“ERZİNCAN OYUNU ÇÖKTÜ”
Bu manşetle veriyordu haberi 31.12.2010 tarihli Cumhuriyet Gazetesi. Haber şöyle devam ediyordu: “İsmailağa cemaati soruşturmasını
“silahlı örgüt” olduğu gerekçesiyle Erzincan Savcılığı’ndan “alan” Erzurum Özel Yetkili Savcılığı, “Bu cemaat silahlı değil” diyen İlhan Cihaner'in görüşüyle örtüşen mütalaa verdi.”
Bilindiği gibi namuslu, laik Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner, Türkiye’nin “Ilımlı İslam” ülkesine dönüştürülmesini amaçlayan AB-D Projesinin yerli taşeronlarından olan ve on yıldan bu yana ABD’nin kucağında dincilik oynayan Ortaçağcı-Şeriatçı hareketin ideolojik-örgütsel ve mali donanımını sağlayan tarikatlardan Fethullah Gülen Cemaati ile yine aynı amacı güden Ortaçağcı-Şeriatçı İsmailağa Tarikatı’na karşı resen soruşturma başlattığı için “Ergenekon” maskeli CIA operasyonu kapsamında tutuklanmıştı.
Ortaçağcı Fethullah Cemaatini ve İsmailağa Tarikatı üyelerini kurtarmak ve İlhan Cihaner tarafından başlatılan soruşturmanın tüm ülkeye yayılmasını önlemek amacıyla yapılan operasyonun bir parçası olarak İlhan Cihaner görevden alındı. Verilen bu mütalaa ile Tayyipgiller’in Özel Yetkili Savcısı konumundaki Osman Şanal’ın, onurlu ve yurtsever Savcı İlhan Cihaner’den Şeriatçı İsmailağa Cemaati ile ilgili dosyayı alma gerekçesi boşa düşmüş oldu. Davayı İlhan Cihaner’den hukuksuz olarak alan aynı savcılık, daha da komik duruma düşmemek için, dava açarak mahkemede rezil olmamak için İlhan Cihaner’in gerekçeleriyle mütalaa vermek zorunda kaldı. Fakat ne gam… Askeri terimle söylersek mıntıka temizliği yapılmış, İlhan Cihaner görevden alınmıştır. Bu soruşturmaların ortadan kaldırılması ya da açılacak davaların beraatle sonuçlanması için her şey hazır hale getirilmiştir.
Aynı zamanda açığa çıkan bir şey daha oldu. İsmailağa Tarikatı Üyelerinin, İlhan Cihaner tarafından soruşturma açılan ve sadece 1 yıla kadar hapis öngören dosyalarının, ağırlaştırılmış müebbet hapis öngören “anayasal düzeni yıkmak” suçu ile soruşturulacakları Erzurum’a gönderilmelerini “Müjde” olarak karşılamalarının nedeni de belli olmuş oldu. O’nlar Osman Şanallar’la, Zekeriya Özler’le, canciğer kuzu sarması olmuşlar, ülkeyi karanlığa götürmeye ant içmişler. Bu yolda ayaklarına diken olup batan Cihaner gibi yurtsever yargıçlarımızı temizlemek için tezgâh üstüne tezgâh çeviriyorlar.
Oyun bütün yönleriyle açığa çıktı aslında. Şeriatçılar, Osman Şanallaştırılmış, Zekeriya Özleştirilmiş yargı tarafından kurtarıldı ya da besbelli olduğu üzere kurtarılacaktır. Diğer yandan Laik, Yurtsever, Onurlu yargı mensuplarına gözdağı verilmiş, Yiğit Başsavcı İlhan Cihaner de Adana’ya “düz” savcı olarak atanmış oldu. Bir taşla (operasyonla) birkaç kuş birden vurulmuş oldu.
Halkın Kurtuluş Partisi olarak 17.02.2010 tarihinde yaptığımız basın açıklamasında; bu tutuklama kararının, “Ergenekon Davası” maskeli CIA tezgâhının asıl savcısı olduğunu açıkça itiraf eden Tayyipgiller’in emriyle alındığını, “Ergenekon Davası” maskeli bu operasyonunun asıl amacının, ordu-üniversite-bürokrasi-yargı ve medya içindeki Laik-Yurtsever ve Antiemperyalist Mustafa Kemalci güçlerin sindirilmesi-yıldırılması ve tasfiyesi olduğunu ve o bakımdan Başsavcıya yapılan bu saldırının da, onun suçlu olduğunu değil, tam tersine Namuslu, Laik, Yurtsever, Mustafa Kemalci olduğunun kanıtı olduğunu belirtmiş, yetkisiz, usulsüz bir soruşturmayla, yetkisiz bir savcının talebiyle, yetkisiz bir mahkemenin (ağır ceza mahkemesinin) tutuklama kararı vermesinin açık bir yasa ihlali ve hukuk rezaleti olduğunu gözler önüne sermiştik.
Şu çok iyi bilinmelidir ki; Başsavcı İlhan Cihaner’e operasyon kararını veren ve yürüten Erzurum Özel Yetkili Savcıları, O’nu Adana’ya düz savcı olarak atayan HSYK’nın şu anki üyeleri, bağımsız ve tarafsız değillerdir. Bunlar yasaların değil, Ortaçağcı, Laiklik ve Mustafa Kemal (Kuvayimilliye) düşmanı ideolojilerinin gereği olarak ve CIA’nın kucağındaki Fethullah’ın emriyle bu soruşturmaları, hukukî kılıfa büründürülmüş bu saldırıları yapmakta ve Laik, Yurtsever Savcıları, Bilim İnsanlarını, Subayları tutuklamaktadırlar. Laik, demokrat, yurtsever, Kuvayimilliyeci asker ve hukukçuları sindirmek için kendilerine AB-D’ce verilen görevi yerine getirmektedirler. Bulundukları makamlardan kaynaklanan yetkileri suiistimal etmekte-kötüye kullanmaktadırlar. Böylece de bir hukuk adamı olmaktan çıkmakta, AB-D’nin kendilerine verdiği görevi yerine getiren, hukukçu maskesi takmış işbirlikçilere dönüşmektedirler. Yani yapılan, “Ergenekon Davası” kapsamında iki buçuk yıldan bu yana sürdürülen saldırıların hukukla da, yasayla da hiçbir ilgisi yoktur. Bu “Dava”, “Organize Suçlarla Mücadele Şubesi”ni İstanbul Emniyeti bünyesinde kuran ve onun Müdürlüğünü yapan, Adil Serdar Saçan’ın da açıkça belirttiği gibi; Türkiye’de 1952 Sonbaharında ABD’nin emriyle kurulan “SÜPER NATO”nun Türkiye Şubesi konumundaki Kontrgerilla’yı araştırmakla, ortaya çıkarmakla bir ilgisi yoktur. Tam tersine bu “Dava”, CIA yönetimli o cinayet örgütünün üzerinin örtülmesini, yani onun gizlenmesini amaçlamaktadır.
Bu oyunlar bozulacak ve er geç hesap sorulacaktır. Hep söylediğimiz gibi, Tarihte son hükmü halklar verecektir. Halka karşı işlenen suçların zamanaşımı yoktur. Ve Halkın verdiği hükmün temyizi de olmayacaktır. 31.12.2010
Yaşasın Demokratik-Laik-Tam Bağımsız Türkiye Mücadelemiz!
HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ
GENEL MERKEZİ
Karanfil Sokak No:24/15 Kızılay/ANKARA Tel: 424 06 18 Faks: 424 06 28 www.kurtuluspartisi.org