İzmir Valisi’ne Geri Adım Attıran HKP İzmir İl Örgütü’nden Konuyla İlgili Basın Toplantısı

IMG_20150313_114334İzmir Valiliği’nin, basın açıklamalarıyla ilgili aldığı ve HKP’nin 10 Mart günü iptal davası açtığı kararı geri çektiğini açıklaması üzerine HKP Genel Sekreter Yardımcısı Av. Tacettin Çolak 13 Mart günü HKP İzmir İl Örgütü’nde bir basın toplantısı düzenledi.

Açıklama metni:

 

BASIN EMEKÇİLERİNE ve İZMİR HALKINA

 

Değer Miydi Be Vali Bey?

 

On gün önce gizlice aldığınız bir kararla bir yandan;

Siyasi partiler, sendikalar, dernekler ve sivil toplum örgütleri başka bir siyasi parti, sendika, dernek ve sivil toplum örgütüne ait bina önünde basın açıklaması yapamazlar.”

Basın açıklaması esnasında el ile taşınabilir megafon gibi cihazlar haricinde ses yükselten cihazlar kullanılamaz, bu amaçla sabit platform kurulamaz. Valilik ve kaymakamlık binaları, adliye binaları, il/ilçe emniyet müdürlüğü binaları, polis merkezi amirlikleri, askeri bina ve tesisleri ile ceza infaz kurumlarının içerisi, önü ve çevresinde, eğitim-öğretim kurumları, hastane ve sağlık kuruluşları ile ibadethanelerin içerisinde ve çevresinde eğitimi, sağlık hizmetlerini ve kişilerin ibadetlerini engelleyecek şekilde, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının içerisinde, genel yollar, şehirlerarası karayolları ile cadde ve sokaklar üzerinde yaya ve araç trafiğini engelleyecek şekilde, halkın günlük yaşamını zorlaştıran ve zorunlu ihtiyaçlarını karşılamasını engelleyici nitelikte basın açıklamaları yapılamaz.” diyerek İzmir Halkı’na Basın Açıklaması, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü yapacak yer bırakmayacaksınız. Yani İzmir’in yollarını, caddelerini, sokaklarını kaldırımlarını halka yasaklayıp, sesini kısacaksınız.

Diğer yandan da başta Partimiz olmak üzere İzmir Halkı bu Sıkıyönetim Yasaklarınıza isyan edince de; “İzmir ilimiz sınırları içerisinde basın açıklamaları ile benzer yapıdaki etkinliklerin daha rahat ve özgür bir ortamda yapılmasına açıklık getiren düzenlemeye ilişkin yapılan eleştiriler makul sınırlar içerisinde kalan eleştiri ve demokratik hak kullanımı olmaktan daha çok kişilik haklarına ve valilik makamına yönelik tezyif, karalama ve itibarsızlaştırma kampanyalarına maksatlı olarak dönüştürüldüğünden ötürü konunun kamuoyunda ve medyada daha fazla istismar edilmemesi ve halkımızın daha fazla yanlış yönlendirilmemesi adına yapılan bu düzenlemenin yürürlükten kaldırılmasına” karar vereceksiniz.

Yasak kararı ile yasağın ortadan kaldırılması kararı arasında geçen 10 günlük sürede ne değişti?

Aslında sizin kafanızda bir şey değişmedi. Siz yine aynı yasakçı kafa yapısına sahip olmaya devam ediyorsunuz. Yaptığınız yanlışın bilincine varıp bir vazgeçme değil son kararınız.

 

Peki niçin bu yasaklamayı kaldırıyorsunuz?

Zor oyunu bozdu da ondan..

Başta partimiz olmak üzere İzmir Halkı “Emrin olur Valim” demedi de ondan.

Daha yasaklarınız duyulur duyulmaz, tepkiler gelmeye başladı. İzmir İl Örgütümüz, yasakladığınız Adliye önünde “İzmir’deki Sıkıyönetim Yasaklarını Tanımıyoruz” diyerek ilk isyan bayrağını açtı. Partimiz İzmir 4. İdare Mahkemesi’nde ilk iptal davasını açtı. Miting çağrıları yapılmaya başlandı. Cumartesi günü Halk sokaklara çıkacaktı.

Yani yasaklarınız sökmedi. Sökmeyeceği de belliydi.

Bu yasak devam ettirilse ve uygulanması için İzmir Halkı’nın karşısına polis müdahalesi ile çıkılsaydı, ikinci bir Gezi İsyanının fitillerinin ateşleneceğinden korktunuz.

Yasak kararını geri alırken de gerçek dışı beyanlarda bulunuyorsunuz..

Basın açıklamalarına katılanların olduğu kadar, toplumdaki diğer bireylerin de haklarının korunmasını ve hayatın doğal ve günlük akışının sağlanmasını temin eden bu düzenlemeye yönelik olarak yapılan eleştiriler; makul sınırlar içerisinde yapılan eleştiri ve demokratik hak kullanımı olmaktan daha çok kişilik haklarına ve Valilik Makamına yönelik tezyiflere, karalama ve itibarsızlaştırma kampanyalarına ve son olarak da ahlak ve edep sınırlarını aşarak kişisel hakaretlere dönüşmüş bulunmaktadır.” diyorsunuz.

Ama bu doğru değildir. Ve böyle bir niteleme de Valilik Makamı’na yakışmaz.

Partimiz tarafından İzmir 4. İdare Mahkemesi’nde açılan davanın 7 sayfalık dava dilekçesinin hiçbir yerinde bahsettiğiniz “kampanyaların” zerresini bulamazsınız.

Dilekçemizin tamamında, yasak kararınızın hiçbir yasal dayanağının olmadığı gösterilmiş, Uluslararası Sözleşmeler ve AİHM kararları ile ulusal yasalar ve emsal yargı kararlarından örnekler verilerek yasaklama işleminizin antidemokratikliği ve hukuksuzluğu anlatılmıştır.

Bakın AİHM, “G.-Almanya” kararında; Trafiği engelleyecek şekildeki eylemleri şiddet içerir bir gösteri olarak saymamıştır. Mahkeme halka açık alanda gerçekleştirilen her türlü gösterinin günlük yaşamın akışını belli ölçüde bozacak bir karışıklığa ve hasmane tepkilere yol açabileceğini de hatırlatmıstır.

Öyleyse karalamaya, çamur atmaya ve gerçek dışı ithamlarda bulunmaya hiç gerek yok.

Devletin Valisi’ne bu yakışır mı? Değer mi?

 

HKP İZMİR İL ÖRGÜTÜ