Rusya’nın, NATO’cu Emperyalistlerin gururunu kırması Türkiye için, mazlum ülkeler için ve Uluslararası Devrimci Hareketin çıkarları için olumludur

Saygıdeğer Halkımız!

Elbette ki Türkiye’yi üç parçaya bölünmüş gösteren BOP Haritası’nı yapanlara ve onu İtalya’daki NATO Koleji’nde, hem de bir Türk subayının da olduğu sınıfta tahtaya asarak işleyen NATO adlı saldırgan ABD yapımı savaş örgütüne karşı olacağız…

ABD Emperyalist Çakalı ve onun müttefiki olan AB Emperyalist Haydutları, Morrison Sülü-Süleyman Demirel’in bile, Hasan Pulur’un da dahil olduğu gazetecilerle yaptığı bir toplantıda itiraf etmek zorunda kaldığı gibi “Sevr istiyor”lar…

“Batı ne istiyor?”, diye sorunca Hasan Pulur, Demirel duraksamadan; “Batı, Sevr istiyor”, diyor. Hasan Pulur, gazetedeki köşesinde yazdı bunu…

Şimdi bu açık ve kesin gerçek karşısında biz, NATO, onun Patronu ABD ve müttefikleri olan AB Emperyalist Devletlerini savunanlara; “Ya Gafildir ya Hain!”, diyoruz.

Gerçek İnsan, Gerçek Devrimci ve Gerçek Vatanseverler olarak başka ne diyebiliriz ki bunlara, böylelerine?..

1950’den bu yana yaşanan olaylar bu gerçekliği terkar tekrar ispatlamıştır…

Batı yani ABD ve AB Emperyalist Çakalları, Birinci Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın Zaferini hâlâ hazmedememişlerdir ve o zaferimizin öcünü alma, bize Yeni Sevr’i yani BOP’u dayatma ve yedirme peşindedirler.

ABD Emperyalist Cellatları, bu amaçlarına ulaşabilmek için Türkiye içini ve dışını Amerikan üsleriyle donatmışlardır. Türkiye’deki onlarca üsse ilaveten Irak’ta, Kuzey Doğu Suriye’de (YPG-PYD-PKK ve HDP Kürdistanı’nda), Girit’te, Güney Kıbrıs’ta, Dedeağaç’ta, Gürcistan’da, Bulgaristan ve Romanya’da sayısız üste üslenmiştir, mevzilenmiştir bu insanlık düşmanı haydut devlet…

Bu haydut, onun AB’li müttefikleri, 1990’dan bu yana sadece Ortadoğu’da 11 (on bir) milyon masum insanın canına kıymışlardır.

Bizde 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 Faşist Darbelerini planlamış, yönetmiş, pratiğe geçirmişlerdir. Bu süreçte de darbelere zemin, gerekçe oluşturabilmek için sekiz bin insanımızın kanına girmiş, canını almışlardır.

Ve Tayyipgiller’i Ortaçağcı bir Faşist Din Devleti kurdurmak için devşirmişler, iktidara taşımışlar ve yirmi yıldır da orada tutmuşlardır.

Ege’de Muavenet adlı zırhlımızı planlı ve kasıtlı olarak füze ile kendi savaş gemilerine vurdurmuşlar ve beş askerimizi şehit etmişlerdir.

4 Temmuz 2003’te Irak Süleymaniye’de on bir askerimizin başına çuval geçirip, ters kelepçe vurup araçlarına alıp gitmişlerdir.

Emirlerindeki FETÖ ve Tayyipgiller’e Ergenekon Operasyonları düzenleterek Mustafa Kemal Gelenekli asker ve aydınlarımızı yıllarca zindanlarda tutmuşlardır.

Yine FETÖ ve Tayyipgiller’i 15 Temmuz 2016’da kapıştırarak 400 insanımızın hayatını kaybetmesine sebep olmuşlardır.

Yine CIA’nın “Yeşil Kuşak Projesi” kapsamında Türkiye’nin dört bir tarafını, her biri de bir ihanet yuvası ve Ortaçağcı Din Derebeyliği olan 30 tarikat ve onlara bağlı 100 cemaatle doldurmuşlardır…

On binlerce Kur’an Kursu ve Tarikat Evi de cabası…

Özetçe; ABD ve AB Emperyalist Çakalları ve onların saldırgan, eli kanlı terör örgütü NATO, Baştan Ayağa bir Kötülükler İmparatorluğu’dur. Onlar insanlık için en büyük tehdittir.

1967 Ekim’inde Bolivya’da Yuro Geçidi’nde Che’yi ve Yoldaşlarını pusuya düşürüp katleden de ABD Casus Örgütü CIA’dır, CIA’nın yönettiği Barrientos adlı faşist diktatörün ordusudur.

Türkiye’de 1972 6 Mayıs’ında Denizler’i astıran da yine ABD Emperyalistleridir.

Malûm, Denizler, Vietnam’da sayısız cinayetleri, katliamları yönetmiş eli kanlı Robert Komer’i, büyükelçi olarak atandığı Türkiye’ye daha ilk adımını attığında, İstanbul Yeşilköy Havaalanı’nda protestolarla karşılamış, ODTÜ’nün bahçesinde arabasını ters çevirerek yakmış, ABD’nin Balgat’taki üssünde görevli üç Coni’yi esir almış ve en önemlisi de Dolmabahçe’de 6. Filo’nun Coni’lerini denize dökmüştür.

Malûm, Tayyipgiller’in abileri de yine Dolmabahçe’de, karşılarında demirli olan 6. Filo gemilerini Kıble edinip namaz kılmışlardır. Biz, bu Tayyipgiller’in Kıble’si, Kâbe’si Washington’dur, White House’tur, derken gerçeği ifade ediyoruz…

Denizler ne diyordu savunmalarında?

Aynen şunu:

“Bizim düşmanımız Amerikan Emperyalistleri ve Yerli İşbirlikçileridir…”

Biz de 1967’den beri aynı şeyi diyoruz…

Mahirler’i-Cihanlar’ı da Kızıldere’de katlettirenler yine ABD’dir, CIA’dır.

Erol Mütercimler “Büyük Kumpas Ergenekon” adlı kitapta açıkça yazdı:

Zamanın Maltepe Zırhlı Tugay Komutanı Tümgeneral Memduh Ünlütürk, E. Mütercimler’e anlatıyor:

“Biz Mahirler’in kaçmaya hazırlandıklarını, tünel kazdıklarını öğrendik. Amerikalılar bize geldiler. ‘Bırakın kaçsınlar, sonrasında onları takibe alın. Onların dışarıda olanlarının hepsi buluşup birleşecektir. İşte o zaman da hepsini infaz edin!’, diye emir verdiler, biz de bunu yaptık…”

Che, 1967’de Bolivya’da savaşırken, katlinden birkaç ay önce Tricontinental’e yani Havana’da bu örgütün toplantısına-Üç Kıta Konferansı’na gönderdiği mektubunda aynen şöyle der:

“Bizim her eylemimiz emperyalizme karşı bir savaş çağrısı ve insanlığın en büyük düşmanı ABD’ye karşı halkların birliği için bir savaş marşıdır.

“Amerika, son kurtuluş mücadelesinde unutulmuş bir kıta, kendi halklarının öncüsü Küba Devrimi’nin sesiyle Tricontinental’de konuşmaya başlayan son kurtuluş mücadelesinin bu unutulmuş kıtasının büyük bir görevi vardır: iki, üç Vietnam yaratmak ya da dünyanın ikinci, üçüncü Vietnam’ı olmak.”

Che’nin burada yaptığı tespit son derece doğru bir saptamadır…

Bütün dünyada da devrimciliğin birinci maddesidir…

Yine unutmayalım; ABD Emperyalist Canavarları dünyada Atom Bombası silahı kullanan tek devlettir. Hem de sivil halkın yaşadığı şehirlere karşı, Hiroşima ve Nagazaki’ye karşı. Bu iki şehirde toplam 225 bin masum sivil insanı katletmişlerdir, bu atom silahlarıyla. Bundan dolayı da yargılanacaklardır, diğer suçları yanında Nürnberg benzeri bir mahkemede.

İngiliz Emperyalizminin o zamanki sözcüsü, Başbakan Winston Churchill de; “Çocuk başarılı bir şekilde doğdu”, diyerek müttefiki ABD’nin bu canavarlığını alkışlamıştır.

ABD yine otuz milyon Amerikan Yerlisini katlederek Soykırım Suçu işleyen devlettir…

Suçları saymakla bitmez bu alçakların… Kore ve Vietnam’da da üç milyon masum insanı katletmiştir bu acımasız haydutlar. Hem de Napalm Bombaları kullanarak insanlığa karşı suç işlemişlerdir.

Pakistan’da Zülfikâr Ali Butto liderliğindeki Sosyal Demokrat İktidarı, Ziya ül Hak adlı bir meczup Ortaçağcı Generale askeri darbe yaptırtıp yıkmışlar ve Zülfikâr Ali Butto’yu astırmışlardır…

Bugün ülke Ortaçağcı Dincilerin elinde cehennemi yaşamaktadır.

Yine Afganistan’daki Muhammed Necibullah liderliğindeki Sosyalist İktidarı yıktırmışlardır; “Eğitip en son teknoloji ürünü silahlarla donattıkları”, Ortaçağcı Meczuplara… Tıpkı IŞİD’in oluşumunda ve savaşımında olduğu gibi dünyanın her yerinden devşirip getirip, eğitip donatıp, CIA’nın ve Pentagon’un özel savaş uzmanlarının komutası altında savaşa sokmuşlardır, Dinci Meczupları.

Sosyalist İktidar yıllarca tek başına bu emperyalist güce karşı direnmiş, fakat 1993’te düşmüştür.

Bu gerici savaşta Savaş Ağaları da kendi sınıf çıkarlarını koruyabilmek için dinci meczuplarla el ele olmuşlardır. Bu Savaş Ağalarının bir özelliği de Oğlancılıklarıdır. Bu alçaklar 9, 10, 11 yaşlarındaki yoksul halk çocuklarını alıp evli olmalarına rağmen, eşlerine ilave ederek cinsel zevklerinin aracı ya da nesnesi yapmaktadırlar.

İşte bunlar aracılığıyla, bunlarla işbirliği yaparak yıktırdı ABD-NATO, Sosyalist İktidarı…

Devrimin Lideri Yiğit Muhammed Necibullah’ı, kardeşini ve devrimcileri astırarak katlettirmiştir bu gericilere.

Taliban, El Kaide, Burhaneddin Rabbani, Gulbeddin Hikmetyar şefliğindeki Mücahidler İttifakı İktidarı, hep ABD ve NATO yetiştirmesidir, ürünüdür…

ABD bugün de Afganistan’ı yine Taliban denen, koyun boğazlar gibi insan boğazlayan, kadının evden çıkmasını yasaklayan Ortaçağcı canilere teslim edip gitmiştir. Hem de onlara 20 milyar dolarlık silah bırakarak…

Afganistan bugün Halklar, Kadınlar ve Çocuklar için tam bir cehennemdir…

Sözü uzatmayalım; ABD, AB ve onların NATO’suna karşı olmak, bugün insan olmanın en vazgeçilmez ölçütüdür…

İşte biz bu sebepten devrimci yaşamımız boyunca “mızrağın sivri ucunu” hep bu insanlık düşmanına yönelttik…

Gelelim olayın son sahnesine ya da görünümüne; yani Ukrayna Meselesi gibi görünen boyutuna. Ukrayna sadece mücadelenin ya da olayın sahnesidir, perdesidir. Aslında olay ABD-AB-NATO ile Rusya arasında yaşanmaktadır…

Burada saldırgan taraf yine ABD-AB ve NATO’dur. Rusya’yı güneyden ve batıdan kuşatarak ablukaya almak istemektedir.

Bu amaçla CIA, Soros’un finansörlüğünde Turuncu Devrim gerçekleştirmiştir bu ülkede. Bunun sonucunda ülkenin seçilmiş cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç canını kurtarmak için Rusya’ya iltica etmek zorunda kalmıştır. Ve Amerikan işbirlikçisi, NATO’cu, Nazi hayranı, faşist ruhlu CIA devşirmesi Viktor Yuşçenko’lara ve Volodimir Zelenski’lere kalmıştır ülkenin yönetimi. Amerika böylece adım adım Rusya’yı, devşirdiği, ajanlaştırdığı liderlerden oluşan yönetimlerle kuşatmaya başlamıştır.

Bu Amerikancı, faşist ruhlu Hitler karikatürü kişilerin ülke yönetimine getirilmesi ve faşist uygulamaları, katliamları, Rusçayı yasaklamaları, Donbas bölgesindeki Rusça konuşan, dolayısıyla da kendini Rus olarak tanımlayan halk çoğunluğunun Ukrayna’dan ayrılıp bağımsızlıklarını ilan etmelerine sebep olmuştur.

Özetle Donbas, bilindiği gibi Rus Halkının çoğunluğu oluşturduğu bölgedir ve Ukrayna’dan ayrılmak istemektedir. Rusya’nın buraya sahip çıkması, onun hakkıdır.

Ayrıca çevresinin NATO’ca kuşatılmasına karşı tepki koyması da anlayışla karşılanabilir.

Ve Donbas’taki Rus Halkıyla Ukrayna arasındaki savaş da yeni değildir. 2014 yılından beri sürmektedir. Bu savaşta da, Sputnik’in verdiği rakama göre 14 bin insan, 300’ü de çocuk olmak üzere hayatını kaybetmiştir.

Özetçe Yoldaşlar; bu savaşta Rusya’nın ABD, AB ve onların NATO’suna karşı çıkması, onların saldırganlığına set çekmesi iyidir.

Türkiye’nin ulusal çıkarların açısından iyidir, olumludur. Mazlum ülkelerin, bu insanlık düşmanı devletlerin ve onların NATO’sunun şerrinden-kötülüklerinden bir ölçüde de olsa korunması açısından iyidir. Ve de Uluslararası Proletarya Hareketi’nin çıkarlarının korunması açısından olumludur, iyidir…

Nitekim Kübalı Yoldaşlar, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ndeki Yoldaşlar, Yoldaş Chavez ve Maduro’nun Venezuela’sındaki Yoldaşlar bizim gibi düşünmüşler ve Rusya’nın ABD, AB ve NATO’nun gururunu kırmasının Dünya Halkları açısından olumlu olduğunu belirtmişlerdir.

Suriye, Çin, Nikaragua, İran, Belarus, Meksika, hatta kısmen Hindistan bile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplantısında Rusya aleyhine oy kullanmayarak Rusya’nın yanında olmuştur.

Şu da bir gerçektir: Evet, Rusya Federasyonu da bugün emperyalist bir devlettir.

Ne diyor Lenin Usta?

“Emperyalizmin en kısa tanımını yapmak gerekirse onun için ‘Tekelci Kapitalizmdir’, dememiz gerekir”, diyor.

Rusya da Tekelci Kapitalistlerin egemen olduğu bir devlettir. Fakat yeni bir emperyalist devlettir ve dünyaya henüz bir kötülüğü pek bulaşmamıştır.

Gerçi Libya’da o da suça bulaşmıştır. Güvenlik Konseyi’nde NATO’nun Kaddafi’nin Libya’sına saldırmasına onay vererek ABD-AB ve NATO’nun bu ülkede katlettiği 70 bin insanın ve Muammer Kaddafi’nin şehit edilmesinin suçluları arasına girmiştir.

Fakat daha sonra uyanmış, Suriye’de de aynı yanlışa düşmediği gibi Suriye Halkının ve meşru BAAS İktidarının, geç kalmış olmakla birlikte, yanında yer almıştır.

Eğer onun bu desteği olmasaydı, Suriye de bugün Libya’nın yaşadığı felaketi yaşıyor olacaktı…

Rusya komşumuzdur. Komşularımızla barış içinde olmak ülke halklarının yararınadır. Mustafa Kemal’in de belirttiği gibi ülkemiz için hayati bir mecburiyet olmadıkça komşularımızla savaşa tutuşmak bir cinayete bulaşmaktır.

Ve işte bütün bu bu sebeplerden dolayı Rusya’nın davranışını olumlu buluyoruz.

Yeryüzü ezeli savaş meydanıdır. Ve her savaşın en önemli mağdurları kadınlar, çocuklar ve gençler olmuştur hep…

Barış demekle barış gelmez. Sosyal sınıflar var olduğu sürece savaşlar kaçınılmazca var olmaya devam edecektir…

Bütün savaşlar, Sınıflar Savaşının değişik durumlara ve biçimlere bürünmüş yansımalarını teşkil etmektedir.

İşte biz, Demokratik Halk İktidarından Sosyalizme, oradan Komünizme ve nihai olarak da Proletarya Enternasyonalizmine geçmeyi bu sebeplerden dolayı da önümüze hedef koyduk…

Demek ki Gerçekçi Barışın tek gerçek savunucusu biz Gerçek Devrimcileriz…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

2 Mart 2022

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

Print Friendly, PDF & Email