Halkçı Hukukçular: İSPARK Yolsuzluğunda “ihale” yine işçilere kaldı!

Ülkemizdeki en büyük yolsuzluk iddialarından olan “İSPARK yolsuzluğu” soruşturmasında; başta İstanbul Eski Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere atılı suçlardan ilgililer hakkında İstanbul C. Başsavcılığına 2018/124863 Soruşturma Numarasıyla yapmış olduğumuz suç duyurusuna karşılık Başsavcılık; o dönem İSPARK Genel Müdürü olan Nurettin Korkut, İSPARK’tan sorumlu İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan Yardımcıları, Daire Başkanları, İSPARK Yönetim Kurulu Üyeleri, İBB Mali Denetçileri, İSPARK Mali Denetçileri ve Yeminli Müşavirleri hakkında Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar verdi.

Kararın gerekçesi, özetle daha önce menfaat temin ettiği iddia edilen 24 personel hakkında soruşturmanın devam ettiği, İSPARK A.Ş’nin bu soruşturma dosyasından önce personelleriyle ilgili suç duyurusunda bulunduğu, ve şüphelilerin üzerine atılı denetim görevini ihmal suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı, şüphelilerin suç işlediklerine dair somut delillerin bulunmadığıdır. Bu karara karşı Halkçı Hukukçular olarak itiraz ettik.

Ayrıca Başsavcılık Eski İBB Başkanı Kadir Topbaş ile ilgili soruşturma izni istemiş ancak İçişleri Bakanlığı tarafından bu izin verilmemiştir. Bu karara karşı da Danıştay’da dava açmış bulunmaktayız.

Bu yolsuzlukta da üst kamu görevlileri görmezden gelinerek ihale yine işçilere kalmıştır! Fakat bu durum şaşırtıcı değildir. Çünkü Yargı AKP’nin hukuk bürosuna dönüşmüştür. AKP’li vurguncuları sorgulayacak, yargılayacak cesareti kalmamıştır ne yazık ki!

Onlar cesaret edemese de HKP’nin Halkçı Hukukçuları yolsuzlukların, vurgunların, hırsızlıkların peşini bırakmamaktadır ve bırakmayacaktır! Şimdilik bunları yargılayacak hukukçu bulunamasa da dosyaları birikmektedir. Elbet bu devran böyle sürmeyecektir! Onların da yargılanacakları, cezalarını bulacakları günler gelecektir. İşte o zaman Halkın Adaletinden kaçamayacaklardır! 09.10.2018

 Davamız Halkın Kurtuluş Davasıdır!

Halkçı Hukukçular

 

Halkçı Hukukçular’ın Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar üzerine yaptıkları itirazın dilekçesi aşağıdadır:

İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA

Dosya No: 2018/124863

Karar No:2018/68555

Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair

Karara İtiraz Eden : HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ

Vekilleri          : Av. Metin BAYYAR, Av. Ayhan ERKAN,Av. Ali Serdar ÇINGI, Av. Tacettin ÇOLAK,Av. Azime Ayça OKUR, Av. Halil AĞIRGÖL,Av. Pınar AKBİNA,     Av. Doğan ERKAN

Atatürk Bulvarı Emlak Bankası Blokları B Blok K:4 D:16

Fatih/İstanbul

Konusu                   : İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 21.09.2018 tarih, 2018/124863 sayılı “Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair” kararına itirazımızın sunulmasıyla, kararın kaldırılarak şüpheliler hakkında iddianame hazırlanması ve cezalandırılmaları talebidir.

Dosya içeriğinden de anlaşılacağı gibi, başta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere atılı suçlardan ilgililer hakkında İstanbul C. Başsavcılığına 2016/97457 Soruşturma Numarasıyla yapmış olduğumuz suç duyurusunda, Başsavcılık İçişleri Bakanlığı’ndan soruşturma izni istemiş ancak Bakanlık “Eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Kadir Topbaş’ın fail-fiil ilişkisi açısından doğrudan bir illiyet bağı kurulamadığı..”ndan bahisle hakkında, soruşturma izni vermemiştir.

Bugüne kadar olan iddia ve beyanlarımızı tekrar etmekle birlikte bazı hususların açığa çıkartılması zarureti doğmuştur:

İstanbul Otopark İşletmeleri Tic. A.Ş (İSPARK) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın en önemli şirketlerinden birisidir.

İSPARK’ın (İstanbul Otopark İşletmeleri Tic. AŞ) kuruluş amacı web sayfalarında “İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait açık, katlı ve yol üstü otoparkları devralıp, tek elden ve sistemli bir şekilde yönetip işletmektir. Kentli olma ve park etme kültürünü yerleştirmek ve “Güvenle Park, Güler yüzle Hizmet” sloganıyla hizmet etmektir. Şehir içi trafik yoğunluğunun azaltılmasına katkı sağlamak için projeler üreten İSPARK, yeni yapılacak otoparkların nereye yapılacağını stratejik olarak belirlemek ve ağırlıklı olarak yeraltı veya katlı otoparklar yapmak için çalışmaktadır.” şeklinde tarif edilmektedir.

(http://ispark.istanbul/ispark-hakkinda/) ( E.T:01.07.2017)

Geçtiğimiz günlerde yazılı ve görsel medyada çıkan haberlerde İSPARK’da büyük yolsuzluk olduğu, 2017 yılı Mayıs ayında yapılan soruşturmalar neticesinde 21 işçinin işine son verildiği, işe son verirken özellikle sendikalarına da bilgi verildiği haberleriyle birlikte, yolsuzluğun büyük çapta olduğu bu nedenle TBMM’de konu ile ilgili soru önergesi verildiği gibi haberler gündemden düşmedi. Farklı haber sitelerinden örnekler aşağıda verilmiştir. Haberlerin veriliş şekline göre; yolsuzluğun boyutu 21 işçinin 819.000,00 TL’yi (sekizyüz ondokuz bin TL) güveni kötüye kullanarak kendi hesaplarına geçirdikleri kimine göre de 90.000.000,00 TL (Doksan milyon TL)’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve diğer yöneticilerin bilgisi dahilinde zimmete geçirildiğinden bahsedilmektedir.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/770830/iSPARK_vurgun_hatti.html

https://www.sondakika.com/ispark/

http://www.habererk.com/gundem/ispark-ta-buyuk-yolsuzluk-h34595.html

http://odatv.com/ispark-vurgunu-2906171200.html

http://www.haber27.com/akpnin-yolsuzluk-batagi-buyuyor-158191h.htm

İSPARK tarafından yapılan basın açıklamasında; “İSPARK (İstanbul Otopark İşletmeleri Tic. A.Ş) “İstanbul genelinde 250 civarında cadde ve sokakta, 227 noktada açık ve katlı otoparklar ile hizmet sunmaktadır. Toplamda 1700 personel müşterilerden para tahsilâtı yapmaktadır. Bu personellerin tamamı günlük olarak denetime tabi tutulmaktadır. Yapılan denetimlerde 21 personelin online çalışan cihazların teknik müdahale ile GPRS bağlantılarını kestikleri tespit edilmiştir. Söz konusu 21 personelin iş akitleri feshedilmiştir. Teknik incelemeler sonucu personelin suiistimal ettiği rakam 819 bin TL´dir. Personelin silmeye çalıştığı tüm veriler merkezi veri tabanında kayıtlıdır. Şirketin uğradığı zararın tamamı ilgili şahıslardan dava yoluyla tahsil edilecektir” denilmiştir.

http://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/isparktan-usulsuzluk-aciklamasi-1913480/

İşçilerin kullandığı cihazların teknik müdahale ile GPRS bağlantıları kesilerek zarara uğrattıklarından bahsedilse de yukarıda belirttiğimiz haberlerde işçilerin kullandıkları cihazların GPRS bağlantısı olmadan çalışanlarının da olduğu bu nedenle ayrıca GPRS bağlantısını kesmeye gerek olmadığı belirtilmektedir. (Haberlerde genellikle online-offline diye geçmektedir)

Yani şüpheli şirket yöneticileri suçluluk telaşıyla, organize bir şekilde gerçekleştirdikleri vurgunu gariban işçilere yıkmak istemektedirler. İşçilerin işten çıkartıldıkları yetmiyormuş gibi, bir de sözde “şirketin uğradığı zarar dava yoluyla işçilerden tahsil edilecek”miş.

Bu, açıkça kendilerinin işlediği devasa boyutlardaki vurgunu gizlemek amacıyla gariban işçilere atf-ı cürümde bulunma, yani suç atma eylemidir.  

Zira İşçilerin Kullandığı Cihazlar; el terminali olup, araç bilgisi, otoparka giriş, çıkış ve ücretleri göstermektedir. Her elektronik alet gibi bu cihazlarında bir beyni vardır. Bu cihazların beynine yazılım yolu ile yüklenen bilgilerin denetimi online ya da GPRS bağlantısı olanlarda hemen ayrı bir beyne; yani bu el cihazlarının bağlantılı olduğu ana bilgisayara anında işçinin girdiği bilgileri aktarmaktadır. Online olmayan ya da GPRS bağlantısı olmayanlarda (offline) ise el cihazının ana bilgisayara ya da bağlı başka bir bilgisayara bağlanması ile bilgi akışı sağlanmaktadır. Böylece işçinin kullandığı el terminali ile ana bilgisayar eşleştirilmektedir. Burada beyinler arası bir transfer söz konusudur. Bilişim hukukunun ana felsefelerinden biri de budur. Fizikte; enerji nasıl kaybolmazsa bilişim alanında da beyindeki bilgiler beyin ortadan kaldırılmadıkça kaybolmaz.

Çalışan işçilerin yazılım konusunda veya el cihazının beyni konusunda teknik bilgiye sahip olması gerekir. İşe alınan işçilerin niteliği “İşçilerin İstihdam için 30 yaşını geçmemiş, lise mezunu gençleri tercih ediyoruz. Mülakat ve yazılı sınavlardan geçiriyoruz. 80 saat eğitim veriyoruz. Alanında uzman ya da akademisyenlerin girdiği derslerde; büyükşehirde yaşama, şehirli olma bilinci, adab-ı muaşeret kuralları, parklamanın trafiğe olan etkisi, Avrupa ve dünyadaki parklama örnekleri, yol yardımı, iletişim, kurumsallık, büyükşehir personeli olmanın getirdiği sorumluluklar, karayolları gibi konular hakkında bilgiler veriliyor.” İSPARK Genel Müdürü işçilerin niteliğini bu şekilde açıklarken saydıklarının arasında hem nitelik olarak hem de verilen eğitim olarak bilişim tekniğinden bahsetmemektedir. Dolayısıyla el terminalini kullanan işçilerin el terminali ile ilgili teknik bilgi sahibi olmadıkları ortadadır. http://www.ntv.com.tr/ekonomi/otopark-fisleriniz-nereye-gidiyor

jFX9_KonFkGTetPfo2SOAQ (E.T 01.07.2017) .

Bu nedenle 21 tane işçiye atılan suç teknik olarak mümkün değildir. Başka bir anlatımla bu işçilerin, kullandıkları el terminali ile kendilerine yöneltilen suçu işlemeleri bilişim teknolojisi gereği de mümkün değildir. Sadece mesai bitiminde el terminalini işyerine teslim ettiklerinde amirleri ya da şefleri tarafından el terminalleri ana bilgisayara bağlandığı an bütün bilgiler ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla işçilerin günlerce yolsuzluk yapmaları diye bir şey olması işyerinde kurulu bulunan sistem gereği de mümkün değil.

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/771463/Bu_vurgun_bizi_asar.html (E:T:02.07.2017) sitesindeki haberde de görüleceği üzere işçiler bizim bu tespitimizi kendilerince açıklamaya çalışmışlardır:

İSPARK’ın (İstanbul Otopark İşletmeleri Tic. AŞ) ‘suistimal yaptığı’ gerekçesiyle işten çıkarttığı 21 otopark görevlisinin arasında bulunan isimler, haberimizin ardından kurumun yolsuzluk miktarı olarak açıkladığı “819 bin TL’yi” komik buldu. “Bizim yaptığımız işlemlerin aynısının fazlasını içeride yapabiliyorlar. Benim haberim olmadan cihaza araç girişi, araç çıkışı, fiş keser, fiş çıkarır, borca gönderir. Her şeyi yapabilirler” diyerek İSPARK yönetimini hedef alan işten çıkartılan İSPARK görevlileri, “Biz de AK Partiliyiz. İster istemez AK Partili olmak zorundayız zaten bu kurumda. Siyasi bir kurum. Yolsuzluğu Başbakanlığa, Cumhurbaşkanlığı’na, BİMER’e hepsine yazdık. Şimdi personele yıkmaya çalışıyorlar. Hiçbiri dikkate almadı. 2 müdürün yerini değiştirdin. 21 tane adamı çıkarttın. Olayın üzerini kapattın. Bilgi işlemden müdahale edildi. İçeriden müdahaleyle bu işleri saha personeline yıktılar. Siz teknik servisin bildiği bir şifreyi kırmışsınız diyorlar. Biz bu şifreyi kırdıysak siz neredeydiniz? Bize 16 haneli bir şifreden bahsediyorlar. Biz bunu nasıl kıracağız? Biz hacker mıyız” diye sordular.

İSPARK 2005 yılında kurulduğunda ana sermaye 250.000,00 TL (iki yüz elli bin TL)’dır. 2009 yılına gelindiğinde ana sermaye 2.750.000,00 TL (iki milyon yedi yüz elli bin TL) olmuş, 2013 yılına gelindiğinde 19.850.000,00 TL (ondokuz milyon sekizyüz ellibin TL) olmuştur. Sermaye artışına bakınca çok karlı bir alan olduğu gözükmektedir. İspark’ın kendi verilerinden gelir tabloları ve bilançoları incelendiğinde:

2014 yılında yapmış olduğu ciro : 199.303.852,29 TL olduğu,

2014 yılında satış maliyetinin    : 174.125.146,29 TL olduğu,

2014 yılında faiz gelirleri          :         528.300,65 TL    

(http://ispark.istanbul/wp-content/uploads/2014/06/ispark-2014-Gelir-Tablosu.pdf) (E.T:02.07.2017)

2015 yılında yapmış olduğu ciro : 233.110.627,58 TL olduğu,

2015 yılında satış maliyetinin       : 204.016.684,48 TL olduğu,

2015 yılında faiz gelirleri             :       564.856,82 TL

(http://ispark.istanbul/mali-tablolar/) (E.T: 02.07.2017, bu sayfa da bilginin verilişi hatalı)

2016 yılında yapmış olduğu ciro : 271.442.946,81 olduğu,

2016 yılında satış maliyetinin     : 235.565.133,19 TL olduğu,

2016 yılında faiz gelirleri             :       979.063,33 TL

(http://ispark.istanbul/wp-content/uploads/2015/12/2016-gelir-tablosu.pdf) (E.T:02.07.2017)

Rakamlar incelendiğinde hiçbir maliyeti olmayan sürekli satış yapan ve cirosunu artıran bu şirketin satış maliyeti adı altında her geçen gün yükselen satış giderleri göze çarpmaktadır.

İSPARK’ın asıl iştigal konusu otopark işletmeciliğidir. Dilekçemize başlarken şirketin amacından bahsettik. İSPARK hizmet sektöründe faaliyet gösteren bir şirket. Kuruluş amacı ve yöntemi nedeni ile KAMU HİZMETİ sunan bir şirket.

İstanbul’da çoğunlukla yolları kiraya veriyor. Buradaki maliyeti sadece çalıştırdığı elemanın maliyetidir. Eleman gideri dışında bir maliyeti söz konusu değildir.

Yeni yapılan, yeraltı, yerüstü kapalı otoparklara ilişkin denetime elverişli maliyet bilgisi söz konusu değildir. Kaldı ki buradaki maliyet Belediye’nin olanakları içerisinde çözülüp İSPARK’a kullanıma verildiği için söz konusu bile değildir.

Yukarıda rakamlar incelendiğinde bu kadar yüksek ciroların bankalardan getirdiği faiz getirileri çok gülünç kalmaktadır. Devlet bankası olan Ziraat Bankasının günlük faiz getirisinden hesap yapıldığında bu cironun günlük getirisi 400.000, 00 TL civarındadır. Hadi hesaplama hataları yanlış yaptık falan diyelim, günlük 100.000,00 TL üzerinden hesaplama yapılsa bile ortaya uçuk kaçık rakamlar çıkıyor. Böyle olunca da yolsuzluğun boyutu hayal bile edilemiyor.

Ne diyordu İSPARK Genel Müdürü? “HER FİŞİN BİR ANATOMİSİ VAR. 
Park bedellerinin tamamını Büyükşehir Belediyesi mi alıyor?

Her kesilen fişin yüzde 25’i Büyükşehir Belediyesi’ne gidiyor. O da yarısını ilçe belediyelerine dağıtıyor. Yüzde 18’si KDV, yüzde 20’si Kurumlar vergisi, personelin stopajı, sigorta primi gibi kesintiler devlete gidiyor. Personelin maaşı (kayıt içi) ödeniyor. Geriye kalan kısımla ise yeni otoparklar yapılıyor. Yani İstanbulluların vermiş olduğu parklanma bedeli, tekrar geriye dönüş yapılıyor”muş.

http://www.ntv.com.tr/ekonomi/otopark-fisleriniz-nereye-gidiyor,jFX9_KonFkGTetPfo2SOAQ

Şüpheliler tarafından organize bir şekilde yapılan bu yolsuzlukla devleti de açık ve seçik dolandırdıkları, vergi kaçırdıkları böylece ortaya çıkmaktadır. Basında ikinci AKBİL yolsuzluğu diye verilmesi boşuna değildir.

Verilen şu tevil yollu ikrar niteliğindeki beyanatlar, suçluluklarını göstermekte olup yapılan yolsuzlukların üstünü örtmeye yöneliktir;

İSPARK Genel Müdürü Nurettin Korkut, İSPARK’ın zarar ettiğine dair iddialara ilişkin açıklama yaptı.

İSPARK Genel Müdürü Nurettin Korkut, “zarar etti” iddialarına ilişkin yaptığı açıklamada “İSPARK’ın zarar ettiği iddiası asılsızdır, 2015 yılında şirketimiz 938 Bin Lira kar açıklamıştır” dedi. Korkut açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “İSPARK kar değil hizmet öncelikli bir kuruluştur. Şirketimiz faaliyete başladığı 2005 yılından bugüne kadar hiç zarar etmemiştir. 2560 personeliyle hizmet veren İSPARK, İstanbul’u niteliksiz işletmecilerden temizlemiş ve halkın güvenini kazanmıştır. “Güvenle park, güleryüzle hizmet” sloganıyla faaliyet gösteren İSPARK, zarar ettiği iddia edilen 2015 yılında 938 Bin Lira kar açıklamıştır” ifadelerini kullandı.

http://www.liderhaber.org/isparktan-iddialara-yalanlama-geldi-78687h.htm

Şüpheli şirket yöneticileri neden bu şekilde beyanat veriyorlar? Soruşturmanın önünün açılması için ona da değinmekte fayda var;

2005 yılında İSPARK kurulduğunda yönetim kurulu başkanı 3.500,00 TL, yönetim kurulu üyeleri 2.000,00 TL, denetçiler 1.500,00 TL aylık maaş alıyorlardı. Bugün ise yönetim kurulu başkanın 8.150,00 TL maaş almakta, yönetim kurulu üyeleri ise 4.460,00 TL maaş almaktadır. Ayrıca bu kişilerin çoğunluğunun belediyenin başka iştiraklerinde de yönetimde bulundukları düşünüldüğünde İstanbul Büyükşehir Belediyesi tam bir arpalık durumuna düşürülmüştür. Öyle ki; sadece İSPARK da yönetim kurulunda 19 kişi yer almaktadır.

Yaptığımız bu değerlendirmeler İSPARK’ın Ticaret Sicil Müdürlüğüne bildirdiği resmi veriler ve kendi web sayfasında yayınladığı resmi bilgilerin yorumundan ibarettir. Resmi verilerin ışığında göz göre göre yapılan bir yolsuzluk söz konusudur. Biz sadece faiz getirisini örnek olarak sunduk.

Yukarıda anlatılanlardan da görüldüğü gibi, HAKKIYLA yapılacak incelemelerde YILIN DEĞİL YÜZYILIN YOLSUZLUĞU ortaya serilecektir. Başta İstanbul Eski Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş olmak üzere gerek Belediye gerekse İSPARK bürokratlarının hakkında detaylı bir inceleme ve araştırma yapılmasını; İSPARK’ı denetleyen bağımlı, bağımsız denetçi firmalar ile yeminli mali müşavirlerinin soruşturma kapsamına alınarak kamunun parasını iç edenlerin bu iç etmeyi perdelemek için işçilere suç atanların soruşturulması zorunluluğu doğmuştur.

Müvekkil Parti başta şüpheli Eski Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere zaman zaman yolsuzluktan savcılığa suç duyurularında bulunmaktadır. Somut olay anlatımı olması ve haberin gerçek olma özelliği nedenleriyle ilgili iddia gerçeklik değerini korumaktadır.

Ayrıca DANIŞTAY 1. DAİRESİ’NİN 16.09.2015 2015/218 E 2015/1236 K., müvekkil partiye vekaleten yaptığımız bir benzer “işleme koymama” itirazımız sonucunda verdiği karar emsal ve yol göstericidir:

“…İLGİLİLER HAKKINDAKİ İDDİALARLA İLGİLİ OLARAK BİR SORUŞTURMACI ATANMAKSIZIN, BİR RAPOR HAZIRLANMAKSIZIN…” verilen karar hukuka aykırı bulunmuştur.

Bu suç duyurumuz ile ilgili de eski Büyükşehir Belediye Başkanı ve sorumlu diğer kamu görevlileri ile ilgili soruşturma izni verilmemiştir ve bu karara karşı da Danıştay’da dava açmış bulunmaktayız.

Sayın Başsavcılık yaptığımız suç duyurusuna karşı bizce siyasi baskının da etkisi ile davranarak suç duyurumuza karşılık İşlemden Kaldırma kararı vermiştir.

CMK Madde 160/1 uyarınca “Cumhuriyet savcısı, kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen İŞİN GERÇEĞİNİ araştırmaya başlar”

Siyasilerin konu hakkındaki açıklamalarını ve gerçek dışı spekülatif beyanlarını “veri kabul ederek” işin gerçeği (maddi hakikat) araştırması yapmaktan kaçınılamaz. Bunun ötesine geçip, siyasi yorumla “suç yoktur”, diyemez.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 161/1 fıkrası uyarınca “Cumhuriyet Savcısı her türlü araştırmayı yapabilir; yukarıdaki maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir.”

Özetle, savcı tüm bu araştırmaları yapmak, bilgi ve belgeleri toplamak zorundadır. Dahası, suçlananların ya da suçlananlarla bağlantılı olanların kamu görevlisi olması, suçlamalardan bağışık olmak bir yana; Cumhuriyet savcılarına suçlamayla ilgili bilgi ve belgeleri temin etmek görevi yüklemektedir.

Ayrıca “Meclis soruşturması: Anayasanın 105 ve İçtüzüğün 107 ve 108. maddelerinde düzenlenen Meclis soruşturması ise, Meclis Araştırmasından farklı olup burada cezai açıdan bir itham söz konusudur. Bir ihbar üzerine veya bir meclis araştırması sırasında veya başka herhangi bir yoldan başbakanın veya bakanların sorumluluğu yönünde bir düşünce belirmiş olabilir

Yürütülen bir idari soruşturma sırasında idari makamlarca, hazırlık soruşturması sırasında ise savcılıkça bakanların cezai sorumluluğuna ilişkin kanaat oluşması, bulgulara ulaşılması halinde hazırlanan raporlar ve eki dosyalar Anayasanın 100. maddesine göre işlem yapılmak üzere bağlı bulundukları Bakanlık, oradan da Başbakanlık aracılığıyla bilgi için TBMM Başkanlığına iletilmektedir. TBMM Başkanlığınca, Anayasanın 100. maddesi gereğince Meclis Soruşturması önergesinin sadece milletvekilleri tarafından 55 imza ile verilebileceği, böyle bir önerge olmadan. TBMM başkanlığının söz konusu dosya ile ilgili olarak Meclis Soruşturmasına ilişkin bir işlemi re”sen yürütmesi mümkün bulunmaması nedeniyle, konunun Genel Kurula sunularak dosyanın milletvekillerinin tetkik ve takdirlerine açılmasının uygun mütalaa edildiği, konuya ilişkin Başbakanlık tezkeresi okutulup Genel Kurulun bilgisine sunulduktan sonra Başkanlıkta bulunan dosyaların Milletvekillerinin tetkik ve değerlendirmelerine açılacağına ilişkin tezkere Genel Kurulda okutulmaktadır.”Ergül Ergün Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Tetkik Hakimi

BAŞSAVCILIĞIN KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARARINDA, TÜM BUNLAR YAPILMADAN, MADDİ GERÇEĞİ (SUÇU) ARAŞTIRMADAN, HUKUKİ DEĞİL, SİYASİ BİR KARAR VERİLMİŞTİR.

“Zimmet, irtikap” ve “görevi kötüye kullanma” suçlamalarındaki maddi hakikatin araştırılabilirliği ortadadır. Doğrudan AKP önde gelenlerini ve onların yakınlarını sorumluluk dışı bırakan, diğer neviden suçluları ve olayları araştıracak bu “ikili hukuk” kabul edilemez.

Toplumun bir parçası ve toplumu temsile aday bir parti olarak, anılan suçların siyasi gerekçelerle soruşturulmayışına ve etkin soruşturma prensibinin yok edilmesine itiraz ediyor, “Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar”ın kaldırılmasıyla, şüpheliler hakkında iddianame tanzimini ve neticede cezalandırılmalarını talep ediyoruz.

Sonuç ve İstem: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 21.09.2018 tarih, 2018/124863 sayılı “Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair” kararına itirazımızın sunulmasıyla, etkin soruşturma ilkesini ortadan kaldıran kararın kaldırılarak şüpheliler hakkında iddianame hazırlanması ve cezalandırılmalarını müvekkil Parti adına bilvekale arz ve talep ederiz. Saygılarımızla. 08.10.2018

DAVACI

HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ VEKİLİ

Av. Pınar Akbina