Laiklik budanmaya devam ediliyor

Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan protokol ile Kredi Yurtlar Kurumuna öğrenciler için imamlar atandı.

Halkın Kurtuluş Partili Hukukçular, bu protokolü imzalayan Diyanet İşleri Başkanı ile Gençlik ve Spor Bakanı hakkında suç duyurusunda bulundu.

Suç duyurusunda belirtildiği üzere Değerli Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Kemal Gözler’in Türk Anayasa Hukuku adlı bilimsel esersinde belirtildiği üzere Laik Devlet ilkesi şu şekilde formüle edilmiştir:

“Lâik Devlet ilkesi

“Din Hürriyeti

“1. İnanç Hürriyeti

“2. İbadet Hürriyeti

“Din ve Devlet işlerinin Ayrılığı

“1. Devletin Resmî Bir Dini Olmamalıdır

“2. Devlet Bütün Dinler Karşısında Tarafsız Olmalıdır

“3. Devlet Bütün Din Mensuplarına Eşit Davranmalıdır

“4. Din Kurumları ile Devlet Kurumları Birbirinden Ayrı Olmalıdır

“5. Hukuk Kuralları Din Kurallarına Uymak Zorunda Olmamalıdır.”

Ancak Cumhuriyetin bu temel ilkesi her gün farklı saldırılara uğratılıyor Ortaçağcı AKPgiller tarafından. Bunu da açıkça ifade etmiş Gençlik Ve Spor Bakanı Kasapoğlu protokolün imzası töreninde:

“Bu tür işbirlikleriyle ayrıca gençlerin istismar etmek isteyen odakların da önüne geçmek istediklerini vurgulayarak, ‘Bunun yanında amacımız; bu önemli hazineyi istismar etmek, kullanmak isteyen unsurlara da hiçbir açık alan bırakmadan gençlerimizi adeta onlara kaptırmamak.”

“Kindar ve dindar bir nesil yetiştir”erek sözde istismar adı altında gençlerin bilimle tanışarak ve onun gereğini yerine getirmelerini engellenmek isteniyor.

Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanı bu çok acı durumu ne kadar açık ifade etmiş vermiş olduğu bir konferansta bakalım:

“Korkuya ve şartlandırmaya dayalı, kullaştırma ve robotlaştırmayı amaçlayan, gerçekleri görüp kavramaktan uzak, sistematik düşünemeyen bir zavallılar yığını yaratmayı amaçlayan bir eğitimden geçirilmektedir insanlarımız.

“AKP Hükümeti ve onların bakanlıkları, eğitimi bütünüyle Ortaçağcı tarikatların ve cemaatlerin ve Ensar, TÜRGEV, TÜGVA, İHH gibi yine Ortaçağcı örgütlenmelerin eline teslim ederek bu kul-köle yetiştirme eğitim sistemini daha da katmerlendirmeyi, pekiştirmeyi amaçlamaktadırlar.

“O halde bir kez daha görüldü ki, eğitim sistemi insanların ruhiyatını şekillendirmede önemli bir etken olduğu için özellikle üzerinde durulması gereken bir konudur. Tabiî böyle bir eğitim sistemi kendiliğinden demokratik ve laik bir eğitim anlayışını da kapsar. Hiçbir dogmaya, hiçbir tabuya yer yoktur bu eğitim sisteminde.

“Ne diyor Kıvılcımlı Usta’mız; “Tabu söz, tabu kişi yoktur’, ‘En önemli şey olaylardır.”

“Eğitim sisteminin amacı insanların olayları tüm gerçekliğiyle, nasılsalar öylece olduğu gibi görüp kavramalarını, yorumlamalarını, çözümlemelerini ve oradan gerekli sonuçları çıkararak davranışa geçmelerini sağlamaktır.

“Çünkü sadece görüp kavramak yeterli değildir. Oradan çıkarılacak sonuçların ışığında davranarak olayları ve hayatı ileri yönde insanlığın mutluluğunu ve yaşamını geliştirme, iyileştirme yönünde davranışa geçmektir.”

Yine HKP Genel Başkanına kulak verelim;

“Bunların laik olmalarına hiçbir şekilde doğaları gereği imkân yok. Olamazlar. Demokrat da olamazlar.

Tayyip açıkça söylemedi mi, arkadaşlar; ‘Demokrasi benim için bir tramvaydır’, demedi mi? ‘Gideceğiniz yere kadar binip gidersiniz o tramvaya, gideceğiniz yere varınca da bırakıp terk edersiniz.’,dedi.”

O halde AKPgillerin amacı belli. Laik cumhuriyeti yok etmek. Bizim de amacımız belli:

“Burada bir kez daha altını çizerek belirtelim ki, biz bu eğitim sisteminin karşısına neyi koyuyoruz ya da ısrarla ve kararlıca neyi öneriyoruz?

“Nasıl bir eğitim sistemi savunuyoruz?

“Sevgiye, hoşgörüye, özgürce düşünen, sorgulayan, eleştiren, sistematik düşünebilen bir akla sahip, özgüveni ve özsaygısı tam, insani ve vicdani değerlerle donatılmış insanlardan oluşan kuşaklar yetiştirmeyi savunuyoruz, amaçlıyoruz.”. (HKP Genel Başkanı Nurullah Ankut-Efe).

Başaracağız!

27.12.2019 

Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi

Suç duyurusu dilekçesini aynen yayımlıyoruz:

ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA

SUÇ DUYURUSUNDA

BULUNAN                           :HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ GENEL BAŞKANLIĞI

Karanfil Sokak No:24/15 Kızılay/ANKARA

VEKİLLERİ                                    :Av. Metin BAYYAR – Av. Ayhan ERKAN – Av. Ali Serdar ÇINGI – Av. Tacettin ÇOLAK – Av. Sait KIRAN – Av. Azime Ayça OKUR -Av. Halil AĞIRGÖL- Av.Pınar AKBİNA KARAMAN – Av. Doğan ERKAN

Kocatepe Mah. Meşrutiyet Cad. Hatay Sk. No: 4/9
Kızılay/Çankaya/Ankara

ŞÜPHELİLER                     :1- Mehmet Kasapoğlu – Gençlik ve Spor Bakanı
                                             2- Prof. Dr. Ali Erbaş – Diyanet İşleri Başkanı

SUÇ                                       : – ANAYASA 2. ve 24. maddeleri başta olmak üzere

-TCK 309’da tanımlanan Anayasayı İhlal

-Görevi Kötüye Kullanma (TCK 257. md)

AÇIKLAMALAR               :

A-OLAY                               :

https://www.sozcu.com.tr/2019/gundem/genclik-ve-spor-bakanligi-ile-diyanet-baskanligi-arasinda-isbirligi-protokolu-5498744/

http://www.dinibulten.com/diyanet/genclik-ve-spor-bakanligina-bagli-kurumlarda-genclere-manevi-danismanlik-ve-din-hizmeti-sunulacak/11237

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/diyanet-isleri-baskanligi-kyk-yurtlarina-rehberlik-hizmeti-verecek-259684h.htm

Yukarıda linklerini verdiğimiz haber sitelerinden öğrenildiği üzere, Şüpheliler Gençlik ve Spor Bakanlığını temsilen Bakan Mehmet Kasapoğlu ile Diyanet İşleri Başkanlığının temsilen Başkan Ali Erbaş tarafından imzalanan protokole göre, Bakanlığa bağlı kurumlarda, öğrenci yurtlarında, spor tesislerinde, kamplarda ve gençlik merkezlerinde manevi danışmanlık ve din hizmeti sunulacakmış.

Diyanet İşleri Başkanı Şüpheli Ali Erbaş, Protokolün imzası töreninde yaptığı konuşmasında;

“İlk olarak 2013 yılında imzalanan iki protokol ile Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü’ne bağlı yurtlarda Başkanlık marifetiyle Kur’an eğitim ve öğretimine yönelik çalışmalar başlatılmıştı. Akabinde 2015 yılında imzalanan iş birliği protokolü ile gençlere yönelik Kur’an eğitiminin yanı sıra Manevi Danışmanlık ve rehberlik hizmetinin de önü açılmıştı. Halen bu protokol kapsamında, Gençlik ve Spor Bakanlığımızca açılan bütün yaz kamplarının maneviyat istasyonlarında hocalarımızı görevlendirmekteyiz. Şu an itibariyle 711 hocamız, Kredi ve Yurtlar Kurumu’nda öğrenci yurtlarında, gençlere manevi danışmanlık ve rehberlik hizmeti sunmak üzere görevlendirilmiştir.” açıklamasında bulunmuş;

Şüpheli Bakan Kasapoğlu ise,

“Bu tür işbirlikleriyle ayrıca gençlerin istismar etmek isteyen odakların da önüne geçmek istediklerini vurgulayarak, ‘Bunun yanında amacımız; bu önemli hazineyi istismar etmek, kullanmak isteyen unsurlara da hiçbir açık alan bırakmadan gençlerimizi adeta onlara kaptırmamak. Maalesef gençlerimizi geçmişte istismar ettiler ama inşallah bundan sonraki süreçte bu tür iş birlikleri ile onlara hiçbir istismar alanı bırakmayacağımızı da ifade etmek istiyorum. Sayın Başkan bu konuda her çabamıza gönülden destek verdi, tüm imkânları seferber etti. Size ve tüm Diyanet camiamıza teşekkür etmek istiyorum” demiştir.

B-İHLAL EDİLEN DAYANAK MEVZUAT:

1.ANAYASA ve TCK m. 309

Anayasa m. 2:

II. Cumhuriyetin nitelikleri

“Madde 2 – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”

Anayasa m.24:

“VI. Din ve vicdan hürriyeti

“Madde 24 – Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. 14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir. Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz. Din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır. Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.”

TCK m. 309 Gerekçesi:

Anayasanın Başlangıç Kısmında aynen ‘Millet iradesinin mutlak üstünlüğü; egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiç bir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk dışına çıkamayacağı; Hiç bir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerini, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğin karşısında koruma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;’ şeklindeki ifade ile siyasal iktidarın kuruluş ve işleyişine egemen olması gereken ilkeler gösterilmiş bulunmaktadır.

Siyasal iktidarın kuruluşu ve işleyişine egemen olan bu ilkeleri içeren kuralların bütünü, Anayasal düzeni teşkil etmektedir. Bu madde ile korunmak istenen hukuki yarar, Anayasa düzenine egemen olan ilkelerdir.

Madde ile korunmak istenen hukuki yararına niteliği dikkate alınarak, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzen” ibaresi kullanılmış, böylece korunmak istenen hukuki yarara açıklık getirilmiştir.

Maddede tanımlanan suçun oluşabilmesi için, cebir veya tehdit kullanarak Anayasal düzenin değiştirilmesine teşebbüs edilmesi gerekir. Bu nedenle, cebir ve tehdit bu suçun unsurunu oluşturmaktadır. Cebir ve tehdit kavramlarının hukuki anlam ve içeriği, bilinen bir husustur. Bu nedenle, Anayasal düzenin değiştirilmesine yönelik teşebbüsün ancak cebir veya tehdit kullanılarak, yani bireylerin iradeleri zorlanmak suretiyle ifsat edilerek gerçekleştirilmesi gerekir.

765 sayılı Türk Ceza Kanununun 146. maddesinin kaynağını oluşturan 1889 İtalyan Ceza Kanununun 118. maddesi, 146. maddede olduğu gibi, cebir (“Violentemente”) unsurunu taşımaktaydı. Ancak, 1930 faşist İtalyan Ceza Kanununun aynı konuyu düzenleyen 283. maddesinde, suç tanımından cebir unsuru çıkartılmıştı. Faşizmin etkisiyle kaleme alınan 283. madde, bilahare 11.11.1947 tarihinde yeniden değiştirilerek; suç tanımında tekrar cebir unsuruna yer verilmiştir.

Madde de, maddi unsur olara “teşebbüs edenler” ibaresi kullanılmış olduğundan, Anayasanın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen üzerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edilmesi, cezalandırma için yeterlidir. Suç hem idare edenler hem de idare edilenler tarafından işlenebileceğinden teşebbüste aranılacak elverişlilik, suçun işleniş biçimi ve özellikle suçun bir tehlike suçu olduğu dikkate alınarak, kullanılan cebir veya tehdidin netice elde etmeye elverişli olup olmadığının hakim tarafından takdir edilmesi gerekir.”

TCK m. 309:

 “Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.

“Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.

“Bu maddede tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.”

C-İDDİAMIZ:                                

Yukarıda açıklanan yasa maddelerinden anlaşılacağı üzere şüphelilerin temsil ettiği Bakanlık ve Başkanlık arasındagörevi kötüye kullanma suçu kapsamında imzalanan protokol ile laiklik ilkesi açıkça ihlal edilmiş bulunmaktadır. Şöyle ki;

TCK m. 309 gerekçesinde belirtildiği üzere “laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;’ şeklindeki ifade ile siyasal iktidarın kuruluş ve işleyişine egemen olması gereken ilkeler gösterilmiş bulunmaktadır. Eğitim bir devlet işi olduğuna göre ve Anayasada açıkça belirtildiği üzere bu ülke laik bir ülke olması gerektiğine göre imzalanan bu protokolle amaçlanan laiklik ilkesine saldırı amacı gütmektedir. Haberlerde belirtildiği üzere bu protokole dayanak olan protokolün dayanağı 2013 yılıdır. Manevi danışmanlık adı altında gençlerimiz bilimsellikten uzak, psikologların yapacağı bilimsel destek faaliyetini dini temsilcilere yönlendiren, din ile devlet işini birbirine karıştıran hatta din işini devlet işi haline getiren bir hukuka aykırı faaliyet yürütmektedir.

Değerli Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Kemal Gözler’in Türk Anayasa Hukuku adlı bilimsel esersinde belirtildiği üzere Laik Devlet ilkesi şu şekilde formüle edilmiştir:

 “Lâik Devlet ilkesi

“Din Hürriyeti

“1. İnanç Hürriyeti

“2. İbadet Hürriyeti

“Din ve Devlet işlerinin Ayrılığı

“1. Devletin Resmî Bir Dini Olmamalıdır

“2. Devlet Bütün Dinler Karşısında Tarafsız Olmalıdır

“3. Devlet Bütün Din Mensuplarına Eşit Davranmalıdır

“4. Din Kurumları ile Devlet Kurumları Birbirinden Ayrı Olmalıdır

“5. Hukuk Kuralları Din Kurallarına Uymak Zorunda Olmamalıdır.”

Bu formülasyonla, atanan imam tek bir dinin temsilcisi değil midir?

İnanç ve ibadet özgürlüğü nerededir?

Devletin bir bakanlığı, bir dini temsilci atamakla resmi bir dinin sözcülüğünü ve öncülüğünü yapmakta değil midir?

Dinler karşısında tarafsızlık ilkesi nerede kalmıştır?

Bütün din mensuplarına eşit mi davranmaktadır?

Din ve devlet kurumları birbirinden ayrı olmak gerekirken iç içe geçirilmek istenmekte değil midir?

Hukuk kuralları, dini kurallar karşısında zayıflatılmış, çiğnenmiş değil midir?

Anaokullarında bile verilen dini eğitimle küçücük çocuklar tuvalet duasını ezberleyemediği için tuvalete gitmekten imtina eder hale geldiyse, kadın olduğu için halasının elini tutmaktan çekinir hale geldiyse bu nasıl bir eğitimdir?

“Korkuya ve şartlandırmaya dayalı, kullaştırma ve robotlaştırmayı amaçlayan, gerçekleri görüp kavramaktan uzak, sistematik düşünemeyen bir zavallılar yığını yaratmayı amaçlayan bir eğitimden geçirilmektedir insanlarımız.

“AKP Hükümeti ve onların bakanlıkları, eğitimi bütünüyle Ortaçağcı tarikatların ve cemaatlerin ve Ensar, TÜRGEV, TÜGVA, İHH gibi yine Ortaçağcı örgütlenmelerin eline teslim ederek bu kul-köle yetiştirme eğitim sistemini daha da katmerlendirmeyi, pekiştirmeyi amaçlamaktadırlar.

“Burada bir kez daha altını çizerek belirtelim ki, biz bu eğitim sisteminin karşısına neyi koyuyoruz ya da ısrarla ve kararlıca neyi öneriyoruz?

“Nasıl bir eğitim sistemi savunuyoruz?

“Sevgiye, hoşgörüye, özgürce düşünen, sorgulayan, eleştiren, sistematik düşünebilen bir akla sahip, özgüveni ve özsaygısı tam, insani ve vicdani değerlerle donatılmış insanlardan oluşan kuşaklar yetiştirmeyi savunuyoruz, amaçlıyoruz.

“O halde bir kez daha görüldü ki, eğitim sistemi insanların ruhiyatını şekillendirmede önemli bir etken olduğu için özellikle üzerinde durulması gereken bir konudur. Tabiî böyle bir eğitim sistemi kendiliğinden demokratik ve laik bir eğitim anlayışını da kapsar. Hiçbir dogmaya, hiçbir tabuya yer yoktur bu eğitim sisteminde.

“Bilim bize göstermiştir ki ‘Tabu söz, tabu kişi yoktur’, ‘En önemli şey olaylardır.’

“Eğitim sisteminin amacı insanların olayları tüm gerçekliğiyle, nasılsalar öylece olduğu gibi görüp kavramalarını, yorumlamalarını, çözümlemelerini ve oradan gerekli sonuçları çıkararak davranışa geçmelerini sağlamaktır.

“Çünkü sadece görüp kavramak yeterli değildir. Oradan çıkarılacak sonuçların ışığında davranarak olayları ve hayatı ileri yönde insanlığın mutluluğunu ve yaşamını geliştirme, iyileştirme yönünde davranışa geçmektir” (Nurullah ANKUT- HKP Genel Başkanı)

Fazla açıklamaya gerek duymuyoruz. Herşey ortadadır. Din, devlet işlerine karıştırılmakta, Anayasa ve TCK ihlal edilmektedir.

Müvekkil parti, mevcut Anayasa ve Yasaların uygulanması için üzerine düşen her türlü sorumluluğu şimdiye kadar getirmiş, bundan sonra da getirmeyi kendine görev addetmiştir. Zira Halkın Kurtuluş Partisi Programında;

“Laikiz: Her türlü manevi sömürüyü kaldıracağız.

“Öğretim ve Eğitim, biçimi ve içeriğiyle LAİKLEŞTİRİLECEK.” ilkelerini benimsemiştir.

Suç duyurusuna konu eylemleriyle ise şüpheliler, açıkça görevi kötüye kullanmışlar ve Anayasal Laiklik ilkesini ortadan kaldırmaya yönelmişlerdir.

Kuvvetli şuç şüphesinin varlığı da gözetilerek soruşturmanın acilen başlatılması gerekmektedir.

SONUÇ ve İSTEM  : Yukarıda açıkladığımız ve Cumhuriyet savcılığınca re’senaraştırılacak sebeplerle, şüphelilerin eylemlerine uyan Anayasa ve Türk Ceza Kanunu ve ilgili diğer kanunlarda belirtilen suçlarından yargılanıp cezalandırılmaları amacıyla haklarında gerekli soruşturmanın yürütülerek Kamu Davası açılmasını müvekkil Parti adına talep ediyoruz. 27.12.2019

Suç Duyurusunda Bulunan Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı
Vekilleri
Av. Metin Bayyar-Av. Sait Kıran-Av. Azime Ayça Okur-Av. Doğan Erkan