Partimiz, AKP’giller’in ve Reisinin Türkiye Cumhuriyeti Ordusu’nu Kaçak Saray Ordusu’na dönüştürmek istemesini Yargıya taşıdı

AKP’giller’e, FETÖ ile ortak olarak uygulayıcılıklarını üstlendikleri Ergenekon-Balyoz-Poyrazköy-Kozmik Oda adlı CIA Operasyonları yetmedi.

Bu operasyonlarla Türk Ordusu’na diz çöktürmüşlerdi. Ama bu onları kesmedi. 15 Temmuz Laik Cumhuriyet Ganimet Paylaşım Savaşıyla Türk Ordusu’nu yere serdiler.

Ama onları bu bile kesmedi. Mustafa Kemal ve başta İsmet İnönü gelmek üzere silah arkadaşları tümden referans olmaktan çıkmalı, Harp Okullarına gelen öğrenciler Laik bir ailede yetişen çocuklar olmamalıydı. Mustafa Kemal’in, Kuvayimilliye’nin kalan izleri silinmeli, artık bu değerler, bu kişilikler referans olmamalıydı.

Ve Mustafa Kemal’in Harbiye’ye girişinin yıldönümlerinde 1283 numarası okunduğunda bütün Harbiye Öğrencilerinin ayağa kalkarak “İçimizde” diye bağırmaları son bulmalıydı.

İşte AKP’giller, son çıkardıkları yönetmeliklerle Türkiye Cumhuriyeti Ordusu’nu, AKP’giller’in ulaşmak istedikleri Faşist Din Devletine götürecek Kaçak Saray Ordusuna dönüştürmek istiyorlar.

Artık Harp Okuluna girebilmenin yolu artık tarikatların, cemaatlerin, bunların sapık şeyhlerinin tezgâhından geçmekten, CIA-Pentagon İslamı’nın bir müridi olmaktan geçiyor.

Artık referans Nakşiler, Kadiriler, Süleymancılar, Menzilciler.

Artık Harp Okulunda okuyacak gençler, özellikle 3-12 yaş kritik eşiğinde kafaları Muaviye-Yezid İslamı’yla doktrine edilen gençlerden derleşik olacak.

Artık Harp Okulunu, toplumu Ortaçağın Ümmetçi konağına dönüştürmek için savaşacak gençler dolduracak.

Türk Ordusu’na komuta edecek subaylar artık komutanlarından, üstlerinden değil Şeyhlerinden emir alacak.

Bu okullarda yetişecek subaylar artık Çanakkale Zaferini, Mustafa Kemal’in, silah arkadaşlarının ve Emperyalist Yedi Düvele geçit vermeyen 250 bin şehidin kazandığına değil, mezarlarından çıkıp gelen evliyaların kazandığına ve bundan sonra da savaşların böyle kazanılacağına inanacak.

İşte bu Faşist Din Devletine giden süreci hızlandıracak gidişe karşı Partimiz AKP’giller’in Reisi ve O’nun Tosun Paşalıktan Bakanlığa terfi ettirilen “Savunma” Bakanı hakkında suç duyurusunda bulundu.

Bize gerek kalmamalıydı. Aslında Anayasa’nın değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerine karşı da açıkça aykırılık teşkil eden bu yönetmeliğe karşı Cumhuriyet’in Savcıları kendiliğinden harekete geçmeliydiler. Ama AKP’giller Yargıyı kendi hukuk bürolarına dönüştürdükleri için görev yine bu ülkenin en Halksever, en Yurtsever, Mustafa Kemal’in gerçek devamcıları olan HKP’ye ve Halkçı Hukukçulara düştü.

Bu suç duyurumuzla bir kez daha tarihe not düşüyoruz.

Suç Duyurumuz sonrası Av. Ayça Okur Yoldaş’ın yaptığı açıklama aşağıdadır:

***

Bugün itibariyle bir suç duyurusunda daha bulunduk.

Suç duyurumuzun konusu; Harp Okullarına girişte ve Astsubay Meslek Yüksekokullarına girişte yapılan yönetmelik değişikliği.

Aday öğrencilerde aranan irticai ve bölücü faaliyete karışmamış olma ve yakınlarında aranan bu şart ortadan kaldırılmış oldu.

Bu şart neyi getiriyordu?

Tarikatlara, Cemaatlere, Şeyhlere karışmış bulaşmış olanların, onların mensubu olanların Harp Okullarına girememesini getiriyordu. Ancak bu ortadan kaldırılmış oldu.

Bunun asıl amacı, Mustafa Kemal’in ordusunun içini boşaltmak. Yapılan saldırılardan bir tanesidir. İlki Irak’ta askerlerimizin başına ABD Emperyalistleri tarafından çuval geçirilmesiyle başlatıldı. Ve onlar dediler ki, Artık sıra sizde. Biz yapacağımızı yaptık. Şimdi içeride siz yapacaksınız.

AKP’giller ve Reis’i hakkında, AKP’nin 2008 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından verilmiş bir kararı vardı, İrticai faaliyetlerin odağı haline geldiğine dair. Ve odak olma hali devam ediyor.

İşte biz buna karşıyız. “iki ayyaş”, “ölmüş inek” dedikleri Mustafa Kemal ve İnönü’nün temsilcisi oldukları, ülkemizdeki ilerici hareketlerin tümüne öncülük etmiş Jön Türk gelenekli Türk Ordusu’na yapılan saldırıların karşısındayız.

Buna karşı her zaman mücadele edeceğiz. Ve peşini de bırakmayacağız.

29 Mart 2021

HKP Genel Merkezi

Suç Duyurusu Dilekçesini aynen yayımlıyoruz:

ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA 

SUÇ DUYURUSUNDA

BULUNAN :Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı

Karanfil Sokak No:24/15 Kızılay/ANKARA

VEKİLLERİ : Av. Metin BAYYAR-Av.- F.Ayhan ERKAN –Av. Ali Serdar ÇINGI-Av. Tacettin ÇOLAK-Av. Sait KIRAN – Av. Azime Ayça OKUR-Av. Halil AĞIRGÖL- Av. Pınar AKBİNA-Av. Doğan ERKAN

Sezenler Cad. No: 4/15 Sıhhıye ANKARA

 

ŞÜPHELİLER : Recep Tayyip Erdoğan-AKP Genel Başkanı
                          Hulusi Akar-Milli Savunma Bakanı    

SUÇ :Anayasa’nın 1, 2, 4, 5, 13. 14, 24/5 ve 174. Maddelerine aykırı

Yönetmelik çıkararak Anayasa’yı İhlal Suçu TCK m.309

SUÇ TARİHİ : 23.03.2021

AÇIKLAMALAR :

1.Fakülte Ve Yüksekokullar Askerî Öğrenci Komutanlığı Ve Öğrencileri İle Fakülte Ve Yüksekokullardan Yetişen Subaylara Ve Astsubaylara İlişkin Yönetmelik, Millî Savunma Üniversitesi Astsubay Meslek Yüksekokulları Yönetmeliği, Millî Savunma Üniversitesi Harp Okulları Yönetmeliği, Milli Savunma Bakanlığınca 23.03.2021 tarihinde 31432 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

2.Böylelikle 27.9.2001 tarihli ve 24536 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Harp Okulları Yönetmeliği, 16.10.2003 tarihli ve 25261 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Astsubay Meslek Yüksek Okulları Yönetmeliği, 9.5.1977 tarihli ve 15932 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Fakülte ve Yüksek Okullar Askerî Öğrenci Komutanlıkları ve Öğrencileri ile Fakülte ve Yüksek Okullardan Yetişen Subaylara Ait Yönetmelik yürürlükten kaldırıldı.

3.Bu değişiklikle “irticai ve bölücü görüşleri benimsememiş veya bu faaliyetlere karışmamış olmak” hükmü kaldırıldı. Bunun yerine harp okullarına giriş için “terör örgütlerine veya milli güvenliğe karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen gruplara üyelik, iltisak ya da irtibatı bulunmamak” şartı getirildi. Önceki yönetmelikte giriş koşulları arasında sayılan “Kendisinin, annesinin, babasının, kardeşlerinin ve velisinin, tutum ve davranışları ile yasadışı, siyasi, yıkıcı, irticai, bölücü ideolojik görüşleri benimsememiş, bu gibi faaliyetlerde bulunmamış veya bu gibi faaliyetlere karışmamış olması” şartı yeni yönetmelikte yer almadı. Bunun yerine önceki yönetmelikte olmayan “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulu’nca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, iltisakı ya da bunlarla irtibatı olmamak” hükmü giriş koşullarına eklendi.

4.Bu değişikliğin amacı açıktır ki bundan böyle öğrenci adayının ve yakın çevresinin (anne, baba, kardeşlerinin) irticai eylemlerde bulunmuş olması, irtica örgütleriyle (Tarikat ve Cemaatlerle, Tekke ve Zaviyelerle) ilişkilerinin olması sorun teşkil etmeyecek. Öğrenci seçiminde olumsuz bir durum oluşturmayacak. Menzilcisi de, İsmailağacısı da, İskenderpaşacısı da, Süleymancısı da, Kırklaricisi de, Uşşakîcisi de, Cübbelicisi de, Cübbesizcisi de; özetçe hangi tarikat ve onlara bağlı cemaate mensup olurlarsa olsunlar, Harp Okullarına girebilecekler. Yani artık Harp Okullarına Laik, Kuvayimilliye ve Mustafa Kemal-İnönü geleneğine bağlı ailelerin çocukları alınmayacak. Laik ve Mustafa Kemalci olmak en büyük suç ve sakınca sayılacak. Böyle gençlere kapanacak Harp Okullarının kapıları.

5.https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/emekli-albay-ucok-tsk-yonetmeliginden-irticai-ifadesinin-kaldirilmasini-degerlendirdi-1823728 başlıklı sitede yayınlandığı üzere Albay Ahmet Zeki ÜÇOK da aşağıdaki şekilde değerlendirmiştir bu değişikliği:

“Geçmişte Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cemaat ve tarikat yapılanmalarıyla ilgili soruşturmalar yürütmüş olan emekli askeri hâkim Albay Ahmet Zeki Üçok, Harp Okulları ve Astsubay Yüksekokulları’na giriş koşulları arasında bulunan ‘irticai faaliyete karışmamış olma’ şartının kaldırılmasını, ‘TSK yapısının dibine konmuş dinamit’ olarak nitelendirdi.

“2009 yılında Hava Kuvvetleri’nde başsavcı olarak FETÖ’nün Işık Evleri ve Karargâh Evleri soruşturmalarını yürütürken o dönem Ergenekon soruşturmasını yürüten Zekeriya Öz’le yaşadıkları “yetki tartışmasının” ardından tutuklanan emekli askeri hâkim Albay Ahmet Zeki Üçok, konuyla ilgili Cumhuriyet’e değerlendirmelerde bulundu. “Harp Okulları Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik, 15 Temmuz’dan ve öncesinde FETÖ’nün örgütlenmesinden hiçbir ders çıkartılmadığını gösteriyor” diyen Üçok, “O dönemde Fethullahçılık, MGK ve mahkemeler tarafından terör örgütü olarak kabul edilmemişti. O dönem terör örgütü olarak kabul edilmemiş FETÖ’nün bu ülkede devletin silahlarını halka karşı kullandığını gördük” dedi.

“ ‘DİNAMİTTEN FARKSIZ’

“ ‘İrticai görüşleri benimsememiş ve bu faaliyetlere katılmamış olma” şartının kaldırılmasıyla TSK içinde tarikat yapılanmasının önünün açılacağına dikkat çeken Üçok, şöyle konuştu: “Buradaki en önemli sorun şu: TSK içinde bir hiyerarşi var, komutan emreder astı, o emri yerine getirir. Fakat tarikat ve cemaatlerin içinde de bir hiyerarşi var. Orada da şeyh, şıh, ağabey bir şey istediğinde tarikat ya da cemaat mensupları onu yerine getiriyor. Geçmişte yürüttüğümüz soruşturmalarda bizzat bunu gördük; tarikat ya da cemaat hiyerarşisi içine giren bir asker, komutanının değil, şeyhinin, şıhının, ağabeyinin emrini yerine getiriyor. Bu da TSK’nin bin yıllık yapısının dibine konmuş dinamitten farksızdır. Bu, TSK’nin yasal hiyerarşisinin bozularak illegal bir hiyerarşik düzeninin önünü açar.’

“ ‘Birçok tarikatın, MGK tarafından devlete karşı faaliyet gösteren bir yapı olarak tanımlanmamasına karşın Türkiye’nin anayasal laik düzeninin değiştirerek dini bir yönetim getirilmesini savunduğuna dikkat çeken Üçok, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın en temel ilkeleriyle çelişen görüşleri savunan herhangi bir tarikatın mensuplarının TSK’ye yerleşmesinin önü açılıyor. Hilafet isteyen, bir yapının mensubunu TSK’nin içine sokarsanız bu tehlikenin önünü nasıl alacaksınız? Şimdi a, b, c tarikatlarının TSK içinde bir yapılanma çabasına girişmeyeceğini kim garanti edebilir? Bunun nasıl sonuçlara yol açtığını FETÖ örneğinde gördük” diye konuştu.’

“15 Temmuz 2016 gecesi darbe girişimi içinde yer alan askerlerin Akıncı Üssü’ne götürdükleri o dönem Genelkurmay Başkanı olan Hulusi Akar’a, ‘Sizi kanaat önderimiz Fethullah Gülen’le görüştürelim” dediğini anımsatan Üçok, “Bir tarafta TSK’nin başındaki Genelkurmay Başkanı var, diğer tarafta ise cemaat yapısının başındaki kişi var. Fakat oradaki asker, yasal komutandan değil, cemaatin başındaki kişiden emir alıyor. Bu, cemaat-tarikat yapısı içinde bulunan bir askerin kimden emir aldığının somut göstergesidir’ diye konuştu.

“ ‘ÜLKEYE KÖTÜLÜK’

“2018 yılında Kara Harp Okulu’nda cuma namazını hangi tarikata mensup imamın kıldıracağı konusunda kavga çıktığı iddialarının yer aldığı haberleri anımsatan Üçok, “Bunlar yok sayılarak, sadece cemaatlerin, tarikatların oylarından medet umularak böyle tehlikeli bir yola girmek, bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüklerden biridir. TSK içine siyasetin de tarikat-cemaat gibi dini yapıların da sokulmaması için tüm önlemler alınmalı. Yoksa çok acı olaylar yaşayabiliriz. Yeni 15 Temmuz’lar yaşanmaması için bu hatadan en kısa sürede dönülmeli” değerlendirmesini yaptı.”

6.Anayasa Mahkemesi 30.07.2008 Tarih, 2008/1 Esas ve 2008/2 Karar sayılı kararında, AKP’nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline geldiğinin tespiti yapılarak hakkında hüküm kurulmuştu; odağı olmaya da devam ediyor. AKP; Anayasa’da tarif edilen laiklik ilkesinin içeriğini boşaltmaya, değiştirmeye yönelik eylem ve söylemleri, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, ulus egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkesine aykırı eylemlerde bulunmaya Anayasa değişikliği ile Mustafa Kemal Gelenekli Türk Ordusunu lağvetmeyi hedefleyerek suç işlemeye devam etmektedir. Bu suçların temeli laikliğe aykırılığı oluşturmaktadır. AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın laiklik karşıtı faaliyetleri ile ilgili olarak18.08.2017 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına 2017/5329 Soruşturma numarası ile dosyamızı sunmuştuk. Belki bu vesile ile bize sonucu hakkında bir bilgi verilir.

7.Yine “Türk Silahlı Kuvvetleri Kıyafet Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”in iptali için Milli Savunma Bakanlığına karşı Danıştay 2. Dava Dairesi’nde 2017/1671 esas numarası ile açtığımız davada o zaman görevde olan Danıştay Savcısı, şu olumlu mütalaayı vermişti:

“Anayasanın 2. Maddesi ve Laiklik ilkesi geçerli olduğu sürece, kamu personelinim dinsel aidiyetlerini hiçbir şekilde belli etmemeleri gerekir…, bu nedenle düzenlemenin iptal edilmesi gerekir.”

İHLAL EDİLEN HUKİKİ DEĞERLER:

Hiç kuşku yok ki bu yönetmelik değişikliği Anayasanın başlangıç ilkeleri ile aynı Danıştay Savcısının söylediği gibi Anayasa’nın 1, 2, 4, 5, 13. 14, 24/5 ve 174. Maddelerinin fiilen ilga edilmesidir.

“Hiçbir faaliyetin Türk millî menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihî ve manevî değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;”

“Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.”

Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”

Değiştirilemeyecek hükümler

MADDE 4- Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2’nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.”

. Devletin temel amaç ve görevleri

MADDE 5- Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

II. Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması

MADDE 13- (Değişik: 3/10/2001-4709/2 md.)

Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

III. Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması

MADDE 14- (Değişik: 3/10/2001-4709/3 md.)

Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.

Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.

Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.”

VI. Din ve vicdan hürriyeti

“Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.”

I. İnkılâp kanunlarının korunması

MADDE 174- Anayasanın hiçbir hükmü, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin lâiklik niteliğini koruma amacını güden, aşağıda gösterilen inkılâp kanunlarının, Anayasanın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin, Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz:

  1. 3 Mart 1340 tarihli ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu;
  2. 25 Teşrinisâni 1341 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisâsı Hakkında Kanun;
  3. 30 Teşrinisâni 1341 tarihli ve 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun;
  4. 17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisiyle kabul edilen, evlenme akdinin evlendirme memuru önünde yapılacağına dair medenî nikâh esası ile aynı kanunun 110 uncu maddesi hükmü;
  5. 20 Mayıs 1928 tarihli ve 1288 sayılı Beynelmilel Erkamın Kabulü Hakkında Kanun;
  6. 1 Teşrinisâni 1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun;
  7. 26 Teşrinisâni 1934 tarihli ve 2590 sayılı Efendi, Bey, Paşa Gibi Lâkap ve Unvanların Kaldırıldığına Dair Kanun;
  8. 3 Kânunuevvel 1934 tarihli ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun.”

İşte tüm bu nedenlerle şüpheliler TCK m. 309’da düzenlenen ANAYASAYI İHLÂL suçunu işlemişlerdir.

MADDE 309. – (1) Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.

(2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.

(3) Bu maddede tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

Bahse konu suçun Anayasal düzenin ortadan kaldırılması için aynı zamanda cebir uygulayacak bir teşkilatlanma da bu yönetmelik sayesinde getirilmiş olmaktadır. Zira Silahlı Kuvvetlerin yapılanması için yapılan bir değişikliktir. Ve irticayla bağlantısı olan kişiler orduda istihdam edildiğinde silahlı bir güce dönüşeceklerdir.

SONUÇ VE İSTEM :Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle, Türkiye Cumhuriyetini yıkmak, Mustafa Kemalci Türk Ordusunu lağvetme maksadı ile yıllardır planlı bir şekilde hareket eden AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve bu amaca hizmet eden Yönetmelik değişikliklerini yapan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar hakkında soruşturma yürütülerek İddianame düzenlenmesi müvekkil parti adına vekaleten saygıyla talep olunur. 29.03.2021

Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı

Vekiller

Av. Metin Bayyar Av. Sait Kıran Av. Azime Ayça OKUR Av. Doğan Erkan