ORTAÇAĞCI GÜÇLERİN (ŞERİATIN) BAYRAĞI TÜRBAN’A KARŞI BİLİM İNSANIMIZ AMASYA ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ ZAFER EREN

ORTAÇAĞCI GÜÇLERİN (ŞERİATIN) BAYRAĞI TÜRBAN’A KARŞI BİLİM İNSANLARIMIZ İÇİNDE EN NET TAVRI KOYAN AMASYA ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ ZAFER EREN’İ BU CESARETLİ, KARARLI, BİLİNÇLİ VE YİĞİT TAVRINDAN DOLAYI KUTLUYORUZ.

Kafası Ortaçağcı ideolojiyle doldurulmamış herkesin kolayca göreceği gibi, ülkemizde Türban savunusu, Şeriatçı bir anlayışın, Ortaçağcı bir yaşam biçiminin toplumumuza kabul ettirilmesini amaçlamaktadır. Bu amaca ulaşmak isteyen bir avuç meczubun dışındaki Halk kesimlerimiz için Türban, kadınımızın özgürlüğü değil, esaretidir. Ancak Şeriatçı ideoloji ile doktrine edilmiş genç kızlarımız, bu esaretin özgürlük olduğunu sanmaktadırlar. Yani Afganistan, İran, Suudi Arabistan gibi ülkelerdeki kadınlar bu Ortaçağcı cehennemden kurtulmak için uğraşır/mücadele ederken, toplumumuzu Ortaçağın karanlıklarına götürmek isteyen din Bezirgânlarının etkisinde kalan bizdekiler ise bu cehennemi kendileri için bir cennet sanmaktadırlar.

 

Geçtiğimiz yıllarda Türban, AKP ve MHP tarafından siyasi malzeme yapılmıştı. Parlamentoda bu iki partinin oylarıyla yapılan Anayasa değişikliği ile Türbanın başta Üniversiteler olmak üzere tüm kamucul alana girmesinin önünü açmışlardı. Ancak bu değişiklik, o zamanki CHP ve DSP milletvekilleri tarafından Anayasa Mahkemesine götürülmüş, mahkemenin 05 Haziran 2008’de 2’ye karşı 9 oyla aldığı kararla, Türbana geçit verilmemişti. O günden bu yana Ortaçağcı irticacıların Türban malzemesini kullanmaları biraz zayıflamıştı. Tâ ki, referandum konuşmalarında CHP lideri K. Kılıçdaroğlu’nun; “Türbanı da biz çözeriz” şeklinde oy devşirme hesaplı çıkışına kadar…

AB-D Emperyalizminin bir operasyonuyla CHP’nin başına getirilen Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışı yerde bırakılır mıydı hiç?.. Başta Tayyip olmak üzere, her türden Ortaçağcı hemen atladı üstüne, Türban birden en önemli gündem maddesi oluverdi… Bu arada, sahibinin sesi YÖK Başkanı da İstanbul Üniversitesine bir yazı göndererek, “Türban yasağının uygulanmamasını” istedi. Amacı; bir taraftan öğretim üyelerini terörize ederek üniversitelerde Türbanı fiilen serbest bırakmak, diğer taraftan yoklama çekmek ve diğer Üniversitelerdeki Rektörlerin, Bilim İnsanlarının tavrını test etmekti. Zaten göreve geldikten sonra birçok Üniversite yönetimine kendi yandaşlarını atamışlardı… Amaç toplumu da hazırlamaktı…

İşte tam bu aşamada, Amasya’dan onurlu, yürekli, dirençli ve bilinçli bir ses geldi.

Amasya Üniversitesi Rektörü Zafer Eren: “Ben 2547 sayılı yasaya göre görev yapan özerk bir kurumun başındayım. Bana hiçbir kanun üniversitede türbanı serbest bırakmam konusunda bir yetki vermemiştir. YÖK Başkanı’na da vermemiştir. Yargıtay’ın kamusal alana ve üniversiteye türbanla girilemeyeceği konusunda verdiği içtihat kararları var. Bu bizim mahkememiz. Öğrencilerin zarar görmesini istemem. Türbanla derse girmek isteyen hakkında önce tutanak tutulacak, tekrarlanması durumunda süreç öğrencinin okuldan atılmasına kadar işleyebilir.” diyerek ilk çıkışı yaptı.

Bu çıkış, toplumumuzun Ortaçağın karanlığına götürülmesine karşı Laikliğe sahip çıkan, aynı zamanda Birinci Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın önderi Mustafa Kemal ve diğer önderlerimize layık onurlu bir sestir. Bu nedenle Sayın Rektörü kutluyoruz.

Ancak, ülkemizde Siyasal İslamcı bir rejim kurmakla AB-D tarafından görevlendirilen Tayyipgiller Hükümeti, bu Ortaçağcı gidişe karşı direnç noktası olan, Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’nın kazanımlarından olan Laikliği sahiplenen, ülkemizin Yeni Sevr’e götürülmesine karşı çıkan güçleri birer birer tasfiye etmekte, etkisizleştirmektedir.

İlkin, bir CIA planı olduğu artık gün gibi açığa çıkmış olan “Ergenekon Operasyonu” ile Ordu saf dışı bırakıldı. Daha sonra Referandumla birlikte Yargıyı teslim aldılar. Sıra YÖK eliyle uygulamaya koydukları Türban uygulamasıyla hâlâ direnç noktası olmaya devam eden Bilim İnsanlarımızı teslim almaya geldi. Ortaçağcıların henüz tam teslim alamadıkları Bilim İnsanlarımıza yönelik başlattıkları bu sinsi planda, AB-D’nin desteği ile CHP’nin başına getirilen K. Kılıçdaroğlu’na da piyon rolü düşmüştür. Zira o da AB-D’nin emirlerini uygulamak için bu konuları gündeme getirmektedir. Fakat aslı varken taklitlerine kimse itibar etmez. AKP gibi bir parti, Tayyip gibi kaşarlanmış bir Şeriatçı varken, kafası Ortaçağcı ideolojiyle doktrine edilmiş insanların Kılıçdaroğlu’na oy vermesi mümkün müdür? Tam tersine, Kılıçdaroğlu’nun bu gerici tavrı, CHP içindeki İlerici, Laik, Antiemperyalist, Mustafa Kemalci insanları küstürmüştür.

Sonuç olarak; bu Şeriatçı gidişin mantıkî sonucunda kadınlarımız için Türban yetmez, kara çarşaf ve peçeye büründürülmek ve bir erkeğin 4 eşinden biri, hatta sayısız cariyelerinden biri olmak da var… Yanlarında bir erkek olmadan sokağa çıkmalarının yasaklanması da var… Zaten Başbakan Tayyip, son günlerde, “kadın erkek eşitliği yaradılışa ters” diye konuşmalar yaparak, son günlerde daha bir pervasızca bu Şeriat özlemini dile getirmektedir.

İşte Ortaçağcı İrticacıların gemi iyice azıya aldıkları, yasa, mahkeme kararı gibi hiçbir kural dinlemedikleri bu zor günlerde, Cumhuriyetin en önemli kazanımlarından olan ve kadınımızın toplumsal yaşama katılmasını sağlamada en önemli unsur oluşturan Laikliğe sahip çıkan açıklamasıyla Ortaçağcılara hukuk dersi veren Amasya Üniversitesi Rektörü Sayın Zafer Eren’i bu cesaretli, kararlı, bilinçli ve yiğit tavrından dolayı kutluyoruz. Halkın Kurtuluş Partisi olarak bu haklı mücadelede sonuna kadar yanında olduğumuzu ilan ediyoruz. 18.10.2010

 

HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ

GENEL MERKEZİ