Kaderin ne İblisçe bir oyunudur bu ya…

Kaderin ne İblisçe bir oyunudur bu ya…
Adam CIA devişrmesi. Partisi Proje Partisi. ABD, İngiltere, İsrail yapımı.
Kendisine verilen görev, Türkiye’yi BOP çerçevesinde parçalayıp imha etmek.
15 yıldan bu yana bu görevi yapıyor.
Şimdi de CIA, bunu 1165 odalı Firavun Sarayına Firavun seçtirtip Türkiye’ye ölüm vuruşunu vurdurtmak istiyor…

Tüm bu söylediklerimiz artık matematiksel kesinlikte ortaya çıkmış ve sağlı sollu pek çok kişi tarafından görülmüş, anlaşılmıştır.

Ne acıdır ki; hâlâ, bu durumda bile milletin yarısı bunun peşinden gidiyor, bunun hülooğğ’culuğunu yapıyor. Yazık ya… Ne kahredici bir durum, değil mi?

Türk Tarihinde ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihinde bunun kadar hain, vatan millet düşmanı ve de vatan satıcı bir kişi gelmemiştir başa.

Şu an Türkiye cezaevlerinin tamamında yatan 160 bin suçlunun, hangi suçu işlemiş bulunurlarsa bulunsunlar, suçlarının toplamı bu Kaçak Saraylı Reis’in ve onun AKP’giller’inin işlediği akıl almaz suçlar karşısında, yani onlarla kıyaslandığında devede kulak bile değil de, devede tüy kalır ancak.

Bunlar, yüz kızartıcı suçların tamamını; katliam, cinayet, savaş suçu ve vatan topraklarını satmak (Ege’deki 18 Adamızı Yunanistan’a peşkeş çekmek ve Suriye’deki tek yurtdışı toprağımız olan Süleymanşah Türbesi’ni terk etmek) dahil, yani vatana ihanet dahil, Türk Ceza Kanunu’ndaki hemen bütün suçları on, yüz değil, binlerce kez işlemiş bulunmaktadırlar. Bunların bir tek olsun kanuna uygun, hukuka uygun, ahlâka uygun işleri olmamıştır.

Biz on yıllardan bu yana, Tayyip’in tâ Refah Partisi Beyoğlu İlçe Başkanıyken ABD Büyükelçisi ve de CIA yöneticisi Morton Abromowitz tarafından devşirildiğini söylemekteyiz.

Partisi AKP’giller’in bir proje partisi olduğunu söylemekteyiz. Hem de açık, net kanıtlarıyla…

Tekrar sayısı, belli bir zaman kaybına yol açmakla birlikte, öğrenmeye olumlu yönde etkide bulunur. Görelim isterseniz bir kez daha. Şu videoları bir izleyin ya da tapelerini bir okuyun, lütfen:

“Cem Özer: Böyle kara kutuları var iktidarın. Onlardan biri, sizin de yukarda bahsettiğiniz evinize gelen o 5 konuktan biri. O sohbeti bir daha burada yineler misiniz? Sakınca yoksa ve sıkılmazsanız…

“AK PARTİ BİR PROJE PARTİSİDİR”

“Abdurrahim Karslı: Yok yineleyeyim. Bir grup gazeteci arkadaş, bizim de kurucu arkadaşlarımız ile birlikte benim evimi ziyarete geldiler. Yemek yedik, sohbet ettik. Sohbet esnasında, bizim Medya Ve Tanıtımdan Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Şeyda Açıkkol, bir soru sordu. Dedi ki gazeteci ve hazırda olan arkadaşlara;

“1- Ak Parti ile ilgili düşünceniz nedir bu gelinen noktada?

“2- Biz yeni bir parti kurduk Merkez Parti ile ilgili ne düşünüyorsunuz?” diye…

“Orada muhtelif arkadaşlar vardı, demin yukarıda ismini söylediğim Ak Parti’ye çok hizmet eden, fikir babası, halen içinde olan, çok müdafaa eden gazeteci yazar, benimde eskiden beri tanıdığım, düşünce insanı olarak bildiğim Abdurrahman Dilipak da vardı. Hatta benden yaşça büyük olduğu için ben ona ağabey diye hitap ederim. O da orada vardı. Bu soruya mukabil işte insanlar fikrini söylerken o da fikrini söyledi. Dedi ki “Ak Parti bende bunu çokta yazdım” dedi, “saklamaya gerek yok her yerde de bu mevcut” dedi. “Ak Parti bir proje partisidir” dedi. “Ne projesi” dediler. “Bir tarihte, 90’lı yıllarının başından sonra küresel güçler, emperyalist güçler bunun içinde ABD İngiltere İsrail falan Türkiye’ye gidip gelmeye başladı. Bizlerle de görüşmeye başladı. ‘Niye gelip gidiyorlardı?’ dediler. Bundan sonra Türkiye’de siyasal İslamcılar ile birlikte çalışmak istiyoruz. Çünkü yükselen trend siyasal İslam. Çünkü, Erbakan hoca ve ekibi gittikçe yükselen trendde puan almaya başlamış. Biz sizinle çalışmak istiyoruz biz anlaşma yapalım” yani kendi anlattı.

“Cem Özer: Neden Erbakan Hoca madem yükseliyor onunla anlaşma yapmıyorlar?

“Abdurrahim Karslı: Erbakan hocaya teklif etmişler. Hatta bunu da söyledi. “O kabul etmedi” dedi. Yani nasıl bir anlaşma?

“Anlaşma şu:

“1. Biz sizi iktidara taşıyalım.

“2. Size iktidarda sorun çıkaracakları opere edelim.

“3. Size gerekli finansal destekleri getirelim.

“Cem Özer: Yani o zaman kabul ediyor ameliyatı. Memleketi üzerinde kendine yana olursa ameliyatı kabul ediyor…

“Abdurrahim Karslı: Tabiî.

“Cem Özer: Ben memleketin üzerinde ameliyat yaptırmam derken, o zaman yaptırıyor.

“ERBAKAN’A TEKLİF ETTİLER KABUL ETMEDİ

“Abdurrahim Karslı: Demiyor tabiî. Yani Erbakan hoca bunları kabul etmiyor. Ama Erbakan hocanın ekibi şimdi Ak Parti’yi kuranlar bunu kabul ediyor. Bunun içinde de Tayyip Bey ve Abdullah Bey var. “Ben de vardım” dedi o müzakere ekibinin içinde. Hatta insanlar orada garip garip bakınca orada huzurda olan Ali Bulaç Bey de vardı gazeteci yazar. “Ali Bey’in de haberi var o da biliyor bu ekibi.” dedi. Sonra biz bunları yapalım sizden de istediğimiz şu:

“1. İsrail’in güvenliğini arttıracaksınız, önündeki engelleri kaldıracaksınız.

“2. Büyük Ortadoğu projesi yani sınırların değişmesi.

“3. İslam’ın yeniden yorumlanmasında bize yardımcı olacaksınız.

“Hatta orada DSP’li bir Bakanımız vardı Aydın Tümen onun da ismini söyleyeyim kızmaz inşallah. Aydın Tümen dönüp bakınca ters ters dedi ki; “Kızmanıza gerek yok. Sosyal demokratlardan da bu projenin içinde olanlar vardı. O zaman CHP’nin başında olan Deniz Baykal, ona da çünkü Cumhurbaşkanlığını verecektik” dedi. “Ama o sıra dedi anlaşma gereği hiç çalışmadı gitti sırt üstü yattı. ‘Nasıl olduysa anlaştık’ diye, proje bozuldu Abdullah Bey’e teklif ettik” dedi.

“Cem Özer: Zaten Deniz Baykal, eğer evet demeseydi siyasi hayatımızda Recep Tayyip Erdoğan daha sonra olacaktı.

“Abdurrahim Karslı: Tam olarak değil aslında. Daha değişiği, bu iktidar bir proje iktidarı olduğu için muhalefette bu proje gereği iktidarın destekçisi. Dediğiniz gibi meclise girmesi Tayyip Bey’in Deniz Bey sebeptir. Ama erken seçimi teklif eden de Devlet Bahçeli’dir.

“Cem Özer: Yani bozalım iktidarı

“Abdurrahim Karslı: Bozalım ve yani o ekonomik bunalımdan siyasi bir bunalım çıkardılar. Ak Parti iktidarı gerçekten projedir.

“Cem Özer: Tam da çözülmüştü ekonomi…

“Abdurrahim Karslı: Tam da çözülmüştü ekonomi…

“Cem Özer: Kemal Derviş geldi, falan filan…

“Abdurrahim Karslı: Birde işler tersine döndü. Bunu millet yaşadı. Yani bunu Abdurrahman Bey bunu ısrarla söyledi. “Ya ben bunu kaç defa yazdım. Zaten Türkiye bunu yaşadı.” Beni de göstererek dedi ki “O zaman ben bu arkadaşa gittim geldim bir hafta anlattım böyle böyle çalışalım diye bu kabul etmedi. Reddetti beni.” Doğru. Bana göre öyle bir teklif Türkiye’nin bölünmesi, İslam’ın tahrip edilmesiydi. Sırf Türkiye’nin değil, Büyük Ortadoğu projesi bütün Ortadoğu’daki ülkelerin sınırlarının değiştirilmesi, ekonomik imkanların küresel güçlere bağlanması demektir.

“Cem Özer: Peki şöyle bir şey yapmıştır iktidar tamam bunlar biz”im oyunumuza gelsin bunlar önümüzü açsınlar sonra biz bunları dediğini yapmayıveririz biter gider…

“Abdurrahim Karslı: Belki öyle düşünmüş olabilirler. Ben ne düşündüklerini bilmiyorum ama şunu söyledi Abdurrahman Bey, dedi ki “Bu projeyi diğerleri kabul etmedi, biz ve bu projenin içinde ‘evet’ diyen Abdullah Bey’le Tayyip Bey ‘evet’ dedi. Bu bir projedir. Merkez Partinin başarı şansını şimdilik görmüyorum. Çünkü proje henüz tamamlanmadı” dedi.

“Cem Özer: Peki bir şey söyleyeceğim. Ama şimdi İsrail’in güvenliğini önünü açmak diyorsunuz. İsrail’e en çok kafa tutan ekip. Takır takır kafa tutuyor.

“Abdurrahim Karslı: Kafa tutuyor dediğiniz zahiren hal böyle. Ama Numan Kurtulmuş’un da anlattığı bir şey var. Bende hukukçuyum sizde hukukçusunuz. Biz İsrail’e kafa tuttuk. Ama bütün uluslararası kurum ve kuruluşlarda engelleri önlerinden kaldırdık. Bugün kaldırdık. Bir sürü kuruluşlarda mesela ortak olamayacağı birçok kuruluşlarda biz veto hakkımızı kullanmadık geldi ortak oldu. İsrail’deki yasak olan silahların üretimi var mıdır yok mudur filan diye biz tekini istemedik Türkiye olarak. Ondan da öte biz fiilen de İsrail önündeki engelleri kaldırdık.

“Cem Özer: Nasıl kaldırdık

“Abdurrahim Karslı: Hamas en büyük engeldi biz tahrik ettik ettik İsrail Hamas’ı dümdüz etti.

“Cem Özer: Yani Hamas şimdi…

“Abdurrahim Karslı: Efendim akıllı insan ne düşünür. Şimdi İsrail’e karşı iki tane kuvvet var. 1. Filistin Kurtuluş Örgütü 2. Hamas.

“Filistin Kurtuluş Örgütü uluslararası camiada meşru organ kabul ediliyor. Bir de Hamas var. Bütün uluslararası camia da şunu terör olarak kabul ediyor. Biz bunu tahrik etmek yerine madem bizim sözümüzü dinliyor bizde kuvvetliyiz ağabeyiz, ne der insan siyaseten, siz kendinizi fes edin nasıl olsa uluslararası illegal bir örgüt olarak kabul ediyorsunuz, şu Filistin Kurtuluş Örgütünü iştirak edin. Zaten emn sonunda birleştiler. Dolayısıyla buna kuvvet verip bununla iştirak etse biz meşru bir organı müdafaa edecektik. Biz öyle yapmadık. Verdik gazı Hamas’a Gazze’ye gidiyoruz diye, gidebildik mi? 3 kişi öldürdüler diye binlerce kişiyi İsrail’e öldürttük. Bunu beraber yaşadık. Yani ağaç meyvesini verdi diyorum. Biz gidecektik oraya ambargoyu kaldıracaktık, Mavi Marmara Gemisi’ni gönderdik insanlar öldü. Ne oldu? Sonuca bakmamız lazım. One Munite demekle bu işler hallolmuyor. Numan Kurtulmuş’un da ifadesiyle, hukuken önlerini açtık bütün kurum ve kuruluşlarda. Önlerindeki engelleri kaldırdık.

“Hamas’ı mahvettik.

“Mısır’ı darma duman ettik.

“En çok kafa tutan Suriye’yi yerle yeksan ettik.

“Bunun dışında da Ürdün Libya hepsi yok şu anda.

“Yani İsrail artık elini kolunu sallayarak geziyor. Güvenliğini arttırdık. Lütfen Ak Parti’nin getirdiği neticeyi dinleyin. İçerde PKK’yı makbul ve mübarek yaptı. Dışarıda da İsrail’in önünü açtı. İslam adına da bir sürü terör örgütü icat etti, IŞİD gibi.

“Biz ne istiyoruz?

“Diyoruz ya, Cumhuriyet nedir?

“Denetimdir, şeffaflıktır.

“Bir hükümet düşünün, ister dindar ister dinsiz olsun. Tenkit ettiği Çiller, tenkit ettiği Mesut Yılmaz… Kendi ekibinden olan Erbakan Hoca’nın harcadığı örtülü ödeneğin yirmi buçuk katını harcamış.

“Sorabiliyor musunuz, nereye gitti diye?

“Yok. Uluslararası terör örgütlerine gitti, nakit olarak veya silah olarak.

“Toplanan paralar için de dindarlar ne diyorlar?

“Evet, alıyor filan ama, eee, bir yerlere yardım yapıyordur.

“Yani Halife-i arz. Bir hayal uğruna memleketi sıkıntıya soktu. Sünni İslam gelişecekti, biz de one minute dedik diye gidip Halife-i arz olacaktık. Böyle bir hayali Osmanlıcılık, hayalcilik olur mu?  Geldiğimiz yer belli. Yine söylüyorum. İsrail en kuvvetli halini yaşıyor. PKK en güçlü hale geldi. Devletin namusunu Güneydoğu’da PKK’ya teslim ettik. IŞİD de geldi kapımıza dayandı, tel örgüyü ittirip bu tarafa geçiyor. İşte dindar dinsiz; gelen hal bu.” (http://odatv.com/akp-aslinda-nasil-kuruldu-1612141200.html)

Şimdi de, aynı ihanet projesini eski Bakanlardan Namık Kemal Zeybek’ten dinleyelim:

Videonun tapesi:

“Uğur Dündar: Siz diyorsunuz ki Adalet ve Kalkınma Partisi’ni Amerika Birleşik Devletleri kurdurdu, ben buna tanığım hatta bana da teklifler sunuldu, ben kabul etmedim diyorsunuz.

“Namık Kemal Zeybek: Evet, öyle.

“Uğur Dündar: Bu çok ciddi bir itham, ağır bir itham değil mi?

“Namık Kemal Zeybek: Evet, çok ağır, durum çünkü çok ağır, gerçeği söylüyorum ben, ben gerçeği söylüyorum. Tanık olduğum olayı söylüyorum ama o olay olmasa hayat ve uygulamalar bu gerçeği ortaya koyuyor.

“Bakın Bush Irak’ı bombalama kararı verdiği zaman Amerika Birleşik Devletleri içinden birçok akıllı insan, vicdanlı insan buna karşı çıktılar, bunu yapma dediler. Ama bizim Başbakanımız kendisini de Eşbaşkan ilan ederek, Sayın Recep Tayyip Erdoğan, kendisini Bush’un Eşbaşkanı ilan ederek hevesle bu bombalama işlemine yardımcı olmak üzere tezkere çıkarmak teşebbüsünde bulundu. Çıkaramadı ama sanki çıkmış gibi yardımcı oldu. 4.800 sorti Türkiye üzerinden Irak’ı bombaladı. Yüzbinlerce insan öldü Irak’ta. Irak tahrip edildi. Talan edildi, parçalandı, tarihi şehirler yok edildi bir bir. Binlerce yıldan beri duran kalıntılar, müzeler talan edildi.

“Uğur Dündar: Peki, size nasıl bir teklif yapıldı?

“Namık Kemal Zeybek: Onu söyleyemem. Yani, ona hemen geleyim, buna rağmen ne oldu?

“Sayın Başbakanımız ben Amerikan askerlerinin sağ salim dönmesi için dua ediyorum, Irak’a demokrasi götürüyor, dedi. Ben Eşbaşkanım demeye devam etti. Ya ona verilen görev bir, Irak’ta yardımcı olmak, iki Türkiye’de orta direği yok ederek global sermayenin mallarına Pazar açmak, çok açık.

“Tarım yok edilecek ki, pancar sınırlandırılacak ki, Kargi’nin yapay tatlandırıcılarına pazar açılsın, bunun için yapılır bu işler. Kötülük olsun diye değil sadece, Pazar kazanmak için.

“Esnaf yok edilir ki yine uluslararası şirketler gelip esnafın boşluğunu doldursunlar, bunun için yok ediliyor.

“Milli sanayi yok edilir ki ya da milli bütün kazanımlar satılır ki dev şirketler gelsin ve ele geçirilsin, bunun için getirildi.

“Ve bunları yapıyor, hevesle de yapıyor, severek de yapıyor. İşin kötüsü de çok iyi şeyler yaptığını zannediyor, çünkü Dünya’ya dayatılan Neo-Liberalizm, Globalizm ilkeleri hani hâkim paradigmalar onun tarafından da çok kolay benimsendi.

“Bana yapılan teklif şuydu: Tam da 57. Hükümet dönemi Sayın Ecevit, Allah rahmet eylesin, Başbakanımız, Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz’la yardımcıları, böyle bir dönem. O dönem de aslında global kapitalizme ve taleplerine karşı büyük bir direniş yok ve onlar da bazı şeyleri yapıyorlar.

“Uğur Dündar: Hatta o dönemde Türkiye Tarihinin en ağır, Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik bunalımlarından birine sürüklendi ve onun sonrasında da merkez partilere duyulan inancın çok zayıflaması, kökünden sarsılması nedeniyle Adalet ve Kalkınma Partisi seçimden birinci parti olarak çıktı.

“Namık Kemal Zeybek: Şimdi orada, o dönem, o dönem daha Adalet ve Kalkınma Partisi diye bir parti yok. Refah partisi içinde bölünmeler var. Refah partisi içinde çok ilginç ve ilkeli bir hizipleşme oldu. Şimdi ilkeli hizipleşme fikre dayalı hizipleşmedir. İlkesiz hizipleşme ise eş dost ayrışmasına dayalı hizipleşmedir. İlkeli hizipleşme şuydu: Sayın Erbakan milli görüş, milli duruş fikriyatında ısrar eden ve antiemperyalist söylemleri olan bir insandı ama onun partisinde bir grup bölüm koptu. Dediler ki biz ağzımızla kuş tutsak bu ülkede bize iktidar verilmeyecek. Öyleyse biz de gidelim birileriyle anlaşalım.

“Gittiler ve Amerika’da birtakım şirketlerle ve onların oluşumlarıyla anlaştılar, bütün fikriyatları değişti, her şeyleri değişti. Tam tersini söylemeye başladılar yani böyle böyle yaparken, böyle böyle yapmaya başladılar. Ani bir dönüşümdür bu, bir kararla dönüşümdür ve ortaya böyle bir grup çıktı, hizipleşmeler vs. başladı.

“Tam bu dönemde yani Refah Partisi milletvekilleri de ikiye ayrılmıştı. Dönem bu dönem. Bu dönemde Amerikan Büyükelçisi’nin siyasi müsteşarı yanında Amerika’dan gelmiş birkaç kişiyle birlikte ve Büyükelçilikten yine not tutanlar muhtemelen kayda alanlarla falan bana geldi.

“Bana niye geldi?

“Gerekçe şu; ben Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesini kurmuşum. Ve bütün Türk Dünyası’ndan, Balkanlar’dan, efendim Orta Asya’dan, Ortadoğu’dan, Kerkük’ten şurdan burdan yani Türk Dünyası’nın her yerinden Kafkaslar’dan öğrenci okutuyorum ve 30.000 öğrencim var.

“Ben yaptığım işten de mutluyum. Halimden de memnunum, hizmet yaptığımı da düşünüyorum sevinçliyim, sevine sevine işimi yapıyorum. Böyle bir günde üniversiteyi konuşmaya geliyoruz falan dediler. Bir de Türk Dünyası uzmanı sayarlar beni birçok insan, onu da soracağız falan…

“Buyursunlar gelsinler dedim, geldiler ve gerçekten de üniversiteyi soruyorlar ben anlatıyorum, Hoca Ahmet Yesevi’yi anlatıyorum. Onun insani görülerine Amerikalıların da ihtiyacı olduğunu, bütün insanlığın ihtiyacı olduğunu anlatıyorum. Bahis oraya gelince doğrusu çok coşkulu da anlatırım. Yani sevine sevine heyecanla anlatıyorum. Ama bir taraftan da diyorum ki sebebi ziyaret ne ola ki? Onu da düşünmüyor değilim.

“Uğur Dündar: Bir an önce sadede gelmelerine bekliyorsunuz…

“Namık Kemal Zeybek: Evet, yani ama kendi konuşmamın heyecanıyla da zaman hayli uzadı. Yani sanıyorum bir, bir buçuk saat falan sonra araya girdi sayın Müsteşar.

“Peki Türkiye’de muhafazakârların öncülüğünde, milliyetçilerin, liberallerin ve sosyal-demokratların da katılacağı yeni bir siyasi parti kurulsa sizce nasıl olur? dedi.

“Tarif ettiği gibi tabiî ki partinin adından bahsetmedi, tabiî ki, Sayın Başbakanın adından da bahsetmedi ama onları tanımladı.

“Uğur Dündar: Projeden bahsetti mi?

“Namık Kemal Zeybek: Evet, böyle bir parti kurulursa nasıl olur dedi. Fikir. Dedim ki iyi olmaz. Neden iyi olmaz? dedi ve iyi olacağı ile ilgili beni ikna etmek için deliller getirmeye başladı. Bu partinin çok iyi olacağı, başarıya ulaşacağı, şartların çok uygun olduğunu vs…

“O da benim Hoca Ahmet Yesevi’yi anlattığım heyecanla bana bu yeni partiyi anlattı heyecanla. Ve dedim ki, peki ya ne diyeyim, misafir gelmiş, görüşünü söylüyor. Peki dedim siz başarılı olur diyorsanız, evet, olabilir dedim. Peki, siz girmez misiniz bu partiye? dedi.

“Bu nedir?

“Bu tekliftir.

“Uğur Dündar: Siz girmez misiniz?

“Namık Kemal Zeybek: Siz bu işin içinde olmaz mısınız? dedi.

“Ben bu işin içinde olmam dedim.

“Kesin mi?

“Evet kesin, dedim.

“Peki dediler, teşekkür ettiler, kalktı gittiler. Ondan sonra yine benimle görüşme talepleri oldu ama artık görüşmedim.”

Görüldüğü gibi, arkadaşlar, hiç şek ve şüpheye yer bırakmayacak biçimde kesindir, AKP’giller’in Amerikan projesi, Amerikan yapımı olduğu. Aynı zamnda da onların, vatana ihanet karşılığında iktidar koltuğuna oturtuldukları.

15 yıldan bu yana ne yaptı bunlar?

Tümüyle kendilerine verilen görevleri yaptılar.

Milleti, din, mezhep ve milliyet temelinde ayrıştırıp birbirlerine düşmanlaştırdılar. Yani ülkeyi sosyal açıdan parçaladılar. Şimdi de sıra, fiziki coğrafya açısından parçalamalarına geldi. Ona oynuyorlar artık. Onu da tek başına Tayyip’e yaptırtacaklar. Bir gece yarısı çıkarılan, kanun hümkündeki “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi”yle. Mecliste ezici çoğunluğu oluşturan AKP, MHP ve HDP adlı, yine Amerikan yapımı partiler de buna anında destek verecek, alkışlarla karşılayacak, “Yetmez ama evet” çekecek. Çünkü ilk planda ülkeyi eyaletlere bölecek Tayyip. Ardından da, kesin parçalanma gelecek. Yani kademeli bir süreç olacak.

2 triyon doları aşkın kamu malını hırsızladılar, AKP’giller. Hâlâ da, hırsızlıkta hız kesmiş değillerdir. Ne Kamu İktisadi Teşeküllerini bıraktılar satmadık, ne liman, ne orman, ne ırmak, ne maden. Hepsini Yerli-Yabancı Parababalarına yeyim ettirdiler. Komisyonlarıyla da küplerini doldurdular ağzına kadar. Hırsızlama paralarını koyacak yer bulamıyorlar artık. Miktar o kadar çoğaldı ki, ancak lüks, özel villalara sığdırabiliyorlar. 17-25 Aralık Geriz Patlaması olayında da görüldüğü gibi, Bilal, Emine, Sümeyye, Damat, 24 saat kamyonetlerle para nakletmelerine rağmen, para çıkarmalarına rağmen hâlâ; “30 milyon Avro kaldı babacım, sıfırlayamadım tümüyle”, diyor Bilal. Onun bir kısmıyla da, Şehrizar Konakları’ndan 6 villa alacağız… Villalar alınıyor. Tapuları da Damat’ın üzerine. Şu anda da öyle.

https://www.youtube.com/watch?v=4qO9ySnWAtM

Evet, arkadaşlar, bu denli kesin, Tayyipgiller’in hırsızlığı, kamu malı çalmışlığı, zimmetçiliği. Ama ortada adalet diye, hukuk diye, mahkeme diye bir şey bırakılmadığı için kimse kıllarına dokunamıyor adamların. Üstüne üstlük şimdi de, “Ben Başkan olacağım” diye tutturmuş durumda. Memleket benim çiftliğim olacak, kafama göre yöneteceğim, şirket yönetir gibi, diyor.

Tabiî ABD’li efendileri ve CIA dedirtiyor ona bunu. Plan onların.

Bu Firavun Atama Anayasasının da, CIA planı olduğu, yine apaçık bir gerçektir. Yazılarımızı okuyan arkadaşlar hatırlayacaklardır. Biz, 15 Temmuz Ganimet Paylaşım savaşı’ndan bu yana hep yazıp söylüyoruz bunu. CIA, Tayyip’te ancak tavşan kadar bir yürek olduğunu adı gibi biliyor. Bu nedenle de ona her istediğini yaptırabileceğini, istediği anda diz çöktürebileceğini aynı oranda biliyor. Bu sebeple de, onu Başkan seçtirterek, Türkiye’yi onun eliyle, başka türlü dersek; onun aracılığıyla, onu maşa ya da taşeron olarak kullanarak parçalayacak, BOP Haritasında ortaya koyduğu şekilde.

Bizim bu tespitimiz şu günlerde yine sağlı sollu siyasetçiler ve yazarçizerler tarafından gündeme getirilmekte, paylaşılmaktadır. Görelim:

“DYP ve Büyük Türkiye Partisi’nin kurucularından AKP eski Antalya Milletvekili ve TBMM Dışişleri Komisyonu eski Başkanı Mehmet Dülger, partide bulunduğu dönemde kafasındaki sorulara yanıt alamadığını söyledi. Dülger, “Bazı halleri izahtan kaçındıklarını gördüm. Bir kere, Kızılcahamam toplantısında, ‘Burada madem aile içindeyiz, bana Büyük Ortadoğu Projesi nedir, bizim eşbaşkanı olmamız nedeniyle bize düşen görevler nelerdir, bizim Türkiye olarak böyle büyük bir projede yerimiz ne olacak’ diye sordum. Cevap olarak ‘öğle tatili geldi’ cevabını aldım. Hiçbir açıklama yok. Bu benim için çok büyük bir soru işaretidir” dedi.

