HKP’den Aladağ Katliamına Suç Duyurusu

adana_hkpSUÇ DUYURULARIMIZ CUMHURİYET SAVCILARININ ELLERİNİ YAKMAYA BAŞLADI!
O ZAMAN BİZ DE SORUYORUZ BU SAVCILARA; SİZ KİMİN SAVCISISINIZ?
CUMHURİYETİN Mİ? SİYASİ İKTİDARIN MI?

Bugün (02/12/2016) Adanalı Yoldaşlarımız “Yılan Yuvası” Süleymancıların Aladağ’daki Yurdunda Katledilen Çocuklarımıza Sahip Çıktılar.
Katliam Dosyasının Kapatılmaması ve Sorumluların Hesap Vermesi İçin; Adana Adliyesi’nde Suç Duyurusunda Bulunduk.

Nerede bir haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik varsa orada HKP’liler var. Dün, Ege Adalarının işgaline karşı davranmıştık. Bugün de Adana Aladağ’da insanlık düşmanı ortaçağcıların katlettiği küçük çocuklarımız için harekete geçtik. Adana’lı yoldaşlarımızın yaptığı eylem sonrasında İl Başkanımız, İl ve İlçe Yöneticilerimiz, Adana Adliyesi’ne gelerek sorumluların yargılanması ve cezalandırılmaları için Suç Duyurusunda bulundular.

Her zaman olduğu gibi, Cumhuriyet Savcıları burada da Suç Duyurusu dilekçemizi almaktan çekindiler. Müracaat Savcısı da Memur Suçları Savcısı da dilekçeyi işleme koyma cesaretini gösteremedi. Yöneticilerimiz Başsavcı Vekili ile görüşüp dilekçenin havalesini yaptırdıkları halde yine işleme koyamadılar.

Yoldaşlarımızın bir saati aşkın tartışmaları ve yaptıklarının görevi ihmal olduğunu uyarmaları sonucunda, dilekçeyi “Muhabere yoluyla Ankara’ya göndermek üzere” almak zorunda kaldılar.

Bu basit bir olay bile Adliyelerin ne hale geldiğinin göstermektedir. Buralarda adalet madalet yok artık. Adamlar görevlerini yapmaktan korkar hale gelmiş. Ya da daha baştan iktidar yanlısı davranıp, vatandaşın hak arama özgürlüğünü ortadan kaldırmaktan çekinmemekteler.
Hani diyoruz ya; ARTIK TUZ DA KOKTU…

hkp_adana

Suç Duyurusu Dilekçesi:

ADANA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA

SUÇ DUYURUSUNDA

BULUNAN………………: HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ GENEL BAŞKANLIĞI

Karanfil Sokak No:24/15 Kızılay/ANKARA

V E K İ L L E R İ……….: Av. Orhan ÖZER, Av. Metin BAYYAR, Av. Ayhan ERKAN,

Av. Ali Serdar ÇINGI, Av. Tacettin ÇOLAK, Av. Sait KIRAN,

Av. Ayça OKUR, Av. Halil AĞIRGÖL, Av. Pınar AKBİNA,

Av. Doğan ERKAN, Av. Ferit CÖHCE

Sezenler Cad. 4/15 Sıhhiye/ANKARA

ŞÜPHELİLER……………:

  • İsmet YILMAZ – Milli Eğitim Bakanı
  • Nabi Avcı – Milli Eğitim önceki Bakanı
  • Ömer Dinçer – Milli Eğitim eski Bakanı
  • Nimet Çubukçu- Milli Eğitim eski Bakanı
  • Hüseyin Çelik- Milli Eğitim eski Bakanı
  • Sinan Aksu – Kredi ve Yurtlar Genel Müdürü
  • Turan Akpınar- Adana Milli Eğitim Bölge Müdürü
  • Abdülkerim Arıkan – Kredi ve Yurtlar Kurumu Adana Bölge Müdürü
  • Mehmet Aktaş – Aladağ İlçe Milli Eğitim Müdürü
  • Alihan KURİŞ- “Süleymancılar” olarak bilinen suç örgütünün lideri
  • Suçun işlenmesine yardımcı olan, katliamın yaşandığı yurdun ve benzeri tarikat yurtlarının kurulmasına göz yuman tüm yetkililer ile, “Süleymancılar” olarak bilinen suç örgütünün yöneticileri ve suça karışan mensupları, ve suça karışan tüm diğer failler

SUÇ……………………..: 1- Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurmak (TCK 220)

2- Adam Öldürmenin İhmali Davranışla İşlenmesi (TCK 83)

3- Kasten Yaralamanın İhmali Davranışla İşlenmesi (TCK 89)

4- Denetim Görevinin İhmali (TCK 251)

5- 677 sayılı Tekke Ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine Ve

Türbedarlıklar İle Bir Takım Unvanların Men Ve İlgasına Dair Kanunun 1. maddesi

SUÇ TARİHİ………………..: 29.11.2016 ve öncesi

AÇIKLAMALAR………:

Adana Aladağ’da, 29 Kasım 2016 günü, bir katliam meydana gelmiştir.

Onlarca çocuğumuz yanarak can vermiş, onlarcası yaralanmıştır.

Bu bir katliamdır, çünkü:

  • Şüphelilerden bakanlık görevi yapan ve diğer kamu görevlileri, öğrencilerin barınma sorunlarını İRADİ OLARAK adına TARİKAT denen, gerçekte İslam diniyle alakası olmayan SUÇ ÖRGÜTLERİNE terk etmişlerdir. Daha önce “FETÖ” örgütüne terk edilen bu yurtlar, FETÖ ile bozuşmalarından sonra, diğer tarikat adı altındaki suç örgütlerine terk edilmiştir.

Müvekkil Parti, gençlik kollarının öncülüğünde, henüz yurtların çok ağırlıklı “FETÖ”nün elinde olduğu 2008-2009’lu yıllarda, “YURT-KUR, UYUMA, ÖĞRENCİYE YURT KUR!” kampanyasında ülkenin dört bir tarafından on binlerce imza toplayarak FETÖ ve diğer tarikatların elindeki yurtların alınmasını, öğrencilerin barınma sorununu çözmesi yasaylabelirlenen Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü (kısa adıyla YURT-KUR) tarafından iradi olarak çok az sayıda yurt yapılarak, gençlerin bu tarikatların elinde bırakıldığını, BUNUN BİR SİYASAL İKTİDAR POLİTİKASI OLDUĞUNU sözlü ve yazılı olarak haykırdıklarını, bu haykırışları ve eylemleri sebepleriyle de müvekkil Parti gençlik kolları üyelerinin yargılandığını sayın savcının bilgisine sunmak isteriz.

Ne yazık ki bu siyasi iktidar politikası değişmemiş, Fetö’nün yerine Süleyman gelmiştir! Bu politikayı örgütleyen ve uygulayan asıl sorumlular başta bakanlık yetkilileridir. Bu nedenle, sorunun kaynağına inilmeli, gerçek illiyet bağı görülmeli, ve başta siyasi iktidarın bu eylemli-eylemsiz kasıtları ve ihmallerinin yargılanmasına geçilmelidir.

  • Bu yaştaki çocukların “özel yurt”larda barındırılması yasal mevzuat bakımından da suçtur. Zira:

i-) 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nun, 30.03.2012 tarih ve 6287/1 md sayılı yasa ile değişik 3. Maddesi şöyledir:

“Mecburi İLKÖĞRETİM çağı 6-13 yaş grubundaki çocukları kapsar.”

Dolayısıyla açık tahdidi yasa hükmü karşısında, 13 yaşın sonuna kadar tüm öğrenciler İLKÖĞRETİM ÇAĞI’nda sayılacaktır.

ii-) 3/12/2004 tarih ve 25659 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ÖZEL ÖĞRENCİ YURTLARI YÖNETMELİĞİ’nin 5. Maddesi birinci fıkrası ise şöyledir:

“Türkiye Cumhuriyeti uyruklu gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişileri, bu Yönetmelikte belirtilen esaslara uygun olmak kaydıyla ORTAÖĞRENİM veya YÜKSEKÖĞRENİM öğrencileri için yurt açabilir.”

Bu açık düzenleyici işlem karşısında ise, ORTAÖĞRETİM ÇAĞINDA OLMAYAN ÖĞRENCİLER İÇİN ÖZEL YURT AÇILAMAZ!

