Gezicilere ceza yağdırılmasına şaşıranlar, asıl aynaya bakıp kendilerindeki dönüşüme şaşırmalıdırlar: Biz böyle korkutulmuş, sindirilmiş, zavallılaştırılmış insanlar haline nasıl geldik, diye!..
Kaçak Saray’da mukim Hafız, bugüne kadar neyi yedirmedi ki sizlere…
Diplomasızlığını (Resmi Evrakta Sahteciliğini, Nitelikli Dolandırıcılığını), 17-25 Aralık belgelerini (ki bunların yüzde yüz gerçek olduğunu eşekler bile bilir), 16 Nisan 2017’deki Referandumda 2,5 milyon sahte oyu, Ege’de 20 Ada’mızı ve iki Kayalığımızı Yunanistan’a peşkeş çekişini, 300 milyar dolar tutarındaki kamu malını yalnızca kendisinin ve ailesinin zimmetine geçirişini (Abdüllatif Şener’in tespitine göre) ve Laik Cumhuriyet’i, tüm kurumlarını bir bir yıkarak onu, bir enkaz yığınına dönüştürmesini ve onun yerine merkezi Kaçak Saray olan Ortaçağcı Faşist bir Din Devleti inşa etmesini…
Bunların hepsini yedirdi işte Tayyip ve avanesi, bizim dışımızdaki hemen herkese.
Keskin muhalifi oynayan Meclisteki Amerikancı siyasilerle, yine aynı roldeki medya akıldaneleri, hâlâ “Sayın Erdoğan”, “Sayın Cumhurbaşkanı”, “Sayın Bakan” diyorlar da başka bir şey diyemiyorlar… Yüreksizliklerinden, korkaklıklarından ve “başımıza iş açmayalım, şöyle maçı idare edip gidiyoruz işte” şeklindeki onursuz anlayışlarından dolayı…
Velhasıl bir biziz, yürek yakıcı gerçekleri olanca çıplaklığıyla gören ve bedeli ne olursa olsun, diyerek her yerde duraksamadan haykırırcasına söyleyen…
Muhalif Kardeşler; Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın Zaferi üzerine inşa edilmiş, Mustafa Kemal’lerin, İnönü’lerin Laik Türkiye Cumhuriyeti yok artık. Onun enkazı var sadece… Adamlar TC simgelerini boşuna sökmüyorlar resmi kurumların üzerinden. Mustafa Kemal ve İnönü adlarını boşuna silip süpürmeye çalışmıyorlar stadyumlardan, havaalanlarından vb…
Boşuna saldırmıyorlar Mustafa Kemal, İnönü ve Laik Cumhuriyet’e. Her ağızlarını açışta yalan, iftira, hakaretlerle boşuna saldırmıyorlar “Cehape Zihniyeti” mugalatalarıyla TC’ye ve onun kurucularına…
Şu anda devlet güç ve yetkisini elinde bulunduran, Kaçak Saray Ortaçağcı Faşist Din Devleti’dir. O devletle etle tırnak gibi kaynaşık olan AKP’dir, Tayyipgiller’dir. Onun en tepesinde de Tayyip nam Hafız vardır. Tüm devlet yetkisi de onun elindedir. Her şey onun iki dudağı arasından çıkan lakırdıya bağlıdır, ona göre yapılır. Anayasa, kanun manun, hak hukuk, adalet madalet; hepsi hikâyedir. Göstermecedir, kandırmacadır…
Biz bir yıldan beri yazıp söylüyoruz. Hatta Tayyipgiller’in savcıları, yargıçları karşısında da (yani onların mahkemelerinde de) diyoruz ki şu anda Türkiye’de, tıpkı bir zamanlar (1930’lu-40’lı yıllarda) Nazi Almanya’sında olduğu gibi İkili Devlet vardır:
Birincisi, enkaz halindeki TC Devleti,
İkincisi, Tayyipgiller Kaçak Saray Ortaçağcı Faşist Din Devleti…
Devlet gücünü tabiî ki bu ikincisi kullanmaktadır…
Birincisi can çekişir durumdadır, hemen hiçbir şeye gücü yetmemektedir…
Gezici arkadaşlarımıza bu cezaları yağdıranlar da TC Mahkemeleri değildir. Kaçak Saray Devleti’nin mahkemeleridir. Orada da son sözü ya Tayyip söyler ya da onun tayin ettiği yardımcıları yani Saray Memurları…
Eğer durum böyle olmasaydı, bu akıl, mantık, hukuk, kanun ve vicdan dışı kararlar, hükümler nasıl verilebilirdi, kurulabilirdi?..
Kanunlar çerçevesinde seçilebilmiş son Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, bütün dürüstlüğüne ve içtenliğine rağmen yaşananların korkunç boyutunu göremiyor. Diyor ki; “Gözyaşlarım hukuk için.”
Aslında ne demesi gerekirdi, gerçeği tam olarak görebilseydi?
Şunu:
“Gözyaşlarım, yıkılan Laik Cumhuriyet için.”
Bu Cumhuriyet yıkılınca, tabiî ki onun tüm kurumlarıyla beraber hukuku da, yargısı da yıkılacak…
Tayyipgiller’in Gezi öfkesi bitmez. Çünkü Gezi İsyanı’mız, zulüm iktidarına karşı, Ortaçağ karanlıklarına karşı Halkımızın en kitlesel ve meşru bir başkaldırısıydı.
Kır çiçekleri kadar saf, temiz, masum ve meşru bir başkaldırıydı… Halkımızın çıplak elle, bedenini siper ederek, canını ortaya koyarak yaptığı bir başkaldırıydı.
Ve Cumhuriyet Tarihinin en kitlesel eylemiydi. Hatırlanacağı gibi Tayyip korkup Kuzey Afrika’ya, Fas’a kaçtı…
Fakat bu eylemimizi, Amerikancı Burjuva Kürt Hareketi sırtından bıçakladı. Gezi hainleridir onlar.
Abdullah Öcalan bu hainliklerini, Tayyipgiller’e şirinlik yapmak için “İmralı Görüşmeleri”nde övünerek anlatır utanmadan; “Erdoğan Gezi’de devriliyordu, biz kurtardık”, der…
Bağlamacı Selo yine aynı utanmazlıkla televizyonlarda anlatır bu namussuzca ihanetlerini: “Hükümeti devirecek, darbeye doğru götürecek bir halk hareketini çıkarabilir miyiz anlayışı vardı. Bu kısmına şiddetle karşı çıktık. Gezi’ye mesafe koyduk”, diyerek.
Yine hatırlanacağı gibi, Tayyip’in Türkiye’yi terk ederken yerine vekil bıraktığı Bülent Arınç, başta Ahmet Türk gelmek üzere teşekkür etmiştir PKK, HDP ve Kandil tayfasına, Gezi’de kendilerinden yana tutum aldılar diye…
Eğer bu ihanet olmasaydı, isyan Kürt illerinde de aynı kapsamda uygulansaydı, zafere ulaşırdı.
Bugün, Tayyipgiller’in soygun ve vurgun düzeninin kuru ekmeğe, kuru soğana, patatese muhtaç ettiği, işsizlik ve pahalılık cehenneminde acılar içinde kıvranan Halkımız doğru ve güvenilir bir önderlik görse, yine aynı eylemi ortaya koyar. İşte Kaçak Saray Efradının korkusu bundandır. Bu korkudur onları Gezici arkadaşlarımız üzerine gözü dönmüşçe saldırtan…
Fakat korkunun ecele faydası yoktur… AKP’giller yolun sonuna geldiler gayrı…
Vatanımızı çöle çevirdiler, Halkımıza hayatı cehennem ettiler, etmedik zulüm, kanunsuzluk, ahlâksızlık ve ihanet bırakmadılar ama yıkılmanın arifesindedirler artık… Tarihteki bütün benzerleri gibi çökecekler ve kanunlar önünde hesap verecekler. Bugünkü TCK önünde, onun hükümlerince cezalandırılacaklar. Onların hukuksuz, kanunsuz, adaletsiz, vicdansız ve ahlâksız saltanatları da, Ortaçağcı Faşist Din Devletleri de ufkumuzdan çekilmiş olacak böylece. Halkımız bir nefes alıp yaralarını sarmaya, hayatı insanca yaşamanın yollarını aramaya başlayacak. Yani Kurtuluşun yollarını aramaya ve bulmaya başlayacak.
Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!
29 Nisan 2022
Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı