Ortaçağcı bir Din Derebeyliği olan, Ayetullah’ların ekonomik, sosyal ve…

Ortaçağcı bir Din Derebeyliği olan, Ayetullah’ların ekonomik, sosyal ve siyasi zulmü altında bunalan ve isyan patlamaları ortaya koyan İran Halkının meşru hak arama eylemleri ve bu isyan potansiyelini rayından çıkarıp, yörüngesine çekmeye çalışan emperyalist leş kargalarının sahtekârlıkları

 

Ülkemizde ve dünyada olup bitenlere ilgi duyan aydınların da yakından takip ettiği gibi, İran’da 28 Aralık’ta, özgücünü İşçi Sınıfının oluşturduğu İran Halkı; hayat pahalılığını, işsizliği ve Mollaların hayâsızca sömürü ve vurgunlarını protesto etmek amacıyla meydanlara aktı. Ve Mollaların ekonomik ve siyasi sömürü ve talanlarına en açık şekilde tepkisini ortaya koydu.

Mevcut ekonomik ve siyasi sistemde, kendilerine yoksulluğun, açlığın, işsizliğin düştüğünü; Mollalarınsa ülkenin doğal zenginliklerini ve halkın yaratmış olduğu değerleri utanmazca aşırdıklarını, zimmetlerine geçirdiklerini, İslami deyişle “gulûl” suçu işlediklerini dile getirdi ve bu sisteme son verilmesini istedi.

Eylemler 4 gün boyunca kesintisiz biçimde sürdü. Mollalar, başlangıçta çok sert tedbirlere başvurmadılar. Fakat baktılar ki eylemler kendi Ortaçağcı talan düzenlerini tehdit etmeye başladı; bunun üzerine sertleştiler ve ateşli silahlar da dahil olmak üzere, her türden silahla eylemcilere saldırıya geçtiler.

Eylemler boyunca onlarca direnişçi şehit düştü. 5 günün can kayıpları sayısı, birkaçı polis olmak üzere, 27’yi buldu.

Dün akşam 18.43’te medyaya düşen bir habere göre de, Devrim Muhafızları Komutanı Muhammed Ali Caferi, eylemlerin sonlandığını bildiriyor.

Bizce de, eylemlerin başarısızlıkla sonuçlanması kaçınılmazdı. Çünkü, tıpkı Türkiye’de olduğu gibi İran’da da halk, örgütsüz. Örgütsüz, dolayısıyla da kendiliğinden oluşan bir halk hareketi, eninde sonunda yenilgiye mahkûmdur.

Lenin Usta’nın deyişiyle; “İşçi Sınıfı Partiliyse heptir, Partisizse hiçtir.”

Burada şu denebilir:

İyi de, İran’da TUDEH var-İran Komünist Partisi var…

Bu partinin ismi var sadece. Herhangi bir gücü, etkinliği yok. Doğru, devrimci bir ideolojisi de yok. Hatırlanacağı gibi; TUDEH, ABD Emperyalist Haydudunun Irak işgaline onay ve destek vererek tüm devrimci saygınlığını ve güvenilirliğini sıfırlamış bir örgüttür. Yani antiemperyalizmi lugatından çıkarmıştır. Dolayısıyla da, “sahte sol” bir örgüt haline dönüşmüştür.

Gerçek bu olduğu için, bu son İşçi Sınıfı İsyanında da bu örgütün varlığı, az sayıdaki taraftarının eylemlere katılmış olmasının dışında, hiçtir…

Ekonomik zulüm dizboyudur İran’da da, Türkiye’de olduğu gibi. Üstüne üstlük, Mollaların, Ayetullah’ların Ortaçağcı Şeriat Yasalarını dayatan siyasi ve sosyal zulmü de aynı düzeydedir. Buna rağmen, kitleler, dayanamadıkları durumlarda isyan patlangıçları yapmış olsalar da, yenilgiyle karşılaşıp geri çekilmekten başka bir tepki ortaya koyamıyorlar.

Hep söyleyegeldiğimiz gibi; Sovyetler Birliği’nin ve Sosyalist Kamp’ın yıkılışı, dünyanın dengesini bozmuştur, yörüngesinden çıkarmıştır dünyayı. İnsanlık bayıraşağı gitmeye başlamıştır, 1991’den bu yana.

İşin tuhafı; o tarihten itibaren, Antika ve Modern Parababalarının sömürü ve talanları alabildiğine artmasına rağmen, ezilen ve sömürülen halk kitlelerinde devrim dalgaları ortaya çıkamaz olmuştur.

Morallerini, özgüvenlerini, umutlarını yitirmiştir, bir anlamda, kitleler. Hani Kıvılcımlı Usta da der ya; “İnsan denilen makine, moral denilen yakıtla çalışır”, diye… İşte o yakıttan yoksun kaldığı için, ne kadar ağır zulüm altında olursa olsun, her şeyi göze alıp davranamıyor yığınlar.

İsyan patlangıçlarında sonuna kadar gidemiyorlar…

Tabiî bu bayıraşağı gidiş, devrimci örgütleri de devrimci örgütler olmaktan çıkarmıştır. O örgütler, ideolojilerini ve inançlarını yitirmişlerdir öncelikle…

Yine Ustaların deyişiyle; “Devrimci Teori olmadan Devrimci Pratik olmaz…”

İşte bizde de durum aynı değil midir?

Bizim dışımızda antiemperyalist, devrimci hareket mi kalmıştır?..

Namuslu olmak kaydıyla, her aydının da görüp tanık olduğu gibi, bizim dışımızda antiemperyalist bir ideolojiye sahip hareket kalmamıştır.

“Katil Amerika, Ortadoğu’dan defol!”, diyebilen bir sol örgüt var mıdır, bizim dışımızda?

Duyan, bilen var mı böyle bir örgütün varlığını?

Yok…

Öyleyse; bizim dışımızda Gerçek Devrimci bir Parti de, herhangi bir örgüt de yoktur.

İran’daki halk isyanı, emperyalistlerin iğrenç içyüzlerinin ve sahtekârlıklarının da bir kez daha ortaya çıkmasına yol açmıştır.

Yine tanık olduğumuz gibi, başta ABD Emperyalist Haydudunun psikopat ve bunak Başkanı Trump gelmek üzere; İngiltere Başbakanı, Avrupa Birliği Sözcüleri, Siyonist İsrail Başbakanı ve İslam Dünyasının en önde gelen yüzkaralarından olan Suudi Krallığı hemen açıklamalar yaparak, bu isyanı sahiplenmeye kalkıştı.

Bu kaşar ve alçak halk düşmanları, İran’daki bu meşru halk isyanını hiç içtenlikle sahiplenebilirler mi?

Buna imkân var mı?

Tabiî ki yok…

Fakat onların derdi başka:

Onlar şu an ABD’nin BOP’unun önünde bir engel teşkil etme görüntüsü sergileyen İran Devletinin, Irak ve Libya’da olduğu gibi parçalanıp çökmesini, dolayısıyla da ortadan kalkmasını arzulamaktadırlar. Böylece de hem BOP’un önündeki bir engel yok edilmiş olsun, hem de Batılı Emperyalistlerin Ortadoğu’daki ileri karakolu rolünü oynayan İsrail, bir düşmanından daha kurtulmuş olsun…

Onlar bunun hesabı içindeler…

İran’daki halk isyanını, sözde sahiplenmeleri de tamamen bu amaca yöneliktir. Bu isyan hareketi yaygınlaşır, biz de bir şekilde müdahale eder, İran’ı da Irak ve Suriye haline getiririz, hesabı içindeler. Dertleri budur…

Yoksa halkın çektiği acılar, sıkıntılar zerrece umurlarında olmaz bunların…

Acıdır ki arkadaşlar; bizim bu yaklaşımımızı da Türkiye’de herhangi bir parti ya da örgüt paylaşmamaktadır. Onların açıklamalarını izleyenler, okuyanlar görmüşlerdir bu gerçeği zaten.

İşin enteresan yönü şu olmuştur arkadaşlar, bizce:

Bizim bu değerlendirmemizi, Dünya Sendikalar Federasyonu adlı, dünyanın devrimci sendikalarından oluşan Federasyonu, neredeyse tamı tamına paylaşmıştır.

Birbirimizin konuya ilişkin düşüncelerimizi somutça öğrenmemiş olmamıza rağmen, her ikimiz de aynı değerlendirmede bulunmuşuz. Bu bizi sevindirdi. Demek ki, ülkemizde olmasa da, dünyada böyle örgütler de varmış. İlgili arkadaşların bileceği gibi; Nakliyat-İş Sendikası da bu Federasyon’un Türkiye’deki temsilcisidir. Nakliyat-İş Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu da bu Federasyona dahil, Dünya Taşımacılık İşçileri Enternasyonali’nin Genel Başkanıdır şu an. Ve de aynı zamanda Başkanlar Kurulu Üyesidir, Federasyon’un.

Şimdi de isterseniz, arkadaşlar, bu Devrimci Federasyon’un açıklamasını görelim:

***

İran’daki protestolar ve emperyalist “havlama”

Enternasyonalist, sınıf temelli, birleştirici bir sendikal örgüt olarak Dünya Sendikalar Federasyonu (DSF), dünyanın dört bir tarafındaki her bir işçinin özgür biçimde gösteri yapma, greve gitme, haklarını savunma, hükümetlerinin ve işverenlerinin uyguladıkları işçi düşmanı politikaları protesto etme haklarını savunmaktadır. Bu, DSF’nin zorunlu bir prensibidir. Aynı şekilde biz, İranlı İşçilerin, kendi hayatları için daha iyi çalışma koşulları talebiyle, özgür bir şekilde protesto ve gösteriler düzenleme haklarını da destekliyoruz. Pahalılığın sınırlandırılmasını, maaşların iyileştirilmesini ve sosyal yardımları talep eden İran İşçilerini anlıyoruz.

