Ankara’ya doğru yürüyüşe geçen saygıdeğer Barocu kardeşler;
Yürüyüşünüz çok geç kalmış ve zayıf bir tepki olsa da hiç yoktan iyidir. Bu bakımdan takdire değerdir. (Dileriz emeğiniz bereketli olur.)
Fakat asla kahramanlık değildir!
Büyük fedakârlık filan değildir. Hukukun Üstünlüğünü, Kuvvetler Ayrılığını, Bağımsız ve Tarafsız Yargıyı, kanunların herkese aynı eşitlikte uygulanmasını, insan hak ve özgürlüklerini, laik ve sosyal hukuk devletini kararlıca ve bağımsızca savunmak hiç değildir.
Kısmen de olsa Laik olan Cumhuriyet’i, Tayyipgiller herkesin gördüğü, izlediği ve bildiği gibi 18 yıldan beri her gün dirhem dirhem aşındırarak yiyip yıkıp bitirdi. İşlemedikleri suç kalmadı bugüne dek. Çalmadıkları kamu malı kalmadı neredeyse. Vatana ihanet suçu dahil, yüz kızartıcı suçlar, akçeli suçlar, siyasi suçlar dahil akla gelen her türden suçu işlediler.
Kuvvetler Ayrılığını, Yargı Bağımsızlığını, Laik, Bilimsel Eğitimi bitirdiler. Orduyu, polisi yıkıp bozup yeniden düzerek, bütünüyle kendilerine bağlı birer özel kurum haline dönüştürdüler.
Tayyipgiller kanunlarla işleyen bir siyasi sermaye partisi değildi. Demokrasi, Laiklik, Hak Hukuk, Kuvayimilliye ve Mustafa Kemal düşmanı kriminal bir örgüttü çünkü.
Bu çıkar amaçlı suç örgütünün şefi, Kaçak Saray’da mukim Hafız ne demişti, on yıllar önce?
“Demokrasi bizim için bir tramvaydır. Onunla gideceğiniz yere kadar gider, sonra onu terk edersiniz.”
“Hem laik hem Müslüman olunmaz. Ters mıknatıslanma yapar. Ya laik olacaksınız ya Müslüman…”
Ve tüm avanesi de aynı kafadaydı Hafız’ın.
Bunların yaptığı bir tek ihale, ahlâki ve kanuni değildir. Yaptıkları bir tek atama liyakate, usule, yasaya uygun değildir.
İşte adamın en son icraatlarından biri:
Ortaokul mezunu Pelvan Hamza’yı Vakıfbank Yönetim Kurulu Başkanvekilliğine atıyor Tayyip.
Bu da gösteriyor ki tüm kamu kurumları bunlar için birer yiyimhane, birer arpalıktır.
Şehirlerimizi, kasabalarımızı, dağlarımızı, ormanlarımızı, nehirlerimizi, göllerimizi yağmaladılar bunlar, yerli yabancı vurguncu Parababası çeteleriyle el ele vererek…
Yargı, geldiği nokta itibarıyla artık onların bu insaf ve hayâ dışı hırsızlıklarını, yolsuzluklarını, vurgunlarını kovuşturup engellemek yerine bunları dile getirenleri cezalandırma yoluna gidiyor. Böylece demiş oluyor ki Tayyipgiller Yargısı; Tayyipgiller için her şey serbest. Onlar için hiçbir şey suç olamaz. Fakat onlara karşı gık bile diyen olursa işte o suç işlemiş olur. Bu suç hakaret ve iftiradan başlar, askeri casusluğa, devletin gizli kalması gereken bilgilerini ifşaya kadar gider. Bu böyle biline! Herkes ayağını denk alsın. Kendini ona göre konumlandırsın.
Saygıdeğer Barocu Avukat Kardeşler!
Tayyip ve avanesi, resmi ve sivil her kurumu olduğu gibi, Baroları da parçalayarak dolaysızca kendine bağlamak için yeni düzenlemeler getirmektedir, kanunlar çıkarmaktadır.
Avukatlık Kanununda da değişiklikler yaparak yargıda savunmanın varlığını göstermelik hale getirmek istiyor.
Her zaman, her yerde, her kurum ve kuruluşta aynı yöntemi izlemektedir bu Suç Çetesi:
Önce iyice bozup çalışmaz, işlemez hale getiriyorlar, sonra da kendileri için çalışan ve kendilerine bağlı bir kurum olarak yeniden oluşturuyorlar, yapılandırıyorlar. Burada da aynı taktiği uyguluyorlar, aynı oyunu oynuyorlar.
Türkiye’deki Baroların zaten önemli bir bölümü de ideolojice Tayyipgiller Suç Çetesi’nin yandaşı ve onlara bağlı gönüllüce.
Bir diğer bölümüyse Amerikancı Burjuva Kürt Hareketi’nin yandaşı ideolojice. Ve de o harekete bağlı yine gönüllüce…
Bunların her ikisinin de Demokrasi, Laiklik gibi bir dertleri veya hassasiyetleri yoktur. Bunlar Makyavelist bir anlayışla kendi siyasi hedeflerine bağlıdırlar ve oraya gitmeyi kolaylaştıracak her girişimin, oluşumun destekçisidirler.
Bunların tek düşündükleri, odaklanmış oldukları siyasi hedefe bir an önce ulaşmaktır.
Geriye kalıyor Antiemperyalist, Kuvayimilliye ve Mustafa Kemal’e bağlı, Laiklik ve Cumhuriyet’i, hukuk devletini savunmak isteyen bir kesim.
Bunlar da işte inandığı ve savunmaya çalıştığı değerleri kararlıca savunabilecek cesaret ve fedakârlığa sahip değil.
Belki; “Hayır, sahibiz”, diyecektir bu kardeşler.
Bakın kardeş!
Şu anda ülkenin meşru bir Cumhurbaşkanı yoktur. İçeriği bir yana bırakalım, biçimce ve çok net olarak görüleceği üzere yoktur.
Neden?
Çünkü Tayyip nam Hafız, kanunların emrettiği şekilde bir niteliğe sahip değildir…
Ne diyor Tayyipgiller’in karikatüre çevirdiği Anayasa bile?
“Cumhurbaşkanının yüksekokul mezunu olması gerekir.”
E, Tayyip’in yok böyle bir diploması. Gösterdiği her iki diploma da sahte çıktı. Noterler Birliği bile böyle diyor.
Öyleyse Tayyip bir sahte Cumhurbaşkanıdır. Ayrıca da resmi evrakta sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçları işlemiştir bu sahteciliğiyle.
Dolayısıyla onun attığı her imza yok hükmündedir…
Bunu diyen var mıdır içinizde?
Yok…
Böyle bir açıklama yapabilen, duruş ortaya koyabilen var mıdır?
Yoktur…
Hepiniz “Sayın Cumhurbaşkanım”, “Sayın Erdoğan” diye söz etmektedir ondan. Böylelikle de “Suç ve Suçluyu Övme” fiilini, aynı zamanda da suçunu işlemektedir…
Bunların yaptıkları “Anayasa” da sahte bir anayasadır, boş ve yok hükmünde olan bir “Anayasa”dır.
Bu, gerçek Hukuk İnsanı olmanın hakkını veren bizim bildiğimiz tek akademisyen olan Prof. Kemal Gözler’in “Elveda Anayasa” adlı kitabında, Tayyipgiller’in büyük düzenbazlıklarla onaylatmış oldukları bu “Anayasa”ya “Fake Anayasa” denmektedir çok haklı olarak.
Sonra hepiniz “15 Temmuz” için “Fethullahçı-FETÖ’cü Darbe Girişimi” diyorsunuz. Böylece de Tayyipgiller İktidarının meşruiyetini kabul etmiş oluyorsunuz.
Darbe, kanunlara göre oluşturulmuş bir iktidara karşı, onu alaşağı etmek için yapılan bir harekettir. Yani gayrimeşru, halktan kopuk bir gücün iktidara zorla el koymasıdır.
Oysa burada “meşru bir iktidar” yoktur.
Öyleyse nedir olan?
ABD Yapımı İki Hain Gücün Ganimet Paylaşım Savaşı! El ele vererek yıktıkları Laik Cumhuriyet’in mirasını paylaşım savaşıdır…
Gerçeği böyle duruca görüp ortaya koyabilen var mıdır aranızda?
Yoktur…
Neden yoktur?
Bilinç ve cesaret yoksunluğunuzdan dolayı yoktur.
ABD’nin kucağında, o emperyalist haydudun yönlendirmesinde ve oynatmasında, yanına başta FETÖ gelmek üzere tüm Ortaçağcı tarikat ve cemaatleri alarak binbir hile ve desiseyle devleti ele geçirmiştir bu kanunsuz haydutluk çetesi. Sonrasındaysa tepeden tırnağa suça batmıştır ilaveten. Yani yüzlerce yeni suç işlemiştir her neviden…
Dolayısıyla da hiçbir meşruiyeti yoktur.
Gerçeği böyle açıkça görüp, kavrayıp ortaya koyamıyor ve savunamıyorsanız; kusura bakmayın ama bu yürüyüşünüz göstermelik bir tepki olmaktan öteye gitmeyecektir.
Merhum Saygıdeğer Orhan Müstecaplıoğlu Abi’mizin deyişiyle “Haybeye Cavcav”dır. Elde edilecek sonuç da, sizin bu davranışlarınızla uyumlu olacaktır kaçınılmazca…
Bu korkak tutumda olan yalnız siz Avukat Kardeşler değilsiniz. Yargıda halen görev yapan bütün yargıçlar ve savcılar da sizin tutumunuzdadır…
Ve yine ne yazık ki 132 Hukuk Fakültesinde hocalık eden akademisyenler de biri -Kemal Gözler- hariç sizinle aynı kategoridedir.
Yani hukuk insanı olmanın size yüklemiş olduğu ya da sizin gönüllüce almış olduğunuz sorumluluğun gereğini yerine getirmediniz.
“Sorumlu Olmak Yaratıcı Olmaktır.” gerçeğini olduğu gibi netçe görüp, ona uygun davranış oluşturup-belirleyip ortaya koymaktır.
Siz bırakalım yaratıcı davranış koymayı, gerçeği bile görmekten, kabullenmekten korktunuz.
İşte bu sebeplerden dolayı Tayyipgiller, bir çıkar amaçlı suç çetesi olmaktan öte hiçbir şey olmayan iktidarlarını dayatabilmişler ve halkımıza zorla da olsa kabul ettirebilmişlerdir.
Tabiî sadece siz değil, Laik Cumhuriyet’i savunan bütün kurumlar sizin gibi cesaretsiz ve basiretsiz olmuştur.
Meclisteki Amerikancı burjuva muhalefeti oluşturan Türk ve Kürt partileri de sahte bir muhaliflik yürütmüştür. Çünkü onların da efendisi ABD’dir, ideolojisiyse Parababalarının çıkar ve dünya görüşlerini savunmaktır. Bu bakımdan Tırhallı bir hallidir onlar…
Gerçek Devrimci olmak, Gerçek İnsan olmak, Halkçı Hukukçu olmak zor işlerdir, Kardeşler.
Siz bu sınavda bugüne dek dişe dokunur bir başarı ortaya koyamadınız…
Umalım ve dileyelim ki bundan sonra içinizde bu yönde bir sorgulamaya, hesaplaşmaya girenler olur… Olumlu yönde gelişme göstermek için çabalayanlar olur…
Bakın Tayyip ve avanesinin, Kaçak Saray’ının bir hukuk bürosuna dönüştürülmüş olan HSK, Adli Yargıda 4 bin 163, İdari Yargıda 456 olmak üzere toplamda 4 bin 619 savcı ve yargıcın yerini, kıdeme, liyakate ve tercihe bakmadan sürgün kapsamına girecek şekilde değiştirdi.
Bununla Tayyipgiller, Yargıyı kendileri için daha da dikensiz bir gül bahçesine çevirmiş oluyorlar…
Bu hukuksuz sürgünler için çaresizlik içindeki mızıldanmaların ötesinde bir tepki ortaya konabiliyor mu?
Hayır.
Çünkü onlar da zamanında hukukçu oluşlarının sorumluluğunu yerine getirmediler. Tayyipgiller’in hemen her gün işledikleri suçların bir tekine olsun, hukuk adına dokunamadılar. E, şimdi de Tayyipgiller’in oyuncağı olmuşlardır artık. Kendilerini o duruma düşürmüşlerdir…
Tabiî bugün içinde bulunulan hazin durumdan dolayı sadece sizleri suçlamak haksızlık olur.
Biz Gerçek Devrimciler de kitle bağları güçlü, halk içinde kök salmış, İşçi Sınıfımız ve Emekçi Halkımızın en fedakâr, en yiğit, en bilinçli unsurlarını bağrında toplamış bir Proletarya Partisini oluşturamadık. Sizi rüzgârıyla etkileyecek, sırtınızı dayayabileceğiniz, saflarında güven, güç ve moral bulabileceğiniz güçlü bir Devrimci Parti var edemedik.
Fakat edeceğiz…
Tayyipgiller’den de işlemiş oldukları binbir suçun hesabını bugünkü TCK çerçevesinde, bağımsız ve tarafsız mahkemeler önünde sorulmasının zeminini-şartlarını-olanaklarını yaratacağız.
Hırsızlıkları, ihanetleri, kanunsuzlukları, zalimlikleri yanlarına kalmayacak!
Zaten 15 yıllık bir zaman sürecinde Hukukçu Yoldaşlarımız-Halkçı Hukukçular, Tayyipgiller’in suçlarına dair yüzde yüz kesinliğe sahip suç kanıtlarıyla birlikte, tahminime göre yüz civarında dosyayı hazırlayıp Cumhuriyet Savcılarına vermişlerdir, “Suç Duyuruları” biçiminde. Bu dosyaların bazılarının oluşturulmasında Saygıdeğer Dostumuz Yarsav Kurucu Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu da değerli katkılarını sunmuştur.
Yarın hesap sorma günleri geldiğinde bu dosyalar Gerçek Savcıların önüne konulacaktır. İşte o zaman da Tayyipgiller hem çaldıkları, miktarı trilyonlarca doları bulan kamu mallarını gerçek sahibine yani kamuya iade etmeye mecbur kalacaklar hem de çelik bilezikle tanışacaklardır. Bundan adımız gibi eminiz…
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
21 Haziran 2020
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı