IŞİD, ABD’nin düşmanı mıymış, yoksa enstrümanı mı?

IŞİD, ABD’nin düşmanı mıymış, yoksa enstrümanı mı?

Biz, 2015’teki TRT Seçim Konuşmalarımızda aynen şöyle demiştik:

Meclisteki Dört Amerikancı Parti de yani AKP de, CHP de, MHP de, HDP de; IŞİD de, El Nusra da, El Kaide de, ÖSO da, PKK de, PYD de, YPG de ABD Emperyalistlerinin kullandığı değişik enstrümanlardır, kuklalardır, piyonlardır. Adımız gibi emin olalım; Suriye’nin parçalanması netleştikten sonra yani PYD Kürdistanı da Irak’taki Barzanistan gibi bir devlet statüsüne kesince kavuştuktan sonra ABD namlularının hedefi Türkiye olacaktır. Ve BOP’un Türkiye ayağı da böylece hayata geçmiş olacaktır.” (Nurullah Ankut, Seçim Konuşmaları, Derleniş Yayınları, s. 119)

Olay budur, arkadaşlar. Gerçek budur. Hakikat budur…

Kanıt mı?

Onlarcası ortaya çıktı da bugüne dek, işte birkaç gün önce bir yenisi daha ayan beyan çıkıverdi ortaya. Okuyalım:

“İçinde ABD’nin İngiltere’nin ve YPG’nin olduğu kirli sır ortaya çıktı

“BBC’nin özel araştırması, 250 IŞİD militanı ve ailelerinin, ABD-İngiltere öncülüğündeki koalisyon ile Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) ortak operasyonuyla Rakka’dan güvenli bir şekilde tahliye edildiğini ortaya koydu.

“BBC Türkçe’nin BBC’den Quentin Sommerville ve Riam Dalati’nin haberinden aktadığına göre tahliyeler, YPG’nin ana gövdesini oluşturduğu ABD destekli SDG’nin, Rakka’yı IŞİD’in elinden aldığı geçen ay gerçekleşti.

“Tahliye edilen IŞİD’liler arasında, örgütün önde gelen militanlarının yanı sıra çok sayıda yabancı savaşçı da vardı.

“BAZILARI TÜRKİYE’YE GELDİ

“Rakka’dan tahliye edilen militanların bir kısmı Suriye geneline dağılırken, aralarından bazılarının da Türkiye’ye gittiği ortaya çıktı.

“Tahliye edilen 250 IŞİD militanı, Rakka’nın ABD destekli milisler tarafından ele geçirilmesinden önce yüzlerce araçlı konvoyla şehirden ayrılan ve çoğu IŞİD militanlarının ailelerinden oluşan 4 bin kişi arasında yer alıyordu.

“BBC’nin haberine göre onlarca yabancı IŞİD savaşçısı da silah ve cephane yüklü 10 kamyonla Rakka’dan ayrıldı.

“SİVİLLER YERİNE IŞİD MİLİTANLARI VE TONLARCA SİLAH ÇIKTI

“Haberde kamyon şoförü Ebu Fevzi ve arkadaşlarının tanıklıklarına yer veriliyor.

“Şoförler, 12 Ekim’de SDG’nin kendilerinden, Fırat Nehri kıyısındaki Tabka şehrinde savaştan kaçan sivil aileleri kuzeydeki bir kampa götürmelerini istediğini söylüyor.

“Ancak konvoy bir araya geldiğinde kamyonlarda sivil aileler yerine IŞİD militanları, militanların aileleri ve tonlarca silah ile mühimmat olduğu ortaya çıkıyor.

“Şoför Ebu Fevzi ve arkadaşlarına gizli tutmaları istenilen bu operasyon için de binlerce dolar ödeneceği sözü veriliyor.

“IŞİD savaşçılarının Rakka’dan kaçırılması anlaşması yerel yetkililer tarafından yapıldı. Rakka’da dört ay süren çatışmaların sonunda anlaşmaya varıldı.

“Amaç, çatışmalara son vermek, IŞİD’e karşı çıkan daha fazla Arap ve Kürdün hayatını kaybetmesini önlemekti.

“Ama aynı zamanda, yüzlerce IŞİD militanının da şehirden kaçması sağlandı.

“DÜNYAYA YÖNELİK TEHDİT OLUŞTURUYOR

“Anlaşmaya varıldığı dönemde ne ABD ve İngiltere öncülüğündeki koalisyon, ne de koalisyonun desteklediği SDG anlaşmadaki rollerini itiraf etmek istemedi.

“Militanların Suriye geneline ve hatta Suriye sınırları dışına kaçmasını sağlayan Rakka’nın bu ‘kirli ve gizli sırrı’ dış dünyaya yönelik tehdidi de ortaya çıkarıyor.

“Bu gizli sırrın dünyaya sızmaması için uğraşılsa da BBC’nin ulaştığı kaynaklar bu anlaşmayı doğruluyor.

“Habere kaynak olan isimlerin bir kısmı tahliye konvoyundaydı, bir kısmı konvoya tanıklık etti, bir kısmı da anlaşma müzakerelerine dahil olan isimlerdi.

“GAZETECİLERİ RAKKA’DAN ÇIKARDILAR

“Kamyon şoförlerinden Ebu Fevzi gördüklerini BBC’ye şöyle anlattı:

“Rakka’ya girdiğimiz andan itibaren korkmaya başladık. SDG ile birlikte girmemiz gerekiyordu ama yalnız başımıza girdik. Şehre girer girmez, üzerlerinde bomba yüklü intihar yelekleri ve silahları olan IŞİD savaşçıları gördük. Kamyonlarımıza bubi tuzakları kurdular. Anlaşmada ters giden bir şeyler olsaydı tüm konvoyu havaya uçuracaklardı. Çocuklarının ve eşlerinin üzerinde bile intihar yelekleri vardı.”

“Suriyeli Kürt birlikler medya mensuplarını Rakka’dan uzaklaştırdı. IŞİD’in kaleleri Rakka’dan kaçışlarının görüntüleri televizyonda yayınlanamayacaktı.

“SDG resmi açıklamalarında yalnızca birkaç savaşçının ayrıldığını, tahliye edilenlerin hepsinin bölge halkı olduğunu duyuruyordu.

“Ancak BBC’ye konuşan bir kamyon şoförleri bunun doğru olmadığını söyledi.

“CEPHANELERİNİ DE GÖTÜRDÜLER

“Bazı şoförleri kadın ve çocuklardan oluşan yaklaşık 4 bin kişiyi tahliye ettiklerini, Rakka’ya girdiklerinde ise konvoylarında yüzleri kapalı IŞİD savaşçılarının da olduğunu kaydetti.

“BBC’nin ele geçirdiği gizli görüntü kayıtlarında kamyonlarda silahlı kişiler olduğu da görüldü.

“Varılan anlaşmaya göre yalnızca bireysel silahlar taşınabilecekti ancak IŞİD militanları tahliye sırasında taşıyabildikleri kadar silahı ve cephaneyi de beraberinde götürdü.

“Bir şoför, konvoyun altı yedi kilometre uzunluğunda olduğunu, 50 kamyon, 13 otobüs ve 100’den fazla IŞİD’e ait araçtan oluştuğunu söyledi.

“IŞİD’in yabancı savaşçıları da Rakka’dan tahliye edilen militanlar arasındaydı.

“ÇOK SAYIDA YABANCI VARDI”

“BBC’ye konuşan bir şoför, “Çok sayıda yabancı vardı. Fransa, Türkiye, Azerbaycan, Pakistan, Yemen, Suudi, Çin, Tunus, Mısır…” dedi.

“BBC’nin araştırması üzerine ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyondan da anlaşmayla ilgili itiraf geldi.

“Rakka’dan 250 IŞİD militanı ve 3500 aile mensuplarının tahliyesine izin verilmişti.

“Koalisyon sözcüsü Albay Ryan Dillon, “Biz kimsenin ayrılmasını istemedik. Ama bu, sahadaki yerel liderler tarafından, onlarla ve onlar aracılığıyla yürütülen stratejimizin odağında olan, Suriyelilere kalmış bir mesele. Savaşan ve ölen onlar, operasyonlarla ilgili kararları onlar alıyor” dedi.

