Batılı Emperyalist Haydutlar, Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın bitmesinden sonra Mondros Ateşkes Antlaşması’na dayanarak 16 Mart 1920’de, 1453’ten beri yurt edindiğimiz İstanbul’u işgal ettiler.
Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın sonunda Batılı Emperyalistler “Hasta Adam” diye nitelendirdikleri Osmanlı’yı bölüp parçalama, talan etme planı olan Sevr Anlaşması gereğince yurdumuzun dört bir tarafını işgal etmeye başlamışlardı. Osmanlı Devleti, onun Padişahı ve yardakçıları ise bu işgale hiçbir ses çıkartmadılar, hatta şehrin anahtarını hain Vahdettin kendi elleri ile İngilizlere teslim etti.
İşte bu kara işgal günlerinde, bir tarafta nasıl hainler ve vatan satıcılar bulunuyorsa; diğer tarafta da kendilerine Kuvayimillliye adını vererek örgütlenmiş Vatanseverler ve Mustafa Kemal önderliğinde bir araya gelmiş Birinci Kurtuluş Savaşçıları bulunuyordu.
Ülkemizin her bir tarafından işgale karşı direnişler örgütlenerek, kadın erkek, genç yaşlı, çocuk demeden elde silah emperyalist işgale karşı mücadele başlamıştı. Bu mücadelenin en başında da vatanını öyle kolay kolay emperyalist işgalcilere terk etmeyecek olan Türk ve Kürt Emekçi Halkları vardı. Köylerden kasabalara, şehirlere kadar kurtuluş ateşi her yerde yanmış, Kuvayimilliye çeteleri, işgalcilere karşı destansı mücadeleler vermişlerdi. Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa isimleri bu şanlı mücadelelerin anısına, bileğinin hakkına kazanılmıştır.
Ayrıca Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın en büyük, hatta tek destekçisi olan Lenin önderliğinde kurulmuş Sovyetler Birliği, bizim bu mücadelemize çok büyük yardımlar yapmış ve kazanılmasında da büyük rol oynamıştır.
Ve sonuç olarak, Mustafa Kemal’in askeri dehası ve Silah Arkadaşlarının kararlı, inançlı mücadelesi, halkımızın büyük fedakârlıkları ve Sovyetler Birliği’nin desteği sonucunda Kurtuluş Savaşı’mız zafere ulaştı.
Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın Önderi Mustafa Kemal’in dediği emperyalist işgalciler bu topraklardan “geldikleri gibi” gittiler ve giderken de yanlarında Vatan Haini Vahdettin ve benzerlerini götürmeyi ihmal etmediler.
Son işgal birliği, 4 Ekim’de Dolmabahçe Sarayı önünde düzenlenen bir törenle Türk bayrağını selamlayarak şehri terk etti. Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın Zaferi ve onun önderleri, düşmanda bile işte bu denli saygı uyandırmıştı. 6 Ekim’de ise 3’üncü Kolordu’nun İstanbul’a girişiyle işgal resmen sonlanmış oldu. İstanbul, Batılı İşgalci Emperyalistlerden kurtuldu.
Bugün İstanbul deyince iki önemli gün gelir akla: Biri 29 Mayıs İstanbul’un Fethi, diğeri de 6 Ekim İstanbul’un Emperyalist İşgalden Kurtuluş Günü.
Birincisi, karanlık bir devrin kapanıp Tarihin çarkları önünde bir engel olan Bizans moloz yığınını silip süpürdüğü için kutlamakta son derece haklı ve görevli olduğumuz bir gündür.
İkincisi de dünyada başarıya ulaşmış ilk Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın kazanımının bir parçası olduğu için aynı oranda kutlamakta haklı ve onur duyduğumuz bir gündür.

AKP’giller çıkarları öyle gerektirdiği için, kendi gerici emellerine daha kolay uydurabildikleri için 29 Mayıs’ı kutlarlar. Şaşalı törenler, gösteriler düzenlerler. Onların 29 Mayıs kutlamaları 29 Mayıs’ın özünden uzaktır, kirli çıkarları öyle gerektirdiği için bu gösterileri yaparlar.
Fakat aynı AKP’giller, 6 Ekim İstanbul’un Kurtuluşunu görmezden, duymazdan gelirler. Belli kurumların zorunlu olarak, adet yerini bulsun diye yaptığı birkaç küçük açıklama dışında neredeyse hiçbir etkinlik yapılmamaktadır 6 Ekim’lerde. Çünkü onlar Mustafa Kemal’e de, Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’mıza da sınıf yapıları gereği düşmandırlar. Ancak gün gelecek, devran dönecek bu düşmanlıklarının hesabı sorulacaktır.
Ne yazık ki İstanbul’un kurtuluşunun 102’nci yıldönümünde yüreğimiz buruk. Kurtuluş Savaşı’mızın Önderi Mustafa Kemal’in, ülkesini emperyalistlere teslim etmeyen ve kanının son damlasına kadar savaşan yüz binlerce insanımızın kemikleri sızlıyor şimdi.
Çünkü bugün İstanbul ve tüm ülkemiz bir anlamda yeniden işgal altında. Ve bu düşman, elde silah vatanı işgale girişen emperyalistlerden daha sinsi ve daha tehlikeli…
Çünkü düşman içimizde!
Düşman, ABD-AB Emperyalizminin ve Siyonist İsrail’in BOP’u ve onun Türkiye ayağı olan Yeni Sevr’i uygulatmak amacı ile iktidara getirdiği “Yüzyılın Felaketi” AKP’giller’dir.
AKP’giller, “Büyük Ortadoğu Projesi” doğrultusunda ülkemize Sevr’de yapılamayanı yapmaya çalışmakta, en az üç parçaya bölüp parçalamak için çaba harcamaktadır. Aynı zamanda ülkemizi Ortaçağ karanlığına sürüklemeye çalışmaktadır.
İşte bunun son örneği Suriye’de halk düşmanı, Amerikan-İsrail kuklası, şeriat özlemcisi, katil Golani’nin iktidara getirilmesi ve ülkemizde “Terörsüz Türkiye”, “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi” gibi kandırmacalarla Halkımıza kabul ettirilmeye çalışılan “Yeni Açılım” sürecidir. Her ikisinde de amaç Ortadoğu’yu ABD-AB Emperyalistleri ve Siyonist İsrail’in denetimi altına almak, ülkemizi en az üç parçaya bölerek Büyük Ortadoğu Projesi olan BOP’u hayata geçirmektir.
AKP’giller, aynı zamanda Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mız ve onun kazanımlarını yok sayarak doğamızı talan etmekte, hayvanları katletmekte, kadınları-çocukları cellatların önüne atmakta, İşçi Sınıfımızı-Halkımızı modern köleci düzende yoksulluk cehenneminde inim inim inletmektedir.
Bu da yetmezmiş gibi emperyalist işgalden halkımızın büyük acılarla kurtardığı İstanbul’umuz şimdi, neredeyse bütün illerimiz gibi ABD Emperyalist Haydudunun BOP’una hizmet etmek üzere halk düşmanı AKP tarafından ülkemize doldurulan milyonlarca Ortaçağcı istilacının işgali altındadır. İstanbul’umuzun en güzel yerleri yabancı Parababalarına peşkeş çekilmektedir. AKP’giller, büyük bedeller ödeyerek düşmandan kurtardığımız İstanbul’u santim santim satmaktadır.
AKP’giller bununla da yetinmemekte, 19 Mart’ta İBB’ye yönelik başlatılan haksız ve hukuksuz operasyonlarla halkın oyları ile seçilmiş belediye başkanları tutuklanarak İstanbul’a yapılacak hizmetleri durdurmayı hedeflemektedir. Yani İstanbul’a bir kez daha ihanet etmektedirler.
Tüm bu ihanete, talana, katliamlara karşın biz ülkesini ve onurunu emperyalistlere peşkeş çekmeyenlerin torunları olarak dimdik ayaktayız.
Biz yaşıyoruz, mücadele ediyoruz. Kuvayimilliyeci Atalarımız Birinci Kurtuluş Savaşı’nı başlattılar ve kazandılar. Biz de İkinci Kurtuluş Savaşı’mızın bayrağını bıkmadan, yılmadan, usanmadan, kararlıca taşımaya devam ediyoruz. Atalarımıza layık olacağız ve kazanacağız.
Biz Kurtuluş Partililer, Mustafa Kemal’in ve Silah Arkadaşlarının ilk işgal döneminde yaptığı gibi pes etmeden, vazgeçmeden, korkmadan ve yılmadan sürdürdüğümüz İkinci Kurtuluş Savaşı’mızı er geç zafere ulaştıracağız.
Ve Antiemperyalist, Antifeodal ve Antişovenist ilkelerle, halkımızla omuz omuza yürüttüğümüz bu mücadelenin sonunda Devrimci Demokratik Halk İktidarını kuracağız. İkinci Kurtuluş Savaşı’mızı sosyal kurtuluşla, Sosyalizmle taçlandıracağız.
ABD-AB Emperyalistlerini ve Yerli İşbirlikçilerini Bu Topraklardan Bir Kez Daha Kovacağız!
Emperyalistler, İşbirlikçiler Geldikleri Gibi Gidecekler!
6 Ekim 2025
HKP İstanbul İl Örgütü