Sevgi ve Saygıdeğer Arkadaşlarım,
Sözlerime namuslu şairimiz Attila İlhan’ın dizeleriyle başlamak istiyorum:
O sözler ki acıdır
Mahpushane avlularında
Demirli kırbaçlar gibi şaklar
Keşke sizlere iyi, güzel sözler söyleyebilseydim. Ama ne yazık ki gerçekler acı, ortaya çıkan tablo vahim. Parababalarının bir seçim oyunu daha, bir kandırmacası daha sonuçlandı.
Bu oyunun galibi, satılmışlar medyasının da çok açık olarak alkışlayarak belirttiği gibi, Amerikancı Kürt Hareketinin temsilcisi PKK’nin siyasi plandaki partisi HDP oldu. Ve Kontrgerilla’nın özel örgütü MHP oldu. Tayyipgiller hırpalandı, onların AKP’si tek başına hükümet kurma imkânını kaybetti.
Bu sonuç ne anlama gelir yoldaşlar?
Çok açık bir şekilde şu anlama gelir; Türkiye, Yeni Sevr’e doğru biraz daha yaklaştırıldı, o yolda bir virajı daha döndü yani Yeni Sevr cehennemine biraz daha yaklaştırıldı.
Türkiye parçalanacak ve Amerikancı Kürt Devleti ortaya çıkacak. Yani Ortadoğu’da yeni bir İsrail, Müslüman bir İsrail oluşturulacak. ABD’nin ikinci bir petrol bekçisi oluşturulacak Ortadoğu’da.
PKK, bildiğimiz gibi, 1991’de Sosyalist Kamp’ın yıkılışıyla birlikte dümeni Amerika’ya kırdı ve ABD’nin hizmetine girdi. Etle tırnak gibi kaynaştılar ABD’yle ve o günden bu yana tüm eylemlerini, tüm plan, proje ve programlarını Amerika hazırlamaktadır, CIA hazırlamaktadır, Pentagon, Washington hazırlamaktadır.
Bu sonuç nasıl yaratıldı?
1- Parababalarının siyasi ve ekonomik örgütleri tarafından yaratıldı,
2- Parababalarının medyası tarafından yaratıldı.
Amerika Türkiye’yi:
1- Parababaları aracılığıyla yönetir. TÜSİAD’la, MÜSİAD’la, TİSK’le, TOBB yöneticileriyle, onlar aracılığıyla yönetir.
2- Bunların Meclisteki siyasi temsilcileriyle yani Amerikancı AKP’yle, Amerikancı CHP’yle, Amerikancı MHP’yle ve Amerikancı HDP’yle yönetir.
3- Satılmışlar medyasının CIA tarafından devşirilmiş yazarçizerlerinin yönetiminde olan gücüyle yönetir.
Ve bu sonuç böyle yaratıldı. Onlar kullanılarak yaratıldı.
Yine Attila İlhan’ın dediği gibi “Türk basını, Türk medyası Türk değildir.” Onların Türklükle ilişkileri, sadece o devşirilmiş ajanların adlarının Türk adı oluşundan ve kullandıkları dilin Türkçe oluşundan ibarettir. Yoksa halkımızla, vatanımızla zerre ilgileri yoktur bunların. İşte onlar bayram ediyor. “Halk kazandı seçimi” diyorlar.
Hayır! Bu bir kandırmaca, aldatmaca, bir ahlâksızlık, bir yalan, bir dümen.
Aylardan bu yana Selahattin Demirtaş’ı parlatıyorlar, cilalıyorlar, yoldaşlar. Oysa Demirtaş da tıpkı Tayyip Erdoğan gibi su içer gibi, nefes alır gibi yalan söyler ve ikili oynar.
Hani ne demişti seçim sürecine girildiğinde?
“Diyaneti kaldıracağız.”
Bu ne amaca yönelikti?
Alevi insanlarımızı avlamaya, onların oyunu almaya yönelikti.
Sünni insanlarımızdan tepki gelince hemen söylediğini inkâr etti. “Ben Diyaneti kaldıracağız demedim”, dedi. “Ben Müslüman bir ailede büyüdüm, benim dinim, Kâbe’m birdir. Benim eşim de beş vakit namaz kılar” diyerek Sünni insanlarımızı avlamaya, onları kandırmaya girişti.
“AKP’yle hiçbir şekilde koalisyon kurmayacağız”, dedi laik, demokrat insanlarımızın oyunu alabilmek için.
Ama seçimlerin hemen sonrasında ne dedi?
“AKP’yle koalisyon kurmayız demiştim ama Türkiye’de hükümet boşluğu oluşmaması için, böyle bir durumun doğmaması için elimizden geleni yaparız. Azınlık hükümeti dâhil”, dedi.
Yine hatırlardadır, Ermeni Soykırımı Emperyalist Yalanı konusunda da böyle ikili oynamıştı. Başlangıçta tereddütsüz; “Bu bir soykırımdır ve ben hep böyle dedim”, demişti. Sonrasında tepki gelince hemen bu sözünü yalayıp yuttu. “Ben 1915 bir soykırımdır demedim. Bu araştırılır, halkımız buna göre bir karar verir, siyasiler olarak biz bu sonuca, bu karara uyarız dedim”, dedi.
Yani yoldaşlar, Meclisteki bu burjuva partilerinin, Amerikancı partilerin birbirinden zerrece farkları yoktur ve bunlarda siyasi, insani ahlâktan, namustan zerre bulamazsınız. Bunlar sahtekâr kalplerini sahtekâr yüzleriyle gizlemeyi çok iyi başarırlar. Selahattin Demirtaş’ın yüzüne baktığınız zaman bir çiçek gibi masum görünür ama altında yılan saklayan bir çiçek. Bunlar böyledir.
Oysa biz farklı bir dünyanın insanıyız. Biz ar dünyasında yaşarız. Onlarsa kâr, çıkar, koltuk, makam. Bizim ağzımızdan zerrece yalan çıkmaz. Bizim her sözümüz bilincimizden, yüreğimize geçer, oradan süzülür dilimizden, dudaklarımızdan kelimelere bürünür. Biz bir sözümüzü, boynumuzu vuracak olsalar bile asla inkâr etmeyiz. Biz dürüstlükler hareketiyiz, mertlikler hareketiyiz, yiğitlikler hareketiyiz.
Ne diyor yine ozanımız Attila İlhan?
O sözler ki kalbimizin üstünde
Dolu bir tabanca gibi
Ölüp ölesiye taşırız
O sözler ki bir kere çıkmıştır ağzımızdan
Uğrunda asılırız.
Biz inancımızı, ideolojimizi, davamızı işkence odalarında da savunduk hiç tereddüt etmeden. Bıyıklarımız demetiyle yolunurken işkenceciler elinde de savunduk açıkça, yiğitçe. Ve onların her türlü hakaretine, katmerli küfürlerle karşılık verdik. Çünkü insan şöyle ya da böyle ölecek. Öyleyse insana yakışan onuruyla, namusuyla, ahlâkıyla yaşamaktır. O yüzden biz, “onur yaşamdan önemlidir” deriz.
İşte bu anlayışımız, bu farklılığımız yüzünden Parababaları medyası, Parababaları, Amerikan Emperyalistleri bize sonsuz düşmanlık ve kin güderler. Adımız bu satılmışlar medyasının sayfalarında, ekranlarında bir kere olsun geçmez, suretimiz görünmez. Bizi susuş suikastıyla katletmek, yok etmek isterler.
Oysa biz karıncalar gibi halkımızın davası için, çıkarları için durup dinlenmeden dövüşürüz. Ama bizim bu eylemlerimiz, bu mücadelemiz, bu kavgamız ne yazık ki halkımıza ulaşmaz, iletilmez ve bir zindanın taş ve yaş duvarına vurulmuş yumruk gibi yankısız kalır. O yüzden halkımız bizi duyamaz, bilemez, anlayamaz.
İşte biz seçimlere sadece bu amaçla girdik. Halkımızın bizi biraz daha duymasına, anlamasına, tanımasına yardımcı olur, diye girdik. Yoksa bu aşağılık Amerikan oyunundan bir şey beklediğimiz yoktu ve buradan çıkacak sonuç apaçık, besbelliydi bizim için.
Ne yazık ki yoldaşlar, ABD Emperyalistleri ve onların hain işbirlikçileri amaçlarına ulaşacaklar. Amerikancı Kürt devletini de kuracaklar, ülkemizi parçalayacaklar, halklarımızı birbirinden koparıp ayıracaklar. Ama bu bir süre devam edecek. Ondan sonra Türk ve Kürt Halkı anlayacak aşağılık oyunun içyüzünü ve yeniden Birinci Kuvayimilliye’de olduğu gibi yan yana gelip, omuz omuza verip bu hain Batılı Emperyalist çakallara karşı ve onların yerli işbirlikçilerine karşı savaşa girişeceğiz ve zafer kazanacağız. O günler mutlaka gelecek yoldaşlar, buna inancımız tam. O günler geldiği zaman şairimizin şu dizelerinin içeriğiyle sesleneceğiz sizlere:
O sözler ki sırasında
Çiçek açmış bir nar ağacıdır
Dağ ufkuna vuran deniz aydınlığı
Ama o günler gelinceye kadar sizlere sadece şu dizelerle seslenebileceğiz:
O sözler ki
Hayallerin sonsuzluğunun
Ateşten gülüdürler
Parababaları medyasının bütün ablukasına rağmen bizi duyup, görüp ve bize inanıp oy veren kardeşlerimize en içten duygularımla şükranlarımı sunarım. Ve o kardeşlerimizi devrimci yüreğimin olanca ateşiyle kardeşane kucaklarım. Kendim ve yoldaşlarım adına o kardeşlerimize selam ve sevgilerimizi iletirim.
Peki, bizim için seçimin sonucu nedir? derseniz, şunu derim, yoldaşlar:
Ülkemiz ve halkımız için görevlerimizi yapabilmiş olmanın mutluluğu ve onun verdiği kalp huzuru en büyük ödüldür. En büyük kazanımdır.
Emperyalist çakallar ve onların pervane, dönek, ikiyüzlü, hain, işbirlikçileri eninde sonunda yenilecekler.
Eninde sonunda halklar kazanacak, insanlık kazanacak.
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz! 09.06.2015
Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Başkanı
Nurullah Ankut