HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ HALKIMIZIN ALINTERİNİ İSVİÇRE BANKALARINDA İSTİFLEYEN TAYYİP HAKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDU

HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ HALKIMIZIN ALINTERİNİ İSVİÇRE BANKALARINDA İSTİFLEYEN TAYYİP HAKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDU
        Yolsuzlukların kökünü kazıyacağız diyerek kandırdılar halkımızı. Yolsuzluklara bulandılar. Hırsızlığı önleyeceğiz dediler. 7 bin yıllık

 

 Tefeci-Bezirgan sınıfın temsilcisi olmanın verdiği tecrübeyle Kuvayı Milliye yadigarı kamu mallarını yeyim ettirdiler. Tayyipgillerin başı edindiği muazzam servetini de oğlunun düğünündeki takılardan sağladığını söylerek, halkımızla dalgasını geçti.
   ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Eric Edelman’a ait olduğu söylenen Wikileaks Belgeleri’nde ortaya çıktı ki servet, çoçuklarının düğün törenlerinde takılardan değil, halkımızın alınterinin çalınmasıyla edinilmiş.
     Wikileaks Belgeleri’ne göre Başbakan Tayyip’in İsviçre Bankaları’nda 8 ayrı hesabı bulunmaktadır. Tüpraş özelleştirmesinden doğrudan çıkar sağladığı ifade edilmektedir. Yine Tayyip’in yakın danışmanlarından özel kalemi Hikmet Balduk, Mücait Aslan ve Cüneyd Zapsu’nun komisyonculuk yaptığı ifade edilmektedir.
     
İşte tüm bu nedenlerle Kurtuluş Partili Hukukçular olarak Tayyip hakkında suç duyurusunda bulunduk. Suç duyurusunda bulunmadan önce Ankara Adliyesi Önünde saat 11.30da Ankara İl Örgütünün katılımıyla bir basın açıklamasında bulunduk. Basın açıklamasını Partimizin MK üyesi ve İzmir İl Örgütü Başkanı Av. Tacettin Çolak yaptı.. “Gün Gelecek Devran Dönecek Tayyipgiller Halka Hesap Verecek”, “Yolsuzluk Talan İşte Erdoğan”, “Erdoğan Mahkum Edilsin” sloganlarının atıldığı eylem, Kurtuluş Partili Avukatların suç duyurusunda bulunmasıyla sona erdirildi.
Suç duyurusu dilekçesi:
 
                       
 

ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA
 
                                                                                              Sor. No: 2010/3633
 
SORUŞTURMANIN GENİŞLETİLMESİ
TALEBİNDE BULUNAN: Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı
                                               Karanfil Sokak No:24/15 Kızılay/ANKARA
 
V E K İ L L E R İ……….: Av. Metin Bayar, Av. Sait Kıran, Av. Doğan Erkan, Av.Tacettin Çolak
                                               Necatibey Cad. Sezenler Sokak. No: 4/15 Sıhhıye/ANKARA
 
Ş Ü P H E L İ……………..: Recep Tayyip Erdoğan
                                                                                             
S U Ç………………………: Rüşvet (TCK m. 252), Suçtan Kaynaklanan Mal Varlığını Aklama
(TCK m. 282), Temel Ulusal Yararlar Aleyhine Kişisel Yarar Sağlama (TCK m. 305), 3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 4, 12, 13 vd. mad. muhalefet.
 
KONUSU………………….: Müvekkil parti adına daha evvel (03.12.2010 tarihinde) bulunduğumuz suç duyurusu yukarıda verilen hazırlık numarası ile görülmekte iken, suça konu olaylarla ilgili yeni gelişmeler üzerine ek beyanlarımızın sunulması, yeni delil ve tanıkların bildirilmesi ve soruşturmanın genişletilmesi talebimizdir.
 
ŞİKAYETLERİMİZ……..: I-Wikileaks belgelerinde, dönemin ABD Ankara Büyükelçisi Eric
                                   Edelman tarafından geçilen, şüpheli Tayyip Erdoğan’ın İsviçre Bankalarında 8 ayrı hesabının olduğu bilgisinin yayınlanmasından sonra; 03/12/2010 tarihinde müvekkil Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı adına tarafımızdan Başsavcılığınıza suç duyurusunda bulunulmuştu. Anılan suç duyurumuz 2010/3633 Soruşturma Nolu dosyada işlem görmektedir.
Bu suç duyurumuzda; “Yayınlanan belgeler arasında ülkemizle ilgili, özellikle iktidar partisi ve bu partinin mensubu bakanlar ve yöneticileriyle ilgili olarak önemli bilgiler de bulunmaktadır. Hemen her biri ayrı bir suç duyurusunun konusu olabilecek bu belgelerden sadece birisini, mutlaka hemen soruşturulması gereken bir olay olarak görüyor, halkımızın ve ülkemizin geleceğini çok yakından ilgilendirdiğine inandığımızdan bu suç duyurusunu yapıyoruz.” demiş idik. Bu suç duyurumuzdan sonra ortaya çıkan gelişmeler ve ilgili bakanın açıklamaları nedeniyle, iddialarımızın doğruluğu bir kez daha kanıtlandığından işbu soruşturmanın genişletilmesi talebinde bulunma zorunluluğu doğmuştur.
 
 II- Bilindiği gibi Wikileaks belgelerinde; ülkemizdeki siyasi iktidarın çeşitli yolsuzluklarından örnekler verilmiş ve “bu yolsuzluklar nedeniyle istifa eden bir bakandan” da söz edilmişti. Wikileaks tarafından yayınlanan bu bilgiden sonra, ilk dönem AKP Hükümetlerinde ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı görevini yürüten Abdüllatif Şener; belgelerde adı geçen bakanın kendisi olduğunu açıkladı. Kendisi ile gazeteciler görüşmüş ve bu görüşmeler günlük gazetelerde yayımlanmıştır. Anılan görüşme şu şekilde cereyan etmiştir:
 “Başbakan ve AKP sözcüleri, yolsuzluk iddialarına karşı çok saldırgan bir savunma taktiği izliyorlar. Ama suçlayan Abdüllatif Şener olduğu zaman süt dökmüş kediye dönüyorlar. Kimsenin çıtı çıkmıyor. Niye?
 
“Bu soruyu dün Abdüllatif Şener’in kendisine sordum.
“Belki beni kızdırmak istemiyorlardır” cevabını verdi.
“Şener, WikiLeaks belgelerinin diplomatik dedikodu diye hafife alınamayacağını, doğru dürüst bir hukuk devletinde savcıların tezkere yazıp Meclis’e göndermelerini gerektirecek önemde ihbarlar olduğunu söyledi.
“İktidarın özelleştirmelerle ilgili suçları ortadan kaldıran örtülü af düzenlemeleri yaptığını öne sürdü.
“İktidar zenginlerinin varlıkları yasallaştığı ve servetleri açığa çıktığı zaman TÜSİAD üyeleri onların yanında orta sınıfa dönecektir. Bu servetler ortaya çıkmadı. Orada burada saklanan var. Başka ülkelerde yatırımlar var” dedi. (Bkz. Güngör Mengi’nin 14 Aralık 2010 Vatan Gazetesi’ndeki yazısı.)
Abdullatif Şener’in Bursa’nın Mustafakemalpaşa İlçesi’ne bağlı Ovaazatlı Beldesi’nde yaptığı seçim konuşması da gazetelerde yayımlanmıştır. Bu konuşmada A. Şener;
“Yolsuzluk ihaleye fesat karıştırmak, görevi kötüye kullanmak gibi nedenlerle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve bakanlarla milletvekilleri hakkındaki dosyalara kimsenin dokunmadığını söyledi.
‘Hakkımda tek bir dokunulmazlık dosyası yoktu’ “Başbakan’ın 3 tane dosyası var. Vekiller bu dosyayı Meclis’te oylayabilirler mi?” diyen Abdüllatif Şener, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu hukuk düzeni ile kimse hesap soramaz. 16 yıl boyunca milletvekilliği yaptım. Benim de dokunulmazlığım vardı ve kimse benden de hesap soramıyordu.
‘Niye bıraktığımın cevabı Wikileaks belgelerinde’
“Hâlâ gittiğim yerlerde soruyorlar bana ‘Niye bıraktın?’ diye. Bu sorunun yanıtı, Wikileaks belgelerinde çıktı. Belgelerde ‘Hükümette o kadar çok yolsuzluk var ki bir bakan bıkıp usandı istifa etme noktasına geldi’ diyor. O bakanın kim olduğundan bahsetmiyor ama kim olduğu belli! ’Niye bıraktı?’ diye sorarlarsa ‘ABD, okyanus ötesinden öğrendi siz neden hala öğrenemediniz’ diye yanıt verin.” (Bkz. 5 Aralık 2010 tarihli gazeteler.)
 
III- Yukarıdaki alıntılardan da açıkça görüldüğü üzere, bir zamanlar AKP Hükümetlerinde çok önemli görevler almış, şüpheli Tayyip Erdoğan’ın en yakınında yeralmış bir eski bakanın tanık olduğu yolsuzluklar ve vurgunlara ilişkin söyledikleri, suç duyurumuzda belirttiğimiz ve Wikileaks belgelerinde yayınlanan Eric Edelman’ın bilgileriyle birebir örtüşmektedir. Bir başka anlatımla gerek Eric Edelman gerekse Abdüllatif Şener öyle sıradan insanlar değildir. Her ikisi de şüpheli ile çok yakın ilişkide bulunmuş ve ortaya attıkları yolsuzluk ve vurgun iddialarını bilebilecek durumda olan kişilerdir. Anlattıkları ya da verdikleri bilgiler birbiriyle uyum içindedir.
Esasen BU SÖZLERİN ve WİKİLEAKS BELGELERİNDEKİ BİLGİLERİN C. SAVCILIKLARINCA İHBAR KABUL EDİLEREK KENDİLİĞİNDEN SORUŞTURMA BAŞLATILMASI GEREKMEKTEYDİ. Bizler, şüphelinin siyasi konumuna rağmen bu cesareti gösterecek yurtsever savcıların varolduğuna  inanmak istiyor, ülkemize ve 75 milyon vatandaşımıza duyduğumuz sorumluğun bir gereği olarak, bu suçların soruşturulmasını bekliyoruz.
Şüpheli Tayyip Erdoğan, şu anda dokunulmazlık zırhının arkasına saklanarak, hiçbir hukuki kuralla kendisini bağlı hissetmemektedir. Oysa eğer bu ülke demokratik hukuk devleti ise ve hukukun üstünlüğünü ülkenin her yerinde ve her kurumunda egemen kılmak gerekiyorsa, İsmet Paşa’nın deyimiyle; “Bir memlekette namuslular da en az namussuzlar kadar cesur olmalıdır.”
 
IV- Şüphelinin Başbakanlık yaptığı AKP iktidarında; kimliği belirsiz ihbar telefonları ya da e-mailler nedeniyle gece yarısı operasyonlar yapılmış, AB ve ABD karşıtı, ilerici, yurtsever, laik Mustafa Kemalci her rütbeden asker (ordu/kuvvet komutanlığı yapmış olanlar dahil), aydın ve bilim insanlarının evleri-işyerleri aranmış ve bu insanlar azılı katillermiş gibi gözaltına alınmış ve tutuklanmışlardır. Bu kişiler hakkında binlerce sayfalık iddianameler yazılarak, haklarında açılan davalar yıllarca sürdürülerek hukuken bir koruma tedbiri olarak düzenlenen tutukluk, daha baştan cezaya dönüştürülmektedir.
Olayımızda ise şüpheli tarafından işlenen suç fiilleri, öyle kimliği belirsiz kişilerce değil kendisi ile birlikte yakın mesai arkadaşlığı yapanlar tarafından ortaya konmaktadır. Her iki kişi de sıradan insanlar değildir. Birisi (Eric Edelman) bizzat şüpheli T. Erdoğan tarafından; “stratejik müttefikimiz” diye kabul edilen ve kendisinin “Eşbaşkanıyım” dediği Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)’un mimarı bir
 
emperyalist ülkenin, ABD’nin Ankara büyükelçisidir. Diğeri ise gençlik yıllarından beri birlikte oldukları, 2001 yılında kurdukları AKP’nin ilk üç isminden birisi olarak bilinen ve bu partinin AB-D desteğiyle 6 ay sonra iktidara getirilmesinden sonra Başbakan Yardımcılığı görevini yürüten, adı Cumhurbaşkanlığı için de geçen bir “dava” arkadaşıdır. Özellikle ikincisinin; “İktidar zenginlerinin varlıkları yasallaştığı ve servetleri açığa çıktığı zaman TÜSİAD üyeleri onların yanında orta sınıfa dönecektir. Bu servetler ortaya çıkmadı. Orada burada saklanan var. Başka ülkelerde yatırımlar var.” şeklindeki iddiaları vurgunun boyutunu çok açık bir şekilde göstermektedir.
Burada bir noktaya da dikkat çekmek istiyoruz: Şüpheli T. Erdoğan, Wikileaks belgeleri ortaya çıkınca “bu belgelerdeki iddiaların açıklanmasını, en azından ABD’den ve İsviçre’den kanıtlarının istenmesini” talep eden herkese “suçlayanlar kanıtlarını göstermezse namerttir, alçaktır, şerefsizdir” gibi hakaretamiz sözlerle saldırırken, Abdüllatif Şener’in yukarıda örnekleri yazılı açık suçlamasına karşı sessiz kalmaktadır. Çünkü bu kişinin şüphelinin tüm kirli çamaşırlarını bildiği çok açıktır ve üstüne gidilirse filmin yanacağından korkmaktadır. Gerçi A. Şener de bildiklerini tüm detayları ile açıklamayarak siyasi hesaplar yapmaktadır, ama bu hesapların şüphelinin suçlarını ortadan kaldıramayacağı da ortadadır.
Bu nedenle, içinde tüyü bitmemiş yetimin hakkının da bulunduğu 75 milyonluk halkımızın rızkından aşırılan değerlerin ortaya çıkartılması için Sayın Savcılığınızın ivedilikle bu soruşturmayı başlatması ve gerek Eric Edelman gerekse Abdüllatif Şener’in bilgisine başvurarak şüpheli hakkında kamu davası açması gerekmektedir. Bu tarihsel sorumluluktan kaçınılamaz.
 
            V- Bir kez daha belirtelim ki, şüpheli Tayyip Erdoğan’ın siyasete girmeden önceki yaşam tarzı itibariyle bugünkü mal varlığına (servete) sahip olması siyasi nüfuzunu kullanmadan ve hukuk dışı ilişkiler içine girmeden mümkün değildir. Dolayısıyla şüphelinin, 3628 Sayılı Yasanın 4. maddesinde tanımlanan HAKSIZ MAL EDİNME suçunu işlediği ve GERÇEĞE AYKIRI MAL BEYANINDA BULUNDUĞU sabittir. Bu nedenle şüphelinin bu fiilleri 3628 Sayılı MAL BİLDİRİMİNDE BULUNULMASI, RÜŞVET VE YOLSUZLUKLARLA MÜCADELE KANUNU kapsamında değerlendirilmelidir.
            Ayrıca şüphelinin bu fiilleri; TCK’nin; Rüşvet’i düzenleyen 252. maddesi, Suçtan Kaynaklanan Mal Varlığını Aklama’yı düzenleyen 282. maddesi ve Temel Ulusal Yararlar Aleyhine Kişisel Yarar Sağlama’yı düzenleyen 305. maddesi kapsamında değerlendirilmelidir.
 
SONUÇ ve İSTEM.: Yukarıda açıklanan nedenlerle, soruşturmanın genişletilmesi talebimizin kabulüyle;
                         1- Sayın Savcılığınızın elinde işlem görmekte olan 2010/3633 Soruşturma Nolu dosyadaki Suç Duyurumuzdaki önceki beyanlarımız da dikkate alınarak, şüpheli Tayyip Erdoğan hakkında gerekli soruşturmanın yapılmasına, özellikle Eric Edelman tarafından ortaya atılan şüphelinin İsviçre Bankalarındaki sekiz ayrı hesabının bulunup bulunmadığının, bulunmakta ise bu hesapları kimler tarafından açtırıldığının İsviçre Devletinden sorulmasına,
                        2- Ayrıca televizyonlarda yayınlanan ses kayıtlarına göre şüphelinin; “20-25 gönder” dediği Remzi Gür’ün de şüphelinin bu haksız servetinin gizli kasası olduğu yönünde kuvvetli suç şüphesi bulunduğundan adı geçen Remzi Gür’ün de İsviçre Bankalarında hesaplarının bulunup bulunmadığının sorulmasına,
                        3- Yine “İktidar zenginlerinin varlıkları yasallaştığı ve servetleri açığa çıktığı zaman TÜSİAD üyeleri onların yanında orta sınıfa dönecektir. Bu servetler ortaya çıkmadı. Orada burada saklanan var. Başka ülkelerde yatırımlar var” diyen Abdüllatif Şener’in tanık sıfatıyla dinlenerek şüphelinin Başbakanlık nüfuzunu kullanarak elde ettiği haksız servetin kaynağı araştırılarak hakkında yukarıda belirtilen sevk maddeleri gereğince cezalandırılması için KAMU DAVASI açılmasına karar verilmesini müvekkil parti adına vekâleten saygıyla dileriz. 21/12/2010
 
         Suç Duyurusunda Bulunan
            Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı
V e k i l l e r 
Av. Metin BAYYAR               Av. Sait KIRAN         
Av. Doğan ERKAN        Av. Tacettin ÇOLAK
Print Friendly, PDF & Email