Yıllar önce söylemiştik; “Tayyipgiller Yargısı, FETÖ Yargısı’ndan asla daha adil olmayacaktır”, diye. Çünkü bunların her ikisi de yargı filan değil aslında, yargı kılıfı giydirilmiş birer operasyon silahıdır. Organize çıkar amaçlı birer suç örgütü olan, Anayasa ve Kanunlar dışına düşmüş Ortaçağcı Din Derebeyliklerinin bir uzantısıdır. Dolayısıyla da “Yargı” adı altındaki bu kurumlar birer terör örgütüdür. Bağlı oldukları kanunsuz suç örgütlerinin bir uzantısıdır. Bir manivelasıdır, bir aksamıdır…
Bunları Anayasa ve Kanunlarla çalışan, tarafsız ve bağımsız birer yargı organı saymak, düşülecek yanılgıların en büyüklerindendir. Tam bir körlüktür, cahilliktir, gafilliktir. Bunlar emri, Anayasanın emredici ilkelerinden ve kanunlarından ve de vicdanlarından almazlar; onlar emri, bağlı oldukları, birer aparatı oldukları suç örgütünün tepeden tırnağa binbir suça batmış başta Pensilvanya ve Kaçak Saray’da oturan şefleri olmak üzere yöneticilerinden alırlar.
İşte bu örgütlerden biri olan Tayyipgiller Yargısı, tıpkı geçmişteki benzeri FETÖ Yargısı gibi, emekli askerlerimize ikinci bir Kumpas kurdu. Bu Kumpasın oluşturduğu sözde “Dava”da, ki buna “28 Şubat Davası” adını vermişlerdi, Emekli 14 Komutanımızı “Ömür Boyu Hapis-Ağırlaştırılmış Müebbet” cezasına çarptırdılar… 84 yaşındaki, iki kişinin kollarında zorlukla yürüyebilen 1’inci Ordu Komutanı Emekli Orgeneral Çetin Doğan’a varıncaya dek zindana attılar…
Bununla da yetinmeyip rütbelerini sökerek Er statüsüne indirdiler Komutanlarımızı…
Bu Muaviye-Yezid Dincilerinde, bu CIA-Pentagon-Washington Dincilerinde vicdanın, merhametin, ahlâkın, insani değerlerin zerresini aramayacaksın…
Şam’daki sarayında oturan Yezid ve onun Kerbelâ Valisi, “Azadlı Fahişe” bir kadından olma Ziyad ve onun askerleri ne yapmışsa İmam Hüseyin, Hz. Muhammed soyundan 22 kişi ve bunların yol arkadaşlarından oluşan toplam 73 masum insana; eğer bunlar da ellerine fırsat geçsin, güçleri yetsin, kendilerinden olmayan elli milyon Türkiye insanına aynısını yapar…
Böylesine yere göğe sığmaz bu canavarlıkları yaparlar da asla bundan dolayı bir acıma duygusu oluşmaz bunlarda.
Hatta şehvani bir zevk bile duyarlar…
15 Temmuz gecesi ortalama 400 masum insan ölmüş her iki taraftan…
Ne demişti aynı anlarda Tayyip bu ölümler üzerine?
“Bu bize Allah’ın bir lütfudur.”
Hem de mütebessim bir ifadeyle…
Aynı anda yanı başında olan Damat Berat’sa sırıtıyordu, değil mi?
Bunlar böyledir… Boşuna dememişiz biz; bu Tayyipgiller’in yönetici kadrolarının tamamı Kriminal Psikopat, diye… Bunlar kesinlikle empati yapmazlar… Bir tek şeye odaklanırlar: Güç ve çıkarlarına… Efendilerine, güç onlarda olduğu için sadakatle bağlı olurlar. Onlardan aldıkları güçle de içeride düşman belledikleri kişi ve kurumları duraksamaksızın ezerler, tahrip ederler, ortadan kaldırırlar…
İşte burka giymediği için başına ateş ederek kadın katleden, kendilerine karşıt olan-düşman bildikleri bir genci tıpkı koyun keser gibi el ve ayaklarını bağlayıp yere yatırarak kesen Taliban’la; “Bizim inanç yönünden ters bir yanımız yok, onlarla herkesten daha iyi anlaşabiliriz”, diyen Kaçak Saraylı Tayyip aslında çok da doğru ve samimi bir itirafta bulunuyor… Çünkü bunlar yani Tayyipgiller de 15 Temmuz 2016 gecesi İstanbul Boğaz Köprüsü’nde aynı vahşeti sergilemişlerdi. 20 yaşında Hava Harp Okulu öğrencisi Murat Tekin’i ve Erlerimizi, boğazlarını keserek katletmişlerdi…
Kadersiz, zavallı Afgan kadınları, Taliban denen bu Ortaçağ yaratığı canavarlaşmış hortlakların eline düşmemek için çatılardan atlayarak canlarına kıymaktadırlar.
Orta ve daha ileri yaştaki arkadaşlarımız hatırlayacaktır: Pakistan ve Afganistan’daki Taliban’ın yetiştirildiği medreselerde yetiştirilip Cezayir’e gönderilen Silahlı İslami Grup (GİA) adlı canavarlaştırılmış cihatçılar, başları açık diye liseli kızları kaçırıp aynen Taliban’ın yaptığı gibi, kendi aralarında şakalaşarak boğazlarını keserek katletmiştir.
Malûm; IŞİD de Irak ve Suriye’de aynı canavarlıkları yapmıştı. Bunların ruhiyatları aynıdır… Tamamı bunların, Psikoloji ve Psikiyatri diliyle söylersek; “Kriminal Psikopat”tır. İnsani His yoksunudur bunlar…
FETÖ, “Kumpas Davaları”nda 23 Komutanımızı -içlerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin 26’ncı Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da bulunmak üzere- “Ağırlaştırılmış Müebbet” cezasına mahkûm etmişti. Yüzlercesini de diğer türden ağır cezalara çarptırmıştı.
Tayyipgiller’le FETÖ’nün 2011 sonrasında “Ganimet Paylaşım Savaşı”na tutuşmaları sayesinde bu askerlerimiz o cezalardan yırtmışlardı (kurtulmuşlardı).
Bakın, bugün de Tayyigiller, 28 Şubat 1997’de yapılan MGK kararlarına imza atan emekli Komutanlarımızı aynı cezaya çarptırdı…
Eğer Türkiye’de idam cezası olsa, Tayyipgiller Yargısı da Askerlerimizi duraksamadan ipe çekeceklerdir.
Geçmişteki benzerleri olan “Nemrut Mustafa Paşa Divanı” gibi, “Tatar Hasan Divanı” gibi…
Bunların Taliban’ı da, El Kaide’si de, IŞİD’i de, FETÖ’sü de, Tayyipgiller’i de aynı ruhiyata ve zihniyete ve de Şeriat anlayışına sahiptir.
Neden?
Çünkü bunların dayandıkları, içinde doğup büyüdükleri, çıkarlarını savundukları Sosyal Sınıf aynıdır. Bu insanlık düşmanı, sömürgen, asalak sınıf, Tarihte Aşağı Mezopotamya’da Sümerler’de M.Ö. 4000 yıllarında ortaya çıkan ilk Sömürgen ve Egemen Sosyal Sınıftır. Antika Tefeci-Bezirgân Sosyal Sınıfıdır…
Batıda 15’inci Yüzyıl sonraları görülen Burjuva Devrimleri bu Antika sınıfın kökünü kazıdı. Zaten oralarda oldukça zayıftı ve uzun tarihi köklere sahip değildi. Zaten Burjuva Devrimleri bu sebepten oralarda başladı…
Fakat 57 İslam ülkesinin tamamında bu lanet sınıf bütün dişleri ve tırnaklarıyla capcanlı olarak durmaktadır… Bu sınıf her zaman kayıtsız şartsız egemen olduğu Ortaçağ’ın Ümmetçilik Konağı’nın özlemi içindedir. Din, bu aşağılık, zalim sınıfın siyasi ideolojisidir. Dine sımsıkı sarılması bundandır.
Bu sınıf Ortaçağcı olduğu için ulus ve ulusa ilişkin her türlü değere, kavrama karşıdır… Yani hiçbir ulusal değer taşımaz. Çünkü Ortaçağ, Ümmetler çağıdır; Uluslar çağı değil. Malûm; Ulus, Kapitalizmin icadıdır. Fakat biz, Proletarya Enternasyonalizmi gerçekleşene kadar Ulusu ve Ulusal Değerleri savunmak durumundayız-zorundayız.
Ne diyordu Lenin?
“Proletaryanın zaferi dünya çapında gerçekleştikten sonra bile uluslar varlıklarını uzun yıllar koruyacaklardır.”
Güncele, yani, Tayyipgiller’in emekli, ölümün eşiğine gelmiş Generallerimize yaptığı insanlık dışı, hukuk ve kanun dışı zulme dönersek;
Ne yapmıştır, ne kararlar almıştır Komutanlarımız 28 Şubat 1997 MGK Toplantısında?
Aynen şunları. Şu 18 maddelik kararları:
***
1- Demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef alan rejim aleyhtarı faaliyetler karşısında ödün verilmemelidir. Anayasa’nın 174. maddesinde koruma altına alınan Devrim Kanunları’nın ödün verilmeden uygulanması esastır. Hükümet, icraatında Devrim Yasaları’na uygunluğu sağlamakla görevlidir.
2- Savcılar, Devrim Yasaları’nın ihlalini oluşturan davranışlar karşısında harekete geçmelidirler. Yasaları ihlal eden dergahlar kapatılmalıdır.
3- Sarık ve cüppeli giyim şeklinin özendirildiği görülmektedir. Kılık ve kıyafetleri bu yasaya ters düşen kişilerin onurlandırılmamaları gerekir.
4- Anayasa’nın 163. maddesinin kaldırılmasının yarattığı hukuki boşluklar, irticai akımların ve laikliğe aykırı tutumların güçlenmesine yol açmıştır. Bu boşlukları telafi edecek yasal düzenlemeler getirilmelidir.
5- Eğitim politikalarında yeniden Tevhidi Tedrisat Kanunu ruhuna uygun bir çizgiye gelinmelidir.
6- Temel eğitim 8 yıla çıkarılmalıdır.
7- İmam – hatip okulları toplumdaki bir ihtiyacı karşılamak üzere kurulmuşlardır. Bu ihtiyacın fazlası olan imam hatip okulları, meslek okullarına dönüştürülmelidir. Ayrıca kökten dinci grupların kontrolünde olan Kuran kursları kapatılarak, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda düzenlenmelidir.
8- Devlet dairelerinde ve belediyelerde kökten dinci bir kadrolaşma hareketi sürdürülmektedir. Hükümet, bu kadrolaşmanın önüne geçmelidir.
9- Cami yapımı gibi dini konuları siyasi amaçlar için istismar etmeye dönük olan her türlü davranışlara son verilmelidir.
10- Pompalı tüfekler kontrol altına alınmalı ve gerekirse pompalı tüfek satışları yasaklanmalıdır.
11- İran’ın Türkiye’deki rejimi istikrarsızlığa itmeyi amaçlayan çabaları yakın takibe alınmalıdır. İran’ın Türkiye’nin içişlerine karışmasını önleyici politikalar uygulanmalıdır.
12- Yargı mekanizmasının daha etkin çalışmasını sağlayacak ve yargı bağımsızlığını güvence altına alacak, hükümetin tasarruflarından koruyacak düzenlemeler bir an önce getirilmelidir.
13- Son dönemde Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını hedef alan tahriklerde büyük artış gözlenmektedir. Bu sataşmalar TSK içinde rahatsızlığa yol açmaktadır.
14- İrticai faaliyetlere karıştıkları için TSK’daki görevlerine son verilen subay ve astsubayların belediyelerde istihdam edilmelerinin önüne geçilmelidir.
15- Partilerin belediye başkanları ve il, ilçe yöneticilerinin konuşma ve davranışları da Siyasi Partiler Yasası’nın sorumluluk alanına sokulmalıdır.
16- Tarikatların denetimindeki finans kuruluşları ve vakıflar aracılığıyla ekonomik güç haline gelmeleri dikkatle izlenmelidir.
17- Laiklik aleyhtarı yayın çizgisi olan TV kanalları ve özellikle radyo kanallarının verdikleri mesajlar dikkatle izlenmeli ve bu yayınların Anayasa’ya uygunluğu sağlanmalıdır.
18- Milli Görüş Vakfı’nın bazı belediyelere yaptığı usulsüz para transferleri durdurulmalıdır.
***
Hatırlanacağı gibi MGK Kararları, Emir değil, Tavsiye Kararlarıdır. Mevcut hükümete tavsiyelerde bulunulur o kararlarla.
Onları uygulayıp uygulamamak tamamen hükümetin takdirindedir. Nitekim bu kararların hiçbiri uygulanmamıştır. Yani kararlar çöpe atılmıştır. Sadece Molla Necmettin Erbakan istifa etmiştir Başbakanlıktan…
Özetçe; Ortaçağcı Faşist Din Devleti’ne gidiş bir süreliğine de olsa durdurulmuştur…
Kısa süre sonra ABD’nin verdiği güçle Ortaçağcı Hareketler bütün hızlarıyla çalışmaya ve yol almaya devam etmişlerdir…
Bu hainane gidiş sonucunda 2002’de, bilindiği gibi ABD Emperyalist Haydutları, Türkiye’yi de Afganistanlaştırmak, Pakistanlaştırmak için Tayyipgiller’i iktidara getirmiştir. (Burada Merkez Parti Başkanı Abdürrahim Karslı ile Merdan Yanardağ’ın Tele 1’de yaptıkları, videosu internet ortamında bulunan “AKP Aslında Nasıl Kuruldu?” adlı programı izlemenizi önereceğiz. İşte linki: https://www.youtube.com/watch?v=cidU-U6MRFQ&ab_channel=Tele1)
ABD de 19 yıldan beri Tayyipgiller’i iktidarda tutmuş, onları yönlendirerek Laik Cumhuriyet’in hemen tüm kurumlarını yıktırmıştır. Orduyu, Yargıyı, Eğitimi ve akla gelebilecek, halk yararına çalışan bütün kamu kurumlarını imha ettirmiştir. Vatan toprağını, Lozan’da bize bırakılan Ege’deki 20 Adamızı sattırmıştır onlara… Ve taşeron olarak onları Irak’ta, Libya’da, Suriye’de kullanmıştır. Şimdi de Afganistan’da kullanmak istemektedir…
Türk Ordusu 25 Ağustos 2004’teki bir MGK Toplantısında da 28 Şubat kararlarına benzer kararlar aldırtmıştır. Onlar da şunlardır:
***
1- Milli Güvelik Kurulu, 25 Ağustos 2004 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında olağan toplantısını yapmıştır.
2- Kurulun bu toplantısında; 24 Haziran 2004 tarihli MGK Toplantısı’nın gündem konularından biri olan “Türkiye’deki Nurculuk Faaliyetleri ve Fethullah Gülen” konusu gündeme gelmiş, yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerine karşı bir eylem planı hazırlanması uygun görülmüş ve bu konudaki tavsiye kararının hükümete bildirilmesine karar verilmiştir.
***
Tabiî bu kararları da Tayyip çöpe attırmıştır. Bir teki olsun uygulanmamıştır. Zaten Tayyipgiller de bu davranışlarını övünerek şöyle anlatmıştır:
“Başbakan Başdanışmanı Yalçın Akdoğan ise konuyla ilgili olarak Twitter hesabından yaptığı açıklamada, söz konusu MGK kararının hükümet tarafından yok hükmünde sayıldığını ifade etti.
“Akdoğan açıklamasında, “2004’teki MGK kararı hükümet tarafından yok hükmünde kabul edilmiş, hiçbir Bakanlar Kurulu kararı alınmamış, hiçbir işlem yapılmamıştır” dedi.” (https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/bavulu-actilar-14043)
2007 sonlarında da başlatılan, esasında bir CIA operasyonu olan “Ergenekon Davası” adlı “Kumpas” Davalarıyla Ordunun beli kırılmıştır. Ordudaki Mustafa Kemal ve Kuvayimilliye Gelenekli, Laik Cumhuriyet yanlısı subayların en önde gelenleri; Silivri, Sincan, Hasdal ve Sakarya zindanlarına atılarak tasfiye edilmiştir. Yetkisiz ve etkisiz duruma düşürülmüştür. Asker ve Aydınlar, bu “Kumpas Davaları”nın hedefi olmuş, bu kanun ve akıl dışı, mantık ve vicdan dışı saldırılarla vatansever insanlarımız terörize edilmiş, korkutulup sindirilmiştir. O davaların hukukçu-savcı ve yargıç postuna bürünmüş ABD uşağı, Vatan Millet düşmanı hainlerini FETÖ militanları oluşturuyordu…
Bugünküleriyse Tayyipgiller meczupları… Yandaşları…
Gerek 28 Şubat 1997 tarihli MGK Kararları olsun, gerek 25 Ağustos 2004 tarihli MGK Kararları olsun; hepsi de Laik Cumhuriyet’i, Anayasa ve ondan kaynaklanan kanunlar çerçevesinde korumaya yönelik, ona yapılan Ortaçağcı, Anayasa ve kanunlar dışı saldırıları bertaraf etmeye yönelik alınması gereken önlemleri tavsiye etmektedir.
Bunların bir teki bile herhangi bir kanunsuzluğu savunmamaktadır. Tam tersine; Anayasa ve Kanunlara herkesin uymasını savunmaktadır…
Tümü de Kuvayimilliye ve Mustafa Kemal Geleneklerini, insanlığın bin yıllar boyu uğraşlar vererek oluşturduğu ortak değerleri, aklın, mantığın ve bilimin ışığında savunmaktadır.
Türkiye, Laik Cumhuriyet Değerleri, Anayasa ve Yasalarla teminat altına alınmış olmasına rağmen, o hukuk yok sayılarak, çiğnenerek ortadan kaldırılmaya ve “Türkiye, Ortaçağ’ın karanlık düzenine-konağına sürüklenmeye çalışılıyor gizlice, sinsice, kalleşçe ve kanunsuzca; buna izin verilmemeli”, denmektedir… Başka da hiçbir şey denmemektedir.
Bu kararlardan darbe çıkarmak ancak Taliban, El Kaide, El Nusra ve IŞİD’in zihniyetinde olan FETÖ ve Tayyipgiller’in yapacağı bir iştir.
Tayyipgiller’le Taliban, El Kaide ve IŞİD’in birebir aynı görüşte, aynı kategoride, aynı zihniyette, aynı ruhiyatta ve aynı dünya görüşünde olduğunu şu video ve resimlere bakarak somutça görebilirsiniz… Tayyip de dedi ya daha birkaç gün önce; “Taliban’la inanç yönünden ters bir yanımız yok”, diye. İşte aynen öyledir. Bunların tamamı aynı toptan kesmedir. Kanıtlar:
***
Video oynatıcı
***
Bu ruha sahip Ortaçağcılar için Laik Cumhuriyet değerlerini, Vatan ve Ulusu savunmak elbette ki “Darbe” olarak nitelenecektir…
Tayyipgiller, hatırlanacağı gibi, kısa süre önce 104 Emekli Amiralimizi de Lozan’ı, Montrö’yü ve Mavi Vatan’ımızı savunan ortak bir bildiri yayınladıkları için “Darbeci” ilan etmiştir. Şafak baskınlarıyla gözaltına almışlar ve emirlerindeki kukla mahkemelerine davalar açtırmışlardı, “Darbecilik”ten.
Ayak bileklerine elektronik kelepçeler taktırmışlar ve Orduevlerine girişlerini yasaklamışlardı o amirallerimizin de… İlaveten lojmanlarından da palas pandıras çıkarılmışlardır.
Ve hep söyleyegeldiğimiz gibi Tayyipgiller de tıpkı FETÖ, Taliban, El Kaide ve IŞİD gibi ABD yapımıdır.
Ve tam da bu sebepten Türkiye’ye değil ABD’ye ve AB’ye, Siyonist İsrail’e çalışmaktadırlar.
İhanetlerinin, ABD hizmetkârlıklarının, vurgunlarının, soygunlarının, vatan satıcılıklarının, Laik Cumhuriyet yıkıcılıklarının ve işledikleri her türden binbir suçun hesabını vereceklerdir. Bundan kaçışları yok. TCK kapsamında hesap verecekler…
Ve tabiî hepsi Çelik Bilezikle ve Kanunlarla karşılaşacaklar, tanışacaklardır…
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!..
22 Ağustos 2021
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı