TÜRKİYE DEVRİMİNİN ÖNDERİ, USTAMIZ HİKMET KIVILCIMLI’YI ANDIK
Kıvılcımlı Usta’yı anmak için 11 Ekim Cuma günü saat 18’de Karşıyaka Çarşı girişinde toplandık. Sloganlar eşliğinde parti bayraklarımızı ve pankartlarımızı açarak eylemi başlattık. Kıvılcımlı Usta’nın yaşamı ve mücadelesi üzerine İl Başkanımız Av. Tacettin ÇOLAK tarafından bir konuşma yapıldı. ÇOLAK konuşmasında “Ne mutlu biz Kurtuluş Partililere ki Usta’mızın teorik birikimini daha da zenginleştirerek, tarihsel bir köprü misyonuyla bizlere ulaştıran Parti Önderliğimiz sayesinde bugün Türkiye’nin ve dünyanın en çetrefilli meselelerini dahi anında kavrıyor ve doğru adımlar atıyoruz.
Eneski Sosyalizmin biricik mirasçısı ve devamcısı olan hareketimiz, Kıvılcımlı Usta’dan devraldığı teorik miras sayesinde Usta’mızın bedence aramızdan ayrılmasından sonra da ülkemiz ve dünya meselelerini duruca, netçe görmekte, buna uygun politikalar belirlemektedir. Bu sayededir ki bir gün mutlaka gerçekleşecek olan Türkiye Devrimi’ni bizler, Usta’mızın düşünce oğulları ve kızları gerçekleştirecektir. Türkiye Devrimi’nin anahtarı Kıvılcımlı teorisi ve pratiğidir.
İşte budur bizim farkımız. Kurtuluş Partisi işte bu sayede kendi halklarına ihaneti devrimcilik zanneden Sevrci Soytarı Sahte Solcular gibi savrulmalar yaşamaz. İşte bu sayede hareketimiz, CIA’nın bütün tezlerine dört elle sarılma gaflet ve ihanetini göstermez. İşte bu sayede hareketimiz AB-D Emperyalistlerinin Yeni Sevr Planında onlara “umut kaynağı” olmaz. İşte bu sayede hareketimiz Kürt Meselesinde emperyalist çözümün taşeronluğunu yapmaz. Bu sayededir ki hareketimiz, Ortaçağcılarla el ele türbana özgürlük eylemleri yapmaz, Tayyipgiller’in akil adamlığına soyunan devrimci, demokrat maskeli zavallılara asla tolerans göstermez.” Dedi.
Eylem sırasında sık sık “Kızıl Savaş Bayrağı Hikmet Kıvılcımlı”,”Kıvılcımlı Yaşıyor Kurtuluş Partisi Savaşıyor”,”Kahrolsun ABD-AB Emperyalizmi” sloganları atıldı.
HKP Ustası Hikmet Kıvılcımlı’yı mezarı başında andı:
İstanbul:
“Türkiye Devrimi’nin Anahtarı Hikmet Kıvılcımlı’nın Teori ve Pratiğidir”
Halkın Kurtuluş Partisi İstanbul İl Örgütü olarak bugün Türkiye Devrimi’nin teorik ve pratik önderi olan Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı’yı mezarı başında andık.
Programımız; yaşamını, mücadelesini insanlığın kurtuluş davasına adamış Marx-Engels, Lenin ve Kıvılcımlı Ustalar nezdinde bütün devrim şehitleri için 1 dakikalık saygı duruşuyla başladı. Partimiz adına İlhami Yoldaş tarafından yapılan coşkulu konuşmada:
“Usta’mız Dünya ve Türkiye tarihini, ekonomik, politik meselelerini, siyasi ve sosyal olaylarını mücadelesinden bir an bile taviz vermeden berrakça çözüme kavuşturdu. Bizler O’nun düşünce kızları ve oğulları olarak davasını bıraktığı yerden devraldık. Ant olsun ki bu bayrağı en yükseklere ulaştıracağız” denildi.
Konuşma sık sık “Kızıl Savaş Bayrağı Hikmet Kıvılcımlı”, “Kıvılcımlı Yaşıyor, HKP Savaşıyor”,”Yeni Sevr’e Karşı Yaşasın II. Kurtuluş Savaşımız”, “Kahrolsun AB-D Emperyalizmi”, “Her Yer Taksim, Her Yer Direniş”, “Bu Daha Başlangıç, Mücadeleye Devam” sloganlarıyla kesildi.
Programımız Hikmet Kıvılcımlı Usta’nın mücadele arkadaşı, İşçi Sınıfının yiğit önderi İsmet Demir’in mezarı başında işçi yoldaşımız Erkin Gürbüz tarafından yapılan konuşmayla devam etti. İsmet Demir’in devrimci sendikal mücadelenin önderlerinden biri olduğu vurgulandı.
Anmamız slogan ve alkışlarla son buldu.
Usta’mızın mezarı başında yapılan konuşmanın tam metnini yayınlıyoruz:
“Sevgi ve saygıdeğer Yoldaşlar,
Ne yazık ki üzerinde yaşadığımız yerkürede insanlık 6500 yıldır Sınıflı Toplum Cehenneminin azabını çekmektedir. İnsanın hayvan yerine konulduğu bu düzende durumları ve çıkarları birbirinden farklı insan kümeleri bulunur. Bunlar egemen ve ezilen sınıflardır.
Bu hayvancıl düzende egemen olan insan kümesi çok küçük bir azınlığı temsil eden Parababalarıdır ki bunlar, insan suretine bürünmüş alçaklardır. Onları insan kategorisine koymak, çağının devrimcisi Hz. Muhammed’in “eşref-i mahlukat” olarak tanımladığı gerçek insana yapılacak en büyük hakarettir. Onlar, dünyayı babalarından kalan bir çiftlik gibi gören, emekçi yığınlara yönelik baskıyı, zulmü, sömürüyü eşyanın tabiatı sayan, hayvandan da aşağılık yaratıklardır. Genel Başkan’ımızın deyişiyle “canlılar aleminin en aşağılık temsilcileri”dir bunlar. Bunların temel özelliği bir avuç vurguncu, soyguncu, asalak olmalarıdır. İnsan soyunun başbelası AB-D Emperyalistleri ve yerli ortaklarıyla birlikte Tefeci-Bezirgânlar bu kategoriye dâhildir. İnsana yaraşır bir yaşamın tesis edilmesi için insanlığın, bu alçaklar sürüsünden arındırılması, temizlenmesi gerekir.
Bu düzende bir de geniş emekçi halk yığınları vardır ki bir parçası olduğu üretim yordamında kendilerine verilen rolü, yapılan baskıyı, sömürüyü, zulmü örgütsüz olduğu için kaderiymiş zannederler. Sınıflı toplumun en kudurganlaştığı Emperyalist düzen onların bedenlerini bir makinenin pasif bir vidasıymış gibi kullanır. Onlar hayatları boyunca yaptıkları üretim sayesinde Parababalarının kârlarına kâr katmasını sağlarlar ve sonunda bu kahpe düzen bir noktada bedenlerini tüketir, onları hayattan koparır. Bunlar çalışan, üreten, Sınıflı Toplumun tüm pisliklerine katlanmak zorunda kalan, dünya ölçeğinde sayıları milyarlarla ifade edilen örgütsüz halk yığınlarıdır. Örgütsüz halk yığınlarının örgütlenmesi, devrim yolunda ordulaştırılması gerekir.
Yoldaşlar;
Bir de kaderlerini emekçi yığınların kaderine bağlayan, içinde yaşadığı toplumun bütün adaletsizliklerine, eşitsizliklerine isyan eden, bunları ortadan kaldırmak için insanlığından başka her şeyini en ufak bir karşılık beklemeksizin insanlığa feda eden bizler, yani devrimciler vardır. Onurlarından asla değerli görmedikleri yaşamlarını başta İşçi Sınıfı olmak üzere tüm ezilen, sömürülen, soyulan, gururu kırılan kitleler için seve seve feda edenlerdir devrimciler. Cesareti, yiğitliği kutsal bir vatan sayan devrimciler, yeri geldiğinde “ölüm hoş geldi sefa geldi” diyebilenlerdir. En kötü koşullarda bile bir an olsun tereddüt yaşamayan, dünyanın en haklı, en meşru davasından bir an olsun geri adım atmayan halk neferleridir devrimciler.
Zalim Roma İmparatorluğunun kölelik cehenneminde “Özgür bir insan ölünce her şeyini kaybeder ama bir köle ölünce sadece acılarını kaybeder.” diyerek onurunu ve bağımsızlığını her şeyden üstün gören Spartaküslerdir devrimciler. İnançları doğrultusunda “Kudüs ve Mescid-i Aksa, Haçlıların işgalinde olduğu müddetçe, ben nasıl olur da gülebilirim, sevinebilirim, istediğim gibi rahat yemek yiyebilirim ve hele gözüme uyku girebilir…”, diyen Selahaddin Eyyübiler’dir devrimciler. “Yârin yanağından gayri her şeyde, her yerde, hep beraber!”, dediği için Serez Çarşısı’nda asılan Simavnalı Şeyh Bedrettinler’dir devrimciler.
Başka kimlerdir devrimciler Yoldaşlar?
Tarih yolu üstüne kâbus gibi çökmüş bir cesedi, Bizans’ı ortadan kaldırmak, İstanbul’u fethetmek için ant içmiş olan, bu amacını gerçekleştirmek için şu anda da çok yakınında bulunduğumuz surları sarsılmaz bir irade ve kararlılıkla döven, Ordusunun kısa süreli bir başarısızlığını görünce hırsından atını denize süren Fatih’lerdir devrimciler. Latin Amerika Halklarını sömürge durumundan kurtarmak için hayatını ortaya koyan Simon Bolivar’lardır, ülkesini İspanyol sömürgeciliğinden kurtarmak ve bağımsızlaştırmak uğruna savaş meydanında canını veren Jose Marti’lerdir devrimciler.
Ve tabiî ki mazlum halklarımızı Batılı Emperyalistlerin kanlı pençesinden kurtarmak için mücadeleye atılan, Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı’mızı zafere ulaştıran Mustafa Kemal ve Birinci Kuvayimilliyecilerdir devrimciler.
Bizler bu ülkenin İkinci Kurtuluş Savaşçılarıyız diyerek ölümü hiçe sayan, Parababaları devleti tarafından gencecik yaşta alçakça katledilen Denizler’dir, Mahirler’dir devrimciler.
Ya özgür vatan ya ölüm diyen Che’ler, Fideller, Ho Chi Minh’lerdir; kısa bir süre evvel sonsuzluğa uğurladığımız ölümsüz anıtlar, Hugo Chavez’lerdir. Fransız, Japon ve son olarak ABD Emperyalistlerinin gururunu kıran, yenilgiye uğratan, emperyalistleri giriştikleri alçakça işgallere pişman eden yiğit Giap’lardır devrimciler. Ve burada ismini sayamadığımız nice özgürlük savaşçılarıdır devrimciler.
Yoldaşlar;
Bir de devrimciler içinde öyleleri vardır ki onları farklı bir kategoriye koymamız gerekir. Onlar daha önce hiç söylenmemiş sözleri söylemiş, hiç yapılmamış şeyleri yapmış ve bu sayede varlıkları, insanlığa bıraktıkları miras, fani vücutlarından çok çok öteye geçmiştir. Bunlara Devrim Ustaları denir.
İçinde yaşadığı Kapitalist toplumun bütün mekanizmasını çözen, ortaya koyan ve bu hayvancıl düzenin nasıl ortadan kaldırılacağının kılavuzluğunu yapan Marks-Engels tek insanıdır devrimin ustaları. “Aslolan dünyayı değiştirmektir” diyerek, suya sabuna dokunmaz klasik felsefenin ölüm fermanını imzalayan, yerine Bilimcil Sosyalizmi kuran Marks-Engels’tir devrimin ustaları.
O iki kişilik tek insanın bilimini pratik hayatta ete kemiğe büründüren, dünyanın ilk işçi köylü devletini kuran Devrimler Kartalı Lenin’dir devrimin ustası. İnsan zihni, maddi dünyayı yansıtmakla kalmaz, onu değiştirir de prensibini emekçi milyonlar için biricik kurtuluş şiarı haline getiren Lenin’dir devrimin ustası.
Ve elbette ki Türkiye Devrimi’nin teorik ve pratik önderi Hikmet Kıvılcımlı’dır devrimin ustası. Kurtuluş Partililer’in Kıvılcımlı için kullandığı “Usta” tanımlaması boşuna değildir. Hepimizin çok iyi bildiği gibi Kıvılcımlı Usta, Marks-Engels insanının çözmeye ömürlerinin vefa etmediği meseleleri çözüme kavuşturmuş, Antika Tarihin üzerini kaplayan gizemli perdeyi kaldırmıştır. Ne önemi vardır bunun? Günümüzden yüzlerce, binlerce yıl önce yaşanmış, bitmiş olan Antika Tarih’in işleyiş kanunlarını bilmek ne işimize yarar?
Yoldaşlar;
Kıvılcımlı Usta’nın orijinalliği işte tam bu noktada karşımıza çıkar. O, 50 yıllık ömrünü verdiği Sosyalist Kavgada hiçbir zaman şabloncu olmamıştır. Yaşadığı dönemlerde, çevresindeki yüksek perdeden ahkâm kesen soytarılar gibi kolaycılığa kaçmamış, teorinin, Marks’tan, Engels’ten, Lenin’den cümleler cımbızlayarak eklektik biçimde bir araya gelen bir yamalı bohça olmadığının her zaman bilincinde olmuştur. Sımsıkı bir mantık bağıyla kavradığı Marksizmi kendi coğrafyasında güncellemiş, özgünleştirmiştir. Şaşaalı medeniyetlerin bütün ihtişamının Barbarın ilkel kılıcı karşısında nasıl tuzla buz olduğunu sistematik bir şekilde teorileştirir. Yepyeni, orijinal bir tarih tezini dünya insanlığına armağan eder. Peki, yine soralım; ne işimize yarar bu orijinal tez? Bu sorunun cevabını da devrimin Ustası’ndan, Kıvılcımlı’dan alalım. Şöyle diyordu Kıvılcımlı Usta Tarih Devrim Sosyalizm isimli anıt eserinde:
“Günümüze değin uzanmış bütün problemlerin: sebep-sonuç zincirlemesiyle nasıl tâ Protosümerlere dek dayanıp çıktığı dupduru anlaşılmadıkça, hiçbir somut (konkret) Tarih olayı gereği gibi aydınlanamıyordu.”
Gerçekten de Yoldaşlar, Kıvılcımlı Usta’nın bugünü anlamak için bir ön şart olarak gördüğü Antika Tarihin kavranması meselesi bugün de kendini yakıcı biçimde dayatmaktadır. Hepimizin çok iyi bildiği gibi gerçek bilim olan Marksizm ve onun düşünce-davranış metodu olan Diyalektik- Tarihçil Materyalizm, bir konunun doğru kavranılması için ön koşulun, olaylar ve durumlar arasında doğru, bilimcil bağlar kurmak olduğunu söyler.
Eğer bugün Kıvılcımlı’nın bu hazinesinden mahrum olsaydık, Türkiye’deki Şeriat tehlikesinin sınıfsal bir kökene dayandığını bilemezdik. Tarihin ilk egemen sınıfı olan Tefeci-Bezirgânlığın ülkemizde dipdiri ayakta olduğunu bilemezdik. Tayyipgiller eliyle gün be gün Ortaçağ karanlığına götürülen toplumumuzu anlayamaz, dolayısıyla bu duruma uygun bir strateji ve taktik belirleyemezdik. “Şeriat Ortaçağdır” diyemezdik belki de.
Eğer Kıvılcımlı Usta’nın bu hazinesinden mahrum kalsaydık ne Türkiye’deki Ordu meselesini doğru kavrayabilirdik, ne Ergenekon denilen CIA Operasyonunu bu kadar kısa sürede deşifre edebilirdik.
Eğer Kıvılcımlı Usta’nın bu mirasından mahrum kalsaydık, Türkiye’nin en önemli siyasi meselesi olan Kürt meselesinde bu kadar net bir bakış açısına sahip olamazdık. Bu teori sayesindedir ki bin yıldır bir arada yaşadığımız Kürt Halkının maddesini ve ruhiyatını çok iyi biliyor, etle tırnak gibi kaynaşmış Türk ve Kürt Ulusları için en iyi çözümün Türk-Kürt Demokratik Halk Cumhuriyeti olduğunu görüyor, gösteriyoruz.
Ne mutlu biz Kurtuluş Partililere ki Usta’mızın teorik birikimini daha da zenginleştirerek, tarihsel bir köprü misyonuyla bizlere ulaştıran Parti Önderliğimiz sayesinde bugün Türkiye’nin ve dünyanın en çetrefilli meselelerini dahi anında kavrıyor ve doğru adımlar atıyoruz.
Eneski Sosyalizmin biricik mirasçısı ve devamcısı olan hareketimiz, Kıvılcımlı Usta’dan devraldığı teorik miras sayesinde Usta’mızın bedence aramızdan ayrılmasından sonra da ülkemiz ve dünya meselelerini duruca, netçe görmekte, buna uygun politikalar belirlemektedir. Bu sayededir ki bir gün mutlaka gerçekleşecek olan Türkiye Devrimi’ni bizler, Usta’mızın düşünce oğulları ve kızları gerçekleştirecektir. Türkiye Devrimi’nin anahtarı Kıvılcımlı teorisi ve pratiğidir.
İşte budur bizim farkımız. Kurtuluş Partisi işte bu sayede kendi halklarına ihaneti devrimcilik zanneden Sevrci Soytarı Sahte Solcular gibi savrulmalar yaşamaz. İşte bu sayede hareketimiz, CIA’nın bütün tezlerine dört elle sarılma gaflet ve ihanetini göstermez. İşte bu sayede hareketimiz AB-D Emperyalistlerinin Yeni Sevr Planında onlara “umut kaynağı” olmaz. İşte bu sayede hareketimiz Kürt Meselesinde emperyalist çözümün taşeronluğunu yapmaz. Bu sayededir ki hareketimiz, Ortaçağcılarla el ele türbana özgürlük eylemleri yapmaz, Tayyipgiller’in akil adamlığına soyunan devrimci, demokrat maskeli zavallılara asla tolerans göstermez.
Peki Yoldaşlar, Kıvılcımlı Usta sadece teori demek midir? Kıvılcımlı Usta’yla ilgili söylenen sözlerde, eğer kahır dolu 50 yıllık Sosyalizm mücadelesinin pratiği eksik bırakılmışsa Kıvılcımlı Usta tam anlamıyla anlatılabilmiş olur mu?
Tabiî ki olmaz! Lenin bir konuşmasında “Teori gridir, dostlarım, yeşil ise yaşamın canlı pratiğinin rengidir”, demişti. Kıvılcımlı Usta için de aslolan kütüphane köşelerinde mat, donuk, cansız teori üretmek asla olmadı. O, doğanın yeşilliği kadar capcanlı bir pratik insanıydı. Mücadelesi sırasında görmediği işkence, çekmediği çile kalmadı. Ama Usta’mız bir an olsun proletarya disiplininden kopmadı. 22,5 yılını zindanlarda geçirdiği ömrünü bu davaya adamayı bir farklılık, bir fedakarlık olarak görmedi. Gerçek bir insanın, gerçek bir devrimcinin davranması gerektiği gibi davrandığını düşündü sadece.
Söylediğimiz gibi nice kanlı işkencelere, kovuşturmalara, mahpusluklara göğüs gerdi Usta’mız. Ama dayanılması, hazmedilmesi en zor şey belki de insan suretindeki dalkavukların yaptıkları ihanetti. Çapları Usta’mızla ne teorice ne pratikçe mücadele etmeye yetmeyen mücadele kaçkınlarının yaptıkları ihanetlere de göğüs gerdi Usta’mız.
Velhasıl gerçek bir insan, gerçek bir devrim ustasıydı Kıvılcımlı Usta. Ne mutlu bizlere ki Kıvılcımlı Usta’nın izinden yürüyoruz. Ne mutlu dünya insanlığına ki şu an huzurunda bulunduğumuz Kıvılcımlı Usta’nın teorik ve pratik mücadelesi kuşaktan kuşağa, nesilden nesle aktarılacak ve devrim o kuşakların ellerinde yeşerecek. Ve devrimin ustası asla ölmeyecek, unutulmayacak. Perulu devrimci şair Luis Nieto’nun söylediği gibi;
Ölmediler onlar, ölmezler ki
Bu yadsınmaz gerçeği bilmedi satılmışlar
Onlar bir atardamardı halkların yüreğinde
Gecelerde yıldız yıldız tutuşan.
Unutma söz etmek yok gözyaşlarından
Yaylar şimdi daha güçle gerildi
Yarın adına göğüs göğüs kuşandık gecede
Gecede en yenilmez güç bizde gönendi
Ölüler koştular ordu ordu dağlardan
Ölüler ansızın içimizde dirildi.
Selam olsun Türkiye Halklarının bağrından kopan yiğit Devrim Ustasına!
Selam olsun bedenini dünya halklarının kurtuluşuna adayan ölmez devrimcilere!
Ant olsun ki onların devrettikleri Devrimci Mücadele Bayrağını en yükseğe taşıyacağız!
Halkız, Haklıyız, Kazanacağız, zafer bizim olacak!”
Halkın Kurtuluş Partisi olarak, Usta’mız Hikmet Kıvılcımlı’nın bedence aramızdan ayrılışının 42’nci yıldönümünde O’nun mücadelesine layık olmaya tüm devrimci heyecanımızla söz veriyoruz!
Kızıl Savaş Bayrağı Hikmet Kıvılcımlı!
Kıvılcım’lı Yaşıyor, HKP Savaşıyor!
Halkız Haklıyız Kazanacağız!
Halkın Kurtuluş Partisi İstanbul İl Örgütü