Eski ÖSYM Başkanı Ali Demir FETÖ’cü, peki sahip çıkan Tayyip, Abdullah Gül neci?!..

Gençliğin partisidir HKP. İşçilerin partisidir. Halkın partisidir.

Halkın Kurtuluş Partisi olarak emekçi halkımızın çektiği bütün acıları yüreğimizin en derinlerinde hissederiz. Ama hissetmekle kalmayız; harekete geçeriz.

Elimizden geldiğince, gücümüzün yettiğince müdahil oluruz halkımıza çektirilen acılara. Zulmü çektiren zalimlerin üzerine üzerine gideriz. Eylemse eylem, dava açıp içyüzlerini teşhir etmekse teşhir etmek, Tarihe kalsın, bizden sonrakiler bir de delil bulmakla uğraşmasınlar diye suç duyurularında bulunmaksa bulunmak…

Zannetmesin Halkımız çektiğimiz acılar yanımıza kâr kalır!

Zannetmesin zalimler çektirdiğimiz acılar unutulur!

Biz unutmayız unutturmayız!

Her zaman enselerindeyiz. Zalimler her zaman hissedecekler enselerinde HKP’nin Devrimci nefesini.

AKP’giller’in Reisi, AKP’giller’in Gül’ü gençlerimizin Üniversite hayallerini çaldılar. Tıp Fakültesini bitiren doktorlarımızın Uzman olma hayallerini çaldılar. İşe girme umuduyla KPSS için yıllarını veren Üniversite Mezunlarının umutlarını çaldılar. Ataması yapılmayan Öğretmenlerimizin çocuklarına kavuşma heyecanlarını çaldılar.

Ve şimdi de utanmadan, yüzleri kızarmadan dönemin ÖSYM Başkanı şamar oğlanı Ali Demir’e yüklediler, beraber işledikleri günahın tamamını. Sanki Ali Demir Hafızını oralara taşıyan kendileri değilmiş gibi… Sanki AKP’giller’in Reisi ve Gül’ü ortaklaşa Ali Demir’i o kurumun başına atamamışlar gibi…

Moda suçlama FETÖ’cülük.

Ali Demir FETÖ’cü de onlar değil mi?

Kendilerinin hiç haberi yok bütün yapılan haksızlıklardan, zaten kendileri her daim kandırılmaya hazır, bir tane günah keçisi bulalım. Zaten kişilik yoksunu Ali Demir. Şimdilik halkın gözüne bir kül serpelim. Sonrasında zaten eninde sonunda serbest bıraktırırız. Bu işten de “alnımızın akıyla” sıyrılırız, diyorlar ama yok öyle dava.

AKP’nin Programı’nın yazarı Abdüllatif Şener’e göre, kendisinin dışında bu FETÖ’ye bulaşmayan bir AKP’li yok. Varsa FETÖ diye bir örgüt, bu örgütü kuran da, besleyen de, yardım yataklık yapan da, AKP’giller’in bütün takım taklavatıdır.

HKP olarak, AKP’giller’in Ali Demir’i günah keçisi yaparak bu işten sıyrılmalarının önüne geçmek için, bütün yapılan haksızlıkları bile isteye yaratan AKP’giller’in büyükbaşları hakkında da suç duyurusunda bulunduk.

“Bulunduk”, diyoruz da lafın gelişi oldu. Dilekçeyi vermek için gittiğimiz hiçbir Savcı, dilekçeyi almadı, alamadı. O ona, o ona havale etti. Bir Savcı, açık yüreklilikle de itiraf etti: “Bu dilekçe el yakıyor”, diye…

Sonuç olarak ısrarlı çabalarımız sonucu, Başsavcı talimatıyla Terör Savcısı aldı Suç Duyurumuzu…

Durum bu! Adaletin geldiği/getirildiği nokta bu!

Kurtuluş Partili Hukukçularımızın, 20 Ocak 2020 tarihinde yaptığı suç duyurusunu aşağıda yayımlıyoruz. 20.01.2020

Halkın Kurtuluş Partisi
Genel Merkezi

ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA

 SUÇ DUYURUSUNDA

BULUNAN                            :HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ GENEL BAŞKANLIĞI
                                               Karanfil Sokak No:24/15 Kızılay/ANKARA

VEKİLLERİ                         :Av. Metin BAYYAR – Av. Ayhan ERKAN – Av. Ali Serdar ÇINGI – Av. Tacettin ÇOLAK – Av. Sait KIRAN – Av. Azime Ayça OKUR – Av. Halil AĞIRGÖL – Av.Pınar AKBİNA KARAMAN – Av. Doğan ERKAN

Kocatepe Mah. Meşrutiyet Cad. Hatay Sk. No: 4/9
Kızılay/Çankaya/Ankara

ŞÜPHELİLER                      : 1-Ali Demir (Eski ÖSYM Başkanı)
                                            2-Ali Demir’den sonra görevlendirilen ve suçu gizleyerek                                                  ortak olan ÖSYM Başkanları
                                              3- Abdullah Gül (Dönemin Cumhurbaşkanı)                                                                     4- Recep Tayyip Erdoğan (Dönemin Başbakanı)

 SUÇLAR                               :1. TCK m. 257’de düzenlenen Görevi Kötüye Kullanma Suçu

  1. TCK m.279’da düzenlenen Kamu Görevlisinin Suçu Bildirmemesi suçu
  2. TCK 281’de düzenlenen suç ve delillerinin yok etme, gizleme veya değiştirme suçu,
  3. TCK 112’de düzenlenen Eğitim Ve Öğretimin Engellenmesi Suçu ile
  4. 5. TCK 220’de düzenlenen suç işlemek amacıyla örgüt kurma,
  5. 6TCK 283’te düzenlenen suçluyu kayırma suçu,
  6. Terörle Mücadele Kanunun 5. Maddesinde adı geçen 3. ve 4. Maddesinde nitelikli hal olarak kabul edilen örgüt çerçevesinde işlenen suçlardan olan Eğitim ve Öğretim Hakkının Engellenmesi suçunun; Ağırlaştırıcı sebep olarak TCK 7. Bölümde düzenlenen Hürriyete Karşı Suçlar Başlığı kapsamında, Ortak Hükümler adı altındaki TCK 119/e’nin Kamu Görevinin Sağladığı Nüfuz Kötüye Kullanmak suretiyle Eğitim ve Öğretimin Engellenmesi suçu.

AÇIKLAMALAR                 :

A-OLAY                       :

Aşağıda sadece birkaçı verilen haberler linklerinden öğrenildiğine göre;

(https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/ali-demire-sahip-cikmayan-kalmamis-5543473/

(https://odatv.com/sokaga-cikan-yuz-binlerce-genc-hakli-cikti-31121900.html

(https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/ali-demire-sahip-cikmayan-kalmamis-5543473/

(https://www.yenicaggazetesi.com.tr/eski-osym-baskani-ali-demir-istihbarattan-bilgi-aliyordum-230034h.htm

(http://www.hurriyet.com.tr/gundem/osym-eski-baskani-ali-demire-feto-davasi-18-yil-6-ay-hapsi-istendi-41409196

(http://www.hurriyet.com.tr/gundem/osym-baskani-sureci-iyi-yonetemedi-17683929

(https://www.memleket.com.tr/eski-osym-baskani-ali-demir-feto-uyeliginden-yargilanacak-1971358h.htm

(http://www.memleket.com.tr/nedim-sener-ali-demiri-yazdi-1725422h.htm

(https://veryansintv.com/osymdeki-soru-hirsizlarina-gul-de-erdogan-da-sahip-cikmisti/)

2010-2015 yılları arasında ÖSYM tarafından düzenlenen tüm sınavlarda soruların sızdırılması suretiyle yukarıda zikrettiğimiz suçların şüpheliler tarafından işlendiği, Soruşturmayı tamamlayan Savcılık ve kovuşturma yapan Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Şöyle ki;

Cumhuriyet Savcısı Adem Güney tarafından hazırlanan iddianamede, Ali Demir’in ÖSYM Başkanı olarak görev yaptığı 2010-2015 yılları arasında ÖSYM’nin kozmik odası olarak bilinen soruların hazırlandığı birime alınan kişilerin tamamının FETÖ üyesi olduğu belirtildi. İddianamede, ÖSYM’de hazırlanan sınav sorularının hazırlanan programlarla kopyalandığı hazırlanan raporlarla ortaya çıktı. Kopyalanan ÖSYM sınav sorularının FETÖ’nün ÖSYM’den sorumlu imamı Bekir Şimşek’e ulaştırıldığı, soruların Şimşek vasıtasıyla örgüt mensuplarına ulaştırıldığı kaydedildi.” (https://odatv.com/sokaga-cikan-yuz-binlerce-genc-hakli-cikti-31121900.html)

Haberlerden biri şöyledir:

“Posta yazarı Nedim Şener, gözaltına alınan eski ÖSYM başkanı Ali Demir’i köşesine taşıdı.

“ONUN DÖNEMİNDE 60 SINAVDA SORULAR ÇALINDI

“Şener, “Onun döneminde FETÖ üyeleri, KPSS, ALES, YDS, TUS, hakim ve savcı adaylığı, Sayıştay denetçiliği, Anayasa Mahkemesi raportörlük sınavı dahil tam 60 sınavda soruları çaldı.  Yüzbinlerce insanın hakkı yendiği gibi, çalıntı soruyla devlete yüzbinlerce FETÖ üyesi yerleşti. ÖSYM’de zaten etkili olan FETÖ’cüler, Demir döneminde sistemin kalbine, soruların saklandığı yüksek güvenlikli “kozmik odasına” bile rahat rahat girdiler. Ali Demir, gözaltı sonrası elektronik kelepçe takılarak evine yollandı.. Ne üniversiteler, ne akademisyenler ne genel anlamda mağdur olanlar ÖSYM operasyonunu, soruşturmayı takip etmezken, Ali Demir’in elektronik kelepçeyle evine yollanmasına gülünç tepkiler gösterdi. Oysa soruşturmayı ciddiyetle takip edenler Ali Demir’in hakkındaki iddiaların yeni olmadığını bilir. Ama iki yıl geçmeden unutuldu işte” dedi.

“400 BİN KAMU PERSONELİNİN FETÖ İLE BAĞLANTISI OLABİLECEĞİ TAHMİN EDİLİYOR 

“Sadece Ali Demir değil öncesinde de FETÖ ÖSYM’de soruları çaldı” diyen Şener, “Ne yapmıştı Ali Demir, ÖSYM’nin başına gelir gelmez FETÖ’cüler rahat hareket etme imkanına kavuştu. Kritik noktalara FETÖ’cüleri atadı. Ama o onların FETÖ’cü olduğunu bilmiyordu! Çünkü personelin FETÖ’cü olup olmadığını, FETÖ’den tutuklu Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Ömer Altıparmak’a sormuştu. O da temiz kağıdı verdiği için soruları çalan bu kişileri kozmik odaya atamıştı.

“97 BİLGİSAYARDAKİ BİLGİLER KURUM DIŞINA ÇIKARTILDI

“Onlar da soruların bulunduğu bilgisayarlara programlar yükleyip, sorulara dışarıdan erişimi sağlamıştı. Aynı kişiler, bilgisayarlar log kayıtlarını silme programları da yüklemiş böylece ne suçlarını örtmüşlerdi. Yetmemiş, Ali Demir’in görev süresinin dolmasına yakın kurumdaki 97 bilgisayardaki bilgileri 35 kez silerek kurum dışına çıkartmışlardı. Ali Demir, 90 kez telefonla görüştüğü Ali Bayram sorulduğunda, “Ali Bayram’ı, cemaatin akademisyen grubunu yöneten kişi olarak tanıyorum” diyordu. Sadece Ali Demir değil öncesinde de FETÖ ÖSYM’de soruları çaldı.

“400 BİN KAMU PERSONELİNİN FETÖ İLE BAĞLANTISI OLABİLECEĞİ TAHMİN EDİLİYOR 

“Bir hesaplamaya göre, 2008 yılından itibaren ÖSYM’nin düzenlediği ÜDS, KPSS, ALES sınavlarıyla ilgili yapılan inceleme ve soruşturmalar sırasında yaklaşık 400 bin kamu personelinin FETÖ ile bağlantısı olabileceği tahmin ediliyor. Ali Demir gözaltına alındı da ne oldu? Ben söyleyeyim, kocaman bir HİÇ… Çünkü insanlar unuttu, FETÖ o yüzden hepinize gülüyor. Ama bilin ki; FETÖ demek, “kumpas” demektir, yalan, iftira, hırsızlık, ihanet, darbe, cinayet, katliam demektir. FETÖ, herkesin kendi önünden komşusunun kapısına süpürdüğü pisliktir. Ama bu melanetten kurtulmak, pisliği komşunun önüne süpürerek değil el birliği ile temizleyerek mümkündür” ifadelerini kullandı.”

Yine bu konuda o dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan sözkonusu iddialar karşısında şu anda FETÖ Üyeliği ve zincirleme şekilde görevin kötüye kullanılması suretiyle yargılanmasına karar verilen Dönemin ÖSYM Başkanı Ali Demir’e sahip çıkıp kollamışlardır:

“Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de, Demir’i arayarak bilgi aldı ve ‘Başkandan aldığım bilgiler beni tatmin etti. Öğrencilerimizin güvenle kendilerini ikinci sınava hazırlamaları gerekir’ dedi.

“Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan da ‘ÖSYM’nin başındaki değerli bir bilim adamı, hataları olabilir. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır biz şeytan olamayız”’ dedi.” (https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/ali-demire-sahip-cikmayan-kalmamis-5543473/)

“Erdoğan, “KPSS son derece başarılı, temiz gerçekleştirilmiştir” diyerek Ali Demir’e destek olurken, ‘CHP, MHP, BDP, YGS üzerinden gençlerimizi istismar ediyor’ sözleriyle muhalefet partilerini hedef almış, ‘Taksim’de bin kişiyi, iki bin kişiyi yürütmek, iki bin genci yürütmek problem değil. Biz de kalkarız onların karşısına 5 bin, 10 bin tane genci koyarız’ ifadeleriyle de soru hırsızlığına karşı sokağa çıkan gençlere sert çıktı.”(https://odatv.com/sokaga-cikan-yuz-binlerce-genc-hakli-cikti-31121900.html)

“ ‘ÖSYM Başkanı Ali Demir’le ilgili bir tasarrufunuz olacak mı?’ sorusuna Başbakan şu yanıtı verdi: ‘Kopya olmadıktan sonra neyin tasarrufunu yapacağız. Algılar üzerinden hareket etmem, netice üzerinden hareket ederim. Burada bu olaya maalesef çok ideolojik yaklaşan çevreler var. Burada arı kovanına çomak sokuluyor, bundan rahatsızlık duyanlar da var, bundan rahatsızlık duyulduğu için belli bir grubun bu işi sürdürmesi ve bunu daha sonra böyle seçim öncesinde siyaset malzemesi haline getirmiş olması çok manidardır ve kimlerin yürüyüş yaptıkları ortadadır. Ne yazık ki gençlerimizi illegal örgütler de kullanmaktadır. Öğrenciler siyasi istismar haline getiriliyor. Bazı medya grupları da bunu kullanıyor.” https://www.yenicaggazetesi.com.tr/erdogan-fetoden-tutuklanan-osym-baskani-hakkinda-ne-demisti-230171h.htm

“Ben son açıklamalardan sonra tatmin oldum. Ama süreç yargıda. Yargıda gelen ilk sinyaller de olumlu mu? Olumlu. Burada sonuna kadar bu işin takipçisi olduğumuzu söyledim. Kopyanın olmamış olmasının teyidi beni rahatlatmıştır. Kopyaya yönelik bir şey olsaydı orada tereddüt etmeyip gerekeni yapardık.” (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/osym-baskani-sureci-iyi-yonetemedi-17683929)

“Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, o dönem Demir’i arayarak bilgi almış ve ‘Başkandan aldığım bilgiler beni tatmin etti. Öğrencilerimizin güvenle kendilerini ikinci sınava hazırlamaları gerekir’ ifadelerini kullanmıştı. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ise, yaşanan skandalların ardından ‘ÖSYM’nin başındaki değerli bir bilim adamı, hataları olabilir. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır biz şeytan olamayız’ demişti”. (https://www.yenicaggazetesi.com.tr/abdullah-gul-ve-erdogan-ali-demiri-boyle-savunmus-262853h.htm)

“2011 yılında Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda (YGS) İstanbul’un Eyüp ilçesindeki Silahtarağa İlköğretim Okulu’nda sınava giren tüm adaylar kızlardan oluşmuştu. Uzmanlar bunun tesadüf olmasının imkansız olduğunu söylemişti.

“-27 Mart 2011’de 1 milyon 700 bin adayın girdiği YGS’de şifre skandalı patlak verdi. Ali Demir önce reddetmiş, sonra “şifre var, kopya yok” demişti.

“-27 Mart 2011’de YGS’ye katılan 150 mahkûm adayın kitapçığındaki test hatalı basılmıştı.

“-57 KPSS sorusunun, sınavdan bir gün önce Google arama motorundan sürekli arandığı tespit edilmişti.

“-2014 yılındaki KPSS sorularının da bir KPSS hazırlık kitabındaki sorulardan alındığı, dönemin CHP’li milletvekili Nur Serter tarafından dile getirilmişti.

“- ÖSYM Başkanı Ali Demir’in üniversite sınavında “sehven şifreleme” yapıldığını ifade etmişti.”https://odatv.com/sokaga-cikan-yuz-binlerce-genc-hakli-cikti-31121900.html)

B-İHLAL EDİLEN DAYANAK MEVZUAT:

1 . TCK .m 257’de düzenlenen Görevi Kötüye Kullanma Suçu:

2010-2015 yılları arasında ÖSYM tarafından gerçekleştirilen sınavlarda, soru ve cevapların sızdırıldığı, şifreleme yapıldığı dönemin ÖSYM Başkanı şüpheli Ali Demir tarafından ikrar edilmiştir. Yani görevi kötüye kullanma suçu tüm unsurlarıyla oluşmuştur. Devamla bu iddialar ve şüphelinin ikrarına rağmen dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan konunun açıklığa kavuşması yönünde çaba harcamak yerine işi kapatıcı, üstünü örtücü tavır ve söylemler içerisine girmek suretiyle “görevi kötüye kullanma suçunu” işlemişlerdir. Maddenin 1’inci fıkrası şüpheli Ali Demir bakımından uygulanmalıdır:

“Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Maddenin 2’nci fıkrası da hem Ali Demir hem de diğer şüpheliler bakımından oluşmuştur:

“Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

2 . TCK m. 279’da düzenlenen Kamu Görevlisinin Suçu Bildirmemesi

“Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

şeklinde düzenlenen madde uyarınca ÖSYM Başkanı Ali Demir’den sonraki ÖSYM Başkanlarının ve Dönemin Cumhurbaşkanı ve Başbakanının da iddiaların üzerine gitmeyerek sorunu açıklığa kavuşturmasına engel olmaları nedeniyle cezalandırılmaları gerekir.

Maddi unsuru bakımından “suçun kamu görevlisinin yürüttüğü kamu görevi ile bağlantılı olup olması gerekmez; suçun kamu göreviyle bağlantısı nedeniyle öğrenilmesi gerekir.” (Doç. Dr. İbrahim Şahbaz, Yargıtay 22. CD Başkanı, Açıklamalı ve İçtihatlı Türk Ceza Kanunu, 2. Cilt, s. 3186)

Suç, kasten işlenebilmesi sebebiyle de açıklamalarıyla üzerine gitmeyen şüphelilerin suçu işledikleri manevi unsurunun oluşması bakımından da sabittir.

TCK m. 281’de düzenlenen Suç Delillerini Yok Etme, Gizleme veya Değiştirme

“Gerçeğin meydana çıkmasını engellemek amacıyla, bir suçun delillerini yok eden, silen, gizleyen, değiştiren veya bozan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kendi işlediği veya işlenişine iştirak ettiği suçla ilgili olarak kişiye bu fıkra hükmüne göre ceza verilmez.

“Bu suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.”

hükmü uyarınca;

ÖSYM Başkanı Ali Demir’in; evrakları imha ettiği ikrarı da söz konusu olup bu durum, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı‘nın hazırladığı iddianamede, savcıdan saklamak için kasıtlı bir şekilde evrak imha ettiği de belirtiliyor.

TCK 112’de düzenlenen Eğitim Ve Öğretimin Engellenmesi Suçu ile TCK 119/e’de düzenlenen Terörle Mücadele Kanununun atıf yaptığı bu suçun nitelikli hali

“Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla;

“a) Devletçe kurulan veya kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak yürütülen her türlü eğitim ve öğretim faaliyetlerine,

“b) Kişinin eğitim ve öğretim hakkını kullanmasına,

“c) Öğrencilerin toplu olarak oturdukları binalara veya bunların eklentilerine girilmesine veya orada kalınmasına, engel olunması hâlinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”

hükmü uyarınca yukarıda zikredilen fiiller işlenmek suretiyle eğitim ve öğretimi engelleme suçu tüm şüpheli ve sanık tarafından işlenmiştir. Asli maddi fail sanık ÖSYM Başkanı Ali Demir, asli manevi fail de diğer şüphelilerdir. Soruşturmanın zamanında açılarak milyonlarca gencin eğitim ve öğretim hakkına halel gelmesini önlemek yönünde aktif müdahaleci davranış yerine üstünü örtmek, kapatmak, faili kollamak yönündeki davranışları suçun maddi ve manevi unsurlarının tamamlanmış olduğunu göstermektedir.

Kamu Görevinin Sağladığı Nüfuz Kötüye Kullanmak suretiyle Eğitim ve Öğretim Hakkının Engellenmesi suçu, TCK 119/e’de düzenlenmiş olup Terörle Mücadele Kanunun 5. Maddesinde adı geçen 3. ve 4. Maddesinde nitelikli hal olarak kabul edilen örgüt çerçevesinde işlenen suçlardan olması sebebiyle, ağırlaştırıcı sebep olarak, TCK 7. Bölümde Hürriyete Karşı Suçlar Başlığı kapsamında, Ortak Hükümler adı altında yer almaktadır (Bakınız, Av. Ahmet Hartavi, Örgütlü Suçlar, Adalet Yayınevi, 2. Baskı, s. 77).

Şüpheliler ve sanık, tam da bu şekilde yani kamu görevinin kendilerine sağladığı nüfuzdan yararlanmak suretiyle bu suçu işlediklerinden ve aşağıda açıklayacağımız üzere örgüt hiyerarşisi içerisinde söz konusu yasa maddesini ihlal etmişlerdir. Cezalandırılmaları gerekmektedir.

5 . TCK 283’te düzenlenen suçluyu kayırma suçu

Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, yaptığı açıklamalarla mevcut dava sanığı Ali Demir’i koruyucu, kollayıcı açıklamalarla hakkında soruşturma açılmasını engellemesi sözkonusudur:

“Suç işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkan sağlayan kimse, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

“Bu suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.”

Bu “suçu oluşturan fiil, suçlunun kayırılmasıdır. Bu kayırmanın, suçu işleyen kişiye imkan sağlamak suretiyle gerçekleşmesi gerekir. Bu bakımdan söz konusu suç serbest hareketli bir suçtur.” (İzzet Özgenç, Suç Örgütleri, Seçkin Yayıncılık, 9. Bası, s. 183)

6 . TCK 220’de düzenlenen suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçu

Ali Demir bakımından: ÖSYM tarafından yapılan tüm sınavlarda soruların FETÖ Üyesi öğrencilere, hiyerarşik yapı içerisinde “abi ve ablalar” aracılığıyla verildiği, şifreleme yapılması, açığa çıkması üzerine soruşturma başlatıldığında soru kitapçıklarının usule aykırı bir şekilde imha edildiği aşağıdaki haberden açıkça anlaşılmaktadır:

“Kayseri’de FETÖ’ye yönelik soruşturma kapsamında aralarında iş adamları Hacı, Memduh ve Şükrü Boydak, Hamdi Kınaş ve Halit Gazezoğlu, eski ÖSYM Başkanı Ali Demir ile örgütün “il imamı” Sıtkı Baş’ın da bulunduğu 68 sanık hakkında, “Anayasayı ihlal, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini düşürmeye teşebbüs, silahlı terör örgütü yöneticisi ve üyesi olmak, resmi belgede sahtecilik, hizmet sebebiyle emniyete suistimal, ÖSYM Kanunu ile Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun’a muhalefet” suçlamasıyla dava açılmıştı.

“Sanıklar hakkında 2014 ve 2015’te açılan çeşitli soruşturmalara ait dosyalar da bu dava çatısı altında birleştirildi.

“Bu kapsamda hazırlanan iddianamede, örgütün öğrenci evinde yaklaşık 1 yıl “abilik” yapan Ö.K’nin, 2014’te Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği, 2013 yılı Askeri Liselere Giriş Sınavı’nda usulsüzlük yapıldığına ilişkin iddialarının bulunduğu dilekçede yer alıyor.

“Ö.K’nin dilekçesinde, sorumlusu olduğu 3 öğrenciye 2013 yılı nisan ayındaki sınavdan bir gün önce soru ve cevapların başka bir “abi” tarafından verildiğini ve bu sorulardan 80’inin sınavda çıktığını belirttiği ifade edilen iddianamede, bu kişinin dönemin ÖSYM Başkan Yardımcısı Ömer Pekşen’e konuyu anlattığı ancak işlem yapılmadığının anlaşıldığı kaydedildi.

“İddianamede, örgüte ait evde sınav soru ve cevapları ezberletilen öğrencilerin, bunları kimseye anlatmamaları için de ‘Kur’an-ı Kerim’e el bastırılarak yemin ettirildiği, öğrencilere soru ve cevapları ezberleten Mehmet Kocatürk’ün kağıtları daha sonra lavaboda yaktığı bilgisi verildi.

“Ö.K’nin daha sonra alınan ifadesinde de yaşadıkları nedeniyle cemaatten koptuğunu ancak “Selim ve Gökhan” isimli abilerin kendisini ikna ettiğini, yeniden cemaat evlerine öğrenci kazandırma çalışmalarına başladığı, ancak “kapıcı çocuğu olmasın ezik olur, çok zengin olmasın, başka bir herhangi bir tarikat mensubu olmasın” gibi kriterler konulduğu için tekrar cemaatten koptuğunu anlattığı ifade edildi.

“SORU KİTAPÇIKLARI KASITLI OLARAK İMHA EDİLMİŞ 

“ÖSYM Başkanlığının bahse konu soruşturmadan 27 Şubat 2014 tarihinde haberdar edildiği belirtilen iddianamede, ÖSYM’nin, talep edilmesine rağmen Kayseri’den 2013 ALS’ye giren öğrencilerin soru kitapçıklarını imha edildiği gerekçesiyle göndermediği, hukuksal sürece girmiş ve delil niteliğinde olan 2013 ALS evrakının hem Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının hem de Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığının talebine rağmen kasıtlı olarak imha edildiğinin ve bu şekilde delillerin yok edildiğinin anlaşıldığı kaydedildi.

“İddianamede, ÖSYM Başkanlık makamının çalışma odasının 19 Kasım 2015 günü temizlenmesi sırasında 15 adet Kayseri’de 2013 yılında ALS sınavına giren adaylara ait soru kitapçığı, 16 adet itiraz inceleme raporu ve 2013 ALS Sosyal Bilimler oturumuna ait 2 sayfalık çalışma notunun bulunarak kurye vasıtasıyla Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığına ulaştırıldığına dikkat çekildi.

“Sınav soru ve cevaplarının ezberletildiği ileri sürülen ve tanık olarak ifadesine başvurulan öğrencilerden M.P, 6. sınıftan itibaren babasının arkadaşının tavsiyesiyle cemaate ait öğrenci evlerinde kalmaya başladığını dile getirerek, Ö.K’nin sınava 2 gün kala kendilerini başka bir eve götürdüğünü, burada tanımadığı 3 kişiden birinin kendisine ve arkadaşlarına 80 sorudan ibaret deneme sınavı vererek ezberlemelerini söylediğini belirtti.

“Bu kişinin kendilerine askeri liseler sınavında bu soruların çıkacağı söylemediğini kaydeden M.P, kendilerine verilen sorulardan 60’ının aynen çıktığını, geriye kalan 20 sorunun da şıklarının yerlerinin değiştirilmiş olduğunu fark ettiğini ancak heyecanlandığı için sınavda başarısız olduğunu anlattı.

“Soruların bulunduğu fotokopiler kendilerine dağıtılmadan önce Kur’an-ı Kerim’e el bastırılarak, evde olup bitenleri kimseye söylememeleri için yemin ettirildiğini belirten M.P, fotokopilerin da daha sonra kendilerinden geri alındığını aktardı.

“KİTAPÇIĞI AÇTIĞINIZDA ŞAŞIRDIĞINIZI BELLİ ETMEYİN” 

“Tanık olarak ifadesi alınan T.F.B adlı öğrenci de kendilerinden sorumlu abilerin kaldıkları eve üzerilerinde bir kolej ve bir dershanenin isimleri yazan 3 kitapçık getirdiklerini, sınava bir hafta kala bu evden hiç çıkarılmadıklarını, kendilerine yemin ettirilerek soruların ezberletildiğini ve bu soruların benzerlerinin sınavda çıkacağının söylendiğini kaydetti.

“Nisan 2013’te girdiği sınavda soruların kendisine ezberletilen sorular olduğunu ancak şıkların yerinin değiştirildiğini fark ettiğini belirten T.F.B, ismini “Enes” olarak bildiği kişinin kendilerine kitapçıkların üzerinde oynama yaparak işlem yapmalarını, soruların altını çizmelerini, kitapçığı açtıklarında şaşırdıklarını belli etmemelerini, salonda kamera olduğunu, sınavın sonuna kadar beklemelerini, erken çıkmamalarını, dışarı çıktıklarında çok iyi geçti dememelerini söyleyerek telkinlerde bulunduğunu, sınav çıkışında doğruca eve gitmelerinin söylendiğini ifade etti.

“Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına “Sipahi” rumuzuyla gizli tanık olarak ifade veren kişi de cemaat evinde kalan çocuğu ile 2 arkadaşını askeri lise sınavlarına hazırlayan “Selim” kod adlı Sinan Ekin’in, eşinin nüfus cüzdanındaki başı kapalı fotoğrafını değiştirmesini istediğini, oğlunun cemaat dershanesinde kaydının askeri okul sınavlarında sorun olabileceği için kaydını silerek paravan başka bir dershaneye kayıt yaptırdıklarını söylediğini bildirdi.

“Yazılı sınavı kazanan oğlunun mülakat için gittiğinde heyette cemaat evinde tanıştığı bir kişinin de olduğunu gördüğünü anlatan gizli tanık, şu ifadeleri kullandı:

“Bu kişi kendisini tanımamam için işaret verdi. Bunun üzerine Selim’i arayarak buluşmak istedim. “Buluştuğumuz yerde Selim ile 4 kişi daha vardı. Çocuğumun anlattıklarını Selim’e sordum. Bana ‘Bu teşkilatın içine temiz insanların girmesi için uğraşıyoruz, bu gayet normaldir” dedi. Buluşma yerine gelen kişiler arasında görsel ve yazılı basında adı geçen ’emniyet imamı’ olarak bilinen Osman Hilmi Özdil de vardı.”

“Gizli tanık ifadesinde, örgütün Kayseri emniyetinden sorumlu imamının Haşim Emirdağı, Bando Astsubaylık Okuluna çocuğunu kaydettirmesi konusunda baskı yapan kişinin ise “il imamı” Sıtkı Baş olduğunu öne sürdü.

“SORU KİTAPÇIĞI ÜZERİNDE GÖSTERMELİK İŞLEMLER YAPILMIŞ

“İddianamede, ÖSYM Başkanı’nın makam odasındaki temizlik sırasında ele geçirilen soru kitapçıklarının bilirkişi inceleme raporlarına da yer verildi.

“Yapılan incelemede, A.A’nın matematik testinde 30 sorudan 28’ini doğru, 2’sini yanlış olarak cevapladığı, doğru cevapladığı 28 sorunun 16’sında ya sorulan sorunun çözümü ile ilgisi olmayan birtakım matematiksel işlemler yapılarak ya da bilinen cevaba yönelik fakat gerçek çözümle ilgisi olmayan bir takım göstermelik işlemler yapılarak doğru cevabın işaretlendiği görüldüğü belirtildi.

“C.H’nin de aynı testte doğru olarak cevapladığı 23 sorunun bir çocuğunu hiç işlem yapmadan işaretlediği ve işlem yaptığı sorularda ise sonucu bulmaya yeterli işlem yapmadan cevaba yönelik, gerçek çözümle ilgisi olmayan birtakım işlemlerle doğru cevapları işaretlediğinin tespit edildiği ifade edildi.

“M.Ö’nün doğru olarak cevapladığı 30 sorunun 11’inde, M.U’nun 29 sorunun 11’inde, M.S’nin 27 sorudan 12’sinde, E.F.J’nin 29 sorunun 6’sında, Y.K’nin 27 sorudan 19’unda, A.A’nın 29 sorunun 19’unda, Ş.F.A’nın 26 sorunun 21’inde, S.A’nın 29 sorunun 13’ünde, O.E’nin 27 sorunun 8’inde, S.K’nin 29 sorunun 10’unda, F.C.G’nin 26 sorunun 14’ünde, R.K’nin 20 sorunun 11’inde, M.N.Ö’nün 25 sorunun 13’ünde diğer öğrenciler gibi ya sorulan sorunun çözümü ile ilgisi olmayan birtakım matematiksel işlemler yaparak ya da bilinen cevaba yönelik fakat gerçek çözümle ilgisi olmayan bir takım göstermelik işlemler yaparak doğru cevabı işaretlediklerinin belirlendiği kaydedildi.” (https://www.timeturk.com/soru-kitapciklari-kasitli-olarak-imha-edilmis/haber-350568)

Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan bakımından

Yukarıda sıraladığımız tüm suçlamalar açıkça göstermektedir ki dönemin başbakanı ve cumhurbaşkanı TCK 220’de düzenlenen Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun failidirler. Bu suçun manevi unsuru doğrudan kast, maddi unsuru bakımından seçimlik hareketli bir suç olması bakımından yukarıda sıralanan suçlardan birinin örgüt menfaatine yapılmış olması nedeniyle tüm unsurları şüpheliler üzerinde vücut bulmuştur.

Zira “TCK m. 220/1 ve 2’de tanımlanan suçlardan birinden, hem örgütün amacı doğrultusunda ve faaliyeti çerçevesinde işlediği suçtan dolayı gerçek içtima kurallarına göre cezalandırılacaktır.” “Ayrıca belirtmek gerekir ki TCK’da tanımlanan çeşitli suçların bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde bu suçların temel şekline nazaran daha ağır cezaya hükmolunacaktır. Bu durumda kişi,

  • Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek ya da kurulmuş olan örgüte üye olmak suçundan dolayı,
  • Örgütün faaliyeti çerçevesinde işlediği suçtan dolayı mahkûm edilecektir; ayrıca,
  • Kişiye örgütün faaliyeti çerçevesinde işlediği suçtan dolayı verilen ceza belli oranda arttırılacaktır.” (İzzet Özgenç, Suç Örgütleri, Seçkin Yayıncılık, 9. Bası, s. 23-24)

C-İDDİAMIZ:                          

Yukarıda zikredilen suçların bir kısmı, “Adliye aleyhine işlenen suçlardan olduğundan, suçun zarar göreni adliyedir. Ancak adliye yanında, bireylerin ve toplumun da yararı söz konusudur.” (Yener Ünver, Adliyeye Karşı İşlene Suçlar, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2010, s. 260).

TCK 220 ile ilgili olarak Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 19.02.2013 tarih, 2012/6-1490 E.  2013/59 K. Sayılı kararında;

“suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla korunan hukuki yarar kamu güvenliği ve barışıdır. Suç işlemek için örgüt kurmak, toplum düzenini tehlikeye soktuğu ve araç niteliğindeki suç örgütü, amaçlanan suçları işlemede büyük bir kolaylık sağladığından, bu suç nedeniyle kamu güvenliği ve barışının bozulması bireyin güvenli, barış içinde yaşamak hakkını da zedeleyeceğinden, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan bu fiiller ayrı ve bağımsız suçlar olarak tanımlanmıştır. Böylece bu düzenlemeyle aynı zamanda bireyin, Anayasada güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fillere karşı da korunması amaçlanmıştır. … Bunun asıl nedeni suç işlemek için örgüt kurmanın, kamu barışı yönünden ciddi bir tehlike oluşturmasıdır.”

Bu nedenle müvekkil siyasi partinin, kamunun, bireylerin yararına, kamuya zarar veren bu suçlardan kaynaklı hukuki menfaati vardır. Zira milyonlarca gencin geleceği çalınmış, karartılmış olup siyasi partinin üye ve taraftarlarının zararı sözkonusudur.

Bu nedenle şüphelilerden dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve Ali Demir’den sonraki ÖSYM Başkanları hakkında derhal soruşturma açılarak dosyanın derdest Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan Ali Demir dosyası ile birleştirilmesi gerekmektedir.

SONUÇ ve İSTEM   : Yukarıda açıkladığımız ve Cumhuriyet savcılığınca re’sen araştırılacak sebeplerle;

Şüphelilerin eylemlerine uyan Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu ve ilgili diğer kanunlarda belirtilen suçlardan yargılanıp cezalandırılmaları amacıyla haklarında gerekli soruşturmanın yürütülmesini müvekkil Parti adına talep ediyoruz. 20.01.2020

Suç Duyurusunda Bulunan Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı
Vekilleri
Av. Metin Bayyar-Av. Sait Kıran-Av. Azime Ayça Okur-Av. Doğan Erkan

Print Friendly, PDF & Email