İktidarları, ABD piyonluğu ve din alıp satma üzerine kuruludur

Kaçak Saraylı Reis’in meczuplaştırılmış taraftarlarının ve onlara oy yağdırıcılarının temel siyasi motivasyonu dindir.

Bunlar; ekonominin iyiye ya da kötüye gidiyor olmasıyla, kuvvetler ayrılığının olup olmamasıyla, Tayyipgiller’in Ege’de 18 Adamızı Yunanistan’a peşkeş çekmesiyle ve durup dinlenmeden, su içer gibi, soluk alır gibi yalanlar söylemesiyle, iftiralar atmasıyla ve trilyonlarca Dolarlık kamu mallarını zimmetlerine geçirmesiyle zerre miktarda olsun ilgilenmezler.

Zaten Türkiye’nin genel gidişini görecek, anlayacak, kavrayacak bilgi birikimine ve mantık tutarlılığına, zihni serbestliğe sahip değildirler.

Onların aradığı en önemli ölçüt, oy verecekleri partinin ne ağırlıkta dindar olduğudur.

Bunların yüzde 80, hatta 90 oranındaki bölümü, ilkokul ya da orta eğitim düzeyinde bir eğitimden geçmiştir. Geri kalan yüzde 10 ya da biraz daha fazlasını oluşturan kesimse, AKP’giller’in yapmış oldukları hayâsızca kamu malı talanından pay almış olanlardan oluşur. Bunlar siyasi çaplarına, işlevlerine, kariyerlerine orantılı biçimde pay alırlar yağmadan. Bu sebeple de aslında çıkarlarını kovalamaktadır bunlar. Onun dışında kalan hiçbir şey bunların da umurlarında değildir.

Hatırlanacaktır; 13 Mayıs 2014’te Soma’da büyük bir maden katliamı yaşandı. 301 işçi kardeşimiz, yürek parçalayıcı bir biçimde, acı çeke çeke yerin yüzlerce metre altında can verdi.

Bu tümüyle, özelleştirme adı altında kamu mallarının yerli yabancı Parababalarına peşkeş çekilmesinin yarattığı bir facia idi.

İş güvenliği sıfır düzeyine yakın durumdaydı. Çünkü iş güvenliğini, bilimin emrettiği şekilde yerine getirmek, maliyet gerektirir, dolayısıyla da kârda düşüşe yol açar. Bu bakımdan Parababaları, iş güvenliğinden nefret ederler.

İşte bu sebepten de Türkiye, kaza deyip geçilen iş cinayetlerinde dünya üçüncüsüdür. Her yıl 1500 civarında işçi kardeşimiz bu cinayetlere kurban gitmektedir.

Katliam sonrası Tayyip ve avanesi Soma’ya gitti.

Ne dediler, bu tür cinayetlerin hemen hepsinde söyledikleri gibi?

“Bu tür ölümler bu işin fıtratında vardır.”

Yani adamın iş güvenliği filan dünyasında yok… Madenciysen, ölürsün de; bu doğal, diyor.

Tayyip, hayatını kaybetmiş madenci yakınını tokatladı burada, bildiğimiz gibi. Onun memuru, adamları tarafından dövülüp yere düşürülen bir başka madenci yakınını tekmeledi…

Davası hâlâ sürmektedir, bilindiği gibi bu katliamın. Dün de, bugün de duruşmaları vardı. Bilindiği gibi, Partili yoldaşlarımız, katliamın ilk saatlerinden itibaren sürekli işçi kardeşlerimizin yanında oldular ve onların haklarını savundular. Savunmaya da hep devam edecekler.

Katliam sonrasında yapılan ilk seçimde, 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinde Soma’da da AKP’giller, yüzde 39.87’lik oy oranlarıyla birinci parti oldular…

Geçen Pazar yapılan seçimlerde ise oylarını daha da arttırıp yüzde 48.4’lük bir oy alarak yine birinci parti olmuşlardır.

Yani ne katliam umurunda olmuştur Somalıların, ne tokatlanan madenci yakınları, ne tekmelenen madenci yakınları…

Çünkü ölçüt dindir. Öyle olunca, tabiî ki, en dindar sandıkları Kaçak Saraylı Reis ve avanesinden şaşmayacaklardır.

Yine hatırlanacaktır; bu son seçimlerden kısa süre önce Tayyipgiller, elde kalan 14 şeker fabrikasını da yandaş Parababalarına satıp geçtiler. Fabrikalarda çalışan binlerce işçi işinden oldu.

Sadece bu kadar değil; binlerce pancar üreticisi köylümüz de ekmeğinden edildi…

Ama buna rağmen, şeker fabrikalarının bulunduğu il ve ilçelerin biri hariç (Alpullu) tamamında da AKP’giller ve Büyük Şefleri Tayyip en çok oyu aldılar. İşte tablosu ve haberi:

“Fabrikaları satılan iller seçimde ‘Erdoğan’ dedi

“Seçim sürecine, şeker fabrikalarının satılmasına isyan eden işçilerin ve üreticilerin feryadı damga vurdu. Ancak bu tepkiler sandıktan AKP’ye ve Erdoğan’a oy olarak geri döndü.

“Seçim öncesinde en çok konuşulan konu işçilerin ve üreticilerin protestolarıydı. Özellikle de Cumhuriyet’in mirası olan şeker fabrikalarının satışı büyük tepki toplamıştı. Ancak şeker fabrikaları satılan 14 merkezin 13’ünde kazanan AKP ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan oldu. Erzurum, Yozgat, Kastamonu, Çorum, Afyon’da AKP açık ara seçimi kazandı. 14 merkez arasında sadece Alpullu’nun bağlı olduğu Kırklareli’nin Babaeski ilçesinde CHP üstünlük elde etti. Başka kentlerde de benzer oy oranları çıktı.

“ÇAY ÜRETİCİSİ NE DEDİ?

“Rize’de çay üreticisi ürünleri para etmediği için defalarca eylem yaptı. “Oy vermeyiz” dedi. Rize’de sandıktan AKP ve Erdoğan çıktı. Erdoğan, memleketi Rize’de yüzde 76,9 oy aldı. CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce ise Rize’de yüzde 16,6 oy oranına ulaştı. Rize’de AKP’nin oy oranı yüzde 64,8, CHP’nin oy oranı yüzde 13 oldu.

“MALATYA VE ORDU DA VAR

“Malatya’da kayısı üreticisi bir türlü çözülmeyen sorunlarına isyan edip 2.5 milyon kayısı ağacını kesti. Sandıkta ise yine “Erdoğan” ve “AKP” dedi. Malatya’da Erdoğan yüzde 69,2, İnce yüzde 22,9 oy aldı. Malatya’da AKP yüzde 52,9, CHP is yüzde 16,7 oy oranına ulaştı. “Fındık para etmiyor” diye ağlayan Ordu’da ise Erdoğan’ın oyu yüzde 65,1, İnce’nin oyu yüzde 26 oldu. Ordu’da en yüksek oy AKP’ye çıktı. AKP yüzde 48,8 oy alırken CHP’nin oyu yüzde 22,7’de kaldı.” (Sözcü Gazetesi, 27 Haziran 2018)

Aynı iç karartıcı duruma bir örnek de; Eskişehir’deki AKP’giller tarafından yapılmak istenen çevre katliamının, bu son seçimlerde AKP’giller’in ve Reislerinin sandıktan birinci parti olarak çıkarılmasında hiçbir etkisinin olmadığıdır.

Cumhuriyet Gazetesi’nin bu çevre katliamına ilişkin haberi şöyleydi:

“Polis barikatını aşan Eskişehirliler termik santral yapımını protesto etti

“Eskişehir’in Alpu Ovası’na kurulması planlanan ve ihale aşamasında olan termik santrale karşı miting yapıldı.

“Havası en temiz 6 kent arasında yer alan, dünya Lületaşı rezervlerinin yüzde 80’ini topraklarında bulunduran ve kilometrelerce verimli tarım arazilerine sahip Eskişehir’in Alpu Ovası’na kurulması planlanan kömürlü termik santrale karşı dün (3 Mart) binlerce yurttaş bir araya geldi. Demokratik kitle örgütleri ve siyasi parti temsilcileri öncülüğünde kömürlü termik santrale hayır yürüyüşü ve basın açıklaması yapıldı.”(http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/937525/Polis_barikatini_asan_Eskisehirliler_termik_santral_yapimini_protesto_etti.html)

Saygıdeğer arkadaşlar;

Görüldüğü gibi, AKP’giller’in seçim sandıklarına oy yağdırıcıları, yukarıda da belirttiğimiz gibi, tek bir şeye odaklanıyorlar: Oy verecekleri partinin ne ölçüde dindar olup olmadığı…

Hani şöyle de anlatabiliriz bunların düşünüş tarzını:

Söz konusu dinse, gerisi teferruattır…

İşte bu sebepten, ABD Emperyalist Haydut Devleti, 1950 sonrasında Türkiye’nin de içinde yer aldığı İslam ülkelerini “Yeşil Kuşak Projesi” adını verdikleri bir lanet halkasıyla tutsak etmiştir ve kafadan gayrimüsellah hale getirmiştir insanlarımızı.

Bu projenin isim babası da, bilindiği gibi, uzun yıllar Ankara’da karargâh kurmuş ünlü CIA Şefi ya da CIA’nın Ortadoğu Masası Şefi Graham Fuller’dir.

Yıllar sonra verdiği bir röportajda; bu projenin isim babası olmaktan gurur duyarım, diyebilmiştir bu alçak…

Ve İslam ülkeleri bu projenin yürürlüğe girmesiyle birlikte Tarikatlarla, Kur’an Kurslarıyla, İmam Hatip okullarıyla donatılmış ve yüz milyonlarca insan bu Ortaçağ kurumlarının doğrudan ya da dolaylı yaydıkları Muaviye-Yezid Dini afyonuyla meczuplaştırılmış, zehirlendirilmiştir.

Dünyayı ve ülkesini, ekonomik, sosyal ve siyasi açıdan göremez, algılayamaz, kavrayamaz hale getirilmiştir…

Yirminci Yüzyıl’da yaşamasına rağmen, 1400 yıl öncenin kafa yapısı, düşünme tarzı ve dünya görüşüyle düşünür, davranır, yaşar hale getirilmiştir…

Öyle olunca da bu insanları Allah’la aldatmak, neredeyse çocuk oyuncağıdır artık, Tayyipgiller gibi din bezirgânları için ve ABD Emperyalist Haydudu için, onun CIA’sı için. Ve yerli işbirlikçi diğer halk düşmanı hainler için…

İşte bu sebepten, Tayyipgiller, durup dinlenmeden din alıp satarlar, din sömürüsü yaparlar. Ağızlarından hiç düşmez; Allah, kitap, din, iman…

Böylece cahil, yoksul insanlarımıza kendilerinin ne kadar dindar olduklarını kanıtlamaya çalışırlar. Ve bu işten asla vazgeçmezler. Hiç ara vermeksizin din alıp satar bunlar. Yani din tüccarlığı yapar…

Çünkü bu ticaretten daha büyük siyasi rantı olan bir ticaret biçimi söz konusu değildir artık, bizim gibi CIA-Pentagon İslamı’yla kafaları uyuşturulmuş, zihin hasarına uğratılmış insanların oluşturduğu ülkelerde.

Bu din tüccarlarının, bu Amerikan işbirlikçilerinin ağına düşmüş ve onların kurbanı olmuş 10 milyonlarca cahil ve aç insanımız, cenneti özleye özleye ölüme giderken, cellâtlarını kurtarıcı sanarak büyük bir heveskârlıkla onlara oy yağdırmaktan asla geri durmaz.

AKP’giller’in Büyük Şefi Kaçak Saraylı Tayyip’in ve büyükbaşlarını oluşturan kesimin papağan gibi tekrarlayıp durdukları yalanlar ve iftiralar sadece bu amaca yöneliktir: İnsanları Allah’la aldatmaya…

Bu ABD piyonlarının, “Cumhuriyet’in kurucuları dinsizdi. Laiklik dinsizliktir. CEHAPE camileri ahır yaptı. CEHAPE zihniyeti Kur’an’ı yasakladı, ezanı yasakladı. CEHAPE din adamlarına zulüm yaptı.” vb. biçimdeki yalanları, işte bu hainane amaçlarına hizmet etmek içindir.

Zavallı bilinçsiz insanlarımız, 3 yaşlarından itibaren bu yalanlara inandırılır. Böylesi yalanlar binlerce, on binlerce kez tekrarlanır bu insanlarımız karşısında.

Böylece de Kuvayimilliye ve laiklik düşmanlığı, Mustafa Kemal düşmanlığı, bu cahil insanlarımızın beyin hücrelerine kodlanır bir anlamıyla.

Dikkat edin, arkadaşlar; AKP seçmeninin tamamına yakını için CHP’liler dinsizdir…

Onlar, Mustafa Kemal ve İnönü de dinsizdir; laiklik denen şey de dinsizlikten başka bir şey değildir, biçiminde düşünür.

Onlar, CHP’ye ya da herhangi bir sol partiye oy vermeyi, dinden çıkmakla eşdeğer görürler neredeyse.

Onların bu anlayışını, Tayyipgiller’in hocası ve yetiştiricisi Molla Necmettin şu cümlesiyle en özet biçimde dile getirmişti bir zamanlar:

“Bizden olmayan patates dinindendir.”

İşte bunlara göre de sol demek, dinsizlik demektir…

O bakımdan, bunlar sağ partiler arasında, yani Parababaları Partileri arasında bir seçim yaparlar sadece. Onların kendilerince en dindar olanınaysa oy verirler.

Bunlar karşısında ekonomik vaatler sökmez. Bunların işsiz oluşları, yoksul oluşları, ülkemizin ekonomik ve siyasi alanlardaki problemleri, karşı karşıya bulunduğu felaketler hiç umurlarında olmaz.

Onlara göre en dindar bildikleri parti ve onun lideridir, tüm bu alanlardaki sorunları da en iyi çözecek olan…

Çünkü bunlara göre en güvenilir, en liyakatli insan, en dindar gördükleri insandır…

Aslında yaptıkları, dini bir seçimdir.

Bilmezler ki hırsızlık yapanın, yolsuzluk yapanın, kamu mallarını aşıranın, ABD-AB Emperyalist Haydutlarına hizmetkârlık yapanın, Kur’an ve Hz. Muhammed İslamı açısından ne imanı vardır, ne öbür dünya inancı ne de ahlâkı…

Bu cahil ve yoksul kesim, Kur’an’ı ve Hz. Muhammed İslamı’nı da bilmez.

Bunlar için İslam, namazdan, oruçtan, Hacdan ibarettir…

Oysa Gerçek İslam, her şeyden önce “Güzel Ahlâk”tır, “Doğruluk”tur…

Kur’an Müslümanı yalan söylemez, iftira atmaz. Hırsızlık yapmaz. Kul hakkı yemez. Kamu malına ise asla el uzatmaz.

Oysa AKP’giller başta gelmek üzere bütün Amerikancı Burjuva Partileri, bunların tamamını durup dinlenmeksizin yaparlar. Siyasetleri bunlar üzerine kuruludur.

Bunlara karşı mücadelede ideoloji sökmez…

Bilimin kılıç kuşanması gerekir. Yani İslam’ın hangi çağda, hangi toplumda, hangi sosyal şartlar içinde doğduğunu ve gerçek mesajının ne olduğunu Kur’an ayetleri ve Hz. Muhammed’in örneklik ettiği yaşamıyla, elle tutarca, somut biçimde ortaya koymak gerekir.

İşte biz bunu yapıyoruz…

İslam’ın bir Tarihsel Devrim olduğunu, Mekke Tefeci-Bezirgânlarına karşı İlkel Komuna Geleneklerini gücü oranında savunmaya çalıştığını ayet ayet ortaya koyarak, olay olay ortaya koyarak göstermek gerekir.

Kur’an ve Hz. Muhammed’in de vermek istediği mesaj, tüm inananlar için “rızıkta eşitlik”tir. Yani sosyalist bir toplum yaratmaktır…

Bakın şu ayetlere:

“Rızıkta üstün kılınanlar (zenginler) yanlarındaki (yoksullar) ile eşit hale gelmemek için onlara vermiyorlar. Allah’ın nimetini mi inkâr ediyor bunlar?” (Nahl Suresi, 71’inci Ayet).

“Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: “Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin.” İşte Allah, ayetleri size böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz.” (Bakara Suresi, 219’uncu Ayet)

Netçe görüldüğü gibi, bu ayetlerde ortaya konan ekonomi programı, açık biçimde sosyalist bir toplum oluşturmayı öngörür.

Peki, bunu başarabilmiş midir Hz. Muhammed?

Hayır…

Çünkü o günün Arap Toplumu, Mekke ve çevresi kentlerde artık Sınıflı Topluma geçmiştir, Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfı, egemen sınıf olarak örgütlenmiştir.

Hz. Muhammed ve Kur’an, bu sınıfın sömürü ve zulmünü bir ölçüde de olsa ve kısa süreliğine de olsa ılımlandırabilmiştir.

Hz. Muhammed ve Ebubekir, Ömer ve Ali sonrası bu ılımlandırma ortadan kaldırılmış, Muaviye-Yezid ve Emevi Saltanatıyla birlikte bütünüyle vurguncu, insanlık düşmanı Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfının egemen sınıf olarak hüküm sürdüğü devletler çağına girilmiştir.

İslam’ın Ruhu yok edilmiş ve sadece dini ritüelleri kalmıştır, bir Kabuk biçiminde. Ona indirgenmiştir din…

İşte Tayyipgiller de bu dinin temsilcisi ve savunucusudurlar.

Bunu göstermek gerekir insanlarımıza, ezilen ve sömürülen halk kitlelerine…

Biz İslam’ın bu gerçeğini savunduğumuz için Kaçak Saraylı Reis bizi seçimler dışına attırdı. Ve bizi susturup bertaraf etmek için dava üstüne dava açtırmaktadır. Kendince siyasi mücadelenin de dışına atmaya çalışmaktadır bizi.

Muaviye-Yezid İslamı’nı savunan başka Parababaları partileri de vardır, bildiğimiz gibi.

Burada şöyle bir soru akla gelebilir:

Durum böyle ise neden Tayyipgiller 16 yıldan bu yana devran sürmektedirler?

İşte burada da Amerika’nın rolü devreye girer. Bunlardan, ihanet potansiyeli ve halkı Allah’la aldatma potansiyeli en yüksek olanını iktidara getirir, ABD Emperyalist Haydut Devleti ve onun CIA’sı.

Çünkü Parababaları partilerinin hepsinin devşiricisi, örgütleyicisi, oynatıcısı, iktidara getiricisi, iktidardan götürücüsü o emperyalist haydut çakaldır.

İşte böylesine vahim bir tabloyla karşı karşıyayız, arkadaşlar.

Fakat bu ihanet çemberini kıracağız eninde sonunda. Halkımızın boynuna dolanan bu lanet halkasını parçalayıp atacağız suratına ABD Emperyalist canilerinin.

Zor olacak işimiz. Ama sonunda mutlaka başaracağız.

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

29 Haziran 2018

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

Print Friendly, PDF & Email