Halkın Kurtuluş Partisi Kadın-Çocuk Komitesi üyesi kadınlar olarak Ortaçağcı Abdurrahman Dilipak hakkında suç duyurusunda bulunduk

ABD-AB Emperyalistleri tarafından halkımızın başına musallat edilen AKP’giller iktidarında adeta bir kadın katliamı yaşanıyor ülkemizde! Eziliyor, sömürülüyor, horlanıyor; yetmiyor katlediliyor kadınlarımız!

Muğla’da Pınar Gültekin’in vahşice katledildiği gün öldürülen kadın sayısı 108 iken bugün 204’tür.

Yalnız kadınlarımız mı? Çocuk taciz-tecavüz ve cinayetleri ile hayvanlara yönelik şiddet ve katliamlar da dur durak bilmiyor. Ve şu anda belki bir yerlerde başka kadınlar da öldürülüyor, çocuklar, hayvanlar tecavüze uğruyor.

İşte tam da bu süreçte,  Yeni Akit gazetesi yazarı, tescilli Ortaçağcı Abdurrahman Dilipak’ın İstanbul Sözleşmesine sahip çıkan kadınlara, 27.07.2020 tarihli Yeni Akit gazetesinde ve internet sitesinde “fahişe” diyerek hakaret etmesine karşı HKP’li kadınlar olarak sessiz kalamazdık. Bu ağzı salyalı Ortaçağcı Dilipak, Yeni Akit Gazetesi’nin Haber Müdürü ve Genel Yayın Yönetmeni hakkında 05.08.2020 tarihinde İstanbul ve Adana’da suç duyurusunda bulunduk.

İstanbul’daki suç duyurumuzu, İstanbul Kadın-Çocuk Komitesi üyeleri Gülten Arabulan, Safiye Arslan ve Ayla Danacı yoldaşlarımız yaptılar. Suç duyurusu sırasında yapılan açıklamada şunlara yer verildi; “Ülkemizi kim hızlıca Ortaçağ karanlığına götürmek istiyorsa, kim kasasını hızlıca doldurmak istiyorsa, kim bunları yapanların yanında yer alıyorsa o siyasi fahişedir. Bunların adlarının pak olduğuna, adlarının ak olduğuna aldanmayalım. Bunların dilleri kirli, kalemleri kirli, zihinleri kirli. Hepiniz biliyorsunuz AKP iktidara geldiğinden bu yana kadın cinayetleri %1400 oranında arttı.

Açıklamanın devamında şunlar dile getirildi; “Bunların nedenini biliyoruz, “Bir seferde bir şey olmaz” diyen, “Kadına şiddet abartılıyor” diyen siyasi iktidar AKP’giller’in ta kendisidir. Bunların söylemleri katillere çanak tutuyor ama yağma yok. Biz Kurtuluş Partili Kadınlar onların karşısında dimdik duracağız. Onların söylemlerini aynen misliyle iade edeceğiz. Ülkemizin Ortaçağ’ın karanlığına sürüklenmesine izin vermeyeceğiz. Laikliği, Cumhuriyeti sonuna kadar savunacağız.

İstanbul Sözleşmesi için de yetmez diyoruz, belki kırıntı olarak kadınlarımıza hak veriyor ama bunları bile içlerine sindiremiyorlar. İstanbul Sözleşmesi yetmez, devrim olmadan, İşçi Sınıfımızın kurtuluşu olmadan kadının da kurtuluşu mümkün değildir. Bizler Kurtuluş Partili Kadınlar olarak, kadınların kurtuluşunu İşçi Sınıfının kurtuluşundan bağımsız olarak görmüyoruz. Bu nedenle kadınlarımıza sesleniyoruz, çocuklarımıza sesleniyoruz. Doğayı, insanları, hayvanları seven insanlara sesleniyoruz. Yan yana olalım, omuz omuza olalım ve bizleri bu Ortaçağ karanlığına sürüklemek isteyenlere karşı olalım. Örgütlenelim.”

Açıklamadan sonra suç duyurusu eylemi sonlandırıldı.

Adana’daki suç duyurusunu ise HKP Adana İl Yönetim Kurulu üyesi Ayşe Küçükosmanoğlu yaptı. Küçükosmanoğlu suç duyurusundan sonra yaptığı açıklamada; “Bugün burada Kurtuluş Partili Kadınlar olarak Adana Adliyesi’ne suç duyurusunda bulunmaya geldik. 27 Temmuz 2020’de kaleme aldığı bir yazı ile İstanbul Sözleşmesi’ni savunan tüm kadınları fahişe olarak niteleyen Abdurrahman Dilipak, Akit Gazetesi Genel Yayın Müdürü ve Akit Gazetesi Haber Müdürü hakkında suç duyurusunda bulunduk. Biz Kurtuluş Partili Kadınlar olarak gerçek çözümün Halkın İktidarı’nda olacağını düşünüyoruz” dedi.

Ardından bu inancın hayata geçmesi için her türlü mücadeleye hazır olduğumuzu, bu başvurunun da kararlılığımızın bir göstergesi olduğunu dile getirdi. Küçükosmanoğlu Yoldaş konuşmasını; “Ülkemizi Ortaçağ karanlığına götüren tüm anlayışlar, kadın cinayetleri son bulmalı. Çocuk ve hayvan istismarları yüreğimizi acıtmaya devam etmemeli. Bir gün mutlaka kadınların cinayete kurban gitmediği, çocukların ve hayvanların öldürülmediği, istismar edilmediği bir dünyayı Halkın İktidarı ile yaratacağız” diyerek sonlandırdı.

Bizler, Kurtuluş Partili kadınlar olarak başımıza gelen tüm bu felaketlerin sorumlusunun içinde yaşadığımız sınıflı toplum düzeni olduğunu biliyoruz. O nedenle bir kez daha halkımıza sesleniyoruz: İstanbul Sözleşmesi Yetmez, Devrim Olmadan Kadın Sorunu Çözülmez. Kadınlarımızın kurtuluşu ne erkek düşmanlığı yapan feminizmde, ne de kadınlarımızı toplumda köle durumuna düşüren,  cinayete ve şiddete kurban eden Ortaçağcı Gericiliktedir. Kadınlarımızın kurtuluşu İşçi Sınıfımızla beraber sosyalizmdedir.

5 Ağustos 2020

Kurtuluş Partili Kadınlar

Suç Duyurusu dilekçemiz aşağıda yer almaktadır:

 

İSTANBUL CUMHURİYET SAVCILIĞI’NA

SUÇ DUYURUSUNDA

BULUNAN                    :

ŞÜPHELİ                                     : 1) Abdurrahman Dilipak

2) İsmail Uğur (Akit Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni)

3)Faruk Erzen (Akit Gazetesi Haber Müdürü)

4)Soruşturma Sırasında Tespit Edilecek Failler

SUÇ                                : Hakaret (Tck  125), Kanunlara Uymamaya Tahrik Suçu (Tck 217), Halkı Kin Ve Düşmanlığa Tahrik (Tck 216) , Suç İşlemeye Tahrik Suçu  (Tck 214), Soruşturma Sırasında Tespit Edilecek Suçlar

SUÇ TARİHİ                               : 27.07.2020-04.08.2020 devam eden günler

AÇIKLAMALAR        :

  1. OLAY

Ülkemizde son yıllarda kadın cinayetleri, kadına, çocuğa ve hayvana yönelik şiddet olayları her geçen gün artmaktadır. Muğla’da Pınar Gültekin isimli genç bir kadının vahşice katledilmesinin ardından tepkiler çığ gibi büyümektedir. Sırf  o günden bugüne öldürülen kadın sayısını ele alsak bile rakamlar tüyler ürperticidir. Sırf 2020 yılında katledilen kadın sayısı 204’tür ki bu rakam Antisayaç isimli internet sitesinde sadece basında çıkan haberlere göre kadın cinayetlerini derleyen bir sitenin sayılarıdır. (http://anitsayac.com/) Gerçekte ise basına yansımayan çok sayıda cinayet ve şiddet olayları bu rakamın çok üstündedir. Şu anda bile belki bir yerlerde başka kadınlar da öldürülüyor, çocuklar, hayvanlar tecavüze uğruyor.

İşte böylesine hassas bir süreçte Abdurrahman Dilipak, 27.07.2020 tarihli ve AKP’nin papatyaları başlıklı Yeni Akit gazetesinde ve internet sitesinde yer alan yazısında:

AK Parti içindeki AKP’liler, FETÖ’nün zihniyet ikizi gibi davranıyorlar. Hem uluslararası fonlarla destekleniyorlar hem de kamu fonlarını kullanıyorlar. Malum “Yeşil Sermaye” de bunlara sponsor olabiliyor. Koç kadar, Sabancı kadar, Eczacıbaşı kadar bizim “Yeşil sermaye” davasına sadakat gösterip, bu fahişelere ve onların türevlerine karşı seslerini yükseltebilecekler mi? Konfeksiyoncu, gıda zinciri, finans kuruluşu, ses ver Türkiye! Ne bekliyorsunuz!

…. CEDAW darbeciler tarafından imzalandı. REFAHYOL döneminde olamazdı, çünkü tek başına iktidar değildik. Ve AK Parti. Büyük hayaller ve umutlarla çıkıldı yola. Bugün gelinen noktada neleri konuşuyoruz. Bakın, değil Ayasofya’yı açmak, Kıbrıs’ın tamamını da alsanız, Ege adalarını da alsanız, bu fitneyi durdurmadığınız takdirde büyüyen öfke ufkunuzu karartacaktır. Aile kaybedildikten sonra onun yerine koyabileceğiniz bir şey yok. Bakın Mescid-i Aksa’yı açsanız da bir şey değişmez. Açık iyi edersiniz de, helak kapılarını çaldığında Lut kavminin başında bir peygamber vardı ve mabed açıktı. Bugünkü başımızın belası aile ve aileyi tehdit eden fahşa! Bu sözleşmeler de bununla ilgili.” şeklinde ifadeler kullanmıştır.

Şüpheli bu yazıyla kalmamış 04.08.2020 tarihinde yayınlanan yazısızında; “Hem CEDAW, hem İstanbul sözleşmesi, hem Lanzarote bir işe yaramadığı gibi, yaranın daha da derinleşmesine sebeb olmuş. Cinayetlerin %85’ten fazlasının sebebi alkol. Taciz de öyle. Babayı evden uzaklaştıralım ama, alkolü değil!?. Kadın ölümlerinde %20’si daha önce şiddet görmüş. Erkekten erkeğe şiddette ölüm oranı %80. Bu o kadar tartışılmıyor. Cinsiyet üzerinden okumalar bazan gerçeği bir bütün olarak görmemizi ve çözüm üretmemizi engelliyor.

Erken evlilik, evden uzaklaştırma, kadının beyanının esas alınması, partner, nafaka, evlilik birliğinin kurulması, cinsiyet eşitliği, kadının beyanını esas alan düzenleme, birey tanımlaması, hakemliğin reddi gibi konularda mevzuat sorunun çözümüne yardımcı olmuyor, dahası yarayı daha da derinleştiriyor. Bu yapıda, fuhuş meşru hale getiriliyor ve korunmak isteniyor. Din ve ahlak, gelenek sanık sandalyesine oturtuluyor.

Bu yasayı da kaldırsanız, yerine doğru düzgün bir yasa çıkmazsa, yine sorun devam eder. Yasa da çıkarsanız, mevcut durum aile, okul, media, toplum, cemaat vakıfları, akademi hepsi birden bu alanda yeni bir çaba içine girmezse, sıkıntılar azalarak da olsa devam eder.”şeklinde ifadeler kullanmıştır.

Şüpheli daha önceki yazılarında İstanbul Sözleşmesi için “skandal” ifadelerini kullanmış, yeni yazılarında da aynı şekilde söz konusu Sözleşmelere ve bu sözleşmeleri savunanlara hakaret etmeye devam etmektedir.

