Fareler gibi kaçarak, saklanarak kendini madara etmeye alışıksın; fakat Türkiye’nin onurunu zedelemeye hakkın yok!

Bre Kaçak Saray’da mukim, tavşan yürekli Narsist Despot!

Kıçı kırık Arap Emirliklerinin, Şeyhliklerin, Krallıkların, Testerecilerin, Siyonist İsrail’in önünde taklalar atıp diz çöktüğün yetmedi mi?

Besbelli ki yetmemiş…

Sonunda ulusal kimliğini Türk düşmanlığı üzerine inşa etmiş Yunanistan’ın önünde de madara ettin kendini. İş sadece seninle bitiyor olsaydı, biz de; “Kendine yakışanla karşılaştın”, deyip geçerdik. Ama görünüşte Türkiye’yi temsil ediyorsun, her ne kadar gerçekte bununla hiç ilgin olmamakla birlikte. Herkes seni Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı görüyor ve sanıyor. Dolayısıyla da Türkiye’nin saygınlığına ve onuruna da leke düşürmüş oluyorsun bu korkakça davranışlarınla.

Birkaç gün önce Samsun’da “Teknofest” dalgasında gaza gelip esip gürledin Yunanistan’a, çoğu kez yapıp hiçbirinin de arkasını getiremediğin gibi. Acıdır ki bu kez de öyle oldu…

Dedin ki:

“Ey Yunan; bak, tarihe bak, tarihe dön, çok daha fazla ileri gidersen bunun bedeli ağır olur, ağır. Yunanistan’a bizim tek cümlemiz var; İzmir’i unutma, İzmir’i unutma. Adaları işgal etmeniz falan bizi bağlamaz vakti saati geldiğinde gereğini yaparız. Hani diyoruz ya; bir gece ansınız gelebiliriz.” (https://www.youtube.com/watch?v=E_-WHEbDlOc&ab_channel=CNNT%C3%9CRK)

Senin bu kurusıkı sallaman zaten kendi içinde büyük bir çelişki taşımakta ve korkaklığını, acizliğini net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Ne demişsin?

“Adaları işgal etmeniz falan bizi bağlamaz.”

Yahu nasıl bağlamaz?

Adam hareket koymuş. Gelmiş senin vatan toprağını işgal etmiş, bununla da yetinmemiş ilhak etmiş. Sen hâlâ “Bizi bağlamaz”, diye üfürük yapıyorsun.

Peki kimi bağlar?

Ve saçmalamaya devam ediyorsun:

“Çok daha fazla ileri gidersen bunun bedeli ağır olur, ağır.”

Burada da diyorsun ki; “Ya bu adaları işgalinizi hazmettik biz, yedik yuttuk. Ama çok daha ileri gidip 1919’un 15 Mayıs’ında olduğu gibi İzmir’e filan çıkmayın. Çıkarsanız bunun bedeli ağır olur, ağır…”

Yahu Hafız, senin bu sözlerinden bırakalım Yunanistan’ı, o nutuk attığın çevrede bulunan ağaçlardaki serçeler bile korkup keyiflerini bozmazlar.

Bir de diyorsun ki; “İzmir’i unutma…”

İzmir deyince ne gelir akla?

Büyük Taarruz ve onun dahi, eşsiz komutanı Mustafa Kemal…

Ama senin o büyük komutanın tırnağı bile olamadığını Yunanistan da, onun arkasındaki kurşuni güç ABD Emperyalist Haydudu da çok iyi bilmektedir. O, kartaldı. Sense kümes kuşusun…

Ve devam ediyorsun Hafız:

“Bir gece ansızın gelebiliriz.”

Dedik ya; öncülün ve rol modelin ABD uşağı Turgut Özal’dan öğrendin böyle dokunaklı, duygu yüklü, müzikalitesi çok yüksek türkü ve şarkılarımızın dizelerini kirletmeyi, diye.

Bak, senin bu kuru gürültülerini Yunanistan Başbakanı nasıl alaya alıyor, senin ciğerini okuduğu için:

“Ankara-Atina hattında gerilim yükselirken, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, Paris’te Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile bir araya geldi.

“Macron, görüşmeden sonra Fransa’nın Yunanistan’a desteğini dile getirerek, iki ülke arasındaki stratejik iş birliği anlaşmasının “Doğu Akdeniz’de hiçbir provokasyona izin vermeyeceğini” söyledi.

“Paris Elysee Sarayı’ndaki görüşmeden sonra Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ise AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sözlerine atıfta bulunarak, ‘Gece geleceğini söyleyenleri biz gün ışığında bekliyoruz. Gün ışığı kimin haklı olduğunu ve gerçek gücün kimin tarafında olduğunu gösterir’ dedi.” (https://www.medyafaresi.com/haber/micotakisten-erdogana-gece-gelme-gunduz-gel/1004674)

Gördün mü düştüğün durumu, Hafız?

Hadi bakalım bu açık meydan okuma karşısında ne yaptın?

Dilini yuttun, değil mi?

1165 odalı Kaçak ve de Haram Saray’ının dehlizlerine çekilip Medine hurmalı, kestane ballı, yulaf ezmeli manda yoğurduna kaşık salladın…

Başka?

Başkası yok…

Adam yani Yunan sırf meydan okumakla kalmadı, hareket de koydu. Bizim ana karamıza yaklaşmakta olan bir Ro Ro Gemisine Yunanistan 30’dan fazla mermi sıkarak saldırıda bulunuyor. Olayın tartışıldığı bir TV programına bağlanan emekli Tümamiral Cihat Yaycı, bu Yunan saldırısını şöyle değerlendiriyor:

“‘Taciz ateşi’ ifadesi bu olayı önemsizleştiriyor, bu olay silahlı bir saldırıdır. Çünkü konjonktür olarak Türkiye ile Yunanistan karşı karşıya getirilmek isteniyor ve Yunanistan tahrik eden taraf. Bizzat gemideki yetkiliyle konuştum. Bizde her saat başı mevki atılır ve gemi jurnaline kaydedilir. 13.00’te gemi mevkisini atıyor, Bozcaada’ya 11 mil mesafede, olayın olduğu saatte gemi Türk ana karasına doğru yaklaşıyor. Taciz ateşi hedef gözetmeden ateş etmek demektir ki uluslararası hukukta Sahil Güvenlik Gemisi’nin bir gemiye taciz ateşi diye bir kavram yok bu doğrudan hedef gözeterek bir saldırıdır. Geminin ilerlediği her an Türk karasularına yaklaştığı andır, rotası o yöndedir.

“Olay 13.34’te Yunan sahil güvenlikleri gemiyi durdurmaya kalkışmışlardır, ateş etmişlerdir, yaklaşık 30 ya da daha fazla mermi atıldığını söylüyor gemidekiler. Bizim karasularımız içerisinde yarım saat boyunca Yunan sahil güvenlik botları operasyon yapıyorlar. Bu yenilir yutulur bir şey değildir. Cumhurbaşkanı o makam sahiplerinden hesap sorması lazım, bırakın Yunanistan’dan hesap sormayı. Sorumluluk makamında olanlardan ciddi şekilde hesap sorulması lazım. Milli gururumuz örselenmiştir. Bir amiral olarak kabul edemiyorum, gerçekten yaralanmış vaziyetteyiz, bu kabul edilebilir bir şey değil. Gemi personeliyle konuştuğumda ‘Biz probleme girmemek için Yunan adalarının batısından geçtik, hiç karasularına bile girmedik’ dedi.

“2017 çok önemli bir tarihtir çünkü Yunanistan o tarihte İyon denizindeki karasularını 12 mile çıkarmıştır ve dönemin Başbakanı ‘Karasularımızı Ege Denizi’nde 12 mile çıkarmak için taktik değiştirdik’ demiştir ve maalesef tepki olmamıştır. Burada bize hep şu dikte ediliyor ‘12 mile çıkarırsa Yunanistan’ halbuki 12 değil 6 milin üzerine 1 mil çıkartılması Türkiye’nin milli güç unsurlarını kullanmasını gerektiriyor. 6 milden 1 mil çıktığı anda Mavi Vatan’ın %13’ünü Yunanistan hiç etmiş oluyor.” (https://www.internethaber.com/cihat-yayci-pasa-taciz-degil-saldiri-dedi-amiral-olarak-kabul-edemiyorum-2269972h.htm)

Ne diyor Cihat Yaycı?

“Hesap sorulmalıdır.”

Ama sen ve avanen o işin adamı değilsiniz, Hafız…

Hep söyleriz ya sizin uzmanlığınız bir bilinçsiz, cahil, yoksul insanlarımızı “Allah’la aldatma”, bir de durup dinlenmeden kamu malı aşırma konusundadır. Bu işlerde ehilsiniz siz…

Yunanistan 3’üncü bir hareket daha koyuyor: Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakellaropou Antalya’nın Kaş ilçesine 1.3 km uzaklıktaki Meis Adası’nı ziyaret ederek gövde gösterisinde bulunup Türkiye’ye oradan tehditler savuruyor. “Ben buradayım Teyyüp, hadi bakalım, gel de görelim boyunu”, diyor.

Medyada olaya ilişkin haber şöyledir:

***

Atina yönetimi, provokatif hareketlerini sürdürüyor.

Yunanistan’da siyaset ve askeri çevrelerden yapılan tansiyonu yükseltici açıklamalar sonrası ülkenin Cumhurbaşkanı Katerina Sakellaropou, Meis Adası’na gitti.

Cumhurbaşkanı Sakellaropou, sosyal medya hesabından, provokatif ziyaretine ilişkin fotoğraflar paylaştı.

Meis Adası’na provokatif ziyaret

Sakellaropou, “Adamız Meis’in kurtuluşunun 79. yıl dönümünü kutluyoruz.” şeklinde bir ifadeye imza attı.

Yunan Cumhurbaşkanı, açıklamasının devamında tehditkâr ifadeler kullanmaktan geri durmadı.

“Ulusal egemenliğimizi savunma konusunda kararlıyız”

Sakellaropou, “İyi komşuluk ilişkilerine ve uluslararası hukuka saygı duyuyoruz. Ancak ulusal egemenliğimizi savunma konusunda da kararlıyız.” dedi.

Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, dün, Paris’te Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile bir araya gelmişti.

Sakellaropou’nun ziyaretinin, Miçotakis-Macron ziyaretinin ardından düzenlenmesi dikkat çekti.

Meis Adası, Türkiye’ye sadece 1,3 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Uluslararası anlaşmaları ihlal eden Yunanistan, adaları silahlandırmayı sürdürüyor. (https://www.ensonhaber.com/dunya/yunanistan-cumhurbaskani-sakellaropou-meis-adasina-gitti)

***

Evet, Kaçak Saraylı Hafız…

“Hadi bakalım; çık karşımıza da görelim”, diyor adamlar. Hani övünüyordun ya ekranlardan; “Benim boyum 1.85, mezarım da haliyle büyük olacaktır”, diye. Göster bakalım boyunu bir…

Yahu insan en azından Hulusi’yi de alır yanına, Ege’de birkaç savaş gemisiyle tur atar. Orada nutuklar irat eder. O anda da uçaklar uçurur havada. Ama sende yok ki o yürek. İş boyla bitseydi, çok kolay olurdu her şey.

Bak, benim boyum 1,69. Üç sene önce gece yarısına doğru eşimle birlikte sokak hayvanlarını beslediğimiz sırada, hepsi de senin meczubun ve yarıdan fazlası da senin boyunda altı azılı hayvan düşmanı erkek çıktı karşımıza. Yakın komşularımız hepsi de. Üstelik birinin elinde demir boru, birinin elinde de lobut vardı. “Burada kedi köpek istemiyoruz, bakmayacaksınız”, diye bize ayar vermeye kalktılar. Benim elimde de garip, zavallı, hayatta kalmaları ve nesillerini sürdürmeleri biz vicdan sahibi insanların eline kalmış sokak hayvanlarına salam doğradığımız mütevazı ekmek bıçağı vardı.

Lafla anlatımız ve uyarımız kâr etmeyince, şalter attı bizde. Ve daldık üstlerine. Hepsi de topuklayıp kaçıştılar kıçın kıçın. Sonra tutunamayıp polisi aradılar; “Gel bizi kurtar ihtiyarın elinden”, diye. Anında iki minibüs gençlerden oluşan polis geldi kapımızın önüne.

Sözü uzatmayalım. Şikâyetçi de oldular bizden. Biri şikâyetçi oldu, her zaman yaptıkları gibi diğerleri yalancı tanık. Dava hâlâ sürüyor Anadolu 39’uncu Asliye Ceza Mahkemesinde.

Yani iş boyda posta filan değil Teyyüp… İş yürekte…

Bak, kendimi bildiğim andan itibaren rol model bellediğim Hz. Ali de aşağı yukarı bizim boydaymış. İçleri elle çizilmiş resimlerle dolu cenk kitaplarını tekrar tekrar okur, her okuyuşumda da aynı zevki alırdım ilkokul, ortaokul yıllarımda.

Hz. Muhammed de, Tuğrul ve Çağrı Beyler de, Alparslan da, Fatih de, Mustafa Kemal ve İnönü de yine bizim boylarımızdaymış.

Mahkemedeki ifademizde de hâkime; “Akıllarınca Dayı’ya ayar çekip çizik atacaklardı. Ama yürekleri yetmeyince topukladılar. Hâkim Bey, hikâyenin özeti bu”, dedik. Bizim bu sözümüz üzerine Hâkim; “Bırak yahu bu işleri, 80 yaşına gelmişsin hâlâ bu işlerle uğraşıyorsun”, dedi bize…

Bizse; “Bu işler yaşla ilgili değil Hâkim Bey, yürekle ilgili”, dedik…

Yeniden Yunan saldırı, işgal ve ilhaklarına dönersek; bunların hesabını biz soracağız. Yunanistan ve Ermenistan Devletleri, defalarca belirttiğimiz gibi, ulusal kimliklerini Türk düşmanlığı üzerine inşa etmişlerdir. O yüzden bütün amaçları Sevr’dir, BOP’tur ve hatta Türklerin Anadolu’dan sürülüp atılmasıdır.

Ve dikkat edersek arkadaşlar; Yeni Sevr ve BOP peşinde koşan sadece ABD Emperyalist Çakalı değildir. Alçak, kahpe emperyalist Fransız Haydut Devleti de aynı yolun yolcusudur. Tabiî İngiliz, İtalyan, Alman, Hollanda, Danimarka, İsveç, Norveç Emperyalist Haydutları da Türkiye’ye onulmaz biçimde düşmandırlar.

İşte İkinci Antiemperyalist Kuvayimilliye Savaşı’mızı hem Batılı Emperyalist Haydutlara hem de onların içerideki hain işbirlikçilerine karşı vereceğiz. Yunanistan’a şimdiden haber vermiş olalım ki ne bugün işgal altında tuttuğu, Lozan’da bize bırakılmış 20 Ada ve 2 Kayalığımızı onlara bırakacağız ne de Mavi Vatan’ımızın bir avuç suyunu. Yunanistan tıpkı yüz yıl önce olduğu gibi Batılı Emperyalist Çakalların dolmuşuna binmiş ve gazına gelmiş durumdadır bugün de.

Fakat erken bayram etmesin. Onu yine hezimet ve hüsran beklemektedir…

Halkız, Haklıyız, Yeneceğiz!

14 Eylül 2022

Nurullah Ankut
HKP Genel Başkanı

Print Friendly, PDF & Email