Ölü numarasına yatmayın, hainler!..

Ölü numarasına yatmayın, hainler!
Ne olacak Yunanistan’a kaptırdığınız 18 Ada?..
Yoksa ahlâk fukarası Cübbeli’ye okuyup üflettiğiniz birer bardak soğuk ayran mı içtiniz üzerine?..

Unutacağımızı ya da vazgeçeceğimizi sanıyorsanız, fena halde aldanıyorsunuz. Yarınki halk iktidarımızda, halkın gerçek mahkemelerinin karşısında, ilk çekileceğiniz hesap bu. Bundan kaçışınız asla olmayacak.

Hani ara sıra meydanlarda, ekranlarda atıp tutuyorsunuz ya, idamı yeniden getirebiliriz, diye; işte öyle bir şey yaparsanız, şimdiden hayal edin, Çeşme ya da Didim Meydanı’nda yağlı urganda sallanan gövdenizin suretini.

Bizim Programımızda, ilgili arkadaşlarımızın bildiği gibi, idam cezası yalnızca ağır cinsel suçlar için öngörülür. Onun dışında, idam yer almaz.

Fakat siz, sözünüzde durur da getirirseniz idamı yeniden, sadece size özgü olmak üzere, bir defaya mahsus ayrıcalık yapabiliriz. Yani, sizin yasanıza göre sizi yargılayabiliriz. Başka da kimseyi değil.

Yunanistan yutmuş adaları, açmış yerleşime, silahlandırmış üstüne üstlük, tüm bunlarla da yetinmiyor, belli aralıklarla meydan okumayı sürdürüyor.

Hani geçenlerde sizin Genelkurmay’ın Başkanı, Hulusi Akar nam Tosun Paşa, tatbikat sırasında Kardak’a da yönelip bir hava atmak istemişti ya. Yunanistan’ın botla önüne çıkmasıyla beraber anında tornistan yapıp, topuklayıp, kendini Anadolu kıyılarına atarak dört dörtlük bir madaralizasyon sergilemişti. Kuşkusuz, sizinle işbirliği halinde yapmıştı, bu utanç verici kaçışı.

İşte yine, dünün haber sitelerine düşen bir haberiydi. Bakalım:

“Yunanistan Büyükelçisi Kyriakos Loukakis’in Ege ve Akdeniz’deki Türk kıyısı yakınında bulunan adaları ziyaret etmek isteyen turistlere verdiği yanıt şaşırttı. Turistlerin gezmek istediği 10 ayrı adaya ilişkin Büyükelçi Loukakis vize alınması gerektiğini vurguladı.

“Bir grup arkadaşıyla adaları gezmek isteyen ve adını vermek istemeyen bir turist, gezi öncesi Yunanistan Büyükelçisi Kyriakos Loukakis’e bir elektronik posta (e-mail) gönderdi.

“CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun 29 Kasım 2016’da yaptığı grup toplantısını hatırlatan turist, “Yunanistan’ın Ege ve Akdeniz’de Türkiye Cumhuriyeti’ne ait on sekiz adaya Yunan Bayrağı diktiğini ve söz konusu adaların kontrolünün Yunanistan’a geçtiğini söylemiştir. Türk vatandaşı olarak size sormak isterim, bir süredir Türk medyasında da yer alan bu fiili durum gerçek midir? Bu adalara arkadaşlarla yapmayı düşündüğümüz gezi, Yunan yetkililer tarafından engellenecek midir? Güvenliğimiz tehlikeye girer mi?” sorularını yöneltti.

“Yunanistan Büyükelçiliği’nden gelen yanıt adalar kriziyle ilgili gerçeği bir kez daha gözler önüne serdi. Yunanistan Büyükelçisi Kyriakos Loukakis, “Yunanistan Dışişleri Bakanlığı web sitesinde ve diğer kaynaklarda belirtildiği üzere, e-postanızda bahsi geçen adaların hepsi ilgili uluslararası anlaşmalar uyarınca Yunanistan’a aittir” ifadelerini kullandı. Büyükelçi Loukakis, turist kafilesine vize almaları gerektiğini vurguladı.” (http://odatv.com/turk-vatandasiyim-o-adalara-gidersem-ne-yaparsiniz-2702171200.html)

Kılıçdaroğlu, göstermelik olarak, güya karşı çıkmış görünmek için, bir kez konu etmişti, Adaların Yunanistan tarafından gasp edilişini. Turist vatandaşımız da onu kast ediyor.

Bakın, bir turist yurttaşımızın sorusunu bile, Yunanistan Büyükelçiliği anında, net ve kesin bir anlatımla Adaların artık kendilerine ait olduğunu bildirerek cevaplıyor. Bizse, yıllar yılıdır soruyoruz size, o Adaları niye kaptırdınız, hatta niye peşkeş çektiniz, diye. Sizde tık yok. Ölüden ses gelir, sizden gelmez bu tür konularda, değil mi?

Oysa, başta Kaçak Saraylı Caligula gelmek üzere, Milyar Ali ve benzerleri, durup dinlenmeden, günler geceler boyu höykürürler meydanlarda, ekranlarda. Yazıcılar ordusunun ellerine yazıp tutuşturduğu ya da prompter’lara yüklediği demagojik ibareleri huşu içinde döktürürler. Tabiî, bunların her birinde, kendilerinden olmayanlara yönelik onlarca küfür, hakaret, aşağılama bulunur. Bu aşağılamaların boyutu bazen öylesine çukurların da ötesinde yerin yedi kat aşağısındaki seviyelere kadar düşer ki, zavallı “Yeni CEHAPE” Başkanı Sorosçu Kemal’i, “Bahtsız Bedevi” olarak bile adlandırır, nitelendirir, Kaçak Saraylı Caligula. Öbürü de, tabiî doğası gereği ve oynadığı rol gereği, efemine bir tarzda mızıldanır sadece, böylesi iğrenç, aşağılık hakaretlere uğramışlığı karşısında.

İşte, yurt içinde siyasi hasımlarına yönelik böylesine azgın, fütursuz tavırlar sergileyen Kaçak Saraylı ve AKP’giller, bu net ve kesin vatan satışları karşısında dillerini yutarlar. Bilirler çünkü suçlarını ve de yüreksizliklerini. Hani insan yalanlarıyla, dümenleriyle herkesi kandırabilir. Ama kendisini asla kandıramaz. İşte bu sebeple, onlar da bilir, ancak bir tavşan kadar yürek taşıdıklarını ve vatan toprağı satarak, vatana ihanet suçu işlediklerini. O yüzden, susmaktan başka çıkış yolu bulamazlar.

Fakat bu ilânihaye sürmeyecek, söylediğimiz gibi. Yarın hesaba çekildiklerinde, mecburen itiraf edecekler ihanetlerini. Böylece de, kendi haklarındaki hükmü, kendileri vermiş olacak.

Tabiî burada bir de, geçenki yazılarımızda aktardığımız gibi, Levent Gültekin’in dedikleri var.

Hani ne demişti, Gültekin?

“Tayyip’in Başdanışmanı, bana, ‘Tayyip yanlış yapmıyor. O, yapıp ettiği her şeyi bilinçlice yapıyor. O, Türkiye’yi bölecek. Tayyip, birilerine çalışıyor.’ dedi.”

Hatırlanacaktır; biz bu itiraflar karşısında da Tayyip için, vatana ihanetten suç duyurusunda bulunduk mahkemelere, ya da Cumhuriyet Savcılarına diyelim…

Eğer öyleyse, yandık. Ne yazık ki, öyle gibi de görünüyor.

Bu durumda, Tayyip bizim bu söylemlerimiz karşısında gülüyordur kıs kıs. Durun bakalım, diyordur. 18 Ada ne ki… Ben Türkiye’yi parça parça edip sonra da ortadan kaldıracağım. ABD’li efendilerim bana bu emri verdi. Dedim ya size, ben BOP Eşbaşkanıyım, biz bu görevi yapıyoruz, diye. İşte gerçek durum bu.

Biz de diyelim ki Tayyip’e, kuşkusuz bu ihanetlerin sonrasında, herhalde artık buralarda kalamayacağını da hesaplamışsındır. Giderim ABD’ye, efendim bana ömür boyu yaşayacağım bir yer gösterir ve bir gelir bağlar, diye düşünüyorsundur, değil mi?

Tabiî bunları ülke dışına kaçırmış bulunduğun milyonlarca doları eğer kurulan halkçı iktidara kaptırır da kullanamaz isem, diye düşünürsün. Bak, bu doğru işte. Gerek İsviçre bankalarında olsun, gerek başka bir ülkeye kaçırıp istiflemiş ol (hani İtalya gibi filan) onların tamamına el koyacağız. Halktan çaldıklarını, halka geri vereceğiz. Bundan da emin ol. Ha, emperyalistler devrim sonrasında bize vermeyebilirler halktan çalıp götürdüğün paraları. Onun da bir çaresini düşüneceğiz elbet o zaman. Fakat sana da vermezler. Çünkü senin işlevin bitmiştir artık.

ABD bir zamanlar hizmetkarlarını koruyordu. Nitekim, Saygon’da yakalayıp tutsak aldıkları bir yurtsever, antiemperyalist gerillayı meydanda, güpegündüz ve herkesin gözü önünde, tabancasını şakağından vurup katleden Saygon Polis Şefi Generali, ABD’nin Vietnam hezimeti sonrası, ülkesine götürüp orada bir pizza dükkanı açıvermişti ona.

Fakat, daha sonra, Ortadoğu’daki en önde gelen uşaklarından olan, İran Şahı Rıza Pehlevi’yi 1979 Humeyni Hareketi’nin iktidara gelmesi üzerine, ülkesinden kaçıp ABD’ye gitmek istediğinde, kabul etmedi. Sokmadı Amerikan yönetimi ülkesine. Uzun süre gidecek yer bulamadı. Sonunda zamanın vatan haini, halk düşmanı, Amerikanofil Enver Sedat’ın Mısır’ına gidebildi, sığıntı olarak ve orada öldü.

Senin kaçıp gideceğin ve seni kabul edeceğine inandığın bir devlet var mı?

Belirledin mi böyle bir şey?

Biz pek sanmıyoruz. O gün geldiğinde, kaçacak hiçbir yer bulamayabilirsin. O çok güvendiğin, Türkiye ve Türk düşmanı Suudi Krallığı bile kabul etmez seni Suudi Arabistan’a. İşi biten adamı kabul etmez onlar.

Onlar da sizin gibi, dostluk nedir, vefa nedir, yurtseverlik nedir, halkseverlik nedir, zerrece olsun bilmezler. Sadece maddi çıkarlarına tapınırlar. Küplerini doldurmaya, koltuklarını, saraylarını korumaya… Başka hiçbir şey zerrece umurlarında olmaz onların. Bunları da aklına iyice yaz.

Er veya geç, gelecek o günler…

01.03.2017

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

Print Friendly, PDF & Email