Namuslu Aydın olmak, Amerikan Emperyalizmine karşı olmayı gerektirir…

Saygıdeğer Arkadaşlarımız!

Aşağıda izleyeceğiniz videoda, “İnsan Soyunun Başdüşmanı olan ABD Emperyalizminin” dünyayı kana, ateşe ve ölüme boğan savaş makinesinin yani ordusunun (ki bu ordunun silahlanmasına yıllık 720 milyar dolar harcanmaktadır) eski bir neferi olan Vince Emanuele konuşuyor. Ve gerçekle yüzde yüz örtüşen, insanım diyen herkesin öfke ve nefret duygularıyla dolmasına sebep olan itiraflarda bulunuyor. Dikkatle dinleyelim ya da tapesini okuyalım:

***

Video oynatıcı

Videonun Tapesi:

Bizim için her şey serbestti. Orada hiç basın yoktu. Kimse sizi gözetmiyordu. Ve askerler ateş etmeyi, dövmeyi, gasp etmeyi, tecavüz etmeyi ve kimi istedilerse öldürmeyi üzerlerine görev edindi. Medyaya birkaç çürük elma gibi lanse edildi. Bu hayli izole edilmiş bir vakaydı.

Ordu sanki meslek programıymış gibi davrandık. Orada iş yeteneklerinizi geliştirebilirdiniz. Bilirsiniz, insanların ordu hakkındaki düşüncelerini değiştirmek, askeriyenin temelinde ölüm ve yıkımla alakalı bir kurum oluşundan ötürü zordur.

Sonuçta yaptığınız 17, 18, 19 yaşındaki çocukları alıp 13 haftalık acemi eğitim programına koyuyorsun. Sonrasında onları 8 haftalık piyade eğitimine koyarak toplamda 20 haftalık bir eğitimden sonra öldürmeye hazır oluyorlar. Ve emir altında öldürmeye hazırsındır. Ve bu, yapman gereken şeydir. Artık bilinçsiz bir makinesindir. Emirlere uyarsın, askeriye bundan ibarettir. Kendin için düşünmezsin. Kendi iraden yok. Artık insan değilsin. Devasa bir makinede sadece bir dişlisin.  Ve o güç ve varlık sahibi olanlar için yalnızca bir numaradan ibaretsin. Ve komutanlar için sadece bir bedensin.

Bizim de diğer bahriyelilere davranış şeklimiz aynıydı. Evet, burada daha çok bedene ihtiyaç var gibi. Ne kadar çok beden, o kadar çok bot demek. İnsan değilsiniz, çizmesiniz. Bilirsiniz, sahada daha fazla bota sahip olmak… Bu, eğitimin fıtratı.

Ortadoğu’daki insanlar, çöl siyahileri olarak anılırdı. Hacılar, deve jokeyleri, bağnazlar, barbarlar, teröristler. Kadınlar, fahişe, sürtük…  Kadın bahriyeliler ise “WM” olarak bilinirdi. Yürüyen metresler. Bu nedenle, askerden dönen her üç kadından biri askerde cinsel travma yaşadığına dair rapor ediliyor. Çünkü, görevlerinde asker arkadaşları tarafından tecavüze uğruyorlardı. Her üç kadından biri.

Amerika’daki her dört kadından birinin hayatlarında en az bir kere cinsel travmaya maruz kalmasından veya bir kez yaşamış olmasından uzak değil. Askeri kültürde ve bu kurumdaki temel şey,  ataerkillik ve homofobi. Fakat her nasılsa herkes gay, eşcinsel, korkak, adi.

Eğer zayıfsan ya da eşcinsel veya biseksüelsen… Sizin güçsüz olduğunuz pekiştiriliyor. Tüm bu bakış açısı askeri eğitimlerde, ideolojide, kullanılan dilde ve sözcüklerde kök salmış durumda.

Irak’ta biz ne yaptık?

Ev baskınlarına gittik, devriye gezdik veya obüsler ya da havanlar tarafından patlatılmayı bekledik. Bu çılgıncaydı.

Kontrgerilla savaşının kazananı olmayacağını herkes bilir.

Kazanmak ne idi?

Bu hiç yaşanmadı. Malezya’da bulunmuş İngilizlerle konuşabilirsin, Cezayir’de bulunmuş Fransızlarla konuşabilirsin, Vietnam ve Kore’de bulunmuş Amerikalılar, Avusturalyalılar ve diğerleriyle konuşabilirsin. Ve Afganistan’daki Sovyetler, Afganistan ve Irak’taki Amerika’ya sorabilirsin. Ve her seferinde askeri olarak kıçlarını tekmelettirdiler, haklı olarak. Fakat aynı zamanda feci ölümlere ve yıkıma sebep oldu. Bir milyon Iraklı öldü. 7 milyon Iraklı 25-30 milyon nüfuslu ülkesini terk etti.  Koca bir nesil yok oldu.

İnsanlar on sene boyunca savaş olduğunu unuttu. Çocuklar okula gitmedi. Gelişemedin. X milyarlık yaşam ömrünü yarı yarıya kısaltan eksiltilmiş uranyum kaplı mermiler kullandık. Felluce ve Ramadi gibi köylerde doğumlar etkilendi. Bundan on yıl öncesinden %5 oranında geriye gitti. ABD ve Batı olarak o ülkeyi resmen mahvettik. 30 yıllık savaş sonrasında, ABD ve Batının birbirini desteklemesi sonucu, sekiz yıllık İran-Irak Savaşı, Körfez Savaşı, 90’lar boyunca süren yaptırımlar gerçekleşti.

Madeleine Albright ve Bill Clinton dedi ki: “Buna değerdi.” 500 bin kadın ve çocuk öldü. Madeleine Albright saat 10.00 haberlerinde dedi ki: “İşte bu! Buna değerdi!” Kesinlikle…

Peki ya orada ne oluyordu?

Biz insanları öldürüyorduk. Demek istediğim masum insanları öldürüyorduk. İnsanlar esir alındı. Eğer asi gibi görünüyorlarsa onlarla ne yapmak istiyorsak yaptık. Bizim için her şey serbestti. Orada hiç basın yoktu. Kimse sizi gözetmiyordu. Ve bahriyeliler üzerlerine görev edindi. Ateş etmeyi, dövmeyi, gasp etmeyi, tecavüz etmeyi ve kimi istedilerse öldürmeyi…

Medyaya birkaç çürük elma gibi lanse edildi. Bu hayli izole edilmiş bir vakaydı. Bu bana göre Batı kültürünün üzerine kurulu olduğu yapının ta kendisidir. Ve bence aksini söyleyen her kimse, o delidir.

Çünkü biz gasp ettik, dövdük, tecavüz ettik ve insanlara eziyet ettik.

Vietnam’da, Güneydoğu Asya’da, Güney Amerika’da, Afrika’da, Birleşik Devletler’e getirdiğimiz kölelere ve tabiî ki de etnik açıdan katlettiğimiz ve yerlerinden ettiğimiz yerlileri 9 yüz ile bin arası global operasyon gerçekleştirdik.  Libya’dan İran’a ve Şili’ye kadar demokratik seçimlerine burnumuzu soktuk.

Ve şimdi de insansız hava araçlarımızla Pakistan ve Somali’de insanları öldürüyoruz. Hepsi de Amerikan imparatorluğunun adı altında. Hepsi de Amerikan doları vergileriyle…

***

Öncelikle bu genci kutlamamız gerekir. ABD demek ki Amerikan Halkının tüm evlatlarını insanlıktan çıkaramamış, canavara dönüştürememiş…

Demek ki arkadaşlar “ben insanım” diyen her kişi, ABD Emperyalistleri ve AB’li ortaklarına karşı çıkmalıdır. Onun kötülüklerini önce gerçekte neyse öylece görmeli ve göstermelidir.