“Müzakerelerde Batılı bir yetkili de yer alıyordu ancak görüşmelere “aktif olarak katılmadıkları” belirtiliyor.

“Albay Dillon, yalnızca dört yabancı IŞİD militanının Rakka’dan tahliye edildiğini ve onların da şimdi SDG’nin gözetiminde olduklarını söylüyor.

“Koalisyon ayrıca, sahada personelleri olmadığını, konvoyların geçişini havadan denetlediklerini ifade ediyor.

“BU HAFTA 20 IŞİD’LİNİN AİLESİNİ TÜRKİYE’YE GEÇİRDİM”

“BBC ekibi insan kaçakçılarıyla da konuştu.

“Türkiye-Suriye sınırındaki insan kaçakçısı İmad, “Son birkaç haftada Rakka’dan ayrılıp Türkiye’ye gitmek isteyen çok sayıda aile oldu. Yalnızca bu hafta ben kendim 20 aileyi geçirdim. Çoğu yabancıydı ama Suriyeliler de vardı” dedi.

“İmad, kişi başına 600 dolar, aile başına da 1500 dolar ücret alıyor.

“BBC’ye konuşan bir diğer insan kaçakçısı da son birkaç haftada çok sayıda ailenin geçtiğini söyledi.

“Türkiye’nin sınır kontrollerini sıklaştırmasıyla da insan kaçakçılarının da işi zorlaştı.

“Bir kaçakçı “Bazı bölgelerde merdiven kullanıyorduk, bazı bölgelerde nehri geçiyor, bazı bölgelerde de dik dağları geçiyorduk. Çok sefil bir durum” diyor.

“Odatv.com” (http://odatv.com/icinde-abdnin-ingilterenin-ve-ypgnin-oldugu-kirli-sir-ortaya-cikti-1411171200.html)

Ne diyor, ABD Emperyalist Çakalı?

Evladım, IŞİD; Suriye’deki rolünüzü başarıyla oynadınız ve tamamladınız. Artık yeniden bir oyunda buluşmak üzere şimdilik veda vaktidir.

Evet, BOP’un Suriye ayağı, eksik de olsa hayata geçirilmiştir artık.

BOP Haritası’nda Suriye üç parçaya bölünüyordu. Bir parçası Amerikancı Kürt Hareketi PKK’nin Suriye kolu PYD’ye bırakılıyordu. Bir parçası IŞİD’in kontrolüne veriliyordu. Güneyde Alevi nüfusun çoğunlukta olduğu bölge ise Suriye Yönetimine kalıyordu.

Fakat 2015’te sahaya Rusya’nın girmesi, İran destekli Lübnan Hizbullahı’nın Suriye Devleti saflarında savaşa katılması, dengeleri birden değiştirdi. Ülke topraklarının yüzde 70’ini kaybetmiş olan Beşşar Esad liderliğindeki BAAS Yönetimi, art arda zaferler kazanmaya başladı. Ve IŞİD’i püskürtüp Rakka’ya sıkıştırdı. Kaybedilen toprakların da büyük bir kısmını yeniden kazanmış oldu.

ABD de, Rusya, İran, Çin ve Lübnan Hizbullahı’nın bu fiili karşı koyuşu karşısında geriledi, IŞİD’i gözden çıkardı. Yani, ona vereceği bölgeyi veremez duruma düştü. O bölge de Suriye Devletinin elinde kaldı.

ABD Haydudu şimdilik BOP’un Amerikancı PYD Bölgesinin hayata geçirilmesiyle yetinmeye mecbur kaldı.

Kaldı ki onun da sınırları yani ona ne oranda toprak bırakılacağı, Rusya’nın da onayına kalmış bir şeydir. Eğer Rusya istemez ise, Amerikancı Kürt Devleti’nin Suriye ayağı da varlığını koruyamaz, hayatta kalamaz.

Irak’taki Barzanistan’ı nasıl kurdu ABD Haydudu?

Kendi ürettiği kimyasal silahı Saddam Hüseyin Rejimine verdi ve onu Kürtler üzerinde kullandırttı. Kaldı ki, Kürtler de Saddam’la özerklik statüsü çerçevesinde anlaşmışlardı öncesinde. Ama ABD Çakalı Kürtlere; “Siz Bağdat Yönetimine isyan edin, biz arkanızdayız.”, dedi. Kürtler anlaşmayı bozarak isyan bayrağını çektiler. Saddam Yönetimini de kimyasal silah kullanmak da dahil olmak üzere Kürtlere karşı her türlü şiddeti uygulama yönünde teşvikte bulundular. Yani Saddam’ı, Halepçe Katliamı’na ittiler.

Biliyorsunuz; ABD Haydudu, Saddam’ın Kuveyt’e saldırmasına da doğrudan etkide bulundu. ABD’nin Bağdat Büyükelçisi, Saddam’ın Kuveyt’e girmesinden bir hafta önce Saddam’la yaptığı görüşmede, dolaylı yoldan onu teşvik eder. Konuya ilişkin haberler o günlerde de medyada yer almıştı. 2011’de de Wikileaks Belgelerinde ortaya çıktı, aynı görüşmeye ilişkin tutanak. Şöyle denir bu belgelerde:

“Wikileaks internet sitesi, Irak’ın idam edilen eski Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in, Kuveyt’i 1990 yılında işgal etmeden bir hafta önce ABD’nın Bağdat Büyükelçisi April Glaspie ile yaptığı tartışmalı görüşmeyle ilgili olarak Büyükelçi’nin Washington’a gönderdiği notu yayımladı.

“Irak ordusu Kuveyt’i 2 Ağustos 1990’da işgal etmiş, işgalden bir hafta önce Saddam, Büyükelçi Glaspie’i kabul etmişti. Büyükelçi’nin bu görüşmedeki tutumunun işgale yol açtığı savunulmuş, bu yorum ve iddialar işgalin hemen sonrasında Batı basınında geniş biçimde yer almıştı.

“Iraklı yetkililer, Saddam-Glaspie görüşmesinin tutanaklarını Batı basınına vermişti. Irak’ın verdiği bu tutanaklara dayanılarak, “ABD Saddam’ı, Kuveyt’i işgal etmeye teşvik etti” iddiası ortaya atılmıştı. Bu iddia da büyük ölçüde, Büyükelçi’nin görüşme sırasında, “biz Araplar arası sorunlara karışmayız” şeklinde, Büyükelçi’nin tutanaklarda yer aldığı belirtilen ifadelerine dayandırılmıştı.

“(…)

“ABD’nin bu görüşme sırasında, “Kuveyt’i işgal etmene ses çıkarmayız” mesajı verdiğine dair iddialara yol açan o meşhur cümle de Büyükelçi Glaspie’in notunun devamında yer alıyor. Büyükelçi, Saddam’ın Başkan Bush’a sıcak selamlarını ilettiğini yazmasından sonraki paragrafta, Irak-Kuveyt sınır anlaşmazlığı konusunda kısa bir bilgi notu düşüyor ve ardından, Saddam’a şöyle dediğini yazıyor:

“Büyükelçi (Saddam’a), 20 yıl önce Kuveyt’te görev yaptığını, o zaman da şimdi olduğu gibi, bu Araplar arası işlerde taraf olmadığımızı (ABD’nin belirli bir tavır geliştirmediğini) söyledi.” (http://www.turkishny.com/news/abd-saddam-kuveyti-igale-yonlendirdi)

Saddam, bu açık teşvik üzerine Kuveyt’e girer. Fakat aynı anda da ABD ve İngiltere Haydut Devletleri başta gelmek üzere emperyalistler dünyası, Saddam’a ve Irak’a savaş açarlar. O yılın sonunda da fiili askeri harekâta girişirler. Irak Ordusu’nu ve Irak’ın şehirlerini, ekonomik altyapısını yerle bir ederler.

