Halkçı Belediyecilik 31 Mart 2024 Yerel Seçim Bildirgesi

HALK İÇİN
HALKLA BİRLİKTE
BİZZAT ÖRGÜTLÜ HALK TARAFINDAN YÖNETİM

 Yerel Yönetimler Nedir?

Yerel yönetimler Anayasaya göre il, belediye ve köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan kamu tüzel kişilikleridir. Modern toplumlarda belediye veya yerel yönetimler, halkın ihtiyaçlarının en kısa yoldan, bürokratik işleyişten uzak bir şekilde giderilmesini hedefler. Halkın doğrudan katılımının sağlanmasıyla gerçek ve zorunlu ihtiyaçlar tespit edilir ve buna göre çözümler aranır.

Belediye yönetimleri, su ve kanalizasyon işlerinden ulaşım hizmetlerine, yangından salgına, mezarlıkların yapımından yol yapımına, konut ihtiyacını karşılamaktan belediye sınırları içinde kalan yerlerin temizliğine kadar o belediye sınırları içerisinde yaşayan insanların tüm temel gereksinimlerini karşılamakla görevli ve yetkili yönetim birimleridir.

Bu nedenlerle belediyeler, halkın örgütlülüğü ve bir araya gelmesiyle aldığı kararları yerine getirmeli, yine vatandaşların belirlediği ihtiyaçları gidermelidir.

 Ülkemizdeki Yerel Yönetim Anlayışı Nasıldır?

Ne yazık ki ülkemizde uygulanan yerel yönetim anlayışı yukarda belirttiğimiz modern, insani anlayıştan tamamen uzaklaşmıştır. Günümüzde ülke genelinde uygulanan yolsuzlukla birleşmiş siyasi ve ekonomik yönetim anlayışı her alana sirayet etmiştir. Bu nedenle en büyük kentinden en ücra köyüne kadar bu vurgun, talan düzeninden vatandaşlarımız etkilenmiştir ve etkilenmektedir.

Özellikle Halkı Allah ile kandırmada usta AKP iktidarının 22 yıllık döneminde kanımızla, alınterimizle biriktirdiğimiz tüm vatan değerlerimiz yerli ve yabancı Parababalarına peşkeş çekilmiş, Tüpraş, Telekom, Tekel gibi işletmeler, limanlar, tersaneler, madenler ya kapatılmış ya da yok pahasına satılmıştır. Sadece bu değerlerimiz mi? Hayır. Lozan’da Vatan toprağı yapılan 20 Ada 2 Kayalığımız Yunanistan’a peşkeş çekilmiştir. Bu da yetmemiş, uğruna kan döktüğümüz vatan topraklarımız uluslararası hukuktaki “karşılıklılık şartı” olmadan yabancılara satışa çıkartılmıştır. Öyle ki son 22 yılda 100 milyon metrekare civarında vatan toprağı, bir kısmı 400 bin dolarlık konut alma karşılığında yabancılara vatandaşlık verilerek satılmıştır.

Ülkemiz daha önce hiçbir sorun yaşamadığımız komşu ülke halklarıyla karşı karşıya getirilmiştir. Daha önce dostça geçindiğimiz Suriye’ye, Irak’a ABD-AB Emperyalistlerinin çıkarlarının, politikalarının desteklenmesiyle artık kan ve gözyaşı ihraç eder duruma düşürüldüğümüz gibi, komşu halklara karşı topraklarımız emperyalist devletlerin üssü haline gelmiştir.

Bununla birlikte ülkemizin namusu olan sınırlarımız, milyonlarca kaçağa ardına kadar açılmıştır. Zaten kendi halkımıza kıt kanaat yeten ülke zenginliklerimiz, bir de bu kaçaklara harcanır olmuştur. Vatandaşlarımızın eğitim, sağlık ve barınma ihtiyaçları giderilmezken her kentte ABD-AB Emperyalistlerinin talimatları doğrultusunda, bu kaçaklar için adeta yeni şehirler kurulmuş, halkımıza sunulmayan maddi imkânlar bunlara sunulmuştur.

Son birkaç yıldır ülkemiz %120’nin üzerinde yıllık enflasyon yaşamaktadır. Marketler ürün etiketlerini günlük olarak değiştirmektedir artık. Özellikle gıda ürünlerindeki amansız hızlı fiyat artışı, çalışan halk kesimlerimizi, emeklilerimizi canından bezdirmiştir. Bu yüksek enflasyon oranına rağmen işçiye memura emekliye verilen maaş zamları gerçek enflasyon oranının üçte birine bile ulaşmazken TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranının da altında kalmaktadır.

TÜİK 2023 yılı enflasyonunu %64 olarak açıklarken Asgari Ücrete %49, emekliye önce %37 oranında maaş artışı yapılmış, yoğun tepkiler üzerine bu oran önce %42’ye, sonra %49,5’e çıkartılmıştır. Bu artışa rağmen milyonlarca emeklimizin maaşı 10.000 liranın altında kaldığı için 10.000 liraya tamamlanmış yani bu emeklilerimiz için artış oranı %33’te kalmıştır. Böylelikle işçimizin, emeklimizin, kamu çalışanımızın yani halkımızın %80’ninin açlık sınırının altında bir gelirle hayatlarını sürdürmesi beklenmektedir.

Her dört gençten birinin işsiz olduğu ülkemizde, dünyanın en pahalı etini, petrolünü, elektriğini, telefonunu kullanan halkımız, işsizlik ve pahalılık cehenneminde her geçen gün daha da fazla yanmaya devam etmektedir.

Yine bu dönemde daha önce hiç olmadığı kadar çevre tahribatı yapılmış, insanların ve hayvanların yaşam alanları bozulmuştur. Her küçük derenin üzerine elektrik santrali kurularak doğal denge bozulmuş, köylünün tarım alanı gasp edilmiştir. Maden ocaklarıyla, taş ocaklarıyla güzelim ormanlar talan edilmiş, sularımız kirletilmiştir.

Bu Ortaçağcı gerici, vurguncu, talancı iktidar döneminde, tüm bu olumsuzlukların yanında bir de ülkemiz deprem felaketleriyle karşılaşmıştır. Deprem kuşağında bulunan ülkemizde halkımıza sağlıklı, dayanıklı yaşam alanları sunulmak yerine, inşaat sektörü, hileli bir kazanç sektörü haline getirilmiştir. Eski yapı stoku dayanıklı hâle getirilmek bir yana hem yeni yapılar denetlenmemiş hem de “imar barışı” adı altında “imar afları” çıkarılarak kaçak yapılaşma teşvik edilmiştir.

Bu durum hem kentlerimizin dokusuna hem de insanlarımızın yaşamına karşı yapılmış en büyük ihanettir. 1999’da yaşadığımız Marmara Depreminin acısı 6 Şubat 2023’teki Kahramanmaraş merkezli depremin acısına karışmıştır. AKP’li İstanbul belediye başkan adayının da söylediği üzere Kahramanmaraş merkezli depremde, 130 binden fazla insanımız diri diri gömülmüştür toprağa. Kaldı ki bu rakam da gerçeği yansıtmamaktadır. Can kaybı çok daha fazladır.

Bu depremler gerek iktidarın gerekse muhalif geçinen partilerin insana ne ölçüde değer verdiğini, bu vurguncu yönetim anlayışının insanımızı, şehirlerimizi, bir kurdun bir ağacı yok edişi gibi nasıl kemirdiğini göstermiştir. Hiçbir yerel yönetim bugüne kadar etkili ve bilimsel önlem almamıştır bu konuda.

Ülkemiz deprem riski taşıyan bir bölgede olmasına rağmen, onlarca ölümlü büyük deprem felaketi yaşamamıza rağmen, yapıların depreme dayanıklılıkları hiçbir belediye yönetimi tarafından denetlenmemektedir. Depreme karşı merkezi yönetim ve yerel yönetimler yasal görevlerini yerine getirmemektedirler. Tüm bu depremlerde milyonlarca insanın önlenebilir nedenlerle; hayatını kaybetmiş, yaralanmış ve evsiz kalmış olması bile belediye yönetimlerinin, merkezi yönetimin aklını başına getirmemiştir.

Yaklaşan büyük depremlere karşı başka illerde de tedbir alınmadığı gibi, bir yıl geçmesine rağmen Kahramanmaraş merkezli depremin yaşandığı bölgelerde enkazlar hâlâ kaldırılmamış, insanlar çadırlardan kurtarılmamıştır. Deprem bölgesinin sağlık, eğitim ve ulaşım gibi sorunları çözülmemiştir. Deprem bölgesinde vatandaşların temiz suya erişimleri bile kısıtlıdır.

Gerek iktidardaki AKP’giller, gerekse yerel yönetimlerin başında olan sözde muhalif partiler, depremler için güvenli ve planlı yapılaşma yapmak şöyle dursun, “kentsel dönüşüm” adı altında insanlarımızı evlerinden etmekte, borç batağına sürüklemekte, şehirlerimizi ucube binalarla doldurmakta, ferah ve huzurlu yaşam alanlarını yok etmektedirler. Yapılan kamulaştırmalarla halkın elinden adeta silah zoruyla alınan arsa ve binalar, birkaç vurguncu müteahhide peşkeş çekilmektedir.

Bu yönetim anlayışında, doğaya ve insana sevgi yoktur. Her yeşil alan, inşaat yapılacak, vurgun vurulacak bir arsa olarak görülmektedir. Halkımızın nefes alabileceği daha fazla park, bahçe olanağına kavuşması yerine kentlerimiz alışveriş merkezleriyle doldurulmaktadır. Deprem anında sığınılacak açık alan bile bırakılmamıştır ülkemizde.

Büyük şehirlerimizde artık en kısa mesafelere gitmek bile saatleri almaktadır. Şehirlerin yol ve altyapıları nüfusa göre yetersiz kalmaktadır. Özellikle İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerimizde yoksul halkımız için toplu taşımayla ulaşım bir kâbusa dönmüş durumdadır.

Vatandaşa hizmet için yapıldığı söylenen birçok iş de halkımızın ihtiyacını tam karşılamadığı gibi kamu kaynaklarının da boş yere heba edilmesine neden olmaktadır. Sağlam kaldırımların bile defalarca sökülüp yenilenmesi, elektrik için, su için, telefon için her seferinde asfalt yolların ayrı ayrı kırılması ve yeniden yapılması her kentte yaşanan israfa ve vurguna örnek işlerdir.

Bu vurguncu yönetim anlayışı özellikle engelli insanlarımıza, onların haklarına karşı da duyarsızdır. Bugün devlet kayıtlarına göre ülkemiz nüfusunun %12,29’unu engelli vatandaşlarımız oluşturmaktadır. Ancak bu insanlarımızın yüzde 68’inin yaşadığı çevrede engelleri ortadan kaldıracak herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.

Yerel yönetimlerde dinine, etnik yapısına ve siyasi görüşüne göre ayrımcılık had safhaya varmıştır. Belediye yönetimleri kendilerine oy vermediğini düşündükleri bölgelere uzak kalmakta; bu alanlara hizmet götürmemektedirler. Devletin en yetkili koltuklarında oturanlar; “merkezi yönetimle yerel yönetim uyumlu olmazsa oraya hizmet gitmez”, diyerek bana oy vermezseniz devletten hizmet alamazsınız, diyerek halkı tehdit etmektedir. Yani halkın vergileriyle toplanmış devletin gelirlerini yandaş belediyelere aktarıyoruz, demekten çekinmemektedirler.

Bugün merkezi idare nasıl yolsuzluk ve rüşvet batağına saplandıysa, yerel yönetimlerde de aynı suçlar işlenmektedir.  Ülkemiz, belediyelerin zengin ettiği işadamları cenneti haline getirilmiştir.

Ne yazık ki bu yolsuzlukları kontrol edecek bir yargı veya başka bir mekanizma da yoktur ülkemizde. AKP iktidarı tarafından çıkarılan gerici, halk düşmanı yasalarla, bu vurgun ve talan düzenini sorgulayacak, idarecilerin yaptığı işleri denetleyecek tüm kurumlar etkisizleştirilmiştir.

Ülkemizde şu günlerde İkili Devlet vardır.

Birincisi; yasaması, yargısı, ordusu, milli eğitimi, üniversiteleri, sağlığı, maliyesi vb. tüm kurumları yıkılmış, tahrip edilmiş, enkaza döndürülmüş, Birinci Kuvayimilliye Zaferi’mizin üzerine inşa edilmiş olan, kısmen de olsa Laik Türkiye Cumhuriyeti.

İkincisi de; ABD ve AB Emperyalizminin Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde iktidara getirilmiş olan AKP’giller eliyle ülkemizi santim santim Ortaçağ’ın karanlığına götürmek isteyen Faşist Din Devleti. Bu ikinci devletin başındakiler, yürürlükte olan başta Anayasa olmak üzere yasalarla da kendilerini bağlı saymamaktalar. Her türlü kanunsuzluğu yapmaktan geri durmamaktalar.

Ancak bütün bu oyunlara, vurgunlara rağmen gerici, halk düşmanı bir iktidarın sürgit insanlığı hayvanlık konağında tutamayacağını biliyoruz. Bu nedenle halkımıza olan güvenimizle söylüyoruz ki, halkımızı Ortaçağ karanlığına sürükleyen vurgun ve talan düzeniyle vatanı yağmalayanlar, bu suçlarının cezalarını er ya da geç çekeceklerdir.

Belirttiğimiz sıkıntılar ve daha fazlası; ahlâklı, vicdanlı insan ve doğa sevgisiyle hareket eden bir yönetim anlayışıyla çözülecektir.

Gerçek Halk İktidarının yani Halkın Kurtuluş Partisi’nin
Yerel Yönetim anlayışı nedir?

Halkın Kurtuluş Partisi’nin siyasetinin temeli insan, hayvan ve doğa sevgisidir. Yaptığımız, yapacağımız her şey bunun üzerine kuruludur.

Bu temel üzerinde Partimizin amacı;

Birkaç vurguncunun değil Halkın Demokratik İktidarıyla;

a) Devleti Halk’tan üstün değil, Halk’ı Devlet’ten üstün tutan gerçek özgürlüğü fiilen kurmak ve antidemokratik yasaları ayıklamak;

b) Müzmin İşsizlik ve azgın hayat Pahalılığı kanser haline gelmiştir. Bunları köklerinden kazımak için ikinci bir Kuvayimilliye (Kurtuluş Savaşı) seferberliği gerekmektedir. Bu ekonomik seferberliğimizi bilim ve teknolojinin en son aşamasına dayanan ağır sanayi temeline oturtmak;

c) Ulusal üretim mücadelemizin para maddesini -ne sadakayla ne zorla- ancak UCUZ DEVLET ve BİLİNÇLİ TİCARET yoluyla sağlamak;

d) Bu kutsal ekonomik Kuvayimilliye seferberliğimizin güdücü ruhunu -başta İşçi Sınıfımız gelmek üzere- cahil, âlim, köylü, şehirli… bütün değer yaratan emekçi halkın tamamıyla aşağıdan gelme ve tamamıyla serbest; GİRİŞİM, ÖRGÜTLENME VE DENETİMİNDE bulmak ve bu amaçla bütün organlarda bilfiil üretmenleri çoğunlukta görmek, yarımız olan Kadını ön safta bulmak, Gençliğe sonsuz inanmak;

e) Bu güdücü ruhu oluşturan her kesimden insanlarımızı, bu yüce davayı gerçekleştirebilmek ve nihai amacına ulaştırabilmek için insan, hayvan, bitki ve doğa sevgisiyle donatarak bencillikten uzak, toplum için her türlü fedakârlığı seve seve yapabilecek hale getirmek için gerekli çalışmayı şimdiden başlatmaktır.

Bu amaç doğrultusunda partimizin iktidarında kamu düzeni, aklın, bilimin ve insanî değerlerin kaynaklık ettiği kurallarla sağlanacaktır.

Halkın Kurtuluş Partisi yerli-yabancı Parababalarının ve onların koruyucusu, kollayıcısı olan ABD ve AB Emperyalizminin en amansız düşmanıdır… Halklarımızınsa en yakın dostudur…   HKP değer yaratan halkın hak ve çıkarlarını korur. Bu nedenle Uluslararası Parababalarının Türkiye’deki ortaklığını ve savunuculuğunu yapan yerli Parababalarına (Finans-Kapitalistlere, ki bunların sayıları ortalama 500’dür) karşıdır.

Dini siyasette kullanan ve insanlarımızın temiz, masum din duygularını sömürerek acımasız soygunlar, vurgunlar yapan, Parababaları iktidarlarının kitle içinde tutunmasını sağlayan, Finans-Kapitalistlerin Antika müttefikleri olan Tefeci-Bezirgân Sermayedarlara (ki bunların sayısı da ortalama 2000-2500’dür) karşı da mücadele eder.

Bu yüzden Halkın Kurtuluş Partisi halka içten inanır, halk için demokrasi ve hürriyeti savunur. Demokrasi ise düşünceye saygı, halka refahla gelişir.

 

Bu ana prensipler doğrultusunda;

Halkın Kurtuluş Partisi İktidarının temel yapısı ÖRGÜTLÜ HALKTIR. Ucuz devletin ve hürriyetin de kaynağı budur. Bu nedenle iktidarımızda şehir ve köy ahalisi caddesine, sokağına varıncaya dek bir araya getirilecektir.  Halkın gerçek ihtiyaçlarının ortaya konulması, en kolay ve ucuz yoldan bu ihtiyaçların giderilmesi buna bağlıdır.

Bu doğrultuda, HKP’nin Halkçı Belediyecilik anlayışında:

Halkımız her mahallede kurulacak Mahalle Komiteleri’nde örgütlendirilecektir.

Böylece halkın yönetime demokratik katılımı güçlenecek ve halkın gerçek ihtiyaçları daha etkili bir şekilde belirlenecektir. Mahalle Komiteleri yerel yönetimlerde yaşanan sorunların tespitinde ve bu sorunların aşılmasında belediyelerin en büyük destekçisi olacaktır.

Mahalle Komiteleri ile halkın doğrudan yönetime katılımı sayesinde projelerin daha adil ve ihtiyaç odaklı olması sağlanacak, halkın sürece etkin katılımı ile yerel dayanışma artacaktır. Böylece insanlar arasındaki iletişim güçlenecek, ortak sorunlara daha etkili çözümler bulunmasına olanak sağlanacaktır.

Halkçı Belediyecilik uygulamasında meslek örgütleri ile dayanışma içinde olunacaktır.

Şehir planlaması, altyapı, yeşil alan düzenlemeleri, afet durumu yönetimi gibi kentsel konularda başta TMMOB (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği) olmak üzere tüm meslek örgütlerinden destek alınacaktır.

Depreme dayanıklı şehirlerin oluşturulması konusunda TMMOB bileşenleri, mühendislik ve mimarlık disiplinleri bir araya getirilerek kentlerin deprem riskini en aza indirme konusunda çalışmalar yapılacaktır. Bu kapsamda, yapı stokunun güçlendirilmesi, yeni yapıların depreme dayanıklı şekilde inşa edilmesi gibi konularda şehirlerimizin daha güvenli, yaşanabilir, çevre dostu ve adaletli bir şekilde planlanması ve yönetilmesi için çaba sarf edilecektir. Bu işbirliği, kentsel dönüşüm, altyapı projeleri, yeşil alan düzenlemeleri gibi konularda toplumsal fayda sağlamayı amaçlamaktadır.

Yolsuzluğa ve gizliliğe yer yoktur. Belediyelerde şeffaf ve adaletli bir yönetim uygulanacaktır.

İşe alım ve terfi süreçlerinde şeffaflığa ve adalete önem verilecek, adam kayırmaya karşı sıfır tolerans ilkesi benimsenecektir. İstatistiklere göre, adil ve şeffaf işleyen belediyeler, işsizlikle mücadelede daha başarılı olmaktadır.

 Belediyenin faaliyetleri, toplumun ve meslek örgütlerinin denetimine açık olacaktır. Her yapılan işin, ihalenin bilançosu halka, meslek örgütlerine sunulacaktır. Seçilen yöneticilerin denetimini yine onları seçen halk yapacaktır. Yöneticilerin hakemi, her birimde bir araya gelerek örgütlenmiş vatandaştır. Bizzat örgütlenmiş halk, aynı zamanda görevini yerine getirmeyen yerel yöneticileri geri çağırma hakkına sahip olacak, yerel yönetimler göreve gelen yöneticilerin arpalığı olmaktan kurtarılacaktır. Asgari Ücretin 17 bin 2 lira olduğu, tüm çalışanların en az yüzde 65’inin Asgari Ücrete mahkûm edildiği 2024 yılının Türkiye’sinde belediye başkanlarının maaşları 150-200 bin TL arasında değişmektedir. Diğer yerel yöneticiler de halkımızın mahkûm edildiği ücretlerle kıyaslanmayacak derecede yüksek maaşlar almaktadır. Halkçı Yönetim anlayışında tüm yerel yöneticilerin maaşları, ortalama işçi ücretini geçmeyecektir. Ancak bu sayede yerel yöneticiler, yönetimleri altında bulunan vatandaşlarımızın acılarını, dertlerini hissedebilir ve çözüm yolları arayabilir.

Halk komiteleri ve meslek örgütleri, belediyenin faaliyetlerine doğrudan katılım sağlayacak ve toplumun beklentilerini yansıtarak belediyenin daha etkin bir şekilde yönetilmesine katkıda bulunacaktır. Bu sayede belediye yönetimi, toplumun gerçek ihtiyaçlarına daha duyarlı ve halkın katılımını sağlayarak şekillenecek, şeffaf bir yönetim anlayışıyla toplumsal refahın arttığı bir şehir modeli oluşturulacaktır.

Üreten halkımızla tüketen halkımız kaynaştırılacaktır.

En kolay yoldan üretim ve tüketim kooperatifleri kurularak en sağlıklı ve ucuz besinlerin tüketiciye ulaşması sağlanacaktır. Böylelikle hem üreticilerimiz hem de tüketicilerimiz vurguncu bezirgânlardan (komisyonculardan) kurtarılacaktır.  Fiyat Denetimi, memur ve tüccarlardan alınıp, anılan halk ve kadın temsilcileri ve örgütlerine verilecektir.

Üretim yerlerinin tespiti ve geliştirilmesinde TMMOB’nin tecrübe ve uzmanlığından destek alarak, köylerimizde daha güçlü ve sürdürülebilir tarıma dönülmesi için her türlü girişimde bulunulacaktır.

En sağlıklı ve ucuz besinlerin üreticiden doğrudan tüketiciye ulaşmasını sağlamak amacıyla üretim ve tüketim kooperatifleri kurulacaktır. Buralarda, köylü üreticilerimiz daha adil bir fiyat politikası ile ürettikleri ürünleri satabilecek, aynı zamanda tüketiciler de kaliteli ve uygun fiyatlı ürünlere erişim sağlayabilecektir. Kooperatiflerin kurulması, üreten ve tüketen halkın birbirine daha yakın olmasını sağlayarak toplumsal dayanışmayı güçlendirecektir. Bu yaklaşımla, sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal dayanışma da artırılarak köylerimizin kalkınmasına katkı sağlanacaktır.

Meslek örgütleri ile işbirliği içinde Konut ve İmar Sorunlarına çözümler üretilecektir.

İnsan sevgisinin temel alındığı bir mahalle, sokak ve bina anlayışı ne yazık ki ülkemizde bilinçli olarak oluşturulmamış, engellenmiştir. Bu nedenle kentlerimizi insancıl şekilde düzenlemek boynumuzun borcudur.

Kentsel dönüşüm, müteahhitler ve inşaat şirketleri için bir rant alanı olmaktan çıkarılarak evrensel insan hakkı olan barınma hakkına uygun şekilde yaşam alanlarına dönüştürülecektir. Şehrin ev, su vb. imar işleri, mimar, mühendis örgütleri tarafından bilimsel verilere göre hazırlanıp, eksiksiz uygulanacaktır.

Halkımızın barınma ihtiyacı bilimsel gerçeklikler doğrultusunda hazırlanan projelerle giderilecek, depreme dayanıklı, doğaya dost yapılaşma sağlanacaktır. Yapılaşma vurguncular için bir kazanç kapısı olmaktan çıkarılacak, halkımız için ucuzlaştırılacaktır. Yapılan her bina belediye ile işbirliği içerisinde ve denetiminde yapılacaktır. Belediye halkımıza ekonomik, sağlam ve sağlıklı yapılar sunmak için projelendirme, mühendislik gibi tüm olanaklarını seferber edecektir.

Bir zamanlar büyük şehirlerimizde yangına karşı zengin fakir herkesin katıldığı gönüllü örgütler nasıl vardıysa, tıpkı öyle, evsizlere imece yoluyla inşaat seferberliği bir çeşit gönüllü ulusal spor derecesine çıkarılacaktır. Maliyeti çok, ömrü az, sağlıksız gecekondu ve izbecikler yerine, nazım imar planına uygun, ucuz, konforlu, depreme ve diğer doğal afetlere dayanıklı, güvenli yapılar halk örgütleri, belediyeler ve devletçe desteklenecektir. Halkçı belediyecilik anlayışımız, konut ve imar sorunlarına sürdürülebilir, katılımcı ve bilimsel bir bakış açısı getirerek, halkımızın yaşam kalitesini artırmayı amaçlamaktadır.

Geniş sokaklar, parklar ve bahçeler oluşturmak aynı zamanda her evsize ev bulmak şehircilikteki ilk görevimizdir.

Yerel Yönetimlerimiz, halkımızın bilime ve sanata en kolay yoldan ulaşabilecekleri kapılar olacaklardır.

Mahallelere varıncaya dek açılacak, yeni insanı yaratan kültür ocakları ve eğitim, bilim kurumları; kadınlarımız, çocuklarımız ve gençlerimizin yuvası haline gelecektir. Buralar; bilim ve sanatın yanı sıra işsizlikle mücadele, eğitim, kültür ve toplumsal gelişim alanlarında faaliyet gösteren çok yönlü kurumlar olacaktır. Halkın en temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere tasarlanan bu kurumlar, şehirlerimizin kalbinde, mahallelerimizin ortasında yer alarak toplumun her kesimine ulaşmayı hedefleyecektir.

Kadınlarımız için özel olarak düzenlenmiş atölyeler, eğitim programları ve istihdam projeleriyle dolu bir alan yaratılacaktır. Bu kurumlar, kadınlarımıza hem bilimsel ve sanatsal gelişim fırsatları sunacak hem de iş hayatına katılımlarını destekleyecektir. Çocuklarımız ve gençlerimiz için ise oyun, eğitim, sanat ve spor alanları bir araya getirilerek onların sağlıklı ve yaratıcı bir ortamda büyümelerine olanak tanınacaktır. Onların zihinsel, ruhsal ve bedensel gelişimleri desteklenecektir.

Halkçı belediyecilikte, kültür ocakları sadece bilim ve sanatın değil, aynı zamanda toplumsal kalkınmanın ve iş olanaklarının merkezi haline getirilecektir. Halkımızın yaşam kalitesi arttırılarak her bireyin potansiyeli en üst düzeye çıkartılacaktır.

Halkımızın ana sorunlarından olan sağlık sorununa çözümler üretilecektir.

Sağlıklı bir toplumda ve çevrede yaşamak temel insan hakkıdır. Bu nedenle bu hakkın en kolay şekilde kullanılmasını sağlamak için her eve ulaşabilecek sağlık birimleri kurmak, koruyucu sağlık sistemini desteklemek başlıca görevlerimizden biri olacaktır. Kentlerde içilebilir su ve sağlıklı gıdaya erişim, çevre sağlığı ve insan sağlığını korumak için etkin denetimler yapılacaktır.

Sağlıklı bir toplumun temel insan hakkı olduğunu kabul ederek, bu hakkın en kolay ve etkili şekilde kullanılması için çeşitli alanlarda sağlık eğitimi ve sağlık hizmetleri sunulacaktır.

Yaşlı bakımı, çocuk bakımı ve evde sağlık hizmetleri gibi alanlarda eğitimler verilecektir. Halkımızın bu önemli ihtiyaçlara daha bilinçli ve etkin bir şekilde yaklaşması sağlanacaktır. Bu konularda uzmanlaşmış eğitmenler tarafından düzenlenen kurslar aracılığıyla halkımıza pratik beceriler kazandırılarak, yaşlılarımıza, çocuklarımıza ve sağlık hizmetlerine ihtiyaç duyan bireylere daha nitelikli bakım sağlanmasına katkıda bulunulacaktır.

Okul ve parklar gibi ortak yaşam alanlarında da destekleyici sağlık hizmetleri sunulacaktır. Kültür ocakları, eğitim-bilim kurumları ve Sağlık Meslek Örgütleri ile düzenlenecek etkinliklerle halkımızın sağlık bilinci arttırılacaktır. Sağlık taramaları, bilinçlendirme seminerleri ve sağlık kontrolleri gibi etkinliklerle, toplumun genel sağlık durumunu güçlendirecek çalışmalar yapılacaktır.

Yarımız olan Kadınlarımızın ve geleceğimiz olan Çocuklarımızın sağlığı önceliğimiz olacaktır.

Kültür ocakları ve eğitim-bilim kurumlarında, kadın ve çocuk sağlığı konusunda özel eğitim programları düzenlenecek, bu kesimlerin sağlık bilinci arttırılacak ve sağlıklı bir yaşam sürmeleri desteklenecektir. Ayrıca, anne-çocuk sağlığı, doğum öncesi ve sonrası bakım gibi konularda destek grupları oluşturarak, dar gelirli ailelerin günlük yaşam ihtiyaçlarına cevap verilecektir.

Böylelikle, sağlık hizmetleri sadece hastanelerle sınırlı kalmayacak, toplumun her kesimine ulaşacaktır. Sağlıklı bir yaşam için gerekli olan sağlık bilinci yaygınlaştırılacaktır.

Sağlıkla ilgili her konuda Sağlık Meslek Örgütlerinin rehberliğinden yararlanılacaktır.

Spor, sadece zaman geçirmek ve eğlence için yapılan bir aktivite olarak kalmayacak, “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur”, deyişi gereği hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline getirilecektir.

Kentlerimiz sağlıklı, dinamik ve sosyal bir yaşamla buluşturulacaktır. Spor, kalp vb. iç organları yıpratan, zekâ aleyhine adale urlaşmasına yol açan ve birkaç “kahraman” yetiştirmek için yüz binlerce kişiyi seyirci durumunda battallaştıran; afyonlaştırılmış, kumarlaştırılmış şeklinden çıkarılacaktır.

Kentlerimizde, kulüplerimize memleket ve dünya ölçüsünde tam hareket serbestlikleri tanınacaktır. Sporla, hareketlerimiz şiirleşecek ve zekâmız sosyalleşecektir. Milyonlarımızın vücut ve dimağ (zihin, bilinç) ahengini arttırmak için, her çağda ve her sağlıkta insanımıza spor alanı, âleti ve imkânı sağlanacaktır.

İşsizlik halkımızı can evinden yakan, çözülmesi gerekli en acil sorunlardan biridir.

Yerel yönetimlerimizin birinci görevi işsize iş bulmaktır. Bu nedenle yerel yönetimlerimiz işsizlerin sesi olacaktır. Belediyelerimiz bir yangına koşar gibi her işsiz kalan vatandaşın imdadına koşacaktır. Yönetimimizde kurulacak bağımsız halk örgütleri işsizlere de en kolay ve çabuk yoldan ulaşmanın aracı olacaktır. İşsizliğin çözümünün üretimin artmasından geçtiğinin bilincinde olan belediyelerimiz, ülkemizin üretim gücünü arttırmak için her çabayı gösterecek, her olanağı kullanacaktır.

Belediyelerce sunulan tüm ulaşım ve iletişim olanaklarından işsizler ücretsiz yararlanacaklardır.

Kültür ocakları ve eğitim-bilim kurumları, işsizlikle mücadele konusunda da etkin bir rol oynayacaktır. Mesleki eğitim programları, girişimcilik destekleri ve iş bulma ağları, halkımızın istihdam sorunlarına çözüm sunacaktır. Örneğin, kurulacak olan üretim atölyelerinde kent ekipmanları üretecek tüm elemanlar, işsiz meslek lisesi mezunları öncelikli olmak üzere, iş arayan halkımızdan seçilecektir.

İşsizlik sorununa önemli bir çözüm olarak, Mesleki Gelişim Programları uygulanacaktır.

İstatistiklere göre, mesleki eğitim ve gelişim programları, gençlerin istihdam edilebilirliklerini artırmada etkili bir rol oynamaktadır. Gençlerimizin mesleki yeterliliklerini artırmak amacıyla, belediyeler mesleki gelişim programları düzenleyecektir. Bu programlar, gençlerin iş dünyasına daha donanımlı bir şekilde girmelerine olanak tanıyarak işsizlik oranlarını azaltmayı hedefleyecektir.

Geleceğimiz olan gençliğimiz desteklenecektir.

Geleceğimiz olan gençlerimizin eğitim hayatlarına destek olmak ve yaşamlarını kolaylaştırmak amacıyla çözüm önerilerimiz şunlardır:

Ücretsiz Ulaşım İmkânları sağlanacaktır. Gençlerimizin eğitim kurumlarına kolayca ulaşabilmesi için toplu taşıma araçlarından ücretsiz yararlanmaları, ekonomik yüklerini hafifletecek ve şehir içindeki ulaşım sorunlarına çözüm getirecektir.

Genişletilmiş Barınma Hizmetleri verilecektir. Tüm üniversite öğrencilerini kapsayan genişletilmiş barınma hizmetlerini sunmanın yanı sıra, belediye misafirhaneleri ile yurtlarda ücretsiz konaklamaları sağlanacaktır. Gençler, güvenli ve konforlu konaklama olanaklarından ücretsiz olarak faydalanacak, böylece eğitimlerine daha iyi odaklanabileceklerdir.

Beslenme destekleri verilecek, lokantalar açılacaktır. Belediyelerimizde, gençlerin sağlıklı ve dengeli beslenmelerini sağlamak adına aşevleri ve lokantalara destek verilecektir. Böylece gençlerimiz, uygun fiyatlarla sağlıklı besinlere ulaşabileceklerdir. Köylerde üretilen tarım ürünlerini kooperatif mantığıyla birleştirerek şehirdeki aşevleri, lokantalar ve belediye misafirhaneleri için tedarikçi haline getirilecektir. Böylece hem gençlerin ekonomik yükü azaltılacak hem de kırsal kalkınma desteklenecektir. Bu sayede, gençler daha uygun fiyatlarla yerel ve organik ürünlere ulaşabileceklerdir.

Gençlerimizin kurduğumuz eğitim ve bilim ocaklarından ve yarattığımız spor olanaklarından en öncelikli olarak yararlanması sağlanacaktır.

Yöneticisi olduğumuz her il ve ilçede üniversiteli gençlerimizin barınma sorunu ücretsiz olarak çözülecektir. Bize anne ve babalarının emaneti olan çocuklarımız kendi evlerindeymiş gibi eğitim hayatlarını tamamlayacaklardır.

Gençlerimiz sigara ve alkolden uzak, sağlıklı bir yaşam sürmeye özendirilecektir.

Yarımız olan kadını en ön safta görmek birincil amaçlarımızdandır.

Günümüzde kadının sosyal açıdan ezilmişliğini fırsat bilen, sömürücü, vurguncu, yani alınteriyle para kazanmayan, her türden ahlâk anlayışından uzak sermaye sınıfına mensup erkekler, kadını cinsel zevklerini doyuracak obje olarak görmekte ve kullanmaktadırlar.

Bu insanlık dışı duruma son vermenin ilk adımı; Kadının sosyal hayatın her alanında en aktif biçimde rol almasını sağlamak, Kadınla Erkeği eşitlemektir. Böylece de kadının aşağılanmasına yol açan (onu aşağılayan şartları devamlı üreten) mekanizma kırılmış-ortadan kaldırılmış olacaktır. Erkek egemen düzen, temeli ortadan kaldırılmış olduğu için yıkılmaya; kadın da hakkı olan saygınlığı yeniden kazanmaya başlayacaktır.

Kafaları en çağdaş bilimle, demokratik ve laik kültürle donatılan Kadınlarımız, elbette sosyal hayatın her alanında aktif bir biçimde çalışmak isteyecek ve toplumda hak ettikleri yeri alacaklardır.

Bu nedenlerle her alanda kadınların bir araya gelerek örgütlenmesi ve kendi ihtiyaçlarını kendilerinin belirlemesi sağlanacaktır.

Kadınların evdeki yükü azaltılacak, kadınların da çalışma hayatına dahil olabilmeleri için çamaşırhaneler, ortak yemekhaneler ve kreşler açılacaktır.

Ücretsiz Kreş ve Çocuk Bakım Hizmetleri sunulacaktır.

İstatistiklere göre, kadınların işgücüne katılımını artıran şehirler, ekonomik kalkınma açısından daha başarılı olmaktadır. Kadınların işgücüne katılımını artırmak adına, belediyeler ücretsiz kreş ve çocuk bakım hizmetleri sağlayacaktır. Bu yolla kadınların çalışma hayatına aktif olarak katılmaları ve iş arama süreçleri kolaylaştırılacaktır.

Engelli haklarına sonuna kadar saygı gösterilerek, engelli vatandaşlarımızın yaşamlarını kolaylaştırıcı her türlü önlem alınacaktır.

Nüfusumuzun % 12’den fazlası engelli vatandaşlarımızdan oluşmaktadır. Halkçı Belediyelerimiz, engelli vatandaşlarımızın öncelikle eğitimlerinin eksiksiz yapılması, sonra da toplumun üretim ve yönetim dahil her alanında yer ve rol alması için gerekli olan her çalışmayı yapacaktır. Yerel yönetimlerimiz, onların tam bir özgüvene sahip olarak, üreterek, yaratarak mutlu bir hayat sürmeleri için yapılması gereken her görevi yerine getirecektir.

Engelliler istihdam ve üretimde yer alacaktır. Onların, toplumun üretim ve yönetim dahil her alanında yer ve rol alabilmeleri için iş fırsatları yaratılacaktır. Engellilere yönelik istihdamı teşvik eden politikalar izlenerek engelli bireylerin iş hayatına katılımı desteklenecektir.

Engelliler için erişilebilir altyapı oluşturulacaktır. Kentlerdeki altyapı, engellilerin rahatça kullanabileceği şekilde düzenlenecektir. Yürüyüş yolları, toplu taşıma araçları ve kamusal alanlar, engelli yurttaşlarımızın günlük yaşamlarını kolaylaştıracak biçimde düzenlenecek ve erişilebilir olacaktır. Böylelikle onların toplumsal yaşama tereddütsüz katılımları sağlanmış olacaktır.

Halkımız, engelli hakları konusunda bilinçlendirilecektir. Belediyelerimizce engelli hakları konusunda toplumu bilinçlendirmek amacıyla eğitim kampanyaları düzenlenecektir. Toplumun, engelli bireylerin haklarına saygı göstermesini sağlamak için çeşitli bilinçlendirme etkinlikleri ve projeler hayata geçirilecektir.

Çevre ve doğa (hayvanlar ve bitkiler) korunacak, kültürel ve tarihsel mirasa sahip çıkılacaktır.

Parababaları, yalnız insana değil Tarihe ve Tabiata da hiç saygı duymamakta, sevgi beslememektedirler. Kâr uğruna şehirlerimizin tarihi dokusu, yeşil alanlarımız, kıyılarımız acımasızca tahrip edilmekte, yok edilmektedir. Şehirlerimizdeki tarih varlıklarını kazıyıp, yerlerine iş merkezi, katlı otopark, lüks konutlar yapılmaktadır.

Kurtuluş Partisi, insan hayatının sürmesinin, bitkiler ve hayvanlarla birlikte, doğal dengeyi hiç bozmadan mümkün olabileceğini çok iyi bilmektedir. Bunun için doğaya ve diğer canlılara saygılı, onlara zarar vermeyen bir üretimin yapılmasından yanadır. Bu nedenle Halkçı Belediyelerimiz, kentlerimiz için gereken önlemleri almaktan çekinmeyecek, insanlık ve doğa düşmanı vurgunculara karşı mücadele edecektir.

Parababalarının acımasızca tahrip ettiği tarih varlıklarını ve yeşil alanları göz ardı etmek, geçmişimizi ve doğamızı kaybetmek anlamına gelir. Bizler, şehirlerimizin tarihî dokusunu yok edip yerine sadece kâr getiren binalar inşa eden bu anlayışa karşı durarak, şehirlerimizi yaşanabilir ve kültürel değerleriyle zenginleştirilmiş mekânlar haline getirmeye kararlıyız. Mühendis ve Mimar Odalarıyla işbirliği içinde, şehirlerimizin planlamasında, tarihî dokusunun korunmasında ve doğa dostu projelerin gerçekleştirilmesinde ortak hareket edeceğiz.

Parababalarının kıyılarımızı, ormanlarımızı ve tarihi miraslarımızı yok etme çabalarına karşı birlikte duracak, doğayı ve tarihi koruyarak gelecek nesillere aktarmak için mücadele edeceğiz.

Sokaklarda yaşayan patili canlar, denetimimiz ve korumamız altında olacaktır.

Savunduğumuz her görüşte olduğu gibi hayvan sevgimizde de onların da özgürce yaşadığı bir dünya kurma çabamızda dürüst ve samimiyiz. Doğanın bir parçası oldukları halde yaşam alanları gasp edilen, sokaklarda her türlü şiddete maruz kalan, katledilen hayvanlarımızın, pet shoplarda alınıp satılan, para için ölümüne çiftleştirilip çoğaltılan, eğlence merkezlerinde teşhir edilerek doğalarından koparılan hayvanlarımızın çektiği acılara son verecek çözümler üretmeyi de Halkçı Belediyeciliğin görevi biliyoruz.

Sokak hayvanlarının rehabilitasyonu için ne barınak sayıları yeterlidir ülkemizde ne de koşulları. Olan barınaklardan insan yüreğinin dayanmayacağı görüntüler ve haberler yansımaktadır hemen her gün. Kısacası bu düzen ne insana ne bitkiye ne de hayvana yaşama hakkı tanımamaktadır.

Etkin kısırlaştırma ve kısırlaştırılan hayvanların aşılanarak doğal çevrelerine bırakılması, sokak hayvanlarının uğrak yerleri olan bölgelerde besleme noktalarının oluşturulması ve besleme yapan hayvanseverlere mama desteği sunulması, yaşlı ve hasta hayvanların rehabilite edilecekleri sağlıklı merkezlerin oluşturulması, kısa vadede belediyelerimizin gerçekleştireceği en etkili çözümler olacaktır.

 Bütün bu sayılan hedefleri yerine getirmek için ülkemizin hem maddi hem de manevi olanakları, gücü mevcuttur.

Önemli olan bu kaynakların kimin çıkarı için harcandığı, kime hizmet ettiğidir. Bugün tüm zenginliklerimiz yalnızca birkaç bin kişinin cebine girdiği için milyonlarca insanımız aç ve yoksuldur.

Ayrıca üretimin planlı şekilde arttırılması, gelirin düzenli ve tutumlu harcanması, yolsuzluğun ve rüşvetin devlet işlerinden uzaklaştırılmasıyla söylediğimizden daha fazlasını yapabileceğimiz şartlar oluşacaktır.

Bu nedenle gerçek Halk İktidarında, Partimizin iktidarında, Halkçı Belediyelerde,

Vatanımızın zenginlikleri bir avuç Parababası için değil üreten, değer yaratan halkımız için en verimli şekilde kullanılacaktır.

Sonuç olarak; Halkın Kurtuluş Partisi’nin nihai amacı insanı hayvanlık konağından kurtarıp gerçek bir insancıl düzene kavuşturmak, insancıl bir toplumu yaratmak, insancıl bir dünyayı kurmaktır. HKP bu amaç uğruna mücadelesini bir an olsun yılgınlık göstermeden, halkımızın vereceği destekle Halkçı Belediyelerde de sürdürecektir. 07.02.2024

Halk İçin, Halkla Birlikte, Bizzat Örgütlü Halk Tarafından Yönetim

Örgütsüz Halk Köle Halktır!

Örgütlü Halk Yenilmez!

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ

Print Friendly, PDF & Email