ERMENİSTAN’IN AZERBAYCAN’DA YAPTIĞI HOCALI KATLİAMI
İZMİR’ DE PROTESTO EDİLDİ.
AB-D Emperyalistlerinin ve Ermeni şovenlerinin birlikte gerçekleştirdiği Hocalı katliamı İzmir’de protesto edildi.
26.02.2011 Tarihinde Konak YKM önünde saat 17.00 de yapılan basın açıklamasını HKP İzmir İl Sekreteri Levent Çelik okudu. “Azerbaycan Halkı Yalnız Değildir”, “Kahrolsun Ermeni Şovenizmi”,“Kahrolsun AB-D Emperyalizmi”, “Yaşasın Halkların Kardeşliği” sloganlarının atıldığı basın açıklamasını halk ilgiyle izledi.
Yapılan Açıklama:
HOCALI KATLİAMININ VE AZERBAYCAN İŞGALİNİN
PLANLAYICISI AB-D EMPERYALİSTLERİ
UYGULAYICISI BURJUVA ERMENİ ŞOVENLERİDİR
AB-D emperyalistleri, Sosyalist Kamp çöker çökmez, 1992’de Ermenistan’ı Azerbaycan’a saldırttılar. Askeri, ekonomik, siyasi olarak destekleyerek saldırttılar. Azerbaycan topraklarının beşte biri, şu anda Ermenistan’ın askeri işgali altındadır. Dört bin kilometrekaresi Karabağ olmak üzere, toplam on dört bin kilometrekarelik Azerbaycan toprağı, 1992’den beri yani 19 senedir Ermenistan’ın işgali altındadır. 700 bin civarında Azeri Halkı, işgal edilen topraklardan çıkarıldı. Ve kenar bölgelerde yaşayan 300 bin civarındaki halk da korkarak o bölgeleri terk etti. Yani bir milyon civarındaki Azerbaycan Halkı topraklarından, yerlerinden yurtlarından edildiler. 20 bin civarında Azeri de canından oldu. Ve emperyalistler buna tık demediler. Bu işgal sürecinde yirmi bin Azeri hayatını yitirmiş yani Ermenilerce öldürülmüş, elli bini de yaralanmıştır.
Hocalı, Azerbaycan’ın önemli bir bölgesi ve Ermeniler, buraya saldırıyorlar, bir gecede ( 25 Şubat’ı 26 Şubat 1992’ye bağlayan gece) 613 Azeri’yi katlettiler. Bu katliamla ilgili, yani Azerbaycan işgalini gerçekleştiren burjuva Ermenilerin yaptığı katliamla ilgili kitaplar yayımlandı. Katliamı gerçekleştirenler, bizzat o savaşta yer alanlar tarafından.
“Hocalı Soykırımı”na bizzat iştirak eden Zori Balayan, “Ruhların Tekrar Dirilmesi” adlı kitabında:
“(…) sadece kalbi sökülerek ateşe atılan Ermeni bu satırlardan gurur duyabilir ve haz alabilir.
“Vatandaşlık ve erkeklik görevi olarak ben de Moğol dölü olanlara (yani Türklere) işkence yaptım. (Azeri ve Türklere böyle hitap ediyorlar, “Moğol Dölü” diye. -)
“Ben, Haçatur ile onların tutulduğu bodruma girdiğimizde, bizim askerler fazla ses çıkarmaması için çocuğu tırnaklarından pencerenin camına çivilemişlerdi. Haçatur, çocuğun annesinin kesilmiş göğüslerini onun ağzına soktu. Daha sonra ben 13 yaşında bir Türkün dedelerinin bizim çocuklara yaptığı gibi göğsünü ve karnını yardım. Çocuk 7 dakika sonra kan kaybından öldü. Benim ihtisasım doktorluk (hümanist) olduğu için çocuğa yaptığımdan mutluluk duymadım. Ancak kalbimde büyük bir sevinç vardı. Çünkü ben halkıma yapılanların yüzde birinin intikamını almıştım.
“Bir gün sonra Kiliseye giderek 1915’te öldürülenler için dua ettik ve dün gördüğümüz manzaradan kalbimizin temizlenmesi için Allah’a yalvardık.
“Daha sonra Suren’in evindeyken karısı bardaklara Cermuk maden suyu doldururken, Haçatur yorgun bir sesle “Ermeniler ana topraklarını kurtarmalı ve Büyük Ermenistan’ı kurmalıdır” dedi.” (Zori Balayan, Dirilme, Vanadzor, 1996, s. 260-262)
Dauda Heyriyan ise “Haç İçin” adlı kitabında Hocalı olaylarını şöyle anlatıyor:
“Bu sabah soğukta Daşbulak’a doğru yaklaşık bir kilometrelik yolu geçmek için cesetlerden yol yaptık. Ben cesetlerin üzerinden geçmek istemiyordum. Albay Oganyan bana korkmamamı ve bunun savaş kanunları olduğunu söyledi. Ben 9-11 yaşlarında bir kız cesedine basarak ilerledim. Botum ve pantolonum kana bulanmıştı. Böylece yaklaşık 1200 cesedin üzerine basarak geçtim.” (agy, s. 26)
Aynı kitaptan:
“2 Mart’ta Gaflan Ermeni grubu (cesetleri yakmak için oluşturulmuş özel bir grup) aptal Moğollara (yani Türklere) ait 2000 ceset topladı ve Hocalı’nın batısında onları birkaç yere toplayarak yaktı. Son kamyonda ben tahminen 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Kız boynundan ve elinden yaralanmıştı. Dikkatle baktığımda yavaşça nefes aldığını gördüm, soğuk, açlık ve aldığı yaraya rağmen çocuk halen yaşıyordu. Hiçbir zaman ölümle mücadele eden bu kızın gözlerini unutmayacağım.
“Daha sonra Tigranyan adlı bir asker çocuğun kulağından tutarak yakılması için bir yere toparlanmış ve üzerlerine mazot dökülmüş cesetlerin yanına getirdi ve daha sonra onları yaktı.
“Bu sırada birisinin yardım seslerini duydum. Ben daha ileriye gidemedim. Çünkü Hocalıyı bu lanetlenmiş Türklerden kurtarmak istiyordum.” (agy, s. 62-63)
Bu saldırı ve işgali yaptıranlar ve sürdürtenler yine Batılı emperyalistlerdir.
Irak Kuveyt’e girdikten dört ay sonra, Irak’ı vurarak cehenneme çeviren ve Kuveyt’ten çıkmaya mecbur eden emperyalistler, 19 yıldan beri Ermenistan tarafından sürdürülen Azerbaycan işgali karşısında tık demek (tepki göstermek) bir yana, Ermenistan’ın sırtını sıvazlamaktadır. Bazen Ermenistan’ı ziyaret etmekte bazen de Ermeni Devleti yetkililerini kendi ülkelerinde ya da AB kurumlarında ağırlamaktadırlar. Ve her seferinde de 1915 olaylarını konu ederek timsah gözyaşları dökmekte ve Türkiye’ye saldırmaktadırlar. Tabiî sözle.
Ermenistan, o işgal sırasında, Azerbaycan-Hocalı’da, bir gecede 613 Azeri’yi katletmiştir. Üç bin kişilik nüfusun 613’ünü yani beşte birini bir gece içinde öldürmüştür. Bu katliam karşısında bile Batılılar, Ermenistan’ı suçlamamışlardır. Çünkü Ermeniler onlar adına davranmaktadırlar. Yani onların taşeronudur, Ermenistan.
Batılılar niye yaptırmıştır bu işgali?
Şundan: Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte, bir başlarına kalan Türk Cumhuriyetleri’nin Türkiye’ye yönelmeleri durumunda onların önünü kesmek için. Azerbaycan işgali, Türkiye ile diğer Türk Cumhuriyetleri arasında hem maddi hem de manevi açıdan bir set-duvar-engel oluşturmuştur.
Manevi açıdan oluşturmuştur:
Ermenilerin bu saldırı, katliam ve işgali karşısında Türkiye’nin korkak-sümsük, ABD ve AB uşağı sermaye sınıfı ve onun siyasileri, bir iki sade suya tirit açıklamanın-boş gevezeliğin ve sözde kınamanın dışında hiçbir tepki gösterememiştir. Böylece, Türkiye’nin siyasi ve askeri açıdan boş ve kof olduğu, kendi donunu bağlamaktan aciz bir durumda bulunduğu imajı-anlayışı-kanaati oluşmuştur bu Türk Cumhuriyetlerinde. Türkiye’nin güvenilecek, bel bağlanacak bir devlet olmadığı düşüncesi oluşmuştur. Ne yazık ki, hain, alçak Parababaları ve onların emrindeki siyasiler Türkiye’yi bu duruma düşürmüşlerdir. Biz onlara vatan ve halk düşmanı derken hakaret etmiyoruz. Onların gerçek kimliklerini ortaya koyuyoruz.
Ermenistan’ın Azerbaycan işgali maddi anlamda da bir set oluşturmuştur:
Karabağ’ı 1805 yılında işgal eden Çarlık Rusyası Ordusunun generali Sisyanov, Çar’a gönderdiği raporda; “Karabağ coğrafi açıdan Anadolu’nun, İran ve Azerbaycan’ın kapısı sayılır” diyerek, bölgenin stratejik önemini daha ilk anda kavramış ve Çar’ına bildirmiştir. General Sisyanov, bölgeyi sürekli olarak Rusya’nın elinde tutabilmesi için öneride de bulunmuştur: “Buraya, Hıristiyan unsurları yerleştirerek, nüfus yapısını değiştirmeli ve bölgeyi bir Müslüman yurdu olmaktan çıkarmalıyız” demiştir.
İşte ABD ve AB alçakları, Türkiye ile Türk Cumhuriyetleri’nin arasına set oluşturmak için Dağlık Karabağ’ı ve ona ilaveten on bin kilometre karelik Azerbaycan toprağını kuklaları olan Ermenistan’a işgal ettirmişlerdir.
Türkiye, Azerbaycan’ın yardımına koşmak isteseydi, şundan emin olalım ki karşımızda Birleşmiş Milletler kararlarını ve BM’nin ya da ABD-AB’nin askeri gücünü bulacaktık. Türkiye kınama ve suçlama bombardımanına tutulacaktı. Ermenilere saldırmakla suçlanacaktık. Emperyalistler böyledir işte. BM de onların emir kulu durumundaki bir örgüttür. Sürekli onların değirmenine su taşır. Bize göre, Türkiye her şeyi göze alarak Azeri kardeşlerinin yardımına koşmalıydı. Emin olalım her şey farklı olurdu.
Tüm halklara dost, tüm Sevrcilere düşmanız
Biz devrimciyiz. Hem de hakiki devrimci. O yüzden bütün dünya halklarının dostuyuz. Kendi hallerine bırakılsa, kandırılmasa, kışkırtılmasa halklar birbirini sever aslında. Çünkü birbirleriyle bir alıp veremedikleri yoktur. Tersine çıkarları aşağı yukarı ortaktır. Halkları kandırıp birbirine düşman eden, birbiriyle savaştırıp kandıran, egemen sınıflardır. Sömürücülerdir. Günümüzdeyse yerli yabancı Parababalarıdır. Yani Uluslararası emperyalistler ve onların yerli ortaklarıdır.
Biz her Sevrciye düşmanız. Çünkü yurtseverlik her devrimcinin vazgeçilmez prensiplerindendir, değerlerindendir. Bize bu yurdu, Birinci Milli Kurtuluş’u gerçekleştiren atalarımız miras bıraktı. O mirası gözümüz gibi korumalıyız. Tabiî biz aynı zamanda Halkseveriz, halkçıyız. Halkımızın bu vatanda özgürce, sömürülmeden, mutlu bir şekilde yaşamasını isteriz. Bu yönümüzle de burjuva yurtseverlerden ayrılırız. Biz devrimciyiz. Halk iktidarını savunuruz. Şu anki iktidar, AB-D uşağı satılmış Parababalarının iktidarıdır. Bunun demokrasiyle filan en küçük bir ilgisi yoktur. Kandırma, düzenbazlık ve iblisçe yalanlar üzerine kuruludur bu iktidarlar. Hepsi de AB-D’ye uşaktır. Halka düşmandır. Sömürücülerin, vurguncuların iktidarıdır bunlar.
AB-D Emperyalistleri ve Yerli satılmış İktidarlar er geç yenilecek, kazanan Mazlum Halklar olacaktır. Buna inancımız tamdır. 26 Şubat 2011
HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ
GENEL MERKEZİ