“ABD PROJESİDİR”

“BirGün gazetesinden Meltem Yılmaz’a konuşan Dülger Anayasa değişiklik paketinin bir ABD projesi olduğunu söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“CIA eski Türkiye şefinin 2006’da Beyaz Saray’a sunduğu bir Türkiye raporu var. Raporda, ‘Eğer ABD’nin çıkarı Türkiye’de bir federal devlet kurulmasıysa, mutlaka ve öncelikle yargıyı, orduyu, meclisi ve hükümeti tek elde toplayan başkanlık rejimine geçilmelidir. Tek adamı ikna etmek, birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacaktır’ deniyor. Sonuç olarak bu Anayasa değişiklik paketi, bir ABD projesidir.”

“ŞEHİTLER NE OLACAK”

“Dülger “Şimdi zaten hesap verilmiyor, bu Anayasa paketi ile hesap verme işi tamamen ortadan kalkacak” dedikten sonra “Geçen günlerde Dışişleri Bakanımız ABD’nin Dışişleri Bakanı ile görüştü. Ben bilmek istiyorum, ne konuştular? Bu bizi son derece ilgilendiren bir konu, neden açıklanmıyor? Fırat Kalkanı nasıl ve neden bitti, orada verdiğimiz şehitler ne olacak? Ama bunun açıklaması yok” ifadelerini kullandı.

“RIZA SARRAF AKP’NİN YUMUŞAK KARNI”

“Rıza Sarraf davasının AKP’nin yumuşak karnı olduğunu söyleyen Dülger şu ifadeleri kullandı: “Soruşturma daha da genişlemez çünkü bir yararı yok. Rıza Sarraf konuştu, bu Halkbank’ın genel müdür yardımcısı ABD’ye giderken tutuklanacağını bile bile gitti. Mayın eşekleri vardır, mayın döşeli araziye önden onları gönderirler. İşte bu adam gönderildi. Ama bana kalırsa devamı gelmeyecek, çünkü edinilen bilgiler ABD tarafından buraya karşı koz olarak kullanılacak.”

“Odatv.com” (http://odatv.com/cia-da-evet-dedi-0304171200.html)

Mehmet Dülger, tam bir Finans-Kapital siyasetçisidir. Siyasi hayatı hep Amerikancı partilerde milletvekili ve Bakan olarak geçmiştir. İhtiyarlamış, kullanım süresi dolmuş ve ıskartaya çıkarılmıştır, ABD tarafından. Tıpkı Demirel gibi…

Öyle olunca da, namuslu oynamaya başlamıştır artık. İnandıklarını söylemeye, savunmaya başlamıştır. Ama görevdeyken Amerika’nın bire bir verdiği emirleri, görevleri tekrarlar ve onları savunur, böyle burjuva politikacıları.

Fakat, işte o bile, Türkiye’nin içine düşürüldüğü felaketi bugün itiraf etmek durumunda kalıyor.

İşte bir burjuva siyasetçisi daha. Hem de, CIA yönetimindeki Kontrgerilla’nın, yani Süper NATO’nun Türkiye Şubesi olarak işlev yapan MHP’nin bir milletvekili söylüyor, aşağıdaki sözleri:

“Meral Akşener, referandumda ‘Evet’ çıkması halinde Türkiye’nin ciddi bir bölünme süreci yaşayabileceğini belirterek “Ben Rumelili bir ailenin çocuğuyum. Köklerim Selaniklidir. Anneannem 1908 Selanik doğumlu. O zaman Selanik bizim memleketimizdi. Şimdi Selanik yok , kaybettik. Vatan kaybettik. Bu yüzden bir şey olmaz demeyelim, her şey olabilir. Bu vatan son yurdumuz. Kaybedemeyiz” diye konuştu.

“Başkanlık sistemi CIA projesi

Akşener, Başkanlık projesinin bir CIA Projesi olduğunu belirterek, “Bu Türkiye’ye kurulmuş emperyal bir tuzaktır. Bu bilinen bir şey CIA’nin Türkiye masası sorumlusunun bu konudaki fikirleri basında yer aldı. Cumhurbaşkanı, Başbakanı olan bir sistem yerine tek kişiyi ikna etmenin daha kolay olduğunu düşündüler ve bu sistemi desteklediler. Anayasa Değişikliği Tasarısı Cumhurbaşkanına ‘Eyalet kurma, savaş yapma ve bütçe yapma’ yetkileri veriyor.” dedi.” (http://www.cnnturk.com/turkiye/meral-aksener-baskanlik-sistemi-cia-projesidir?page=5)

Şimdi de, Sorosçu Kemal’in, TR 705’in, Pontusçu Bekaroğlu’nun Yeni CHP’sindeki pek az sayıdaki namuslu milletvekilinden biri, ve hatta da birincisi olan, Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt’un şu açıklmasını görelim:

“Bu bir emperyal plan, Sevr nerede hazırlandıysa, BOP nerede hazırlandıysa, BOP haritası nerelerde çizildiyse, o mahfillerde hazırlanıp, Meclis’te bu metni okumadan imzalayan milletvekillerinin onayı ile milletin önüne getirildi. Bu metin bir ihanet belgesidir. Bu Anayasa metni bir bölünme, 1923 cumhuriyetini tasfiye metnidir.” (http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/712598/Halk_TV_deki_sozleriyle_gundem_olmustu…_CHP_li_Husnu_Bozkurt_a_sorusturma.html)

Siyasilerden aktarmayı burada bırakalım, isterseniz. Bakın bir de namuslu bir aydın kadınımız, Ergenekon Davası adlı CIA Operasyonunun hedeflerinden yani kurbanlarından olan, ÇEV (Çağdaş Eğitim Vakfı) Eski Başkanı Gülseven Yaşer’in bu konuda Odatv’de yayımlanan yazısının ilgili bölümünü görelim:

“Siz de referandumun önceden hazırlanmış yabancı bir proje olduğunu söylediniz. Peki hedeflerini nasıl gerçekleştirecekler ?

“Şu günlerde sosyal medyada yeniden dolaşmaya başlayan ünlü bir rapor var. Rapor, TBMM’yi, Cumhuriyet’in saygın güçlü kurumlarını nasıl halledeceklerini anlatıyor. Bu raporu tekrar okuyunca, her şeyin yerli yerine oturduğunu göreceksiniz. Sonra evet mi hayır mı cevabını vermek sizlere kalmış artık.

“CIA eski Türkiye Şefi Paul B. Henze’nin raporundan söz ediyorsunuz sanırım. Bu raporu okumayanlar için önemli noktaları yeniden anımsatalım okuyucularımıza

“Evet Henze’nin Beyaz Saray’a sunduğu  2016  tarihli o ünlü raporunda özet olarak şöyle diyor:

“Türkiye’nin bu şekliyle Amerikan politikalarının yanında olacağından emin olamayız.

“-Hükümeti ikna ettiğimizde, Meclis,

“-Meclisi ikna ettiğimizde, ordu,

“-Orduyu ikna ettiğimizde, yargı karşımıza çıkabiliyor.

“Eğer Amerika’nın çıkarı Türkiye’de bir federalizm, yani federal devlet kurulması ise;

“Mutlaka ve öncelikle Türkiye’de; yargı, ordu, meclis ve hükumeti tek elde toplayan başkanlık rejimine geçilmelidir!

“Bir kişiyi ikna etmek, birbirini denetleyen yapıyı kontrol etmekten çok daha kolay olacaktır..!

“Eğer O kişi Amerikan çıkarlarına yardım etmek konusunda tereddüt ederse…. ” Libya ve Irak örneği verilerek rapor, şu cümleyle tamamlanıyor:

“BİR KİŞİ ÜZERİNE KURULMUŞ OLAN YAPIYI YIKMAK, AMERİKA İÇİN SORUN OLMAZ…!” (http://odatv.com/yazar/nurzenamuran/16-nisanda-yapilacak-referandum-bir-cia-projesi-0204171200.html)

Saygıdeğer arkadaşlar;

İşte, ABD ve onun casus örgütü CIA (tabiî stratejik müttefikleri İngiltere, Kanada ve İsrail) 16 Nisan’da Türk Milletini içine düşürmek istedikleri böylesine korkunç bir tuzak kurmuş bulunmaktadırlar. Dikkat ederseniz; bu ihanet projesinde de, Kaçak Saraylı Reis’in AKP’giller’iyle, onun 2002’den bu yana sinsi ve karanlık destekçisi Devlet Bahçeli’nin MHP’si başrolü oynamaktadır. Bu, sıradan bir Anayasa veya yasa oylaması olmayacaktır. Bu, Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onun vatanına öldürücü vuruşu vurdurmak istediği baş hainini Firavun Sarayına, kimsenin gıkını çıkaramayacağı bir Firavun olarak oturtup oturtamayacağının oylanması olacaktır. Bunu asla aklımızdan çıkarmamamız gerekir.

Hep dile getirdiğimiz gibi, işte böylesine karanlık günlerden geçiyoruz. Böylesine korkunç ölüm tuzaklarıyla karşı karşıyayız.

Son günlerde de olsa, bizim dışımızda bazı burjuva siyasetçilerinin ve yazarçizerlerinin bu tehlikeden söz ediyor olmaları bile olumlu bir gelişmedir. Fakat son tahlilde onlar da burjuvazinin ve dolayısıyla da onun dünya çapındaki ağababası ABD’nin safında yer alırlar.

İş, gelip yine biz Gerçek Devrimcilere düşer. Vatanı milleti ve halkı savunmak bizlerin vazgeçilmezidir.

Bu ihanet projelerini de, bunlara taşeron rolü oynamayı kabul eden hain kere hainleri de elbette en sonunda yenilgiye uğratacağız. Ve hesap soracağız.
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
3 Nisan 2017

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Print Friendly, PDF & Email