Ey Antika Tarihin büyük devrimcisi Kawa’nın ona hiç de layık olmayan yüzkarası torunları! Hem Lenin’in üzerine çarpı çeken pankartın önünde Pontusçuluk yapacaksın hem de bizim karşımıza çıkıp ben solcuyum numaraları atacaksın öyle mi?
Ayıp be! Yazık. İnsanın bir kalıbı olur, bin kalıbı olmaz. İnsan gerici olur, antikomünist olur, Ame rikan işbirlikçisi olur, şeyhçi, mollacı olur velhasıl ne olursa olur. Ama hiç değilse neyse öyle görünür, öyle konuşur, öyle adlandırır kendini.
Bak Barzani öyle yapıyor. Ben aşiret reisiyim, Barzan Aşireti’nin reisiyim, diyor. Ben hiç de solcu molcu değilim, diyor. Ve ben, Amerika’nın müttefikiyim, onun işbirlikçisiyim, diyor. Güney Kürdistan’ın en yüksek dağına da kendi Kürt bayrağıyla birlikte Amerikan bayrağını dikiyor. İkisini de yan yana dalgalandırıyor. İlköğretim çağındaki Kürt çocuklara; “Amerika bize özgürlük getirdi. Teşekkürler Amerika” dedirterek şarkılar söyletiyor. Yani Barzani neyse öyle oynuyor. Barzani’nin tek kalıbı var.
Sizse 19 Mayıs’ta Yunan Parlamentosunun önünde Mustafa Kemal ve Lenin fotoğrafları üzerine çarpı çeken Yunan, Ermeni ve Kıbrıs Rum ırkçılarıyla birlikte sözde Pontus Soykırımı anması yapacaksınız, o ırkçılarla birlikte Türklere kin ve nefret kusacaksınız, sonra da bizim karşımıza çıkıp biz de solcuyuz, sosyalistiz numaraları çekeceksiniz…
Tabiî bu kadar değil yaptığınız gericilik. Son aylarda sürekli solcuyu oynayan Demirtaş’ın da içinde olduğu BDP heyeti olarak (Demirtaş, Gülten Kışanak, Ahmet Türk’ten oluşan) Amerika’ya gideceksiniz, Amerikan Dışişlerinden yani CIA’dan, onun düşünce kuruluşlarından; “Suriye için rol iste”yeceksiniz. Bunu da gelip hiç utanıp sıkılmadan şöyle diyerek açıklayacaksınız:
“(…) Suriye’de işin çok zor olduğunun farkındalar. Beklentiler muhalefetin biraz güçlenmesi yönünde. Kürt muhalefetinin dışlanmamasını ve sürece dahil edilmesini talep ettik. Katkı yapmak istediğimizi, rol üstlenebileceğimizi söyledik.” (http://www.radikal.com.tr/politika/abd_kurt_sorununu_cok_iyi_anlamis-1086804)
Açıkça diyorsunuz ki Amerika bize görev ver, yenine getirelim. Hizmetimizi yapalım.
Hatırlanacaktır daha önce de Murat Karayılan:
“ABD’nin müttefiki olabiliriz, düşmanlarımız aynı. ABD bizi hep düşmanlarımızın gözüyle gördü. Oysa biz, dost olarak algılanmak istiyoruz… Türklerin aksine, Kürtler fazlasıyla ABD sempatizanıdır. Eğilimleri Amerikancılık yönündedir… ABD yönetimi Kürtlerin yaşadığı tüm ülkeleri esas alan bir proje oluştursun…” dedi.
PKK Avrupa Temsilcisi Zübeyir Aydar da aynı görüşü belirtir Newsweek muhabiriyle yaptığı bir röportajında:
“Amerika uzaklardan gelen dostumuzdur. ABD’nin Irak’ta ve Ortadoğu’da yaptıklarını doğru buluyoruz…”
Yani açıkça diyorsunuz ki Barzani’nin, Talabani’nin Irak’ta oynadığı rolü biz de Türkiye’de oynamaya hazırız ve heveskârız. Amerika bu kapsamda da bir proje oluştursun görevimizi yapalım.
Yani biz Amerikancıyız, diyorsunuz. Apaçık bir şekilde. Peki biz size Amerikancı Kürt Hareketi deyince niye kızıyorsunuz öyleyse?
Siz Amerika’ya hitaben; biz Amerikancıyız, diyeceksiniz, biz, siz Amerikancısınız deyince de kızacaksınız. Olmuyor bak işte. Ayıp. Bakın Barzani kendisine Amerikancı denmesinden hiç rahatsız olmaz. Peki siz niye oluyorsunuz?
İlla ikili oynayacaksınız değil mi?
Tayyipgiller gibi, Doğu Perinçek ve PDA Avanesi gibi Bin Kalıplı olacaksınız…
Devrimcilik öncelikle Antiemperyalist olmaktır
İşin özeti antiemperyalist değilsiniz. Olmadığınız gibi Amerikancısınız. Onun yandaşı, müttefiki ve eklemlenmiş bir parçasısınız artık.
Bizse Antiemperyalistiz. Lenin gibi, Mustafa Suphi ve Onbeşler gibi, Hikmet Kıvılcımlı gibi, Che gibi, Fidel gibi, Chavez gibi, Morales gibi, Ho Amca gibi… İşte birinci farkımız bu.
Devrimciliğin alfabesinin birinci harfi antiemperyalist olmaktır. ABD ve AB Emperyalistlerine insan soyunun en büyük düşmanları olan bu canavarlara karşı olmaktır. Biz karşıyız. Sizse onların yandaşısınız.
Devrimciliğin ikinci şartı Antifeodalizmdir
Siz, “Ankara’daki dinsiz Kemal hükümetini devirip İslamın yeşil sancağını Ankara kalesine dikeceğiz” diyerek isyan eden Şeyh Sait için anma programları düzenliyorsunuz. Ömrünü Ortaçağcı dinciliğe adamış Said-i Nursi için anma programları düzenliyorsunuz.
Birçok Kürt ilinde ve ilçesinde “Kutlu Doğum Haftaları” düzenliyorsunuz. Tıpkı Tayyipgiller gibi. Pensilvanyalı İmamın tarikatı gibi.
Pensilvanyalı İmama da az övgüler düzmediniz bir zamanlar.
Kürt illerinin mollalarına, şeyhlerine gidip onların ellerini öpüyorsunuz.
Yani siz Antifeodal da değilsiniz. Laik değilsiniz. Ortaçağcılığın ve Ortaçağcı din tüccarlarının, din derebeylerinin dostu ve müttefikisiniz.
Bizse devrimciliğin ikinci harfi olarak Antifeodaliz. Yani Ortaçağcılığın tüm altyapı ve üstyapı kurumlarına karşıyız. Laikliğin en tutarlı savunucusuyuz.
Üçüncü şartı devrimciliğin Antişovenizmdir
Siz, siyasi kimliğini Türk düşmanlığı üzerine inşa etmiş olan Ermeni ve Rum şovenleriyle birlikte Türklere karşı eylemler düzenliyorsunuz. Onlarla aynı tezleri savunuyorsunuz. Çünkü siz de siyasi kimliğinizi Türk düşmanlığı üzerine inşa ettiniz. Halkların kardeşliğini değil, birbiriyle düşmanlaşmasını savunuyorsunuz.
Bizse milletlerin eşitliğini, halkların kardeşliğini savunuyoruz. Kürt Sorunu’nun da sizin gittiğiniz yolun tam tersinden gidilerek yani devrimci bir tarzda çözülmesini savunuyoruz. İki halkın kardeşçe, yan yana, Antiemperyalist, Antifeodal ve Antişovenist bir zeminde birleşerek Demokratik Halk Devrimini gerçekleştirmesini ve Demokratik Halk İktidarını kurmasını savunuyoruz. Onun mücadelesini veriyoruz. Her iki halkın da gerçek anlamda eşitliği ve özgürlüğü temelinde bir birlikteliği savunuyoruz. Sosyalist bir ekonomi sisteminde Türk-Kürt Halk Cumhuriyeti’ni kurmanın mücadelesini veriyoruz.
İşte bu kale kurulunca tüm Ortadoğu’nun, Asya’nın ve dünyanın kaderinin, gidişinin değişeceğini öngörüyoruz. Emperyalistlerin buralardan kovulacağını ve bu halklar tarafından lanetleneceğini öngörüyoruz.
Yani siz, Antişovenist de değilsiniz.
Bizse antişovenistiz. Devrimci alfabemizin üçüncü harfi de budur.
Bundan sonra olsun bize kalkıp, biz de devrimciyiz, biz de solcuyuz numaraları yapmaya kalkmayın artık. Çok yavan ve tatsız kaçıyor. Hiç inandırıcı olamıyorsunuz. Kendinizi küçük düşürüyorsunuz böyle yapmakla üstüne üstlük.
Hiç değilse Barzani kadarcık olsun dürüst olun. Neyseniz öyle görünün.
Emperyalistler halklarımızı kan gölünde boğmak istiyorlar
Bakın Sevr haritasına dikkatlice bir. Orada Kürtlere bırakılan bölge, Diyarbakır’la Hakkâri arasında uzanan dar bir şerittir sadece. Diğer Türkiye sınırlarının içindeki Kürt illerinin tamamı Ermenistan’la Fransız Emperyalistleri arasında pay edilmiştir. Güney Kürdistan’sa zaten İngiliz Emperyalistlerinin sömürgeleştirdiği, yuttuğu bir bölge olarak görülür o haritada.
İşte Mustafa Kemal’in önderlik ettiği Türk ve Kürt Halklarının kardeşçe ordulaşarak savaşması sonucunda, o savaşın zafere ulaşması ile bugünkü statüsüne kavuşabilmiştir ortak ülkemiz.
Eğer böyle bir savaş olmasaydı Ermeniler, Trabzon’dan başlayıp Kilikya’ya, İskenderun Körfezi’ne kadar uzanan hattın doğusunda kalan geniş coğrafyada tek bir canlı Müslüman bırakmamaya and içmişlerdi. Antranik ve Nazar Bekov’un komutasındaki Ermeni Ordusu, ele geçirdiği tüm yerleşim yerlerinde Kürt, Türk, Çerkez kimi bulduysa kundaktaki bebelere varıncaya dek katledip geçmekteydi.
Bir de bunu düşünün…
Ha bakın, burjuva Ermenistan ve diaspora Ermenileri bu amaçlarından vazgeçmiş değiller. 24 Nisan “Anma”larının sebebi budur. Geçende de hatırlattık size. Ermenistan Anayasa Mahkemesi, açıkça Kars ve Moskova Antlaşmaları geçersizdir, diyor. Biz onları tanımıyoruz, diyor. Ermenistan’ın Doğu Anadolu toprakları üzerindeki talepleri meşrudur ve bugün de geçerlidir, diyor.
Ermenistan Cumhurbaşkanı Şerj Sarkisyan da açıkça söyledi bunu birkaç yıl önce. Diaspora Ermenilerinin sözcüleri de söylüyor aynı şeyi. Bunları hep aktardık biz orijinal halleriyle. Sizin de bilmeniz gerekir bunları ayrıca.
Şunu adınız gibi bilin: iki halkın birlikteliği son bulduğu anda yani Türk ve Kürt Halklarının birlikteliği bittiği anda karşınızda Burjuva Ermenistan Ordusu’nu bulacaksınız. Üstelik de ABD, AB Emperyalistleriyle bugünkü Rus Emperyalistlerinin de bu Ermenistan Ordusu’nun destekleyicisi olduğunu göreceksiniz. İşte o zaman halklar birbirini boğazlamaya girişecektir. Türk, Kürt ve Ermeni Halkları arasında kanlı bir boğazlaşma yaşanacaktır. Ve bölgemiz kan deryasına döndürülecektir…
İşte biz, Kürt Halkını bundan sakındırmak istiyoruz. Türk ve Kürt Halkları başta gelmek üzere her üç halkı da böyle bir katliamdan sakındırmak istiyoruz. Emperyalistlerin oyununa gelinmesin ve peşlerine takılınmasın istiyoruz. Tam tersine o emperyalist haydutları bölgemizden birlikte kovalım ve meseleleri kendi aramızda eşitlik ve kardeşlik anlayışı içinde çözelim istiyoruz.
Fakat siz yolunuzu seçmişsiniz. Amerika’yla, AB Emperyalistleriyle eklemlenmişsiniz. Tüm emperyalist işbirlikçileri, halkları ne kadar temsil ediyorsa siz de Kürt Halkını o kadar temsil ediyorsunuz. Yani Tayyipgiller Türk Halkını ne kadar temsil ediyorsa siz de Kürt Halkını o kadar temsil ediyorsunuz.
Sonunda mutlaka halklar kazanacak
Ne yaparsanız yapın, neyi başarırsanız başarın, neyi kurarsanız kurun sonunda emperyalist efendilerinizle birlikte yenileceksiniz.
Biz Türk ve Kürt Komünistleri olarak eninde sonunda devrimci prensipler çerçevesinde birleşerek savaşacağız ve Demokratik Halk İktidarını kuracağız. Türkistan ve Kürdistan Halk Cumhuriyeti’ni kuracağız. Tabiî bu Sosyalist bir Cumhuriyet olacaktır. Ve de antiemperyalist bir cumhuriyet olacaktır. Bu cumhuriyet, tüm dünyanın mazlum ülkelerinin ve halklarının müttefiki ve en kararlı yenilmez kalesi olacaktır.
Unutulmasın, emperyalizm bir ayağı çukurda ölüm çağına girmiş kapitalizmdir. Kıvılcımlı Usta’nın deyişiyle “Geberen Kapitalizm”dir. İşte o emperyalizmle birlikte onun temsilcileri de, işbirlikçileri de, yardakçıları da, hizmetkârları da yok olup gidecektir.
Devrim hakkı biricik meşru, tarihsel haktır. Devrimler durdurulamaz. Geciktirilebilir sadece. Ama sonunda mutlaka gerçekleşir.
Biz devrimciyiz. Hem de gerçek devrimci…20.05.2015
HKP Genel Merkezi