Bu durumda, bu yaştaki öğrenciler için özel yurt açan, bu özel yurtların açılmasına izin veren tüm kamu görevlileri, bakanlık yetkilileri, YURT-KUR yetkilileri, Bölge Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri açıkça suç işlemişlerdir.

Bilindiği kadarıyla bu suç, sadece Adana’da 200 kez işlenmiştir. Zira sadece Adana’da “Süleymancılar” isimli suç örgütünün aynı koşullarda 200 özel yurdu vardır. Buna karşın Kredi ve Yurtlar Müdürlüğüne ait Adana’daki yurt sayısı ise YALNIZCA 7’DİR. (http://yurtkur.gsb.gov.tr/YurtMudurlukleri)

Süleymancılar örgütü, devletten 30 kez daha mı zengindir?

Bu durumu, siyasi iktidarın iradi olarak tercih etmesi dışında olay neyle açıklanabilir?

  • Çocuklarımızın katledildiği ve yaralandığı bu yurt, yıkılan devlet yurdu yerine yapılan, “Süleymancılar” isimli tarikata ait bir yurttur. Bunu bizzat yurttaki çocuklardan birini babası kameralara haykırmıştır: http://odatv.com/ogrtenci-yurdunda-facia-2911161200.html

 

  • “Süleymancılar” isimli tarikat, gerçekte bir suç örgütüdür. Amaçları Anayasal Düzeni yıkmak ve yerine din esaslarına dayalı bir şerri devlet düzeni kurmaktır. Bunlar, Anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemez Laiklik İlkesi’ne, Cumhuriyete, Kuvvetler Ayrılığı İlkesine, Mustafa Kemal’e ölümüne düşmanlardır. Kısaca bir bakalım, “Süleymancılar” kimdir diye:

“Cemaatin kurucusu Süleyman Hilmi Tunahan. 1888’de, Bulgaristan, Silistre’nin Hezargrad kasabasında doğdu. 1920 yılında Daru’l Hilafeti’l Aliyye medresesinde öğretmenliğe başladı. 4 sene sonra 1924’de Tevhîd-i Tedrîsat Kanunu’nun çıkmasıyla medrese eğitimi yasaklandı. Tunahan, öğretmenliği bırakıp İstanbul vaizliğine atandı.

“O günlerde devamlı olarak polis takibi altında bulunan Süleyman Hilmi Tunahan, 1930’da İstanbul’dan ayrılarak Çatalca’nın Kabakça Köyü’nde bir çiftlik kiraladı. Ayrıca bir ortakla birlikte, gaz yağı satan bir şirketin Trakya ana bayiliğini aldı. Kiraladığı çiftlikte çalışan işçiler arasından seçtiği bazılarına ders verdi. Bu durum jandarma tarafından tespit edilince derse devam edebilmek için Kuşkayası’na çıktı. Silivri’de meşe kömürü yapmak üzere kiraladığı ormanın tenha bir bölgesinde ders okutmaya devam etti. Bu faaliyetleri de fark edilince 1933’te Güney’e gidip Torosların bazı köylerinde mandıracılık yaparak tarikat faaliyetlerini sürdürdü. Adapazarı’nda bir kiremit fabrikası satın aldı.

“1950’den sonra tarikatını büyüttü. Zenginlerden aldığı destekle faaliyetlerini arttırdı. Bu çerçevede 1951’de bir iş adamının Üsküdar Çamlıca’daki eski köşkünün birinci katında, yirmi beş civarında talebeyle ilk yatılı Kurân Kursu’nu açtı.

“1957’de Kütahya Tavşanlı’da “mehdîlik” iddiası nedeniyle Kütahya Emniyet Müdürlüğü’nde sorgudan sonra tutuklanıp idam talebiyle hâkim huzuruna çıkarıldı. 29 Ağustos 1957 tarihinde ise kefaletle serbest bırakıldı ve ardından 8 Kasım 1957’de beraat etti.

“16 Eylül 1959’da hayatını kaybetti.

“CEMAAT’TE KARDEŞ KAVGASI

“Cemaatin kurucusu Süleyman Hilmi Tunahan’ın yerine damadı Kemal Kaçar geçti. Kaçar da Haziran 2000’de vefat edince Cemaat’in liderliği Süleyman Hilmi Tunahan’ın iki torunu, Ahmet Arif Denizolgun ile Mehmet Denizolgunarasında kaldı. İkiye bölündüler. Birbiriyle konuşmayan iki kardeş, cemaat üzerinde etkili oldu. Ancak cemaatin başında Arif Ahmet Denizolgun vardı.

“Arif Ahmet Denizolgun, Refah Partisi’nden Antalya Milletvekili seçildi. O dönemde Ulaştırma Bakanı olarak görev yaptı.

“Ahmet Arif Denizolgun’un ölümünden sonra ‘Süleymancı Cemaati’nin lideri, 34 yaşındaki Alihan Kuriş oldu. Denizolgun’un ablasının oğlu olan Kuriş, yüksek mimar olarak görev yapıyor.” (http://odatv.com/kim-bu-suleymancilar-3011161200.html) .

Görüleceği üzere Süleymancılar, yasa dışı ve gizli çalışan, geçmişte yasaklanan, yargılanan bir suç örgütüdür. Örgütün amacı da mevcut Anayasal düzeni yıkarak, Laiklik ilkesini yok ederek, sözde din esaslarına dayanan bir devlet kurmaktır. Böyle bir suç örgütüne cevaz verilebilir mi? Bu örgüte yurtlar, arsalar, fabrikalar verilebilir mi? Devlet içine girmeleri sağlanabilir mi?

Ne yazık ki daha önce devleti illegal güçle paylaşma suçunu FETÖ ile işleyen AKP, bu kez bir başka suç örgütü ile aynı suçu işlemektedir.

5- “Süleymancılar” tarikatı, 677 sayılı Tekke Ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine Ve Türbedarlıklar İle Bir Takım Unvanların Men Ve İlgasına Dair Kanun ile kapatılan TEKKE NİTELİĞİNDE BİR ÖRGÜTTÜR. Dolayısıyla böyle bir yapılanma zaten yasaktır, suçtur.

Anılan yasa şöyledir:

Madde 1: “Türkiye Cumhuriyeti dahilinde gerek vakıf suretiyle gerek mülk olarak şeyhının tahtı tasarrufunda gerek suveri aharla tesis edilmiş bulunan bilümum tekkeler ve zaviyeler sahiplerinin diğer şekilde hakkı temellük ve tasarrufları baki kalmak üzere kamilen seddedilmiştir. Bunlardan usulü mevzuası dairesinde filhal cami veya mescit olarak istimal edilenler ipka edilir. Alelümum tarikatlerle şehlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gayıptan haber vermek ve murada kavuşturmak maksadiyle nüshacılık gibi unvan ve sıfatların istimaliyle bu unvan ve sıfatlara ait hizmet ifa ve kisve iktisası memnudur.

“Türkiye Cumhuriyeti dahilinde salatine ait veya bir tarika veyahut cerri menfaate müstenit olanlarla bilümum sair türbeler mesdut ve türbedarlıklar mülgadır. Seddedilmiş olan tekke veya zaviyeleri veya türbeleri açanlar veyahut bunları yeniden ihdas edenler veya ayını tarikat icrasına mahsus olarak velev muvakkaten olsa bile yer verenler ve yukarıdaki unvanları taşıyanlar veya bunlara mahsus hidematı ifa veya kıyafet iktisa eyleyen kimseler üç aydan eksik olmamak üzere hapis ve elli liradan aşağı olmamak üzere cezayı nakdiile cezalandırılır. (Ek: 10/6/1949 – 5438/1 md.)

“Şeyhlik, Babalık ve Halifelik gibi mensupları arasında baş mevkiinde bulunanlar altı aydan az olmamak üzere hapis ve 500 liradan aşağı olmamak üzere ağır para cezasından başka bir yıldan aşağı olmamak üzere sürgün cezası ile cezalandırılırlar.”

13/7/1965 tarih ve 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesiyle sürgün cezası kaldırılmıştır. Ancak hapis cezaları muteberdir.

Peki bu “şeyhının tahtı tasarrufunda tesis edilmiş bulunan” “şeyhlik”, “müritlik” ünvanlarının bile yasak olduğunu Devlet yetkilileri bilmemekte midir? Hayır! Devlet yetkilileri bu yasaya rağmen, yasada anılan suçun işlenmesine göz yummakta, ortak olmaktadırlar.

6- Katliama ilişkin bilirkişi raporu da ortaya çıkmıştır. Rapora göre “Bilirkişilerce saptanan ihmaller dizisinde binanın bakanlık şartnamelerine aykırı olduğu anlaşıldı. Binanın  da içyapısı yangının hızlı yayılmasına müsait olduğu belirtildi.

“Elektrik panosu içindeki şalterlerin eski, elektrik kaçağı durumunda elektriği kesecek kaçak akım rölesinin olmadığı belirlendi.

“Teknik eksikliklerin yanı sıra binanın acil çıkış kapısının olmadığı da anlaşıldı.  Rapora göre merdiven kapıları yangına en az 90 dakika dayanıklı olmalıyken yurdun kapılarının PVC olduğu açıklandı. Binanın ise yönetmeliğe aykırı bir şekilde düzenlendiği belirtildi.

“Bilirkişi raporunda yangın merdiveninin kollarının olmadığı bu yüzden de kapının açılamadığı vurgulanırken bu nedenle de yangın merdivenine giden çocukların kurtulamadığına dikkat çekildi.” (http://odatv.com/bilirkisi-raporu-faciaya-yol-acan-ihmalkarligi-ortaya-koydu-3011161200.html)

İŞTE İNSAN HAYATINA HİÇ BİR DEĞER VERMEYEN, GENCECİK İNSANLARI, HATTA ÇOCUKLARI, YALNIZCA MÜRİT OLARAK GÖREN ORTAÇAĞCI ANLAYIŞIN YURT SAHİBİ OLMASININ SONUÇLARI BÖYLEDİR.

Kamuoyunda ve basında da sıkça dile getirildiği gibi, yangın merdiveninin kapısının açılamayacak halde olması bile iradidir, kastidir. Zira kız çocuklarının dışarı kaçma ihtimali, yaşamlarından önemlidir bu tarikatlar için! Sahte ve yozlaştırdıkları sözde dinsel anlayışları bunlara öyle emreder.

AKP devlet yurtlarını yıkmakta veya bakım bahanesiyle öğrencileri tarikat yurtlarına teslim etmektedir. Bu yurtlar devlet eliyle finanse edilmekte, tarikatlar kollanmaktadır. Daha önceki olaylarda görüldüğü gibi Aladağ Yurt yangınında da tarikat bağlantısı gözlerden kaçırılacak üzeri örtülecek, sorumlular korunacaktır. Buna izin verilmemelidir.

Tüm tarikat yurtları kapatılmalı, YİBO’lar (yatılı İlköğretim Bölge Okulları) ihtiyaç olan bölgelerde yeniden açılmalı; Anadolu’muzun köy çocukları laik ve bilimsel eğitim olanaklarına kavuşturulmalıdır.

Tüm bu sebeplerle, tüm şüpheliler hakkında suç duyurusunda bulunmak durumunda kaldık.

Kozan savcılığınca yürütülen bir soruşturma olduğunu bilmekteyiz. Ancak yalnızca yurt yetkili şüphelilerle sınırlı bir soruşturmanın gerçek suçluları ortaya çıkarmayacağını, bu katillere izin veren asıl devletteki suçluların yargılanmasının benzeri olaylar yaşanmaması için şart olduğunu ileri sürüyoruz.

Dahası, “Süleymancılar” olarak bilinen suç örgütünün elindeki benzer yurtların müsadere edilmesi, örgüt yöneticilerinin ve suça karıştığı bilinen üyelerinin yargılanması ve suç örgütünün Anayasal Düzene Karşı Suçlar bakımından, bu suçları soruşturmakla görevli Adana Savcılığı ve diğer yetkili savcılıklarca soruşturulması gereklidir.

Anılan nedenlerle işbu suç duyurusunu yapmak zorunda kaldık.

SONUÇ VE İSTEM : Arz olunan ver re’sen görülecek sebeplerle, şüpheliler hakkında soruşturma başlatılmasını, “Süleymancılar “isimli suç örgütü hakkında soruşturmanın genişletilmesini, örgütün elindeki tüm öğrenci yurtlarının kamulaştırılmasını ve şüpheliler hakkında kamu davası açılmasını talep ederiz. Saygılarımızla. 02.12.2016

SUÇ DUYURUSUNDA BULUNAN
HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ

Vekili

Av. Ferit CÖHCE

 

Print Friendly, PDF & Email