Tabiî yüreği yetiyorsa ve bencil değilse, onunla mücadeleye girmelidir…

Bu insanlık düşmanının bir de girdiği ülkelerde yerli işbirlikçileri vardır. Maddi çıkar ya da koltuk için, mevki makam için, iktidar olabilmek için ABD Şeytanıyla işbirliğine giren, hatta onun hizmetine giren insan sefaletleridir bunlar. Yerli hainlerdir…

Ne mutlu ki Yoldaşlar, biz Devrimci Kavgaya girdiğimiz 1967 Ekim’inden beri ABD Emperyalistleri ve yerli işbirlikçileriyle, hain uşaklarıyla savaşıyoruz…

Ne diyordu Denizler?

“Bizim düşmanımız ABD Emperyalistleri ve yerli işbirlikçileridir.”

Denizler’i astıran da, Mahirler’i Kızıldere’de katlettirenler de, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 Faşist Darbelerini yaptırtan da ABD Emperyalistleri ve onların Süper NATO’sudur.

Bizim ekonomice gelişmemizi engelleyen ve bizi Yarısömürge statüsünde tutan da yine aynı Emperyalist Haydut ve yağmacı devletlerdir…

İşte biz bu sebepten dolayı diyoruz ki; ‘“Katil Amerika, Ortadoğu’dan defol!’, diyemeyen her siyasi ve her aydın ya gafildir ya hain.”

Bu ABD Emperyalist Çakalı ve AB Haydut Devletleri, 1990’dan bu yana sadece Ortadoğu’da 11(on bir) milyon insanın kanına girmişlerdir.

Bölgemizi cehenneme çevirmişlerdir…

Ne yazık ki biz Gerçek Devrimcilerden başka bu Emperyalist Çakalla savaşan yok ülkemizde bugün…

Amerikancı Burjuva Kürt Hareketi, onun PKK, PYD, YPG, SDG ve HDP gibi örgütleri, bizim dışımızdaki solu “Havuç ve Sopa” taktiğini kullanarak yörüngesine aldı, sonra kendisiyle birlikte götürüp ABD’nin emrine ve hizmetine sundu… Biz bunlara “Sevrci Soytarı Sahte Sol”, diyoruz.

TESEV’ci, Sorosçu Kemal Kılıçdaroğlu ve kendisiyle aynı boydan ve soydan ekibi tarafından rayından çıkarılmış, ABD emrine sokulmuş Yeni CHP de solun bir bölümünün kanına girmekte, onları Amerikancılaştırmaktadır.

Tayyipgiller zaten tepeden tırnağa ABD yapımıdır. Onları devşiren de, iktidara taşıyan da, orada yirmi yıldan beri tutan da ABD Haydut Devletidir…

Meclisteki diğer muhalifi oynayan partiler de ABD hizmetindedir, yerli hainler güruhundandır…

Ne diyor CIA Şefi Nelson Ledsky?

“Biz Meclisin her yerindeyiz.”

Yani Meclis bizim emrimizde ve hizmetimizdedir…

Yani Yoldaşlar; durum, Mustafa Kemal’in Gençliğe Hitabe’sinde anlattığı gibidir tıpkı:

“(…) memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

“Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır.”

Demek ki bu elim ve vahim durumdan kurtulabilmek için İkinci bir Kurtuluş Savaşı vermek mecburiyetindeyiz. 1946’dan beri, ABD Emperyalizminin Türkiye’yi yeniden ağına düşürmesinden bu yana, bu Savaşı vermekteyiz, Yoldaşlar.

Yine ne demişti Denizler?

“Biz Türkiye’nin İkinci Kurtuluş Savaşçılarıyız.”

Fakat müsterih olun ki Yoldaşlar; yine yeneceğiz biz…

Emperyalistler, işbirlikçiler, geldikleri gibi gidecekler yine!

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

25 Mart 2022

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı 

Print Friendly, PDF & Email