Aynı zamanda, gerçek anlamda antiemperyalist bir sendikal örgüt olarak Dünya Sendikalar Federasyonu, tüm dünyadaki işçilere gür ve net bir şekilde seslenmektedir:

ABD Başkanı Trump, İsrail Başbakanı Netanyahu, İngiltere Başbakanı T. May, kendi ülkelerinde sendikal faaliyetleri yasaklayan Ortaçağcı Krallar ve Emirler ve AB vs. tarafından bu eylemlere verilen destekler; emperyalistlerin ikiyüzlü bir şekilde, stratejik planlarını hayata geçirebilmek için, İran’da şu anda var olan pahalılık ve maaşlarla ilgili problemleri istismar etmeye çalıştıklarını ortaya çıkarmaktadır.

Son süreçlerde, bir bölümü kitlesel olmak üzere, Hindistan’da, Fransa’da, Yunanistan’da ve Brezilya’da grevler örgütlenmiş; fakat Krallar, Emirler, Trump ve tüm diğerleri, hiçbir zaman bu gösterileri desteklediklerini belirten bir açıklama yapmamışlardır. Bu yüzden, onlar ikiyüzlülüklerine bir son verseler iyi olur.

Bugün sözde “Arap Baharı” senaryosundan sonra, ABD’nin ve müttefiklerinin Suriye’deki eli kulağında yenilgilerinden sonra, Mazlum Yemen Halkının Suudi Arabistan tarafından üç yıl boyunca bombalanmasından sonra, Trump Hükümetinin Kudüs’ü İsrail’e bir “armağan” olarak veren faşist kararından sonra, tüm işçiler gerçekliği görmektedir. Hiç kimse, bölgede yeni bir yangın başlatmayı amaçlayan emperyalistlerin gözyaşlarına kanmamaktadır. Halkların ve işçilerin büyük çoğunluğu, empryalistlerin stratejik hedeflerini gerçekleştirmek için havlamakta olduklarını anlamışlardır.

***

Bu devrimci yaklaşımın bir tek cümlesi hariç tümüne biz de aynen katılırız, imzamızı atarız. Katılmadığımız cümle ise şudur:

“Bu yüzden, onlar (emperyalistler ve destekçileri) ikiyüzlülüklerine bir son verseler iyi olur.”

Emperyalistler, ikiyüzlülüklerine asla son veremezler. Onların doğası buna el vermez. Onlar, doymaz bir hırsla saldırmaya, işgallere, ilhaklara, savaşlara, sömürülere, talanlara mahkûmdurlar. Bu, onların iyi ya da kötü niyetli oluşlarından kaynaklanmaz. Bütünüyle, ulaşmış bulundukları ekonomik yoğunlaşma derecesinden kaynaklanır. Onların devasa tekelleri, hem dünya pazarlarını, hem de dünyanın hammadde kaynaklarını ele geçirmek için durup dinlenmeden mücadele etmeye mecbur ve mahkûmdur.

Yoksa dünya çapındaki egemenlik yarışında geriye kalır ve tökezler. Gözü dönmüş bir hırsla o yarışı dürdürmek zorundadır bu tekeller.

Bu tekellerin birer yürütme komitesi durumunda bulunan emperyalist devletlerse, bunların bu insanlık dışı, hayâsızca amaçlarına ulaşabilmeleri için durmadan entrikalar çevirmek, ikiyüzlü oynamak, yalanlar ve düzenlerle insanları aldatmak, savaşlar çıkarmak, işgaller yapmak zorunda kalırlar.

İşte onların ikiyüzlülükleri, sahtekârlıkları, namussuzlukları, alçaklıkları, bu doğalarından kaynaklanan bu amaçtan dolayıdır.

Tabiî amaçlarını da açık açık söyleyemeyecekleri için, çünkü azıcık bile olsa açık davransalar insanlık bunların yüzlerine tükürür, mecburen ikili oynarlar, ikiyüzlülük ederler, düzenbazlık, namussuzluk ederler, durup dinlenmeden de yalanlara, hilelere, entrikalara başvururlar. Alçakça ve İblisçe niyet ve amaçlarını ambalajlamaya, gizlemeye ve hatta masumlaştırmaya ve meşrulaştırmaya çabalarlar. Yani öyle göstermeye çabalarlar.

Emperyalizm yeryüzünden silinmediği sürece de bunlar, doğaları gereği böyle davranmaya mecburdurlar. Onlar asla açık oynayamazlar, dürüst, mert, namuslu olamazlar…

Kahraman Gerilla Che’nin dediği gibi; “İnsan soyunun başdüşmanı”dır, ABD ve onun müttefiki olan AB ve Siyonist İsrail.

Bu alçaklar güruhu, insanlığın yüzkarasıdırlar, kanserleşmiş unsurlarıdırlar. Zarardan, kötülükten, zulümden başka hiçbir şey beklenmez bunlardan.

Tabiî ki sonunda insanlık bu beladan kurtulacak. Bunları Tarihe gömecek…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

4 Ocak 2018

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı