Hızını alamayan Efkan Ala’dan Genel Başkanımız hakkında bir savcılık şikayeti daha:

efkan_alaEfkan Ala, hukuk maskeli eylemlerinle bizi haklı çıkarıyorsun!

Suriye Halkının kitlesel katliamlarla öldürülmesine, hayatta kalanların ise önemli bölümünün derbeder, perişan, yakınlarını yitirmiş şekilde göç yollarına düşmesine, minicik Aylan Bebek’lerin cansız bedenlerinin sahillerimize vurmasına sebep olan Emperyalist Haydutların Türkiye’deki İşbirlikçileri konumundaki AKP önde gelenlerine karşı pek çok suç duyurusu yapmış, HSYK’yi ele geçirerek Türkiye’de aleyhlerinde hiçbir soruşturma ve kovuşturma yürümemesini garantiye alan AKP’lileri, Suriye’ye karşı 3 farklı eylemleri için Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcılığına şikâyet etmiştik. Son şikâyetimiz OdaTv haber sitesinin ve Cumhuriyet gazetesinin ortaya çıkardığı yeni deliller ve AKP’li Yasin Aktay’ın itirafları üzerine MİT TIR’larıyla ÖSO ve IŞİD’e silah taşınmasına ilişkindi.

Dönemin İçişleri Bakanı olan Efkan Ala da, UCM’ye suç duyurusunda bulunduğumuz savaş suçluları arasında yer alıyordu. Evet, kendisine bu isnadı yapmıştık, keza isnadı bir Uluslararası Ceza Muhakemesi şikâyeti kapsamında ifade etmiştik. Yani iddialarımızı hukuk mücadelesine taşıyorduk.

Kendisi aleyhindeki başvurumuzu, Partimiz Genel Başkanı Nurullah Ankut aleyhinde “hakaret, iftira” suçlarından savcılığa şikâyet konusu yapan Efkan Ala’ya karşı şöyle seslenmiştik:

“Komşu ülkenin meşru hükümetine karşı, şekli de olsa bir Meclis kararı bile olmaksızın, illegal güçler eğiten, donatan, onlara yasadışı yollarla silah gönderenler hakkında tek bir işlem yapamayan Ankara Başsavcılığının, buna isyan eden, buna karşı ulusal ve uluslararası alanda siyasal ve hukuksal mücadele edenler hakkında soruşturma açmasına şaşırdık mı?

“HAYIR!.. Partimiz Genel Başkanı ve avukatlarımız, şayet Efkan Ala’nın savaş suçlusu olduğunu bizzat mahkemede ispat edebilirlerse, bu durumda kendisine karşı kullanılan bu söz ve nitelemeler asla hakaret olarak adlandırılamayacaktır. Ancak Efkan Ala’nın, bu iddiamızı ispata rıza göstermesi gereklidir… Kendine ve gücüne bu kadar güveniyorsan, gel senin savaş suçlusu olduğunu mahkemede ispat etmemize rıza göster. Savcılığa başvurundan sonra buna rıza göstermezsen, zaten haksızsın ve savaş suçlusu olduğunu zımnen ikrar ediyorsun demektir… Biz bugünkü hukuk düzeninizde, sizin düzeninizde bile hesaplaşmaya varız. Siz var mısınız?

“Korkmayın, korkunun ecele faydası yok!”

Efkan Ala, tavşanın suyunun suyunu çıkarmış, savcılık şikâyetine karşı bu beyanlarımızı da “iftira, hakaret ve TEHDİT”  suçlamalarıyla niteleyip, Genel Başkanımızı bir kez daha savcılığa vermiştir.

Efkan Ala’ya mükerreren sesleniyoruz: Sen devrimcileri tanımazsın, devrimci vicdan, devrimci onur nedir, bu kavramları da bilemezsin. Belki bu deklarasyonumuzdan, “acaba bunun da suyunu çıkarabilir miyim?” diye göz atarken bizden, tümüyle yabancı olduğun bizlerin dünyasından bir şeyler öğrenirsin.

Bizler, gerçek devrimciler, kimseye iftira atmayız. Gördüklerimizi, bildiklerimizi söyleriz. Sana da dedik, gel bizi yanılt, mahkemede beyanlarımızı ispat etmemize muvafakat et, mertçe, yüreklice tezlerimizi çatıştıralım. Yanlışsak zaten sen aklanırsın. Ama sen bu çağrımızı bile “tehdit” olarak algılamışsın… Yazık!

Şunu da açıklığa kavuşturalım; bizim tehdit gibi külhanbeyi tafralarıyla da ilgimiz olmaz, söz ve eylemlerimiz doğrudan hedefine gider. Oysa biraz hukuk bilgin varsa, tehdit, bir yıldırma/korkutma eylemi ile haksız bir talepte bulunmak, bir şeyi yapmaya ya da yapmamaya zorlamak suçudur. E, biz hangi haksız talepte bulunduk senden? Gel, sizin hukuk düzeninizin mahkemelerinde hukuken karşılaşalım, dedik. Allah aşkına, mahkeme hangimizden yana olur, binde bir ihtimalle çıkacak sürgün, ihraç korkusu yaşamayacak bir hâkim ihtimali dışında? Bak sana iltifat ediyoruz, mahkeme bizden değil, senden korkar, diyoruz. Ama sen bunu da tehdit olarak görürsün şimdi!

Peki, biz seni mahkemede sözlerimizi ispata rıza göstermeye çağırdık diye sen niye korkasın ki? Korkmadıysan nasıl tehdit suçu oluştu? Acaba psikanalitik bir yorumla, içinde bulunduğun ruh halinin suçlamasını mı yapıyorsun?

Bak bunları doğrudan yüzüne sormak için mahkemene gel diye davette bulunduk. E, bir yargı süreci başlatmak istemiyor musun? Bizatihi senin başlatmak istediğin yargı sürecine davet ettik diye, niye iftira atmış, hakaret etmiş, tehdit etmiş olalım seni?

Mahkemeleri küçük düşürmekle de suçlamışsın bizi. Bak buna gülerler işte! Sana mahkeme kararlarına saygı duymadığınızı, uymayacağınızı açıkça söylediğiniz onlarca olay sayarız. Son olarak bir mahkeme kararı hükmünde olan YSK kararını tanımadığınızı söyledi senin ceraim arkadaşların. Biz mi mahkemeleri küçük düşürüyoruz?!

“Korkunun ecele faydası yok” sözünde bir teşbih vardı, ama bunu da görememişsin. Biz hiçbir insanın siyasi suçları sebebiyle ölmesini istemeyiz, bu nedenle, tecavüz suçu dışında, idam cezasına da karşıyız. Burada ecel derken siyasi eceli, yani siyaseten, siyasi kişiliğinizin ölmesinden korkmayın demiştik aslında. “Hukuk düzeninde hesaplaşmaya var mısınız, korkmayın” diye geliyordu cümle. Ama bunu da tehdit olarak algılamışsınız. İçinde bulunduğunuz ruh haline üzüldük… Ama siyasi sonunuza üzülmeyeceğiz. Artık eminiz, siz bu ruh haliyle mahkemeye gelebilecek gibi görünmüyorsunuz. Şimdi bu davaya da gelin, mahkemede hukuken hesaplaşalım desek, buna da alınacaksınız. Sonra bir savcılık şikâyeti daha… Gelemediğiniz duruşmaların tutanakları arşivine gider bu süreç, biz bakar bakar onur duyarız duruşma tutanaklarındaki sözlerimizle ve bizden sonra, evlatlarımız da tarihleriyle, atalarıyla gurur duyar. Ama sizin için boş bir hatıra defteri olur, trajik olmaz mı?

Haydi Efkan Ala’yı anladık, siyasi hasmımız… Ama bizim beyanlarımızı sözde taahhüt edilmiş “eleştiri özgürlüğü”, “ifade özgürlüğü”, “etkili başvuru hakkı”, dahası “savunma hakkı” bağlamında bir an için bile değerlendirmeyen savcılar, Efkan Ala’nın bir sözüyle/yazısıyla bizi nasıl da hızlı “şüpheli” konumuna koyarlar?..

Bu iktidar yargısı tahakkümünün, bizatihi Demokrat Yargı Derneği mensubu hâkimlerce yayımlanmış “Türkiye’de Yargı Yoktur” isimli derleme kitaplarında “hâkim vasatı” dedikleri vasatlık olsa gerek.

Ancak belirtelim ki, şikâyetçinin suçlaması ve talepleri dışında hiçbir yetkisi olmayan, tümüyle buna bağlı yargılama yapan hâkimler (ya da savcılar diyelim), tarihen terk edilmiş itham sisteminde kalmıştır. Modern Ceza hukuku bir kolokyumdur (Toroslu-Feyzioğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 41-43). Suçlamayı yapan Efkan Ala’dır diye ithamcının iradesi altında kaybolmayın. Ceza Hukukçuluğu bu değil!

Savcılık şikâyetine konu olan önceki açıklamamızda dediğimiz gibi:

“Halkların bilincinde verilecek hüküm tarihen bellidir, mahkemelerinizden ne karar çıkarsa çıksın… Bunda hiçbir tereddüdümüz yok.” 29.09.2015

Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi

Print Friendly, PDF & Email