HUKUKİ DURUM:

Abdurrahman Dilipak bu sözleri ile ve devam eden günlerde yaptığı açıklamalarla açıkça, kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen ve kadına, çocuğa, erkeğe şiddeti önlemede tam çözüm olamasa da önemli bir yere sahip olan ve Türkiye’nin çekince konulmaksızın ilk imzacısı olduğu Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ne sahip çıkan bütün kadınlara “fahişe” diyerek hakaret etmiştir.

Devamında ise kısa adı CEDAW olan Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesini “fahşa” olarak nitelemiş ve aileyi tehdit ettiği iddiasında bulunarak baş belası ilan etmiştir.

Bildiğimiz gibi son günlerde AKP yetkilileri de İstanbul Sözleşmesinden duydukları rahatsızlığı sık dile getirmektedirler. Eski AKP İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner, İstanbul Sözleşmesi’nin görüşüldüğü oturumda ‘evet’ oyu verdiği için çok pişman olduğunu ve “Evet” diyenlerin çoğunun neye oy verdiklerini bilmeden el kaldırdığını belirtmiştir. Ancak bir taraftan da AKP içindeki kadınlar bu duruma tepki göstermektedirler. Çünkü İstanbul Sözleşmesinin aile içi şiddeti önlemedeki rolünü en derinden yaşayarak bilmektedirler. Nitekim en çok şiddete, tecavüze uğrayan, katledilen kesim yine bu tabandaki kadın ve çocuklardır. Buna rağmen seslerini çıkartamamakta ve tepki gösterememektedirler. Bu nedenle bu suç duyurusunu bu haksızlıklara ses çıkartamayan, psikolojik, fiziksel, ekonomik, cinsel, şiddete uğrayan bütün kadın, çocuk ve erkekler adına veriyoruz.

1-) TC Anayasası’nın 90. Maddesi uyarınca usulüne uygun olarak yürürlüğe giren temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası anlaşmalar kanunlardan üstündür. Usulüne uygun olarak yürürlüğe giren ve temel hak ve özgürlüklere yönelik düzenlemeler içeren “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin kanun hükmünde olduğu ve kanunlarla çelişmesi halinde sözleşmelere üstünlük tanınacağı Anayasal düzenleme gereği açıktır.

2-) Şüpheli kanun hükmündeki sözleşme maddelerinin Aileleri tehdit ettiğini ifade ederek toplumu kanuna uymamaya sevk etmeye çalışmaktadır. Anılan ifadelerin Kanunlara Uymamaya Tahrik, Halkı Kin Ve Düşmanlığa Tahrik, Suç İşlemeye Tahrik suçunun unsurlarını taşıdığı açıktır. Suç basın yoluyla alenen işlenmiştir.

3-) Diğer  şüpheliler Akit Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni ve haber müdürü olarak suçun işlenmesine iştirak etmişlerdir.

HUKUKİ NEDENLER : TCK 216, 217, 214. maddeleri ve ilgili mevzuat.

HUKUKİ DELİLLER: Yeni Akit gazetesinin, 27.07.2020 tarihli, https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdurrahman-dilipak/akpnin-papatyalari-33008.html linkli yazısı, diğer deliller.

SONUÇ VE İSTEM                    : Yukarıda açıkladığımız ve Cumhuriyet savcılığınca re’sen araştırılacak sebeplerle, şüphelinin eylemlerine uyan Hakaret (TCK 125),  Kanunlara Uymamaya Tahrik Suçu (TCK 217), Halkı Kin Ve Düşmanlığa Tahrik (TCK 216) , Suç İşlemeye Tahrik Suçu  (TCK 214) diğer kanunlarda belirtilen suçlarından yargılanıp cezalandırılması amacıyla hakkında gerekli soruşturmanın yürütülerek Kamu Davası açılmasını talep ederim. 05/08/2020

                                                                            Suç Duyurusunda Bulunan                                                                                                         İmza: