bir Kız İçin Evlilikten Söz Ediyor!

Ayşe evlenirken yaşı kaçtı sorusuna yanıt vermeden önce, İslam lideri Muhammed’le ilgili saptadığım bazı önemli bilgiler var; önce onları paylaşmak isterim. Çünkü konumuzla yakından alakalıdır.

Hz. Muhammed bir gün Abbas’ın kızı Ümmü Habibe’yi görünce ondan hoşlanır ve “Ergenlik çağına geldiğinde ben hâlâ yaşıyorsam onunla evleneceğim!” der. Peki, Muhammed bu sözü söylerken acaba kız kaç yaşlarındaymış? Bunun yanıtı hadiste net olarak geçiyor. Bilgiler şöyle: Muhammed bunu söyleyince kız henüz sütten kesilmiş, emekleyerek yürüyordu. Ancak kız büyümeden Muhammed erken vefat ediyor; daha sonra büyüyünce Esved b. Sinan adında bir erkekle evleniyor ve bu çiftten Rızk adında bir erkek çocukla Lübabe adında bir kız çocuk dünyaya geliyorlar …

Evet; bu hadise İslami kaynaklarda anlatılmaktadır. Peki, bu vahim, ürkütücü olayın kaynakları güçlü mü? Evet kaynaklar güçlü. Dört hak mezhepten biri olan Ahmet b. Hanbel (h.24 1 .ö), Ebu Ya’li (h.307.ö), Taberani (h.360.ö), İbni Abdilberr (h.463.ö), İbni Esir (h.630.ö), Heysemi (h.807.ö), İbni Hacer Askalani (h.852.ö), Ali el-Mütteki (h.975.ö) ve daha adını sayamadığım pek çok İslam alimi bu konuyu işlemişlerdir. Adını saydığım bu alimler bunu anlatırken de, Hz. Muhammed bu yaştaki bir kız çocuğuna nasıl böyle söyler demeleri gerekirken, tersine; acaba bu küçük yaşta Hz. Muhammed’i gören bir kız kaçıncı dereceden sahabi sayılır gibi gülünç ve ibretlik konular üzerinde durmuşlardır. Bunu bu şekilde anlatanın, İbni Hacer Askalani gibi ünlü bir İslam alimi olması daha da ilginç![1]

2) Güzel Kadını İslam Liderinden Niye Kaçırıyorlar?

Sunacağım örneği başka kaynaklarımda -detaylı olmasa da- gündeme getirdim. Burada konunun bütünlüğü açısından bir kez daha değinmekte yarar var.

Çarpıcı örneğimiz şöyle: Bir gün Muhammed’in eşlerinden Ebubekir ve Ömer kızları Ayşe ve Hafsa, evleri yanında oturup sohbet ederken o sırada Sevde Yemani adında genç bir kadın yanlarına gelir. Sevde hem fizik olarak gayet güzel, hem de o sırada giyindiği elbise ancak özel günlerde kullanılan tipten. Ayşe ve Hafsa kadını bu halde görünce buna bir çare bulalım diye kendi aralarında konuşurlar. Hatta şunu söylerler: Hz. Muhammed az sonra gelir; bize kıyasla bu parlayan kadını görürse niyeti bozulur, derler. O yüzden hemen bir plan kurarak kadını, daha önce tandır yeri olarak kullanılan ve içi toz, pislik dolu kötü bir yere gönderirler ve tahmin ettikleri tehlikeyi bu formülle atlatmış olurlar.

Burada şu söylenebilir: Efendim Hz. Muhammed’in iki eşi onun hakkında böyle düşünmüşse, kendisi ne yapsın? Hayır; böyle demekle konu kapatılamaz! Çünkü Ayşe ile Hafsa Hz. Muhammed’in en popüler, işin hakkını veren, okur-yazar hanımları. Onu bu konularda çok iyi tanıdıkları için bunu söylüyorlar. Eğer Muhammed’ in anlayışı farklı olsaydı bu tür kötü niyetler onların aklına gelmezdi. Hz. Muhammed’in kadınlarla ilişkisi konusunda genel durumu da göz önüne alındığında (Eşi Zeynep’i binbir senaryo ile Zeyd’den alması, Safiye’nin güzelliğine hayran kalınca onu Dihye’den alması, Hafa gününde ve onun odasında Marya ile sevişirken yakalanması, Cüveyriye, Reyhane ve diğer hanımlarıyla ilgili hayat hikayesine bir bütün olarak bakıldığında) tereddütsüz olarak şu söylenebilir ki, şayet Ayşe-Hafsa o kadını o hale getirmemiş olsalardı muhakkak Muhammed ona el koyardı. Baksanıza yukarıdaki örnekte ufak kız, daha yeni sütten kesilmiş, emekleyerek yürüyor; kendisi ise altmış yaşlarında ve büyüdüğünde ben hayatta isem onunla evleneceğim, diyor. Ayşe ve Hafsa yangından mal kaçırır gibi kızı Muhammed’den kaçırıyorlar! Bunlardan daha net örnek ne olabilir?

Sevde Yemani olayını İbni Ehi Asım (h.287.ö), Ebu Ya’li (h.308.ö), Taberani (h360.ö), Heysemi (h.807.ö) bunu iki kaynağında, Ahmet b. Ebubekir Buseyri (h.840.ö) iki yerde ve İbni Hacer Askalani (h.852.ö) gibi isimler işlemişlerdir. Önceki olayda itiraz eden olmadığı gibi burada da hem kimse konuyu yalanlamamış/olayın meydana geldiğini kabul etmiş, hem de “Kardeşim, Hz. Muhammed kadın konusunda çok mu tehlikeliymiş ki onun hakkında bu inanılmaz olaylar güvenilir İslami kaynaklarda anlatılır?” gibi eleştirel bir yaklaşımda bulunmamıştır.[2]

(…)

6) Ayşe Gerçekten Dokuz Yaşında Gelin mi Olmuş?

İfk olayında İslam lideri Muhammed birçok kişiden Ayşe’nin böyle bir şeye (zina yapmaya) meyilli olup olmadığını soruyor. Onlardan biri de Ayşe’ye hizmet eden cariye asıllı Berire’dir. Hz. Muhammed ondan sorunca, kadın şu akıllıca yanıtı veriyor: Ayşe küçük yaşta bir kadın. Hamurunu yoğururken evcil keçi gelip hamurunu yiyor, kendisi farkında bile olmuyor. Bu açıklamalar en başta Buhari’de ve Müslim’de geçiyor.[3] Ayşe, “Ben babamdan istenirken 6, düğünüm yapılırken 9 ve Muhammed’den dul kalırken de 18 yaşlarındaydım” diyor. Ayşe’nin bu açıklaması da Buhari’de, Müslim’de ve tüm hadis külliyatında geçiyor.[4] Ayşe, hicri 58 yılında 63 yaşında iken hayata veda ediyor. Bu da tartışmasız![5] Bunu bu şekilde Ayşe’den aktaranlar, onun ablası Esma’nın oğlu Urve, Esved ve Yahya b. Abdurrahman b. Hatip’tir.

Ayşe’nin yaşı konusunda başka kaynaklarımda yeterince bilgi verdim. Burada bunu bir daha kaleme almamın nedeni, bazı sözde ilahiyatçı akademisyenlerin televizyon ekranlarına çıkıp Ayşe’nin yaş konusunu çarpıtarak anlatmalarıdır. Bu aynı zamanda onlara da bir yanıttır. Ayşe’nin yaşıyla ilgili ilkin altı hadis kitabındaki bilgiden ve elbette hadis kaynakları denince ilk akla gelen Buhari’den başlayalım.

Ayşe evlilik hikayesini kendisi anlatıyor: “Ben altı yaşında iken Muhammed beni babamdan isteyip nikah etti. Sonra biz Medine’ye hicret ettik. Haris b. Hazrecoğullarının yanına/mahallelerine yerleştik. Bir ara ben sıtmaya yakalandım, bu hastalıktan saçım döküldü. Sonra iyileştim ve saçlarım tekrar gürleşti, omuzlarıma kadar uzadı. Bir defasında ben arkadaşlarımla beraber salıncakta oynarken annem Ümmü Ruman yanıma gelip beni çağırdı. Ben de yanına vardım. Ne yapmak istediğini bilmiyordum. Elimi tuttu, eve doğru gidiyoruz. Evin kapısına vardığımızda durduk. Ben yorgunluktan kaba kaba soluyordum. Sonunda soluğum biraz yatıştı. Sonra annem su aldı, onunla yüzümü, başımı sıvazladı ve beni eve koydu. O sırada Ensar’dan birtakım kadınlar hazır bulunuyordu. Onlar bana, hayır ve bereket üzere geldin, hayırlı kısmete geldin, dediler. Annem beni bu kadınlara teslim etti. Bunlar da benim kılığımı kıyafetimi düzelttiler ve Muhammed’e teslim ettiler. Ben Muhammed’i ansızın görünce sıkıldım. Ensar kadınları beni Muhammed’e teslim ettiklerinde, dokuz yaşındaydım …” diyor. Ayrıca Ayşe’nin altı yaşında nişanlandığını ve dokuz yaşında iken Muhammed’in onunla gerdeğe girdiğini net bir şekilde belirten hadisler Buhari’de beş yerde geçiyor.[6] Müslim de az önce Buhari ‘den sunduğum bilgileri paylaşıyor. Yani Ayşe altı yaşında iken babasından istenir, nişan yapılır, dokuz yaşında Hz. Muhammed onunla gerdeğe girer hikayesi her iki kaynakta ortak olarak işlenmiştir.[7] Ebu Davud, Buhari ve Müslim gibi Ayşe altı yaşında iken istenir, dokuz yaşında düğünü yapılır bilgisini aktarıyor.[8] Nesai, defalarca Ayşe’nin altı yaşında istendiğini, dokuz yaşında onunla zifafa girildiğini yazıyor.[9] İbni Mace de bu altı ve dokuz yaş olayını aynı şekilde paylaşıyor.[10] İbni Hacer Askalani, Ayşe hicretten sekiz veya dokuz yıl önce doğmuştur rivayetini de aktarıyor; ancak o da Buhari ve Müslim gibi hadislerde geçen altı yaşındayken nişan, dokuz yaşındayken de evlilik bilgisini detaylıca anlatıyor: Hicretten sekiz veya dokuz yıl sonra bilgisi bir kere Buhari ve Müslim’de yok. Askalani, Ayşe peygamberlikten dört veya beş yıl sonra dünyaya gelmiştir, şeklinde bir rivayet de aktarıyor. Bu, zaten altıda istendi, dokuzda düğün yapıldı hadisine ters bir aktarım değil![11] Zehebi, Ayşe, Hz. Muhammed peygamber olduktan sonra dünyaya geldi ve yaş olarak da Hz. Muhammed’in kızı Fatma’dan sekiz yaş küçüktü rivayetini aktarıyor. Ayşe, “Ben anne-babamı Müslüman olarak gördüm” diyor.[12]

Ayşe’nin nişan ve düğünü hakkında bu konuda açık, güvenilir kaynaklar varken, kimilerinin başvurdukları yalan dolan bazı ilginç yöntemler var; bunlar üzerinde duracağım. Bazı kaynaklarda Ayşe’nin ablası Esma, Ayşe’den on veya on küsur yaş büyüktü diye geçiyor. Hemen söyleyeyim ki, bu bilgi Buhari ile Müslim’de yok. İşte bu bilgiye dayanarak farklı bir yaş ortaya koymaya çalışmışlar. Ama anlatacağım gibi bu görüşün hiç şansı yok. Ayşe ile Esma’nın anneleri aynı değildi. Ayşe’nin annesi Ümmü Ruman (Zeynep), Esma’nınki ise Kuteyle idi.

Asıl konuya biraz ara verip Esma hakkında önemli gördüğüm bir bilgiyi kısaca eklemek isterim. Esma’nın şanssız bir evlilik yaptığı tarihi kaynaklarda anlatılıyor. Zaten Kur’an’da Kadın adlı yapıtımda bu konuda bazı bilgiler vermiştim. Kadıncağız cennet müjdesini alan Zübeyr b. Avvam’la evlenir. Bir gün Zübeyr onu döverken Esma can acısından bağırır. Sesini duyan oğlu Abdullah yardıma gelir. Zübeyr onu görünce, şayet kapıdan içeri girersen, anneni elimden alırsan, onu boşarım diyerek, oğlunu tehdit eder ki içeri girip annesini elinden kurtarmasın! Ama oğlu dinlemez ve kadını kurtarır. Sonunda Zübeyr onu boşar. Ömer halife olunca, Mekke’den hicret eden kadınlara on bin dirhem pay verir. Bu Esma da onlar arasındadır, ona da bu kadar para verir. Daha sonra mut’a nikahı konusunda değineceğim gibi; Esma henüz Zübeyr’le nikahı kıyılmadan önce onunla mut’a nikahıyla/ücretle cinsel ilişki yaşıyor. Bu konuda onun itirafları var; hatırlatmış olalım.[13]

Kimi tarihçiler az önce geçen rivayeti kanıt göstererek Ayşe evlenirken dokuz yaşından fazlaymış gibi bir sonuç çıkarmaya çalışmışlar. İşlerine geldiği için bu zayıf bilgiyi adeta bir ayet kadar değerli bulmuşlardır. Tek kanıt bu rivayettir! Esma’nın hayatı anlatılırken de, kimi kaynaklarda hicri 73’te vefat ettiğinde yüz yaşlarındaymış ve tek bir dişi de düşmemiş diye mübalağalı bilgi veriliyor. Bu durumda hicret esnasında Esma 27, Ayşe ise 17 yaşlarında oluyor. Ayşe’nin Esma’ dan on yaş küçük olduğu rivayetini Beyhaki, İbni Abdilberr, İbni Asakir ve Zehebi bir nevi not şeklinde işlemişlerdir. Bütün bunlar Ayşe’nin altı yaşında iken babasından istendiğini, dokuz yaşına gelince düğünün yapıldığını zaten yazıyorlar. Yaşı hakkında genel bilgi verirken, iki kız kardeş arasındaki yaş farkının on yıl olduğunu söyleyenler de vardır şeklinde adeta kenardan bir bilgi olarak bunu da işlemişlerdir. Buhari, Müslim ve diğer hadis kaynaklarında geçmiyor diye hemen yalan olduğuna karar veremeyiz: Ya eğer doğruysa! Onun için konu hakkında kapsamlı bir bilgi vermek gerekiyor. Burada, var olan tüm görüş ve argümanlar üzerinde duracağız.[14]

7) Ayşe’nin 6 Yaşında İstenip 9 Yaşında Balayı Yaşadığı Görüşünün Kanıtları:

Başta Buhari ve Müslim olmak üzere tüm hadis külliyatında -hem de defalarca- Ayşe’nin ağzından aktarılıyor ki, kendisi altı yaşında babasından istenip dini nikahı kıyılıyor, dokuz yaşında da Muhammed onunla gerdeğe giriyor, on sekiz yaşında iken de Muhammed’den dul kalıyor. Bu rivayetlerin hem kaynakları güçlü, kimse bunlara itiraz etmemiş, hem de Ayşe’nin bizzat ağzından çıkan açıklamalar.

Konuya ilişkin Diyanet yayınları arasında meşhur olan Tecridi Sarih’teki bilgiyle işe başlayalım. Ayşe, ben altı yaşında iken Hz. Muhammed beni nikahına aldı. Üç sene sonra biz Medine’ye hicret ettik. Daha sonra ben sıtma hastalığına yakalandım … şeklinde yukarıda sunduğumuz gibi olayı anlatıyor; annem beni eve götürüp Ensar kadınlarına bırakırken, onlar da beni süsleyip Hz. Muhammed’e teslim ederken o sırada dokuz yaşındaydım, diyor. Diyanet’in tercümesi bu ve aksi bir yorum da söz konusu değil. Elbette ki kitabı tercüme eden bunu kafadan oraya yazmamış; Buhari’de geçen hadisin tercümesini yapmıştır.[15]

Az önce de geçtiği gibi Ayşe’nin altı ve dokuz yaş hikayesi Buhari’de ve Müslim’de birkaç yerde aktarılmış. Nesai üst üste dokuz farklı rivayetle işlemiş. Ebu Davud birkaç kez, İbni Mace iki kez bunu aktarmışlardır.[16]

Ayşe şunu da söylüyor: Ben arkadaşlarla salıncakta oynardım. Annem geldi, elimden tutup eve götürdü, su getirdi yüzüme döktü. Ayşe salıncakta oynadığına göre demek ki henüz çocuk. Büyükler salıncakta oynar mı? Ayşe’nin yine en başta Buhari’de geçen bir ifadesi var ve üstelik o sırada artık evlenmiştir. Şunu anlatıyor: “Mahallenin çocukları yanıma gelirdi, biz oynardık. Hz. Muhammed geldiğinde onlar kaçar, gizlenirdi. Kendisi gider, onları alarak yanıma getirirdi ve biz yine oynamaya devam ederdik, diyor. Bir diğer açıklaması şöyle: Biz çocuklar kendi aramızda tahtalardan oyuncak at yapmıştık. O sırada Hz. Muhammed yanımıza geldi ve sordu, bu da ne? Ben de dedim ki, hani anlatılıyor ya, Süleyman peygamberin atı varmış, işte bu odur. Ben böyle deyince Hz. Muhammed güldü, diyor. Evet; kadın artık evli ve çocuklarla ve oyuncaklarla oynuyor! Bu anlatılanlar, en başta Buhari’de geçiyor.[17]

Yine yukarıda geçen, Ayşe’nin, kilo alayım da bir an öce Hz. Muhammed’e teslim edileyim diye annem bana özel yiyecekler veriyordu açıklaması da var.[18] Ayşe’nin yaşını tespit etmek için Fatma’nın yaşını bilmek de önemli. Şu tartışmasızdır ki Muhammed’in kızı Fatma Ayşe’den büyüktü. Kimi rivayetlere göre bu yaş farkı sekiz yıldı.[19] Bu bilgiler hem İslam aleminde sağlam olarak kabul edilen en başta Buhari-Müslim ve diğer kaynaklarda geçiyor. Ayşe bizzat kendi hayat hikayesini anlatıyor ve en önemlisi de bunlara itiraz yapılmadığı gibi; tersine doğru olduğuna vurgu yapılıyor. Örneğin; Kur’ an yorumcusu ve tarihçi İbni Kesir bu konuda şu net bilgiyi veriyor: “Ayşe’nin altı yaşında nikahlanmasında, dokuzunda gelin olmasında alimler arasında ihtilaf yoktur!” diyor.[20]

Ayrıca, Ayşe’nin dokuz yaşında evlendiğini sadece Ayşe’nin kendisi anlatmıyor. Bunu anlatan başka sahabiler de var. Ebu Seleme ve Yahya ikilisi uzunca bir hadis anlatıyorlar. Hatice vefat ettiğinde Havle binti Hakim adında bir kadın Hz. Muhammed’e iki teklif götürüyor. Dullardan istersen Sevde binti Zem’a vardır, bakirelerden istersen Ebubekir kızı Ayşe vardır diyor. Hz. Muhammed, git ikisini de iste diyor. İşte bu uzunca hadiste belirtiliyor ki Ayşe istenirken altı yaşındaydı. Şunu da belirtelim ki, Muhammed her ikisiyle de evleniyor; bunda tartışma yok![21]

Mezhep imamları, fıkıh alimleri bu açıklamalardan yola çıkarak kitaplarını şu fetvayla doldurmuşlar: Bir kızla dokuz yaşında cinsel ilişkiye girilebilir, diye. Kanıt olarak da deminden beri anlatılan Ayşe’nin dokuz yaş hikayesini göstermişler. Ayşe’nin altı yaşında istendi, dokuzunda düğünü oldu hikayesinde ihtilaf olmadığı için bunun üzerinde fazla durmaya gerek yok. Asıl üzerinde durulması gereken, Ayşe’nin evlenirken yaşının dokuzdan büyük olduğunu öne sürenlerin argümanıdır.

Bir kez daha hatırlatalım ki; yukarıda geçen, Ayşe ablası Esma’dan 10 yıl küçükmüş bilgisi, ne altı hadis külliyatında, ne dört mezhep imamlarından birinin kaynaklarında ve ne de diğer müsnedlerde geçmiyor. Birkaç İslami kaynakta kısa değinmeler şeklinde, kenardan bir bilgi olarak geçiyor. Bunu işleyenler bile doğru olanın Ayşe’nin zifaf gecesinde dokuz, dul kaldığında on sekiz yaşında olduğunu belirtmişlerdir. Gelgelelim olay sadece bu da değildir. Bir kere, hadis uzmanları böyle bir bilgiyi doğru kabul etmemişlerdir. Önce geçtiği yerlerde nasıl anlatılmış buna bakalım, sonra rivayetin hadis alimlerince nasıl değerlendirildiğine geçelim.

İbni Abdilberr (h.463.ö), ravileri şöyle sıralıyor: Nasr b. Ali Es’mai’den, o da İbni Ebi Zenad’dan aktarmış ki, Ayşe Esma’dan on yaş küçükmüş şeklinde yazmış.[22] Beyhaki’de (h.458.ö), ravi listesi şöyledir: Ebu Abdillah b. Mendeh İbni Ebi Zenad’dan aktararak Ayşe on yıl ablasından küçükmüş diyor. Beyhaki de bu doğrudur demiyor. O da diğerleri gibi altı ve dokuz yaş hikayelerini yazıyor; ancak böyle bir rivayet de vardır diyor.[23] İbni Asakir (h.57 1.ö), Muhammed b. Ebi Safvan Es’mai’den, o da İbni Ebi Zenad’dan aktarmış ki Ayşe on yıl Esma’dan küçükmüş. İbni Asakir de bu doğrudur demiyor. Tüm rivayetleri anlatırken böyle bir rivayetin de var olduğunu belirtiyor.[24] Zehebi (h.748.ö), İbni Ebi Zenad (Abdurrahman), Ayşe ile Esma arasındaki yaş farkı on yıldır demiş, şeklinde yazmış.[25]

Bu rivayetin şansı var mı yok mu iyi anlamak için bazı ek bilgiler vermem gerekir. Hadis ilminde Usulü’l hadis denen bir dal vardır. Bir hadisi değişik yönlerden ele alır. Onlardan biri, hadisi aktaran kişinin güvenilir olup olmamasıdır. Eğer güvenilir değilse ve o rivayetin arkasında başka sağlam kişiler de yoksa, doğru olarak kabul edilmez. Durum bu iken Esma’nın Ayşe’den on yıl büyük olduğunu, bu durumda evlendiğinde dokuz yaştan daha fazla olduğunu öne süren İbni Ebi Zenad’a bu açıdan bir bakmak lazım. Bir başka ifadeyle İbni Ebi Zenad kimdir? Çünkü yukarıda sunduğum her dört kaynakta bu rivayet İbni Ebi Zenad’a dayanır. Onun dışında başka bir ravi yok.

Her şeyden önce televizyonlara çıkıp da kafa karıştıran, Ayşe evlenirken 14-18 yaşlarındaydı diyen kişilerin elinde var olan rivayet yalnız İbni Ebi Zenad’a dayanır. Bunun dışında başka rivayet yoktur. Yukarıda da belirttim; bu bilgi altı hadis külliyatında, dört mezhep lideri kaynaklarında geçmiyor. Üstelik bunu kitaplarına alan alimler de bu görüş doğrudur dememişlerdir. Kenardan bir bilgi olarak eklemişlerdir. İş sadece bunlarla da bitmiyor. Ciddi eksikler var. O yüzden bu rivayetin doğruluk şansı hiç yoktur. Şöyle ki: Altı hadis alimlerinden Nesai, “İbni Ebi Zenad’ın rivayetleri güvensizdir” demiş; İbni Adiyy, “Onun kimi rivayetlerine uyulmaz” yorumunda bulunmuş; İmam Ahmet bin Hanbel, “Hadisleri karışıktır/güvensizdir” şeklinde fikir beyanında bulunmuş; Ebu Hatem, “Hadislerini kendisi uydurmuş” şeklinde görüş bildirmiştir. Yakup b. Şeybe, “Hafızası zayıf biridir; ayrıca ondan alınan Medine rivayetleriyle Irak rivayetleri arasında fark vardır. Irak rivayetlerine yalan karışmıştır” demiştir. Bunu aynı zamanda Amr b. Ali, Ali b. Medeni, Zekeriya b. Yahya ve İbni Hacer Askalani de yazmışlardır. İbni Hacer Takrib’ü Tehzib adlı yapıtında, “Bu adam Bağdat’a geçtikten sonra hafızası bozulmuştur” demiş; İbni Muin alaylı bir şekilde, “Hayret! Kimileri bunu da hadis ravisi olarak saymışlar” demiştir. İbni Mehdi onun hakkında, “Zayıf biridir”, Fellas, “Aktardıkları zayıftır”, İbni Hibban, “Bu adam kötü hafızalı, güvensiz biridir” demişlerdir.[26]

Görüldüğü gibi hadisleri değerlendiren alimler de bunu ravi olarak kabul etmemiş; nerdeyse yalancı/iftiracı biri olarak ilan edilmiştir.

Buhari bundan iki hadis almış. Biri namazla ilgilidir, diğeri de İbrahim peygamberin hanımı Sare için yalan konuşarak kardeşimdir dediği rivayetidir. Yani önemli konular hakkında ondan alıntı yapmamıştır. İbrahim yalanıyla ilgili başka raviler de vardır. Yani iş sadece ona kalmamıştır. Müslim yalnız önsözünde ondan söz etmiş, kendisinden başka hadis almamıştır. Kısacası, bunun hakkında hadis uzmanları olumlu bir bilgi vermemişlerdir. Bu onun genel durumuyla ilgili verdikleri rapordur; ancak konumuz olan Ayşe’nin yaş meselesiyle ilgili rivayetin başka açıdan da kabul edilir yanı yoktur. Şöyle ki; yine Usulü’l Hadis ilmine göre kim bir rivayet öne sürüyorsa, ta Hz. Muhammed’e kadar kim kimden almışsa o kişilerin listesi baştan sona kadar hadis metninde yazılmalı. Bu adam bu konuda böyle bir liste sunmamıştır. Direkt olarak, Ayşe Esma’dan on yıl küçüktü, ifadesini kullanmıştır. Bu rivayet hangi kaynakta geçmişse, “İbni Ebi Zenad, Esma Ayşe’den 10 yaş büyükmüş, demiş” şeklindedir.[27]

İşte bu şekilde bir rivayet yalan sayılır/kabul edilemez. Çünkü İbni Ebi Zenad Ayşe ile Esma’yı görmemiştir. Kendisi sahabi değildir. Hatta sahabilerden sonra gelen ve kendilerine tabiin denen kişileri görme ihtimali bile risklidir. Bu adam hicretten yüz yıl sonra dünyaya gelmiş ve hicri 174’te vefat etmiştir. Peki, madem sen Ayşe ile Esma zamanında yoktun, bu yaşla ilgili bilgiyi kimden aldın veya eğer bunu birilerinden duymuşsan neden o aradaki kişileri yazmadın? Durum böyle olunca, zaten kural gereği bu rivayet yok sayılır/bir hiç değerindedir. Bunu ben söylemiyorum; hadisle uğraşan alimlerin görüşüdür ve mantığın da gereği budur. Onun bir başka özelliği de var: Babası Abdullah b. Zekvan halife Ömer ‘i katleden Firuz’un kardeşiydi. Artık bu bir eksiklik kabul edilir mi edilmez mi ben buna karar veremem. Ancak böyle bir gerçek de var; sadece hatırlatmak istedim. Bir diğer eksik, Ayşe’nin Esma’dan on yaş küçük olduğu rivayetinde de bir istikrar yoktur. Mesela Zehebi, altı yaşında istendi, dokuzda gerdeğe girildi deniliyor, diyor ve tüm bunları anlattıktan sonra, kimileri onun yaşı konusunda Esma’dan on küsur yaş küçüktü demişler … diyor. Yani tam on yaş da demiyor. Bu durumda aralarındaki yaş farkı on bir de, on dokuz da olabilir. On küsur denince sonuç bu olur.[28]

Özet olarak; bir tarafta başta tüm hadis kaynaklarında defalarca anlatılan, çoğu, Ayşe’nin kendi açıklamalarına dayanan, her dört mezhep nezdinde kabul gören, buna dayanarak evlilik yapan kızlarda yaş sınırı en az dokuz yıldır hükmüne kanıt teşkil eden sağlam bir bilgi var. Diğer tarafta hadis külliyatında bulunmayan bir rivayet söz konusu! Üstelik bunun hakkında hiç kimsenin, bu rivayet gerçektir demediği, ayrıca bunu anlatan kişinin nasıl biri olduğu ortada iken, kalkıp onu kanıt olarak göstermek gerçeği saptırmaktan başka bir şey değildir.

Yukarıda anlatıldığı gibi Ayşe kendisi yaşını söylüyor. Peki, kendine iftira mı ediyor, böyle söylemekle ne kazanmak istemiş olabilir ki?

Ayşe, ben salıncakta çocuklarla oynarken annem gelip elimi tuttu, biz eve gittik diyor. Yani kendi ifadesine göre salıncakta oynayan bir çocuk. Yine; ara sıra çocuklarla oynardım, Hz. Muhammed gelince onlar saklanır dağılırdı, kendisi gider onları tekrar getirirdi ve biz oyunumuza devam ederdik, oyuncaklar yapardık … diyor. Diğer bir husus, Ayşe’nin beşle on yaş arası Fatma’dan küçük olmasıdır ki, bütün bunlar en başta Buhari ve diğer hadis külliyatında anlatılıyor. Ama her şeye rağmen, kabul edelim ki Ayşe evlendiğinde dokuzdan fazlaymış. Peki, ya Muhammed o sırada kaç yaşlarındaydı? Kendisi kırk yaşında peygamber olduğunu ilan ediyor. On üç yıl Mekke’de peygamberlik yapıyor ve Medine’ye hicret ederken ikinci yılında Ayşe ile zifafa giriyor; en az 54 yıl. Peki, yine arada 40 yıl civarı yaş fark var; acaba hangi baba kendi kızını böyle bir dedeye kurban eder! Yine ilgili tüm kaynaklarda Ayşe hicri 57 veya 58’de vefat ederken 63 yaşındaydı bilgisi var. Bu da Ayşe’nin hicret yılında altı veya yedi yaşlarında olduğunu gösteriyor. Burada Ebubekir’in olayını da işin içine katmak lazım. Hz. Muhammed ondan soruyor, hangimiz daha yaşlıyız? O, sen benden hürmet olarak büyüksün; ancak ben senden yaşlıyım diyor ve bu Ebubekir Hz. Muhammed’in kızı Fatma’ya talip çıkıyor.

Olay keşke sadece Ayşe olsa; daha beter örnekler var. Örneğin halife Osman Muhammed’le yaşıt ve Muhammed yirmi beş yaşında iken evlenir. Henüz Mekke’de iken iki kızını Osman’la evlendirir (Rukiye ve Ümmü Gülsüm). Bu normal bir şey mi, hangisini savunacağız? Hz. Muhammed bu kızları Osman’a verirken acaba Osman kaç yaşında, kızlar kaç yaşındaydı? Yine halife Ömer’in, halifelik makamını kullanarak Hz. Ali-Fatma’nın dokuz-on yaşlarındaki kızları Ümmü Gülsüm’ü çok çirkin bir yöntemle ele geçirmesi olayı var. Bunları diğer kaynaklarımda detaylıca anlattım.

Muhammed’in diğer eşlerinin yaşı bu konuda önemli bir göstergedir. Az sonra sunacağım gibi, Ayşe dışında diğer eşleri arasında nerdeyse Muhammed’den üç kat küçük olanları vardı. Keza Kur’an’da evlenecek kız çocuklarının yaşlarıyla ilgili bir açıklamanın bulunmamış olması, İslam’ın bu yaş konusundaki bakışını tescil ediyor. Ayrıca Hz. Ali’nin Fatma’nın ölümünden hemen sonra Fatma’nın ablasının kızıyla evlenmesi olayı var. Ki kız o kadar küçük ki Hz. Muhammed namaz kılarken onun sırtına çıkıyordu.

Kısacası, İslam’da ergenlik çağına varmamış, henüz hayız bile görmemiş küçücük kızlarla evlenmek meşru görülmüş; hatta biraz boylu posluysa bu küçük yaşta bile onunla ilişki yaşamak yasaklanmamıştır. Bu konuda tüm mezheplerden çarpıcı örnekler verildi, birçok bilgi sunuldu.

İslam’ın küçük kızlarla evliliği teşvik konusunda İslam liderinin evlendiği kadınların yaşı önemli dedik. Yaşlarıyla ilgili kısa bir özet eklemekte fayda var.

8) İslam Lideri Muhammed’in Bazı Eşlerinin Yaşları

Hz. Muhammed’in ilk eşi Hatice vefat edene kadar kendisi başkasıyla evlenemiyordu. Çünkü kadın aşırı derecede zengin biriydi, Muhammed bir yanlış yaptığında onu rahatlıkla ortadan kaldırabilirdi. Hatice vefat edince Muhammed ilk olarak Sevde ile evlenir. O sırada ikisinin de yaşı hemen hemen aynı, 50 yaşlarında. Daha sonra Ayşe ile evlenir. Onun hikayesini yukarıda anlattık. Medine dönemi 3. yılında Ömer kızı Hafsa ile evlenir. O sırada kendisi 56, Hafsa ise 17-21 yaş arasında. Yine Medine dönemi 3. yılında Hüzeyme kızı Zeynep ile evlenir. O zaman kendisi yine 56, kadınsa 30 yaşında; nerdeyse iki kat fark var. Medine dönemi 4. yılında Ümmü Seleme ile evlenir. O zaman Muhammed 57, kadınsa 27-29 yaşlarında. Haris kızı Cüveyriye, Reyhane ve Zeynep binti Cahş üçlüsü ile aynı yılda (hicri 5. yılında) evlenir. Kendisi 58 yaşlarında, kadınlardan Cüveyriye 20, Zeynep binli Cahş 35, Reyhane de bu yaşlardaydı. Ebu Süfyan kızı Ümmü Habibe, Meymune, Safiye ve Marya Kıpti ile aynı yılda (hicri 7. yılında) evlenir. O zaman kendisi 60 yaşlarında, onlardan Marya 20, Meymune 26-36 arası, Safiye 17 ve Ümmü Habibe 30 yaşlarındaydı. Elbette ki Muhammed’in evlendiği ve sözleştiği başka kadınlar da vardı; ancak ben örnek olarak meşhur olanları yazdım. Aslında Muhammed’in yaşıyla onların yaşlarını yan yana getirdiğimizde ve ayrıca bu kısa zaman dilimi içinde Muhammed’in bazı yıllarda 3-4 sefer evlendiği göz önüne alındığında, bu durum bize birçok şey gösteriyor.[29]

Fıkıh kitaplarında, sözde eşler arasında denklikten söz edilir. Yani eşlerin birbirlerinin dengi olması gerekir. Bir kere denklik konusu Kur’an’da yoktur. Bu, fıkıh alimleri tarafından ortaya atılan bir durumdur. Bunu şunun için anlatıyorum: Kimileri işte dinde denklik vardır. Dolayısıyla ufak bir kız çocuğu büyük birine verilmez. Hal bu iken tartışmalara gerek yok gibi düşünceler öne sürebilirler. O yüzden diyorum ki, hem denk olmak Kur’an ve hadislerde yoktur; ancak fıkıh alimlerin görüşüdür, hem de denk oldukları özellikler belirlenmiştir. Mesela biri hürdür, diğeri köledir. Ya da birinin mesleğinin toplum içinde saygın yeri vardır, diğerininki daha düşüktür. Yine denklik konusunda mal-mülk, soy-sop gibi kıstaslar öne sürülmüştür ki; bugün bunlar da artık geçerli değildir. Kısacası, her ne kadar denklik İslam alimlerinin görüşü de olsa; ayet ve hadis bu konuda yoksa da, denklik maddeleri arasında yaş farkından söz edilmemiştir. Biri yaşça büyük, diğeri küçükse bunlar denk değiller denilmemiştir. Denklikle ilgili yanılmayalım! Bunun hele de yaş farkıyla hiç ilgisi yoktur. O yüzden üzerinde durmaya değmez.

Başka bir konuya geçmeden önce, kız çocuklarının evlilik yaşıyla ilgili halife Ömer’den kısa bir söz ekleyelim. Halife Ömer, kim on yaşındaki bir kız çocukla evlenirse bu görenleri mutlu eder diyor ve yaşları elliye kadar olan kadınların özelliklerini anlatıyor. Burada önemli olan onun on yaşındaki kız çocuğunu da listeye eklemiş olması. Bu bilgiyi İmam Müzi işlemiştir.[30] (Arif Tekin, İslam’da Cinsellik, Berfin Yayınları, Birinci Baskı, s. 36-63)

***

İşte din budur, arkadaşlar… Dinin bizzat kurucusunun ve en önde gelen sahabilerinin uygulamaları da budur.

İşte İsmailağacılar da bu dine, ayetiyle-sünnetiyle inandıkları için, insanlığın ulaştığı günümüz aşamasında hepimizin tüylerini diken diken ederek isyana sevk eden, 1400 yıl öncesinin Arap Yarımadası’nın bu örfünü uyguluyorlar.

Dine uygun davranıyorlar mı böylelikle?

Evet, davranıyorlar.

O zaman demek ki, sadece İsmailağacısına, İskenderpaşacısına, Cüppelisine, Cüppesizine kızıp; “Gerçek İslam bu değil”, diye sözüm ona yaygara koparmak, cehaletten, gafillikten ve korkaklıktan başka hiçbir şey değildir.

Esas hesaplaşılması gereken nedir?

Din diye, İslam diye önümüze konulan, Kur’an ve sünnetle ve onun 1400 yıldan bu yana uygulanagelen anlayışıdır. Onu din diye, İslam diye kabul ettiniz ve ona iman ettiniz miydi; bu tür facialara karşı çıkmayacaksınız. Çünkü böylelikle dinin ideolojisine ve ona uygun sünnetine karşı çıkmış olursunuz.

Bir de Mustafa Öztürk Hoca gibi kendilerini “Tarihselci” olarak adlandıran İlahiyatçılar vardır, daha önceki paylaşımlarımızda görüp tanıdığımız gibi. Aslında onlar da dinin gerçeğiyle hesaplaşmaktan kaçınıyorlar. Ya da hesaplaşıyorlar da vardıkları sonucu açıklamaktan kaçınıyorlar. Bizce bu da doğru bir tutum değildir.

Her şeyi bir tarafa bırakalım; bu din daha Köleliği, Cariyeliği bile yasaklayıp ortadan kaldırmaya girişmemiş yahu. Yani Allah’ın yarattığı kullarının bir bölümü hür olacak, bir bölümü de köle ve cariye. Buna bile; “Olamaz böyle bir zulüm, böyle bir ayrımcılık!”, diyememiş.

Hele hele de köle kadınlar yani cariyeler… Durumları yürek parçalayıcı. Mustafa Öztürk’ün de ifade ettiği gibi “Mütekavvim” yani “Dayanıklı” Mal statüsündedir cariyeler. Hem kullanım değerleri vardır hem de mübadele-alım satım değerleri vardır. Kaldı ki kadınlar tarihte hemen hiçbir savaşa sebep olmamışlardır. Savaşları kışkırtmamışlardır. Ama savaşların en büyük mağduru, zarar göreni, acı çekeni hep onlar olmuştur.

İşte bu zulmü bile yasaklayamıyor ya İslamiyet…

Böylesine bir din hiç evreni yaratan ve ona nizam veren, her şeye gücü yeten, her şeyi görüp, işitip bilen bir Tanrının sözleriyle oluşmuş bir din olabilir mi?

Kesinlikle hayır…

Bütün dinler gibi İslamiyet de insan yapımıdır. Mekke İslam’ına baktığımız zaman, orada ortaya konulan bölümü, insanlığın 1 milyon 800 bin yıl boyunca yaşadığı İlkel Komünist Toplumdan kalma yüce ahlâki, insani değerleri kapsar, önemli oranda. Medine bölümü ise 1400 yıl öncesinin Arap Yarımadası Hicaz Bölgesi’nde egemenliğini sürdüren Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının örfünü içerir.

İşte kadını vuran ayetler, Köleliği, Cariyeliği hep sürüp gidecek şekilde onaylayan ayetler, uygulamalar, cihatlar, canlı-cansız ganimetler, onların paylaşımı hep bu bölümün olayları ve onların din dünyasına yansımalarından kaynak alır. 1400 yıldan bu yana uygulanagelen anlayış da aynen bu olmuştur…

Mesela bizim Osmanlı Sarayında bile “Harem” bölümünde ortalama 400 civarında kadın bulunur, Padişahın cinsel arzularına hizmet etmekle görevlendirilmiş olarak, siyah ve beyaz cariyelerden oluşmak üzere. Bu cariyelerin bir kısmı savaşlarda ele geçirilen canlı ganimetler şeklinde oluşur, bir kısmı da para karşılığı satın alınır, esir pazarlarından vb. yerlerden. Harem, çocuk yaşta hadım edilmiş, bu sebeple de cinsel aktivitesi bulunmayan Harem Ağaları tarafından korunur, yönetilir. İç yönetimini de olgun yaştaki bilgili, deneyimli Nedimeler üstlenir.

Kölelik de, daha önce de belirttiğimiz gibi, Osmanlı’da kesin biçimde ancak 1908 Meşrutiyet Devrimi’yle birlikte ortadan kaldırılıp yasaklanabilmiştir.

İşte bütün bu sebeplerden dolayı biz ne diyoruz, arkadaşlar, sloganımızda?

“Şeriat, Ortaçağ’dır!”

Şeriatı savunan, açık biçimde Ortaçağ’ın karanlık dünyasını ve orada egemen olan, 1400 yıl öncesinin Arap Yarımadası’nın örfünü savunmuş olur.

Bizim şiarımız Laikliktir, Devrimci Demokrasidir, Bilimdir, Sorgulayan Akıldır. Ancak bunları bayraklaştırırsak toplumumuzu bu karanlık bataklıktan kurtarıp bilimin ışığında, sorgulayan aklın ve mantığın rehberliğinde modern bir toplum haline dönüştürebiliriz.

İşte bütün bu sebeple de Parti Programımızda bu konuya ilişkin neler demiştik, arkadaşlar?

Aynen şunları:

“30- Her yurttaş, yer, içerken olduğu gibi, dinî ve manevî ihtiyaçlarını giderirken devlet ya da şahıs karışmasına uğramayacak. Ancak din, insanlarımızın özel hayatı içinde kalan bir konu olacak. Kamu düzeni, aklın, bilimin ve insanî değerlerin kaynaklık ettiği kurallarla sağlanacak.”

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

18 Aralık 2022

Nurullah Efe Ankut
HKP Genel Başkanı

[1] a) Ahmet b. Hanbel, Müsned, Ümmü’I Fadl binli Abbas rivayetleri bölümü, no: 27407. b) Taberani, Mucem’i Kebir, c. 25/92. c) Ebu Ya’li el-Mevsıli, Müsned, c. 1 2/502, no: 7075. d) Heysemi, Beğiyyet’ü Raid, Nikah, c. 4/507, no: 7456. e) Mütteki el-Hindi, Kcnzü’I Ummal, no: 34428. f) İbni Hacer Askalani, İsabe, c. 14/323, no: 1 2098. g) İbni Esir, Üsdü’I Gabe, c. 7/30 1, no: 7406. h) İbni Abdilberr, İstiab, no: 4134. ı) Ebu’I Ferec Esbehani, Mekatilü Talibin, s. 27-28. j) Ebu Naim Esbehani, Marifet’ü Sahabe, no: 3970. k) Ebu’I Kasım Esbehani, el-Hücce fi Beyani-1 Mahacce, c. 1/45 1, no: 287. l) Zehebi, Siyer-i A’lam, c. 21l8, no: 17, Fatma binti Esed başlığında.

[2] a) İbni Ebi Asım, el-Ahad ve’I Mesani, c. 6/208, no: 3438. b) Ebu Ya’li, Müsned, c. 1 3/89, no: 7160. c) Taberani, Mucem-i Kebir, c. 24/278, no: 706. d) Hcysemi, Beğiyyet-ü Raid, Nikah bölümü, bab 64, c. 4/578, no: 7684, Maksadu’I Aliyy, no: 793, c. 1/35 1. e) Ahmet Buseyri, İthafu’I Hayre, Nikah bölümü, Üşreti Nisa 4/5 1 9, no: 4291 ve Edep, 7 /508, no: 74 1 2.

[3] Buhari, Şehadet, bab 2/2637 ve bab 1 5/266 1 ve Megazi bab 34/4141. Müslim, Tevbe, bab 1 0/2770.

[4] Buhari: Menakıb’i Ensar, bab 44/3894 ve 3896; Nikah bab 38/5 1 33, 39/5 1 34. bab 57/5 1 56, bab 59/5 1 58, bab 6 1/5160: Müslim, Nikah, no: 1422; Ebu Davud, Edep, bab 55/4933-4937.

[5] Zehebi, Siyer’i A’lam, c. 2/1 92.

[6] Buhari, Menakıb’i Ensar, bab 44/3895-96, Nikah, bab 38/5 1 33, bab 39/5 1 34, bab 57/5 1 56, bab 59/5 1 58 ve bab 61/5160.

[7] Müslim, Nikah, bab 1 0/ 1422/69-72.

[8] Ebu Davud, Edep, bab 55/4933-37.

[9] Nesai, Nikah, bab 29/3255-58.

[10] a) İbni Mace, Nikah, bab 1 3/ 1 876-77 ve Et’ime, bab 37/3324. b) Ebu Davud, Tıp bölümü, bab 20/3903. c) Serahsi, Mebsut, Nikah kısmında, c. 4/2 13.

[11] Askalani, İsabe, c. 14/27, no: 1 1 593.

[12] Zehebi, Siyer’i A’lam, c. 2/1 39.

[13] Zehebi, Siyer’i A’lam, c. 2/288-293.

[14] a) İbni Abdilberr, İstiab, Sait b. Zeyd b. Amr başlığı altında, no: 982. b) İbni Asakir, Tarih’ü Medinet’i Dımaşk, cilt 69/10, no: 9294, Esma binli Abdillah Ebubekir başlığı altında. c) Zehebi, Siyer-i A’lam, c. 2/289. d) Beyhaki, Sünen-i Kübra, c. 6/336, no: 12147, Lukata kısmında.

[15] a) Tecrid-i Sarih, Diyanet tercemesi, c. 1 ons. hadis no: 1 553. 6. baskı, Başbakanlık matbaası, 1 983. b) Fuad Abdulbaki, el-Lü’lüü ve’I Mercan, Nikah, c. 2/93, no: 897.

[16] a) Buhari: Menakıb-i Ensar, bab 44/3894 ve bab 44/3896, Nikah, bab 38/5 1 33, 39/5134, 57 /5156, 59/5158 ve 61/5160. b) Müslim, Nikah, bab 10/1422/69-72. c) Nesai, Sünen-i Kübra, c. 5/169, no: 5345’ten 5350 ve no: 5543-44. d) Ebu Davud, Nikah bölümü, bab 33/2121 ve Edep, bab 55/4933-36. e) İbni Mace, Nikah bölümü, bab 13/1876-77.

[17] Buhari, Edep, bab 8 1/ 6 1 30; Müsned-i Ebi Avane, c. 3/79, no: 4265, 3/80, 4270. Zehebi, Siyeri A’lam, c. 2/150, Ayşe bölümü ve Ebu Davud, Edep, bab 54/4932. Nesai, Sünen-i Kübra, Uşret-i Nisa bölümü, c. 8/180, hadis no: 8901.

[18] a) Nesai, Süneni Kübra, Velime bölümü, c. 6/25 11, no: 6691. b) İbni Mace, Et’ime, bab 37/3324. c) Ebu Davud, Tıp bölümü, bab 20/3903.

[19] Zehebi, Siyer’i A’larn, c. 2/1 39 ve 2/288-89.

[20] İbni Kesir, Bidaye-Nihaye, c. 4/327.

[21] Ahmet b. Hanbel, “Müsned”, Hz. Ayşe Hadisleri, no: 26288.

[22] İbni Abdilberr, İstiab, Sait b. Zeyd b. Amr başlığı altında, no: 982.

[23] Beyhaki, Sünen-i Kübra, Lükata bölümü, c. 6/336, no: 12147.

[24] İbni Asakir, Tarih ‘ü Medinet’i Dımaşk, c. 69/10, no: 9294, Ebubekir kızı Esma başlığı altında.

[25] Zehebi, Siyer-i A’lam, c. 2/289, Ebubekir kızı Esma bölümünde.

[26] a) Askalani, Takrib-ü Tehzib, no: 3886. b) Zehebi, Mizanü’I İtidal, c. 4/300, no: 49 13 ve Siyeri A’lam, c. 8/168, İbni Ebi Ziyad bölümü. c) Ukeyli, Kitab’ü Duafaa, no: 940.

[27] a) İmam Müzi, Tehzib’i Kemal, c. 1 7/95-102, no: 38 16. b) İbni Abdlilberr, Temhid. c. 1 8/5. Burada babası Firuz’un kardeşi diye geçiyor. c) İbni Asakir, Tarih-ü Medinet-i Dımaşk, c. 28/48. Burada da babası Firuz’un kardeşidir diye geçiyor.

[28] Buhari, Namaz, bab 40/418, Ezan, bab 87/74 1, Büyu ‘, bab 1 00/22 17, Edep, bab 58/6066. İmam Müzi, Tehzibi Kemal, c. 1 4/476, no: 3253 ve Askalani, Tehzibi Tehzib, c. 2/329. Zehebi, Siyeri A’lam, c. 2/288-89.

[29] Daha detaylı bilgi için bu konuya özel hazırladığım bir çalışmam var, ona bakılabilir: Kur’an’da Kadın ve Hz. Muhammed’in Hanımları.

[30] İmam Müzi, Tehzibü’I Kemal, c. 8/175, Halit b. Muhacir kısmında, no: 1654.