FETÖ’cü olmayan bir tekiniz bile var mıydı? Yoktu, değil mi?

Ey bin yüz altmış beş odalı, altı yüz metrekare mutfaklı Kaçak ve de Haram Saray’da mukim Amerikan Devşirmesi Hain!

Ey İblis’i rehber edinmiş Muaviye-Yezid Dincisi!

Ey milyarlık saraylara, uçaklara, milyonluk zırhlı Mercedes’lere doymayan din tüccarı!

Ey üç yüz milyar dolarlık kamu malını hırsızlayan, İslam Tarihinin görüp tanıdığı en büyük Gulûl suçlusu!

Ey Ege’de 18 Ada’mızı Yunanistan’a elleriyle teslim eden büyük vatan satıcı!

Ey efendisi olan ABD, AB Emperyalistleriyle birlikte Ortadoğu’da on milyon masum Müslümanın kanına giren Kanlı Zalim!

Ey Türkiye’yi de üç parçaya bölen BOP’un Eşbaşkanlığıyla övünen sıfır numara Amerikan Uşağı!

Ey CIA’nın oynattığı FETÖ’nün Türkiye’deki en önde gelen ortağı!

Senden ve avanenden daha kallavi FETÖ’cü var mıdır Türkiye’de?

Kesinlikle yoktur!

Yine senin gibi devşirilmiş ve CIA’nın emri altına girmiş, yıllar boyu (dokuz yıl) Diyarbakır Milletvekilliğini yapan, Kürt-İslam Sentezcisi Mehmet İhsan Arslan bak ne diyor? Daha doğrusu ne kadar açık ve net bir itirafta bulunuyor:

“İlk aşamada askeri vesayet vardı, adım atamıyorduk. Ne zaman ki ciddi bir mücadeleyle askeri vesayeti ortadan kaldırdık, orada yılana sarıldık. İşbirliği yaptık.

“Tahmin etmediğimizden fazla onlar işin içine girdi. Hatta onlar lokomotif oldu, biz arkada icraatta bulunduk. Sonra FETÖ’nün vesayeti gündeme gelmeye başladı. Biz bunu fark ettiğimizde irkildik. Ondan sonra da tabiî kıyamet koptu. O güne kadar hukuk içinde kalmaya azami dikkat gösteriyorken 15 Temmuz’dan sonra doğrusu panikledik ve olayın vahameti karşısında ancak yargıyı kullanarak başarılı olabileceğimiz kanaatine vardık.

“Onların yargıyı kullanırken kullandığı bütün taktikleri, araçları, biz kullanmaya başladık, can havliyle.” (Mehmet İhsan Arslan’ın BBC Türkçe’den Ece Göksedef’e verdiği röportaj, https://www.bbc.com/turkce/54969559?at_custom3=BBC+Turkce&at_custom4=5B2347BC-291C-11EB-836A-284B3A982C1E&at_custom1=%5Bpost+type%5D&at_campaign=64&at_custom2=twitter&at_medium=custom7)

Bu satılmış hainin ve benzerlerinin “Askeri Vesayet” dediği şey ya da durum, Yeni Sevr’e giden yolun üzerinde engel oluşturan Mustafa Kemal ve Kuvayimilliye Gelenekli Ordu Gençliği’yle Aydınların, Bilim İnsanlarının varlığıdır. Satılmış; “Adım atamıyorduk”, diyor. Doğru…

Nereye doğru-hangi yöne doğru “adım atamıyor”lardı?

Yeni Sevr’e doğru. BOP’un hayata geçirilmesine doğru. Çünkü yukarıda anılan Vatansever Güçler buna izin vermiyordu.

Amerika’yı, onun casus örgütlerini de arkalarına alarak FETÖ ve Tayyipgiller, “Milli Orduya Kumpas Kurdular.” “Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk” gibi operasyonlar, işte bu Yurtsever Güçleri terörize ve tasfiye etmek için yapılmıştır.

Tabiî “Oda TV, Poyrazköy, Arınç’a Suikast” gibi adlarla adlandırdıkları operasyonlar da… “Kozmik Oda” Operasyonu da…

İşte bu alçakça ve İblisçe, CIA yönetimindeki operasyonlarla Ordunun direnci kırılmış, morali bozulmuş ve gardı düşmüştür. Sonrasında da Türk Ordusu’nun ABD-CIA, FETÖ ve Tayyipgiller’e teslimiyeti gelmiştir.

AKP’nin kuruluşundan beri Tayyip ve avanesiyle çok sıkı kişisel dostluğu da olan Mehmet İhsan Arslan, FETÖ’nün Türk Ordusu’na tetikçi rolündeki saldırılarında onlarla ortaklık etmiştir. Bavulcu Mehmet Baransu ve FETÖ’nün polis şefleriyle el ele vermiştir.

Bu hainin oğlu Mücahit Arslan da Tayyip’in şu anki milletvekillerindendir.

Yine bu CIA devşirmesi hain, FETÖ’yle Tayyipgiller’i barıştırmak ve yeniden Yurtseverlere karşı birlikte savaş yürütmeleri için, tıpkı Bilderbergci Fehmi Koru gibi arabuluculuk da etmiştir, röportajında anlattığına göre…

Velhasıl bu hain, çok açık ve net olarak itiraf ediyor:

“FETÖ’yle işbirliği yaptık”, diyor…

Devleti FETÖ’yle öylesine paylaştık ki diyor; “Sonra FETÖ’nün vesayeti gündeme gelmeye başladı…”

Demek ki CIA denetimindeki dinci bir TERÖR ÖRGÜTÜYLE devleti paylaşıyorsun. Ne Anayasa takıyorsun, ne hukuk, ne kanun… Yani yaptığınız bir darbeyle devleti ele geçiriyorsunuz, bir çete devleti haline getiriyorsunuz… Durup dinlenmeden suç işliyorsunuz. Anayasayı ihlal suçu dahil…

Sonunda “Esas oğlan kim olacak? Fetö’mü, Tayyip mi?” konusunda anlaşmazlığa düşüyorsunuz. Kavgaya dönüşüyor bu anlaşmazlık, en sonunda da silahlı bir savaşa, Ganimet Paylaşım Savaşına…

Elbirliğiyle yıktığınız Laik Cumhuriyet’in mirasını paylaşım savaşına… Tüm mafyatik yapılanmalarda olduğu gibi…

İhsan Arslan çok önemli bir itirafta daha bulunuyor:

Biz, Laik Cumhuriyet’i; Yargıyı bir operasyon silahı olarak kullanarak yıktık, diyor…

Biz de teorimizin gücüyle, bu “Ergenekon Davaları” adlı CIA Operasyonlarının gerçek anlamda zerre miktarda olsun hukuk, kanun manun içermediğini, yargı maskeli bir operasyon silahı olduğunu görmüş ve göstermiştik.

Kandıra Cezaevinde ziyaret ettiğimiz vatansever generallere, bunun bir hukuki dava olmadığını, bir CIA Operasyonu olduğunu, dolayısıyla da hukuki savunma yapmaya çalışmanın, onların oyununa gelmek olacağını, bu operasyonu kendilerine yapanlara karşı şöyle demeleri gerektiğini söylemiştik, o sıra orada tutuklu bulunan Hurşit Tolon ve Şener Eruygur Paşa’lara:

“Biz Türk Ordusu’nun Vatansever, Mustafa Kemal ve Kuvayimilliye Gelenekli Komutanlarıyız. Sizse CIA’nın emrindeki hainlersiniz. Vatan Millet ve Halk düşmanlarısınız.

“Siz BOP taşeronlarısınız, Tayyipgiller’le birlikte… Vatana ihanet suçu işliyorsunuz. Ve Halkımız ve Tarih önünde mutlaka yargılanacaksınız. İhanetinizin hesabını vereceksiniz…”

Fakat Paşalar, bizim önerimizi haklı bulmakla birlikte sahiplenmeye cesaret edemediler… Avukatları olduğunu ve onların yönlendirmesiyle hukuki savunmalar yapacaklarını söylediler. Partimiz Avukatlarının da kendilerini savunmalarından çekindiler, hatta korktular. Onlar mülayim davranarak başlarına sarılmış olan bu beladan-felaketten en az zararla kurtulabileceklerini sandılar.

Neyse, işin o yönü ayrı bir facia, orayı geçelim.

Bir de ne diyor İhsan Arslan?

“Onların yargıyı kullanırken kullandığı bütün taktikleri, araçları, biz kullanmaya başladık.”

Yani FETÖ YARGISI’nın aynısını biz de oluşturduk, kurduk.

Ne demişti birkaç yıl önce AKP kurucusu, AKP’de Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı yapan, AKP Programının da yazarlarından biri olan Ekonomi Profesörü Abdüllatif Şener?

“AKP’de FETÖ’cü olmayan tek bendim. Benim dışımda kalan herkes FETÖ’cüydü.”

Kaldı ki, yazar Hikmet Çiçek, “FETÖ’nün Solcuları” kitabında onun da adını Abant Toplantıları’na katılanlar arasında saymaktadır.

Yine 7 Temmuz 2008 tarihli Vatan’ın internet sitesinde aynen şu cümle yer almaktadır:

“Yeni bir parti kurma hazırlığında olan Şener’in, Gülen cemaatine yakın Abant Toplantısı’nda konuşma isteği kibarca reddedildi” (http://www.gazetevatan.com/sener-e-gulen-vetosu-188025-gundem/)

Demek ki arkadaşlar; siyasette sermayesi din olan, bu Antika Tefeci-Bezirgân Sermaye Sınıfı temsilcilerinin tamamı FETÖ’cüymüş.

Zaten Tayyip’in de açıkça, netçe itiraf ettiği gibi bunların stratejik hedefleri aynıdır: Ortaçağcı, Faşist Bir Din Devletidir varmak istedikleri yer.

Yani 2013 17-25 Aralık’a kadar FETÖ’nün siyasi partisi AKP’ydi.

Biz ne demiştik tâ 2013’te?

Aynen şunu:

“Tayyipgiller Yargısı, FETÖ yargısından asla daha adil olmayacaktır.”

Yani Tayyipgiller Yargısının da hukukla, yasayla masayla asla zerre miktarda ilişkisinin olmayacağını… Nitekim, karşılaştığımız durum da aynen bu oldu…

Çünkü bunların her ikisini de ABD, İngiltere, Siyonist İsrail ve onların casus örgütleri oynatmaktadır.

Bu emperyalist çakal devletlerin de amacı, Laik Türkiye Cumhuriyeti’ni BOP çerçevesinde en az üç parçaya bölmektir. Yani Yeni Sevr’dir…

Sonra FETÖ de, Tayyipgiller de, Muaviye-Yezid, CIA-Pentagon-Washington Dincisidir. Bu nedenle de İblis bile bunların yanında toy ergen kalır. Bunlar cahil, yoksul, bilinçsiz insanlarımızı “Allah’la Aldatma” üstadıdır…

Bunların hakla, adaletle, kanunla, hukukla asla işleri olmaz…

Özetçe arkadaşlar!

Şimdi bu FETÖ’nün en önde gelen yardım ve yatakçısı, işbirlikçisi, ortağı Tayyip ve avanesi hakkında, yani Tayyipgiller hakkında en ufak da olsa bir soruşturma, kovuşturma, dava mava açılabilmiş midir?

Hayır…

Neden?

Çünkü ortada bir Yargı bırakmadılar… Yargı görünümündeki savcılıklar, mahkemeler, “Adalet Sarayları”, Tayyipgiller’in bir operasyon silahıdır artık…

En kallavi FETÖ’cünün Tayyipgiller olduğuna dair binbir somut kanıt, helvacıkabağı tarlasındaki kabaklar gibi kör gözlerin bile görebileceği şekilde görünüp dururken, kimse Tayyipgiller’e dokunamıyor…

Bu açık, kesin, net kanıtları yok sayıyor sözde “Yargı Mensupları”…

Tıpkı FETÖ’nün yargı mensupları gibi onlar da sadece sahiplerini korumakla, onların iktidar ve çıkarlarını kollamakla görevli sayıyorlar kendilerini. Doğrusunu söylemek gerekirse de bu hukuk dışı, hak, adalet ve vicdan dışı, insanlık dışı görevlerini çok iyi yapıyorlar…

Fakat onların da sonu gelecek, FETÖ’nün, Zekeriya’larının, Cihan Kansız’larının sonunun geldiği gibi…

Bu devran böyle gitmeyecek!..

Tayyipgiller de “yargılarıyla” birlikte, tüm takım taklavatlarıyla birlikte çelik bilezikle tanışacaklar bir gün…

Bugünün TCK’si çerçevesinde, emri sadece yasalardan ve bağımsız vicdanından alan savcı ve yargıçlardan oluşan, bağımsız ve tarafsız mahkemeler önünde bulacaklar kendilerini… Bundan kimsenin şüphesi olmasın…

Tarihe not düşme babından, İhsan Arslan’ın bu itiraflarından sonra bir kez daha suç duyurusunda bulunalım, derim Hukukçu Yoldaşlarımıza.

Bundan daha açık ve net FETÖ’cülük itirafı olur mu?

Bakalım ne diyecek, nereye kaçıp saklanmaya çalışacak Tayyipgiller’in sözde savcıları…

En sonunda nasıl olsa biz kazanacağız…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

20 Kasım 2020

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı