Hafız, sonunda Atatürkçü de oldun be…

Hafız, sonunda Atatürkçü de oldun be…

Bak, itiraf edelim ki; bu bizim bile hiç aklımıza gelmemişti. Biz bile düşünemememiştik be Hafız…

Bu ne müthiş dönüştür böyle yahu!

Bak, bu kalıp değiştirmelerde, yani bir kalıptan çıkıp başka bir kalıba girmelerde, Kaçak Saray’ının Arka Bahçelisi ile, yine Kaçak Saray’ının Sol Meddahı olan Bin Kalıplı Doğu Perinçek ve avanesiyle müthiş bir yarış içindesiniz… Omuz farkıyla Bin Kalıplı sizin önünüzde… Ama sen çok hızlı dönüşüm ve kalıptan kalıba geçiş yapıyorsun. Bu hızla devam edersen, ikisini de sollar geçersin…

 

Başlangıçta velinimetin, yetiştiricin, ikbal kapılarının açıcısı Hocan Molla Necmettin’e sadakatle bağlıydın. Hatta “Sıfırlayamadım Babacım”cı oğlun Bilal’in ön adını bile “Necmettin” koydun.

Fakat devşiricin ABD Büyükelçisi Morton Abromowitz’in, sonrasında da CIA’nın, Pentagon’un, Washington’un bir sinyaliyle satıp geçtin adamı be. Hem de hiç duraksamadan…

Ama Molla Necmettin, kıdemli politikacı. Yani eski kulağı kesiklerden. Hemen sebebini buldu, senin bu satışının. Dedi ki aynen; “Tayyip Erdoğan’ı ve ekibini emperyal güçler oynatıyor. Anlaştılar emperyalistlerle. Onların emriyle oynuyor bunlar.”

Bir ara da Afgan Mollalardan Gulbeddin Hikmetyar’ın adamıydın. Belediye Başkanlığı döneminde koltuğunun önünde diz çöküp feyz aldın o Ortaçağcı CIA Dincisinden. Sonrasında onları da sattınız…

Muammer Kaddafi’nin dostuydun bir aralar. Elinden İnsan Hakları Ödülü almıştın hani. Kucaklaşmıştınız dostlukla.

Yine efendin CIA’dan, Washington’dan aldığın bir emir üzerine sattın adamı be!

Efendin ve sahibin ABD-AB Emperyalist Haydutlarıyla birlikte tarumar ettiniz adamın ülkesini…

Sonrasında da ciğeri beş para etmez sokak serserilerine, çakallara linç ettirdiniz adamı.

Ne kötülük görmüştünüz, Libya’dan ve Lideri Muammer Kaddafi’den?..

Bir de Müslüman olacaksınız ha…

Yazıklar olsun…

Bak, dünyanın ta öbür ucundan, Ölümsüz Devrimci Hugo Chavez, “Şehit” dedi Muammer Kaddafi için. Mazlum ülkesini savunmak isterken katledilen yurtsever lider, dedi. Chavez Hıristiyan, sense Müslümansın, öyle mi?

Değilsiniz, Hafız. Hiçbiriniz Müslüman filan değilsiniz. Hz. Muhammed ve Kur’an İslamı’yla zerrece ilginiz yok. Siz, Muaviye-Yezid İslamcısısınız, CIA-Pentagon İslamcısısınız.

Gerçek İslam’ın ve Gerçek Müslümanların da en ağulu düşmanlarını oluşturmaktasınız…

Bir aralar Suriye’nin namuslu, yurtsever lideri Beşşar Esad’la dosttunuz, değil mi?

Kendi sözündür: “Bizim Beşşar Esad’la dostluğumuz, kardeşlikten de ileridir.”

Sonra yine emretti efendin emperyalist haydut. Ve duraksamadan döndün, kalıp değiştirdin, en önde gelen Beşşar Esad düşmanları arasına katılıverdin.

“Kardeşim Esad” söylemin, bir anda oldu “Zalim Esed”.

Senin dönüşlerin ve bir kalıptan çıkıp diğerine girişlerin saymakla bitmez.

Gelelim son dönüşüne ve içine girmeye çabaladığın son kalıbına. Yani “Atatürkçülüğüne”…

Yahu sen, 50 yıldan bu yana Mustafa Kemal ve Kuvayimilliye düşmanısın.

Sen değil miydin, Mustafa Kemal’e, İnönü’ye “Ölmüş inek” diye hayâsızca saldıran?

Sen değil miydin, bu yiğit Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın Önderlerine “İki ayyaş” diyerek saldıran?

Sen değil miydin, “CEHAPE Anlayışı camileri ahır yaptı”, diye Şeytani yalanlarla bu yiğit önderlerimizi karalamaya çalışan?

Bir anda oluverdin Atatürkçü, he?

Halkımız ne der böylesi işler çevirene?

“Gülerler kedinin çamaşır yıkayışına…”

Gerçekten de gülünçsünüz, acınasısınız, daha başka pek çok şeysiniz de, gerisine gerek yok…

FETÖ ile bilumum her biri de birer din derebeyliği olan, birer yılan yuvası olan tarikatlarla, cemaatlerle el ele vererek Laik Cumhuriyet’i yıkacaksınız, Mustafa Kemal’in, İnönü’nün adını ders kitaplarından, stadyumlardan vb. yerlerden silip çıkaracaksınız, okullarımızı tam anlamıyla birer Peşaver Medreselerine döndüreceksiniz, bilimle, laiklikle tüm bağlarını keseceksiniz; eğitimde kalite diye hiçbir şey bırakmayacaksınız, Mustafa Kemal’in Ordusu’nu kurt dalamış sürüye çevireceksiniz, okullarını, hastanelerini yok edeceksiniz, memlekette hukuk diye, bağımsız yargı diye bir şey bırakmayacaksınız, tüm devlet kurumlarını tepeden tırnağa Ortaçağcı Yezid Dincisi yandaşlarınızla dolduracaksınız; ondan sonra da “Biz de Atatürkçüyüz” numarasına yatacaksınız ha?

Öyle ya, bütün millet ahmak zaten. Siz ne doğrasanız yemeye hazır. Gerçi tümden haksız da değilsiniz. “Hülooğğ”cularınızda, meczuba döndürdüğünüz o zavallılarda ne kafa bıraktınız, ne anlayış, ne çalışan zihin…

Siz ve yandaşlarınız, yalanları, iftiraları süsleyip püsleyip satmada, yutturmada Nazi Goebbels’i bile çırak çıkaran yandaş medyanız ve onların psikolojik harekâtı karşısında ne yapsın, bu kafadan gayrimüsellah hale getirilmiş, aç ve yoksul zavallılardan oluşan “hülooğğ”cularınız… Siz ne doğrasanız yutacak, yumuşak somun niyetine…

Bak Hafız; Milli Eğitimi ne hale getirmişsin. Al sana bir örnek:

Tokat’ta yeni açtırdığınız ve adına “İmam Hatip Lisesi” dediğiniz bir Medrese Mektebine ne ad veriyor adamlarınız:

“Tokat Mustafa Sabri Anadolu İmam Hatip Lisesi”.

Hatırlarsın Hafız; senin yine Yezid Medreselerine döndürdüğün Diyanet İşleri de bir sözümona Çalıştay yapmıştı, Mustafa Sabri üzerine.

Ne demiştiniz orada bu hain emperyalist uşağı sözde din adamı için?

Şöyle:

“Çalıştayda Mustafa Sabri Efendi’den sık sık, “Modern bilimleri tenkit eden, akıl ve ilimi öne çıkaran” nitelemeleriyle söz edildi.

“(…)

“Çalıştayın dördüncü oturumuna konuşmacı olarak katılan Gaziosmanpaşa Üniversitesinden Yrd. Doç. Dr. Nâzım Büyükbaş, Mustafa Sabri Efendi’nin “bağnazlık” içerisinde hareket etmediğini öne sürerek şu ifadeleri kullandı:

“Bir alim ve fıkıh bilgini olarak Sabri Efendi’nin eserlerinde ilk göze çarpan, yenilik taraftarlarına karşı savunmacı ve reddiyeci tarzıdır. Onun hukuk mantığına olan hâkimiyetinde usul ve ilmine verdiği önemin rolü tartışmasızdır. Ayrıca konuları ele alırken usul anlayışını sağlam bir mantık ve hakkaniyet üzerine kurma çabası gösterir.” (http://odatv.com/elimden-gelse-turkleri-arap-yaparim-diyen-cumhuriyet-karsitina-sahip-ciktilar-2308171200.html)

“Akıl ve bilim adamı”, öyle mi bu hain, satılmış uşak?..

Bakın bakalım, bunun aklı ve bilimi neymiş. Ya da akılla ve bilimle zerrece ilgisi, alakası var mıymış bu hainin.

Mustafa Kemal ve vatan savaşı veren Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluşçularımız için ne demiş bu şerefsiz:

“Dünyanın düzenini sağlayan ve kâinat gününe kadar İslam’ın varlığını sağlayacak olan Halife hazretlerinin yönetimi altında bulunan İslam beldelerinde bazı kötü niyetli insanlar, anlaşarak ve birleşerek ve kendilerine başkan seçerek, Padişah’ın sadık tebaasını uydurdukları yalanlarla aldatarak ve Padişah’ın emirlerine aykırı olarak, isyan ederek, asker toplayarak, görünüşte askerlere yiyecek ve teçhizat temin etmek için, gerçekte maddi çıkar sağlamak amacıyla, dini emirlere aykırı olarak bazı vergiler koyarak, kulların mallarını ve eşyasını gasp ederek, çapul ve yağma ile halka zulmederek ve Osmanlı ülkesinin bazı beldelerine saldırarak, yıkarak ve tahrip ederek, Padişah’ın masum kullarını katlederek, kanlarını akıtarak ve Halife tarafından görevlendirilmiş ve ona sadık nice sivil ve asker memur ile din görevlilerini makamlarından zorla azlederek ve kendi yandaşlarını bu görevlere getirerek ve Hilafet merkezi olan İstanbul ile her türlü ulaşım, nakil ve haberleşme yollarını keserek ve devletin gönderdiği emirlerin uygulanmasını engelleyerek ve devlet merkezini memleketin diğer bölgelerinden ayırarak ve Hilafet makamının gücünü zayıflatmaya çalışarak, Halife’nin emirlerini dinlemeyerek Yüce İslam Hilafetine isyan ederek, Osmanlı devletinin dirlik ve düzenini ve memleketin asayişini bozmak amacıyla yalan ve uydurmalarla halkı isyana teşvik eden, bozguncu oldukları açık ve kesin olan bu bozguncu reislerinin ve yandaşlarının dağılmaları hakkında Padişah tarafından verilen emirleri dinlemeyerek, inat ve fesatlarında ısrar ederler ise, bozgunculukları ve kötülükleri kesin olup, İslam’ın yüce kuralları gereğince öldürülmeleri meşru ve farz olur mu? Beyan buyurula.

“Cevap: Allah bilir ki, olur.

“Bu suretle, Yüce İslam Hilafetinin yetkilerini elinde bulunduran Müslümanların adaletli imamı Halifemiz Sultan Vahdettin Han Hazretlerinin etrafında toplanıp, savaşmak amacıyla gönderilmiş olan yüce emre uymak ve bu isyancılarla savaşmak vacip olur mu? Beyan buyurula.

“Cevap: Allah bilir ki, olur.

“Bu suretle, Yüce İslam Halifesi tarafından isyancılarla savaşmak için görevlendirilmiş olan askerler savaşmaz ve firar ederlerse, büyük günah ve suç işlemiş olup, dünyada şiddetli cezayı ve ahirette büyük azabı hak etmiş olurlar mı? Beyan buyurula.

“Cevap: Allah bilir ki, olurlar.

“Bu suretle, isyancılarla savaşma hakkında verilmiş olan Padişah’ın yüce emrine uymayan bütün Müslümanlar suç işlemiş olup, şiddetli cezayı hak etmiş olurlar mı? Beyan buyurula.

“Cevap: Allah bilir ki, olurlar.”

“Vatan haini Mustafa Sabri efendi tarafından yazılan, vatan haini şeyhülislam Dürrizade Abdullah efendi tarafından onaylanan, vatan haini sadrazam Damat Ferid tarafından imzalanan, Vahdettin tarafından yürürlüğe konulan, işgalci İngiliz ve Yunan uçaklarıyla Anadolu’ya havadan yağdırılan, Mustafa Kemal hakkında çıkarılan idam fetvası…

“30 Ağustos aslında budur.” (Yılmaz Özdil, http://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/yilmaz-ozdil/19-mayis-3-1857833/)

İşte, Hafız; senin Diyanet İşleri Başkanlığındaki mollalarının akıl ve bilim sahibi dedikleri Mustafa Sabri’nin aklı ve bilimi…

Tabiî buna akıl denirse, bilim denirse…

Hainliğin, alçaklığın, satılmışlığın, namussuzluğun, vatan ve halk düşmanlığının adına akıl ve bilim sahipliği denirse…

ABD Emperyalist Haydudu 1950’den bu yana “Yeşil Kuşak Projesi” adını verdiği alçaklık projesiyle, halk düşmanlığı projesiyle bu yapıda milyonlarca insan suretinde yaratık yetiştirdi…

 

Saygıdeğer arkadaşlar;

Bildiğimiz gibi, namuslu ve yurtsever insanlarımızın tepkisi üzerine AKP’giller’in Ortaçağcı Milli Eğitim yetkilileri geri adım atarak Mustafa Sabri nam hainin adını kaldırdılar okuldan. Fakat onlar da biliyorlardı bu tür durumlarla karşılaşacaklarını. Aslında yoklama çekmişlerdi. Yedirirsek iyidir, yemezlerse de kaldırırız bir süreliğine. Sonra şartlar daha bizim için elverişli hale, uygun hale gelince yeniden koyarız, diye düşünmüşlerdir.

Evet, aynen böyle olmuştur. Çünkü, AKP’giller’in yani Kaçak Saraylı Reis ve avanesinin tamamı, aynı yolun yolcusudur, Mustafa Sabri gibi emperyalist işbirlikçisi, vatan millet düşmanı hainlerle aynı kafa yapısına sahiptir. Alın işte bir kanıt:

“Memur-Sen” adlı yandaş, sözde kamu emekçileri sendikasının başkanı, bakın ne diyor, attığı twitte:

“M. Sabri ismine tahammülsüzlük asla kabul edilemez. Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi sadece Tokat’ın değil bu milletin, ümmetin bir değeridir. Ondan rahatsız olanlar bilgilerini ve zihinlerini sorgulasınlar. Tabela iner ama yüreklerden ve zihinlerden saygınlığı asla inmez.” (https://tr.sputniknews.com/turkiye/201711161031028023-memur-sen-baskani-seyhulislam-mustafa-sabri-tabeladan-iner-ama-yureklerden-asla-inmez/)

Sırf Milli Eğitim’de mi böyle, Ortaçağcı, Mustafa Kemal ve Kuvayimilliye düşmanları?

Ne gezer…

Devletin tüm kurumlarında…

İşte birkaç gün öncesinin bir haberi. Bu da güya Yargıtay üyesi bir yargıç. Bakın nasıl saldırıyor Mustafa Kemal’e:

“Öteden beri Kemalizm’in bir ideoloji olduğu söylenir ama esasında kendine özgü ritüel, ayin ve törenleri olan bir dindir, tespitinde bulunsak yanlış tanımlamış olmayız, herhalde… Hem de hiçbir dine nasip olmayan “resmi devlet dini” olma ayrıcalığını da bünyesinde barındırarak…

“(…)

“Türkiye’deki Kemalist elit de dersini iyi çalışarak, sistemin bekasını Atatürk’ün ömrüyle sınırlandırmamak için kendince çok yerinde tedbirlerle yola koyulmuştur…

“Öncelikle sair türbe ve tekkelerin kapısına kilit vurarak hepsinin toplam yüzölçümünden daha fazlasını Anıtkabir adı altında Atatürk’ün mezarına tahsis ederek, merkezi bir kutsal mekân ihtiyacına cevap verdiler…

“(…)

“Sair türbe ve kabirlerde dua edenler, bilimsellik namına ti’ye alınırken, milli bayram ve anma törenlerinde bir nevi içtima alanına çevirdikleri Anıtkabir’deki cemaat mevcudiyeti istatistikleri üzerinden gurur devşirdiler…

“(…)

“Tüm resmi zevatın Ankara’ya gelerek bu ayine iştirak etmesinin imkansızlığından hareketle, taşradaki yerleşim birimlerine endüstriyel heykeller dikerek kamu görevlilerinin bulundukları yerdeki bu ayin mekanlarında yarı beline (rükuya) kadar eğilerek ibadet etmelerine “olanak” sağladılar…

“(…)

“İslam inancındaki “her şeyin peygamberin yüzü suyu hürmetine yaratıldığı” tezini karşılarcasına, “olmasaydın olmazdık” söylemiyle işi takva boyutuna vardırdılar…

“Henüz yaşamakta olan ve dolayısıyla, işitme ve görme duyusunu yitirmediği için; üzülen elem ve kedere garkolan bir cumhurbaşkanına hakaret edebilmeyi kişisel özgürlük adına savunurken, 80 yıl önce vefat etmiş 1. Cumhurbaşkanımız hakkında en ufak bir eleştirinin hapisle sonuçlanması yolunda fikri takipte bulunmayı ihmal etmediler…

“(…)

“Ne var ki, kendileri muhalefette olsa dahi dinlerini iktidarda tutan bir koruma zırhına sahipler… Dogmatik olmakla itham ettikleri sair dinler bile kendi içinde ciddi tartışmalar yaşarken; anayasanın “değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez” zırhıyla kaplı olan bir dine mensup olmanın konforunu yaşamaya devam edecekler…” (http://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/yargitay-uyesinden-skandal-ataturk-paylasimi-zorunlu-ibadete-donustu-2085814/)

İşte gördünüz, arkadaşlar…

Bu Hafız da, “Fesli Kadir”in fessizi…

Yargıç maskesi taşıyanı…

Aralarında herhangi bir fark var mı?

Yok…

Tabiî söylemlerinde biraz biçim farkı olacak.

Ne diyordu Fesli Kadir?

“Keşke Yunan galip gelseydi.”

Bu şahsın da yukarıdaki cümlelerinin ortaya koyduğu anlayışında ulusa, vatana ve milletin istiklaline dair zerrece bir değer bulunmadığı apaçık görülmektedir.

Adam bırakalım Mustafa Kemal’i, ulusal bayramların bile kutlanmasından rahatsızlık duymaktadır.

Nedir gönlünde yatan?

Bir Ümmet mensubu olmak…

Herhangi bir ulusal kimliğe sahip olmamak…

Özlemi ve rahatsızlığı budur şahsın…

Ülkemizin, milletimizin kahramanlarına ve onu var eden ulusal günlerine karşı çıkıyor. Onlardan rahatsız oluyor. Yani dolaylı yoldan “Keşke Yunan gelip gelseydi” demiş oluyor.

İşte Yargı, hem de “yüksek” olanı, ne acıdır ki, böylesi yargıç maskeli Ortaçağcı şahıslarla doldurulmuş durumdadır. Bunlardan hukuk mu beklenir, adalet mi, kanunilik mi…

Vatandaş, Mustafa Kemal’e, silah arkadaşlarına ve ulusal bayramlarımıza, yani değerlerimize saldırırken bir yandan da Kaçak Saraylı Reis’ine cila geçmeyi ihmal etmemektedir. İşte böyledir bunların kıratı. Neylersiniz…

Ülkemiz bu hallere düşürüldü işte…

Aslında böyle şahısların, Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın Önderlerine ve ulusal değerlerimize böylesi düşmanlık güden insanların, Yargıda kesinlikle görev alamamaları gerekir.

Çünkü bu adamlar, millet mensubu olmayı, hele hele bağımsız bir milletin üyesi olmayı hazmedememiş durumdadırlar. Bunlar Ortaçağ’ın Ümmetçilik Konağında yaşamaktadırlar, kafaca ve ruhça. Dolayısıyla da, ruhundan, muhtevasından, içeriğinden eser kalmamış olsa da, hiç değilse kuru ve boş Kabuğu hâlâ ortada olan Cumhuriyet Mahkemelerinde yargıç sıfatıyla görev alamamaları gerekir böylesi insanların.

Hukukçu yoldaşlarımız bir kafa yorsunlar bakalım…

En azından Tarihe not düşmek babından bu şahıs hakkında da bir suç duyurusunda bulunarak, şu an bulunmuş olduğu makamın görev ve sorumluluğunu yerine getirmeye ruhen ve zihnen müsait olmadığına dair…

 

Saygıdeğer arkadaşlar;

Bunların da sonu gelecek. Bütün vatan millet, laiklik ve tam bağımsızlık düşmanları gibi, gelecek bunların da sonu. Ve yapıp ettikleri ihanetlerin, vatanımıza, milletimize ve halkımıza verdikleri zararın bedelini ödeyecekler bir bir…

16.11.2017

 

HKP Genel Başkanı
Nurullah Ankut

Print Friendly, PDF & Email