Saygıdeğer, CHP’ye gönül vermiş içtenlikli arkadaşlar!…

Saygıdeğer, CHP’ye gönül vermiş içtenlikli arkadaşlar!
Bu Sorosçu Kemal’in ve avanesinin düzenbazlığını, ölüsü kokmuş Baykal Amerikanofilinin ciğeri beş para etmez bir sermaye siyasetçisi olduğunu hâlâ görüp anlamayacak mısınız?

Bugünkü haber sitelerine mide bulandırıcı, pis bir görüntü düştü. Biz görüp, okuyup, inceleyince haberi, inanın mecazi değil, gerçek anlamıyla söylüyorum deyimi; midem bulandı. Onların bu durumunu zaten biliyor olmamıza rağmen yine de hele görüntünün bu denli iğrenç olması hem üzdü, hem de tiksindirdi bizi.

Demek ki burjuva siyasetçilerinin tamamı aynı toptan kesmeymiş, aynı çamurdan yoğrulmaymış, aralarındaki farksa bir sigara kâğıdının kalınlığını bile ya bulur ya bulmazmış.

Bunu da biliyorduk. Ama yine de görmek farklı oluyor işte. Çok daha ağır bir etki bırakıyor adamın üzerinde.

Sizin de, belki görmüşsünüzdür ama, en azından görmeyenleriniz için, içinizi kaldırmak pahasına da olsa, bu resmi görmenizi isterim. Bakın şu rezalete:

 

Yüzlerden bedenlere, ellere, kollara kadar yansıyan muhabbetin derinliğini, samimiyetin derecesini görebiliyor musunuz, arkadaşlar?..

Eller içeriden birleşmiş. Parmaklar birbiri arasına geçmiş.

Hem insanlara, hem hayvanlara, hem bitki ve doğaya karşı sevgim coşkuludur, derindir. Hele gençlere, çocuklara kanım kaynar hemen. Ve her gördüğüm, her tanıdığım insanı peşinen iyi niyetli, temiz kalpli kabul ederim. Bir olumsuzluğunu, bir yanlışını, bir kötülüğünü görünceye kadar…

Acı çekenlerin acılarını keşke elimden gelse de hemen dindirsem, diye düşünürüm. İsterim ki, kimse zulüm görmesin, kimse çaresiz durumlara düşmesin, kimse acı çekmesin. Herkes mutlu olsun, şu kısacık hayatta. Mutlu yaşasın, huzurlu yaşasın…

Böyle bir ruh yapısına sahip olmakla birlikte, bir ömür hiç kimseye el şakası yapmadım. Kimsenin de bana yapmasına izin vermedim. Şakaların da hep düzeyli, derinlikli, mizah dolu olmasını istedim. Uzatmayayım sözü; ben ömrümde hiçbir erkekle böylesi bir görünüm oluşturacak şekilde el ele tutuşmadım. Bunu düşünmedim bile.

Böylesi durumları hep halkımızın “esnaf şakası” diye tanımladığı içerikte bildim. Hani der ya halkımız: “Enseye tokat…” İşte öyle bir şey bu da, bizce.

Fotoğraftaki kişileri hemen tanıdınız tabiî. Biri, malum, Kaçak Saraylı Reis’in “Adalet” Bakanı. Öbürü de Sorosçu Kemal’in Yeni CHP’sinin “Grup Başkanvekili”.

Görüldüğü gibi, arkadaşlar, ikisinde de; “kalite kallavi, fiyat yüzde elli”.

Evet, burjuva siyasetinin kokuşmuşluğu, soysuzlaşması, çürümüşlüğü, madrabazlığı açısından her ikisinde de kalite kallavi…

Enteresandır, resim art arda halk deyimleri çağrıştırıyor bizde. İkisinin de birbirine uymuşluğu… Halkımız da hani der ya bu tür durumlar karşısında: “Böyle başa böyle tarak…”, diye… Birbirlerine karşı öyle bir vaziyet oluşmuş resimde.

Kaçak saraylı Reis ve avanesi, 14 yıldan bu yana durup dinlenmeden ABD’nin yönlendirmesiyle, Pensilvanyalı İmam’ın cemaatinin desteğiyle ve bilumum cemaatlerle birlikte, saldırmış Laik Cumhuriyet’e. Birinci Kuvayimilliye’ye, onun önderlerine, komutanlarına, Mustafa Kemal’e, İsmet İnönü’ye ve silah arkadaşlarına.

Ne Laik Cumhuriyet bırakmış, ne Laik eğitim. İmam Hatiplere, Kur’an Kurslarına, daha da açığı Medreselere dönüştürmüş bütün devlet okullarını. Ordu bırakmadı, Yargı bırakmadı, tüm Adli Sistemi AKP’giller’in hukuk bürolarına döndürdü. Polis Teşkilatını seçme koruma ordusuna döndürdü. İstihbarat örgütlerini… Çökertti Laik Cumhuriyet’in tüm kurumlarını, özetçe. Ortadoğu’da 10 milyon civarında masum Müslüman insanın ABD ve AB Emperyalist haydutları tarafından katledilmesinde onlara taşeronluk etti. Suç ortaklığı etti onlarla. IŞİD’e, El Nusra’ya, ÖSO’ya hem silah gönderdi her türden, hem de dünyanın her yerinden CIA tarafından derlenmiş Yezid Dincisi meczupların Türkiye’den Suriye’ye geçirilmesinde aracılık etti. Savaş suçu da işledi açıdan.

Trilyon dolarları bulan kamu malını hırsızladı bu AKP’giller ve onların Kaçak Saraylı Reis’i.

Ne demişti, namuslu ilahiyatçımız rahmetli Yaşar Nuri Öztürk bunlar için?

“On küsur yıllık icraatı gulûl (kamu malı hırsızlığı) suçlarıyla dolu olan AKP iktidarının bu gulûl siyasetlerini kotaran kodaman kadrolarının hiçbirinin cenaze namazı ‘Müslüman’ sıfatıyla kılınmaz. Hatta onların katıldığı saflarda, girdikleri camilerde namaz kılınamaz.”

İşte gördünüz, Yaşar Nuri Hoca’yla Sorosçu Kemal’in Yeni CHP taifesi arasındaki dağlar kadar farkı, arkadaşlar.

Biz, Yaşar Nuri Hoca’nın bu altın değerindeki özdeyişini, 10 dakikalık TRT Seçim konuşmalarımızda bile aktarmışsak, bunu boşa yapmamışız, arkadaşlar. Bu tespiti herkes yapamaz. Yapabilmesi için insanda içtenlikli bir ruh, ahlâki bir yücelik, insancıl bir namus ve bilgi-bilinç olacak. Yoksa böylesi sefaletler ne bilsinler insanı, pancarı…

Sorosçu Kemal’in Levent Gök’ü güya mazeretlendiriyor, Bozdağ’la muhabbetlerini sergileyen görüntüyü.

“FOTOĞRAFIN HİKÂYESİNİ ANLATTI

“CHP Grup Başkanvekili Levent Gök, sosyal medyada olay olan, Anayasa oylamaları sırasında Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile şakalaşırken çekilmiş fotoğrafın hikâyesini Sözcü’ye anlattı. Gök, “ben Sayın Bakan’ı açık oy kullanmaması konusunda uyardım. O da gelip benim elimi tuttu, ‘benim ne oy kullanacağımı bilmiyor musun” dedi” diye konuştu.

“Gök, fotoğrafın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu oy vermek üzere kabine götürdükten hemen sonra çekildiğini anlattı. Yan kabinde de Adalet Bakanı Bozdağ’ın oy kullandığını söyleyen Gök, oyları kutuya atmaya giderken, Bozdağ’ı “açık oy kullanmaması konusunda uyardığını” söyledi.

“Gök şöyle konuştu;

“Ben kendisine (Bekir Bozdağ) ‘sayın Bakan lütfen açık oy kullanmayın’ dedim. Kendisini ‘Açık oy kullanmak yanlış bir uygulama. Siz bir Bakan olarak böyle yaparsanız, herkes bu yanlışı yapar’ diye uyardım. Kendisi de bana dönüp, “Levent benim nasıl oy kullandığımı bilmiyor musun?’ dedi, o sırada da elimi tuttu. Tüm olay Genel Başkanımızın önünde oldu. Tam arkamda da Sayın Kılıçdaroğlu duruyordu” dedi.” (http://www.abcgazetesi.com/bekir-bozdagla-el-ele-oy-kullanan-levent-gokten-aciklama-40608h.htm)

Yahu ne oldu, bugün bize?

Yoksa resim mi böyle yoğun içerikli?..

Yine bir halk deyimi çağrıştı: “Özrü kabahatinden büyük”, diye.

Öyle değil mi sizce de?

Bir şey mi düzeltmiş oldu bu açıklamayla Levent Gök?

Yoo, tersine, muhabbetlerinin daha da derin olduğunu, gelgeç bir durum olmadığını itiraf etmiş oldu. Hep dediğimiz gibi, arkadaşlar, bunların dünyası da bir, efendileri de bir, işbirlikçilikleri de bir, her şeyleri bir…

İşte biri dinci oynuyor, öbürü CHP’ci, Altı Ok’çu. Biri din sömürüsü yapıyor durup dinlenmeden, öbürü de CHP’nin, Altı Ok’un geçmişini… Her ikisinin de yaptığı kandırmaca, oyun, düzen, hile…

Yine aynı günün haberi, yani bugünün haberi. Bu sefer de Yeni CHP’nin Sorosçu Kemal’i açıklama yapıyor.

Kime mi?

Kız kardeşinin bile “Ailemizin yüzkarası bir yol düşkünü”, diye niteleyerek aileden hiç kimsenin kendisiyle konuşmadığını, konuşmaya değer bulmadığını söylediği, Kaçak Saraylı Reis’in sadık şürekâsından Abdulkadir Selvi’ye.

Sormuş, bu gazeteci kisvesindeki yandaş, Sorosçu Kemal’e:

“İkinci tur oylamada farklı bir sonuç bekliyor musunuz?

İşte Sorosçu’nun yanıtı:

“Genel Kurul’un kararına saygı göstereceğiz. Ancak milletvekilleri de anayasanın emrettiği gizli oy kuralına uygun davransınlar.” (http://www.abcgazetesi.com/kilicdaroglu-meclis-kararina-saygi-duyacagiz-40621h.htm)

Amerika, Kaçak Saraylı Reis ve Pensilvanyalı İmam, 15 yıldan bu yana devletin tüm kurumlarını olduğu gibi, Meclisi de santim santim çürüterek yıkıp enkaza döndürmüşler. Bu facia, adamın umurunda değil. Zaten kendisi de o ihanet oyununun bir parçası, bir bileşeni…

Hepsi ziyadesiyle memnun durumlarından. Laik Cumhuriyet yok olmuş, ne umuru bunların… Ayda 15 bin lira maaş. 9 bin lira da ilaveten emekli maaşı. Etti mi 24 bin lira… dğer avantalarını saymayalım. Lüks salonlar, özel odalar, bedava sekreterler, ceylan derisi kaplı koltuklar… E, bunlar cezbeder tabiî, Meclisteki Amerikancı Dörtlü Çetenin elemanlarını. Ömürlerinde göremeyecekleri para, lüks yaşam, şatafat, koltuk, ün, nam, poz… Neylesinler, Laik Cumhuriyet’i, neylesinler Mustafa Kemal’i, İsmet İnönü’yü. Neylesinler bağımsız yargıyı, laik ve bilimsel eğitimi…

Gençlik yıllarımızda hemen tüm şiirlerini ezbere bildiğimiz şairimiz Orhan Veli ne demişti, böyleleri için?

 

Ne atom bombası,

Ne Londra Konferansı;

Bir elinde cımbız,

Bir elinde ayna;

Umurunda mı dünya!”

 

Aynen öyle, değil mi durumlar, arkadaşlar… Bir kez daha tekrarlayalım. Demek ki boşuna dememişiz, memleket yanıyor, ülke elden gidiyor, bunlar Mecliste geyik çeviriyor, saçlarını tarıyor, diye.

Bunlara dair iç karartıcı, istifra ettirici haberler art arda düşüyor medyaya. İşte bu da, ölüsü kokmuş, Amerikancı burjuva siyasetçisi, ahlâk fukarası Deniz Baykal’dan:

“BURADAN KADDAFİ ÇIKAR

“Baykal, “Bu bir sakat doğum olacaktır. Özürlü bir anayasa geliyor eğer geçerse Meclis’ten. Özürlü bir anayasanın arkasında duran bir Meclis kendi kimliğini ciddi şekilde sorgulatacaktır” dedi.

“Baykal şöyle devam etti:

“Dediğim gibi Meclis için köprüden önceki son çıkıştır. Kendi tarihine ihanet etme tehlikesiyle Meclis karşı karşıyadır. Bu meclis, Türkiye’yi çağdaş bir demokrasiye değil, bir Orta Doğu diktasına götürebilecek bir anayasa hazırlamıştır. Buradan Kaddafi çıkar, Saddam çıkar, Esad çıkar, Mübarek çıkar. Buradan hiçbir şart altında demokratik bir ülkenin hesap veren sorumlu başkanı çıkmaz. Bu, Türkiye’ye bir Orta Doğu dikta rejiminin hukuki alt yapısını getiren tekliftir.. Ne olur? İstikrar getirmez, huzur getirmez.” (http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/662075/Kritik_oylama_oncesinde_Baykal_uyarilarin_dozajini_artirdi__Kaddafi__Saddam_ve_Esad_ornegi.html)

Bre, utanmaz, arlanmaz, Amerikan uşağı satılmış!

Dikta rejimi kuracak, dediğin o adamı, yani Kaçak Saraylı Reis’i; CIA’yla, YSK Başkanı Tufan Algan’la ve AKP’giller’le el ele vererek milletin başına bela eden ve de onun 15 yıldan bu yana ülkeyi tam bir diktatörlükle yönetmesine sebep olanların en önde gelenlerinden biri sen değil misin?

Bre, utanmaz, arlanmaz, hayâsız adam!

Bre, ar damarı çatlamış, namus nedir, onur nedir, bilmez adam!

6 Haziran 2015 akşamı bile, seni çağırması üzerine koşa koşa ayağına gitmedin mi? Ona akıl vermedin mi?

Hepiniz CIA’nın oynattığı hainlersiniz!

Senin ne mal olduğunu rahmetli namuslu CHP’li Mehmet Bölük, 10 küsur yıl önce “El Tayyip” adlı kitabında apaçık ortaya koymuştu zaten. Okuduğunu anlamasını bilenler için sadece o kitapta anlatılanlar bile senin ajanlığını, işbirlikçiliğini ortaya koymaya yeter de artar bile.

Ardından Profesör Abdurrahim Karslı’nın anlattıkları yansıdı medyaya.  Tüm bu bilgilerden sonra, hâlâ seni adam sanan, sana inanan, güvenen kalmışsa, acırım onlara… Yazık, derim, Tayyip’in hülooğğ’cularından çok da bir farkınız kalmamış sizin…

Amerikancı Baykal, Sorosçu ve avanesi gibi Ortadoğu’da emperyalizme direnen, bu sebeple de emperyalizmin hedefi olmuş, kurbanı olmuş ne kadar yurtsever lider varsa onlara saldırıyor, gördüğümüz gibi, yukarıdaki konuşmasında. Saddam’a saldırıyor, Muammer Kaddafi’ye saldırıyor, Beşşar Esad’a saldırıyor. “Utan”, derdik biraz umudumuz olsaydı bu adama ama, utanmayı çoktan terk etmiş bunlar.

Ülkemizin ve insanlarımızın bu içler acısı durumu, her yurtsever, halksever, antiemperyalist ve Laik Cumhuriyet savunucusu insan gibi bizi de muhakkak ki derinden yaralamakta, üzmektedir. Bu kadar çürümüş, birer sefalete dönüşmüş insanlar nasıl bol miktarda bulunuyor ülkemizde, diye öfkeleniyoruz, hüzünleniyoruz.

Ama diğer yandan, bazı namuslu, aklını özgürce kullanan insanların da var olduğuna ve kendilerini ortaya koyduklarına tanık oluyoruz, seviniyoruz. Böyle insanlar da vardır ve hep olacaklardır, diyoruz. Giderek de sayıları geometrik bir hızla artacak böyle namusluların, diyoruz. Ve Demokratik Halk Devrimimizi böyle özgür akla sahip, namusa sahip, cesaret ve fedakârlığa sahip insanların oluşturduğu Halk Ordusu’yla gerçekleştireceğiz, diyoruz.

ABC Gazetesi’nde Levent Gök haberinin altına yorum atan şu kardeşlerimizdeki bilince bakın, arkadaşlar:

“Cem:
“birbirlerini çok iyi anlayan sınıftır!

“Kaya Çetin:
“Ağbim herkesin keyfi yerinde yaa! Ben niye bu kadar rahatsızım bilemiyorum; acaba bende bir eksiklik mi var?

“ADINA TÜRKÜ YAZSAM:
“Ne kadar Mutlu bir çift
“Yıkılacak dediler Cumhurriyet!
“Kum Durur bu Kaypaklığın Önünde
“Kilicdaroğlu da TBMM’den çıkacak karara bağlıyız!!! derken CIA uşaklığı yapmıyor mu sizce?
“Hepsi Aynı tastan su içip kebap, köfte muhabbeti yapıyor.

“SÜT SÜMÜĞÜ BOZMUŞ, MAYA AYNI MAYA YAZIKLAR OLSUN…….

“Mehmet Yılmaz:
“Bence bütün milletvekilleri (CHP) bizlerle dalga geçiyor!!!
“Bu kare bu göruntü samimi olmadıklarını ekranlarda gosteriyor.
“Bir tiyatro oynanıyormuş gibi geliyor.

“Hüseyin:
“Bu CHP’nin bir “Truva Atı” olduğunu tekrar tekrar söylüyorum, ama Merdan bey kardeşimiz duygusal davranmaya, CHP’ye bel bağlamaya devam ediyor. Yanlış yapıyor. CHP muhalif kitlesini iğfal eden bir şebekedir. Muhalefet yapmıyor, yapamaz da zaten, ona verilen görev yapıyormuş gibi yapmak. CHP, “düzen partisi”nin has bir bileşenidir. Muhalefet, öyle sandık, seçim, parlamento işi olmaktan çoktan çıktı. Bu iş sokakta çözülecek. Doğrusu da odur.”
(agy)

Demek ki, arkadaşlar, mücadelemiz tümden de boşa gitmiş olmuyor. Aynı düşünceleri paylaştığımız, hiç tanımadığımız, samimi, bilinçli insanlar da var, halkımızın içinde. Yukarıda da belirttiğimiz gibi; umut, önyargıların tutsağı olmayan, zihnini özgürce kullanabilen böyle namuslu, bilinçli kardeşlerimizdedir. En sonunda mutlaka biz kazanacağız.

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
19 Ocak 2017

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

 

 

 

 

 

Print Friendly, PDF & Email