İçeride her gün herkese küfürlerle saldırır, dışarıdaysa BAE’den Suudi’ye kadar herkesin önünde diz çöker…

Sonunda bunu da yapabildin be Hafız!

Kurbanı, celladına teslim ettin.

Cellat kendini yargılayıp şahsına ceza verecek, öyle mi?

Dostum dediğin Cemal Kaşıkçı’yı da satıp geçtin Suudi Canisine birkaç dolar için!..

Biz, çok haklı olarak; “Bunların gerçekte tapındıkları bir tek Tanrıları vardır, o da Para Tanrısıdır”, diyoruz da, bize davalar açtırıyorsun, hem de onlarca…

“Para Tanrısı, yanında başka hiçbir Tanrı’nın bulunmasına izin vermez”, der adı görklü Marks. Bu tespit yüzde yüzlük bir gerçeği ifade eder, ortaya koyar…

İşte bu sepepten de siz, Allah Korkusu taşımazsınız, Hesap Günü’ne inanmazsınız… Ve yine bu sepepten, rahmetli saygıdeğer İlahiyatçımız Yaşar Nuri Öztürk, sizin kodaman kadronuzun tamamı için; “Bunlar on küsur senedir sayısız ‘Gulûl’-kamu malı hırsızlığı suçları işlemişlerdir. Bunların Müslüman sıfatıyla cenaze namazları kılınamaz”, demiştir…

Eveet, Tayyip…

Oysa ne demiştin?

Şunu:

******

 

Videonun Tapesi:

Cemal Kaşıkçı, Başkonsoloslukta ne yazık ki alçakça bir operasyonla, evet, şehit edildi.

Suudi Arabistan belgeleri dinlemek istedi ama bir de almak istedi. Ha, kusura bakmayın, dedik, o kadar değil. Dinletiriz, gösteririz ama vermeyiz.

Ha verelim de ondan sonra bir de bunları yok mu edeceksiniz?

Kendi istihbarat şefi bile, “Bu bir felaket, bu adam uyuşturulmuş”, diyor. “Ya böyle bir şey yapılamaz”, diyor.

Niye?

Adam açık açık diyor ki, “Ben kesmesini iyi bilirim”, diyor.

Bunlar dünyayı enayi zannediyor, insanları enayi zannediyor. Bu millet enayi değil…

***

Ne oldu şimdi Tayyip?

Bütün bu söylediklerini yalayıp yuttun.

Gerçi sen bunu önce de yaptın. Defalarca… Bu tür dönüşler karakteristiğin oldu senin.

Alman ajanı Deniz Yücel’i Merkel’in bastırmasıyla salıverdin. Hem de salmadan bir gün önce Alman Dışişleri Bakanı, Almanya’da tatilde olan ülkesinin İstanbul Konsolosuna buyruk veriyor: “Yarın Deniz Yücel’i salacaklar. Özel uçakla gidip onu alıp geleceksin”, diye. Ve dediği oluyor…

Ne demiştin D. Yücel için?

“Ben bu makamda olduğum sürece asla iade edilmeyecek.”

Yine Papaz Brunson’u Trump’ın “Aptal olma”, “Pastör Brunson’ı bırak” buyruğundan sonra, “Emrin olur Sahip”, deyip hemen bıraktın. Ve Papaz uçtu…

Ne demiştin öncesinde?

“Bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi alamazsın.”

36 yıl hapis istemiyle yargılanıyordu Papaz… Adamın papazlığı da numaradan. ABD eski deniz piyadesi adam. Papazlık onun kamuflajı… Tüm mesaisini Güneydoğu’da yapıyor. CIA adına Amerikancı Kürt Hareketi’ni yönetiyor…

Sonra, yakın zamanda İsrail Devlet Başkanı Herzog geldi ülkemize, tabiî senin davetin üzerine. O da Siyonist İsrail’in ajanlığını yapan sapık hainler örgütü Adnan Hocacıları kurtardı. Örgütün 68 kişisini tahliye ettirdi ilk elden. Gerisi gelecek duruşmalarda salınacak. Ve ortada bir örgüt yoktur, kararı aldırdı mahkemeye. Oysa yüzlerce yıllık cezalara çarptırılmışlardı bu cinsel sapıklar örgütünün mensupları. 78 de silah bulunmuştu bunlarda.

İsrail’in Mossad’a yakın duran gazetesi Haaretz bile “İslami Seks Tarikatı” diye nitelemişti bu Adnan Hocacılar Silahlı Terör Örgütü’nü…

Şimdi de sıra azılı Türkiye düşmanı, İngiliz ve Amerikan uşaklığını bir numaralı siyasi düstur edinmiş Suudi Krallığı önünde diz çökmeye geldi, öyle mi?

Öyle öyle…

Donald Trump’ın; “Biz olmasak bir hafta bile iktidarlarını ayakta tutamazlar. Bunun bedelini öderler”, diyerek bir seferde yarım milyar dolarlık silah sattığı Suudi Arabistan Krallığı sana diz çöktürdü, Hafız… Var, düştüğün durumu sen düşün artık… Ne kıratta bir adam olduğunu sen düşün gayrı…

Cemal Kaşıkçı Suudi vatandaşı, ABD’de yaşıyor; Washington Post’ta yazıyor. Ülkesinin yöneticilerini eleştirdiği için Krallık tarafından idam hükmü veriliyor ve uygun yer ve zaman kollanmaya başlanıyor. Kaşıkçı, evlenmek için gerekli olan belgeyi almak üzere ABD’deki Suudi temsilciliklerine başvuruyor. Suudiler, tamam, diyorlar, av tuzağa düşecek. Fakat bu cinayeti ABD’de işlersek başımız çok ağrır. Avı Türkiye’ye yönlendirelim. Orada bu işi temizce hallederiz. Türkiye’nin başındaki zaten bizim mamaladığımız Hafız. Üstelik de çok önceden belirlediğimiz gibi “Kuru Gürültü”… Bir Suudi gazetesi böyle yaftalamıştı Tayyip nam Hafız’ı hatırlarsanız.

Adamlar yanılmamışlar. İşte sonunda teslim aldılar Tayyip’i…

Bu insanlık dışı katliamın detaylarını biraz daha hatırlayalım. Suudi Arabistan İstanbul Konsolosluğu; “Şu gün şu saatte gel, işlemini yaptır, belgeni al”, diye randevu veriyor Cemal Kaşıkçı’ya. O andan itibaren de Suudi Adli Tıp Kurumu Başkanı Dr. Salah Muhammed Al Tubaigy şefliğinde katliam ekibi oluşturulup hazırlıklara başlanıyor. İnsan boğmak, parçalara ayırmak için gerekli alet edevat tedariklenip paketleniyor. 15 kişilik cellatlar ekibi özel uçakla İstanbul’a gelip Konsoloslukta kapanını kuruyor. Cemal Kaşıkçı içeri girer girmez işlerine başlıyorlar. Adamı boğup parçalara ayırıyorlar, torbalara dolduruyorlar, sonra da özel uçaklarına dönüyorlar, parçalanmış cesetle birlikte. İnsanlık dışı işlem üç saatte tamamlanıyor. Cellatlar ülkelerine geri dönüyorlar.

Cellâtlar ekibinin en tepesindeki ismin Veliaht Prens Muhammed bin Salman olduğunu yazdı basın. Kuşkusuz böyledir. Çünkü Suudi Devleti Yürütme Gücünün başındaki kişinin o olduğu yazılıyor, söyleniyor hep.

MİT, katliamı baştan sona kayda alıyor. Tayyip’in o günlerde; “dinletiriz ama vermeyiz”, dediği kayıtlar onlardır. Şimdi ise hepsini birkaç dolara sattı geçti Tayyip… Bu gibi döneklikler Tayyipgiller’in cibilliyeti iktizasıdır. Doğası gereğidir…

Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz bir milyon defa daha mert çıktı Tayyipgiller’den. 11’inci Ağır Ceza’nın verdiği sözde karara itiraz etti. “Hükümet döndü ama ben dönmem. Nişanlımın hukukunu aramak için sonuna kadar mücadele edeceğim. Mahkeme kuzuyu kurda teslim etmiştir”, dedi.

Hatice Cengiz’in ifadesiyle kuzuyu kurda nasıl teslim ediyor Tayyipgiller?

Birdenbire İstanbul 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi Savcısı, Kaşıkçı Cinayeti Davasının Suudi Arabistan’da görülmesi talebinde bulunuyor. Tayyipgiller’in Adalet Bakanlığı, Savcının talebini yerinde görüyor ve olur veriyor. Mahkeme de bunun üzerine bu yönde bir karar alıyor. İnsanlık dışı cinayette rol alan 15’i cellatlar ekibinden, 11’i de İstanbul Konsolosluk görevlisi olmak üzere 26 sanığın dosyası da kapatılmış oluyor böylelikle… Yani Suudi Krallığı’nın isteğine bütünüyle uyulmuş olunuyor. Cinayetin planlayıcısı ve uygulayıcısı olan Suudilerden cinayet hakkında hüküm vermeleri bekleniyor. Yani kurban bir kez daha celladına teslim edilmiş oluyor.

İşte Tayyipgiller’in vicdanı, insanlığı, ahlâki seviyesi budur. Halkımız böyle durumlarda; “Kuldan utanmıyorsunuz da Allah’tan da mı korkmuyorsunuz?”, der. Evet, korkmuyorlar. Çünkü onların tapındığı biricik Tanrı, Para Tanrısı’dır. Başka bir Tanrıları yoktur onların.

Bunlarda ahlâki, vicdani, insani ve ulusal hiçbir değer teşekkül etmemiştir… Onlar böyle işleri hiç rahatsızlık duymadan ve yüzleri hiç kızarmadan yaparlar. Yani bunlara çok uyar böyle ahlâk, vicdan ve hukuk dışı, kanun dışı işler…

Onların iktidarı bir aldatma üzerine kuruludur zaten: “İnsanları Allah’la aldatma” üzerine…

Bu nedenle onları yiyip içtiği yalandır, düzendir, hiledir, kandırmacadır…

Bu iğrenç olduğu kadar ahlâk-hukuk dışı olay, daha doğrusu teslimiyet-diz çöküş, Tayyipgiller’e çok uyar. Fakat bizi asıl kahreden, bu güruhun Türkiye’yi temsil ediyor görünmesidir.

Hayır, bunlar Türkiye’yi temsil edemezler. Bunları biz getirmedik ülkemizin başına; ABD Emperyalistleri getirdi. Bunlar da ABD adına, tıpkı bir Sömürge Valisi gibi yönetiyorlar Türkiye’yi. Tabiî sadece Amerika’nın emperyalist çıkarlarını koruyup kolluyorlar. Bu ihanetlerinin karşılığında da hem saraylarda devran sürüyorlar hem de trilyonlarca dolarlık Kamu Malı aşırarak küplerini dolduruyorlar.

Saygıdeğer Arkadaşlar;

Bu insanı kahreden, ülkemizin Ulusal Onurunu ayaklar altına alan, hukuktan, kanundan zerre miktarda da olsa eser taşımayan olay; Tayyipgiller’in Yargıyı nasıl çökerttiğinin de bir göstergesi oldu. Fakat şunu hemen belirtelim ki böyle kararlar veren Mahkemeler, Bakanlıklar, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumları değildir.

Merkez üssü Kaçak Saray olan Tayyipgiller Faşist Din Devleti’nin kurumlarıdır.

Daha önce de belirttiğimiz gibi bugün Türkiye’de İkili Devlet vardır…

Bu mahkemeler, işte bu İkinci Devletin, Tayyipgiller’in Ortaçağcı Din Devletinin bir operasyon silahından başka hiçbir şey olmayan kurumlarıdır. Bu kurumların adaletle, hukukla, kanunla en ufak bir ilgileri yoktur. Ve bunların hepsi aynı toptan kesmedir…

Cemal Kaşıkçı’nın güvenilir dost bildiği, kendisi İstanbul’daki Suudi Başkonsolosluğuna girmeden önce, nişanlısına; “Çıkmam gecikirse onu ara”, dediği Tayyipgiller’den Yasin Aktay ne diyor bu yargı rezaleti karşısında?

“Benim bilmediğim bir şeyler vardır belki.”

Var Hafız, var…

“Bir şeyler var” da bunlar senin de çok iyi bildiğin şeyler… Satarsınız siz, her şeyinizi satarsınız… Sizin için satılmayacak bir kutsal yoktur.

Kimileri ar dünyasında yaşar bizim gibi…

Kimileri de kâr dünyasında yaşar sizin gibi…

Nihayetinde bir seçimdir hepsi de. Ve bizler, “Onur yaşamdan önemlidir” sözünü Yaşam İlkesi edinenler, acıyoruz sizlere… “Kefenin cebi yok.” Bunu bir türlü anlayamadınız. Ve bu rezil düzendir, bu sömürü ve soygun, yağma düzenidir, sizi çamurlara bulayan… Bu düzen sürdükçe sizin gibi insanlar da hep olacaktır ne yazık ki. İşte bu sebepten, biz bu aşağılık soygun ve kötülükler düzenini ortadan kaldırmak istiyoruz.

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

11 Nisan 2022

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı