Ortaçağcı Tayyipgiller Öğrenci Seçme Ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM)’yi de Ele Geçirdiler
Bildiğimiz gibi bu yaz eğitim camiasında en çok konuşulan konu Kamu personeli Seçme Sınavı (KPSS)’de ayyuka çıkan kopya olayı oldu. Yüz binlerce üniversite mezununun girdiği KPSS sınavında, 350 kişinin daha önce görülmedik biçimde Eğitim Bilimleri Testinde 120 sorunun tamamına doğru cevap verdiğinin
anlaşılmasıyla birlikte, kopya iddiaları gündeme geldi. Medyanın ve birtakım sendikaların da meseleyi sürekli gündemde tutması ve yapılan araştırmalar kopya iddialarını doğruladı ve KPSS’de öğretmen adaylarının girdiği Eğitim Bilimleri sınavı iptal edildi. Kopya olayının kesinleşmesinden sonra atama bekleyen yüz binlerce öğretmen haklı olarak Öğrenci seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM)’ye yönelik büyük bir tepki duydular. Gerçekten de bu zamana kadar şöyle ya da böyle meşruiyeti kabul edilen ÖSYM’nin ve 7 yıldır ÖSYM başkanlığı yapan Prof. Dr. Ünal Yarımağan’ın güvenilirliği bir anda sıfıra inmiş oldu.
Kopya olayının daha iddia boyutunda olduğu günlerde Tayyipgiller’den şaşırtıcı derecede olayın üstüne giden açıklamalar geldi. Bu açıklamaların şaşırtıcı olmasının sebebi ise tamamen ellerine geçirdikleri devlet kurumlarında alenen yapılan yolsuzluklar konusunda son derece inkârcı bir tutum içerisine giren Tayyipgiller’in, bu kez yine bir devlet kurumu olan ÖSYM’de yaşananlarla ilgili güya “suçlular cezalandırılmalıdır” diyerek haktan, hukuktan, adaletten dem vurmuş olmalarıdır. Zira birkaç yıl önce, polislik sınavı sorularının Gülen cemaati tarafından çalınması olayında, meselenin hiç üzerine gitmemişlerdi.
Eğitim Bilimleri sınavının iptal edilmesiyle birlikte üzerindeki baskıları kaldıramayan ÖSYM Başkanı Ünal Yarımağan, YÖK’ün Ortaçağcı Başkanı Y. Ziya Özcan’ın dolaylı tehditleri sebebiyle istifa etmek zorunda kaldı. İşte bu noktadan itibaren meselenin üzerindeki sis bulutları dağılmaya başladı, takke düştü, kel göründü. Ortaçağcı Y. Ziya Özcan, henüz Yarımağan istifa kararı bile almamışken, yine kendisi gibi Ortaçağcı bir akademisyen bozuntusu olan Prof. Dr. Ali Demir’i Ankara’ya çağırarak bir görüşme gerçekleştirdi. Yarımağan’ın istifasıyla birlikte Ali Demir jet hızıyla Y.Ziya Özcan tarafından vekâleten ÖSYM başkanlığına atandı.
Peki, kimdir Ali Demir?
Kamuoyu Ali Demir’i akademisyen-bilim adamı kisvesine bürünen Ortaçağcı gericilerin hazırladığı “Türbana Özgürlük” bildirisine attığı imza ile tanımıştır. Yani Ali Demir de tıpkı Y. Ziya Özcan gibi Ortaçağcıdır, Türbancıdır ve Tayyipgiller’dendir. 7 yıl boyunca ÖSYM başkanlığı yapan Ünal Yarımağan, en azından sınava türbanla giriş konusunda mahkeme kararlarına sadakat göstererek, türbanla sınava girişlerin karşısında yer almış, böylece ilerici bir tavır sergilemiştir. Tayyipgiller’in hazmedemedikleri de işte bu ilerici tavırdır. Bundan dolayı ÖSYM’den Yarımağan’ın ayağını kaydırarak yerine Ortaçağcı bir akademisyen bozuntusu getirmişlerdir. Kopya olayı baştan sona incelendiğinde, soruların güya acemice, alenen sızdırılmasından, olayın Burjuva ve Şeriatçı medyada yoğun biçimde yer almasına kadar bütün süreçlerin, baştan sona planlanmış bir provokasyon olduğu rahatlıkla iddia edilebilir. Hedef bellidir: Tayyipgiller’in eski biçimine katlanamadığı ÖSYM’nin Ortaçağcılaştırılması… Ve ne yazık ki bu amaçlarına da ulaşmışlardır. Bundan sonra ÖSYM’nin düzenlediği sınavlarla çeşitli kadrolara yerleşecek olan adaylar rahatlıkla Ortaçağcı yeni ÖSYM’nin manipülasyonuna tabi tutulabilecektir. Yani Tayyipgiller açısından Ortaçağa gidişin önündeki engellerden biri daha ortadan kalkmıştır. Şimdi bu operasyonla ilgili bir gazete haberine kulak verelim:
“Günlerce tartışılan KPSS skandalıyla ilgili olarak, kopya çekileceğinden emniyet birimlerinin de iki gün önceden haberdar olduğu ortaya çıktı. Sınavdan iki gün önce 8 Temmuz 2010 tarihinde Ağrı'da Emniyet Müdürlüğü'ne esrarengiz bir ihbar telefonu geldi. İhbarı yapan kişi polise, KPSS'ye girecek olan adaylara cevapların cep telefonlarıyla ulaştırılacağını, bunun Ağrı dışında yapılacak bir organizasyon olduğunu ve muhtemelen de tüm Türkiye çapında uygulanacağını bildirdi.” (Radikal 21.09.2010)
Bu haber de göstermektedir ki ÖSYM’nin bir oyun veya tuzak ile ele geçirilmesi çok önceden planlanmıştır Tayyipgillerce. Ve böylece bir “kale” daha düşürülerek Ortaçağcı güçlerin kontrolüne geçirilmiştir.
Zaten namuslu aydınlarımızın ve yazarlarımızın da açıkça görüp dillendirdikleri gibi Tayyipgiller’in YÖK’ü Ortaçağcılaştırdıktan sonraki en büyük stratejik hedefi, ÖSYM'yi bir gerekçe bularak lağvetmekti, bildiğimiz gibi. Bunu gerçekleştirecek bir gerekçe bulamadıklarından ÖSYM’yi tamamen ortadan kaldırmak yerine, sınavları MEB’in yapmasının önünü açan bir yasa tasarısı hazırlığında idiler. Ama içinde Gülen Cemaatinin parmağı olduğu aşikâr olan kopya olayı patlatıp aradıkları fırsatı yaratmış oldular. Artık Tayyipgiller için, yeni bir yasa çıkarmaya gerek duymadan devlet kadrolarını kendi yandaşlarıyla doldurmanın yolu açılmıştır.
Tüm bu gelişmeler AB-D Emperyalistlerinin ülkemizi Ortaçağ karanlığına hapsetmeyi amaçlayan “Yeni Sevr” Projesi kapsamında atılan adımlardır. Özellikle Ortaçağcıların alenen sanat galerilerine kadar sıçrayan saldırıları da değerlendirilirse, sözünü ettiğimiz Ortaçağcı gidişin önünün daha da açıldığını net biçimde görebiliriz.
Özellikle referandumdan sonra gemi iyice azıya alan Tayyipgiller’in önünde ancak örgütlü halk durabilir. Yapılması gereken şey, Ortaçağcılığa, gericiliğe, sömürü ve zulüm düzenine karşı tüm kesimlerin örgütlenerek birlikte mücadele etmesi ve halk düşmanlarını tarihin çöplüğüne göndermeleridir.
Biz Kurtuluş Partili Kamu Emekçileri olarak, bugün için savunulması ve korunması gereken en önemli ilkelerden biri olan laiklik ilkesini savunmaya devam edeceğiz. Halklarımızın Ortaçağ karanlığına götürülerek daha pervasız bir sömürü ve zulüm düzeninde yaşamaya mahkûm edilmesine izin vermeyeceğiz. Bu uğurda gereken mücadeleyi kanımızın son damlasına kadar yürüteceğiz. 29.09.2010
KURTULUŞ PARTİLİ KAMU EMEKÇİLERİ