Barzanistan Bölgesini ise, karargâhı Türkiye’de bulunan, Türkiye’de konuşlanan, adına “Çekiç Güç” dedikleri hava gücüyle korumaya alırlar. Irak Ordusu’nun bu bölgeye girmesini, Irak Hava Güçlerinin buralarda uçuş yapmasını yasaklarlar. Uçuş yapmaya kalkıldığı anda da şiddetli bir cevapla pişman ederler Saddam Güçlerini.

Bu güçlü koruma altında Barzanistan Devleti oluşturulur…

2003 Mart’ında başlatılan İkinci Körfez Savaşı’yla da, Irak tarumar edilir, Saddam Yönetimi iktidardan tekerlendirilir ve Barzansitan’ın fiilen bağımsız kalması sağlanmış olur.

Bu İkinci Körfez Savaşı için de neydi bahanesi, ABD Emperyalist Haydudunun?

“Irak’ta kitle imha silahları var. Bu silahlar bizim için tehlike oluşturmaktadır. Irak’a girip bu silahları bulacağız ve yok edeceğiz.”

Oysa adları gibi biliyorlardı, Irak’ta kitle imha silahı filan bulunmadığını. Ama emperyalist dünyanın medya aygıtı ellerindeydi. Öyle bir propaganda yaptılar ki bu konuda, Goebbels bile bunların yanında masum bebe kaldı.

Amaç açıktı: Irak’ı da üç parçaya böleceklerdi, Barzanistan, Sünni İslam Bölgesi ve Şii İslam Bölgesi olmak üzere.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Rusya’nın, Çin’in, İran’ın ve Lübnan Hizbullahı’nın olaya müdahale etmesiyle birlikte, Irak’taki İslam Devleti Projesi de uygulanamaz oldu. Daha doğrusu varlığını koruyamaz oldu, Irak da ikiye bölünmüş oldu böylece.

Suriye’ye saldırmak için neyi bahane etti, bu emperyalist çakallar?

Beşşar Esad’ın ve BAAS Yönetiminin, halkına zulüm uyguladığını…

Beşşar Esad liderliğindeki bu diktatörlüğü devirip Suriye’ye “demokrasi ve özgürlük” getireceklerini…

Oysa, demokrasi de, özgürlük de, hukuk da bu emperyalist çakallara, halkımızın deyişiyle, “soksan geçmez.” Yeryüzündeki en büyük demokrasi, hukuk ve özgürlük düşmanı olan bunlardır. Hak hukuk, insan hakları gibi insancıl değerleri zerrece de olsa tanımayan bunlardır. Daha önce de söylediğimiz gibi, insan soyunun başbelasıdır bunlar.

Bir de neyi kullandılar Suriye’de?

IŞİD’i…

Oysa IŞİD’i de kendi elleriyle var etmişler, yetiştirmişler ve sahaya salmışlardı bunlar. Başta Ebubekir El Bağdadi olmak üzere önde gelen IŞİD liderlerini CIA eğitmişti. Sonradan IŞİD’den desteklerini çekip bütün güçleriyle Amerikancı PKK’nin Suriye Kolunu desteklemeye başladılar, yukarıda da belirttiğimiz gibi. Şu an, Amerikancı Suriye Kürdistanı, yani PYD Kürdistanı kurulmuş durumdadır fiilen…

Suriye’de biz açıkça Amerikancı Kürt Devleti kuracağız, bunun için PYD’yi, YPG’yi destekliyoruz, dememişlerdir. Diyemezlikleri de vardır.

Ne demişlerdir?

Biz, diktatör Esad rejimine karşı ve cani IŞİD’e karşı mücadele eden yerel güç olan PYD’yi ve YPG’yi destekliyoruz. IŞİD ve Esad diktatörlüğü yıkıldıktan sonra bu desteğimiz de sona erecektir.

Yani ne yapmıştır, emperyalist haydut?

BAAS İktidarını ve IŞİD’i aynı kefeye koyarak Şeytan ilan etmiş, ona karşı da sözde özgürlük savaşı veren PYD’yi, YPG’yi, DSG’yi desteklemiştir. Yani böylesine İblisçe bir oyun oynamıştır, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve Emperyalist Blok’u oluşturan diğer devletler.

Ne yazık ki Türkiye’deki Tayyipgiller İktidarı da bu savaşta ABD saflarında büyük bir heveskârlıkla yer almıştır. Fakat sonunda bu ihanet savaşının kendi iktidarının da sonunu getireceğini görmüş ve kıvranmaya, kendini sağa sola rastgele atmaya başlamıştır, Tayyip ve avanesi. Çünkü Suriye Kürdistanı’nın kurulması tamamlandıktan sonra ABD ve işbirlikçilerinin doğrudan Türkiye’yi hedef alacaklarını ve Amerikancı Türkiye Kürdisatanı’nı da kurmaya girişeceklerini; bu işin sonunda da kendisinin iktidardan tekerleneceğini netçe görmüş ve kavramıştır Tayyip. Şimdiki kıvranışları, Rusya, Çin, İran, dolayısıyla da Suriye’yle ittifak arayışları hep kendisini bekleyen bu acı sondan kurtulabilmeye yöneliktir.

Yıllardan bu yana hep belirttiğimiz gibi; ABD haydudunun, onun stratejik müttefiki İngiliz Emperyalist Haydudunun ve Siyonist İsrail’in asla dostu ve dostluğu olmaz. Onlar için sadece piyonlar, işbirlikçi hain kuklalar gereklidir. Onları keşfederler, devşirirler, eğitirler, iktidarlara taşırlar, oynatırlar; rolleri ve görevleri tamamlanınca da fırlatıp atarlar. Hiç acımazlar…

Tayyipgiller de kullanıldılar, rollerini çok başarılı biçimde oynadılar, böylece de yollarının sonlarına yaklaştılar… Son saatleri çalacak artık…

Başbakanlık koltuğunda oturan Milyar Ali, herhangi bir resmi davet almamış olmasına rağmen ABD’li efendileri huzuruna çıkıp; “Bizi kubura süpürmeyin, kullanın.”, demeye gitmiştir. “Biz her türlü ihanete teşneyiz. Ama iktidardan da düşmeyelim. Yani usturuplu götürelim bu işi. Bizi de düşünün.”, demeye gitmiştir. Açıkçası; yalvarıp yakarmaya gitmiştir…

Fakat işte IŞİD’in başına gelen meydanda. Ne demiştir ABD Rakka’da ona?

Artık rolünü, görevini tamamladın. Bir dahaki görevde buluşmak üzere elveda diyelim birbirimize. Senin silahlarınla birlikte bölgeden tahliyeni de güvenli bir biçimde biz sağlayalım. Bu da sana bizim kıyağımız olsun…

Bu yıllar boyu durup dinlenmeden kan içen, kadın, çocuk, ihtiyar demeden insan başı kesen, insan yakan, yaptığı geniş havuzlar içine, büyük demir kafesler içine doldurduğu kurbanlarını daldırarak boğan, bazen de diz çöktürüp, sıra sıra dizip kurşun yağmuruna tutarak insan katleden bu canavarların bir bölümü, yukarıdaki haberde anlatıldığı üzere, bizim ülkemize de getirilmiştir. Şehirlerimizde, kasabalarımızda yani mahallelerimizde, caddelerimizde, sokaklarımızda, özetçesi; aramızda yaşamaktadırlar.

Bu zerrece insani duygu ve değer taşımayan, canavarlaştırılarak insanlıktan çıkarılmış yaratıklarla yan yanayız, iç içeyiz artık…

Tayyipgiller, ülkemize, halkımıza ve vatanımıza karşı işledikleri binbir suçun ve yaptıkları ihanetin yanına bir de bunu eklemiş bulunmaktadırlar.

Dedik ya; AKP’giller’in zerre miktarda olsun meşruiyetleri kalmamıştır. Onlar baştan ayağa suça batmışlardır, ihanete batmışlardır diye…

Her suçlu gibi, sonunda adaletin karşısında bulacaklardır kendilerini…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

15 Kasım 2017

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

 

Print Friendly, PDF & Email